Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

Reddedilen boşanma davasından sonra geçmesi gereken 3 yıllık süre

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 09-12-2009, 11:42   #1
vkguzel

 
Varsayılan Reddedilen boşanma davasından sonra geçmesi gereken 3 yıllık süre

1995 yılında müvekkil eşine boşanma davası açmış, mahkeme davayı reddetmiş. Devam eden süreçte müvekkil eşiyle aynı evde yasamıs ama sorunlar devam etmiş. 2004 yılında kavga etmişler ve müvekkil (koca) evi terketmiş. 2004 de eşi boşanma davası açmadan nafaka davası açmış, müvekkil itiraz etmemiş ve o günden beri düzenli olarak nafaka ödemiştir.

Eşi geçen haftalarda bu kez nafakanın artırılması içi yeni bir dava açmış, bu davanın da duruşması 20.01.2010 dadır. Müvekkil bunun üzerine artık boşanmaya karar vermiş. Şimdi ben bir boşanma davası açacağım.

Siz sayın meslektaşlarıma sormak istediğim husus;

1-) Açacağımız boşanma davasında, kanunun aradığı, reddelilen boşanma davasından sonra gecmesi gereken 3 yıllık süre gerçekleş midir? Boşanma sebebi olarak bunu gösterebilir miyiz? 1995 de açılıp reddelin boşanma davasından sonra tekrar biraraya gelmeleri bu bu sebebe dayanmamııza engel midir?

2-) Eğer engel ise; 2004 den beri eşi ile görüşmeyen ama nafaka borcunu yerine getiren müvekkil için bu durum ayı bir boşanma sebebi olur mu?

3-) Son olarak; 20.01.2010 olacak nafakanın artırılması duruşmasında, bu davanın önümüzdeki hafta açacağım boşanma davası ile birleştirilmesin talep edebilir miyim? Birleştirilir mi?

Şimdien teşekkür ederim, herkese iyi çalışmalar...
Old 09-12-2009, 11:50   #2
uye8490

 
Varsayılan

Yasanın öngördüğü üç yıllık süre ret kararının kesinleşmesinden sonra ortak hayatın kurulamamış olması ile ilgilidir.Sizin olayda ortak hayat kurulduğu için bu üç yıllık süreye ilişkin hükümlerin uygulanamayacığını düşünüyorum.

Ortak hayat kendisinden beklenen amaca uygun olarak sürmüyor ise bu durum da boşanma sebebi oluşturabilir diye düşünüyorum.

Boşanma davası ile nafaka davasının birleştirilmesine karar verilebileceği gibi davaların ayrı ayrı görülmesi de muhtemeldir.Daha önce benzer bir durumdan dolayı yaptığım araştırmada bu sonuca ulaşmıştım.
Old 09-12-2009, 11:52   #3
caner87

 
Varsayılan

birinci seçeneğinize dayanarak tanıklarla da o dönemin nasıl geçtiğini aslında hiç barışma yaşanmadığını kanıtlayarak dava açılabilir diyorum.Birleştirme ile ilgili açıkçası birleştirme talep edin,topu mahkemeye atın
Old 09-12-2009, 11:58   #4
vkguzel

 
Varsayılan

Öncelikle teşekkür ediyorum cevaplarınız için.

Sadece ilk sebebe dayanmak benim için bir risk olabilir, kabul ediyorum.

2004 den sonra, eşin boşanma davası açmadan 5 yıl süre ile nafaka alması, evllik birliğinin olmadığına bir karine teşkil eder ve bu başlıbaşına bir boşanma sebebi midir. Sonuçta 5 yıldır ayrı yaşıyorlar, koca çocukları için her ay nafaka ödüyor. Fİilen boşanma gerçekleşmiş sadece mahkeme kararını ihtiyacımız var bu durumda.

Bence kanunun ruhuna bakıldığında birinci seçenek için hala umut var diye düşünüyorum Bu konuda bir yargıtay kararı işimi kolaylaştırırdı. (aramaya devam etmekteyim)

Ama sadece birinci sebebe dayanarak dava açmak risk, 2004 den sonraki fiili duruma ilişkin nasıl bir başanma sebebi bulabiliriz...
Old 09-12-2009, 12:09   #5
caner87

