Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

Dava Husumetten Reddedilir Mi?

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 19-10-2004, 13:06   #1
jurista

 
Varsayılan Dava Husumetten Reddedilir Mi?

Müvekkilim limited şirket davalıya bir makine sipariş ediyor. Yapılan sözleşmede şirket müdürünün değil şirket ortaklarından birinin imzası var. Sipariş edilen makine müvekkilime sözleşme şartlarında olduğu gibi değil de ayıplı olarak teslim edilince, sözleşmeye imza atan ortak kendi adına davalıyı dava edip çeklerini geri istiyor. Davalı ise davayı açanın şirket imza yetkilisi olmadığından bahisle davanın husumet yokluğundan reddini talep ediyor. Davalının iddia ettiği gibi şirket ortağının imza yetkisi yok ama sözleşmede imzası olduğu gibi ayrıca davayı da sözleşmeye uyulmadığından bahisle kendi adına açıyor. Sizce dava husumet yokluğundan reddedilir mi? Yardımlarınız için şimdiden teşekkürlerimi sunarım.
Old 21-10-2004, 08:41   #2
ciril

 
Varsayılan

sn jurista
sanırım burada husumet nedeni ile reddin gerekçesini anlamak için malın kime teslim edildiği ve mal üzerinde kimin tasarrufta bulunduğunu bilmek gerek.

Eğer şirket kendi tasarrufunda malı kullanmış, tüketmiş vs ise bu durumda malın iadesinin mümkün olup olmaması ayıbın tenkis miktarının saptanabilmesi açısından konun irdelenmesi gerek.

Daha açık ifade ile yetkisiz imzada atılmış olsa bilahare şirketin bu imzaya icazet edip etmediği, mal üzerinde kimin tasarrufta bulunduğu önemli.

Bu nedenle sorunuzun çözümü için sanırım daha ayrıntılı bilgiye ihtiyaç var
saygılar
Old 21-10-2004, 10:29   #3
jurista

 
Varsayılan

Aslında olayda başka karışık olaylarda mevcut. Mal şirket bünyesinde teslim alınmış, ancak arızalı olduğu için kullanılamamış. zaten müvekkil ortak ile satıcı arasında yapılan sözleşmenin aynısı şirket yetkilisi ile satıcı arasındada imzalanmış ortada birbirinden bağımsız ama içeriği aynı iki sözleşme varken yetkisiz ortak her iki sözleşmeyide dilekçeye ekleyip kendi adına dava açmış,bu nedenle de davalı taraf malı kullanan şirket olduğundan bahisle husumet iddiasında bulunulmuş.
Old 21-10-2004, 10:38   #4
ciril

 
Varsayılan

bence burada zorunlu dava arkadaşlığı var
şirket ve ortağın birlikte dava açmaları gerekiyor. sadece ortağın açacağı dava ile bu durumun çözülmesi mümkün değil.
ancak dediğiniz gibi şirketin davaya dahil edilmesi yolunda davacı yana süre verilip aksi halde davanın red edilmesi uygunken husumette davanın red edilmesi hatalı bugün bir iki karar arayayım sizin için bu yolda bulabilirsem
Old 21-10-2004, 11:26   #5
Armağan Konyalı

 
Varsayılan

Sayın ciril,

Ortada tek makina ve tek sözleşme varken neden iki davacıya ihtiyaç duyduğunuzu anlayamadım.

Olaydan anlaşılan şu ki, asıl siparişi veren şirkettir. Makina şu anda şirkete teslim edilmiş ve şirket makinanın malikidir. Muhasebe kayıtlarında gider gösterilmesi gerekir; amortismandan düşülmesi gerekir. Bu nedenlerle makinanın şirkete ait olduğunun kabulü gerekir.

Bu olayda ortağın hiç bir rolu bulunmamaktadır. Her ne kadar bir sipariş formu doldurmuş ise de, aynı formdan şirket de doldurmuştur. Ortağın doldurduğu nafiledir. Yetkisiz temsil hükümlerine göre bile geçerli olmaz çünkü zaten şirket kendisi siparişi vermiş bulunmaktadır. Artık temsile ihtiyaç almamıştır.

Böylelikle davanın tarafı ortaya çıkmaktadır: Şirketten başkası dava açamaz. Açılırsa husumetten reddedilmelidir.

