Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

Hakimin garip ara kararı

Yanıt
Old 27-09-2011, 11:20   #1
av.kadirpolat

 
Varsayılan Hakimin garip ara kararı

Sayın meslektaşlarım,

Bir mahkemede aynı taşınmazla ilgili olarak davalı sıfatı ile Satış suretiyle ortaklığın giderilmesi talepli dava diğer mahkemede de davacı sıfatı ile iştirakin müşterek mülkiyete çevrilmesi talepli dava yürütülmekte.

Davacı olduğumuz mahkemenin hakim, taraflar aynı olsa da talep konuları farklı olduğundan birleştirme olamayacağını söyledi. (buraya kadar bir sorun yok)

Ancak kurduğu ara kararda, diğer mahkeme, satış suretiyle ortaklığın giderilmesi yönünde karar verilmesi haline kadar dosyanın bekletici mesele yapılması karar verdi. (Ve bana dönerek, avukat bey, diğer dava sonuçlanır ise, davanız konusuz kalacak dedi)

Tabi, konusu farklı deyip de bu yönde bir ara karar kurmasını anlamadığımı ve ayrıca da davayı bu duruma göre konusuz bırakamayacağını, zira satış yolu ile ortaklığın giderilmesi davası sonuçlansa dahi belki de kararın kimse tarafında icra edilmeyip, mal satışının yapılmayacağını söyledimse de bir defa laf ağzından çıkınca kendi kararını savunma ihtiyacı hissetti.

Hem bu konuyu paylaşmak hemde bu sorunu aşma ile ilgili örnek bir karar var ise sunmanızı rica ederim.
Old 27-09-2011, 12:09   #2
doctod

 
Varsayılan

T.C.YARGITAY

HUKUK GENEL KURULU

E. 2003/6-514

K. 2003/512

T. 24.9.2003

• ELBİRLİĞİ MÜLKİYETİ ( Ortaklığın Giderilmesi Davasında Dava Hakkının Kural Olarak Malik Olan Paydaş Yada Elbirliği Ortağına Ait Olması-Alacaklı Olan Kişilerin de Dava Açabilmesi )

• ORTAKLIĞIN GİDERİLMESİ ( Alacaklının Alacağını Alabilmek İçin Başlattığı İcra Takibinin Kesinleşmesine Rağmen Sonuçsuz Kalması-Borçlunun Murisinden Kalan Taşınmaz Hissesinin Haczi )

• DAVA AÇMA HAKKI (Ortaklığın Giderilmesi Davasında Dava Hakkının Kural Olarak Malik Olan Paydaş Yada Elbirliği Ortağına Ait Olması-Alacaklı Olan Kişilerin de Dava Açabilmesi )

• TAKSİM EDİLMEMİŞ MİRAS HİSSESİNİN HACZİ VE SATIŞI ( Borçlu Mirasçının Hakkının Elbirliği Mülkiyetine Konu Olması Durumunda İcra Takibinin Yapılmış ve Kesinleşmiş Olmasının Gerekmesi )

• ALACAKLININ ALACAĞINI ELDE ETMEK İÇİN AÇTIĞI ORTAKLIĞIN GİDERİLMESİ DAVASI ( Alacaklının Payını Tapuya İntikal Etmek İçin Yetki Alınmasının Gerekmesi )

