Savcı Kral Mı??

http://www.turkhukuksitesi.com/showthread.php?t=19604
Sayın Beşe,
Verdiğim linkte savcılık hakkındaki düşüncelerim yer almaktadır..

sayın resanehar,

savcılarla ilgili adeta kin dolu düşünceniz sizi ilgilendiriyor, saygı duyuyorum.
ama tecavüz iddiası bile olsa savcının neden mağdurun yanında olması gerektiğini anlayabilmiş değilim? yani sanık iftiraya uğramışsa ya da hakkında delil yoksa savcı yine de mağdurun yanındamı olacak? hakkında delil olmayan bir kişiyi sırf tecavüzle suçlanıyor diye nezarete göndermek hangi insan hakları ile bağdaşıyor?

ayrıca anlattığınız olayda mağdur vekili değilde şüpheli müdafii olsaydınız şüphelilerin bırakılmasına yine aynı tepkiyi gösterirmiydiniz merak ediyorum?avukatların kendisini mağdurun ya da şüphelinin yerine koyarak işi kişiselleştirmeye hakları olmadığını düşünüyorum'.

''bana savcı demeyin!'' diyorsunuz ama unutmayın, ''o savcının yaptığına kızan savcı arkadaşınız da'' bir savcı sonuçta.

saygılarımla.

Alıntı: Yazan Ahmet Turan Çay ve sigara mevzuu hakkında da yazmak istiyorum. Bu inanılmaz derece çirkin, yargılamanın mehabetine aykırı ve disiplin suçunu oluşturan bir davranıştır.

Bazı çocuk zeka oyunlarında vardır hani, aşağıdaki resimdeki tuhaflıkları bulun : Buzdolabında kedi, yatak üzerinde ayakkabı vb. absürdlükleri çocuklara buldururlar. Mahkeme salonunda içilen, avukat masalarında boy gösteren çay bardakları bana bu oyunları anımsatıyor.

Dinlenmek maksadıyla iki duruşma arasında verilen çay molasında, avukatları da bırakmayıp onlarla hasbıhal ederek çay ikram eden yargıçlarımız da var. Burada aslolan mütevazilik, eşitlikçi bakış açısı ve dostane yaklaşım. Ancak öte yandan duruşma devam ederken ve hatta diğer meslektaşlar sırasını beklerken içilen çaylar da var ki, görmek bile acıtıyor doğrusu. Bir tarihte böyle bir tabloyla karşılaşmış ve kapıda afallamıştım, sıramı beklemek üzere oturmak için yönelmem gerekirken ayakta kalakalmıştım. Bu şaşkınlığıma duruşmanın inzibatından sorumlu olan kişi gülümseyerek "siz de alır mısınız, çaylar şirketten" şeklinde karşılık vermişti. Teşekkür edip reddetmeminse manidar bulunduğunu, ne yazık ki sanmıyorum.

Saygılarımla...

Sayın Üyeler

30 bin savcı gerekirken sadece 3 bin savcı görev yapmaya, evrak, iddianame, mütala yetiştirmeye çalışıyor.

Bana da on kişinin yükünü yükleseniz ben de kral olurum.

Buna karşın krallıklarını ilan eden savcılarımızın sayısı sanıldığı kadar çok değildir. Çok sayıda sanılmasının nedeni avukatların savcılara uzak kalmasıdır. Eğer kral görmek isteyen varsa belediye, tapu, gümrük, hastane gibi kamu kurumlarına gitmeli. ''Kapıcı Krallığı'' içlerinde en berbat olanıdır.

Ayrıca bir iğne de kendimize batıralım: Adliyedeki baro odasında kaç avukat birbirine selam vermektedir? Kaç avukat birbirinin yüzüne baktığında gülümsemektedir? Avukat Kral'ların sayısının Savcı Kral'lardan az olduğunu kim söyleyebilir? Önce avukatlık içinde meşrutiyet ilan edilmeli ki sonra kimi savcıların mutlakiyetinden söz edilebilsin.

Saygılarımla

Alıntı: Yazan Av.Armağan Konyalı ... Ayrıca bir iğne de kendimize batıralım: Adliyedeki baro odasında kaç avukat birbirine selam vermektedir? Kaç avukat birbirinin yüzüne baktığında gülümsemektedir? Avukat Kral'ların sayısının Savcı Kral'lardan az olduğunu kim söyleyebilir? Önce avukatlık içinde meşrutiyet ilan edilmeli ki sonra kimi savcıların mutlakiyetinden söz edebilsin. Saygılarımla

Kesinlikle katılıyorum! Teşekkürler...

