Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

Menfi tespit davası ve mahsup hk.

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 26-12-2012, 19:22   #1
_M.CAN_

 
Soru Menfi tespit davası ve mahsup hk.

Merhabalar;
Açmış olduğumuz ilamsız takip (hisse devrinden doğan) itiraz olmadan kesinleşmiştir.Akabinde uygulanan hacizler neticesinde bir miktar ödeme tahsil edilmiştir.Şu aşamada borçlu taraf menfi tespit davası açarak müvekkilimin ortaklığı zamanından doğan geçmişe dönük vergi borcundan ötürü borcumuzu ödemediğini ikrar etmektedir.Fakat bununla ilgili tarafımızın onayını bırakın herhangi bir bildirim bile yapılmadan tek taraflı olarak mahsup yapılmış mantığı güdülmüştür.
Benim sorum ise bu durum menfi tespit davasında hükme bağlanabilir mi yoksa bir alacak davası ve bilirkişi marifetiyle alacakları kesinleştikten sonra mı mahsup yoluna gidilebilinir?Ayrıca davacı taraf adeta bir ceza davası gibi terditli bir şekilde önce borcu inkar,sonra borç oluşsa bile mahsup ettik, son olarak da faiz fazladır şeklinde itiraz etmesi menfi tespit davasının özüne ve mantığına uygun mudur?
Old 26-12-2012, 22:07   #2
Av. Bülent Sabri Akpunar

 
Varsayılan

Sayın M.Can,

Açılan davaya tarafların verdiği isim hakimi bağlamaz, davada ileri sürülen talebin içeriğine bakılır.Eğer borçlu takas/mahsup iddiasını ileri sürmüşse açılan dava bu iddia çerçevesinde görülür.İcra dosyası ile irtibatlı olarak davanın açılıp açılmamasının bir önemi yoktur.

Takas defiin terditli olarak ileri sürülmesi mümkündür.

Örneğin davalı alacağın ihtilaflı olduğunu, vadesinin gelmediğini veya zamanasımına uğradığını veya ödendiğini vb. ileri sürdükten sonra, bunların dikkate alınmaması halinde, karsı taraftan kendisinin de bir alacağının bulunduğunu ve takas etmek istediğini belirterek savunma kurabilir.
Old 04-04-2013, 12:24   #3
_M.CAN_

 
Olumlu Menfi Tespit Davası

Merhabalar ;

Resmi ve gizli ortaklar arasında noter bağlantısı olmadan bir limited şirket hisse devri sözleşmesi yapılmıştır.İlgili sözleşmeye göre doğan borç için icra takibi başlatılmış olup, karşı tarafça borcu kabul eden bir ikrar dilekçesi sunularak takip kesinleşmiştir.Elimizde ayrıca ödeme planı,ihtarname ve ödenmiş birkaç taksitin de dekontu vardır.

Karşı tarafça açılmış olan menfi tespit davasında Mahkeme sözleşmenin geçerliliğine odaklanarak ret kararı verebilir mi yoksa eldeki birçok ikrar belgesi ile kabullenilen ve bir kısmı ödenen borcu kabul eder mi?

Kabul etmesi durumunda yine ilgili sözleşmeden doğan, yasal ortak olmayan müvekkilimden geçmişe dönük vergi borcu talebi ile takas-mahsup iddiası yerinde olabilir mi?

Yardımcı olabilecek bir görüş veya yargıtay kararı paylaşılırsa sevinirim.

Cevaplarınız için şimdiden teşekkürler...
Old 05-04-2013, 11:21   #4
Avukat Tekin

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan _M.CAN_
Merhabalar ;

Resmi ve gizli ortaklar arasında noter bağlantısı olmadan bir limited şirket hisse devri sözleşmesi yapılmıştır.İlgili sözleşmeye göre doğan borç için icra takibi başlatılmış olup, karşı tarafça borcu kabul eden bir ikrar dilekçesi sunularak takip kesinleşmiştir.Elimizde ayrıca ödeme planı,ihtarname ve ödenmiş birkaç taksitin de dekontu vardır.

Karşı tarafça açılmış olan menfi tespit davasında Mahkeme sözleşmenin geçerliliğine odaklanarak ret kararı verebilir mi yoksa eldeki birçok ikrar belgesi ile kabullenilen ve bir kısmı ödenen borcu kabul eder mi?

Kabul etmesi durumunda yine ilgili sözleşmeden doğan, yasal ortak olmayan müvekkilimden geçmişe dönük vergi borcu talebi ile takas-mahsup iddiası yerinde olabilir mi?

Yardımcı olabilecek bir görüş veya yargıtay kararı paylaşılırsa sevinirim.

Cevaplarınız için şimdiden teşekkürler...