<H4>

ÖZET : Ortaklığın giderilmesi davasında, dava hakkı kural olarak malik olan paydaş ya da elbirliği ortağına aittir. Bu kuralın istisnası alacaklı durumunda olan gerçek veya özel hukuk tüzel kişilerinin dava açabilmeleridir. Mirasçılardan birinden alacağı olan gerçek veya özel hukuk tüzel kişisi bu alacağın tahsili amacıyla, terekeye dahil bulunan taşınır veya taşınmaz malların, paylaşma ya da satış suretiyle ortaklığın giderilmesi için dava açabilir. Böyle bir durumda davanın açılabilmesi için; borçlu mirasçının hakkının elbirliği mülkiyetine konu olması, borçlu mirasçı aleyhine bir icra takibi yapılmış olması ve takibin sonuçsuz kalması gereklidir. </H4>DAVA : Taraflar arasındaki ortaklığın giderilmesi davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Alaşehir Sulh Hukuk Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 27.1.2003 gün ve 318-68 sayılı kararın incelenmesi davalı F.K. vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 6.Hukuk Dairesinin 25.3.2003 gün ve: 1703-1829 ) sayılı ilamı ile; ( ...Dava 1 adet taşınmazın paylaşımına ilişkindir. Mahkemece satış suretiyle paylaşıma karar verilmiş ve hüküm davalı F.K. tarafından temyiz edilmiştir.
Paylaşma davaları, paylı ve elbirliği mülkiyetine konu mallarda paydaşlar ya da ortaklar arasındaki hukuki ilişkiyi sona erdiren, birlikte mülkiyetten ferdi mülkiyete geçmeyi sağlayan, iki taraflı yanlar için benzer sonuçlar doğuran davalardır. Dava açma yetkisi, paylı mülkiyette paydaşa, elbirliği mülkiyetinde ortağa aittir. Paydaşlardan veya ortaklardan biri yalnız başına dava açabileceği gibi birden fazla paydaş veya ortak da dava açabilir. Paylı mülkiyet ve elbirliği mülkiyetinin bir arada bulunması halinde paydaş veya ortaklardan biri veya bir kaçı dava açabilirler. Husumet de davacı dışında kalan paydaş veya ortaklara yöneltilir.
Türk Kanunu Medenisi'nin 588. maddesinde elbirliği mülkiyetine tabi mallarda bir ortağın hisselerini haczettiren alacaklının, hakimin ortak yerine kaim olarak, taksime iştirakini isteyebileceği hükmü yer almakta iken 1.1.2002 tarihinde yürürlüğe giren 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nda, anılan maddenin karşılığı olan 648. maddesi, yukanda belirtilen hallerde alacaklının, sulh hakiminden mirasçının yerine paylaşmaya katılmak üzere bir kayyım atanmasını isteyebileceği hükmünü getirmiştir. Yasa'nın gerekçesinde de vurgulandığı gib eski metinde hakimin mirasçı yerine kaim olarak taksime iştirak edeceği belirtilmiştir. Ancak hakim, mirasçılar uyuşmadığı zaman paylaştırmayı gerçekleştirmekle de görevlidir. Aynı hakimin hem paylaştırmayı gerçekleştirmesi hem de mirasçılardan biri yerine onun ( dolayısıyla alacaklının ) yararlarını korumak için paylaştırmaya katılması uygun bir çözüm değildir. Bu sebeple maddede, sulh hakiminden koşullar gerçekleştiğinde paylaşmaya katılmak üzere bir kayyım atanmasının istenebileceği kabul edilmiştir.
Yeni yasal düzenlenme karşısında elbirliği mülkiyetine, elbirliği mülkiyeti ile birlikte paylı mülkiyete tabi mallarda borçlu mirasçının alacaklısı olan kişinin paylaştırma davası açabilmesi için alacaklı veya borçlunun yararlarını da korumak amacı ile Medeni Kanun'un 648. maddesi gereğince kayyım atanması istemesi, kayyım atandığında davanın kayyım tarafından açılıp kayyım huzuru ile davaya devam edilmesi gerekir. Yukarıda belirtilen hususlar dikkate alınmadan yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir ... ) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : Dava, alacaklının alacağını elde edebilmesi; amacıyla, 743 sayılı Türk
Kanuni Medenisi'nin 588 ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 648. maddesine göre açılmış ortakllığın giderilmesi davasından ibarettir.
Davacı, borçlu hakkında giriştiği icra takibinde borçlu tarafından borç ödenmediğini dava konusu 48 ada 7 nolu parselin 1/2sinin borçlunun murisi Mustafa üzerine kayıtlı olduğunu, buradaki borçluya intikal edecek pay üzerine haciz konulduğunu, icra tetkik merciinden ortaklığın izale-i şuyu yoluyla giderilmesi hususunda yetki aldığını belirterek, taşınmaz üzerindeki ortaklığın satış suretiyle giderilmesini istemiştir.