Herkese merhaba
Tüm yorumları eksiksiz okudum, meslekdaşlarımın yorumlarından, düşüncelerinden ve tecrübelerinden çok yararlandım.
Bu aşamada onuya biraz mizah katatlım diyorum ve öneriyorum.
Hani adliyeler hakimlerin arkalarında yazan bir yazı vardır eski versiyonu "ADALET MÜLK'ÜN TEMELDİR" yeni versiyonu ise "ADALET DEVLETİN TEMELİDİR" yazısını kasdediyorum.
Şimdi bizde şöyle yapsak her bir avukat bürosunun en görünür yerine siyah mermer zemin üzerine prinç harflerle eski versiyonu ile "MAHKEME KADIYA MÜLK DEĞİL" veya yeni versiyonla "MAHKEME YARGICIN MALI DEĞİLDİR" yazdırsak.
nasıl olur?

Alıntı: Yazan Av.Şehper Ferda DEMİREL Bazı çocuk zeka oyunlarında vardır hani, aşağıdaki resimdeki tuhaflıkları bulun : Buzdolabında kedi, yatak üzerinde ayakkabı vb. absürdlükleri çocuklara buldururlar. Mahkeme salonunda içilen, avukat masalarında boy gösteren çay bardakları bana bu oyunları anımsatıyor. Dinlenmek maksadıyla iki duruşma arasında verilen çay molasında, avukatları da bırakmayıp onlarla hasbıhal ederek çay ikram eden yargıçlarımız da var. Burada aslolan mütevazilik, eşitlikçi bakış açısı ve dostane yaklaşım. Ancak öte yandan duruşma devam ederken ve hatta diğer meslektaşlar sırasını beklerken içilen çaylar da var ki, görmek bile acıtıyor doğrusu. Bir tarihte böyle bir tabloyla karşılaşmış ve kapıda afallamıştım, sıramı beklemek üzere oturmak için yönelmem gerekirken ayakta kalakalmıştım. Bu şaşkınlığıma duruşmanın inzibatından sorumlu olan kişi gülümseyerek "siz de alır mısınız, çaylar şirketten" şeklinde karşılık vermişti. Teşekkür edip reddetmeminse manidar bulunduğunu, ne yazık ki sanmıyorum. Saygılarımla...

Sayın Demirel,

Ne söyleseniz haklısınız. Bir boş bulunma durumunda mahkeme mübaşirinin masama bıraktığı ve ne yalan söyleyeyim birkaç yudum da aldığım çayla olan görüntümü düşünüyorum da tek kelime ile rezalet. Allahtan son iki dosya idi ve salon tenhaydı yani karşı taraf avukatı ile bir başka avukat ve mahkeme ekibi dışında kimsecikler yoktu.

Fakat bu hafiften mizahi duruma izin veren hakim tek kelime ile mükemmeldi. Dosyada ara karara girmeden önce iki taraf avukatına da sırasıyla dönerek "Bu davada şu tarz bir belge toplama sıralaması düşünüyorum. Bunun bununla bağlantısı var gibi geliyor. O yüzden önce bunu getirtelim sonra buna göre diğerine bakalım siz ne dersiniz?" diye sorarken dosyamız üzerinde baya bir kafa yorduğu izlenimini verdi. Malumunuz dosyayı iyi çalışan ve isabetli bir hukuki prosedür yürütebilmek için gayret gösteren bir hakim görmek de zor. Bu nedenle de sıkı duruşma disiplinine rağmen yargılama yürütürken mantıksız ve saçma bir yol izleme ısrarında ve dediğim dedik bir hakimdense, yargılamada en adil yola en kısa yoldan ulaşma çabası gösterme yolunda dosyayı hatmeden fakat aynı zamanda duruşma sırasında ağzını da ıslatma gereği (bu su da olabilir, soda da, çay da) duyan bir hakim sonsuz kere tercihimdir. Gerçi benim bahsettiğim hakim duruşma sırasında çay içmiyordu. Sadece avukata (yani bana) bu konuda "lütfen rahatsız olmaması" tevazusunu gösteriyordu. Belki de dediğim gibi son iki dosya olduğu ve salonda hemen hemen kimse kalmadığı içindi. Avukat masasında o çayı yudumlayan benim terbiyesizliğim olarak kaldı bu olay da ne yapayım? Bir daha olmaz inşallah.

