Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

tazminat hakları ve ibraname

Yanıt
Old 10-03-2009, 14:56   #1
Av. Pinar Serdaroglu

 
Varsayılan tazminat hakları ve ibraname

Merhaba arkadaşlar,
Malumunuz ekonomik kriz bir çok insanı işinden etti ve etmeye de devam ediyor. Bir şirkette 5 yıldır kesintisiz çalışan bir tanıdığımı da işten çıkardılar.
Fakat işten çıkarırken kendisine bir ödeme yapmak yerine'Bütün haklarımı aldım" şeklinde bir belge imzalatılmış.Ancak kıdem tazminatı ya da başka bir adla aldığı tek kuruş bile yok.Tanıklarım var, o belgeyi zorla imzaladım,diyor ama ben açacağı bir davada imzaladığı belgenin aleyhine kullanılacağını söyledim. Bilgisi olan arkadaşlar cevap verirse sevinirim. İyi çalışmalar
Old 10-03-2009, 15:13   #2
Av.Şenel DELİGÖZ

 
Varsayılan

Yargıtay'ın kararlık kazanan uygulaması; miktarlar yazılı olduğu takdirde ibranamenin makbuz niteliğinde olduğu, miktar yazılı olmayan ancak alacakların açıkça belirtmek suretiyle imzalanan belgelerin geçerli ibraname mahiyeti taşıdığı yolundadır. İbranamenin miktar içermemesi geçersiz olduğu sonucunu doğurmaz. Ancak, hangi alacak kalemlerini aldığı açıkça belirtilmediği için ibranamenin geçersiz olduğunu düşünüyorum
Old 10-03-2009, 15:14   #3
Av.Şenel DELİGÖZ

 
Varsayılan

T.C. YARGITAY
9.Hukuk Dairesi

Esas: 2003/23754
Karar: 2004/10467
Karar Tarihi: 03.05.2004

ÖZET: İşçilik alacaklarının ödenmesi karşılığında alınan ibranamede, alacaklar miktar olarak yazılırsa, söz konusu ibraname makbuz niteliğini taşır. Ancak, alacaklar kalemler halinde sayıldığı, alacaklar açıkça belirtildiği ve miktar yazılı olmadığı takdirde, ihbar ve kıdem tazminatları ile ikramiye ve sosyal hakların alındığı belirtilmişse imzalanan belgenin niteliği ibranamedir.


Taraflar arasındaki işçilik alacaklarının ödenmesi hukuksal nedenine dayalı açılan davanın yapılan yargılaması sonucunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
YARGITAY KARARI
Davacının bazı işçilik alacaklarının ödenmediğinden bahisle açtığı bu davada davalı alacaklarının ödendiğini ve 25.04.2002 ibraname ile bunu kanıtlayacağını savunmuştur.
Gerçekten dosyada mevcut 25.04.2002 tarihli ibranamede alacakların kalemler halinde sayıldığı, bu meyanda ihbar ve kıdem tazminatları ile ikramiye ve sosyal haklarını aldığını davacının beyan ettiği görülmüştür.
Dairemizin kararlılık kazanan uygulaması miktarlar yazılı olduğu takdirde ibranamenin makbuz niteliğinde olduğu miktar yazılı olmayan ancak alacakları açıkça belirtmek suretiyle imzalanan belgelerin geçerli ibraname mahiyeti taşıdığı yolundadır. Mahkemece aksi düşünce ile ibranamenin geçersizliğine karar verilmesi hatalıdır.
Diğer taraftan davacı ibranameyi imzaladığını, ancak müzayaka halinde olduğu için imzalamak zorunda kaldığını iddia etmiş ise de; bu husus kanıtlanmış olmadığı gibi mahkemece de bu iddiaya değer verilmemiş, sadece ibranamenin içeriği itibariyle geçersizliğine karar verilmiştir.
Bu nedenle davacının davasının reddine karar vermek gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ
Yukarıda açıklanan nedenlerle, kararın BOZULMASINA 03.05.2004 tarihinde oybirliği ile karar verildi.


Sinerji Mevzuat ve İçtihat Programları
Old 10-03-2009, 15:16   #4
Av.Şenel DELİGÖZ

 
Varsayılan

T.C. YARGITAY
9.Hukuk Dairesi

Esas: 2004/4977
Karar: 2004/29756
Karar Tarihi: 28.12.2004

ÖZET : Miktar içermemesi başlı başına ibranamenin geçersizliği sonucunu doğurmaz. Fesihten sonra düzenlenen ve davacının imzasını taşıyan ibranamede, fazla çalışma ücretlerinin tam olarak ödendiği başkaca alacağın kalmadığı belirtildiğine göre, anılan ibranameye değer vermek gerekir. Dairemizin, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen kararlılık kazanmış olan uygulaması bu doğrultudadır. Bu durumda davacının fazla çalışma fark ücretine dair talebinin ibraname dikkate alınarak reddine karar verilmelidir. Mahkemece, anılan isteğin kabulü cihetine gidilmesi isabetsizdir.

