Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

basın haberıne tazminat davası

Yanıt
Old 16-08-2007, 09:49   #1
onur lengerli

 
Varsayılan basın haberıne tazminat davası

gazetelerin haberlerınde geçen olaylarda eğer kişinin olayla ilgisi olmamasına rağmen ismi arananlar arasında geçmiş ise tazminat davası açılabilirmi? eğer bu isim kısaltmayla B.A şeklinde geçmişse ne gibi bir yol izlenebilir? saygılarımla...
Old 16-08-2007, 10:36   #2
Av.Hakkı Akkurt

 
Mesaj

Olayla ilsi olmamasına rağmen gazete aranana kişilerin listesinde ismi açık bir şekilde geçen kişi elbette manevi tazminat hatta maddi kaybı olduğunu ispatlamak şartıyla maddi tazminat davası da açabilir diye düşünüyorum.Ancak gazate haberinde isim açıkca belirtilmemiş,B.A harfleriyle başlayıp biten birçok ad ve soyadı bulunduğuna göre bu kişi gazete haberinde geçen kişiden kendinin kastedildiğini nasıl ispatlayacaktır.Gerçek dışı haberde kişilik hakları saldırıya uğrayan kşinin tazminat davası açması doğaldır.Ama bence sizin olayınızda isim açık bir şekilde belirtilmediğinden gazeteyi okuyan kişilerin B.A harflariyle belirtilen kişinin kim olduğunu bilmeleri mümkün olmadığından tazminat davası sonucu akım kalabilir diye düşünüyorum.Yoksa bu harflarle başlayıp biten binlerce ad ve soyadı vardır.Hakaret suçlarında da aynı değil midir.İsim belirtilmese bile o kişinin kastedildiği ispatlanmalıdır.saygılarımla
Old 16-08-2007, 10:49   #3
Av.Olcay Pehlivanlıoğlu

 
Varsayılan

Gazetede kişinin ismi B.A. şeklinde geçmiş ve kişinin kim olduğu bu haliyle anlaşılamıyorsa ortada kişilik haklarına bir saldırı söz konusu olmayacağı için manevi tazminat davası da yersiz olur.Fakat gazetede kişinin ismi kısaltma ile B.A. şeklinde yazılmış olmasına rağmen haberin içeriğinden ve bütününden kişinin kim olduğu objektif bir şekilde anlaşılabiliyorsa manevi tazminat davası açılabilir.Örneğin kişinin işyerinin adı yazılı ise,kişinin fotoğrafı var ise vs.

Saygılarımla
Old 16-08-2007, 15:52   #4
Sinerji Hukuk Yazılımları

 
Varsayılan

T.C. YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu

Esas: 2002/4-615
Karar: 2002/619
Karar Tarihi: 25.09.2002

ÖZET: Basının haber verme hakkı, gerçeklik, geçerlilik, güncellik, toplumsal ilgi, konu ile ifade arasında düşünsel bağlılık temel ilkelerine dayanmalıdır. Basın objektif sınırlar içinde kalmak suretiyle olay ve konu ile ilgili olan, görünen, bilinen herşeyi araştırıp olayları olduğu biçimi ile yayınlamalıdır. Buradaki gerçeklik somut gerçeklik olarak değil, o anda belirlenen ve var olan, orta düzeydeki kişilerce de yayının amacının anlaşılmasını ortaya koyacak bir gerçeklik, eş söyleyişle olayın haber yapıldığı andaki beliriş biçimine uygunluk şeklinde anlaşılmalıdır. Yayının ancak maddi gerçekliği saptandıktan sonra verilebileceği şeklindeki düşüncenin kabul edilmesi halinde, haber verme ve konuyu aydınlatma hakkının özü sınırlandırılmış olur. Zira maddi gerçeğin araştırılıp ortaya çıkarılması çok zaman alacak ve bu durumda haberin güncelliği de ortadan kalkacaktır. Önemli olan olayların doğması ve bunların kamuya aktarılmasıdır. Bu ilkeleri gözeten yayının Anayasa'ya, Basın Kanunu'na ve dolayısıyla hukuka uygun olduğu ve kişilik değerlerine saldırı teşkil etmeyeceği kabul edilmesi gereklidir.

