Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

6100 sayılı kanuna göre davalının dava dilekçesine cevap vermemesi hali

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 24-11-2011, 15:10   #1
üye36107

 
Varsayılan 6100 sayılı kanuna göre davalının dava dilekçesine cevap vermemesi hali

6100 Sayılı HMK göre,dilekçelerin karşılıklı olarak verilmesinden sonra ön inceleme yapılır.Açılmış olan bir boşanma davasında davalının dava dilekçesine cevap vermemesi halinde yapılması gereken işlem nedir.Bu durum da cevaba cevap dilekçesi verilmesinde prosedür ne olur.
Old 24-11-2011, 15:30   #2
av.alper tunker

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Avukat GAMZE
6100 Sayılı HMK göre,dilekçelerin karşılıklı olarak verilmesinden sonra ön inceleme yapılır.Açılmış olan bir boşanma davasında davalının dava dilekçesine cevap vermemesi halinde yapılması gereken işlem nedir.Bu durum da cevaba cevap dilekçesi verilmesinde prosedür ne olur.
sayın GAMZE
dava dilekçesine cevap verilmemiş olmasının etkileri HMK 128md. belirtilmiştir cvap verilmeyen bir dilekçeye cevaba cevap veremezsiniz çünkü ortada cevaplayacağınız bir dilekçe bulunmamaktadır
Old 24-11-2011, 15:37   #3
üye36107

 
Varsayılan

Bende bunun farkındayım.Ancak daha önceden olsaydı,duruşmada bu husus belli olurdu.Ama şimdi ön inceleme aşaması geldi.Mahkemeden cevap cevap süresi de geçtikten sonra duruşma günü mü tebliğ edilecek.Yeni uygulama nasıl?Saygılarımla
Old 24-11-2011, 15:37   #4
Av.Mehmet Saim Dikici

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Avukat GAMZE
6100 Sayılı HMK göre,dilekçelerin karşılıklı olarak verilmesinden sonra ön inceleme yapılır.Açılmış olan bir boşanma davasında davalının dava dilekçesine cevap vermemesi halinde yapılması gereken işlem nedir.Bu durum da cevaba cevap dilekçesi verilmesinde prosedür ne olur.

Cevap vermeyen Davalı, iddiayı inkar etmiş sayılır. Yazılı bir cevap vermediği için, cevap vermeniz için bir neden de yoktur. Ancak HMK'ya 141/1'e göre, iddianızı değiştirmeniz için 2. dilekçe vermenize engel de yoktur.
Old 24-11-2011, 16:32   #5
üye36107

 
Varsayılan

Mehmet Bey sizin söyledikleriniz tamamen doğru.Ancak ben tam anlatamadım galiba.Cevaba cevap süresi de geçince bende iddiamı değiştirmezsem,ön inceleme aşaması nasıl sonuçlanacak.Karşı taraf davayı sürüncemede bırakmak amacıyla yapabilir.Mahkeme bu durum da dört dilekçe safhasını beklemeden duruşma günü mü tayin edecek?
Old 24-11-2011, 16:40   #6
Av.Nazife Eytemiş BAŞAR

 
Varsayılan

HMK m.127 de cevap süresi kesin belirlenmiş bu durumda davalı yan artık cevap vermemiş sayılacak ve ön incelemeye geçilecektir,kolay gelsin!Siz bu yönde bir beyanda bulanabilirsiniz diye düşünüyorum.Ayrıca cevap vermeyen davalı yan ön incelemede anlaşmadığı hususları mı tutanağa geçirtebilecekburası da ayrı bir sorun,yaşa ve gör deyip hep beraber göreceğiz
Old 24-11-2011, 19:21   #7
Av.Mehmet Saim Dikici

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Avukat GAMZE
Mehmet Bey sizin söyledikleriniz tamamen doğru.Ancak ben tam anlatamadım galiba.Cevaba cevap süresi de geçince bende iddiamı değiştirmezsem,ön inceleme aşaması nasıl sonuçlanacak.Karşı taraf davayı sürüncemede bırakmak amacıyla yapabilir.Mahkeme bu durum da dört dilekçe safhasını beklemeden duruşma günü mü tayin edecek?

Cevap süresi geçtikten sonra, Davacının 2.dilekçe verme hakkı da bulunduğundan, hakim, davacının 2. dilekçesi için gereken süreyi bekleyip, süre sonunda duruşma günü tayin edebilir, dşüncesindeyim.
Old 24-11-2011, 20:33   #8
Mozkul

 
Varsayılan

Dava dilekçesinin tebliği

MADDE 122- (1) Dava dilekçesi, mahkeme tarafından davalıya tebliğ edilir. Davalının iki hafta içinde davaya cevap verebileceği tebliğ zarfında gösterilir.

MADDE 128- (1) Süresi içinde cevap dilekçesi vermemiş olan davalı, davacının dava dilekçesinde ileri sürdüğü vakıaların tamamını inkâr etmiş sayılır.

Tarafların ikinci dilekçeleri

MADDE 136- (1) Davacı, cevap dilekçesinin kendisine tebliğinden itibaren iki hafta içinde cevaba cevap dilekçesi; davalı da davacının cevabının kendisine tebliğinden itibaren iki hafta içinde ikinci cevap dilekçesi verebilir.

Ön incelemenin kapsamı

MADDE 137- (1) Dilekçelerin karşılıklı verilmesinden sonra ön inceleme yapılır

İddia ve savunmanın genişletilmesi veya değiştirilmesi

MADDE 141- (1) Taraflar, cevaba cevap ve ikinci cevap dilekçeleri ile serbestçe; ön inceleme aşamasında ise ancak karşı tarafın açık muvafakati ile iddia veya savunmalarını genişletebilir yahut değiştirebilirler. Ön inceleme duruşmasına taraflardan biri mazeretsiz olarak gelmezse, gelen taraf onun muvafakati aranmaksızın iddia veya savunmasını genişletebilir yahut değiştirebilir. Ön inceleme aşamasının tamamlanmasından sonra iddia veya savunma genişletilemez yahut değiştirilemez.

(2) İddia ve savunmanın genişletilip değiştirilmesi konusunda ıslah ve karşı tarafın açık muvafakati hükümleri saklıdır.


Yukarıdaki kanun hükümlerini meslektaşımızın sorduğu soruyla ilgili olarak incelediğimizde görüleceği üzere, cevap dilekçesini vermeyen davalı davayı inkar etmiş sayılır (HMK..m.128) Davacının cevaba cevap dilekçesi vermesi için kanun davalının cevap dilekçesinin davacıya tebliğ edilmesini aramıştır.(HMK.m.136)Bu bağlamda verilen bir cevap dilekçesi olmadığından, davacının bu aşamada cevap vermesi gereken hususları gösterir ikinci bir dilekçe vermesi de usulen mümkün değildir. Cevaba cevap dilekçesi , davalı tarafından dava dilekçesine karşı ileri sürülen savlara karşı verilen bir savunmadan ibaret olduğuna göre ortada olmayan savlara karşı davacının cevap vermesi kendisinden beklenemez diye düşünmekteyim.Bu nedenle dilekçe teatisi için beklenilmesi gereken sürelerin beklenmemesi gerektiğini ve Ön İnceleme İçin duruşma günü verilmesi gerektiğini düşünüyorum.

Süresinde cevap dilekçesi vermeyen davalı bu işlemiyle dava dilekçesinde yazılı hususları inkar etmiş sayılacağından, ön inceleme duruşmasında davalı ancak dava dilekçesine karşı iddia ve savunmalarını davacının izniyle değiştirebilecek, salt inkarın dışında kalan vakıaları davacının onayına göre ileri sürebilecektir. Tabi davacı duruşmaya katılmaz ise davalı o takdirde inkar dışında kalan diğer hususları davacının iznine tabi kalmadan ileri sürebilecektir.

Davalı tarafından cevap dilekçesi verilmeyerek davayı sürüncemede bırakması yukarıdaki hükümler ışığında mümkün değildir diye düşündüğümü belirtmek isterim.

Saygılarımla.
Old 24-11-2011, 22:08   #9
Av.Mehmet Saim Dikici

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan eXistenZ

Yukarıdaki kanun hükümlerini meslektaşımızın sorduğu soruyla ilgili olarak incelediğimizde görüleceği üzere, cevap dilekçesini vermeyen davalı davayı inkar etmiş sayılır (HMK..m.128) Davacının cevaba cevap dilekçesi vermesi için kanun davalının cevap dilekçesinin davacıya tebliğ edilmesini aramıştır.(HMK.m.136)Bu bağlamda verilen bir cevap dilekçesi olmadığından, davacının bu aşamada cevap vermesi gereken hususları gösterir ikinci bir dilekçe vermesi de usulen mümkün değildir. Cevaba cevap dilekçesi , davalı tarafından dava dilekçesine karşı ileri sürülen savlara karşı verilen bir savunmadan ibaret olduğuna göre ortada olmayan savlara karşı davacının cevap vermesi kendisinden beklenemez diye düşünmekteyim.Bu nedenle dilekçe teatisi için beklenilmesi gereken sürelerin beklenmemesi gerektiğini ve Ön İnceleme İçin duruşma günü verilmesi gerektiğini düşünüyorum.

Süresinde cevap dilekçesi vermeyen davalı bu işlemiyle dava dilekçesinde yazılı hususları inkar etmiş sayılacağından, ön inceleme duruşmasında davalı ancak dava dilekçesine karşı iddia ve savunmalarını davacının izniyle değiştirebilecek, salt inkarın dışında kalan vakıaları davacının onayına göre ileri sürebilecektir.

Bu görüşlerinize katılamıyorum.

