Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Konumuz : Hukukçular Biz bizi konuşuruz! Konusu "hukukçular" olan ve diğer alanların konusu içine girmeyen sohbetlerimiz için.

Anket Sonucu: Evcil Hayvan Besliyor musunuz?
Evet 216 31,72%
Hayır 465 68,28%
Oy Verenler: 681. Bu ankette oy kullanamazsınız. (Anket no : 130)

Biz Hukukçular ve Evcil Hayvanlarımız

Yanıt
Old 24-12-2006, 14:00   #1
Admin

 
Varsayılan Biz Hukukçular ve Evcil Hayvanlarımız

"Hayvanları sevmeyen insanları sevemez" demişler.

İnsan ve toplum sevgisi üzerine kurulu bir bilim olan hukuk bilimiyle uğraşan bizlerin evcil hayvanlarla aramız nasıl acaba?

Evcil Hayvanımız var mı? Şimdi olmasa bile bir zamanlar var mıydı?
Eskiden de yoksa bile, ilerde olmasına yönelik planlarımız var mı?
Hangi hayvanları seviyoruz?
"Bağımsız, gururlu ve mağrur Kedi" mi, yoksa "Sadık ve yakın dost köpek mi" bize yakın?

Görüşlerimizi ve anılarımızı paylaşalım mı?
Old 24-12-2006, 14:29   #2
Kemal Yıldırım

 
Varsayılan

Sevdiğim hayvan çok fazla ama şimdiye kadar hiç evcil hayvan beslemedim.Bazen insanlara sevgimizi anlatamasak da (ya da anlamasalar da) bize yakın bir hayvan ona gösterdiğimiz sevgiyi her zaman anlar.Tabi kedi gibi nankör değüilse Şimdilik bir hayvan beslemiyorum ama ileride bir köpeğim olsun istiyorum (güzel bir köpek).
Old 24-12-2006, 14:45   #3
mehtapa99

 
Varsayılan

hayvanları seviyorum ama uzaktan.Besleyenleri takdir etmekle birlikte aynı evde bi hayvanla yaşamak benim mantığıma ters geliyor.belki bahçesi olan bi evde mümkün olabilir ama apartmanda beslemenin o hayvan için de eziyet olduğunu düşünüyorum. Ayrıca belli bir süre sonra daha fazla bakamayıp sokağa bırakmak ya da kendi haline terketmek de bi nevi eziyet . bari neye alıştılarsa bırakalım hep öyle yaşasınlar...
Old 24-12-2006, 14:52   #4
Armağan Konyalı

 
Varsayılan

Köpeğim olursa oturduğum apartman dairesinde köpeğin canı sıkılacağından; her gün en az bir saat gezdirilmesi gerekeceğinden; evde yalnız kalmaktan hoşlanmadığından köpek yerine, kedim var.

Koca koca yemyeşil gözlü, basık burunlu, beyaz uzun tüylü bir İran Kedisi. Adı Köpük.

Kedilerin köpekler kadar sevgi duymadıkları doğru ama bu bizim kedileri sevmemize engel değil. Sevgi karşılık beklenmeden duyulur. Karşılık beklenirse ona sevgi denmez, alış veriş denir.

.... Ben aslında bir fil istiyorum.

Saygılarımla
Old 24-12-2006, 16:15   #5
Av. Galip DAĞTEKİN

 
Varsayılan

Evde iki tane ufak ufak su kaplumbağalarım var.Gariplerin sesi soluğu çıkmıyor.Çok şekerler.Herkese tavsiye ederim besleyebilirsiniz haftalık suyunu değiştirdiğiniz sürece size zararları yoktur.Şimdide zaten iç güdüsel olarak kış uykusuna yattılar sürekli uyuma moduna geçtiler.Baharda ise uyanacaklar tekrardan; ara ara uyanıp etrafa mahmur gözlerle bakıyorlar ne var ne yok gibi tekrar uykuya dalıyorlar.Ama ilerde bahçeli bir evde oturmaya başlarsam ilk alacağım hayvan süs köpeği olacaktır.Sürekli köpeğimle gezmek isterim.O koşacak ben peşinde sürüklenecem vs. Saygılarımla...
Old 24-12-2006, 16:45   #6
Av. R. Onur ÇINAR

 
Varsayılan

her zaman hayvanlarla anlatıan anıları ya da görüşleri dikkatle okur ya da dinlerim. ama ne var ki ben bir metropol çocuğuyum, hayvanları hayvanat bahçelerinde gördüm. her pikniğe gittiğimizde mutlaka bi sokak köpeği bulur onla saatlerce oynardım.

