Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

isminde r harfi olan ve r harfini söyleyemeyen kişinin isim tashihi davası

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 19-08-2007, 20:14   #1
emelakd

 
Varsayılan isminde r harfi olan ve r harfini söyleyemeyen kişinin isim tashihi davası

servet isimli bir kişi r harfini söyleyemediği için iş başvururlarında adını bile düzgün söyleyemediğinden olumsuz karşılık alıyor. özel sektörde isim önemli ve bu kişiyi çoğu arkadaşı başka bir isimle biliyor. ismin değiştirilmesi için sizce bunlardan yola çıkılsa yeterli olur mu.. başka tavsiyeniz var mı
Old 19-08-2007, 21:53   #2
Av.Ergün Vardar

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan emelakd
servet isimli bir kişi r harfini söyleyemediği için iş başvururlarında adını bile düzgün söyleyemediğinden olumsuz karşılık alıyor.
"R"harfini söyleyemeyen bir şahıs sadece ismindeki "R" harfini değil,diğer "R"leri de söyleyemez.
Old 19-08-2007, 22:08   #3
atrocity

 
Varsayılan

"MK MADDE 27.- Adın değiştirilmesi, ancak haklı sebeplere dayanılarak hâkimden istenebilir." hükmüne dayanarak adınızın değiştirilmesini dava edebilirsiniz. Bunun için oturduğunuz yerdeki asliye hukuk mahkemesine dava açacaksınız. Ama isim değiştirmek için hakime kesinlikle haklı sebepler sunmanız gerek.

Adın değiştirilmesi konusunda MK 27. maddesi şöyledir:
"MADDE 27.- Adın değiştirilmesi, ancak haklı sebeplere dayanılarak hâkimden istenebilir.
Adın değiştirildiği nüfus siciline kayıt ve ilân olunur.
Ad değişmekle kişisel durum değişmez.
Adın değiştirilmesinden zarar gören kimse, bunu öğrendiği günden başlayarak bir yıl içinde değiştirme kararının kaldırılmasını dava edebilir."
Ad değiştirme davalarında hakimi ikna etmek çok öenmli, geniş bir takdir yetkisi var. bana göre içinde r harfi geçmeyen bi isimle değiştirmek makul bir çözüm; çünkü sırf bu sbeple iş bulamaması haklı bir neden bence. umarım davanıza bakan hakim de benim gibi düşünür.
Saygılar.
Old 19-08-2007, 22:24   #4
adlig_recht

 
Varsayılan

Bence de olayda haklı neden gerçekleşmiş.İş görüşmelerinde adını düzgün söyleyememesi ilk izlenim açısından olumsuz olabilir.Sadece iş yaşamında değil kişinin sosyal yaşamında da çeşitli sıkıntılara yol açtığını ileri sürebilirsiniz belki.

Saygılar...
Old 19-08-2007, 23:09   #5
Jeanne D'arc

 
Varsayılan

Alıntı:
...bu kişiyi çoğu arkadaşı başka bir isimle biliyor.

Bu da haklı bir nedendir.

Saygılarımla.
Old 20-08-2007, 09:13   #6
emelakd

 
Varsayılan

haklı nedenden kasıt ne olabilir peki. yani mesela arkadaşı ya da ailesinden birilerinin biz onu hep bu ismiyle biliyoruz demesi haklı neden sayılması için yeterlimidir?
bu kişinin aynı isimde yani kendi gibi adı servet olan bir kız arkadaşı olsa ve onunla evlenmek üzere olduklarını , ikisinin adının da aynı olacağının hoş olmaması da neden olabilir mi.
teşekkürler,
Old 20-08-2007, 11:30   #7
Av.Bülent AKÇADAĞ

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan emelakd
haklı nedenden kasıt ne olabilir peki. yani mesela arkadaşı ya da ailesinden birilerinin biz onu hep bu ismiyle biliyoruz demesi haklı neden sayılması için yeterlimidir?

Haklı nedeni, kişinin sosyal yaşantısında karşılaştığı "Güç durumlar" diye özetlemek mümkün. bu bağlamda somut olayınızda birden fazla haklı neden ileri sürülebilir. İş başvurularında karşılaştığı güçlükler / arkadaş çevresinde ismini söyleyememesinden ötürü yaşadığı olumsuzluklar v.s örneklerle çoğaltılabilinir.


Siz bu ve benzeri bir kaç örneği dilekçenizde belirtip davanızı açarsanız kabul göreceği kanaatindeyim. Saygılarımla...
Old 20-08-2007, 11:58   #8
Jeanne D'arc

 
Varsayılan

Nüfusta isminin x olmasına rağmen kişi aile, iş ve arkadaş çevresinde y olarak tanınıyor ise, aynı anda x ve y olarak tanınmasından mütevellit yaşanılan her türlü karışıklık ve sıkıntılar; ismin tashihi konusunda "haklı nedendir."