Sayın meslektaşlarım bazı memleketlerde duruşma kabilinden görüşmeler toplantı masasında yapılabiliyor malumunuzdur. Ailelere ilişkin hukuki sorunlar gibi. Hatta çocuklar da çağrılıyor hakimin de katıldığı bu toplantılara. O zaman masaya kurabiyelerin bile konduğunu duymuştum. Tatlı yiyelim tatlı konuşalım kabilinden olsa gerek. Olayı çok fazla büyütmeye de gerek olmadığına inanıyorum. Bence önemli olan mahkemeden doğru bir karar çıkıp çıkmamasıdır. İsabetli karar verebiliyorsa hakim ayakkabısını çıkarıp ayağını da kaşıyabilir. Bir hakimi bu yüzden işten atmak da mümkün olmadığına göre? Sigara, alkol ya da kürsüde kebap lahmacun veya meyve işleri hariç tabii ki. Demek istediğim, su, çay ve kahve konusunda bir açık kapı bırakabilirim şahsen. Fakat yine de içilmese daha iyi olur elbette.

Saygılarımla...

çay, sigara konusundaki görüşlere katılıyorum.hatta adalet bakanlığı,yargılamanın ciddiyetini bozduğu gerekçesiyle duruşma sırasında çay ,sigara v.s içilmemesi konusunda bir zamanlar genelge dahi yayınlamıştı
eskiden bu görüntülere sık rastlanmış olsa da şimdi en aza indiğini sanıyorum. umarım tamamen biter.( duruşma aralarındaki hakkımızı saklı tutuyoruz tabi )

Sayın S.ORHAN, yazdıklarınızı ve yazılanları dikkat ile okuyorum.yorumunuz ve dikkat çekişinize teşkkur ederim.aslında mesajım gereksiz gibi görünsede beni muhatab aldığınız için ve muhalif bir düşüncem de olmadığından ve fikrinize saygı duydugumu gösterme açısından yazmayı uygun gördüm. sağlıcakla

Mesajlarımda konuyu biraz hakim ağırlıklı olarak ele almışım ama şunu ayrıca belirtmek isterim ki hakim ile savcının yerini ayırmak lazım. Hakimin yerinin son derece özel ve özerk olduğunu düşünüyorum. O yüzden bir ihtimal mahkeme salonunda çay içilecekse, savcıya bile hakimin izin vermesi gerektiği kanaatindeyim.

Saygılarımla...

selamlar herkese.
burda yazılanları üzüntüyle okuyorum.neden kötü örnekler anlatılarak hakim-savcı kötüdür genellemesine gidiliyor anlayabilmiş değilim.hiç mi iyi örnek yok? neden iyi örnekler anlatılmıyor?yoksa ben başka bir ülkede mi yaşıyorum?
bence istisnalar genelleştiriliyor gibime geliyor.yukarda belirtilen olaylar yaşanmıştır,tiplemeler de gerçektir mutlaka.ama bunlar geneli mi yansıtıyor?hepimiz bu toplumun aynası olduğumuza göre ,toplumu temsil edecek her görüntü de olacaktır içimizde elbet.şimdi ben hakim-savcıların korkularına neden olan ve avukatlarla yaşanmış olaylardan örnekler versem tüm avukatlar kötü mü olacak? özel sohbetlerimde anlatırım ama, kamu önünde anlatıp genelleştirmem,çünkü böyle bir genelleme yapmak düşüncelerime ters düşer.neden birkaç kişinin yaptığı yanlış davranış nedeniyle bir meslek grubunu karalayayım... kantarın topuzuna vururken, iğne-çuvaldız meselesini de unutmayalım
saygılarımla.


sayın orhan:
bu dediklerinizde son derece haklısınız size katılıyorumm ve ben halen hukuk fakültesi öğrencisiyim ve idealim savcı olmak o umutlarla fakülteye geldim yoksa baska bölüme giderdim ama halen meklestaşlarımız bir kasa dometesin içindeki iki çürükten bahsediyor anlayabilmiş değilim şunu da unutmayalım o iki çürüp kesinlikle benim ideallerimde bir yanılma yapmışş degilim sadece nedenini merak ediyorum sizce hepimizin içinde birazcık sımarıklık duygusu yok mu??? ve şunu da eklemek isterim hakim ve savcı birçok tanıdığım yeri geldiğinde cocukla cocuk olabilen herkesin seviyesine düşüp yükselebilen bunları niye örnek teşkil etmiyoruzz..ve bence bir kralda varsa bu ülkede bu hukukcuların hepsidir..