(765 S. K. m. 163) (3713 S. K. m. 23) (5680 S. K. m. 1) (2709 S. K. m. 2, 129, 176) (818 S. K. m. 49) (4721 S. K. m. 24, 25)

Dava: Taraflar arasındaki manevi tazminat davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Kayseri Asliye 5. Hukuk Mahkemesince davanın reddine dair verilen 29.03.2000 gün ve 1999/485-2000/50 sayılı kararın incelenmesi Davacı vekilleri tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 4.Hukuk Dairesinin 06.11.2000 gün ve 6523-9694 sayılı ilamı ile; "Dava, yayın yolu ile kişilik haklarına saldırı nedeniyle dayalı manevi tazminat istemine ilişkindir.

Davacı, aydınlık dergisinin 30/5/1999 günlü nüshasında yayınlanan "isim isim Fethullahçılar" başlıklı yazıda Elazığ Polis Okuluna davacının yapılan tayininin Fethullahçı olması nedeniyle yapıldığını iddia edilerek kişilik haklarına saldırıda bulunulduğunu ileri sürmüştür.

Davalılardan yazar Hikmet Ç... vekili ise haberin gerçek olduğunu, belgelere dayandığını savunmuş ve davanın reddini istemiştir.

Mahkemece dava konusu haberin Ankara DGM Cumhuriyet Savcılığınca yapılan soruşturma nedeniyle yayınlandığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş olup hüküm davacı tarafından temyiz edilmiştir. Gerçekten de Ankara DGM Cumhuriyet Savcılığının 1992/256 Hazırlık ve 1992/137 Karar sayılı evrakında davacının ismi de Fethullahçı iddiasıyla soruşturulan sanıklar arasında ve soruşturma kaynağı Emniyet Genel Müdürlüğünün fezlekesinde yer almaktadır. Ne var ki, Emniyet Genel Müdürlüğünün fezlekesinde yer alan suçlama ile ilgili Ankara DGM Cumhuriyet Başsavcılığı 14/10/1992 tarihinde takipsizlik kararı vermiştir. Dava konusu yazıda takipsizlik kararından hiç söz edilmeksizin objektif habercilik kuralı çiğnenmiştir.

Bu durum davacının kişilik haklarına saldırı oluşturduğundan mahkemece uygun bir manevi tazminatın tahsiline karar verilmesi gerekirken isteğin tümden reddedilmiş olması bozmayı gerektirmiştir." gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

Karar: Dava, yayın yolu ile kişilik haklarına saldırıdan kaynaklanan manevi tazminat istemine ilişkindir.

Davacı vekili, Aydınlık dergisinin 30/5/1999 günlü nüshasında yayınlanan "İsim İsim Fethullahçılar" başlıklı yazıda müvekkilinin Elazığ Polis Okuluna yapılan tayininin Fethullahçı olması nedeniyle yapıldığı iddia edilerek, bugüne kadar hakkında hiçbir idari ve adli soruşturma geçirmediği halde mesleki geleceğinin engellendiği ve kişilik haklarına saldırıda bulunulduğu, Basın ve İlgili Yasaların ihlali ile müvekkilini manevi bakımdan üzüntü içinde bırakan ve geleceğini karartan bu saldırının ağırlığı nazara alınarak 500.000.000.TL manevi tazminatın davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak müvekkiline verilmesine, yayın tarihinden itibaren yasal faiz yürütülmesine karar verilmesini istemiştir.

Davalılardan yazar Hikmet Ç... vekili ise haberin gerçek ve belgelere dayalı olduğunu, kişilere yönelik olmadığını, devletin üst kademelerine sunulan belgelerle Fethullah Gülen ve cemaatinin devlet içine sızma çalışmaları konusunda halkın bilgilendirilmesi "ve kamuoyu oluşturulmasının amaçlandığını, basının yasal görevi sınırlarında kalındığını, başka yayınların aksine isimlerin rumuzlu yazılarak isimlerin değil, olayın ön plana çıkarıldığını, davacının kişilik haklarına saldırıda bulunulmadığını, davanın reddini savunmuştur.