Mahkemece her ne kadar taşınmazın 1/2 si borçlunun murisi adına kayıtlı ise de, aynen taksimin mümkün olmaması nedeniyle, taşınmazın tamamının satılarak, taşınmazdaki ortaklığın giderilmesine ilişkin olarak kurulan hüküm Özel Dairece yukarıda açıklanan nedenlerle 1.1.2002 tarihinde yürürlüğe giren Türk Medeni Yasası'nın 648. maddesine göre, alacaklı tarafından borçlu ortak yerine kaim olmak üzere bir kayyım atanmasını istemesi ve davanın kayyım tarafından açılıp kayyımın huzuru ile davaya devam edilmesi gerektiği gerekçesiyle bozulmuştur.
Yerel mahkeme ile Özel Daire arasındaki uyuşmazlık 4721 sayılı Yasanın 648. maddesinde öngörülen kayyım atanmasına dair hükmün emredici olup olmadığı, somut olayda izlenmesi gereken usulün ne olduğu noktasında toplanmaktadır.
Bu tür davalarda, davayı ortak yada paydaşlardan biri yada bir kaçı diğer ortak yada paydaşlara karşı açar. Davada bütün paydaş veya ortakların yer alması zorunludur. Yukarıda açıklandığı üzere dava hakkı kural olarak malik olan paydaş ya da elbirliği ortağına aittir.
Bu kuralın istisnası alacaklı durumunda olan gerçek veya özel hukuk tüzel kişilerinin dava açabilmeleridir. Mirasçılardan birinden alacağı olan gerçek veya özel hukuk tüzel kişisi bu alacağın tahsili amacıyla, terekeye dahil bulunan taşınır veya taşınmaz malların, paylaşma ya da satış suretiyle ortaklığın giderilmesi için dava açabilir. Böyle bir durumda davanın açılabilmesi için; borçlu mirasçının hakkının elbirliği mülkiyetine konu olması, borçlu mirasçı aleyhine bir icra takibi yapılmış olması ve takibin sonuçsuz kalması gereklidir.
Dava açıldıktan sonra mahkeme, öncelikle aynen bölüştürülmenin mümkün olup olmadığını araştırır. Aynen bölünme mümkün ise, o şekilde bölünme yapar, olanak yoksa satışa karar verir ve satış bedelini payları oranında paydaşlara dağıtır. Bu haliyle dava iki safhadan oluşur. İlki paydaşlar arasındaki hukuksal ilişkinin aynen bölme ve satım kararı ile son verilmesi yolu ile paylaşma safhasıdır. Aynen bölünmesi mümkün ise, bölünen parçaların paydaşlara tahsisi yapılır. Bu durumda dava konusu olan taşınmaza, yapılan ifraza göre yeni tapu oluşturulur.Borçlu mirasçıya düşen kısım onun adına tapuya tescil ettirilir; alacaklı onu sattırarak; alacağına kavuşur. Aynen bölünme mümkün olmadığı takdirde satış kararı verilir. Hükmün kesinleşmesi ile satış memurundan infazı istenir. Mahkeme satış kararı verirken satışın ne şekilde yapılacağını hüküm fıkrasında göstermek zorundadır. Aksi bozma nedenidir. Dolayısıyla satışın ne şekilde yapılacağı konusunda kararda bir belirsizlik olmayacaktır. Satış sonunda elde edilen bedelden alacaklının alacağının tahsili yoluna gidilir.
Paylaşma istemi başlığını taşıyan Madeni Kanun'un 642. maddesi, mirasçılardan her biri sözleşme veya yasa gereğince ortaklığı sürdürmekle yükümlü olmadıkça, her zaman, mirasın paylaşılmasını isteyebilir. Paylı mülkiyetin sona ermesini düzenleyen ve paylaşma istemi başlığını ihtiva eden 698. maddesi ise; "hukuki bir işlem gereğince veya paylı malın sürekli bir amaca özgülenmiş olması sebebiyle, paylı mülkiyeti devam ettirme yükümlülüğü bulunmadıkça, paydaşların her biri malın paylaşılmasını isteyebilir" hükmüne yer vermiştir. Aynı yasanın 703/son maddesi de; "elbirliği mülkiyetinde paylaşma, aksine hüküm bulunmadıkça paylı mülkiyet hükümlerine göre yapılır" kuralını öngörür. Yasa'nın 644. maddesi de açıkça paylaşma davasından söz eder. 743 sayılı Kanunu Medeni'nin 627. maddesinin kenar başlığında "Taksim davasından" söz edilirken, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 698. maddesinin başlığı ise, paylaşma istemi şeklinde kaleme alınmıştır. Yeni yasada "dava" sözcüğü yerine istem sözcüğü yazılmıştır. İstem sözcüğü davayı da içine alır.
Bu yasal düzenlemeden anlaşılacağı üzere paylaşma isteme hakkı kural olarak paylı mülkiyette paydaşa, elbirliği mülkiyetinde ise mirasçıya tanınmıştır. Malik olmayan kimseye paylaşma isteme ve paylaşmaya katılma hakkı tanınmamıştır.Örneğin 743 sayılı Kanunu Medeni'nin 612, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 677. maddeleri miras payının temliki konusunda üçüncü kişi ile sözleşme yapma imkanı vermesine karşın, bu kimseye paylaşmaya katılma yetkisi vermemektedir.