BEN KRALİÇEYİM yukarıda yazılanların bi kısmını okuyabildim.Mesleğe girdiğimden beri avukatlar ve hakim savcılar arasında süregelip giden yersiz çekişmelerden farklı bisi bulamadım.İnsanları mesleklerine göre değil de görgülerine ve hümanizmi uygulayışlarına göre ;çabalayan ve çabalamayan insan olarak tasnif etmek lazım bence. Bunun ötesinde hakim savcı avukat ,iyi insan ,kötü insan vea isini iyi yapan ,kötü yapan gibi ayrımları kabul etmeksizin ben,hayatta gayret gösteren ve oturup bekleyen diye iki sınıf insan bilirim ve ister iyi olsun ister vaktinde kötülük etmis olsun ,en takdir edilecek insan sonunda başarılı olamasa dahi, yaptığı iş her ne olursa olsun, bağıra bağıra insanların saygınlığını zedelemeksizin çabaladığını gösterebilen ve hissettirebilendir.Kimi zaman da mesleğimizde, yapılan işin kalitesi göz ardı edilip yapılış uslubundaki gereksiz ayrıntılara takılıyor insanlar.Saygı göreceli bir kavramdır.Toplumdan topluma farklılıklar gösterdiği gibi aynı toplum içinde makansal farklılıklarda arz eder.Bizim toplumumuzda bu noktadaki yersiz takıntıların tarihten bugüne gelişmişlik ve uygarlıkta istikrar çizememiş olmamızın etkenlerinden olduğu kanaatindeyim.Konuyu dallandırıp budaklandırdım biraz belki lakin arkadaşlar! herkes işini iyi yapsa,herkes kendi evnin önünü temizlese, sadece bu kadarı ile bile sektörümüzde büyük gelismeler kaydedilebilir.naçizane saygılar..

savcılar ve hakimler bizim efendimiz mi
öncelikle mesleğe yeni başladığımdan bu yan savcı ve hakimlere efendim demek den oldukça rahatsızlık duyduğumu belirtmek istiyorum.KANIMCA bir bakıma savcı ve hakimlerin bir takım davranışlarına maruz kalmamızın önemli bir payı da biz avukatlar dan kaynaklanıyor çünkü eğer siz karşınızdaki insana kendi duruşunuzu ve onun görevini hatırlatılacak şekilde davranmak yerine ;onu yagının üç usurunun dışına çıkarıp;efendi yaparsanız o efendi avukatı hiçbirşey yerine koymayı kendine hak zanneder;ben tabi genelleme yapmak isytemiyorum ama hakimlerin ve savcıların çoğu avukatları gereksiz bir unsur olara görüyorlar ve duruşma esnasında farke etmişsiniz dir özellikle genç avukat iseniz sizi sıkıştırmaktan soru sorup sizi ezmekten hoşnut oluyorlar yada yaptığıznız bir savunma onlar için etkili olmuyor bir yerlerde bir yanlışlık yada kültür eksikliği var ama kim ne zaman nasıl düzeltir bilemiyorum.SAYGILAR bb6549

Sayın bb6549

Kimse kimsenin efendisi değil. Kolaylıkla tahmin edileceği gibi hitap olarak kullanılan ‘efendim’ sözcüğü bir nezaket ifadesidir. Ben efendim sözcüğünü stajımda İzmir Sulh Hukuk Hakimi merhum Erdoğdu Çalış'dan öğrendim. Erdoğdu Bey herkese her hitabında efendim derdi. Sayesinde o kadar beğendim ki bu sözcüğü resmi ilişkilerimde hep kullanır oldum.

Bence hukukçular birbirlerine asgari nezaket kurallarına göre davranmalı. Sokaktaki tanımadığımız insanlara ‘’efendim’’ diye hitap ediyorsak Adliye’de hukukçulara da böyle hitap etmek gerekir.

Bazıları kaba davranıyor diye ben herkesin hak ettiği nezaketimden vazgeçmem; ama kaba davranan hakime savcıya da artık ‘efendim’ demem. Çünkü nezaket gülümseme gibi içten gelir; yapmacıklı sözcükler sırıtma gibi söyleyenin ağzına sıvaşır.

Genellemelerle genele haksızlık etmiş oluruz. Geneli kaba insanların istilasına terk etmemeli. Hakim Erdoğdu Bey öyle yapmıyordu; örnek bir insandı.