amatör olarak paraşütçülükle ilgileniyorum, geçenlerde de bir yer eğitimi sırasında yanımıza arazide bi köpek takıldı... her ne yaptıysak da gitmedi, paraşüt kanadı için yırtıcı patileri çok büyük tehlike oluşturduğu için onu uzaklaştırmak zorundaydık ve bu asil görev bana verildi. hayvanla biraz(yaklaşık2 saat ) oynadıktan sonra sağ dizimde ince bir ağrı hissettim ve olduğum yere yığıldım. meğersem zaten menisküs olan dizimde bağ yırtıkları da oluşmuş... işin sonunda karabaş beni paraşütçülükten zorunlu emekli etti ama yine de severim onu... geçen hafta eski grubumu izlemeye gittim. karabaş beni hemen tanıdı, kıyafetimi giymediğimi anladı galiba ki, üzgün gözlerle uzun uzun süzdü beni dizimiin elverdiği müddetçe oynadım onunla...

beni çok sevdiğim paraşütçülükten malülen emekli etse de severim karabaşı
Old 24-12-2006, 17:01   #7
beccaria

 
Varsayılan

Aynı dili konuşmadığınız birini sevebilir, ona âşık olabilir misiniz? Oldunuz diyelim. Ne kadar sürdürebilirsiniz? Dostlarınız mesela, sizinle ortak bir dil paylaşan insanlardır. Hayvan sevmez biriyseniz eğer, onlarla iletişim kurmanın bir yolunu bulamazsınız, çünkü dilleriniz farklıdır. Sevgi sözcükleri asla bir mırıltıyla buluşamaz. Komşunuz, doktorunuz, politikacınız, gazete yazarınız ve hatta çocuğunuzla dahi anlaşamazsınız.
Old 24-12-2006, 17:32   #8
bozoli

 
Varsayılan bir ara bir oğuzum vardı

bir ara 2.5 sene boyunca öörenciyken erzurum cinsi bir oğuzum vardı. şaka bir yana her ne kadar o arkadaşın diğer adı hayvancık ise de bir ara bir kedim, muhabbet kuşu olmuştu. o muhabbet kuşununun anıları hala taze müebbet anıları olan bir muhabbet kuşum vardı yani....
Old 24-12-2006, 18:13   #9
Av.Duygu Işık Behrem

 
Varsayılan

Benim de Armağan Bey gibi bir İran kedim var. Hatta şu anda kucağımda uyuyor Benim oğlumun adı "Babuş", sarı-turuncu pamuktan bir çocuk!Hayatıma girdiği günden bu yana hayatım değişti!
Kediler, gerçekten farklı hayvanlar. Onlar sevgilerini farklı şekillerde belli etmeyi tercih ediyorlar. Her an sizinle birlikte olmak istemeyebilir zaten o sizle olmak istemiyorsa yanınıza gelmez; hatta ilgilenmez bile. Şöyle bir bakar ve kafasını çevirir. Ancak sizinle birlikte olmak istiyorsa bunun için muhteşem yollar bulabilir. Uyurken birden gözünüzü açtığınızda onu sizi izlerken bulabilir, hiç sormadan yastığınızın kenarına kıvrıldığını ve hatta patisini de kolunuza doladığını görebilir ya da size yaklaştıkça guruldamalarının arttığını duyabilirsiniz Bir kedi ile yaşamayan kedileri anlayamaz sanırım... Ben kedilerin o "mağrur ve gururlu" tavrını çok seviyorum!
Son olarak, hayvan sevgisi insana kesinlikle çok fazla şey katıyor.
Old 24-12-2006, 20:31   #10
Seyda

 
Varsayılan

Ben bir köpeğimin olmasını isterdim,onlara karşı inanılmaz bi yakınlık hissediyorum.Sokak köpeklerini bile seviyorum Ama maalesef apartman yaşantısı için uygun bir hayvan değil,bu nedenle ben uzaktan seviyorum köpekleri..İlerde kısmet olur da bahçeli ve müstakil bir evim olursa ilk işim büyük bir köpek almak olacak
Kuş veya balık gibi bir hayvan beslemeyi de düşündüm ama bağlanmak kötü oluyor çünkü bir şekilde çabuk ölüyorlar,sanki bir insan ölmüş gibi çok üzülüp kahroluyorum.Bir insana bağlanmak gibi hayvana bağlanmak korkusu da var bende sanırım
Old 24-12-2006, 22:34   #11
Av.Ergün Vardar