Mahkeme; "....Dava konusu olayda davalı gazetenin, daha önce davacı hakkında Ankara Devlet Güvenlik Mahkemesi Cumhuriyet Savcılığının 1992/256-137 sayılı evrakında yapılan soruşturma nedeni ile aldığı bir haberi yayımlamıştır. Yayım sırasında davacının adını açık olarak belirtmeyerek baş harflerini yazmakla yetinmiştir. Ayrıca habere yorum da katmamıştır. Nitekim davacı tarafın gösterdiği şahitler duruşmada, gazetenin yayınladığı haberi davacıdan duyduklarını belirtmişlerdir. Ayrıca haber, yasal durumu açıkladığı gibi eleştiri sınırları içerisinde ve hukuka aykırı olmayan, basın görevi olan kamuoyuna haber verme niteliğinde kalmıştır. Dolayısı ile bu yayım sebebi ile davacının kişisel haklarına yapılmış bir saldırı yoktur. Gerekçesiyle davanın reddine karar vermiştir.

Davacı vekilinin temyizi üzerine Özel Daire ; ".....Emniyet Genel Müdürlüğünün fezlekesinde yer alan suçlama ile ilgili Ankara DGM Cumhuriyet Başsavcılığı 14/10/1992 tarihinde takipsizlik kararı vermiştir. Dava konusu yazıda takipsizlik kararından hiç söz edilmeksizin objektif habercilik kuralı çiğnenmiştir.

Bu durum davacının kişilik haklarına saldırı oluşturduğundan mahkemece uygun bir manevi tazminatın tahsiline karar verilmesi gerekirken isteğin tümden reddedilmiş olması bozmayı gerektirmiştir." Gerekçesiyle hükmün bozulmasına karar vermiştir.

Mahkemece önceki kararda direnilmiş, davanın reddine karar verilmiştir.

Uyuşmazlık; davaya konu davacının sadece isminin baş harflerine yer verilen yayında davacı hakkında verilen takipsizlik kararının içeriğinin yer almamasının davacının kişilik haklarına saldırı teşkil edip etmediği noktasındadır.

Davaya konu, aydınlık dergisinin 30/5/1999 günlü nüshasında yayınlanan "İsim İsim Fethullahçılar" başlıklı davalı Hikmet Çiçek imzasıyla yayınlanan haber/yazıda; "Aydınlık'ın haberi Emniyet içindeki savaşı açığa çıkardı..İsim İsim Fethullahçılar, Polis içindeki Fethullahçılar şimdi ülkücü oldu. Aydınlık'ın listesi ile Ankara Emniyetinin listesi farklı, rakibini alt etmek isteyen Fethullahçı diyor. Polis içindeki çıkar gruplarının Bizans'a hakim olma kavgası"

Kritik yer personel daire başkanlığı, Emniyet Genel Müdürlüğü Personel Daire Başkanlığında personelin % 95'inin Fethullah Cemaatine bağlı olduğu iddia ediliyor.." "Nerede Yuvalandılar".... "MGK.' ya sunuldu" "iki farklı liste" "sivil grup" "deşifre olan başka önemli göreve" Polisi eğiten Fethullahçılar...." başlıklarıyla "Personel Daire Başkanlığı, Fethullahçılar için önemli bir birim. Önemli birimlerden personel talebi geldiği zaman, "pasif görevde bulunan elemanların" atamaları hemen yapılıyor, 1996 yılında Elazığ Polis Okulu Genel Müdürlük'ten personel talebinde bulundu. Elazığ Emniyet Müdürlüğü kadrosunda bulunan Fethullahçı Başkomiserler M.Y., M.E., M.Ş.nin atamaları söz konusu okula yapıldı." Şeklindedir.

Bu haber/yazıya dayanak belgelerden birisi ise "Fethullah Hoca Cemaati Ve Emniyet Teşkilatı" başlıklı Cumhurbaşkanlığına sunulan rapor olup, anılan raporun son bölümünde davacının adı açıkça yer almaktadır. Yine haberde açıklanan olgular dosyada yer alan TSK ve MİT tarafından düzenlenen ve Milli Güvenlik Konseyi gündemine alınan raporlarda da ifade edilmiştir. Davacı Emniyet Amiri Kayseri Polis Okulu Müdürlüğü emrinde Personel Şube Müdürü vekili olarak görev yapmakta iken Bakanlık Makamının 20.09.1999 gün ve 77 sayılı onayları ile Kayseri Emniyet Müdürlüğü kadrosuna tayin edilmiş, 22.09.1999 tarihinden itibaren İnşaat Emlak Şube Müdür vekili olarak görev yapmaktadır.

