Eksik Hükümlere Karşı Yasa Yollarında Çıkmaz Sokaklar

Sayın Üyeler,

1994 yılında, kamulaştırma yapan idare tarafından eski Kamulaştırma Yasa'sının 17.maddesine göre cebri tescil davası açılmıştır.

Davanın karşı tarafı aynı parsellerde hissedar olan 5 kişidir.

Mahkeme sonuçlanmış son duruşma tutanağının hüküm fıkrasında davanın kabulüne karar verilmiştir.

Ancak, gerekçeli karar yazılırken 5 hissedardan birinin adının yazılması unutulmuştur. Karar bu hali ile kesinleşmiştir.

Tapuda tescil için işlem yapma aşamasında eksiklik farkedilmiş ve kararı veren mahkeme müracaatla MADDİ HATA nedeniyle vaki bu eksikliğin giderilmesi; kararda adı geçmeyen hissedarın da adının karara eklenmesi istenilmiştir.

Mahkeme bu talep üzerine verdiği kararda "hükümde unutulmuş bir talep hakkında tavzih yolu ile hükme ekleme yapılamayacağından, talep niteliği itibari ile maddi hata olarak kabul edilemeyeceğinden" gerekçesi ile hissedarın adının karara eklenmesi isitemini reddetmiştir. Red kararına karşı temyiz ve karar düzeltme yoluna gidilmiş ise de red kararı onanmıştır.

SORU :

Yeniden bir dava açılarak, adı eksik yazılan hissedar için ayrıca bir karar alınması zorunlu görünüyor.

Yeniden açılacak dava, ilk dava gibi, eski yasaya göre cebri tescil davası olabilir mi ?

Olamaz ise hangi dava açılmalıdır ?

Saygılarımla

Bir Dost

Dava dilekçesinde talep edilen konunun davalısının hükümde eksik yer alması, tek başına mutlak bozma nedenidir. Anlaşıldığı kadarıyla, kararı temyiz etmek yerine tavzih istenmiş ve tavzih isteminin reddi kararı temyiz edilmiştir.

Eğer olay böyle ise, avukat hatasıdır.

Karar kesinleşmiş ve 4 kişi için kesin hüküm niteliği kazanmıştır.

5. kişi için yeniden dava açılabilir kanısındayım.

Avukat hatası olduğu ve yeniden dava açılacağı belli.

Ancak açılacak dava eski Kamulaştırma Yasasının 17.maddesine göre mi ? yoksa yeni Kamulaştırma Yasasına göre mi açılacak ? Eskisine göre açılabilir mi?

1994 tarihinde belirlenen bedel olan 14 milyon lira o tarihte bankaya bloke edilmiştir.

Eğer yeni kanuna göre dava açılacaksa, yerin dava açma tarihindeki değerinin ödenmiş olması gerekmektedir; bir başka deyişle bugünkü bedelin ödenmesi gerekecektir. Ki bu da hem 1994 de hem de bugün olmak üzere idarenin iki kez aynı bedeli ödemesi anlamına gelecektir.

Konunun önemi dava açılmasında değil para ödenmesindedir.

Her dava açıldığı tarihteki koşul ve mevzuata göre incelenir ve karara bağlanır kuralı burada da geçerli olur düşüncesindeyim.

Dolayısıyla, açılacak dava müstakil ve yeni bir dava olmakla, açıldığı tarihte geçerli olan kanuna göre hükme bağlanacaktır.

Bankaya bloke edilen tutar ödenmiş anlamına gelmeyecektir. Alacaklı paraya tasarruf edemedikçe ödeme, gereği gibi ifa kapsamında olamaz.

1994 yılında karşı tarafa parasının bankada olduğu, gelip alabileceği ilanen tebliğ olunmuş, alacaklı açısından kamulaştırma işlemleri tamamlanmıştır.

Davamızın konusu kamulaştırma değil, cebri tescildir.