Kanunun dilekçelerin teatisi bitene kadar Davacıya karşı tarafın rızasına gerek kalmadan iddiasını değiştirme hakkı tanıdığı bir durumda, Davalı tarafın gerek açıkça gerekse cevap vermeyerek zımnen (ya da dolaylı olarak), iddiayı değiştirme hakkına engel olması kanaatimce mümkün değildir.
Old 25-11-2011, 13:17   #10
Av.Ömer Güntay

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Avukat GAMZE
Bende bunun farkındayım.Ancak daha önceden olsaydı,duruşmada bu husus belli olurdu.Ama şimdi ön inceleme aşaması geldi.Mahkemeden cevap cevap süresi de geçtikten sonra duruşma günü mü tebliğ edilecek.Yeni uygulama nasıl?Saygılarımla

Hakim, cevap hususunda yasal sürenin dolduğunu dosyadan zaten biliyor, görüyor. Dosyayı resen inceleyip, tarafları ön inceleme duruşmasına davet edecektir.

Davaya cevap vermemiş, delillerini bildirmemiş ve sunmamış ve davayı tümüyle inkar etmiş olan davalının ön inceleme duruşmasında, HMK. 140 çerçevesinde savunması olarak bu husus kabul edilmelidir. Yani, ön inceleme duruşmasında "Davalının cevap ve delil bildirmeyerek davayı ve davanın dayandığı olguları bütünüyle inkar etmiş sayıldığı görüldü." tesbiti yapılmalı ve tahkikat bunun üzerinden yürümelidir.

Bu hususta, istisna olarak ise HMK.m.139/2, 141/2 hükümleri ile davalının sadece dava konusunu itfa eden (söndürüp ortadan kaldıran) bir belgeyi ibrazı imkanının bulunması dikkate alınmalıdır.

Saygılarımla.
Old 25-11-2011, 16:57   #11
Mozkul

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Mehmet Saim Dikici
Bu görüşlerinize katılamıyorum.

Kanunun dilekçelerin teatisi bitene kadar Davacıya karşı tarafın rızasına gerek kalmadan iddiasını değiştirme hakkı tanıdığı bir durumda, Davalı tarafın gerek açıkça gerekse cevap vermeyerek zımnen (ya da dolaylı olarak), iddiayı değiştirme hakkına engel olması kanaatimce mümkün değildir.


Üstadım, eğer bu şekilde düşünecek olursak o vakit kanunun Süresinde Cevap Dilekçesi Verilmemesinin Sonuçları başlıklı 128.maddesinin hiçbir hükmü kalmamaktadır.

Bu maddenin kanunda yer almış olmasıyla süresinde cevap vermeyen davalının durumu zaten çok açık ve net bir şekilde belirlenmiştir.

Belirttiğiniz üzere, kanun dilekçeler teatisi bitene kadar karşı tarafın rızasına gerek kalmadan iddiasını değiştirme hakkı tanımaktadır. Ancak bu hak dilekçeleri süresi içerisinde veren taraflara tanınmış usuli bir haktır.Bu hak taraflardan biri tarafından verilen dilekçeye karşı cevap verenin kendisinin daha önce ileri sürdüğü hususları serbestçe değiştirmesi yönündedir. Oysa somut olayda dilekçe teatisi davalının cevap dilekçesi vermemesi nedeniyle HMK.m.128 uyarınca neticesi gösterilerek bitirilmiştir.

Davalının süreyi geçirdikten sonra dava dilekçesine karşı vereceği her türlü dilekçe hukuki olarak Cevap Dilekçesi niteliğinde sayılacağından süresinde verilmeyen cevap dilekçesi usulen kabul görmeyecek ve davalı hakkında HMK.m.128 uyarınca işlem yapılacaktır.

O halde süresinde verilmeyen bir cevap dilekçesi kabul görmeyeceğine göre bu dilekçeye karşı verilecek bir cevap dilekçesi de olmayacağından ikinci cevap dilekçesi de verilmeyecektir.

Kanaatimce tarafımda hasıl olan görüş budur.

Saygılarımla
Old 17-07-2012, 14:27   #12
Av. Elvan Türkmen

 
Varsayılan

tartışılan konuyla ilgili sayın meslektaşlarıma sormak istediğim bir sorum olacak.

konuyu ozetlersem; müvekkilim boşanma istemli davasını açarken dilekçesini arzuhalciye yazdırmış takdir edersiniz ki bazı iddialarını yeterince açıklayamamış ve tanık isimleri ve deliller kısminda eksiklikler var.

ben bu davaya adli yardım yönetmeliğince yeni dahil oldum ancak davalı cevaba cevap dilekçesi vermemiş ve ön inceleme duruşması için müvekkilime duruşma tarihi tebliğ edilmiş.

sorum şu; duruşma günü tebliğ edildiği için dilekçeler aşaması bitmiş sayılıyor. dolayısıyla artık bir cevaba cevap dilekçesi vererek iddialarımı genişletemezmiyim?
ve ikinci olarak ön inceleme aşamasında delillerimizi sunma isteğimiz nasıl karşılanır?

Mesleğe yeni başlamış bir avukat olarak cevaplarınızı bekliyorum ve şimdiden teşekkür ediyorum
Old 17-07-2012, 15:07   #13
hukukkuşu

 
Varsayılan

sayın Türkmen, dava dilekçesinde deliller kısmında tanık deliline dayanılacağı belirtilmişse yeterlidir, tanık listesini öninceleme duruşmasında verilecek 2 haftalık kesin süre içinde verebilirsiniz.Şu aşamada benim önerim hakime durumu özetleyen yeni bir beyan dilekçesi vermenizdir.Dava dilekçesinde belirtilmemiş delil varsa bu dilekçe ile yenileyin, bir çok hakim gözönünde bulunduracaktır.

Uygulama yeni olduğundan hakimler de bu konuda soğukkanlı davranmaktadırlar.Yukarıdaki konuya gelince, benzeri bir durumda(cevap dilekçesi verilmemesi) hakim yaklaşık 2 ay süre geçmesine rağmen öninceleme işlemlerini başlatmamış ve duruşma günü vermemişti.Dosyayı kalemden çıkarıp şifaen hakimden duruşma günü vermesi için talepte bulundum.1 hafta sonra duruşma günü tebliğ edildi.Dediğim gibi uygulama yeni olduğundan biz avukatlar da herşeyi hakimden beklemeyip, uygulanmanın şekillenmesine katkıda bulunmalıyız diye düşünüyorum.
Old 17-07-2012, 15:34   #14
Av.Ömer Güntay

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av. Elvan Türkmen
tartışılan konuyla ilgili sayın meslektaşlarıma sormak istediğim bir sorum olacak.

konuyu ozetlersem; müvekkilim boşanma istemli davasını açarken dilekçesini arzuhalciye yazdırmış takdir edersiniz ki bazı iddialarını yeterince açıklayamamış ve tanık isimleri ve deliller kısminda eksiklikler var.

ben bu davaya adli yardım yönetmeliğince yeni dahil oldum ancak davalı cevaba cevap dilekçesi vermemiş ve ön inceleme duruşması için müvekkilime duruşma tarihi tebliğ edilmiş.

sorum şu; duruşma günü tebliğ edildiği için dilekçeler aşaması bitmiş sayılıyor. dolayısıyla artık bir cevaba cevap dilekçesi vererek iddialarımı genişletemezmiyim?
ve ikinci olarak ön inceleme aşamasında delillerimizi sunma isteğimiz nasıl karşılanır?

Mesleğe yeni başlamış bir avukat olarak cevaplarınızı bekliyorum ve şimdiden teşekkür ediyorum

Ön inceleme duruşmasına davete rağmen davalının gelmemesi durumunda da iddialarınızı genişletebilirsiniz. bu sebeple, ön inceleme duruşmasına hazırlıklı girin.

Tanık ve delillerinizi 140/5 ve 240/2 çerçevesinde bildirebilirsiniz.
Old 17-07-2012, 20:22   #15
Mozkul

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av. Elvan Türkmen
tartışılan konuyla ilgili sayın meslektaşlarıma sormak istediğim bir sorum olacak.

konuyu ozetlersem; müvekkilim boşanma istemli davasını açarken dilekçesini arzuhalciye yazdırmış takdir edersiniz ki bazı iddialarını yeterince açıklayamamış ve tanık isimleri ve deliller kısminda eksiklikler var.

ben bu davaya adli yardım yönetmeliğince yeni dahil oldum ancak davalı cevaba cevap dilekçesi vermemiş ve ön inceleme duruşması için müvekkilime duruşma tarihi tebliğ edilmiş.

sorum şu; duruşma günü tebliğ edildiği için dilekçeler aşaması bitmiş sayılıyor. dolayısıyla artık bir cevaba cevap dilekçesi vererek iddialarımı genişletemezmiyim?
ve ikinci olarak ön inceleme aşamasında delillerimizi sunma isteğimiz nasıl karşılanır?

Mesleğe yeni başlamış bir avukat olarak cevaplarınızı bekliyorum ve şimdiden teşekkür ediyorum

Sayın meslektaşım;

Sayın Güntay'ın da belirttiği gibi ön inceleme duruşmasında eğer karşı taraf gelmez ise HMK.m.141 uyarınca serbestçe , karşı tarafın gelmesi halinde ise karşı tarafın izni ile iddia ve savunmanızı genişletebilir değiştirebilirsiniz.

Ancak sorunuzu yanlış anlamış olmam ihtimaline istinaden soruyorum.
Anladığım kadarıyla davacısınız, bu nedenle cevaba cevap dilekçesi vermesi gereken sizsiniz.

Oysa yukarıda davalının cevaba cevap dilekçesi vermediğinden bahsetmişsiniz.Eğer bahsettiğiniz davalının cevap dilekçesi vermediğiyse biraz yukarıda benim katılmadığım ancak üstadım Av.Mehmet Saim Dikici'nin belirttiği üzere ikinci bir dilekçe verebilir, iddia ve savunmanızı serbestce değiştirebilirsiniz.