 
Acil Kedi

Bağımsız,gururlu ve mağrur kedimiz vardı.İlk çocuğumuz dünyaya gelince artık ona yeterince sevgimizi veremeyip,dostluğumuzu paylaşamayacağımızı anlayınca tabii ki onu dişarı atmadık,çocuğu da atmadık.Çaresiz değerli bir dostumuza evlatlık verdik bizim kediyi...Vefat edince de uygun bir yerde bir mezar yaptık hep birlkte...
Old 24-12-2006, 23:21   #12
Av.Ergün Vardar

 
Varsayılan Evcil

B arada konu kedi ve köpek ile sınırlı gibi dursa da,kaplumbağayı da evcil hayvan kabul edersek,otomobilimizle bir seyehat esnasında yolun karşı tarafına geçmek isteyen bir kaplumbağıyı aracmızı durdurup,aracın içine alıp onu da 2 ay evimizde misafir ettik,sonra bulduğumuz yolun karşı tarafında bıraktık,sebebi de yakınlarına kavuşur umuduydu....Ayrıca halem bir emstırımız(beyaz faremiz)var,çok temiz bir hayvan,onu çok seviyoruz...
Old 24-12-2006, 23:41   #13
Adli Tip

 
Varsayılan Aynı dili konuşabilenler bir anket yapsa...

Acaba doğada kendi halinde yaşayan hayvanlar mı daha mutlu yoksa dört duvar arasında "SAHİBNİN" ilgisini bekleyenler mi???
Bence hayvanı eve hapsetmek hatta kotu bir alışveriş... 3 öğün yemek verip senede bi kaç kez veterinere goturup hayatını satın almak.

Kedileriyle meşhur Cihangir'de otururken benim evimde de sevimli bir kedi vardı.
Ev arkadaşım getirmişti. Ona bağlanmaktan korudum hep kendimi, bile bile bir gun geleceği belli olan ayrılığa gebe kalmamak için.
Bizim kedimiz 24 saat evde durur,bizim bıraktığımız bir kase yemi yerdi,biz eve yatmaya yakın geldiğimizde biraz onla oyalanıp yatardık.
Cihangir'deki diğer kedileri ise yuzlerce insan severdi,onlarca farklı insan farklı farklı yemekle beslerlerdi onları...

Şimdi eski ev arkadaşımın ev arkadaşı o kedi,nam-ı diğer PIT
Old 25-12-2006, 00:00   #14
Kavaz

 
Varsayılan

Bu konu cok guzel bır konu Benım 1 tane kaplumbağam(hıdır), 1 tane kuşum(şahin),32 tane balığım(tek tek isimlerini yazmasam daha iyi,bir tane farem(dursun fikri sağlam) ve 11 yaşında terrier cinsi bir kızım var.(Adı prenses,evimizin prensesi )Prensesten oncekı zamanları hatırlamıyorum zaten.O yokken biz nasıl yapmışız bilmiyorum.Çünkü onun evimizde olmadığını bile düşünemiyorum.Çok seiyorum hemde inanılmaz çok.O ailemizin küçücüğü,prensesi,sımarığı,her şeyimiz işte...
Old 25-12-2006, 00:43   #15
Av. Şehper Ferda DEMİREL

 
Varsayılan

Alıntı:
Ayrıca halem bir emstırımız(beyaz faremiz)var

Sayın Kaan1,

Hamster olmasın. H'yi ciddiye almamışsınız

*

Benim de yakın geçmişte iki kızım oldu. Bir tane zaten vardı, onu da yanımıza aldık, adı benden önce konmuştu: İrma. Her geçen gün daha fazla bağlandığımız, her geçen gün bize daha fazla bağlandığını anladığımız, güzeller güzeli bir köpek.

İki de su kaplumbağamız var. Taşındığımız evde iki hafta onları unuttuktan sonra bugün alıp yeni evlerine yerleştirdik. Açılktan ölmemişlerdi, ölmeyeceklerini biliyorduk, su kaplumbağaları kış uykusuna yatıyorlar, biliyor muydunuz?

Yakın gelecekte de bir iran kedisi edinmeyi planlıyoruz. Şöyle bembeyaz ve en miskin olanından ama

Son olarak da evin kapısına bir tabela asmayı planlıyoruz: Hayvan dostlarımızı ziyaret saatleri 10.00-11.00 ve lütfen kabuklu yiyecek atmayınız gibi bir yazı olabilir.