(1475 S. K. m. 26) (4857 S. K. m. 32)

Dava: Taraflar arasındaki fazla çalışma ücretinin ödetilmesi davasının yapılan yargılaması sonunda; ilamda yazılı nedenlerle gerçekleşen miktarın faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine ilişkin hüküm süresi içinde temyizen incelenmesi taraflar avukatlarınca istenilmesi ve davacı avukatınca da duruşma talep edilmesi üzerine dosya incelenerek işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 28.12.2004 Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü davacı adına kimse gelmedi. Karşı taraf adına Av. EK geldi. Duruşmaya başlanarak hazır bulunan avukatın sözlü açıklaması dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

Karar: 1. Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, davacının tüm temyiz itirazları yerinde değildir.

2. Davalının temyizine gelince:

Davacı işçi, fazla çalışma ücretlerinin eksik olarak ödendiğini ileri sürerek bu yönde istekte bulunmuş, mahkemece isteğin kısmen kabulüne dair karar verilmiştir. Davacı işçinin iş sözleşmesinin feshinden sonra düzenlenen ibranamede, fazla çalışma ücretlerinin tamamının ödendiği ve başkaca hakkının bulunmadığı belirtilmiştir. Davacı, söz konusu ibranamenin miktar içermemesi ve önceden işverence matbu olarak hazırlanmış olması nedeniyle geçersiz olduğunu ifade etmiştir. Ancak, dinlenen davacı tanıkları ibranamenin boş olarak önceden imzalatıldığı yönünde bir beyanda bulunmamışlardır.

Öte yandan, miktar içermemesi başlı başına ibranamenin geçersizliği sonucunu doğurmaz. Fesihten sonra düzenlenen ve davacının imzasını taşıyan ibranamede, fazla çalışma ücretlerinin tam olarak ödendiği başkaca alacağın kalmadığı belirtildiğine göre, anılan ibranameye değer vermek gerekir. Dairemizin, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen kararlılık kazanmış olan uygulaması bu doğrultudadır. Bu durumda davacının fazla çalışma fark ücretine dair talebinin ibraname dikkate alınarak reddine karar verilmelidir. Mahkemece, anılan isteğin kabulü cihetine gidilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.

Sonuç: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten BOZULMASINA, Davalı yararına takdir edilen 400.000.000 TL.duruşma avukatlık parasının karşı tarafa yükletilmesine, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 28.12.2004 gününde oybirliği ile karar verildi. (¤¤)



Sinerji Mevzuat ve İçtihat Programları
Old 10-03-2009, 18:10   #5
idilika

 
Varsayılan

Yargıtay'ın geçerlilik kazanmış uygulaması son zamanlara kadar, miktar içeren ibraname makbuz hükmündedir,miktar içermeyen ibranamede ise alacaklar kalem kalem sayılmış ise sayılanlar bakımından geçerli olarak kabul edilmekte idi. Ancak, 2008 Nisan tarihli bir kararı ile artık miktar içermeyen ibranameye geçerlilik tanınmıyor.İbranameler açısından oldukça önemli bir karar. Sizin davanız açısından imzalanan ibranamenin olumsuz b,r etkisi yok, irade fesadı hallerini kanıtlamakla uğraşmanıza da gerek yok. Yargıtay'ın hem eski hem de yeni kararları açısından, müvekkilinizin imzaladığı ibraname geçersizdir.

T.C.
YARGITAY
9. Hukuk Dairesi

E:2007/16918
K:2008/10275
T:25.04.2008

KIDEM VE İHBAR TAZMİNATI
YILLIK İZİN ÜCRETİ
FAZLA MESAİ ÜCRETİ

Özet
Yeni Borçlar Kanunu tasarısında bu konuya değinilmiş ve 419. maddesinde, işçi ve işveren ilişkileri açısından ibra sözleşmesine dair bazı kurallara yer verilmiştir. Bahsi geçen düzenleme de, işçilik alacaklarını sona erdiren ibra sözleşmelerinin sınırlı biçimde ele alınması gerektiğini göstermektedir. Bu itibarla Borçlar Kanunun irade fesadını düzenleyen 23-31 maddeleri arasında düzenlenmiş olan irade fesadı hallerinin iş Hukukunda ibra sözleşmeleri bakımında çok daha titizlikle ele alınması gerekir.