Şirket "makinayı iade etme ve sözleşmeyi bozma" iradesini henüz ortaya koymamıştır. Bu iradeyi dava açarak bir başkası kullanamaz. Bu başkası bir ortak olsa bile ve kendi şahsi çeklerinden vermiş olsa bile kullanamaz kanısındayım. Çünkü davanın konusu olan huuki ilişki yapım sözleşmesidir. Yapım sözleşmesi çevresinde tartışılacak davanın tarafları da sözleşmenin tarafları olmalıdır.

Saygılarımla

Bir Dost
Old 21-10-2004, 11:35   #6
ciril

 
Varsayılan

T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
E. 2002/19-563
K. 2002/576
T. 3.7.2002
• MENFİ TESBİT DAVASI ( Alacaklı Davalının Şirketten Gerçek Alacağı Olmadığının ve Verilen Takip Dayanağı Senedinin Muvazaalı Olarak Verildiğinin Tespitini İstemesi )
• TASARRUFUN İPTALİ DAVASI ( Davalı Şirket Tarafından Davacıya Satılan Taşınmazla İlgili Olarak Tasarrufun İptalinin İstenmesi )
• AKTİF HUSUMET EHLİYETİ ( Davacının Davalılar Arasında Yapılan Hukuki İşlemden ve Buna Dayalı Olarak Açılan Tasarrufun İptali Davasından Olumsuz Yönde Etkilenebilmesi )
• DAVA AÇMAKTA HUKUKİ YARAR ( Tasarrufun İptali Davasında Oluşturulacak Karar Davacının Muvazaa İddiasıyla İlgili Sonuç ve Açıklamayı İçereceğinden Dava Açmasında Menfaatinin Olmaması )
2004/m.72,277
ÖZET : Dava, davalı Şirket tarafından davacıya satılan taşınmazla ilgili olarak tasarrufun iptali davası açan Alacaklı davalının şirketten gerçek alacağı olmadığının ve verilen takip dayanağı senedinin muvazaalı olarak verildiğinin tespit davasıdır. Mahkemece, davacının takip borçlusu olmadığı ve İİK.'nun 72. maddesine göre bu davayı açmakla aktif husumet ehliyetinin bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Davacının, davalılar arasında yapılan hukuki işlemden ve buna dayalı olarak açılan tasarrufun iptali davasından, olumsuz yönde etkilenebileceğinden, davada aktif husumet ehliyetine sahip olduğu kabul edilmelidir. Ancak, davacı aleyhine açılan tasarrufun iptali davasında İİK.nun 277 maddesi uyarınca yapılacak olan araştırma ve inceleme sonucunda oluşturulacak karar, davacının ileri sürdüğü muvazaa iddiasının yerindeliği bir sonuç ve açıklamayı da içereceğinden, davacının menfi tesbit davası açmakta hukuki yararının bulunmadığının kabulü gerekmektedir. Karar bu gerekçe ile düzeltilerek onanmalıdır.

DAVA : Taraflar arasında menfi tespit davasının yargılaması sonunda; Zeytinburnu Asliye 2. Hukuk Mahkemesince davanın reddine dair verilen, 15.12.1999 gün ve 1998/475-1999/988 sayılı kararın davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 19.Hukuk Dairesinin 03.04.2001 gün ve 2001/1937-2472 sayılı ilamı ile; ( ...Davacı vekili, müvekkilinin davalılardan T... Turizm A.Ş.'ne ait gayrimenkulleri, bedelini ödeyerek satın almasına karşın, şirket ortaklarının muvazaalı olarak diğer davalı Abdullah İ... lehine 15.000.000.000.TL tutarında senet düzenlediklerini ve adı geçen davalının bu senede dayanarak aleyhinde tasarrufun iptali davası açtığını ileri sürerek davalı Abdullah İ...'in bu alacağının gerçek bir alacak olmadığının tesbitini talep ve dava etmiştir.