Kızkardeşim yakın geçmişte (onda da bir adet muhabbet kuşu ve artık kara kaplumbağası büyüklüğüne ulaşmak üzere olan eni konu yaşlanmış bir su kaplumbağası var) hamsterını bana vermeye yeltendi ki, ama geçmişte bu tecrübeyi de yaşadığımdan sevimliliğine yenilmemeyi başardım

Daha evvel de dört ördek büyüttük, ya muhabbet kuşları..? Neyse, bizim liste uzun.

Saygılarımla...
Old 25-12-2006, 09:59   #16
Av.Duygu Keleş

 
Varsayılan

Bundan tam 3 yıl öncesine kadar değil hayvanları sevmek yanlarındab geçerken bile ağaçlara tırmanırcasına korkardım.Köpek gördüğümde boyumca duvarlardan tek bir hamlede atladığımı bilirim.Taa kiiiii Oscarı tanıyana kadar.Oscar benim oğlum.Pitbull cinsi bir köpek.Sakın korkmayın oscar çok iyi eğitilmiş bir komut köpeği ve komut almadan yemek dahi yemez ve övünmek gibi olmasın sanırım 30-40 komut biliyor.
Ancak şu saldırgan pitbullar ortaya çıkınca kendisi sınır dışı edildi.Şuanda 10-15 dönümlük bir arazinin sahibi ve biz ona "derebeyi oscar" diyoruz.Toprak ağası oldu benim oğlum
Onun dışında bir de pincher cinsi bir köpeğim daha oldu.Adı Tarçın dı.Çok akıllıydı kızım.2 günde oturup pati vermeyi öğrenmişti.Ama oda annemin gazabına uğradıİki günlüğüne gittiği ev gezmesinde çalındıBulamadık.
Şuan da bahçeli bir evde yaşıyoruz ve en kısa zamanda yeni bir dost sahibi olmak istiyorum.Artık annem de karışamaz sanırım
Old 25-12-2006, 10:08   #17
niles82

 
Varsayılan

hayvan sevmeyen insanda sevmez mantığına çok karşıyım. benim bir köpeğim var ve diyebiliyorumki hayvan sevmekten ziyade o hayvanın sorumluluğunu üstlenebilmek ayrı bir sorumluluk,sevgi ve özveri gerektiriyor..
hele onun sizi anladığını hissetmek.. o çok ayrı bir keyif.
alışmaya,sevmeye,yakınlaşmaya çalışın.pişman olmazsınız.
Old 25-12-2006, 11:18   #18
üye8180

 
Varsayılan

Ben çocukluğumdan beri bahçemizde hiç kedi eksik olmazdı. Küçük kediyle koyun koyuna yattığımı hatırlarım. O kedicik te ben kalkmadan çıkmazdı yataktan. Annem babam hayvansever olduğu için bizler de kaçınılmaz olarak hayvansever olduk. Şimdi de bahçeli bir evde oturuyorum. 7 8 kadar kedi her akşam yiyeceğini almak için bahçeye gelir. Hayatımın her döneminde nedendir bilinmez bir erkek kediye bağlılığım olmuştur. 3 4 yıl önce menekşe isimli erkek kedim bir gün gitti ve geri dönmedi. Onun sevgisini hala kalbimde taşıyorum. Arkasından günlerce ağladım ama nafile. Gelmedi menekşem. Şimdi sinbo isimli bir erkek kedim var. İnanır mısınız işten eve gelince karşılıyor beni. Yüzümü öpmeye sarılmaya çalışıyor. Öpücük veriyor resmen. Ben onu bir hayvan gibi değil bir arkadaş bir can yoldaşı gibi görüyorum. Tüylerini severken bütün sıkıntılarımı unutuyorum. Kedilerim benim arkadaşlarım.
Old 25-12-2006, 12:03   #19
Aybüke Kağan

 
Varsayılan

Lise yıllarımdan beri muhabbet kuşu besliyorum.Fakültedeyken ev arkadaşım Batı Trakyalıydı.O zaman dört yaşında bir muhabbet kuşum vardı.Sürekli omuzumda gezerdi.Balkona bile çıkardık beraber.Bir gün ev arkadaşımın küçük kardeşi geldi İskeçe'den. Birbirlerini çok sevdiler.Muhabbet kuşumu ona vermemi istedi.Kıramadım.Ne kadar zor olsa da Cumali'yi ona verdim.Cumali 'yi Sivas'ta eniştemle almıştık.Benimle Konya 'ya gelmişti.Sonunda Yunanistanlı oldu. Şimdi de bir muhabbet kuşum var.Ailem Sivas'ta ve tabiki müstakil evde oturdukları için iki tane Kangal köpeğimiz var.Hayvanları çok seviyorum.Türleri ne olursa olsun sevildiğini hisseden her hayvan sadık bir dost oluyor.Kangal köpeklerinin ağladığına bile şahit olmuştum.Bu dünya bize olduğu kadar onlara da ait ve onların da iyi şartlarda yaşama hakkı var.İnsani değerlere sahip her birey hayvan dostudur bence.
Old 25-12-2006, 12:46   #20
Meryem DUYUL ERDOĞAN

 
Varsayılan Merhabalar!