Kanımca evleneceği kişi ile aynı ismi taşıması ve tashih isteyenin, bundan sıkıntı duyması; salt bu haliyle -yani dahi iyi gerekçelendirilemediği takdirde- haklı neden değildir.

Haklı nedenin tesbitinde, hak sahibinin "sadece öyle istemesi" etken değildir. Değişiklik talebinin makul karşılanabilir gerekçeleri olması gerekir.

Saygılarımla.
Old 20-08-2007, 16:17   #9
Av.Hüseyin AKSOY

 
Varsayılan haklı neden mi?

İsim tashihi davasında haklı bir sebep olup olmadığı tamamen hakimin yorumuna bağlıdır. Sizin sorunuzdaki gibi bir durum da haklı neden olarak kabul edilmesi gerekir. Ayrıca davada kişinin başka bir isimli çevresinde bilindiği hususu da tanıkla ispat edilirse isim tashihindeki haklılık daha fazla kesinlik kazanacaktır.
Old 20-08-2007, 22:58   #10
mehmet sirn

 
Varsayılan

Davacının R'leri söyleyememesi haklı neden olarak kabul edilmelidir. Ancak karar verecek hakimin takdir yetkisini kullanırken korkak davranmaması gerekir. Davacının nüfus kaydında yazılan ismin dışında başka bir isimle tanınması hakimler için daha çok kabul görecek bir nedendir. Bu nedenle davacının başka bir isimle tanındığını kolluk araştırması yaptırarak ve tanık dinlettirerek ispatlarsanız davayı kazanmanız çok daha kolay olacaktır.
Ayrıca davacının tanındığı ismin ahlak kurallarına aykırı olmaması ve kişiyi rencide edecek bir isim olmaması gerekir.






T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
Esas No : 1999/18-966
Karar No : 1999/1010
Tarih : 1.12.1999


İSİM DÜZELTİLMESİ
NÜFUS KAYDININ TASHİHİ ( İsim düzeltilmesi )




ÖZET :

Türk dilinde bulunmayan "mızgin" isminin birbiri ile zıt anlamlar içeren bir kelime olduğu, bunun milli kültüre ahlak kurallarına, örf ve adetlere uygun düşmeyeceği gerekçesi ile isim düzeltilmesi talebinin reddine dair direnme kararında bir isabetsizlik bulunmamaktadır.


DAVA :

Taraflar arasındaki "İsim düzeltilmesi" davasından dolayıyapılan yargılama sonunda; Güroymak Asliye Hukuk Mahkemesince davanın reddinedair verilen 1.12.1998 gün ve 1998/50 E-70 K.sayılı kararın incelenmesi davacıtarafından istenilmesi üzerine,

Yargıtay 18 Hukuk Dairesi'nin 1.3.1999 gün ve 1999/1615-2390 sayılı ilamı;

( ....Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

Davacı, kızının isminin nüfusta "Hatice" olarak kayıtlı olmasına rağmen "Mızgin" ismi ile tanınıp bilindiğini ve böyle çağrıldığını bu yıl okula kaydedileceğini, ismindeki bu farklılığı ileri sürerek isminin düzeltilmesini talep ve dava etmiş, dinlenen tanıklar dahi davacının iddiasını doğrulamışlardır.

Medeni Kanunun 26.maddesine göre, haklı sebebin varlığı halinde ismin değiştirilmesi mümkün olup, yargıtay uygulamalarında da kişinin toplum içinde bilinip tanındığı ismini kayden de taşımasının haklı neden teşkil edeceği kabul edilmiştir.

Bu durumda yasal bir sakınca da olmadığı halde mahkemece, davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu şekilde ve varit olmayan gerekçelerle reddi doğru görülmemiştir.

Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir.... ) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:


KARAR :

Davacı Nüfus kaydında kızının isminin düzeltilmesi isteminde bulunmuş, davalı davanın reddini savunmuştur.

Mahkemenin redde ilişkin kararı Özel Dairece, yukarıda açıklanan nedenle bozulmuştur.

Mahkeme, Türk dilinde bulunmayan "mızgin" isminin birbiri ile zıt anlamlar içeren bir kelime olduğunu, bunun milli kültüre, ahlak kurallarına, örf ve adetlere uygun düşmeyeceğini ileri sürerek direnmiştir.

Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, mahkeme kararında açıklanan gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, usul ve yasaya uygun bulunan direnme kararının onanması gerekir.


SONUÇ : Davacının temyiz itirazlarının reddi ile, direnme kararının yukarıda açıklanan nedenlerle ( ONANMASINA ) yapılan ikinci görüşmede oyçokluğu ile karar verildi.