Mahkemece, dosya içeriğine göre borca ve takibe konu senetteki imzanın şirket yetkilisi Enver T... H....'ya ait olduğu ve rıza hilafına elden çıktığı iddiasının ispatlanamadığı ve davacının İİK.nun 72. maddesi gereği takip borçlusu olmaması ve husumet ehliyeti bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine dair verilen hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Davacı vekili, davalı şirket ortaklarının davalı Abdullah İ...'e muvazaalı olarak eski tarihli borç senedi verdiğini ve adı geçenin bu senede dayalı olarak tasarrufun iptali davası açtığını, gerçekte davalı şirketin diğer davalıya hiçbir borcu bulunmadığının tesbitini talep etmiş olup bu durumda mahkemece, tasarrufun iptali davasının sonucu beklenmeden yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir... ) gerekçesiyle bozularak dosya geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği düşünüldü:

KARAR : Dava, davalı T... A.Ş. tarafından davacıya satılan taşınmazla ilgili tasarrufun iptali davası açan davalı Abdullah İ...'in, T... A.Ş'den gerçek bir alacağı olmadığı iddiasına dayalı menfi tesbit davasıdır.

Davacı, davalı şirketin diğer davalıya muvazaalı olarak borçlanıp, yapılan takip sonucu borçlu şirket tarafından satılan taşınmazla ilgili açılan tasarrufun iptali davasından zarar göreceğini ileri sürerek bu menfi tesbit davasını açmıştır. Davacının, davalılar arasında yapılan hukuki işlemden ve buna dayalı olarak açılan tasarrufun iptali davasından, olumsuz yönde etkilenebileceğinden davada aktif husumet ehliyetine sahip olduğu kabul edilmelidir.

Ne var ki ; davalı Abdullah İ...'in lehdar olduğu 05 Ocak 1995 vadeli senede dayalı olarak 08.08.1996 tarihinde açılan tasarrufun iptali davasında, İcra ve İflas Kanunun 277 ve devamı maddeleri uyarınca yapılacak olan araştırma ve inceleme sonunda oluşturulacak karar, davacının ileri sürdüğü muvazaa iddiasının da yerindeliği yönünden bir sonuç ve açıklamayı içereceğinden, davacının menfi tesbit davası açmakta hukuki yararı bulunmadığının kabulü gerekmektedir.

Mahkemece davanın reddine ilişkin hükmün bu gerekçeyle onanması gerekmiştir.

SONUÇ : Davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile direnme kararının yukarıda açıklanan nedenlerle ONANMASINA, gerekli temyiz ilam harcı peşin alınmış olduğundan başkaca harç alınmasına mahal olmadığına, 03.07.2002 gününde oybirliği ile karar verildi.

yarx
Old 21-10-2004, 11:37   #7
ciril

 
Varsayılan

sn.dost
şirket ortağının verdiği ödeme belgelerinin geri alınması söz konusu sn jurista belirtmemiş ama eğer fatura şirkete kesilmiş veya şirket üzerinden ödeme yapılıyorsa mükerrer ödemeyi nasıl engelleyebiliriz

saygılarımla
cırıl
Old 21-10-2004, 16:52   #8
Armağan Konyalı

 
Varsayılan

Sayın ciril,

Ortağın yapabileceği sözleşmeden bağımsız dava açmaktır:

Henüz ödeme yapmamışsa: menfi tespit davası
Ödeme yapmışsa: sebebsiz zenginleşme davası

ile hakkını arayabilir kanısındayım.

Makina ve sözleşme ile ortağı ilişkilendirmek mümkün gözükmüyor. Çünkü makinayı iade iradesi sözleşmenin tarafı olan şirkete aittir. Ortak sözleşmenin tarafı olmadığından, nedensiz olarak verdiğini geri istemekten başka dava açamaz.

Saygılarımla

Bir Dost
Old 21-10-2004, 21:43   #9
Av.Mehmet Saim Dikici

 
Varsayılan

Öncelikle şu hususa dikkat edilmelidir: Sözleşme taraflarının aynı yönde beliren iradesi ile oluşur. O halde sözleşmeye imza koyanlar sözleşme ile ilgili alacak borç ilişkisinde taraftırlar. Sözleşmelerde bilindiği gibi tali edimler yüklenilebilir. Mesela. Alıcı malın bir başkasına teslimi isteyebilir. Böyle bir durumda malı teslim alan sözleşmeye taraf değildir.

Sözleşmenin konusu olan bir malın ayıplı olması evvela sözleşmenin kötü ifası anlamına gelir. O halde, sözleşmenin tarafı gerçek kişi temsilen hareket ettiğini belirtmemiş ise veya halin icabından temsilci olduğu çıkarılamıyorsa (Ki olaydan sözleşmenin gerçek kişi tarafından yükümlendiği çıkarılabiliyor) gerçek kişinin ayıplı mal nedeniyle dava açması normaldir.