Küçüklüğümden beri hayvanları çok seviyorum. Niyeyse bilmiyorum ama kedileri daha çok seviyorum.Hatırlıyorum harçlığımla mahallemizde bulunan kedilere süt alır onları sütle beslerdim.nerde küçük bir yavru kedi görsem onu kucağıma alır severdim.Sevmekle kalmaz bir de eve alır gelirdim.Şimdi bir kızım var.Daha dört yaşında bütün hayvanları çok seviyor.Bu beni mutlu ediyor.Müstakil ve bahçeli olan DSİ lojmanlarında kalır iken Belediyenin aşıladığı daha önce evcil iken sokağa bırakılmış olan bir köpeği sahiplendik. ama eve almıyorduk. ismini kızım raki koydu.o köpekle öylesine bütünleşti ki şimdi yok çok üzüldüğünü gören babasıyla ben dedektif gibi köğeği çok aradık ve nihayetinde bulduk.Rahatsız olan lojman sakinlerinden biri belediyeyi arayarak götürmelerini istemiş belediye ise hayvan barınağına koymuş barınakta 2-3 ay kaldıktan sonra birileri alıp çiftliklerine götürmüş. Şimdi kimin aldığını ve adreslerini öğreneceğiz. Hayvan sevgisinin çocukların duygusal gelişimine katkısına inanıyorum.Hayvanları seven insanları da seviyor.Kızım kendiyle ve çevresiyle barışık mutlu bir çocuk. Şimdi ki taşındığımız evde kızım hayvan beslemek istiyor.Kızım daha küçük olduğu için sağlığını düşünerek izin vermiyoruz.Geçenlerde televizyonun karşısında oturarak bahçemizden topladığımız cevizleri yer iken kırdığımız cevizlerden bir tanesinin içinden kurt çıktı. Kızım sorunca " ceviz kurdu " dedim.kızım bana döndü " anne ne olursun bizim kurdumuz olsun besleyelim " demez mi? Tahmin edebileceğiniz gibi babasıyla çok güldük.Diğer yandan sevindim.kızımı tebrik ettim. Hayvan sevgisini aşılayabilmişim diye. görüşmek dileğiyle hoşça kalın...
Old 25-12-2006, 15:26   #21
evcara

 
Neşeli

ben de hayvanları cok seviyorum.. simdiye kadar once bir kedi, sonra 3 kus, sonra da cok cok cok fazla sayıda tavsan besledim (yaklasık 700 tane)
aslında hep bir kopegim olsun istemistim.. sonunda o da oldu ama annemin alerjisi herseyi bozdu maalesef..
simdiyse hicbir hayvan beslemiyorum.. klasik bi dusunce belki ama ben gercekten onların yeri geldiginde bircok insandan cok daha iyi dost olduklarını dusunuyorum..
imkanım olsa yine bir suru hayvan beslemek isterdim.. ama yurtta kalmak isi bozuyor
Old 25-12-2006, 15:48   #22
ISIL YILMAZ

 
Varsayılan

Hayvan sevmese de insan seven birçok tanıdığım var, bu tecrübe nedeniyle hayvan sevmeyen insan sevemez sözüne katılmıyorum.

Benim de bir kedim var, adı Pışık. Onu izlemek müthiş oluyor. Evde bir hayvan besleyenin canı hiç sıkılmaz, inanın.

Saygılar.
Old 25-12-2006, 16:01   #23
Av. Levent Kıray

 
Varsayılan İnsanlar ve Hayvanlar

Bulunduğumuz iş hanında tanrı misafiri olarak gelen köpek dostlarımıza bir köşede yatacak yer, yiyecek veriyoruz, soğuk geceler için kalın bir örtü bile verdik. Onlar da binaya bekçilik ediyorlar, bize olan sevgilerini belli ediyorlar. Doğal ihtiyaçlarını karşılayacak yerleri bile biliyorlar.