KARŞI OY AÇIKLAMASI

Davacı, 1992 doğumlu olan ve aile çevresinde Mızgin olarak çağırılan kızının nüfus kaydına adının Hatice olarak yazıldığını küçük kız kardeşininde adının Hatice olduğunu, aynı aileden iki aynı adın karışıklığa neden olduğu, bu nedenle Hatice olan adın Mızgin olarak düzeltilmesini istemiştir.

Mahkemece istem reddedilmiş dairece kararın bozulması üzerine yerel mahkeme eski kararında direnmiştir.

Hukuk Genel Kurulunca, yerel mahkeme kararının onanması yönünde hüküm kurulmuştur. Hukuk Genel Kurulu'nca verilen karara ve dolayısıyla benimsenen yerel mahkeme kararının gerekçesine katılamıyorum. Şöyle ki;

Bir defa, herkesin ismini serbestçe seçme hakkına sahip olduğu kabul edilmelidir. Çünkü bu hak kişinin, kişilik değerlerinin bir yönü ile toplum içinde tanınmasının dışa yansıma aracıdır. Bundan dolayıda, kişinin ismi üzerindeki hakkı, temel haklar içinde yer alır. Bunun sonucu olarak da kişi, ismine yapılan el atmanın sataşmanın önlenmesini isteme hakkına sahip olduğu gibi, bundan dolayı tazminat isteme hakkına da sahiptir. Böylece ismin, kişinin kişilik değerleri içinde yer aldığı ve Anayasanın ve yasaların güvencesi altında bulunduğu sonucuna varılabilir ve söylenebilir.

Kişi, ismini serbestçe seçme hakkına sahip olmakla birlikte, 1587 sayılı Nüfus Kanununun 16.maddesinde çocuğun adının anne ve babası tarafından konulacağını hüküm altına almıştır. Yine aynı maddede, milli kültüre, ahlak kurallarına, örf ve geleneklere, kamuoyunu inciten isimlerin konulamıyacağı da hüküm altına alınmış bulunmaktadır. MK.nun 26.maddesi ise, haklı nedenlerle bir kimsenin isminin değiştirilmesini isteyebileceği hükmünü içermektedir.

Görüldüğü üzere yasa koyucu, hangi isimlerin konulamıyacağını belirttikten başka, konulan ismin haklı bir neden olmadan değiştirilemiyeceğini de düzenleme altına almıştır. Ancak, hangi isimlerin konulamıyacağına dair açık bir belirleme olmadığı gibi, değiştirme nedeni de açık değildir. Yasa genel ve soyut bir düzenleme getirmiş bulunmaktadır.

Somut olayda, davacının adının ( ki, onun adına babası velayeten istemde bulunmaktadır ) çevresince Mızgin olarak çağrıldığı, ancak nüfusta Hatice olarak yazıldığı, küçük kardeşinin adınında nüfusta Hatice olduğu yerel mahkemenin ve dairenin üzerinde birleştikleri hususlardır. Tartışmalı olan, Mızgin adının Milli kültüre, örf ve geleneklere aykırı olup - olmadığı ve kamuoyunu incitici nitelikte bulunup - bulunmadığı noktasında toplanmaktadır. Mızgin adının davacılarında yaşadığı ortamında "Müjde" anlamına geldiği, Farsçada ise yazılış biçimine göre, sofra, misafir, konuk, temiz, idrar-sidik gibi anlamları içerdiği belirtilmiştir. Ancak davacı özellikle yaşadığı ortam ve konuştuğu bölgesel dil itibariyle Müjde anlamına geldiğini, yakınlarından da Mızgin adını kullananların bulunduğunu bildirmiş ve bununla ilgili kayıtlarıda dosya içine sunmuştur.

Şu durumda sorun, böyle bir adın milli kültüre aykırı olup-olmadığıdır. Davacının yaşadığı ortamdaki yaşam biçimide Türk kültüründen ayrı düşünülemez. Bölgesel kültürün yansıması ile, bölgesel bazı isimlerin kullanılması içinde bulundukları yaşam ortamının bir sonucudur. Bu gün Türkiyenin bir bölgesinde bazı isimlerin daha çok kullanıldığını, hatta bazı isimlerin hiç olmadığını görmek olasıdır. Davacının yaşadığı ortamda ve bölgede bu isim kullanılıyorsa ve yaygın bir halde ise, demek oluyorki bu sonuç, bir isim kültürü olarak yerleşmiştir. Aksi halde resmi makamlarca belirlenecek isimlerin kullanılması gerekecekki, bu da kişilerin yaşamlarına, özlemlerine sınır koymak olur. Bu gün Türk kültüründe, yiğit, çevik az rastlanan başarılı gibi anlamlara gelecek isimlerin çok kullanıldığı görülmektedir. Bu da bir kültürdür. Bir isim kültürüdür. Bir ismin milli kültüre aykırı olması için o kültürde hiç kullanılmaması veya kullanılmasının o kültürün geleneklerine yerleşmiş ilkelerine aykırı olması gerekir. Aksi halde o ismin yasaklanması doğru bir yaklaşım olamaz.