Borçlunun bir mirasçı makamına kaim olması başlığını taşıyan 743 sayılı Medeni Kanun'un 588. maddesinde, bir mirasçıya düşen hisseyi devralan haczeden yahut mirasçı aleyhine borcunu ödemekten aciz belgesi alan alacaklı, hakimin mirasçı yerine geçerek ( kaim olarak ) paylaşmaya katılmasını isteyebileceği açıklanmıştır. Taksime iştirak mirasın paylaşılmasını ( davayı ) isteme hakkını da kapsar.
01.01.2002 tarihinde yürürlüğe giren 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 648. maddesi paylaşmaya kayyımın katılması başlığını taşımakta olup, açılmış bir mirasta bir mirasçının payını devralmış veya haczettirmiş olan ya da elinde mirasçıya karşı alınmış borç ödemeden aciz belgesi bulunan alacaklının, sulh hakiminden, bu mirasçının payını temsilen paylaşmaya katılmak üzere bir kayyım atanmasını isteyebileceği açıklanmıştır.
Yasanın gerekçesinde; 743 sayılı Kanun'un 588. maddesinde hakimin, mirasçı yerine kaim olarak taksime iştirak edeceğinden belirtildiği, mirasçılar uyuşamadığı zaman ise paylaştırmayı gerçekleştirmek ile de görevli olduğu, aynı hakimin hem paylaştırmayı gerçekleştirmesi, hem de mirasçılardan biri yerine onun ( dolayısıyla alacaklının ) yararlarını korumak için paylaşmaya katılmasının uygun bir çözüm olmadığı, bu nedenle, Sulh Hakiminden, maddedeki koşullar gerçekleştiğinde, paylaşmaya katılmak üzere bir kayyım atanmasının istenmesi gerektiği kuralı konulmuştur.
4721 sayılı Kanun'un 648. maddesiyle yeni getirilen düzenleme: ile Hakimin mirasçı yerine paylaşmaya iştiraki uygun görülmeyerek, alacaklıya Sulh Hakiminden bu mirasçının yerine paylaşmaya katılımak üzere bir kayyım atanması yoluyla davanın görülmesi sistemi benimsenmişir. Bunda güdülen amaç, madde gerekçesinde açıklandığı üzere; Hakimin hem paylaştırmayı gerçekleştirmesi hem de mirasçı yerine geçmesi uygun görülmediğinden, alacaklının ve borçlunun menfaatlerinin dengelenmesidir.
Yukarıda değinildiği gibi iştirak halinde mülkiyette pay söz konusu olmadığından her ortak malın tamamı üzerinde diğer ortaklarla birlikte mülkiyet hakkına sahiptir. Bununla beraber, iştirak halinde mülkiyette de ortakların bir katılma payı veya hakkından bahsetmek mümkündür. Ortakların, ortaklığın sona ermesi halinde tasfiye sonucuna ( tasfiye payına ) iştirak hakkına "katılma payı" denir.
Bu genel açıklamadan sonra borçlu mirasçıya düşen taşınmazdaki payın cebri icra yolu ile satışının mümkün olup olmadığının da çözümlenmesi gerekir. İİK.nun 94 ve 121. maddelerinde Medeni Kanunu'nun kabul ettiği kurallara uygun hükümler kabul edilmiştir. 94 maddeye göre "ortaklardan birinin alacaklısı, yalnız borçlu ortaklığın katılma hakkını, yani tasfiye sonucunu haczettirebilir.
Bunun için de borçlu ortağın alacaklısı, ortaklığın sona erip tasfiye edilerek borçlu ortağa düşecek tasfiye payının haczini isteyebilir. 121 maddeye göre de "tasfiye edilmemiş bir miras hissesinin haczi üzerine icra memuru satışın ne şekilde yapılacağını Tetkik Mercünden sorar". Maddedeki ( açık arttırma ile satışa karar verebilir ) şeklindeki hükmün MK.ile kabul edilmiş olan "pay satışının mümkün olmadığı" kuralını ortadan kaldıran bir hüküm niteliğinde değildir. Maddede mahcuzlar üzerindeki iştirak halindeki mülkiyet münasebetine son verilmesini sağlamak için takip alacaklısına şuyuu'nun giderilmesi davası açması yetkisini verir. Açılacak davanın sonuna kadar icra müdürü bir işlem yapamayacak, bu dava sonucunda borçluya belirli bir mal isabet etmiş ise bu mal satılarak alacaklının hakkı verilecektir. ( 14.4.1943 gün E:1940/48 K:1943/15 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı )
Böylece elbirliği mülkiyetine tabi bir malda payı bulunan borçludan alacaklı olan kişi, anlatıldığı şekilde İcra Tetkik Merciinden alacağı yetkiye dayanarak borçlunun da içinde bulunacağı tüm elbirliği ortaklarına karşı dava açıp bu davayı sonuçlandıracaktır. Buradaki dava açmak hakkı hakime ya da başka bir kişiye tanınmamış, yalnızca mirasçıya ya da Tetkik Merciinden ortaklığın giderilmesi davasını açma yetkisini alan alacaklıya tanınmıştır.
Öyleyse, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 648. maddesi ile alacaklıya yeni tanınan imkan, borçlu mirasçının payının temsilcisi olarak bir kayyım atanmasını isteyebilmesi hususudur. Bu gibi durumlarda ortaklığın giderilmesi davasının kim tarafından açılacağının açıklığa kavuşturulması gerekir.