Bu hususta sizin tam olarak neyi ifade ettiğiniz konusu daha net olursa sorunuza verilecek yanıtta daha net olabilecektir.

Saygılarımla
Old 27-07-2012, 14:06   #16
Av. Elvan Türkmen

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Mozkul
Sayın meslektaşım;

Sayın Güntay'ın da belirttiği gibi ön inceleme duruşmasında eğer karşı taraf gelmez ise HMK.m.141 uyarınca serbestçe , karşı tarafın gelmesi halinde ise karşı tarafın izni ile iddia ve savunmanızı genişletebilir değiştirebilirsiniz.

Ancak sorunuzu yanlış anlamış olmam ihtimaline istinaden soruyorum.
Anladığım kadarıyla davacısınız, bu nedenle cevaba cevap dilekçesi vermesi gereken sizsiniz.

Oysa yukarıda davalının cevaba cevap dilekçesi vermediğinden bahsetmişsiniz.Eğer bahsettiğiniz davalının cevap dilekçesi vermediğiyse biraz yukarıda benim katılmadığım ancak üstadım Av.Mehmet Saim Dikici'nin belirttiği üzere ikinci bir dilekçe verebilir, iddia ve savunmanızı serbestce değiştirebilirsiniz.

Bu hususta sizin tam olarak neyi ifade ettiğiniz konusu daha net olursa sorunuza verilecek yanıtta daha net olabilecektir.

Saygılarımla
Sayın Mozkul, Orada demek istediğim davalının cevap dilekçesi vermemesiydi. Yanlışlıkla yazılmıştır. Saygılar.
Old 27-07-2012, 18:21   #17
Mozkul

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av. Elvan Türkmen
Sayın Mozkul, Orada demek istediğim davalının cevap dilekçesi vermemesiydi. Yanlışlıkla yazılmıştır. Saygılar.

Sayın meslektaşım;

Bu hususta yapabileceğiniz tek husus ön inceleme duruşmasında karşı taraf gelirse onun rızasıyla gelmezsse siz kendiniz savunma ve iddianızı genişletebilir değiştirebilirsiniz.Ön inceleme aşamasında delillerinizi sunmanız için tarafınıza iki haftalık süre verilecektir.Verilen bu süre dava dilekçesinde gösterilen ama hala mahkemeye sunulmayan delillerin ibrazı veya istenmesine yöneliktir. Tabi bunu madde gerekçesiyle birlikte değerlendirip ayrıca mevcut delillerin yanısıra yeni delil sunmak için verilen bir süre olarak değerlendirenlerde bulunmaktadır.

Ayrıca cevap dilekçesinin usulsüz tebligat gibi sebeplerle süresinden çok sonra verilen , hatta ön inceleme aşamasında verilmesi gibi durumlarda bazı mahkemelerin bu hususu temyiz sebebi olabilir şeklinde bir gerekçeyle dilekçenin süresinde verilmemesi nedeniyle davaya dilekçe verilmemiş gibi devam ettiklerine da tanıklık ettim. Tabi bu bütün mahkemler için aynımıdır bilemiyorum.

Bunun dışında dava boşanma davası olduğundan müvekkilinizin yazdıkları ve karşı tarafın beyanları doğrultusunda karşı tarafın beyanlarına karşı beyan dilekçesi olarak bir dilekçe verebilir, iki tarafın beyanları doğrultusunda vereceğiniz dilekçede açıklamalarda bulunabilir; yine tanık ifadelerine karşı beyanlarınızdada söylemek istediğiniz hususları tanıkların beyanları çerçevesinde de dile getirebilirsiniz.

Saygılarımla.
Old 18-09-2012, 17:01   #18
yukselayca

 
Varsayılan Yetkisizlik Kararı/Cevaba cevap süresi

Merhaba;
açtığımız davada davalının cevap dilekçesi ile yetki itirazında bulunması üzerine mahkeme yetkisizlik kararı vermiş ve verdiği karar ile birlikte cevap dilekçesi tarafımıza tebliğ edilmiştir.Cevaba cevaplarımızı yetkili mahkemeye dosyanın kaydının ardından mı vermemiz gerekmekte yoksa yasal süresi için cevap verme zorunluluğumuz var mıdır?
Syg.
Old 18-09-2012, 17:20   #19
Av.Ömer Güntay

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan yukselayca
Merhaba;
açtığımız davada davalının cevap dilekçesi ile yetki itirazında bulunması üzerine mahkeme yetkisizlik kararı vermiş ve verdiği karar ile birlikte cevap dilekçesi tarafımıza tebliğ edilmiştir.Cevaba cevaplarımızı yetkili mahkemeye dosyanın kaydının ardından mı vermemiz gerekmekte yoksa yasal süresi için cevap verme zorunluluğumuz var mıdır?
Syg.

Size tebligat yapıldığına göre, cevaba cevap verme süreniz başlamıştır. Yetkili mahkeme size bir daha cevap dilekçesi göndermeyecektir... Süreler, tebliğle başlar, bu itibarla süreniz başlamıştır, cevaba cevabınızı bu mahkemeye veriniz.

Yetkisizlik kararını temyiz etmeyi düşünmüyorsanız, HMK.m.20 uyarınca 2 hafta kesin süreniz var, göndermeyi talep etmek için, bunu kaçırmayın..Mümkünse cevaba cevapla birlikte talep edin..
Old 18-09-2012, 18:04   #20
Adalet Bakanı

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan yukselayca
Merhaba;
açtığımız davada davalının cevap dilekçesi ile yetki itirazında bulunması üzerine mahkeme yetkisizlik kararı vermiş ve verdiği karar ile birlikte cevap dilekçesi tarafımıza tebliğ edilmiştir.Cevaba cevaplarımızı yetkili mahkemeye dosyanın kaydının ardından mı vermemiz gerekmekte yoksa yasal süresi için cevap verme zorunluluğumuz var mıdır?
Syg.


Ön incelemenin kapsamı

MADDE 137 - (1) Dilekçelerin karşılıklı verilmesinden sonra ön inceleme yapılır. Mahkeme ön incelemede; dava şartlarını ve ilk itirazları inceler, uyuşmazlık konularını tam olarak belirler, hazırlık işlemleri ile tarafların delillerini sunmaları ve delillerin toplanması için gereken işlemleri yapar, tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edebileceği davalarda onları sulhe (EKLENMİŞ İBARE RGT: 22.06.2012 RG NO: 28331 KANUN NO: 6325/35) (YÜR. TAR.: 22.06.2013) veya arabuluculuğa teşvik eder ve bu hususları tutanağa geçirir.

Mahkeme usule aykırı bir karar vermiştir. Dilekçeler aşaması bitmeden yetkisizlik kararı verilemez.
Old 18-09-2012, 18:33   #21
Av.Ömer Güntay

 
Varsayılan

Yetkisizlik bir ilk itirazdır. İnceleme usulü yasada gösterilmiştir.
HMK.m.117/2-3 çerçevesinde, cevaptan sonra yetki sorununun ele alınıp karara bağlanması mümkündür.

Not: Kesin yetki durumu yok ise. Zira kesin yetki dava şartıdır. (m.114)
Old 18-09-2012, 20:48   #22
Adalet Bakanı

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Ömer Güntay
Yetkisizlik bir ilk itirazdır. İnceleme usulü yasada gösterilmiştir.
HMK.m.117/2-3 çerçevesinde, cevaptan sonra yetki sorununun ele alınıp karara bağlanması mümkündür.

Not: Kesin yetki durumu yok ise. Zira kesin yetki dava şartıdır. (m.114)

137'inci madde on incelemede nelerin incelenecegi açıkça belirtilmiş. On inceleme aşamasına geçilmeden, kanaatimce yetkisizlik kararı verilemez
Old 19-09-2012, 08:20   #23
yukselayca

 
Varsayılan

Hakim başından beri yanlış karar verdi maalesef.Tasarrufun iptali davasını tapu iptali ve tescil davası olarak niteleyip davanın,gayrimenkulün bulunduğu yer mahkemesinde görülmesi gerektiği yönünde karar verdi.Fakat süre kaybı yaşamamak adına söz konusu kararı temyiz etmeyeceğiz.Bilgileriniz için teşekkür ederim.
Old 21-09-2012, 16:37   #24
Mozkul

 
Varsayılan

İlk itirazların incelenmesi ve karara bağlanması usulü HMK m.117/3 uyarınca HMK m.163 - 164 'e gore yapılacaktır.

İyi calismalar
Old 09-03-2017, 11:59   #25
Av. Hatun Olguner

 
Varsayılan

Özet:
Tüm bu hususlar birlikte değerlendirildiğinde; 6100 sayılı HMK’nın sistematiği içinde; tahkikat aşamasına geçilmezden evvel tarafların uyuşmazlıkların çözümü için ileri sürdükleri delillerin daha işin başında belirlenerek tahkikatın etkin bir şekilde yapılmasının amaçlandığı anlaşılmaktadır. Yargılamanın etkin ve makul bir süre içinde bitirilmesi için delil gösterilmesi dilekçelerin teatisi (dava, cevap, cevaba cevap ve ikinci cevap) aşamasına hasredilmiştir. Buna göre, dilekçelerin teatisi aşamasında herhangi bir delil bildirmeyen davacı veya davalıya ön inceleme duruşmasında delillerini bildirmesi için yeni bir süre verilmesine imkân bulunmamaktadır.