Bu isim, geleneklere de aykırı sayılmaz. Çünkü davacının geleneklerine ve geçmişindeki, isimlerin devamlılığına da uygundur. Davacı, yaşam biçimi kendi yaşama ortamında seçmek ve almak hakkına sahiptir. Mızgin isminin hangi geleneğe aykırı olduğu belirtilmemiştir. Çünkü böyle bir gelenek yoktur. Soyut nedenler ve yaklaşımlar kararın gerekçesi olamaz.

Karara dayanak yapılan bilirkişi raporuda yanlıdır ve yargılamanın yetkisi müdahale biçimindedir. Şöyle ki, bilirkişi, bu ismin kasıtlı, maksadı aşan bir istem olduğu ve kamu vicdanını inciticek nitelikte bulunduğunu belirtmiştir. Bu düşünce biçiminin karara gerekçe yapılmasıda yanlıştır.

Eğer tüm isimlerin Türkçe olması isteniyorsa, Hatice isminde olduğugibi, çoğu isimler Türkçe değildir. Bu isimlerin kullanıla kullanıla Türkçe'leştiğinisöylemek halen yasaklanan isminde kullanılma sonucu Türkçe'leşeceği sonucunudoğuracağının gözden uzak tutulması sonucunu doğurur ki, bunun da doğru olmadığıaçıktır. Çünkü Hatice, Mustafa gibi isimlerde Arapça ve Farsça kökenlidir. Yineçoğu isim batı dilleri kökenlidir. Bu isimleri Milli Kültüre aykırı görmeyip,Farsça veya Kürtçe kökenli olması nedeniyle sakıncalı görülmesi bir çelişkidir.Açıkladığım nedenler ve dosyadaki diğer kanıtlar gözetildiğinde, yerel mahkemekararının bozulması gerektiği düşüncesi ile çoğunluğun onamaya ilişkin bulunangerekçesine katılamıyorum.

Başkan
Bilal KARTAL

Diaport Mevzuat ve İçtihat Programı
---------------------------------------------------



T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
Esas No : 2000/18-127
Karar No : 2000/154
Tarih : 1.3.2000


İSMİN DEĞİŞTİRİLMESİ ( Muhik Sebeplere Binaen Bir Kimsenin İsminin Değişmesini İsteyebilmesi )
ADIN DEĞİŞTİRİLMESİ ( Muhik Sebeplere Binaen Bir Kimsenin İsminin Değişmesini İsteyebilmesi )
HAKLI NEDENLERİN KANITLANMASI ( İsim Değiştirmek İçin Gerekli Olması )
MİLLİ KÜLTÜRE, AHLAK VE GELENEKLERE UYGUN OLMASI ( İsim Değiştirmek İçin Gerekli Olması )
KAMUOYUNU İNCİTİCİ NİTELİKTE OLMAMASI GEREKEN İSİM ( İsim Değiştirmek İçin Gerekli Olması )
NÜFUS KAYDININ TASHİHİ ( İsim düzeltilmesi )
MİZGİN ( İsim değişikliği )




ÖZET :

"Muhik sebeplere binaen bir kimse isminin değiştirilmesini isteyebilir.

Bu bağlamda bir kimsenin nüfusta yazılı adının değiştirilebilmesi için de; haklı nedenlerin varlığının kanıtlanması yanında ayrıca bu adın milli kültürümüze, ahlak kurallarına, geleneklerimize uygun düşmesi, kamuoyunu incitici nitelikte olmaması da gerekir.

Toplanan delillere göre; somut olayda bu iki koşul gerçekleştiğinden; mahkemece adın değiştirilmesine karar verilmesi gerekir.


DAVA :

Taraflar arasındaki davadan dolayı, bozma üzerine direnme yoluyla; ( Güroymak Asliye Hukuk Mahkemesi )nden verilen 4.5.1999 gün ve 1999/ 19-20 sayılı kararın onanmasını kapsayan ve Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'ndan çıkan 1.12.1999 gün, 1999/18-966 Esas, 1999/1010 Karar sayılı iilamın, karar düzeltilmesi yoluyla incelenmesi davacı tarafından verilen dilekçe ile istenilmiş olmakla; Hukuk Genel Kurulu'nca dilekçe, düzeltilmesi istenen ilam ve dosyadaki ilgili bütün kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

Davacı, 1992 doğumlu kızının aile içinde ve çevresinde "Mizgin" adıyla bilinip tanındığını ileri sürerek nüfusta yazılı "Hatice" adının "Mizgin" olarak değiştirilmesi istemiyle dava açmıştır.