İİK. 94, 121, Türk Medeni Kanunu'nun hükümleri birlikte değerlendirildiğinde, paylaşma davasının 4721 sayılı yasada yazılı "açılmış mirasta, bir mirasçının payını devralmış veya haczettirmiş olan ya da elinde mirasçıya karşı alınmış borç ödemeden aciz belgesi bulunan alacaklının açacağı açıktır. Maddede açıkca paylaşmaya katılmaktan söz edilmiştir. Borçlu borcunu ödemekte temerrüt halindedir. Borcunu ödemediği için Kanun özel bir yöntem benimseyerek ve borçlunun kendi aleyhine dava açmayacağını düşünerek alacaklıya dava açma hakkını vermiştir. Yasa uyarınca atanacak kayyım da elbette tarafların haklarının denkleştirilmesi için alacaklının kendisine başvurması üzerine paylaştırma davası açabilecektir. Ancak Yasa koyucunun bu davayı sadece atanan kayyımın açacağını kabul ettiğini ileri sürmenin mevcut yasal düzenleme karşsında mümkün olmadığı açıktır.
Görüldüğü gibi eski yasanın 588 maddesi ile yeni yasanın 648.maddesi sanıldığı gibi temelde bir farklılık arızetmemektedir. Yasalardaki durum ( İİK.94 ve 121 ) aynen korunmakta, eski 588 den farklı olarak eskiden ortaklığın giderilmesi davasında hakim, mirasçı yerine geçerek ( kaim olarak ) paylaşmaya katılırken, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 648 maddesi hakimi bu katılmanın dışında bırakmakta, hakimin yerine özeI duruma münhasır olmak üzere mirasçının payını temsilen paylaşmaya katılmak üzere bir kayyımın atanacağını öngörmektedir.
Burada sözü edilen kayyımlık ( Yasal Danışmanlık ), temsilci kayyımlığı, belirli bir işin ( somut olayda paylaşma davasında borçlu mirasçının payının ) temsilcisi olarak atanacağı için bu tür kayyımlığa "temsilci kayyımlığı" denilmektedir. ( Prof.Dr.Aydın Zevkliler, Medeni Hukuka Giriş ve Başlangıç hükümleri,Kişiler Hukuku 1989 s.1037 ). Atanan Kayyım paylaşma davasında, borçlunun yararına en uygun çözümün belirlenmesi ve bununla birlikte alacaklının alacağına en kısa zamanda kavuşması konusunda üzerine düşen görevi yapacağı açıktır. Öte yandan yasanın bir amacı da; tarafların iradesine üstünlük tanıyarak öncelikle iradi paylaşma yollarını denemektir. Bu amaçla kayyım, borçlu dışındaki diğer mirasçılarla anlaşıp rızaya dayalı paylaşmayı gerçekleştirebilir.
Borçluya intikal edecek tasfiye edilmemiş bir miras payının haczedilmesi ve sonuçta ortaklığın satış yoluyla giderilmesinde izlenecek yol bu olmasına karşın, somut olayda bu hükümlerin uygulama yeri bulunmamaktadır.
Şöyle ki, somut olayda davacı alacaklı alacağına kavuşmak için 10.11.2000 tarihinde icra takibine başlandığı borçluya intikal edecek tasfiye edilmemiş miras hissesi üzerine 9.11.2000 tarihinde ihtiyati haciz konulduğu ve 14.5.2000 tarihinde ise, görülmekte olan ortaklığın giderilmesi yoluyla satışına karar verilen taşınmazın tapu kaydı1/2 pay oranında borçlunun murisi Mustafa, 1/2 pay oranında ise üçüncü kişi konumundaki Fadime adına kayıtlı olup, muris Mustafa 6.12.1995 tarihinde öldüğü geriye borçlunun manevi evladı Arif ve eşi Adile'yi bıraktığı, Adile'nin de 6.2.1999 tarihinde geride borçlu Arif i bırakarak vefat ettiği ve bu şekilde, takip tarihinden önce muris Mustafa adına kayıtlı taşınmaz payı üzerinde elbirliği ortaklığı ilişkisinin fiilen sona erdiği bu payın tek başına borçluya intikal ettiği, ancak tapuda gerekli intikal işlemi yaptırılmadığından, taşınmaz payının muris Mustafa üzerine kayıtlı göründüğü anlaşılmaktadır.
Hal böyle olunca, somut olayda uygulanması gereken usul Türk Kanuni Medenisi'nin 588 ve İcra İflas Yasası'nın 121.maddesi ile Türk Medeni Yasası'nın 648. maddesinde öngörülen usul olmayıp, İcra İflas Yasası'nın 94. maddesinde açıklanan usuldür.
Buna göre; alacaklı İcra Dairesinden İİK.nun 94/2 maddesi gereğince haczedilen taşınmaz payının borçlu adına intikali için gereken işlemleri yapmak üzere yetki alıp, Tapu Sicil Müdürlüğünde taşınmaz payının borçlu adına intikalini gerçekleştirmesi ve tapuda müşterek ( ortak ) mülkiyet haline gelen borçlu payının satılarak alacağını almak üzere İİK.m.123 ve devamında açıklanan gayrimenkul payının satışına ilişkin usulü izlemesi gerekir.