4857 s. Yasa m. 17,41,46,57

Davacı, kıdem ve ihbar tazminatı, yıllık izin ücreti, fazla mesai ile genel tatil ücretinin ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Yerel mahkeme, isteği reddetmiştir.
Hüküm süresi içinde davacı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hâkimi Y.Tekbaş tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
1- Dosyadaki yazılara toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, davacının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
2- Taraflar arasında düzenlenen ibranamenin geçerliliği olup olmadığı uyuşmazlık konusudur.
İbra sözleşmesi, İsviçre Borçlar Kanununun 115. maddesinde düzenlendiği halde Türk Borçlar Kanununa bu madde alınmamıştır. Bir kanunda ana kurallar ve kurumlar oluşturulurken ibra gibi önemli bir kurma yer verilmemiş oluşunun ancak hata sonucu olabileceği öğretide ileri sürülmüştür( Berki, Şakır: Borçların Sukutu, AÜHF, Cilt XII. s. 237). Bununla birlikte gerek öğretide gerek uygulamada ibraname, bir borcun tam ya da kısmen ifa edilmeden sona ermesini sağlayan özel sukut nedeni olarak kabul edilmektedir (Feyzi oğlu, F.N: Borçlar Hukuku Umumi Hükümler, Cilt II, İstanbul 1969, s. 351). Bu noktada ibra sözleşmesinin bir ödeme yönünde bir anlaşma olmadığı, borcun kısmen ya da tamamen tatmin edilemeyen sona erme şekillerinden biri olduğu belirtilmelidir.
İş Hukukunda ibra sözleşmesi ibraname adıyla yaygın bir uygulama alanı bulmaktadır, ibra sözleşmesinin tanımı, şekli ve hükümlerinin Borçlar Kanununda düzenlenmesinin ötesinde, iş Hukukunun işçiyi koruyucu özelliği sebebiyle İş Kanunlarında normatif hüküm olarak ele alınması gerektiği açıktır.
İşçi, emeği karşılığında aldığı ücret ve diğer parasal hakları ile kendisinin ve ailesinin geçimini temin etmektedir. Bu açıdan bakıldığında bir işçinin nedensiz yere işvereni ibra etmesi hayatın olağan akışına uygun düşmemektedir. İş Hukukunda ibra sözleşmeleri dar yorumlanmalı ve borcun asıl sona erme nedeni ifa olarak ele alınmalıdır. Borcun tatmin edilemeyen sona erme şekillerinden biri olan ibra sözleşmelerine İş Hukuku açısından sınırlı biçimde değer verilmelidir.
Yeni Borçlar Kanunu tasarısında bu konuya değinilmiş ve 419. maddesinde, işçi ve işveren ilişkileri açısından ibra sözleşmesine dair bazı kurallara yer verilmiştir. Bahsi geçen düzenleme de, işçilik alacaklarını sona erdiren ibra sözleşmelerinin sınırlı biçimde ele alınması gerektiğini göstermektedir. Bu itibarla Borçlar Kanunun irade fesadını düzenleyen 23–31 maddeleri arasında düzenlenmiş olan irade fesadı hallerinin iş Hukukunda ibra sözleşmeleri bakımında çok daha titizlikle ele alınması gerekir.
Konuya dair somut çözümlere gelince; öncelikle belirtmek gerekir ki, iş ilişkisinin devamı sırasında düzenlenen ibra sözleşmeleri geçerli değildir, işçi bu dönemde tamamen işverene bağımlı durumdadır ve iş güvencesi hükümlerine rağmen iş ilişkisinin devamını sağlamak ya da bir kısım işçilik alacaklarına bir an önce kavuşabilmek için iradesi dışında ibra sözleşmesi imzalamaya yönelmiş sayılmalıdır.
İbra sözleşmesi, varlığı tartışmasız olan bir borcun sona erdirilmesine dair bir yol olmakla, varlığı şüpheli ya da tartışmalı olan borçların ibra yoluyla sona ermesi de mümkün olmaz. Bu nedenle işveren tarafından işçinin hak kazanmadığı ileri sürülen bir borcun ibraya konu olması düşünülemez. Savunma ile çelişen ibra sözleşmelerinin geçersiz olduğu yönünde Yargıtay uygulaması istikrar kazanmıştır.