Mahkeme, çocuğun adının değiştirilmesini gerektiren haklı nedenlerin bulunmadığı, ayrıca Türk dilinde olmayan ve birbirine zıt anlamlar içeren "Mizgin" sözcüğünün ad olarak verilmesinin milli kültüre, örf ve adetlere uygun düşmeyeceği, kamu vicdanını inciteceği gerekçesiyle davanın reddine karar vermiş, davacı hükmü temyiz etmiştir.

Yargıtay Onsekizinci Hukuk Dairesince "kişinin toplum içinde bilinip tanındığı adını kayden de taşımasının Medeni Kanunun 26. maddesinde öngörülen haklı neden sayılacağı, bu durumda yasal bir sakınca da olmadığı halde davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken reddinin doğru bulunmadığı"gerekçesiyle hükmün bozulması üzerine,"yeniden yapılan yargılama sonunda mahkeme önceki kararında direnmiştir.

Direnme kararı, Hukuk Genel Kurulu'nun 1.12.1999 gün ve 1999/18966-1010 sayılı ilamı ile ikinci görüşmede oyçokluğuyla onanmış, bu kez davacı tarafından karar düzeltme yoluna başvurulmuştur.

Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek karar düzeltme isteminin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve dosyadaki bütün kağıtlar yeniden okunduktan sonra gereği görüşüldü:


KARAR :

Dava, nüfus kütüğünde yazılı adın değiştirilmesi istemine ilişkindir.

Özel hukuk açısından ad, kişiyi belirleyen ve tanıtan, onu diğer bireylerden ayırmaya yarayan bir kavramdır. Başka bir deyişle ad, kişinin toplum içinde belirlenmesinin ve bu konuda gerekli düzenin sağlanmasının önemli bir aracıdır. Kendine özgü kişiliği ve özvarlığı olan her birey, başkalarından adıyla ayırt edilir, toplum ve ailesi içinde bununla yer alır. Onun içindir ki, her kişinin bir adının olması ve bu adın yöntemince nüfus sicline yazılması yasayla zorunlu kılınmıştır. Bu zorunluluk aynı zamanda kişinin, yaşamıyla özdeşleşen ve kişiliğinin ayrılmaz bir öğesini oluşturan adını özgürce seçmesi ve onurla taşıması için kendisine tanınmış bir temel kişilik hakkıdır. Ad üzerindeki bu hak, Anayasamızda güvence altına alınmış bulunan temel .hak ve özgürlükler kapsamında olup, her Türk yurttaşının milli kültür de çağdaş hukuk düzeni içinde eşit olarak yararlanması ilkesine dayandırılmıştır. Adın temel kişilik hakları içerisinde taşıdığı önemi gözönünde bulunduran Medeni Kanunumuzda kişiliği korumaya ilişkin hükümlerle yetinmeyip ( m. 23/24 ), onu ayrıca düzenlemek yoluna gitmiştir ( m. 25-26 ). Diğer yandan Medeni Kanunun 264. ve Nüfus Yasasının 16. maddelerinde çocuğun adını koyma hakkı anne ve babasına tanınmıştır.

Kişi adının - yukarıda açıklanan niteliği gereği- sürekliliği asıl olmakla birlikte, haklı nedenlerin bulunması koşuluyla değiştirilmesine de yasal olanak tanınmış, Medeni Kanunun 26. maddesinde "muhik sebeplere binaen bir kimse isminin değiştirilmesini isteyebilir" hükmüne yer verilmiştir. Anılan yasa maddesinde "muhik sebepler'in, eşdeyişle "haklı nedenler"in neler olduğu açıkca belirtilmemiş, bunun değerlendirilmesi davaya bakan yargıca bırakılmıştır.Yargıç, adın değiştirilmesi istemiyle açılan bir davada ileri sürülen nedenlerin Medeni Kanunun 26. maddesi kapsamında haklı neden sayılıp sayılmayacağını, uygulama ( yargı kararları ) ve öğreti ( bilimsel görüşler ) den de yararlanarak takdir edecek ve sonuca ulaşacaktır ( M.K.md.4 ).

Uygulamada; adın yetersizliği, elverişsizliği, karışıklığa yol açması, kötü-iğrenç-gülünç-incitici-küçük düşürücü bir anlam taşıması, alay ve utanç konusu olması ya da bazı yeni durumlarla oluşan bir zorunluluk bulunması, örneğin bir kimsenin nüfusta yazılı adından başka bir adla bilinip tanınması gibi nedenler, adın değiştirilmesi için haklı neden olarak kabul edilmektedir.