Ayrıca bence bu dünyada insanlar için en güvenilir dost köpeklerdir. Umuyoruz ki bir gün birbirimize güvenmeyi de başaracağız.
Saygılarımla.
Old 25-12-2006, 16:25   #24
marmarahukuk

 
Varsayılan

merhabalar. 11 yaşındayken küçük yeni doğmuş siyah bir köpeğim olmuştu.köpekleri çok severim bu nedenle köpeğime kimseyi dokundurtmuyor hatta beslenmesini bile ben yaptırıyordum biberonla süt veriyordum ona ancak bir gün biberonun memesi köpeğin midesine gitti ve köpekçik 2 gün içinde öldü ve ben o günden sonra tekrar köpek almadım. çünkü onun ölümü beni üzmüştü. bir gün kendime güvenirsem güzel bir köpek istiyorum.
Old 25-12-2006, 16:37   #25
lawyergirl

 
Varsayılan

Ben önceden kesinlikle karsıydım hayvan beslemeye daha dogrusu önyargılıydım fakat abim sayesinde bu ön yargımı atmıs oldum.3 ay önce almış oldugu köpege su an gözüm gibi bakıyorum.inanın bambaska bişey..en az bi insan kadar sefketli ve duygulu olduklarını hissediyorum.bence önyargısı olanlar fazla büyük konusmasınnn çünkü mükemmel bişey
Old 25-12-2006, 18:12   #26
Av.Elvan Akkaya

 
Varsayılan

kedileri de köpekleri de çok severim(daha çok köpekleri)
ama annem sağolsun hiç evde besleyemedim.
genelde karakolun köpekleri benim köpeğim olurdu(jandarma köpekleri)
balıklarım oldu öldüler
şimdi muhabbet kuşlarım var.
biri masmavi diğeri fosforlu sarı
zekeriya bey ve hüsniye hanım.
benim çocuklarım)))
Old 25-12-2006, 19:08   #27
beccaria

 
Varsayılan

Biri var, biliyor musunuz? Hep konuşur içimde. Ben de onunla… Ama belki konuşmaz da, ben öyle sanırım. Çok konuşan kişi ben de olabilirim pekâlâ. Dil’in gücünü hissettiğim ilk günden beri onunla diyalog halindeyiz. Gençlik yıllarımda buna bir ad verilir “mükâleme” veya ”Muakale” denirdi. Şimdi ne diyorlar bilmiyorum. Bir “iç ses”ten söz ediyorlar. Ben ise 'içseslilikten ve karşılıklı söyleşmeler sonucunda gerçekleşen dışın içselleşmesi ve iç’in yeniden dışsallaşması sürecinden söz ediyorum.

Düşünün bir kere. Lisanımız olmasaydı eğer, ne yapardık? Düşünce dilden akar. Tıpkı duygu gibi. Beyinde oluşan kavramları sözcüklere çevirir ve onları yaşam nehrinde bir yolculuğa çıkartırız. Dolayısıyla dil, zaman içinde güçlü bir donanım silahına dönüşür. Ek olarak, kişiler arasında köprüler oluşturur. Dil hem dışarıdaki “öteki” âlemle, hem de kendi iç dünyamızla konuşmayı sağlar. O ki, konuşurken farklı yöntemler kullanabilir. Yazar, çizer, renklere dönüşür, oynar; beynin kıvrımları arasında dolaşan kendi eş-ben’leri ile bir dansa tutuşur bazen. Bakarsınız şiir olur, felsefi kuyulara dalar; engin denizlere yelken açar; uçmayı ve araştırmayı dener. Kimi zaman arzu olur, tutku olur, hayali elbiseler giyer üstüne. Sanal âlemdeki yolculuk da bunlardan biridir kanımca.

Sonuç ise hiç değişmez. İster sanal veya gerçek dünya; isterse içlerimiz olsun, hepsinin yolları mutlaka dilde kesişir. Aslına bakarsanız dışarıda olup biten– günlük dert ve mecburiyetler dışında – bizleri fazlaca ilgilendirmez. Genellikle kendimizi dinler, kendimizle savaşır ve hatta pek itiraf etmesek de kendimizi severiz. O kendimiz ki, evrensel bir bütünün minik bir parçası ve onun iç aynamıza yansıyan yüzü değil midir zaten?