Somut olayda; dava dilekçesi 20.11.2012 tarihinde davalıya tebliğ edilmiş, davalı yasal süresi içinde davaya cevap vermediği gibi herhangi bir delil de bildirmemiştir. 28.02.2013 tarihli ön inceleme duruşmasında mahkemece taraflara uyuşmazlıkla ilgili olarak hangi delillere başvurduklarının sorulması üzerine davalı delilerinin; “Ulukışla İcra Müdürlüğünün 2011/138 Esas sayılı dosyası ve tanıklar” olduğunu beyan etmiş, ön inceleme duruşmasından sonra da tanıklarının isimlerini bildiren dilekçe vermiştir.


Yukarda belirtilen yasal düzenlemeler dikkate alındığında, usulüne uygun tebligata rağmen yasal süresi içinde davaya cevap vermediği gibi herhangi bir delil de bildirmeyen davalının ön inceleme duruşmasında delillerini bildirmesi ve ön inceleme duruşmasından sonra da isim ve adreslerini bildirdiği tanıkların dinlenilmesi mümkün değildir.


Yazdır
Kanun No:6100 Madde No:119 Fıkra:Tümü-0



T.C.
Yargıtay
Hukuk Genel Kurulu

Esas No:2014/856
Karar No:2016/523
K. Tarihi:

Y A R G I T A Y İ L A M I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : Ulukışla Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 23/01/2014
NUMARASI : 2014/3-2014/12


Taraflar arasındaki “menfi tespit” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Ulukışla Asliye Hukuk Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 07.03.2013 gün ve 2012/117 E. 2013/21 K. sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 13. Hukuk Dairesinin 10.10.2013 gün ve 2013/11328 E. 2013/25001 K. sayılı ilamıyla;
(…Davacı, davalının kendisi aleyhine Ulukışla İcra Müdürlüğünün 2011/138 esas sayılı dosyası ile icra takibi başlattığını, davalı ile herhangi bir alışverişlerinin olmadığını, borcunun bulunmadığını ileri sürerek, icra takibi nedeniyle borçlu olmadığının tespiti ile kötüniyet tazminatına hükmedilmesini istemiştir.
Davalı, babalarına ait taşınmazların paylaşımını yaptıklarını, davacının Beypınarı mevkiinde bulunan taşınmaz hissesini 15.5.1993 tarihinde 3.500 DM karşılığında kendisine sattığını, davacı kardeşinin bedelini almasına rağmen hissesini devretmediğini savunarak davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece ispat yükü kendisine düşen davalının alacağını ispatlayamadığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiş; hüküm, davalı tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, icra takibinden dolayı menfi tespit isteğine ilişkindir. Kural olarak, menfi tespit davalarında ispat yükü alacaklıdadır. Davalı alacaklı, babalarına ait taşınmazların paylaşımını yaptıklarını, davacının Beypınarı mevkiinde bulunan taşınmaz hissesini 15.5.1993 tarihinde 3.500 DM karşılığında kendisine sattığını, davacı kardeşinin bedelini almasına rağmen hissesini devretmediğini savunarak tanık deliline dayanmıştır. Mahkemece davalının tanık dinletme talebi HMK.nun 141.maddesi dayanak gösterilerek reddedilmiş ise de, somut olayda bu kanun hükmü uygulanamaz. Tarafların kardeş olduğu gözetildiğinde HMK.nın 203/1 maddesi gereğince tanık dinlenebilir. Öyle olunca davalının tanıkları celp edilip dinlenmeli ve varsa davacıdan karşı delilleri sorulup toplanarak, deliller değerlendirildikten sonra hasıl olacak sonuca uygun bir karar verilmelidir. Mahkemenin bu yönü göz ardı ederek yanlış değerlendirme ve eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm tesis etmiş olması usul ve yasaya aykırıdır...)
gerekçesiyle davalı yararına bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