Davacı hakkında Ankara Devlet Güvenlik Mahkemesi Cumhuriyet Başsavcılığınca diğer adı geçenlerle birlikte soruşturma başlatılmış ve 14.10.1992 gün ve 1992/256-137 sayılı" takipsizlik kararında; "Kişilerin dinsel amaç ve yasal sınırları içinde kalmak kaydıyla istedikleri faaliyette bulunmaları yasaların teminatı altındadır. Buna karşın yapılan çalışmalar devletin temel düzenini değiştirip mevcut sistemi dini esaslara uydurmak amacına yönelik olursa laikliğe aykırılık söz konusu olur. Bununla birlikte sanıklara atılı laikliğe aykırı olarak devletin içtimai veya iktisadi veya siyasi, hukuki temel nizamlarını kısmen de olsa dini esas ve inançlara uydurmak maksadıyla cemiyet tesisi teşkili suçu TCK.nun 163. maddesinde hükme bağlanmış iken bu madde 3713 sayılı Kanunun 23. maddesi ile yürürlükten kaldırılmış bulunmaktadır. Bu nedenle ortada suçta yoktur. Yukarıda açıklanan sebeplerle sanıklar hakkında atılı laikliğe aykırı olarak devletin içtimai veya iktisadi veya siyasi, hukuki temel nizamlarını kısmen de olsa dini esas ve inançlara uydurmak maksadıyla çalışmalarda bulunmak suçundan sanıklar hakkında takibata yer olmadığına" karar verilmiştir.

Öncelikle; Anayasanın 28. maddesindeki basının Özgür olduğu güvencesi ve bu ilkeyi güçlendiren 5680 sayılı Basın Yasasının 1. maddesindeki düzenleme üzerinde durulmasında yarar vardır. Bu düzenlemede basının özgürce yayın yapmasının güvence altına alındığı görülmektedir. Basına sağlanan bu güvencenin nedeni ise; toplumun sağlıklı, mutlu ve güven içinde yaşayabilmesidir. Bu da Kişilerin dünyada ve özellikle içinde yaşadığı toplumda meydana gelen ve toplumu ilgilendiren konularda bilgi sahibi olması ile olanaklıdır. Kısacası basın, olayları izleme, araştırma, değerlendirme, yayma ve böylece kişileri bilgilendirme, öğretme, aydınlatma, yönlendirme yetki ve sorumluluğuna sahiptir. Bunun içindir ki basının yayın yaparken, yaptığı yayından dolayı eyleminin hukuka aykırılık teşkil edip etmediğinin değerlendirme ölçütleri genel anlamda hukuka aykırılığa ilişkin ölçütlerden farklı ele alınmalıdır.

Ne var ki basının bu ayrılık taşıyan konumu ve özgürlüğü, tüm özgürlüklerde olduğu gibi sınırsız değildir. Bundan dolayıdır ki, basının bu özgürlüğü yayınlarında gerek Anayasanın Temel Hak ve Özgürlükler, bölümünde yer alan ve gerekse MK.nun 24 ve 25. maddelerinde ve özel yasalarda güvence altına alınmış bulunan kişilik haklarına saldırıda bulunmamak ve saygı göstermek, gibi ilkelerle sınırlıdır.

Diğer taraftan, basının özgürlüğü ile kişilerin, kişilik değerlerinin karşı karşıya geldiği, hukuk düzenince koruma altına alınan yararların birbirine karşı çatışma içinde bulunduğu durumda temel ölçüt kamu yararı olmalıdır. Başka bir anlatımla yayın salt toplumun yararı gözetilerek yapılmalıdır. Bu yayın yapılırken objektif sınırlar içinde kalınmalıdır.