Hiç düşündünüz mü, bazı yazar, şair, düşünür ve sanat eserlerini neden diğerlerinden çok benimseriz diye? Sırf nitelikli oldukları için mi? Bu önerme doğru olsaydı eğer, niteliksiz bunca sanat eseri ve sanatçı asla prim yapamazdı. Bence seçtiklerimiz, bizlere en uygun dışavurum ve dışsallaşma yolunu bulanlardır. Onları öylesine severiz ki, kimi zaman adeta bir tutkuya dönüşürler. Uzak-yakın, sanal-gerçek, ölü veya diri olmaları fark etmez. Önemli olan tek şey, kullandıkları dilin iç’lerimizle kurduğu diyalog ve bunun sonucunda ektikleri tohumlarla “ben”lerimize yeni iletişim kanalları açıyor olmalarıdır. Demem o ki, esas olan birlikte yaşadığımız 'ben'lere ulaşmayı sağlayacak köprüler inşa etmeleridir. Biraz karmaşık gibi görünse de, dil ile duygu arasında bir bağ kurmaya ve aslında birbirinden farklı olan bu iki küme arasındaki ortak alanı işaret etmeye çalışıyorum...

Aynı dili konuşmadığınız birini sevebilir, ona âşık olabilir misiniz? Oldunuz diyelim. Ne kadar sürdürebilirsiniz? Dostlarınız mesela, sizinle ortak bir dil paylaşan insanlardır. Hayvan sevmez biriyseniz eğer, onlarla iletişim kurmanın bir yolunu bulamazsınız, çünkü dilleriniz farklıdır. Sevgi sözcükleri asla bir mırıltıyla buluşamaz. Komşunuz, doktorunuz, politikacınız, gazete yazarınız ve hatta çocuğunuzla dahi anlaşamazsınız.

Sözünü ettiğim köprülerin kurulması nasıl gerçekleşiyor o halde? Bu sorunun yanıtı seçime ilişkin kararlarda saklı. Karar verilmişse eğer, biraz da özveri gerekir tabii. Biz, bize benzeyenleri seçer ve severiz. Sevmek içinse ruh eşlerimizi arayıp buluruz. Sonuçta vazgeçilmezlerimiz olurlar. İçlerimiz onlara gülümser; zamanla dost ve hatta bazen âşık oluruz. Onlar için sivri taraflarımızı törpülemeye razıyızdır. Böylece yeni bir başkalaşım süreci başlar. Etkiler, etkilenir ve sonuçta pek de şikâyetçi olmadığımız değişimi kabulleniriz. Bir tür gelişmedir bu; temel araç ise yine dil olup, iki ayrı dilden hareketle aynı lisanı konuşmayı öğrenmektir.

Kısaca şunu demek istiyorum. Hem iç benlerimiz, hem de başkalarıyla konuşmayı ihmal etmemek lazım. Sanatın yolu da buradan geçer. Dilin hükümranlığını ilan ettiği topraklarda yaşayan bütün “ben”lerle konuşmaktan söz ediyorum. Birileri mutlaka bizleri dinleyecektir. Dilimizi dışa vuralım ki, dışsallaşsın. Dışarıdan aldıklarımızı ise dönüşüm çıkrıklarından geçirip içselleştirelim. Ancak böylece kendimize dünkünden daha geniş bir paylaşım alanı yaratmış oluruz.
Yazıyorsam eğer, içimdeki diğer benlerin benimle konuştuğunu düşündüğüm içindir. Onlar ki, “öteki” dünyadan bin bir özenle toplayıp biriktirdiklerim; seçtiklerim, sevip saydıklarım, özlediklerim; içimi dışsallaştırmama yardım ettikleri için içselleştirdiklerimdir… Kışları bahara dönüştüren gümrah bir yaşamın: sevgi, güven ve mutluluğa açılan kapının anahtarını taşırlar ceplerinde.
İnsanlar da tıpkı hayvanlar gibi koklaşa koklaşa, sevişe sevişe ama illa konuşa konuşa anlaşırlar. Hem kendileri, hem de ruh ve ten eşişleriyle… Bu konuşma sonucunda duygu verilmiş ve alınmışsa eğer, süreç tamamlanmıştır.
Gerisi teferruat! Muakale” ve “mükâleme”niz bol, dilleriniz güçlü olsun dostlar… Kalınız sağlıcakla.
Old 25-12-2006, 19:11   #28
cengiz öz

 
Mutlu

şu anda evde hayvan beslemiyorum ama küçükken köpeğin vardı ben nereye oda oraya gider sadık, sevecen, ve seni her zaman koruyan bir arkadaş gibi;
Old 25-12-2006, 20:15   #29
Av.Ergün Vardar

 
Mutsuz

[quote=Av.Şehper Ferda DEMİREL]Sayın Kaan1,

Hamster olmasın. H'yi ciddiye almamışsınız

Sayın Şehper Hanım,tamamen haklısınız.Kırk yıllık Hamsterı emstır yapıvermişim.Cehaletimden utanıyorun.Ne yapalım bu da H harfi yutulmuş emstır olsun,saygılarımla
Old 26-12-2006, 15:50   #30
oscar

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Uygar
Acaba doğada kendi halinde yaşayan hayvanlar mı daha mutlu yoksa dört duvar arasında "SAHİBNİN" ilgisini bekleyenler mi???
Bence hayvanı eve hapsetmek hatta kotu bir alışveriş... 3 öğün yemek verip senede bi kaç kez veterinere goturup hayatını satın almak.