Önemle belirtelim ki, davacı alacaklının ortaklığın giderilmesi davası açmasının koşulu iştirak ( elbirliği ) halinde mülkiyet hükümlerine tabi bir taşınmaz yada taşınmaz payı söz konusu olmasıdır. Paylı mülkiyette payın haczi ve satışı mümkün olduğundan paydaşın alacaklısının paylaşma davası açması doğru olmayıp, davanın görülebilme imkanı yoktur. Mahkemece davanın reddine karar verilmesi gerekirken davanın kabulüne ilişkin hükümde direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
SONUÇ : Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile,direnme kararının Özel Daire bozma kararında ve yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı HUMK.nun 429.maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 24.9.2003 gününde oybirliği ile karar verildi.
Old 27-09-2011, 13:19   #3
Av.Özlem PEKSÜSLÜ

 
Varsayılan

"Dava, borçlu ortağın borcundan dolayı bir adet taşınmazın ortaklığın giderilmesine ilişkindir. Dava konusu edilen ve satışına karar verilen taşınmazda borçlu paydaşın ½ müstakil payının bulunduğu, payın elbirliği mülkiyetine tabi olmayıp paylı mülkiyet hükümlerine tabi olduğu son gelen tapu kayıtlarından anlaşılmaktadır. Bu durumda, davacı alacaklı borçlu paydaşın bu payını bağımsız olarak haciz ettirip sattırma olanağına sahip olduğundan davanın reddine karar vermek gerekir" (Y.6. HD.E. 2007/8010,K. 2007/10124,T. 1.10.2007).
Old 27-09-2011, 20:09   #4
Av. Caner Arıcı

 
Varsayılan

Sayın doctod ve Sayın Peksüslü;

Sunduğunuz Yargıtay kararlarının soruyla bağlantısını anlayamadım?

Sayın kadirpolat;

İlginç bir durum. Çözüm bulduğunuzda ve/veya davalar neticelendiğinde sonucu paylaşmanızı dilerim..
Old 28-09-2011, 08:55   #5
Av.Özlem PEKSÜSLÜ

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av. Caner Arıcı
Sayın doctod ve Sayın Peksüslü;

Sunduğunuz Yargıtay kararlarının soruyla bağlantısını anlayamadım?

Sayın kadirpolat;

İlginç bir durum. Çözüm bulduğunuzda ve/veya davalar neticelendiğinde sonucu paylaşmanızı dilerim..