Sizdeki olayın benzerini yaşadım. Bizde noterden devir sözleşmesi vardı ancak miktar muvazaalıydı. Taraflar gerçek devir bedelini adi yazılı bir anlaşma ile belirlemişti. Gerçek devir bedeline karşılık müvekkil sıralı çekler almıştı. Borçlu taraf menfi tespit davası açtı. Yerel mahkeme "resmi şekilde yapılmamış olan hisse devir sözleşmeleri, o sözleşmeleri yapan tarafları için dahi bağlayıcı değildir" diyerek. TTK ilgili maddesine göre menfi tespit davasını kabul etti ancak Yargıtay lehimize bozdu.
Yalnız bizdeki bozmada gerekçe aşağı yukarı: "Davaya konu hisseler zaten resmi şekilde devredilmiştir. Buradaki sorun devir bedeline ilişkindir ve bu hususta da taraflar arasındaki adi yazılı sözleşme yeterli ve geçerlidir." şeklinde idi. Sizde olay bir derece daha karmaşık görünüyor.

6102 sayılı TTK m.595
(1) Esas sermaye payının devri ve devir borcunu doğuran işlemler yazılı şekilde yapılır ve tarafların imzaları noterce onanır. Ayrıca devir sözleşmesinde, ek ödeme ve yan edim yükümlülükleri; rekabet yasağı ağırlaştırılmış veya tüm ortakları kapsayacak biçimde genişletilmiş ise, bu husus, önerilmeye muhatap olma, önalım, geri alım ve alım hakları ile sözleşme cezasına ilişkin koşullara da belirtilir.

(2) Şirket sözleşmesinde aksi öngörülmemişse, esas sermaye payının devri için, ortaklar genel kurulunun onayı şarttır. Devir bu onayla geçerli olur.

(3) Şirket sözleşmesinde başka türlü düzenlenmemişse, ortaklar genel kurulu sebep göstermeksizin onayı reddedebilir.

(4) Şirket sözleşmesiyle sermaye payının devri yasaklanabilir.

(5) Şirket sözleşmesi devri yasaklamış veya genel kurul onay vermeyi reddetmişse, ortağın haklı sebeple şirketten çıkma hakkı saklı kalır.

(6) Şirket sözleşmesinde ek ödeme veya yan edim yükümlülükleri öngörüldüğü takdirde, devralanın ödeme gücü şüpheli görüldüğü için ondan istenen teminat verilmemişse, genel kurul şirket sözleşmesinde hüküm bulunmasa bile, onayı reddedebilir.

(7) Başvurudan itibaren üç ay içinde genel kurul reddetmediği takdirde onayı vermiş sayılır.


Bu hükümde devir için birçok gereklilik öngörülüyor. Olayınızda karşılıklı edimlerden biri yerine getiirlmiş olsa idi -mesela devralanın devir bedelini ödemesi yahut hisse devrinin (muvazaalı da olsa benim dosyamdaki gibi noter devir sözleşmesi yolu ile) yapılması gibi- diğer taraf için kötüniyetten bahsedilebilirdi ancak sizin olayda karşılıklı hiçbir edim yerine getirilmemiş. Bu sebeple menfi tespit davası kabul edilir diye düşünüyorum.
Old 05-04-2013, 15:26   #5
Av.Bülent Özkan

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan _M.CAN_
Merhabalar ;

Resmi ve gizli ortaklar arasında noter bağlantısı olmadan bir limited şirket hisse devri sözleşmesi yapılmıştır.İlgili sözleşmeye göre doğan borç için icra takibi başlatılmış olup, karşı tarafça borcu kabul eden bir ikrar dilekçesi sunularak takip kesinleşmiştir.Elimizde ayrıca ödeme planı,ihtarname ve ödenmiş birkaç taksitin de dekontu vardır.

Karşı tarafça açılmış olan menfi tespit davasında Mahkeme sözleşmenin geçerliliğine odaklanarak ret kararı verebilir mi yoksa eldeki birçok ikrar belgesi ile kabullenilen ve bir kısmı ödenen borcu kabul eder mi?

Kabul etmesi durumunda yine ilgili sözleşmeden doğan, yasal ortak olmayan müvekkilimden geçmişe dönük vergi borcu talebi ile takas-mahsup iddiası yerinde olabilir mi?

Yardımcı olabilecek bir görüş veya yargıtay kararı paylaşılırsa sevinirim.

Cevaplarınız için şimdiden teşekkürler...


Sayın M. Can;

Arkadaşlarımızın da belirttiği gibi limited şirket hisselerinin devri için yapılan sözleşmelerin Noterde yapılması geçerlilik şartıdır.

Zannediyorum siz burada hisseyi devreden tarafsınız.

Davacı-devralanın, sözleşmenin geçersiz olduğunu beyan ederek menfi tespit davası açmasının önünde hiçbir engel yoktur. Burada davacının kötü niyetli olduğu söylenemez zira karşılıklı edimler yerine gelmemiştir.