Ancak şirket adına ve temsilen malı aldığı (davalı tarafından ispat edilmiş ise) bu durumda husumet itirazı dikkate alınmalıdır.
Old 22-10-2004, 09:13   #10
ciril

 
Varsayılan

sanırım zaman zaman atladığımız bişi var
benim dikkate almaya çalıştığım şu
sn jurista aynı sözleşmeden şirketinde imzaladığını belirtti sadece onun ödeme yükümlülüğü altında olup olmadığını belirtmedi
bu iki husus konunun yorumunu tamamen değiştirmezmi?
saygılarımla
Old 22-10-2004, 10:39   #11
Av.Mehmet Saim Dikici

 
Varsayılan

Sayin Jurista ilk yazisinda ortak adina yapilan sözlesmeden bahsetmis. Sonra ikinci bir yazi yazip eklemis:Ayni sözlesmeden sirketde yapmis.

Ben genel kistasi yazdim. ikinci yazisina dikkat etmemistim.

Satilan mal her iki sözlesmede de ayni ise, halin icabindan sunu çikarmak zor degil:

Mal sirket için alinmistir. Çünkü sirket ortaginin yaptigi anlasmanin aynisi sirket ile de yapilarak aslinda malin sirket adina ve hesabina alindigi teyit edilmistir.

Haliyle yorumun sonucu degisik olur.

Saygilarimla.
Old 22-10-2004, 12:59   #12
Av. Bülent Sabri Akpunar

 
Varsayılan

Y A R G I T A Y

HD.19

E. 1992 / 10667
K. 1993 / 8039
T. 26.11.1993


ACELE İŞLER

DAVANIN TARAFLARI, AYRILMASI VE BİRLEŞTİRİLMESİ

1086 / HUMK. - 39.40.

TÜZEL KİŞİNİN ÇİFT İMZA İLE TEMSİL EDİLMESİ SÖZKONUSU İSE,TEMSİLCİLER DEN
BİRİNİN AÇTIĞI DAVA TEMSİL YETKİSİNDEKİ EKSİKLİK NEDENİ İLE AKTİF HUSUMET
YÖNÜNDEN HEMEN REDDEDİLMEYEREK, HUMK. 39. VE 40.MADDELERİ UYARINCA ÖNEL
VERİLMELİ, BUNA RAĞMEN GELİNMEDİĞİ TARDİRDE DAVA REDDEDİLMELİDİR.