Miktar içeren ibra sözleşmelerinde ise, alacağın tamamen ödenmiş olması durumunda borç ifa yoluyla sona ermiş olur. Buna karşın kısmi ödeme hallerinde Dairemizin kökleşmiş içtihatlarında ibraya değer verilmemekte ve yapılan ödemenin makbuz etkisinde olduğu kabul edilmektedir. Yargıtay 11. Hukuk Dairesi ise, trafik kazalarından kaynaklanan tazminat davaları yönünden 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunun 111. maddesinin uygulaması çerçevesinde, gerçek zarar ile yapılan ödeme arasında açık oransızlık bulunması durumunda ibra belgelerine değer verilmeyeceğini kabul etmektedir. Yargıtay 11. H.D. 11.3.2004 gün 2003/7655 E, 2004/ 2411 K.) 2918 sayılı yasanın 11. maddesinde, “Bu Kanunla öngörülen hukuki sorumluluğu kaldıran veya daraltan anlaşmalar geçersizdir. Tazminat miktarlarına ilişkin olup da, yetersiz veya fahiş olduğu açıkça belli olan anlaşmalar veya uzlaşmalar yapıldıkları tarihten başlayarak iki yıl içinde iptal edilebilir” şeklinde kurala yer verilmiş olup, benzer bir çözüme Yargıtay’ca iş kazalarından doğan tazminat davalarında da gidildiği görülmektedir (Yargıtay H.G.K. 7.12.2005 gün 2005/21-665 E, 2005/712K.).
Son olarak miktar içermeyen ibra sözleşmelerinin borcu sona erdiren etkisi üzerinde durulmalıdır. Yargıtay, tacirler arasındaki düzenlenen ibra sözleşmesinin açık ve kesin olması yanında hangi borçla ilgili olduğunun belirlenmesi gerektiğini kabul etmekle birlikte, miktar içermemesini geçersizlik nedeni olarak saymamıştır (Yargıtay H.G.K.28.4.2004 gün 2004/ 15-105 E, 2004/230 K.). Ancak iş Hukukunda sorununun benzer şekilde çözümü mümkün olmaz. Geçimini emeği ile sağlayan bir işçinin nedensiz yere işvereni ibra etmeyeceği varsayımından yola çıkıldığında, miktar içermeyen ibranameye değer verilmesi doğru olmaz, iş Hukukunda işçi lehine yorum ilkesi de bunu gerektirir. Dairemizin daha önceki kararlarında da miktar içermeyen ibranameye değer verilmemektedir (Yargıtay 9.H.D. 28.5.1996 gün 1995/ 38219 E, 1996/ 12005 K.). Ancak özellikle 2001 yılından sonra verilen bazı kararlarda miktar içermese de fesihten sonra düzenlenen ve işçilik alacaklarının ismen sayıldığı ibra sözleşmelerine geçerlilik tanınmıştır(Yargıtay 9.HD. 25.4.2001 gün 2001/4006 E, 2001/7055 K. ve Yargıtay, 9.HD. 10.12.2002 gün 2002/ 10816 E, 2002/ 23501 K). Yargıtay’ın diğer iş Dairelerinde de miktar içermeyen ibra sözleşmelerine değer verilmemektedir (Yargıtay 10.HD. 23.10.2003 gün 2003/ 5745 E, 2003/7375 K; Yargıtay 21.HD. 18.4.2005 gün 2005/1585 E, 2005/ 3896 K.). Yeni Borçlar Kanunun Tasarısının 419. maddesinde de miktar içermeyen ibranamenin geçersiz olduğu açık biçimde ifade edilmiştir. Bütün bu olgulara göre konunun yeniden değerlendirilmesi sonucu ve yukarda belirtilen gerekçelerle iş Hukuku açısından miktar içermeyen ibra sözleşmelerinin geçerli olmadığı sonucuna varılmalıdır, ibranamenin gerçeği yansıtmadığı itirazı karşısında işverence ibranamenin doğruluğunun yazılı delille kanıtlanması gerekir. Aksi halde ibranamenin geçerliliği kanıtlanamadığından işçi, miktarı gösterilmeyen haklan kazanır.
Somut olay yönünden ibraname ile davacıya sadece 1670 günlük kıdem tazminatı ödenmiştir. Fazla mesai alacağı ödenmediği gibi, yıllık ücretli izin alacağı ibranamede yer almaktadır. Böyle olunca fazla mesai ve yıllık ücretli izin alacağının bilirkişi tarafından hesaplandığı şekli ile kabulüne karar verilmesi gerekirken reddi hatalı olup, kararın bu yönden bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 25.04.2008 gününde oybirliğiyle karar verildi.
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 
Konu Araçları Konu İçinde Arama
Konu İçinde Arama:

Detaylı Arama
Konuyu Değerlendirin
Konuyu Değerlendirin:

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
tedaşın elektrik kesintisi sebebi ile tazminat hakları caner87 Meslektaşların Soruları 13 17-03-2017 14:02
Çek ibraname Av.Murat Bölükbaş Meslektaşların Soruları 5 28-02-2009 18:24
ibraname oquxx Meslektaşların Soruları 5 24-09-2007 13:40
Zamanaşımı Nedeniyle Davanın Düşürülmesİ - Kaybolan Tazminat Hakları Av. Başak SANCAR Ceza Hukuku Çalışma Grubu 0 01-12-2006 00:46
Tekzip-manevi Tazminat-insan Hakları Av. Bülent Sabri Akpunar Meslektaşların Soruları 1 12-04-2005 22:07


THS Sunucusu bu sayfayı 0,04342198 saniyede 16 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.