Saygılarımla

"herkesin hak ettiği nezaketim"
Ve kalbime astım. Teşekkürler Üstadım

ilginç bir tartışma hakim ve savcılarla avukatlar arasında bu tartışmaların sonu gelmeyeceği kanaati oluştu bende. Bulunduğu meslekle bir sorunu olan mı var? Herkes kendi hareketiyle kendi karakterini yansıtır. Ayıp yapana aittir. ayıp mesleğe yapışmamalı. genelleme yapılmamalı. Biz Avukatlar da sanki kompleksliymişiz gibi bunları tartışmayalım artık. Biz mesleğimizden memnunuz. bunu da en iyi şekilde yaparız.itiraz edilmesi gereken yerde itiraz ederiz, kanun yoluna baş vurulması gereken yerde baş vururuz. Bize ayak uzatılmış gibi alıngan olmamak lazım. Dediğim gibi ayıp yapana aittir, biz niye kendimizi hırpalıyoruz.

76. numaralı mesaja katılıyorum. Bu tür tartışmalar bende ciddi biçimde bıkkınlık yaratmaya başladı. Bu nedenle:

1. Savcılık makamı gözden geçirilmeli ve bence kaldırılmalıdır.
2. Savcının yaptığı bir kısım işlerin Kamu avukatı olarak yetkilendirilecek avukatlar eliyle, bir kısım işlerin ise Sulh Yargıçları marifetiyle yapılması sağlanmalıdır.
3. Bu şekilde Savcının bir kısım işerini yapmakla görevlendirilecek Kamu Avukatları ile de tartışmaya girip, "sen, ben, o,bu, şu.." tartışması yapanların avukatlık yetkileri barolarca gözden geçirilmelidir.
4. Hakimlerin, "hakim"; Avukatların, "Avukat" olarak tanındığı bir sistem kurulmalıdır... Kamu avukatlarının savcı olmadığı ancak bir takım savcı yetkileri ile donatıldığı cümle aleme duyurulmalıdır...
5. Savcı yetkilerinin bir kısmını koruyan kamu avukatları ile birlikte tüm avukatlar ve yargıçlar da "Cumhuriyet" avukatı ve yargıcı olarak görevli olduklarını bileceklerdir...


Yeter siz de sıkılmadınız mı bu tür tartışmalardan...

Makama saygılı olmayı öğrenmeliyiz arkadaşlar!

sayın lale
Hakim ve savcıların duruşma sırasında çay ve siğara içmeleri asla kabul edilemez. Hatta cep telefonu ile konuşmaları da o kadar inciticidir. Böyle bir dvranışın varlığı halinde öncelikle o kişiler yaptıkları işin ciddiyetini kavramamışlardır. Evvel emirde kendilerine saygıları yoktur. Kendilerine saygı duymayan kişinin başkalarına saygı duyması beklenemez. Hakimlik ve savcılık makamlarında yer alan kişiler öncelikle kibar olmak zorundadırlar.Laubalilikten kaçınmak durumunundadırlar.Aksihalde halkın güvenini kazanamazlar. Devlete olan güveni zedelemişolurlar. Bu nedenle yargılamanın ciddiyetini kavramayan kişi o kürsüde olmamalıdır.Giyimi,kuşamı,traşı,uslubu,davranış biçimi itibariyle mesleğin onurunu korumalıdır Saygı duyulmayan kişinin düşüncesi de saygıya değerolamaz. Size katılıyorum

Birlikte çalıştığım bir hakim sabahları geç gelip akşamları erken çıkardı, adliyede duruşma salonu yerine kendi odasında duruşma yapardı. Duruşma esnasında sürekli sigara içer ve dumanını insanların yüzüne üflemekten geri kalmazdı. Bunu gören hiç bir avukat onun bu tutumuna dışardan tepki koyar ama asla yüzüne söylemezlerdi. Bende sigara içen biri olarak onun yanında boğulmadığıma ve kendisinden kurtulduğuma şükrediyorum. Ama beterin beteri varmış yeni geldiğim yerde bunuda bu yaşta öğrendim.

Değerli katılımcılar,

Forum 2003 yılında açılmış ve aslında forumda hemen 2 no.lu yanıtta da sayın H.Sancar Karaca, bilahare 3 sayfalık yanıtlar alarak senelerce gündemde kalacak olan konunun en güzel yanıtını, en başta vermiş.

Yakınmaların, tespitlerin ziyadesiyle yapıldığı ve konunun miadını doldurduğu düşüncesiyle, artık bu forumu yazışmaya kapatıyorum.

Hepimize saygı dolu adaletli günler diliyorum.

Saygılarımla...