TEMYİZ EDEN: Davalı vekili

HUKUK GENEL KURULU KARARI

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, davacının kardeşi olan davalı tarafından, miras paylaşımı sırasında davacıya düşen hissenin haricen kendisine satıldığı, satış bedelinin ödenmesine rağmen tapudaki devir işlemlerinin yapılmadığı ileri sürülerek ödenen satış bedelinin tahsili için yapılan icra takibi nedeniyle borçlu olmadığının tespiti isteminden ibarettir.
Mahkemece, davanın kabulüne dair verilen karar, davalının temyizi üzerine Özel Dairece, yukarıda açıklanan nedenlerle davalı yararına bozulmuştur.
Mahkemece, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun sistematiği ve kanun gerekçesinde açıklandığı üzere Kanun'da belirtilen sürelerden sonra davada yeni delil sunulmasının yasak olduğunun kural olarak benimsenmesi karşısında; davaya cevap vermeyen davalının ön inceleme duruşmasında vaki olan tanık dinletme talebinin kanuni süreye riayet edilmediğinden reddinin gerektiği, ayrıca davalı ispat yükü kendisine ait olan menfi tespit davasında süresinde ileri sürmediği, tanık delili dışında bir delil sunamayarak takip konusu alacağını kanıtlayamadığı gerekçesiyle önceki kararda direnilmiştir.
Direnme kararını, davalı vekili temyize getirmiştir.
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; borçlu tarafından açılan menfi tespit davasında usulüne uygun tebligata rağmen ön inceleme duruşmasından önce davaya cevap vermeyen ve delil bildirmeyen, ön inceleme duruşmasında delil olarak sadece icra dosyası ve tanık deliline dayanan davalı alacaklının, ön inceleme duruşmasında tanık deliline dayanıp dayanamayacağı ve ön inceleme duruşmasından sonra bildirdiği tanıkların dinlenilmesinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.
Öncelikle, konu ile ilgili yasal düzenlenmelerin incelenmesi gerekir.
Anayasanın 90. maddesinin beşinci fıkra hükmü uyarınca, milletlerarası andlaşma hükümlerinin esas alınacak olması nedeniyle ilk olarak belirtilmesi gerekir ki; Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS)’nin 6. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının en önemli unsurlarından bir tanesi de yargılamanın “makul bir süre içinde” bitirilmesi ilkesidir.
Bu bağlamda, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), devletlerin yasal sistemlerini mahkemelerin 6. maddede yer alan şartlara, makul bir sürede yargılama dahil olmak üzere uyacak şekilde düzenlemek ile görevli olduğunu belirtmiştir (AİHM, Zimmerman ve Steiner –İsviçre, 13 Temmuz 1983, 29. paragraf).
Bir davaya taraf olan herkesin karşı taraf karşısında kendisini önemli bir dezavantajlı konumda bırakmayacak şartlarda, iddialarını mahkemeye sunabilmesi için makul bir fırsata sahip olabilmelidir (AİHM, De Haes ve Gijsels-Belçika, 24 Şubat 1997).
Tarafların gösterilen tüm delillerden haberdar olması ve görüş bildirebilmesi de adil yargılanma hakkı kapsamında gözetilmesi gereken ilke olarak belirtilmiştir (AİHM, Borgers-Belçika, 30 Ekim 1991).
Anayasanın 141. maddesinde de “davaların en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılması yargının görevidir” denilmek suretiyle davaların makul bir süre içerisinde bitirilmesi gerekliliği açıkça düzenlenmiştir.
Açıklanan bu ilkelere paralel olarak 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (6100 sayılı HMK)’nda yargılamanın makul sürede bitirilmesini sağlamak amacıyla düzenlemeler yapılmış ve bu amaca ulaşılabilmesi için önemli bir katkı sağlayan delillerin bildirilme zamanı özel olarak düzenlenmiştir.
Delillerin belirli bir zaman dilimi içinde gösterilip sunulması yargılamayı çabuklaştıracak olmasının yanı sıra, taraflara da gösterilen delillerden haberdar olarak zamanında bunlara karşı delil veya görüş bildirebilme imkanı tanıyacak, böylece uyuşmazlıklar en kısa sürede adilane çözüme kavuşacaktır.
Öncelikle 6100 sayılı HMK’nın delillerin ibrazıyla ilgili “Dava Dilekçesinin İçeriği” başlıklı 119/1-e-f maddesine göre; davacı, dava dilekçesinde, iddiasının dayanağı olan bütün vakıaların sıra numarası altında açık özetlerini ve iddia edilen her bir vakıanın hangi delillerle ispat edileceğini açıkça göstermek zorundadır.”
Maddenin gerekçesinde bu gerekliliğin, 6100 sayılı HMK’da bir yenilik olarak düzenlendiği ifade edilmiştir. Davacının genel ifadelerle delillerini belirtmesi yeterli sayılmayıp hangi delillere dayandığı dilekçeden anlaşılmalıdır. Delillerin bildirilmesine ilişkin bu düzenleme, somutlaştırma yükünün de bir gereğidir (Hakan Pekcanıtez, Oğuz Atalay, Muhammet Özekes, Medeni Usul Hukuku Ders Kitabı, Ankara 2015, 3. Bası, s. 277).
6100 sayılı HMK’nın “Belgelerin Birlikte Verilmesi” başlıklı 121/1. maddesine göre; dava dilekçesinde gösterilen ve davacının elinde bulunan belgelerin asıllarıyla birlikte harç ve vergiye tabi olmaksızın davalı sayısından bir fazla düzenlenmiş örneklerinin veya sadece örneklerinin dilekçeye eklenerek, mahkemeye verilmesi ve başka yerlerden getirtilecek belge ve dosyalar için de bunların bulunabilmesini sağlayıcı açıklamanın dilekçede yer alması zorunludur. Ayrıca, aynı Kanunun “Cevap Dilekçesinin İçeriği” başlıklı 129/1-d-e. maddelerine göre, cevap dilekçesinde; davalının savunmasının dayanağı olan bütün vakıaların sıra numarası altında açık özetleri ile savunmanın dayanağı olarak ileri sürülen her bir vakıanın hangi delillerle ispat edileceğinin bildirilmesi gerekir. “Bu husus, davalının savunmasını somutlaştırma yükünün gereğidir. Davalı da davacı gibi yazılı delillerini cevap dilekçesine ekleyerek mahkemeye vermeli ve başka yerlerden getirtilecek belge ve dosyalar için de bunların bulunabilmesini sağlayıcı açıklamalarda bulunmalıdır (Hakan Pekcanıtez, Oğuz Atalay, Muhammet Özekes, s. 306).
“Süresinde Cevap Dilekçesi Verilmemesinin Sonucu” başlıklı 6100 sayılı HMK’nın 128/1. maddesine göre; süresi içinde cevap dilekçesi vermemiş olan davalı, davacının dava dilekçesinde ileri sürdüğü vakıaların tamamını inkâr etmiş sayılır.” “Davayı inkar etmiş sayılan davalı, daha sonra ikici cevap dilekçesi veremez. Zira ikinci cevap dilekçesi cevaba cevap dilekçesine karşı verilir. Cevap dilekçesi vermemiş olan davalının sadece inkar ile yetinmiş olduğu varsayılır ve ön inceleme ile tahkikat aşamasında sadece inkar çerçevesinde savunma yapabilir ve bu yönde ispat faaliyetinde bulunarak delil gösterebilir (Hakan Pekcanıtez, Oğuz Atalay, Muhammet Özekes, Sh. 294-295). “Süresinde cevap vermediği için davayı inkar etmiş sayılan davalı, davacının dava dilekçesinde bildirdiği vakıaların doğru olmadığını (inkarı) ispat için karşı delil gösterebilir. Davalı, davayı inkarının karşı delilini göstermek bahanesi ile, yeni vakıalar (mesela zamanaşımı veya borcu ödediğini ileri sürerse, bununla savunmasını genişletmiş olur; bu ise kural olarak yasaktır. Bu halde mahkeme, davacının iddiasının doğru olmadığını ispat için davalının göstereceği delilleri inceleyip, davacının delilleri ile birlikte değerlendirerek varacağı sonuca göre hüküm vermelidir.” (Baki Kuru, Ramazan Arslan, Ejder Yılmaz, Medeni Usul Hukuku Ders Kitabı, Ankara, 2014, 25. Baskı, Sh.317)
6100 sayılı HMK’nın “Ön İncelemenin Kapsamı” başlıklı 137/1. maddesine göre; dilekçelerin karşılıklı verilmesinden sonra ön inceleme yapılır. Mahkeme ön incelemede; dava şartlarını ve ilk itirazları inceler, uyuşmazlık konularını tam olarak belirler, hazırlık işlemleri ile tarafların delillerini sunmaları ve delillerin toplanması için gereken işlemleri yapar, tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edebileceği davalarda onları sulhe (Ek ibare: 07/06/2012-6325 S.K./35.md) veya arabuluculuğa teşvik eder ve bu hususları tutanağa geçirir.
6100 sayılı HMK’nın “Ön İnceleme Duruşması” başlıklı 140/5. maddesine göre; ön inceleme duruşmasında, taraflara dilekçelerinde gösterdikleri, ancak henüz sunmadıkları belgeleri mahkemeye sunmaları veya başka yerden getirtilecek belgelerin getirtilebilmesi amacıyla gereken açıklamayı yapmaları için iki haftalık kesin süre verilir. Bu hususların verilen kesin süre içinde tam olarak yerine getirilmemesi hâlinde, o delile dayanmaktan vazgeçilmiş sayılmasına karar verilir. Aynı Kanunun 119 ve 121. maddelerinde delillerin gösterilmesinden bahsedilmesine rağmen, 137 ve 140. maddelerinde delillerin sunulmasından ve toplanmasından bahsedilmektedir. Burada vurgulanması gereken husus özellikle 140. maddede “dilekçelerinde gösterdikleri” ibaresinin kullanılmış olmasıdır.
6100 sayılı HMK’nın 140. maddesinin gerekçesinde belirtildiği üzere taraflar, delil olarak dayandıkları belgeleri dilekçelerine ekleyerek vermek ya da başka yerden getirilecekse, bunu belirtmek zorundadırlar. Şayet taraflar, bu konuda yapmaları gereken işlemleri eksik bırakmışlarsa, tahkikata başlamadan önce, taraflara son kez kısa bir süre verilerek bu eksiklikleri tamamlamaları düşünülmüştür. Taraflar bu şanslarını da doğru kullanamazlarsa, artık tahkikat mevcut delillerle yürütülecek ve tarafların o delile dayanmaktan vazgeçtikleri kabul edilecektir.
Özetle; 6100 sayılı HMK’nın 119/1-f maddesine göre; dava dilekçesinde iddia edilen her bir vakıanın hangi delillerle ispat edileceği, 129/1-e maddesine göre de, cevap dilekçesinde; savunmanın dayanağı olarak ileri sürülen her bir vakıanın hangi delillerle ispat edileceğinin belirtilmesi gerekir. 6100 sayılı HMK’nın 137 ve 140.maddelerinde ise; 119 ve 129.maddelerdeki düzenlemenin aksine, delillerin belirtilmesinden değil, tarafların delillerini sunmaları ve delillerin toplanması için gereken işlemleri yapmasından bahsedilmiştir. Buna göre; delillerin dava ve cevap dilekçelerinde belirtilmesi; dilekçelerinde belirtikleri delillerin en geç ön inceleme duruşmasında mahkemeye sunulması, başka bir yerden getirtilecek olması halinde delillerin toplanması için gerekli işlemlerin yapılması gerekir. Yani dava ve cevap dilekçelerinin verilmesinden sonra tarafların iddia ve savunmalarını kanıtlayıcı delil bildirmeleri mümkün değildir.
Dilekçelerin teatisi aşamaları bu şekilde net sürelere bağlı olarak düzenlendikten sonra yasa koyucu, “delil” bildirmenin “süreye” bağlı olduğunu tekrar vurgulayan 145. maddeye yer vermiştir. 6100 sayılı HMK’nın “Sonradan Delil Gösterilmesi” başlıklı 145/1. maddesine göre; taraflar, Kanunda belirtilen süreden sonra delil gösteremezler. Ancak bir delilin sonradan ileri sürülmesi yargılamayı geciktirme amacı taşımıyorsa veya süresinde ileri sürülememesi ilgili tarafın kusurundan kaynaklanmıyorsa, mahkeme o delilin sonradan gösterilmesine izin verebilir.
6100 sayılı HMK’nın 145. maddesinin birinci cümlesinde de tarafların, Kanunda belirtilen süreden sonra delil gösteremeyecekleri açıkça belirtilmiştir. 145. maddenin ikinci cümlesinde; birinci cümledeki tarafların Kanunda belirtilen süreden sonra delil gösteremeyeceklerine ilişkin olarak getirilen istisnanın dava ve cevap dilekçelerinde hiç delil belirtmeyen, ön inceleme aşamasında da delillerini sunmayan veya toplanması için gerekli işlemleri yapmayan tarafların tahkikat aşamasında delil bildirme haklarının olduğu şeklinde anlaşılması mümkün değildir. 145.maddenin gerekçesinde, “uygulamada, davaların uzamasının temel sebeplerinden birinin de gereksiz yere yeni delil sunulması ve bu konuda taraflara verilen sürelere uyulmaması olduğunun bilindiği, maddenin ilk fıkrasıyla, Kanunda belirtilen sürelerden sonra, davada yeni delil sunulmasının yasak olduğunun kural olarak benimsendiği, fakat iki istisnanın kabul edildiği, bunun için; yeni delil sunulması talebinin yargılamayı geciktirme amacı taşımaması veya delilin süresinde sunulmamasının ilgili tarafın kusuru dışında bir sebebe dayanması halinde, hâkimin gerekçesini de belirtmek şartıyla, yeni delil sunulmasına izin verebileceği, bu şekilde delil sunma kuralına istisna getirilmesinin hukuki dinlenme hakkının tabii bir sonucu olduğu” belirtilmiştir.
Tahkikatın amacı, kural olarak delil toplamak değil, delilleri incelemek ve değerlendirmektir; aksi halde tahkikat tamamlanamaz ve yargılama uzar. Bu sebeple 145 inci maddede belirtilen ve tarafın etki alanı dışında kalan çok özel durumlar dışında, sonradan delil sunulması halinde bu deliller dikkate alınmamalıdır. Keza, tarafların 145 inci madde şartları oluşmadan sonradan delil sunması ya da kanun yoluna başvururken bu şekilde delilleri dilekçesine ekleyip vermeleri kabul edilmemelidir (Hakan Pekcanıtez, Oğuz Atalay, Muhammet Özekes, s. 332-333).


Tüm bu hususlar birlikte değerlendirildiğinde; 6100 sayılı HMK’nın sistematiği içinde; tahkikat aşamasına geçilmezden evvel tarafların uyuşmazlıkların çözümü için ileri sürdükleri delillerin daha işin başında belirlenerek tahkikatın etkin bir şekilde yapılmasının amaçlandığı anlaşılmaktadır. Yargılamanın etkin ve makul bir süre içinde bitirilmesi için delil gösterilmesi dilekçelerin teatisi (dava, cevap, cevaba cevap ve ikinci cevap) aşamasına hasredilmiştir. Buna göre, dilekçelerin teatisi aşamasında herhangi bir delil bildirmeyen davacı veya davalıya ön inceleme duruşmasında delillerini bildirmesi için yeni bir süre verilmesine imkân bulunmamaktadır.


Somut olayda; dava dilekçesi 20.11.2012 tarihinde davalıya tebliğ edilmiş, davalı yasal süresi içinde davaya cevap vermediği gibi herhangi bir delil de bildirmemiştir. 28.02.2013 tarihli ön inceleme duruşmasında mahkemece taraflara uyuşmazlıkla ilgili olarak hangi delillere başvurduklarının sorulması üzerine davalı delilerinin; “Ulukışla İcra Müdürlüğünün 2011/138 Esas sayılı dosyası ve tanıklar” olduğunu beyan etmiş, ön inceleme duruşmasından sonra da tanıklarının isimlerini bildiren dilekçe vermiştir.