Kedileriyle meşhur Cihangir'de otururken benim evimde de sevimli bir kedi vardı.
Ev arkadaşım getirmişti. Ona bağlanmaktan korudum hep kendimi, bile bile bir gun geleceği belli olan ayrılığa gebe kalmamak için.
Bizim kedimiz 24 saat evde durur,bizim bıraktığımız bir kase yemi yerdi,biz eve yatmaya yakın geldiğimizde biraz onla oyalanıp yatardık.
Cihangir'deki diğer kedileri ise yuzlerce insan severdi,onlarca farklı insan farklı farklı yemekle beslerlerdi onları...

Şimdi eski ev arkadaşımın ev arkadaşı o kedi,nam-ı diğer PIT
Sayın Uygar, evdeki mi yoksa sokaktakiler mi? diyorsunuz. Tabii ki evdekiler. Çünkü bu kadar hayvan sevmeyen bir toplumda sokakta o hayvanların yaşama şansı sizce ne kadar? Hiç.Hergün basında gördüğümüz gibi sokak hayvanlarını öldürüp atıyorlar. Ölmek mi yoksa hem sevgi görüp, karnını doyurup yaşamak mı ? Siz hangisini tercih edersiniz. Ben de onların özgürce dışarıda yaşamalarını, doymalarını, veteriner kontrollerinin yapılmasını ve BİRÇOK İNSAN... tarafından sevilmelerini çok istiyorum. Benim bir kedim bir de köpeğim var.Evimde besliyorum. Onlar için bir çocuğa yapılacak kadr fedakarlıkta bulunuyorum. Yaşam programımın içinde yer alıyorlar. Ayrıca sokaktaki bir çok hayvana yiyecek vermeye, aşılarını yaptırmaya en önemlisi HAYATTA KALMALRINI SAĞLAMAYA ÇALIŞIYORUM. En kültürlü dediğiniz bir sitede oturuyorum. Site bahçesi çok büyük, yeşillik okadar çok hayvana yer olmasına karşılık sevgisiz insanlar yüzünden 2 iki gün önce yavru kedimiz öldü.Hiç kimseye zarar vermedikleri ve apt. kazan dairesi ile kapısı uzak olduğu halde apt. da oturanlar kedi sevmedikleri için sürekli kedileri o sıcak yerden çıkarıp attıkları için öldü. Ben evde olmadığım için müdahale edemedim. Çok aramama rağmen bulamadım.Ertesi günü ölüsünü buldum. Şimdi söyleyin, her gün hayvanları zehirleyeceklerini veya çuvala koyup atacaklarını söyleyen sevgisiz insanlar mı onları sevecek? O nedenle zor olsa da yaşamaları için özgürlüklerini belli bir süre (bu sürenin kısa olmadığından eminim) daha kısıtlayarak evde olmalarını tercih etmeliyiz diye düşünüyorum. Anket sonucunu göz önüne alırsanız hayvan beslemeyen hukukçuların oranının yüksekliği karşısında şaşırmadım. Ama lütfen hepimiz birer sokak hayvanını alıp sahiplenelim ki yaşasınlar. Evde çocuk olması hayvan beslemeye kesinlikle engel değil. Aksine çocuğa koruyuculuk bile yapıyorlar. Yeterki hayvanları iyi huylu eğitelim. Zira siz ne verirseniz hayvan o eğitimi alır. Üstelik hiç bir hayvan insanlar gibi nankör değildir.Meslektaşımızın yazdığı gibi evde kedi beslemeyen bunun ne demek olduğunu anlıyamaz. Sokaktaki hayvanların yaşaması için herkes küçük bir katkıda bulunsun. diyorum. Saygılar.
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 
Konu Araçları Konu İçinde Arama
Konu İçinde Arama:

Detaylı Arama
Konuyu Değerlendirin
Konuyu Değerlendirin:

 
Forum Listesi


THS Sunucusu bu sayfayı 0,10689211 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.