Ayrıca basının haber verme hakkı, gerçeklik, geçerlilik, güncellik, toplumsal ilgi, konu ile ifade arasında düşünsel bağlılık temel ilkelerine dayanmalıdır. Basın objektif sınırlar içinde kalmak suretiyle olay ve konu ile ilgili olan, görünen, bilinen her şeyi araştırıp olayları olduğu biçimi ile yayınlamalıdır. Buradaki gerçeklik somut gerçeklik olarak değil, o anda belirlenen ve var olan, orta düzeydeki kişilerce de yayının amacının anlaşılmasını ortaya koyacak bir gerçeklik, eş söyleyişle olayın haber yapıldığı andaki beliriş biçimine uygunluk şeklinde anlaşılmalıdır. Yayının ancak maddi gerçekliği saptandıktan sonra verilebileceği şeklindeki düşüncenin kabul edilmesi halinde, haber verme ve konuyu aydınlatma hakkının özü sınırlandırılmış olur. Zira maddi gerçeğin araştırılıp ortaya çıkarılması çok zaman alacak ve bu durumda haberin güncelliği de ortadan kalkacaktır. Önemli olan olayların doğması ve bunların kamuya aktarılmasıdır. Bu ilkeleri gözeten yayının Anayasa'ya, Basın Kanunu'na ve dolayısıyla hukuka uygun olduğu ve kişilik değerlerine saldırı teşkil etmeyeceği kabul edilmelidir.

Hemen ifade etmekte yarar vardır ki, Türkiye Devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür, ilke olarak hiçbir devlet kendisini yıkma amacını taşıyan, bu tehlikeyi içeren faaliyetlere göz yumamaz ve devlet olma yetkisini aldığı kendisiyle bir bütün teşkil eden milleti de bu hassasiyete kaygısız kalamaz. Kamu yararının en yoğun biçimde ortaya çıktığı husus ulusal güvenliğin ve kamu düzeninin korunması, bu konuda ortaya çıkan tehlikelerin bertaraf edilmesi noktasındadır. Nitekim T.C. Anayasasının 2. maddesinde " Türkiye Cumhuriyetinin, toplumun huzuru, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan demokratik laik ve sosyal hukuk devleti olduğu" açıklanmış, başlangıçta ise "....hiçbir düşünce ve mülahazanın Türk Milli menfaatlerinin, Türk varlığının Devleti ve ülkesiyle bölünmezliği esasının, Türklüğün tarihi ve manevi değerlerinin, Atatürk milliyetçiliği, ilke ve inkılapları ve medeniyetçiliğinin karsısında korunma göremeyeceği ve laiklik ilkesinin gereği kutsal din duygularının devlet işleri ve politikaya kesinlikle karıştırılmayacağı; fikir, inanç ve kararıyla anlaşılmak, sözüne ve ruhuna bu yönde saygı ve mutlak sadakatle yorumlanıp uygulanmak üzere Türk milleti tarafından demokrasiye aşık Türk evlatlarının vatan ve millet S. sine emanet ve tevdii olunur." denilmiştir. Anayasamızın 176. maddesi gereğince başlangıç kısmı Anayasa metnine dahildir. Yine Anayasamızın 129. maddesi gereğince; Memurlar ve diğer kamu görevlileri, Anayasa ve kanunlara sadık kalarak faaliyette bulunmakla yükümlüdürler.