Yukarda belirtilen yasal düzenlemeler dikkate alındığında, usulüne uygun tebligata rağmen yasal süresi içinde davaya cevap vermediği gibi herhangi bir delil de bildirmeyen davalının ön inceleme duruşmasında delillerini bildirmesi ve ön inceleme duruşmasından sonra da isim ve adreslerini bildirdiği tanıkların dinlenilmesi mümkün değildir.


Görüşmeler sırasında bir kısım üyeler tarafından; ön inceleme duruşması yapılmadan, tensiple taraflara, dilekçelerinde göstermiş oldukları ve belge niteliğindeki delilleri sunmaları veya bulundukları yerlerle ilgili açıklamada bulunmaları için süre verilmesinin sonuç doğurmayacağı, delilin, çekişmeli vakıaların ispatı için gösterileceği, ön inceleme duruşması yapılmadan, tarafların üzerinde anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususlar belirlenmeden, taraflardan tanıklarının isim ve adreslerini göstermelerinin de beklenemeyeceği, bu sebeple ön inceleme duruşmasında delilerinin; “Ulukışla İcra Müdürlüğünün 2011/138 Esas sayılı dosyası ve tanıklar” olduğunu beyan eden ve ön inceleme duruşmasından sonra tanıklarını bildiren davalının tanıklarının dinlenerek sonucunu uygun bir karar verilmesi gerektiği görüşü ileri sürülmüş ise de, bu görüş yukarıda belirtilen nedenlerle Kurul çoğunluğu tarafından benimsenmemiştir.
Hal böyle olunca, yerel mahkemenin davaya cevap vermeyen davalının ön inceleme duruşmasında vaki olan tanık dinletme talebinin kanuni süreye riayet edilmediğinden reddine dair direnme kararı yerindedir.
Ne var ki, Özel Daire bozma nedenine göre, davanın esasına yönelik diğer temyiz itirazları incelenmediğinden, bu yönde inceleme yapılmak üzere dosyanın Özel Daireye gönderilmesi gerekir.
S O N U Ç: Yukarıda açıklanan nedenlerle direnme uygun bulunduğundan, davalı vekilinin işin esasına ilişkin diğer temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın 13. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE, 20.04.2016 gününde yapılan ikinci görüşmede oyçokluğuyla karar verildi
Old 09-03-2017, 12:47   #26
Mozkul

 
Varsayılan

YARGITAY HUKUK GENEL KURULU E. 2014/2-433 K. 2016/63 İçtihat

"Davalının davaya süresinde cevap vermemiş olmasının delil bildirme ve savunmasını ispat etme hakkını ortadan kaldırmayacağı, davaya süresinde cevap verilmemesinin sonucunun, davacının dava dilekçesinde ileri sürdüğü vakıaların tamamının inkar edilmesi olup süresinde davaya cevap vermeyen davalının, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 145/1. maddesindeki hal dışında, davacıya kusur isnat edemez ise de, davacının iddiasını dayandırdığı vakıaların gerçekte meydana gelmediğine yönelik olarak kanunda belirtilen süre içinde olmak şartıyla delil bildirebileceği, aksinin kabulü halinde, bir kez cevap süresini kaçırmış veya davaya cevap vermemiş olan davalının bundan sonra delil bildirmesinin mümkün olmayacağı sonucunu doğuracağı, bu durumun 6100 Sayılı Kanun'un 27. maddesinde yer alan hukuki dinlenilme hakkını zedeleyeceği, tarafların, dilekçelerinde gösterdikleri, ancak henüz sunmadıkları "belge" niteliğindeki delillerini sunmaları için ön inceleme duruşmasında iki haftalık kesin süre verilmesinin kanuni olarak mümkün iken, anlaştıkları ve anlaşamadıkları konular henüz belirlenmeden taraflardan, ön inceleme duruşmasından önce davanın daha başında ( tensiple ) " tanık bildirmelerini" beklemenin doğru olmadığı gibi bu yönde tensiple kesin süre verilse bile, hukuki sonuç doğurmayacağı,çünkü delilin çekişmeli vakıalar için gösterileceği, taraflar arasındaki çekişmeli hususların ise ön inceleme duruşmasında belirleneceği, tahkikatın tespit edilen çekişmeli hususların çözümü için yürütüleceği, davalıya tanıklarını göstermesi için süre verilmesi, gösterdiği takdirde, tanıkları savunması çerçevesinde dinlenmesi ve tüm deliller birlikte değerlendirilerek karar verilmesi gerektiği"

http://www.turkhukuksitesi.com/serh.php?did=16525
Old 09-03-2017, 12:53   #27
Mozkul

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av. Hatun Olguner
Özet:
Tüm bu hususlar birlikte değerlendirildiğinde; 6100 sayılı HMK’nın sistematiği içinde; tahkikat aşamasına geçilmezden evvel tarafların uyuşmazlıkların çözümü için ileri sürdükleri delillerin daha işin başında belirlenerek tahkikatın etkin bir şekilde yapılmasının amaçlandığı anlaşılmaktadır. Yargılamanın etkin ve makul bir süre içinde bitirilmesi için delil gösterilmesi dilekçelerin teatisi (dava, cevap, cevaba cevap ve ikinci cevap) aşamasına hasredilmiştir. Buna göre, dilekçelerin teatisi aşamasında herhangi bir delil bildirmeyen davacı veya davalıya ön inceleme duruşmasında delillerini bildirmesi için yeni bir süre verilmesine imkân bulunmamaktadır.


Somut olayda; dava dilekçesi 20.11.2012 tarihinde davalıya tebliğ edilmiş, davalı yasal süresi içinde davaya cevap vermediği gibi herhangi bir delil de bildirmemiştir. 28.02.2013 tarihli ön inceleme duruşmasında mahkemece taraflara uyuşmazlıkla ilgili olarak hangi delillere başvurduklarının sorulması üzerine davalı delilerinin; “Ulukışla İcra Müdürlüğünün 2011/138 Esas sayılı dosyası ve tanıklar” olduğunu beyan etmiş, ön inceleme duruşmasından sonra da tanıklarının isimlerini bildiren dilekçe vermiştir.


Yukarda belirtilen yasal düzenlemeler dikkate alındığında, usulüne uygun tebligata rağmen yasal süresi içinde davaya cevap vermediği gibi herhangi bir delil de bildirmeyen davalının ön inceleme duruşmasında delillerini bildirmesi ve ön inceleme duruşmasından sonra da isim ve adreslerini bildirdiği tanıkların dinlenilmesi mümkün değildir.


Yazdır
Kanun No:6100 Madde No:119 Fıkra:Tümü-0



T.C.
Yargıtay
Hukuk Genel Kurulu

Esas No:2014/843
Karar No:2016/523
K. Tarihi:

Y A R G I T A Y İ L A M I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : Ulukışla Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 23/01/2014
NUMARASI : 2014/3-2014/12


Taraflar arasındaki “menfi tespit” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Ulukışla Asliye Hukuk Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 07.03.2013 gün ve 2012/117 E. 2013/21 K. sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 13. Hukuk Dairesinin 10.10.2013 gün ve 2013/11328 E. 2013/25001 K. sayılı ilamıyla;
(…Davacı, davalının kendisi aleyhine Ulukışla İcra Müdürlüğünün 2011/138 esas sayılı dosyası ile icra takibi başlattığını, davalı ile herhangi bir alışverişlerinin olmadığını, borcunun bulunmadığını ileri sürerek, icra takibi nedeniyle borçlu olmadığının tespiti ile kötüniyet tazminatına hükmedilmesini istemiştir.
Davalı, babalarına ait taşınmazların paylaşımını yaptıklarını, davacının Beypınarı mevkiinde bulunan taşınmaz hissesini 15.5.1993 tarihinde 3.500 DM karşılığında kendisine sattığını, davacı kardeşinin bedelini almasına rağmen hissesini devretmediğini savunarak davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece ispat yükü kendisine düşen davalının alacağını ispatlayamadığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiş; hüküm, davalı tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, icra takibinden dolayı menfi tespit isteğine ilişkindir. Kural olarak, menfi tespit davalarında ispat yükü alacaklıdadır. Davalı alacaklı, babalarına ait taşınmazların paylaşımını yaptıklarını, davacının Beypınarı mevkiinde bulunan taşınmaz hissesini 15.5.1993 tarihinde 3.500 DM karşılığında kendisine sattığını, davacı kardeşinin bedelini almasına rağmen hissesini devretmediğini savunarak tanık deliline dayanmıştır. Mahkemece davalının tanık dinletme talebi HMK.nun 141.maddesi dayanak gösterilerek reddedilmiş ise de, somut olayda bu kanun hükmü uygulanamaz. Tarafların kardeş olduğu gözetildiğinde HMK.nın 203/1 maddesi gereğince tanık dinlenebilir. Öyle olunca davalının tanıkları celp edilip dinlenmeli ve varsa davacıdan karşı delilleri sorulup toplanarak, deliller değerlendirildikten sonra hasıl olacak sonuca uygun bir karar verilmelidir. Mahkemenin bu yönü göz ardı ederek yanlış değerlendirme ve eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm tesis etmiş olması usul ve yasaya aykırıdır...)
gerekçesiyle davalı yararına bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