Mahkeme iştirak halinde mülkiyetin müşterek mülkiyete çevrilmesine karar verirse kararlarda da belirtildiği gibi müşterek mülkiyette paydaşların payını bağımsız olarak satma olanağı bulunduğundan ortaklığın giderilmesi davasının bu sefer reddine karar verilmesi gerekecek.

Bence yerinde bir karar.
İki talebinde kabul edilmesi taşınmazın satışını engeller.
Old 28-09-2011, 13:21   #6
Av. Caner Arıcı

 
Varsayılan

Alıntı:
Av.Özlem PEKSÜSLÜ
Alıntı:
Mahkeme iştirak halinde mülkiyetin müşterek mülkiyete çevrilmesine karar verirse kararlarda da belirtildiği gibi müşterek mülkiyette paydaşların payını bağımsız olarak satma olanağı bulunduğundan ortaklığın giderilmesi davasının bu sefer reddine karar verilmesi gerekecek.

Sunulan Yargıtay kararlarında, icra dosyasından haciz konulan -borçlunun müşterek maliklerden biri olduğu- taşınmaz hakkında, "müşterek mülkiyette borçlunun payının direkt satışının istenebileceğinden" bahisle "ortaklığın giderilmesi davası açılamayacağı" belirtiliyor.

Bunun haricindeki durumlarda müşterek mülkiyette ortaklığın giderilmesi davası açılamıyor mu ki?

Soruda bahsedilen olay tamamen farklı... Ben mi yanlış algılıyorum yoksa?
Old 28-09-2011, 13:33   #7
av.kadirpolat

 
Varsayılan

Dün ulaştığım bazı bilgiler dahilinde, satışa karar verilmesi halinde, iştirak halindeki mülkiyet müşterek mülkiyete yönelik dava kabul görmüyor-muş.

Ancak işin tuhaf tarafı, satış yönünde karar veren mahkemenin kararı icraya konulmaz ise, iştirak halindeki mülkiyetin müşterek mülkiyete çevrilmesi durumu söz konusu nasıl olacak, garip bir durum oluşturacak.
Old 28-09-2011, 13:38   #8
Av. Caner Arıcı

 
Varsayılan

Alıntı:
av.kadirpolat
Alıntı:
kararı icraya konulmaz ise

"...kararı icraya konulmaz ise..." derken; "satış memurluğu (veya satışla görevlendirilen icra müdürlüğü) vasıtasıyla satış işlemleri başlatılmaz ise" demek istediniz sanırım?
Old 28-09-2011, 13:41   #9
av.kadirpolat

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av. Caner Arıcı
"...kararı icraya konulmaz ise..." derken; "satış memurluğu (veya satışla görevlendirilen icra müdürlüğü) vasıtasıyla satış işlemleri başlatılmaz ise" demek istediniz sanırım?

Evet Caner bey, öyle demek istedim. Yani Sulh Hukuk Mahk.den alınan her satış kararının işleme konulması zorunlu diye düşünmek doğru değil.

Ancak şimdi biz, iştirak halindeki mülkiyeti müşterek mülkiyete cevirerek müvekkilimin bir çok mirascıdan almış olduğu vekaletname uyarınca hisselerini almak istiyrouz. Ancak müşterek mülkiyet hali olmaz ise yani intikal gereçekleşmez ise bu alım satım işlemi yapılamayacak. sorun da buradan çıkıyor zaten.
Old 28-09-2011, 13:43   #10
Av.Özlem PEKSÜSLÜ

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av. Caner Arıcı
Sunulan Yargıtay kararlarında, icra dosyasından haciz konulan -borçlunun müşterek maliklerden biri olduğu- taşınmaz hakkında, "müşterek mülkiyette borçlunun payının direkt satışının istenebileceğinden" bahisle "ortaklığın giderilmesi davası açılamayacağı" belirtiliyor.

Bunun haricindeki durumlarda müşterek mülkiyette ortaklığın giderilmesi davası açılamıyor mu ki?

Soruda bahsedilen olay tamamen farklı... Ben mi yanlış algılıyorum yoksa?

Kararlardan benim anladığım, müşterek mülkiyet söz konusu ise ortaklığın giderilmesi davasının reddedileceği.