 
Varsayılan

T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
E. 2007/2-650
K. 2007/599
T. 19.9.2007
• BOŞANMA DAVASININ REDDİNİN KESİNLEŞMESİNDEN SONRA ÜÇ YIL GEÇMESİ ( Ortak Hayatın Yeniden Kurulamadığı İddiası - Davalı Kadının Nafakaya İlişkin Dava Dilekçe Muhteviyatından da Olgunun Anlaşılması )
• BOŞANMA ( İlk Davanın Reddinin Kesinleşmesinden Sonra Geçen Üç Yılda Ortak Hayatın Yeniden Kurulamadığı İddiası - Davalı Kadının Nafakaya İlişkin Dava Dilekçe Muhteviyatından da Olgunun Anlaşılması )
• ORTAK HAYATIN YENİDEN KURULAMADIĞI İDDİASI ( Boşanma/Davalı Kadının Nafakaya İlişkin Dava Dilekçe Muhteviyatından da Olgunun Anlaşılması - İlk Davanın Reddinin Kesinleşmesinden Sonra Üç Yıl Geçtiği/Hükmedilmesi Gereği )
• NAFAKA DİLEKÇESİ MUHTEVİYATINDAN ORTAK HAYATIN YENİDEN KURULAMAYACAĞININ ANLAŞILMASI ( Boşanmaya Hükmedilmesi Gereği - İlk Davanın Reddinin Kesinleşmesinden Sonra Üç Yıl Geçtiği )
4721/m. 166/son
ÖZET : Davacı şiddetli geçimsizlik nedeniyle daha önce açtığı boşanma davasının sabit olmadığı gerekçesiyle reddedildiğini, bu kararın kesinleştiğini; kararın kesinleşmesinden sonra tarafların bir araya gelmediklerini, 3 yılı aşkın süre geçmesine rağmen ortak hayatın yeniden kurulamadığını, evlilik birliğinin temelinden sarsıldığını ileri sürerek boşanmalarına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı kadının davacı aleyhine açtığı nafakaya ilişkin davada, vekili tarafından verilen dava dilekçesinde "...Davalı boşanma davasının reddedilmesinden sonra da eşine ve çocuklarına dönmemiştir. Davalı evlilik birliğine emek ve malvarlığı ile hiçbir katkı sunmamıştır. Müvekkilem uzun süredir ayrı yaşamaktadır..." sözlerine yer vermiştir. Bu dilekçe muhteviyatından da, tarafların ayrı yaşama, bir araya gelmeme olgusunun gerekleştiği sonucuna varılmıştır.

DAVA : Taraflar arasındaki "boşanma" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; İzmir 1. Aile Mahkemesince davanın reddine dair verilen 16.02.2006 gün ve 2005/853 E. - 2006/99 K. sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 26.12.2006 gün ve 206/6871 - 18412 sayılı ilamı ile;

( ... Reddedilen 2001/388 esas sayılı boşanma davasından sonra evlilik birliğinin, yasanın aradığı anlamda yeniden kurulamadığı; 2005/720 esas sayılı nafaka dosyasında kadının kendi beyanı ve tanık ifadeleriyle sabittir. Türk Medeni Kanunu madde 166/son koşulları oluşmuştur. Davanın kabulü gerekirken reddi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiştir... ),

Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

KARAR : Dava, Türk Medeni Kanunu’nun 166/son maddesine dayalı boşanma isteğine ilişkindir.

Davacı vekili, tarafların 5.2.1978 tarihinde evlendiklerini, bu evlilikten 1980 doğumlu Ozan, 1986 doğumlu Sadık, 1990 doğumlu Derya isimli müşterek çocukları bulunduğunu; davacının şiddetli geçimsizlik nedeniyle daha önce açtığı boşanma davasının sabit olmadığı gerekçesiyle reddedildiğini, bu kararın kesinleştiğini; kararın kesinleşmesinden sonra tarafların bir araya gelmediklerini, 3 yılı aşkın süre geçmesine rağmen ortak hayatın yeniden kurulamadığını, evlilik birliğinin temelinden sarsıldığını ileri sürerek boşanmalarına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı vekili, davanın reddini savunmuş, yerel mahkemece davanın reddine ilişkin olarak kurulan hüküm Özel Dairece, yukarıda yazılı gerekçeyle bozulmuştur.

Mahkemece dinlenen davacı tanıkları, reddedilen önceki davanın kesinleşmesinden sonra tarafların bir araya gelmediklerini beyan etmişlerdir.

Davalı tanıkları ise davacı Aydoğan Şentürk’ün zaman zaman eve geldiğini, evle ilişkisini kesmediğini bildirmişlerdir. Ne var ki, iddia ve savunma ile tanıkların beyanları bir bütün olarak değerlendirildiğinde, tarafların evlilik birliği devam edecek şekilde beraberliklerinin bulunmadığı anlaşılmaktadır.