TEMYİZ EDEN: Davalı vekili

HUKUK GENEL KURULU KARARI

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, davacının kardeşi olan davalı tarafından, miras paylaşımı sırasında davacıya düşen hissenin haricen kendisine satıldığı, satış bedelinin ödenmesine rağmen tapudaki devir işlemlerinin yapılmadığı ileri sürülerek ödenen satış bedelinin tahsili için yapılan icra takibi nedeniyle borçlu olmadığının tespiti isteminden ibarettir.
Mahkemece, davanın kabulüne dair verilen karar, davalının temyizi üzerine Özel Dairece, yukarıda açıklanan nedenlerle davalı yararına bozulmuştur.
Mahkemece, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun sistematiği ve kanun gerekçesinde açıklandığı üzere Kanun'da belirtilen sürelerden sonra davada yeni delil sunulmasının yasak olduğunun kural olarak benimsenmesi karşısında; davaya cevap vermeyen davalının ön inceleme duruşmasında vaki olan tanık dinletme talebinin kanuni süreye riayet edilmediğinden reddinin gerektiği, ayrıca davalı ispat yükü kendisine ait olan menfi tespit davasında süresinde ileri sürmediği, tanık delili dışında bir delil sunamayarak takip konusu alacağını kanıtlayamadığı gerekçesiyle önceki kararda direnilmiştir.
Direnme kararını, davalı vekili temyize getirmiştir.
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; borçlu tarafından açılan menfi tespit davasında usulüne uygun tebligata rağmen ön inceleme duruşmasından önce davaya cevap vermeyen ve delil bildirmeyen, ön inceleme duruşmasında delil olarak sadece icra dosyası ve tanık deliline dayanan davalı alacaklının, ön inceleme duruşmasında tanık deliline dayanıp dayanamayacağı ve ön inceleme duruşmasından sonra bildirdiği tanıkların dinlenilmesinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.
Öncelikle, konu ile ilgili yasal düzenlenmelerin incelenmesi gerekir.
Anayasanın 90. maddesinin beşinci fıkra hükmü uyarınca, milletlerarası andlaşma hükümlerinin esas alınacak olması nedeniyle ilk olarak belirtilmesi gerekir ki; Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS)’nin 6. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının en önemli unsurlarından bir tanesi de yargılamanın “makul bir süre içinde” bitirilmesi ilkesidir.
Bu bağlamda, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), devletlerin yasal sistemlerini mahkemelerin 6. maddede yer alan şartlara, makul bir sürede yargılama dahil olmak üzere uyacak şekilde düzenlemek ile görevli olduğunu belirtmiştir (AİHM, Zimmerman ve Steiner –İsviçre, 13 Temmuz 1983, 29. paragraf).
Bir davaya taraf olan herkesin karşı taraf karşısında kendisini önemli bir dezavantajlı konumda bırakmayacak şartlarda, iddialarını mahkemeye sunabilmesi için makul bir fırsata sahip olabilmelidir (AİHM, De Haes ve Gijsels-Belçika, 24 Şubat 1997).
Tarafların gösterilen tüm delillerden haberdar olması ve görüş bildirebilmesi de adil yargılanma hakkı kapsamında gözetilmesi gereken ilke olarak belirtilmiştir (AİHM, Borgers-Belçika, 30 Ekim 1991).
Anayasanın 141. maddesinde de “davaların en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılması yargının görevidir” denilmek suretiyle davaların makul bir süre içerisinde bitirilmesi gerekliliği açıkça düzenlenmiştir.
Açıklanan bu ilkelere paralel olarak 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (6100 sayılı HMK)’nda yargılamanın makul sürede bitirilmesini sağlamak amacıyla düzenlemeler yapılmış ve bu amaca ulaşılabilmesi için önemli bir katkı sağlayan delillerin bildirilme zamanı özel olarak düzenlenmiştir.
Delillerin belirli bir zaman dilimi içinde gösterilip sunulması yargılamayı çabuklaştıracak olmasının yanı sıra, taraflara da gösterilen delillerden haberdar olarak zamanında bunlara karşı delil veya görüş bildirebilme imkanı tanıyacak, böylece uyuşmazlıklar en kısa sürede adilane çözüme kavuşacaktır.
Öncelikle 6100 sayılı HMK’nın delillerin ibrazıyla ilgili “Dava Dilekçesinin İçeriği” başlıklı 119/1-e-f maddesine göre; davacı, dava dilekçesinde, iddiasının dayanağı olan bütün vakıaların sıra numarası altında açık özetlerini ve iddia edilen her bir vakıanın hangi delillerle ispat edileceğini açıkça göstermek zorundadır.”
Maddenin gerekçesinde bu gerekliliğin, 6100 sayılı HMK’da bir yenilik olarak düzenlendiği ifade edilmiştir. Davacının genel ifadelerle delillerini belirtmesi yeterli sayılmayıp hangi delillere dayandığı dilekçeden anlaşılmalıdır. Delillerin bildirilmesine ilişkin bu düzenleme, somutlaştırma yükünün de bir gereğidir (Hakan Pekcanıtez, Oğuz Atalay, Muhammet Özekes, Medeni Usul Hukuku Ders Kitabı, Ankara 2015, 3. Bası, s. 277).
6100 sayılı HMK’nın “Belgelerin Birlikte Verilmesi” başlıklı 121/1. maddesine göre; dava dilekçesinde gösterilen ve davacının elinde bulunan belgelerin asıllarıyla birlikte harç ve vergiye tabi olmaksızın davalı sayısından bir fazla düzenlenmiş örneklerinin veya sadece örneklerinin dilekçeye eklenerek, mahkemeye verilmesi ve başka yerlerden getirtilecek belge ve dosyalar için de bunların bulunabilmesini sağlayıcı açıklamanın dilekçede yer alması zorunludur. Ayrıca, aynı Kanunun “Cevap Dilekçesinin İçeriği” başlıklı 129/1-d-e. maddelerine göre, cevap dilekçesinde; davalının savunmasının dayanağı olan bütün vakıaların sıra numarası altında açık özetleri ile savunmanın dayanağı olarak ileri sürülen her bir vakıanın hangi delillerle ispat edileceğinin bildirilmesi gerekir. “Bu husus, davalının savunmasını somutlaştırma yükünün gereğidir. Davalı da davacı gibi yazılı delillerini cevap dilekçesine ekleyerek mahkemeye vermeli ve başka yerlerden getirtilecek belge ve dosyalar için de bunların bulunabilmesini sağlayıcı açıklamalarda bulunmalıdır (Hakan Pekcanıtez, Oğuz Atalay, Muhammet Özekes, s. 306).
“Süresinde Cevap Dilekçesi Verilmemesinin Sonucu” başlıklı 6100 sayılı HMK’nın 128/1. maddesine göre; süresi içinde cevap dilekçesi vermemiş olan davalı, davacının dava dilekçesinde ileri sürdüğü vakıaların tamamını inkâr etmiş sayılır.” “Davayı inkar etmiş sayılan davalı, daha sonra ikici cevap dilekçesi veremez. Zira ikinci cevap dilekçesi cevaba cevap dilekçesine karşı verilir. Cevap dilekçesi vermemiş olan davalının sadece inkar ile yetinmiş olduğu varsayılır ve ön inceleme ile tahkikat aşamasında sadece inkar çerçevesinde savunma yapabilir ve bu yönde ispat faaliyetinde bulunarak delil gösterebilir (Hakan Pekcanıtez, Oğuz Atalay, Muhammet Özekes, Sh. 294-295). “Süresinde cevap vermediği için davayı inkar etmiş sayılan davalı, davacının dava dilekçesinde bildirdiği vakıaların doğru olmadığını (inkarı) ispat için karşı delil gösterebilir. Davalı, davayı inkarının karşı delilini göstermek bahanesi ile, yeni vakıalar (mesela zamanaşımı veya borcu ödediğini ileri sürerse, bununla savunmasını genişletmiş olur; bu ise kural olarak yasaktır. Bu halde mahkeme, davacının iddiasının doğru olmadığını ispat için davalının göstereceği delilleri inceleyip, davacının delilleri ile birlikte değerlendirerek varacağı sonuca göre hüküm vermelidir.” (Baki Kuru, Ramazan Arslan, Ejder Yılmaz, Medeni Usul Hukuku Ders Kitabı, Ankara, 2014, 25. Baskı, Sh.317)
6100 sayılı HMK’nın “Ön İncelemenin Kapsamı” başlıklı 137/1. maddesine göre; dilekçelerin karşılıklı verilmesinden sonra ön inceleme yapılır. Mahkeme ön incelemede; dava şartlarını ve ilk itirazları inceler, uyuşmazlık konularını tam olarak belirler, hazırlık işlemleri ile tarafların delillerini sunmaları ve delillerin toplanması için gereken işlemleri yapar, tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edebileceği davalarda onları sulhe (Ek ibare: 07/06/2012-6325 S.K./35.md) veya arabuluculuğa teşvik eder ve bu hususları tutanağa geçirir.
6100 sayılı HMK’nın “Ön İnceleme Duruşması” başlıklı 140/5. maddesine göre; ön inceleme duruşmasında, taraflara dilekçelerinde gösterdikleri, ancak henüz sunmadıkları belgeleri mahkemeye sunmaları veya başka yerden getirtilecek belgelerin getirtilebilmesi amacıyla gereken açıklamayı yapmaları için iki haftalık kesin süre verilir. Bu hususların verilen kesin süre içinde tam olarak yerine getirilmemesi hâlinde, o delile dayanmaktan vazgeçilmiş sayılmasına karar verilir. Aynı Kanunun 119 ve 121. maddelerinde delillerin gösterilmesinden bahsedilmesine rağmen, 137 ve 140. maddelerinde delillerin sunulmasından ve toplanmasından bahsedilmektedir. Burada vurgulanması gereken husus özellikle 140. maddede “dilekçelerinde gösterdikleri” ibaresinin kullanılmış olmasıdır.
6100 sayılı HMK’nın 140. maddesinin gerekçesinde belirtildiği üzere taraflar, delil olarak dayandıkları belgeleri dilekçelerine ekleyerek vermek ya da başka yerden getirilecekse, bunu belirtmek zorundadırlar. Şayet taraflar, bu konuda yapmaları gereken işlemleri eksik bırakmışlarsa, tahkikata başlamadan önce, taraflara son kez kısa bir süre verilerek bu eksiklikleri tamamlamaları düşünülmüştür. Taraflar bu şanslarını da doğru kullanamazlarsa, artık tahkikat mevcut delillerle yürütülecek ve tarafların o delile dayanmaktan vazgeçtikleri kabul edilecektir.
Özetle; 6100 sayılı HMK’nın 119/1-f maddesine göre; dava dilekçesinde iddia edilen her bir vakıanın hangi delillerle ispat edileceği, 129/1-e maddesine göre de, cevap dilekçesinde; savunmanın dayanağı olarak ileri sürülen her bir vakıanın hangi delillerle ispat edileceğinin belirtilmesi gerekir. 6100 sayılı HMK’nın 137 ve 140.maddelerinde ise; 119 ve 129.maddelerdeki düzenlemenin aksine, delillerin belirtilmesinden değil, tarafların delillerini sunmaları ve delillerin toplanması için gereken işlemleri yapmasından bahsedilmiştir. Buna göre; delillerin dava ve cevap dilekçelerinde belirtilmesi; dilekçelerinde belirtikleri delillerin en geç ön inceleme duruşmasında mahkemeye sunulması, başka bir yerden getirtilecek olması halinde delillerin toplanması için gerekli işlemlerin yapılması gerekir. Yani dava ve cevap dilekçelerinin verilmesinden sonra tarafların iddia ve savunmalarını kanıtlayıcı delil bildirmeleri mümkün değildir.
Dilekçelerin teatisi aşamaları bu şekilde net sürelere bağlı olarak düzenlendikten sonra yasa koyucu, “delil” bildirmenin “süreye” bağlı olduğunu tekrar vurgulayan 145. maddeye yer vermiştir. 6100 sayılı HMK’nın “Sonradan Delil Gösterilmesi” başlıklı 145/1. maddesine göre; taraflar, Kanunda belirtilen süreden sonra delil gösteremezler. Ancak bir delilin sonradan ileri sürülmesi yargılamayı geciktirme amacı taşımıyorsa veya süresinde ileri sürülememesi ilgili tarafın kusurundan kaynaklanmıyorsa, mahkeme o delilin sonradan gösterilmesine izin verebilir.
6100 sayılı HMK’nın 145. maddesinin birinci cümlesinde de tarafların, Kanunda belirtilen süreden sonra delil gösteremeyecekleri açıkça belirtilmiştir. 145. maddenin ikinci cümlesinde; birinci cümledeki tarafların Kanunda belirtilen süreden sonra delil gösteremeyeceklerine ilişkin olarak getirilen istisnanın dava ve cevap dilekçelerinde hiç delil belirtmeyen, ön inceleme aşamasında da delillerini sunmayan veya toplanması için gerekli işlemleri yapmayan tarafların tahkikat aşamasında delil bildirme haklarının olduğu şeklinde anlaşılması mümkün değildir. 145.maddenin gerekçesinde, “uygulamada, davaların uzamasının temel sebeplerinden birinin de gereksiz yere yeni delil sunulması ve bu konuda taraflara verilen sürelere uyulmaması olduğunun bilindiği, maddenin ilk fıkrasıyla, Kanunda belirtilen sürelerden sonra, davada yeni delil sunulmasının yasak olduğunun kural olarak benimsendiği, fakat iki istisnanın kabul edildiği, bunun için; yeni delil sunulması talebinin yargılamayı geciktirme amacı taşımaması veya delilin süresinde sunulmamasının ilgili tarafın kusuru dışında bir sebebe dayanması halinde, hâkimin gerekçesini de belirtmek şartıyla, yeni delil sunulmasına izin verebileceği, bu şekilde delil sunma kuralına istisna getirilmesinin hukuki dinlenme hakkının tabii bir sonucu olduğu” belirtilmiştir.
Tahkikatın amacı, kural olarak delil toplamak değil, delilleri incelemek ve değerlendirmektir; aksi halde tahkikat tamamlanamaz ve yargılama uzar. Bu sebeple 145 inci maddede belirtilen ve tarafın etki alanı dışında kalan çok özel durumlar dışında, sonradan delil sunulması halinde bu deliller dikkate alınmamalıdır. Keza, tarafların 145 inci madde şartları oluşmadan sonradan delil sunması ya da kanun yoluna başvururken bu şekilde delilleri dilekçesine ekleyip vermeleri kabul edilmemelidir (Hakan Pekcanıtez, Oğuz Atalay, Muhammet Özekes, s. 332-333).