Gerçekten de siz devreden olarak üzerinize düşen yükümü (hisse devir borcunu) yerine getirmemişsiniz. (Ancak yukarıda meslektaşımızın belirttiği üzere Noterde yapılmış ayrı bir sözleşme varsa başka)

Geçersiz bir sözleşme söz konusu olduğundan sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre herkes verdiğini geri isteyebilir. Hisseyi devretmesi gereken taraf olarak sizin karşı tarafa verdiğiniz bir şey yoktur. Ancak devralan olarak karşı taraf belli miktarda bir para ödemiştir.

Bu halde hisse bedelinin kalanı için bir takip açmışsanız ve bu takibe ilişkin bir menfi tespit davası açılmışsa davacı davayı kazanır.

Hatta geçersiz sözleşme gereği (hisseler için bu güne dek ödemiş olduğu) bedeli geri isteyebilir.


Selamlarımla...
Old 07-04-2013, 12:33   #6
_M.CAN_

 
Varsayılan

Öncelikle ayrıntılı cevaplar için sayın meslektaşlarıma çok teşekkür ediyorum.
Benim burada aklıma yatmayan durum ; müvekkilim hiçbir zaman ilgili şirketin resmi ortağı olmamıştır.Yani zaten ortada devredebileceği yasal bir hisse mevcut değildir.Geçersiz olan sözleşme gereği hisseleri devralanlar şirketin zaten o tarihteki resmi sahipleridir.Müvekkilim ve diğer 3 ortak ile ilgili sözleşme yapılmış fakat kağıt üzerinde işlemlik bir durum oluşmamıştır.

İlgili sözleşmede bu devirden dolayı ödenecek miktar belirlenmiştir.Daha sonra karşı tarafça farklı dönemlerde 3 ödeme yapılmış (kaşeli makbuzları mevcuttur.), yine kaşeli olarak taksitli bir ödeme planı verilmiş,ilgili taksitler ödenmeyince kendilerine ihtarname çekilmiş(bir cevap verilmemiştir),en son olarak da hazırlanan ödeme planına dayanarak açtığımız icra takibine borcu kabul ettikleri ve ödeyeceklerini belirten bir ikrar dilekçesi sunulmuş ve takip kesinleşmiştir.
Daha sonra yani borç doğumundan 4 yıl,takip kesinleşmesinden de 4 ay sonra karşı tarafça menfi tespit davası açılmıştır. Bu davada da müvekkilim ile aynı statüde bulunan diğer devir yapan ile yapılan ibraname sunulmuş olup o kişiye de bu ödemenin yapıldığı belirtilmiştir.

Ayrıca karşı taraf yine aynı ilgili geçersiz sözleşmeye dayanarak yasal hissedar olmayan müvekkilimden geçmiş döneme ait vergi borcundan doğan alacağı için icra takibi başlatmıştır.

Sonuç olarak sormak istediğim karşı tarafça düzenlenmiş tüm bu İKRAR belgelerine rağmen ilgili borç doğmamış mı sayılacaktır? Ve bu durum Dürüstlük İlkesi ile nasıl bağdaşacaktır?
Old 07-04-2013, 18:05   #7
Avukat Tekin

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan _M.CAN_
Öncelikle ayrıntılı cevaplar için sayın meslektaşlarıma çok teşekkür ediyorum.
Benim burada aklıma yatmayan durum ; müvekkilim hiçbir zaman ilgili şirketin resmi ortağı olmamıştır.Yani zaten ortada devredebileceği yasal bir hisse mevcut değildir.Geçersiz olan sözleşme gereği hisseleri devralanlar şirketin zaten o tarihteki resmi sahipleridir.Müvekkilim ve diğer 3 ortak ile ilgili sözleşme yapılmış fakat kağıt üzerinde işlemlik bir durum oluşmamıştır.
Sayın Can kusura bakmayın ama "aklıma yatmayan" dediğiniz husus tüm cevabı değiştirecek olan husus. Bunu daha önce belirtmeliydiniz.

"Kimse sahip olmadığı şeyi devredemez" kuralı gereği taraflar arasındaki sözleşmenin devre ilişkin maddeleri yok hükmündedir. Bedele ilişkin maddeler ise bu durumda geçerlik kazanabilir. Diğer hususları da birlikte düşündüğümde; durum mahkemede açıklıkla izah edilebilirse dava lehinize sonuçlanabilir diye düşünüyorum. Kimse zaten kendi adına olan hisselerin devri için sözleşme yapmayacağına göre hayatın olağan akışı iddianızı destekler bir fiili karine oluşturmaktadır bence.
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Menfi tespit davası ile alacak (eda) davası birlikte açılabilir mi? av.s_ulusinan Meslektaşların Soruları 6 22-05-2014 11:24
tüketici mahkemesinde menfi tespit davası ve istirdat davası açılabilir mi? dilaykar Meslektaşların Soruları 10 14-12-2011 17:57
senet iptali davası ve menfi tespit davası, derdestlik itirazı tuncay07 Meslektaşların Soruları 3 31-08-2010 23:20
İstirdat davası menfi tespit davası hükmünde midir? ad-hoc Meslektaşların Soruları 3 11-01-2010 15:24


THS Sunucusu bu sayfayı 0,04543304 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.