Ayrıca, davalı Durdu Şentürk’ün davacı aleyhine açtığı nafakaya ilişkin davada, vekili tarafından verilen dava dilekçesinde "...Davalı boşanma davasının reddedilmesinden sonra da eşine ve çocuklarına dönmemiştir. Davalı evlilik birliğine emek ve malvarlığı ile hiçbir katkı sunmamıştır. Müvekkilem uzun süredir ayrı yaşamaktadır..." sözlerine yer vermiştir. Bu dilekçe muhteviyatından da, tarafların ayrı yaşama, bir araya gelmeme olgusunun gerekleştiği sonucuna varılmıştır.

O halde Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

SONUÇ : Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında ve yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı HUMK’nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 19.09.2007 gününde oybirliğiyle karar verildi.

3 YILI AŞKIN SÜRE dendiğine göre muhakkak 3. yıl sonunda dava açılmasına gerek yok bence.Ayrıca burada önemli olan iddianızı kanıtlamak.Davalı muhakkak ki aynı evin içindeydik,barışmıştık vs diyecek ancak burada davalının davacınızla birşekilde ortak hayata devam etmediğini kanıtlamanız gerekir,diye düşünüyorum...
Old 09-12-2009, 12:13   #6
caner87

 
Varsayılan

YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
E. 2006/2-488
K. 2006/480
T. 28.6.2006
• REDLE SONUÇLANAN BOŞANMA ( Kararın Kesinleşmesinden İtibaren 3 Yıl Geçmiş ve Tarafların Bir Araya Gelmediklerinin Aksi Kanıtlanamamışsa Boşanmaya Karar Verilmesi Gereği )
• KARARIN KESİNLEŞMESİ ( Redle Sonuçlanan Boşanma Davasına İlişkin Kararın Kesinleşmesinden İtibaren 3 Yıl Geçmiş ve Tarafların Bir Araya Gelmediklerinin Aksi Kanıtlanamamışsa Boşanmaya Karar Verileceği )
• BOŞANMA ( Redle Sonuçlanan - Kararın Kesinleşmesinden İtibaren 3 Yıl Geçmiş ve Tarafların Bir Araya Gelmediklerinin Aksi Kanıtlanamamışsa Boşanmaya Karar Verilmesi Gereği )
4721/m. 166
ÖZET : Davacı, MK'nın 166/son maddesi uyarınca boşanmaya karar verilmesini talep etmiştir. Anılan maddeye göre, boşanma davasının reddine karar verilmiş ve kesinleşmeden itibaren üç yıl geçmesine rağmen ortak hayat yeniden kurulamamışsa, evlilik birliği temelinden sarsılmış sayılır ve eşlerden birinin talebi üzerine boşanmaya karar verilir. Somut olayda da, tarafların bir araya gelmediklerinin aksi kanıtlanamamıştır. Bu durum karşısında anılan madde uyarınca boşanmaya karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile davanın reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.

DAVA : Taraflar arasındaki "boşanma, tazminat, nafaka" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Şanlıurfa Aile Mahkemesi'nce davanın reddine dair verilen 26.01.2005 gün ve 2004/428 E., 2005/34 K. sayılı kararın incelenmesi davalı-karşı davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 2. Hukuk Dairesi'nin 30.6.2005 gün ve 2005/8078-10403 sayılı ilamı ile;

( ... Davalı-karşı davacı kadının davası Türk Medeni Kanunu'nun 166/son maddesini de içermektedir. Delillerin bu çerçevede değerlendirilerek sonucu uyarınca karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi doğru olmamıştır... ),

Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

KARAR : Dava, boşanma; karşılık dava boşanma, maddi ve manevi tazminat ile nafaka istemine ilişkindir.

Davacı koca, davalı ile evli olduklarını ancak 4 yıldan beri ayrı yaşadıklarını ileri sürerek boşanmalarına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı-karşı davacı kadın, taraflar arasında daha önce görülen boşanma davasından sonra bir araya gelmediklerini, evlilik birliğinin sona ermesinde tüm kusurun erkekte olduğunu ileri sürerek, boşanmalarına, maddi ve manevi tazminat ile nafakaya karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Mahkemece; verilen kesin süre içerisinde bir araya gelmediklerine ilişkin taraflarca bir delil sunulmaması nedeni ile, her iki davanın da ispatlanamadığından reddine karar verilmiştir.