Tüm bu hususlar birlikte değerlendirildiğinde; 6100 sayılı HMK’nın sistematiği içinde; tahkikat aşamasına geçilmezden evvel tarafların uyuşmazlıkların çözümü için ileri sürdükleri delillerin daha işin başında belirlenerek tahkikatın etkin bir şekilde yapılmasının amaçlandığı anlaşılmaktadır. Yargılamanın etkin ve makul bir süre içinde bitirilmesi için delil gösterilmesi dilekçelerin teatisi (dava, cevap, cevaba cevap ve ikinci cevap) aşamasına hasredilmiştir. Buna göre, dilekçelerin teatisi aşamasında herhangi bir delil bildirmeyen davacı veya davalıya ön inceleme duruşmasında delillerini bildirmesi için yeni bir süre verilmesine imkân bulunmamaktadır.


Somut olayda; dava dilekçesi 20.11.2012 tarihinde davalıya tebliğ edilmiş, davalı yasal süresi içinde davaya cevap vermediği gibi herhangi bir delil de bildirmemiştir. 28.02.2013 tarihli ön inceleme duruşmasında mahkemece taraflara uyuşmazlıkla ilgili olarak hangi delillere başvurduklarının sorulması üzerine davalı delilerinin; “Ulukışla İcra Müdürlüğünün 2011/138 Esas sayılı dosyası ve tanıklar” olduğunu beyan etmiş, ön inceleme duruşmasından sonra da tanıklarının isimlerini bildiren dilekçe vermiştir.


Yukarda belirtilen yasal düzenlemeler dikkate alındığında, usulüne uygun tebligata rağmen yasal süresi içinde davaya cevap vermediği gibi herhangi bir delil de bildirmeyen davalının ön inceleme duruşmasında delillerini bildirmesi ve ön inceleme duruşmasından sonra da isim ve adreslerini bildirdiği tanıkların dinlenilmesi mümkün değildir.


Görüşmeler sırasında bir kısım üyeler tarafından; ön inceleme duruşması yapılmadan, tensiple taraflara, dilekçelerinde göstermiş oldukları ve belge niteliğindeki delilleri sunmaları veya bulundukları yerlerle ilgili açıklamada bulunmaları için süre verilmesinin sonuç doğurmayacağı, delilin, çekişmeli vakıaların ispatı için gösterileceği, ön inceleme duruşması yapılmadan, tarafların üzerinde anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususlar belirlenmeden, taraflardan tanıklarının isim ve adreslerini göstermelerinin de beklenemeyeceği, bu sebeple ön inceleme duruşmasında delilerinin; “Ulukışla İcra Müdürlüğünün 2011/138 Esas sayılı dosyası ve tanıklar” olduğunu beyan eden ve ön inceleme duruşmasından sonra tanıklarını bildiren davalının tanıklarının dinlenerek sonucunu uygun bir karar verilmesi gerektiği görüşü ileri sürülmüş ise de, bu görüş yukarıda belirtilen nedenlerle Kurul çoğunluğu tarafından benimsenmemiştir.
Hal böyle olunca, yerel mahkemenin davaya cevap vermeyen davalının ön inceleme duruşmasında vaki olan tanık dinletme talebinin kanuni süreye riayet edilmediğinden reddine dair direnme kararı yerindedir.
Ne var ki, Özel Daire bozma nedenine göre, davanın esasına yönelik diğer temyiz itirazları incelenmediğinden, bu yönde inceleme yapılmak üzere dosyanın Özel Daireye gönderilmesi gerekir.
S O N U Ç: Yukarıda açıklanan nedenlerle direnme uygun bulunduğundan, davalı vekilinin işin esasına ilişkin diğer temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın 13. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE, 20.04.2016 gününde yapılan ikinci görüşmede oyçokluğuyla karar verildi


Meslektaşım paylaştığınız kararın esas numarası yanlış yazılmış .

Doğrusu

Hukuk Genel Kurulu 2014/856 E. , 2016/523 K.

Kaynak:https://emsal.yargitay.gov.tr/VeriBa...umanAraServlet
Old 09-03-2017, 13:52   #28
Av. Hatun Olguner

 
Varsayılan

Mustafa Bey ;

Uyarınız için teşekkürler. Esas numarasını düzelttim.
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
6100 sayılı HMK'nın 127'nci maddesinde göre cevap süresinin uzatılması talebinin reddi halinde yeni uygulamaya göre dilekçe sunulması Avukat-35 Meslektaşların Soruları 1 12-01-2012 12:44
Boşanma davalarında yetki - 6100 Sayılı Kanuna göre mehmetardic Meslektaşların Soruları 3 15-10-2011 16:50
6100 S. Kanuna göre X Bakanlığına izafeten kısmi dava açılabilir mi? Av. Fatma B Meslektaşların Soruları 4 11-10-2011 16:15
Dava dilekçesine cevap verilmemesi avrmzn Meslektaşların Soruları 2 20-12-2010 17:02
4422 Sayılı Kanuna Muhalefetten Tutuklanan Bir Memurun Devlet Memurları Kanuna Göre V Bülent Hukuk Soruları Arşivi 1 21-02-2002 22:08


THS Sunucusu bu sayfayı 0,09942889 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.