Soruda bu yönde. İlk talep satış ikinci talep müşterek mülkiyete çevrilmesi yönünde.Eğer mahkeme bekletici mesele yapmazsa müşterek mülkiyet söz konusu olacağı için satış talebinin reddine karar verilmesi gerekecek.Satışa karar verildiği zaman da dava konusuz kalıyor.

Ben olsam iki talepten birini seçer diğerini takip etmezdim.
Old 28-09-2011, 16:26   #11
Av.Nazife Eytemiş BAŞAR

 
Varsayılan

Müşterek mülkiyete dönüştürülmesi davası sizin olayınızı çözermiş zaten ortaklığın giderilmesi kötü olmuş davalı olarak bu davayı uzatıp,davacı olarak diğer davayı hemen bitirmelisinizKaldı ki ort.giderilmesi prosedürü keşif,satış,kıymet tak.daha uzun ve masraflı,kolay gelsin!
Old 28-09-2011, 21:38   #12
Av. Caner Arıcı

 
Varsayılan

Alıntı:
Av.Özlem PEKSÜSLÜ
Alıntı:
Kararlardan benim anladığım, müşterek mülkiyet söz konusu ise ortaklığın giderilmesi davasının reddedileceği.

Bu beyanınıza katılmak mümkün değil. Müşterek mülkiyete tabi taşınmazlar da ortaklığın giderilmesi davasına konu olabilir; paylı mülkiyet var diye dava reddolunmaz. Kararı yanlış yorumladığınızı düşünüyorum...

Alıntı:
Soruda bu yönde.

Bence soru bu yönde değil...

Alıntı:
Ben olsam iki talepten birini seçer diğerini takip etmezdim.

Meslektaşımız davaların birinde davacı, diğerinde davalı olduğundan; birini seçip de diğerini takip etmemesi kendileri açısından sorunun çözümünü sağlamaz ki...
Old 29-09-2011, 09:13   #13
Av.Özlem PEKSÜSLÜ

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av. Caner Arıcı
Bu beyanınıza katılmak mümkün değil. Müşterek mülkiyete tabi taşınmazlar da ortaklığın giderilmesi davasına konu olabilir; paylı mülkiyet var diye dava reddolunmaz. Kararı yanlış yorumladığınızı düşünüyorum...



Bence soru bu yönde değil...



Meslektaşımız davaların birinde davacı, diğerinde davalı olduğundan; birini seçip de diğerini takip etmemesi kendileri açısından sorunun çözümünü sağlamaz ki...

Haklısınız yanlış yorumlamışım.Soru da bu yönde değil.

Elbirliği mülkiyetinin paylı mülkiyete dönüştürülmesi
MADDE 644/2.-Elbirliği mülkiyetinin devamını haklı kılacak bir itiraz ileri sürülmediği veya mirasçılardan biri belirlenen süre içinde paylaşma davası açmadığı takdirde, istem konusu mal üzerindeki elbirliği mülkiyetinin paylı mülkiyete dönüştürülmesine karar verilir.
Old 29-09-2011, 09:35   #14
av.kadirpolat

 
Varsayılan

Artık yapılacak diğer konulara bakalım. Şimdi bir çok mirascının alım-satım vekaletnamesi ile hisselerini müvekkilim alacak. Ancak taşınmaz intikali gerçekleşmediğinden (yada mahkeme bu durumu kabul etmeyeceğinden) şimdi alım-satım vekaletnameleri dahilinde hisselerini müvekkilime nasıl devredebiliriz, onun çözümüne bakalım. Bu konuda önerilerinizi bekliyorum.
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 
Konu Araçları Konu İçinde Arama
Konu İçinde Arama:

Detaylı Arama
Konuyu Değerlendirin
Konuyu Değerlendirin:

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Usul Hukunda Dipnotlar:1- Hakimin Davaya Bakamaması Ve Hakimin Reddi halit pamuk Medeni Usul, İcra ve İflas Hukuku Çalışma Grubu 1 21-05-2009 16:08
Kat Mülkiyeti - Bağımsız Bölümün Bekarlara Kiralanmaması Kararı - Hakimin Müdahalesi köktaş Meslektaşların Soruları 3 04-09-2008 20:54
hakimin teminatsız ihtiyati tedbir kararı vermesi!! Aybüke Kağan Meslektaşların Soruları 1 09-10-2007 17:29
hakimin ilginç kararı köktaş Meslektaşların Soruları 6 07-06-2007 18:09
hakimin kararı halper wise Hukuk ve Felsefe 10 13-01-2007 21:15


THS Sunucusu bu sayfayı 0,07782006 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.