Özel dairece; yukarıda açıklanan nedenlerle karar bozulmuş, yerel mahkeme, tarafların ikrarlarının mahkemeyi bağlamayacağı gerekçesi ile ilk hükümde direnmiştir.

4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 166/son maddesine göre; "Boşanma sebeplerinin herhangi biriyle açılmış bulunan davanın reddine karar verilmesi ve bu kararın kesinleştiği tarihten başlayarak üç yıl geçmesi halinde, her ne sebeple olursa olsun ortak hayat yeniden kurulamamışsa, evlilik birliği temelinden sarsılmış sayılır ve eşlerden birinin istemi üzerine boşanmaya karar verilir."

Medeni Kanun'un uygulanmasında, davanın kabul edilebilmesi için yasanın amaçladığı üzere üç yılı aşan bir süre içinde müşterek hayatın kurulamaması, fiili ayrılık vakıasının gerçekleşmiş olması gerekir.

Temyize konu davadan önce açılıp görülen ve redle sonuçlanan Şanlıurfa 2. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 11.09.2000 gün ve 2000/175-984 sayılı boşanma dosyası celp edilmiştir. Yapılan incelemede hükmün 15.04.2001 tarihinde kesinleştiği anlaşılmıştır. Görülmekte olan dava ise 22.04.2004 tarihinde, karşılık dava ise 19.07.2004 tarihinde açılmıştır.

Davacı koca, daha önce görülen boşanma davasının kesinleşmesinden önceki bir tarihten başlatarak dört yıldır fiilen ayrı yaşadıklarını dava dilekçesinde beyan etmiş, davalı kadın da aynı maddi vakıayı karşı dava dilekçesinde tekrarlamış olduğu gibi, taraflar yargılama sırasında da bu beyanlarını yinelemişlerdir.

Hemen vurgulayalım ki, evlilik bir ortak yaşama duygu ve arzusuna bağlı olup; hayatın birlikte yaşanması ve paylaşılması amacını güder. Ortada hiçbir zorunluluk bulunmamasına rağmen, birlikte olmayı arzulamadıkları için eşler fiilen ayrı yaşıyorlarsa, o evliliğin sözü edilen amaç ve anlamının kalmadığının kabulü gerekir.

Diğer bir anlatımla; birlikte yaşanmayan ve şekli bir evlilikten öte gitmeyen evliliğin, gerçek anlamda evlilik olmayacağı, bu durumun eşlerden ayrı topluma da bir yarar sağlamayacağı çok açıktır. Türk Medeni Kanunu'nun 166/son maddesi bu sosyal sorunu çözümsüz bırakmamak suretiyle, Türk boşanma hukukunda önemli bir sıkıntıyı gidermiştir. Bu nedenle anılan maddeyi açıklanan amaç ve yaşanan gerçekler yönünde ve özüne uygun bir biçimde yorumlamak gerekir.

Hal böyle olunca, dosyaya celbedilip incelenen, taraflar arasında daha önce görülüp kesinleşen boşanma dosyası içeriği ve fiili ayrılık vakıasına ilişkin olarak, davacı karşı davalı erkek ve davalı -karşı davacı kadının aksi kanıtlanamayan beyanları karşısında, artık olayda Medeni Kanun'un 166/son maddesinde öngörülen koşullarının gerçekleştiğinin kabulü gerekir. ( Aynı ilkeler Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 11.10.1995 gün ve 1995/2-605-795 sayılı ilamında da aynen benimsenmiştir. )

Öyle ise Hukuk Genel Kurulu'nca da benimsenen özel daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

SONUÇ : Davalı-karşı davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının özel daire bozma kararında ve yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı HUMK'nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 28.06.2006 gününde oyçokluğu ile karar verildi.
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
kadastrodan sonra 10 yıllık süre de kaçırıldıysa? Av.Arzu Erkan Meslektaşların Soruları 1 13-10-2009 16:25
Kadastro Tespitinden sonra 10 yıllık hak düşürücü süre uygulanmaz mı? Av. Hamza Meslektaşların Soruları 1 26-04-2009 10:24
boşanma davasından sonra kaçırılan eşyalar ile ilgili durum caner87 Meslektaşların Soruları 1 04-08-2008 11:51
Açılmamış Sayılan Velayetin Değiştirilmesi Davasından Sonra Süre/ HUMK.nun 409/5 VelayetHareketi Hukuk Soruları 4 11-05-2007 13:24
erkeğin reddedilen Boşanma davasından sonra, kadının yeni dava açması av_mine Meslektaşların Soruları 8 03-03-2007 15:43


THS Sunucusu bu sayfayı 0,12079501 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.