Öte yandan yasa koyucu, Kişiye ad konulması veya değiştirilmesi konusunda sınırlama getirmiş, Nüfus Yasasının 16. maddesinin dördüncü fıkrasında "milli kültürümüze, ahlâk kurallarına, örf ve adetlerimize uygun düşmeyen ve kamuoyunu inciten adların" konulamayacağını hükme bağlamıştır.

Buna göre, bir kimsenin nüfusta yazılı adının değiştirilebilmesi için, haklı nedenlerin varlığının kanıtlanması ve ayrıca bu adın milli kültürümüze, ahlak kurallarına, geleneklerimize uygun düşmesi, kamuoyunu inciten nitelikte olmaması da gerekecektir. Temel ilke olarak bu iki koşulun gerçekleşmesi durumunda mahkemece adın değiştirilmesine karar verilecektir.

Az yukarıda açıklananların ışığında davaya bakıldığında:
1- Davacı baba, velayeti altırıdaki kızının nüfus kütüğüne "Hatice" olarak yazılmasına karşın, doğduğundan beri aile içinde ve çevresinde "Mizgin" adıyla bilinip tanındığını ve böyle çağırıldığını ileri sürerek, çocuğunun nüfustaki adının "Mizgin" olarak değiştirilmesi istemiyle dava açmış,.davacının bu iddiası yargılama sırasında dinlenen tanıklarca doğrulanmıştır.

Bu bağlamda hemen belirtelim ki bir kimsenin toplumda ( ailesi içinde ve çevresinde ) tanınıp çağırıldığı adı kayden de taşıması onun doğal hakkıdır. Yargı inançlarıyla da kişinin bu doğal hakkı, Medeni Kanunun 26. maddesinde önerilen haklı nedenlerden özellikle onun kişiliğini ve korunmasını gerektiren önemli olgulardan kabul edilmektedir. "Haklı neden" sayılan bu olgu, somut olayda tanık anlatımlarıyla yöntemince kanıtlanmıştır.

2- Şu da var ki, Nüfus Yasasının 16. maddesi yönünden de değerlendirme yapılması zorunludur. "Mizgin" sözcüğünün çocuğa ad olarak konulmasının Nüfus Yasasının 16. maddesinin dördüncü fıkrasındaki yasak kapsamında olup olmadığı konusunda mahkemeye görüş bildiren bilirkişi tarafından düzenlenen raporda; kökeni Farsça olan "Mizgin" sözcüğünün "sofralı, konuksever,temiz, sidikli" gibi değişik anlamlara geldiği, yöre ağzında ( Güroymak'ta )başka anlamlarının da olabileceği belirtildikten sonra, Türk ad verme geleneklerinde ve tarihinde böyle bir adın bulunmadığı, milli kültürümüze örf ve adetlerimize göre- Türk dilinde olmayan- "Mizgin" sözcüğünün bir kişiye ad olarak konulamayacağı, çocuğa böyle bir adın verilmesinin kamu vicdanını inciteceği görüşüne yer verilmiş, mahkemece de bu rapor doğrultusunda hüküm kurulmuştur.

Öncelikle belirtelim ki Nüfus Yasasının 16. maddesinin dördüncü fıkrası, Türk dilini yabancı kökenli sözcüklerden arındırmak amacıyla değil, milli kültüre,ahlak kurallarına, örf ve adetlere uymayan adların konulmaması için getirilmiştir. Doğu ve Güneydoğu Anadolu yalnızca belli bir etkin kökenin değil, ülkemiz gerçekliğinde var olan, çeşitli etkin kökenli insanların yaşadığı vatanın bir bölümüdür.

Toplumun en küçük birimi olan aile ve onu oluşturan bireylerin, toplumun içinde bulunduğu sosyo -ekonomik ve kültürel dokulardan, örf ve adetlerden etkilenmesi yadsınamaz bir gerçektir.

O nedenle bireyin kendi yapısı içerisinde değerlendirilmesi kaçınılmazdır. Dahası bireyin bölgeye özgün şekillenmesi de gözardı edilmemelidir. Gerçekte de kökleşmiş bu oluşumun milli kültürümüzün, örf ve adetlerimizin bir parçasını oluşturduğunda kuşku ve duraksamaya yer olmamalıdır.Nitekim ülkemizdeki kişi adlarının Türkçe sözcükler yanında daha çok, tarihi süreç içinde milli kültürümüze ve geleneklerimize yerleşmiş bulunan Arapça ve Farsça gibi yabancı kökenli söcüklerden türemiş oldukları bilinen bir gerçektir. Davacının, nüfusta yazılı "Hatice" adını beğenmediği ya da yadsıdığı için değil, kızının aile içinde ve çevresinde "Mizgin" olarak bilinip çağırılması ve ailede aynı soyadı taşıyan küçük kızkardeşinin adının da "Hatice" olması rıedeniyle bu karışıklığı ortadan kaldırmak için değişikliği istediği,ayrıca yöresel ağızda "Müjde" anlamına gelen "Mizgin" sözcüğünün bilirkişi raporunda yazılanın aksine- o yörede daha önce de birçok çocuklara ad olarak verilip nüfus yönetimince tescil edildiği tüm dosya kapsamından ve özellikle davacının kanıt olarak sunduğu kayıtları içeriğinden anlaşılmaktadır.