Açıklanan ilkeler ışığında davaya konu haber ele alındığında; haberin dayanağının resmi belgeler olduğu dosya kapsamı ile de sabittir. Burada üzerinde durulması gereken en önemli nokta haberin kişilere mi, bir vakıanın ortaya konulmasına mı yönelik olduğudur. Haberde; yayım tarihinde güncel olan ve davalı dışında başka gazete ve yazarlarca da gündeme getirilen, devletin üst kademelerinde de araştırma, görüşme, değerlendirme ve hatta soruşturma konusu yapılan, Fethullah Gülen cemaatinin çalışmaları, örgütlenmesi, bu cemaatin geleceğine ilişkin planları, devlet yapısı içine sızma ve örgütün amaçlarını yerine getirme çabaları üzerinde bir vakıa olarak durulmuştur. Bu konuda düzenlenen, yargı organlarınca ve ilgili idari birimlerce soruşturma konusu yapılan, rapor ve belgeler haberde yorumsuz olarak gösterilmiştir. Haberin tümü irdelendiğinde amaç kişilerin ön plana çıkarılması değil, açıklanan bu vakıaların ortaya konulmasıdır. Kısacası adı geçen cemaatin devlet içinde yapılanma çalışmalarından halkın bilgilendirilmesidir. Yine aynı haber içeriğinden Emniyet Teşkilatı içinde "Fethullahçı" olarak adlandırılan polisler konusunda ayrı ayrı listeler ortaya çıktığı bunun da birbirini yıpratma amaçlı olduğu da vurgulanmış, Devlet Güvenlik Mahkemesi Savcılığınca bu konunun da araştırıldığı haber konusu yapılmıştır. Memurlar ve diğer kamu görevlileri, Anayasa ve kanunlara sadık kalarak faaliyette bulunmakla yükümlü olduklarına göre bunun dışına çıkan herhangi bir şüpheli davranışlarının dahi kamuyu ilgilendirdiği, haber konusu yanılmasının basının hakkı hatta görevi olduğu açıktır.

Nitekim dosyada örnekleri bulunan diğer gazetelerde de aynı tarihlerde hatta bu haber/yazının yayımından önce aynı konular haber olarak yer almış, isimler açıkça yayımlanmıştır. Fetullah Gülen ve cemaatinin çalışmalarının, devlet kurumlarının dikkat ve ilgi odağı olduğu, devlet içinde kadrolaşma konusunun tartışıldığı bir ortama tesadüf eden davaya konu haber/yazı, yine bu tartışmalar paralelinde olup davalıların ve özellikle yazarın amacı, devlet kurumlarına sızmayı, oralardaki kadrolaşmayı göstermeye yöneliktir. Böyle bir iddia, çalışmaların siyasal sürecini açığa çıkarma isteğini taşımaktadır. Zira bu nokta ön plana çıkarılmış, sadece bunu güçlendirme amacıyla isimlere açıkça değil, baş harfleri ile yer verilmiştir. Nitekim davacı tarafın gösterdiği şahitler de duruşmada,gazetenin yayınladığı haberi davacıdan duyduklarını, kendisi olduğunu onun söylediğini, ifade etmişlerdir.

Dolayısıyla tek tek kişilerin hedeflenmediği anlaşıldığına ve tüm iddialar belgelere dayandırıldığına göre, sırf takipsizlik kararının haber/yazı da yaramaması somut olay açısından önem arz etmez. Kaldı ki, takipsizlik kararı eylemi yok saymamakta, Türk Ceza Kanununun 163. maddesi yürürlükten kalktığından suç oluşturmadığını belirtmektedir. Takipsizlik kararının bu içeriği ise, olayın varlığını ortaya çıkarma amaçlı haberin etkisini, azaltacak ya da çoğaltacak mahiyette değildir. Şu durumda objektif habercilik kuralının çiğnendiğinden ve davacının kişilik haklarına saldırının varlığından söz edilemez.

Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, yukarıda açıklanan gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, usul ve yasaya uygun bulunan direnme kararının onanması gerekir.

Sonuç: Davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile, direnme kararının yukarıda açıklanan nedenlerle ONANMASINA, gerekli temyiz ilam harcı peşin alınmış olduğundan başkaca harç alınmasına mahal olmadığına, 25.09.2002 gününde oyçokluğu ile karar verildi.

Sinerji Mevzuat ve İçtihat Programları
**************************************

Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 
Konu Araçları Konu İçinde Arama
Konu İçinde Arama:

Detaylı Arama
Konuyu Değerlendirin
Konuyu Değerlendirin:

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
zamanaşımı ve tazminat davası mustafaaladag Meslektaşların Soruları 9 12-11-2006 23:52
alacak ve tazminat davası alikemal Hukuk Soruları Arşivi 3 11-07-2006 01:23
Tazminat Davası... ZİLİF Hukuk Soruları Arşivi 5 25-08-2004 17:01
Tazminat Davası ayse Hukuk Soruları Arşivi 1 27-02-2002 17:35


THS Sunucusu bu sayfayı 0,04574203 saniyede 16 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.