DAVA : Taraflar arasındaki menfi tesbit davasının yapılan yargılaması
sonunda, ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak
verilen hükmün süresi içinde davalı vekilince temyiz edilmesi üzerine; dosya
incelendi, gereği konuşuldu:
KARAR : 1 - Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle gerektirici
sebeplere ve delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına ve özellikle
İİY.nın 72/4. maddesi uyarınca alınmış bir ihtiyati tedbir kararı bulunmamasına
göre davalı vekilinin aşağıdaki bendin içeriği dışında kalan öbür temyiz
itirazlarının reddi gerekmektedir.
2 - Mahkemece; olumsuz saptama davası şirketi tek başına temsil ve ilzam
etmeye yetkisi bulunmayan kimse tarafından açıldığı, aynı kimse tarafından
vekil tayin edildiği, bunların davayı izlemedikleri, davalının izlediği
saptanarak davanın "aktif husumet" yönünden reddine karar verilmiştir.
Bir davada taraf sıfatı ile dava ehliyeti farklı oluşumları ifade eder.
Davada sıfat dava konusu subjektif hak (dava hakkı) ile yanlar arasındaki
ilişkidir. Bu subjektif hakkı dava etme yetkisi (dava hakkı) kural olarak o
hakkın sahibine ait bulunmaktadır. Buna davacı olma sıfatı, aktif husumet
denilmektedir. Somut olayda olumsuz saptama davası, borçlu olmadığını bildiren
ya da hakkında takip yapılan davacı şirket tarafından açılabilir. Davada taraf
olarak yer alan kimseler dava ehliyeti ve davayı takip yetkisine sahip olsalar
bile davada gerçekten davacı ya da davalı sıfatı yoksa dava konusu hakkın esası
yönünden karar verebilme olanağı yoktur.
Dava ehliyeti, kimlerin dava açabileceğini ifade edip davayı takip
yetkisini de içerir. Aynı zamanda bir dava koşuludur. Tüzel kişilerin taraf
bulunduğu davalarda, tüzel kişilerin yetkili organı ya da temsilcisi
aracılığıyla temsil edilip edilmediği öncelikle ve kendiliğinden gözetilmek
gerekir.
Tüzel kişiyi temsil yetkisi olmayan bir kimse tarafından tüzel kişi adına
dava açılmış olması halinde dava hemen reddedilemez. Mahkemece, adına dava
açılan tüzel kişinin; temsile yetkili olan kimselerce onay (icazet)
verilebilmesi için uygun bir süre tanınması gerekir. Bu kimse davacının dava
açma yeteneğinden yoksun olduğu davanın açılmasını onaylarsa onayın geçmişe
etkili olarak sonuç doğuracağı gözetilerek dava sürdürülmelidir. Şayet davanın
açılmasına onay verilmezse davanın dinlenme olanağı kalmadığından (mesmu
olmadığından) ötürü reddedilmelidir.
Olayda, davacı şirketin ortaklar kurulunca şirketi temsil ve ilzam için
çift imza gerektiği kararlaştırılmıştır. Davacının çift imzalı kimselerce
açılması gerekli davayı tek başına açtığı, öbür imza sahibinin onayını da
alamadığı, tek başına tayin ettiği vekilin de duruşmaya gelmediği
anlaşılmaktadır. Bu durumda davacı yanın gelmemesi nedeniyle davayı
izleyeceğini bildiren davalıya HUMK.nun 39 ve 40. maddeleri hükümleri uyarınca
uygun bir önel verilerek davacıya onay yönünden ayrıntılı ve sonuçları
bakımından uyarılı davetiye tebliğ ettirmesi, onay verilmesi halinde davanın
yürütülmesi, yine gelinmediği takdirde davanın dinlenme olanağı bulunmadığından
(mesmu olmadığı) reddedilmesi gerekirken, "aktif husumet" noktasından reddi
bozma nedeni sayılmıştır.
SONUÇ : Yukarıda birinci bendde yazılı nedenle davalının öbür temyiz
itirazlarının reddine, ikinci bendde açıklanan nedenlerle yerel mahkeme
kararının (BOZULMASINA), peşin harcın istek halinde temyiz eden davalıya ve
gereksiz harç yatıran davacının harçlarının istek halinde iadelerine,
26.11.1993 gününde oybirliğiyle karar verildi. ******
Old 22-10-2004, 13:54   #13
Armağan Konyalı

 
Varsayılan

Sayın jus,

Gönderdiğiniz karar genel olarak çok yararlı. Ancak bizim olayımıza uymuyor. Bizin olayımızda ortağın temsil yetkisi yok. Temsil yetkisi gönderdiğiniz karardaki gibi olursa, imza eksiği tamamlanabilir ve davaya bakılabilir. Ama hiç temsil yetkisi olmayan bir ortağın açtığı davaya şirketin sonradan onay vermesi ile devam edilemez kanısındayım.

Aksi halde, gönderdiğiniz kararda anlatılan dava açma ehliyeti diye bir kavrama ihtiyaç duyulmazdı; herkes sonradan onay almak üzere olayla ilgisi olmadığı halde dava açabilirdi.

Her ne kadar gönderdiğiniz karardaki bazı paragraflar tek başlarına okunursa "herkesin istediği konuda dava açıp, davayı onay almakla sürdürebileceği" düşüncesi uyandırıyorsa da, kararın tamamı okunduğunda, kararın sadece şirketin temsil edilmesi ile ilgili olduğu, temsil yetkisi ile ilgili olduğu, temsilcileri ilgilendirdiği anlaşılmakta.

Saygılarımla

Bir Dost
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
şiddetli geçimsizliğe dayalı dava kesinleşmeden yeni bir dava açılabilirmi? avukatyildiz Meslektaşların Soruları 17 25-09-2006 13:56
İdari Dava Karar Temyizi İçin Dava Dilekçe Örneği LİON Hukuk Soruları Arşivi 1 14-05-2003 13:06
Başkana Dava... Av. Hulusi Metin Hukuk Sohbetleri 3 09-07-2002 12:28
Ego İle Aramdaki Dava snl Hukuk Soruları Arşivi 2 16-05-2002 22:52
Dava Hakkı baykara1 Hukuk Soruları Arşivi 1 02-03-2002 10:27


THS Sunucusu bu sayfayı 0,07646608 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.