Milli kültürümüzü oluşturan, örf ve adetlerimize kaynak olan tarihi geçmişimiz ile çağdaş toplumsal yaşantımızın gerekleri dikkate alındığında; "Mizgin" sözcüğünün salt yabancı ( Farsça ) kökenli olması ve Türk dilinde değişik anlamlara gelmesi kişiye ad olarak verilmesine engel oluşturmayacağı gibi, bunun kamu vicdanını inciteceğinden de söz edilemeyeceği cihetle, mahkemenin bu yöne ilişkin değerlendirmesi de yerinde değildir. Şu durum karşısında davada, Medeni Kanunun 26. maddesinde öngörülen haklı nedenlerin varlığı yöntemince kanıtlanmıştır. Ayrıca "Mizgin" adının Nüfus Yasasının 16. maddesinin dördüncü fıkrası hükmüne de aykırı bir yönü bulunmadığı açıktır. Mahkemece yasa maddelerinin yorumunda delillerin takdir ve değerlendirilmesinde hataya düşülerek özellikle yetersiz subjektif görüşe dayanan bilirkişi raporuna üstünlük tanınarak Özel Dairenin bozma kararına uyulması yerine direnme kararı verilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bozma nedenidir.


SONUÇ :

Yukarıda açıklanan nedenlerle davacının karar düzeltme isteminin kabulü ile Hukuk Genel Kurulu'nun 1.12.1999 gün ve 1999/18-966 E. 1999/1010 K. sayılı kararının kaldırılmasına, yerel mahkemenin direnme kararının Özel Daire bozma kararında ve yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı HUMK. nun 429. maddesi gereğince ( BOZULMASINA ), 1.3.2000 gününde oyçokluğu ile karar verildi.

KARŞI OY YAZISI
Dosya arasında mütelası alınan Türk Dili ve Edebiyatı Bölümünde Profesör olan bilirkişi söz konusu olan "Mizgin" sözünün "sidikli" anlamında da olduğunu açıklamıştır.

Konuda uzman olan bilirkişinin açıklamalarının ilmi gerçeklere aykırı olduğunu kabule elverişli ciddi bir olgu yoktur. Bu ismin çocuğa verilmesi onun kişiliğine açık saldırı oluşturur. Buna ne ana-babanın, ne de başkalarının hakkı yoktur. Çocuğa aşağılayıcı bir anlam da taşıyan bu ismin verilmesine imkan tanıyan çoğunluk kararına katılmıyorum.

Tahir ALP 2: Hukuk Dairesi Başkanı

Diaport Mevzuat ve İçtihat Programı
----------------------------------------------------



T.C.
YARGITAY
Onsekizinci Hukuk Dairesi
Esas No : 2002/11187
Karar No : 2003/48
Tarih : 20.1.2003


İSİM TASHİHİ (isim ve Soyadı Değişikliğine ilişkin Davaların İkinci Kez Açılabilmesi)
İKİNCİ KEZ DAVA AÇILMASI (isim ve Soyadı Değişikliğine ilişkin Davaların İkinci Kez Açılabilmesi)
DOĞUM TARİHİNİN DÜZELTİLMESİ (Doğum Tarihinin Düzeltilmesi ile İlgili Davlarda İkinci Kez Dava Açılmasını Engelleyen Bir Hüküm Bulunmaması)




ÖZET :

Dava, isim değişikliği talebine ilişkindir. Daha önce davacının murisi tarafından da aynı istemli dava açıldığı ve davanın kabul edilerek davacının şimdiki ismini aldığı dosya kapsamından anlaşılmıştır. Yasalarımızda, doğum tarihinin düzeltilmesi ile ilgili davalarda olduğu gibi ikinci kez dava açılmasını engelleyen bir hüküm bulunmamaktadır. Bu durum karşısında esasa girilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm tesisi hatalıdır.


DAVA :

Dava dilekçesinde isim değişikliği istenilmiştir. Mahkemece davanın reddi cihetine gidilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:


KARAR :

Davacı, dava dilekçesinde Aras ismini kullandığını, çevrede bu isim ile tanınıp bilindiklerini ileri sürerek, nüfus kaydında Arşak olan isminin Aras olarak düzeltilmesini istemiştir.

Medeni Kanunun 27. maddesine göre, haklı nedenin varlığı halinde, soyadın düzeltilmesi mümkün olup, Yargıtay uygulamalarında kişinin toplum içerisinde bilinip tanındığı soyadı ile anılmayı ve onu kayden de taşımayı istemesinin haklı neden teşkil edeceği kabul edilmiştir. Çünkü herkes, etrafında tanındığı ve çağrıldığı soyadını yasaya aykırı olmadıkça resmen ve kayden taşımak hakkına sahiptir.

Mahkemece dava; davacının murisinin 1959 yılında isim değişikliği davası açıp davacının şimdiki ismini aldığı, Nüfus Kanununa göre ikinci kez değişikliğin mümkün olamayacağı nedeniyle usul ve yasaya uygun bulunmadığı gerekçesi ile reddedilmiş ise de; önceki dava davacıların murisi tarafından açılmış olup isim ve soyadı değişikliğine ilişkin davaların doğum tarihinin düzeltilmesi ile ilgili davalarda olduğu gibi ikinci kez açılamayacağına dair bir yasa hükmü de bulunmamaktadır.

Bu durumda mahkemece, yasal bir sakınca da olmadığı halde işin esası incelenerek, deliller toplandıktan sonra oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, yerinde bulunmayan gerekçelerle davanın reddi doğru görülmemiştir.

Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar göz önünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, temyiz peşin harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 20.1.2003 gününde oybirliğiyle karar verildi.

Diaport Mevzuat Ve İçtihat Programı
---------------------------------------------------
Old 21-08-2007, 00:42   #11
Jeanne D'arc

 
Varsayılan

Bir önceki iletide son eklenen karar, eski içtihada dair olup, yeni yasal düzenleme karşısında, ikinci kez isim tashihi davası açabilme imkanı yoktur.

Saygılarımla.
Old 21-08-2007, 08:25   #12
Av.Bülent AKÇADAĞ

 
Varsayılan

Ayrıca eklemek istediğim bir başka hususta şudur; Sayın mehmet sirn'in eklediği Yargıtay kararları ile Sayın Emelakd'nin kafasında soru işaretler bırakan somut olayı arasında büyük farklar vardır.

Herşeyin başında yayınlanan bu Yargıtay kararı tamamen siyasi bir nedenden dolayı verilmiştir, (Sonuç ve karşı oy yazısı incelendiğinde anlaşılacaktır) oysa bu olayda aynı güçlüklerin çıkacağına pek ihtimal vermemekteyim. Saygılarımla...
Old 21-08-2007, 10:56   #13
Jeanne D'arc

 
Varsayılan

Alıntı:
Herşeyin başında yayınlanan bu Yargıtay kararı tamamen siyasi bir nedenden dolayı verilmiştir, (Sonuç ve karşı oy yazısı incelendiğinde anlaşılacaktır)

Sadece karşı oy yazısı, kesinkes bu hükmü vermenize yetti mi yani!

Saygılarımla.
Old 21-08-2007, 11:22   #14
Av.Bülent AKÇADAĞ

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Jeanne D'arc
Sadece karşı oy yazısı, kesinkes bu hükmü vermenize yetti mi yani!

Vereceğim yanıtın siyasi polemik yaratacağından, siyasi polemiğe girmenin siyaset yapma gerekliliğini doğuracağından, siyaset yapmanın site kurallarına aykırılık teşkil ettiğini bildiğimden ötürü susma hakkımı kullanıyorum

Saygılarımla...
Old 12-05-2008, 11:40   #15
emelakd

 
Varsayılan

oh ya değiştirdik)
ya bu kişinin kız arkadası vardı adı servet olan. onu da tanık olarak dinlettim. çok teşekkür ediyorum yardımlarınzı için
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
iştirak halinde mülkiyette isim tashihi davası filizsongur Meslektaşların Soruları 4 16-01-2010 19:01
adli tatilde isim tashihi davası görülür mü? krizantem Meslektaşların Soruları 12 17-07-2007 16:36
Çocuğa velayeten açılacak isim tashihi davası - anne babanın duruşmaya katılması Burak Demirci Meslektaşların Soruları 5 27-03-2007 09:21
tapuda isim tashihi Nuriye Değer Meslektaşların Soruları 1 24-02-2007 11:06
Yurtdışında Yaşayan Ve Yabancıyla Evli Olan Kişinin Türkiye'de Boşanma Davası Açması nejan Meslektaşların Soruları 2 28-09-2005 15:02


THS Sunucusu bu sayfayı 0,06337309 saniyede 16 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.