Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

Davacıya yasal danışman atanması önceki dava açma süresini keser mi?

Yanıt
Old 13-12-2010, 12:09   #1
ATARAS

 
Varsayılan Davacıya yasal danışman atanması önceki dava açma süresini keser mi?

Değerli Meslektaşlarım,

Davacı, hak düşürücü süre içinde açması gereken bir davayı süresi açinde açmamış. Bunun yerine yakınları tarafından vasi tayini davası açılmış. Mahkeme, süreler geçtikten sonra yasal danışman atanmasına karar vermiş. Ancak, dava açma süresi içinde kısıtlı olduğuna ilişkin bir rapor ve karar yok. Davacı, bu karara dayanarak yasal danışmanın muvafakatı ile verilen vekaletnameyle dava açmış. Hak düşürücü süre geçtikten sonra açılan böyle bir dava dinlenir mi? Hak düşürücü süre içinde dava açılmamasının nedeni olarak, o süre içinde vasi tayini davası açılması gösterilebilir mi? Vasi tayini davası açılması hak düşürücü süreyi keser mi yada uzatır mı? Görüşlerinizi paylaşırsanız çok memnun olurum. İyi çalışmalar...
Old 13-12-2010, 23:59   #2
BALDIRAN

 
Varsayılan

tamamen yorum yapıyorum. dava açma hakkının kullanılabilmesi için, kişinin, fiil ehliyetine sahip olması gerekir. Eğer, fiil ehliyetine sahip değilse(velisi-vasisisi yoksa), o kişi için dava açma süresi başlamaz.Bu itibarla, kendisine yasal danışman atanması demek, sınırlı ehliyetli olduğunun göstergesidir ve süre onun için geçmemiş kabul edilebilir. saygılar
Old 14-12-2010, 10:41   #3
ATARAS

 
Varsayılan

Sayın Meslektaşım,

Katkınız için teşekkür ederim. Yargıtay 18. Hukuk Dairesinin 1998/15850E-1999/1827K. sayılı kararında; "..kendilerine kanuni müşavir tayin edilen kişilerin kanuni müşavir tayin edilmeden önce bir davayı açmaları süreye bağlanmışsa bu kişilerin süresi içinde davalarını açmaları gerektiği, kanuni müşavir atanmasının ancak atama tarihinden sonra hüküm ifade edeceği, bu tarihten önce bu kişilerin medeni hakları kullanma ehliyetine ve dava ahliyetine sahip olduğu, bu kişilere kanuni müşavir tayin edilmesinin kendilerine yeni bir süre hakkı bahşetmeyeceği" belirtilmiş. Yani, kanuni müşavir atama kararında ve bu karara dayanak olan Adli Tıp Raporunda, YILLARDIR KANUNİ MÜŞAVİRE YADA VASİYE İHTİYACI OLDUĞU KONUSUNDA BİR TESPİT YOKSA, önceki işlemler geçerli kabul edilmiş... Saygılarımla
Old 15-12-2010, 00:02   #4
ATARAS

 
Varsayılan

Bu konuda görüşü, deneyimi ve bilgisi olan başka meslektaşım yok mu? Yorum ve görüşlerinize çok ihtiyacım var... İyi çalışmalar.
Old 15-12-2010, 00:08   #5
BALDIRAN

 
Varsayılan

Keşke yardımcı olabilsem ama ben sürenin uzayabileceğini, her somut olayın kendi özelliklerine göre değerlendirilmesi gerktiğini düşünüyorum. Saygılar.
Old 15-12-2010, 16:34   #6
Av.Nevra Öksüz

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan ATARAS
Değerli Meslektaşlarım,

Davacı, hak düşürücü süre içinde açması gereken bir davayı süresi açinde açmamış. Bunun yerine yakınları tarafından vasi tayini davası açılmış. Mahkeme, süreler geçtikten sonra yasal danışman atanmasına karar vermiş. Ancak, dava açma süresi içinde kısıtlı olduğuna ilişkin bir rapor ve karar yok. Davacı, bu karara dayanarak yasal danışmanın muvafakatı ile verilen vekaletnameyle dava açmış. Hak düşürücü süre geçtikten sonra açılan böyle bir dava dinlenir mi? Hak düşürücü süre içinde dava açılmamasının nedeni olarak, o süre içinde vasi tayini davası açılması gösterilebilir mi? Vasi tayini davası açılması hak düşürücü süreyi keser mi yada uzatır mı? Görüşlerinizi paylaşırsanız çok memnun olurum. İyi çalışmalar...

Sayın ATARAS,

Bu soru sanırım:
http://www.turkhukuksitesi.com/showthread.php?t=50429

buradaki konunuza ait ; bir gelişme mi oldu (diye merak ettim )

Saygılar...
Old 15-12-2010, 16:46   #7
ATARAS

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Nevra Öksüz
Sayın ATARAS,

Bu soru sanırım:
http://www.turkhukuksitesi.com/showthread.php?t=50429

buradaki konunuza ait ; bir gelişme mi oldu (diye merak ettim )

Saygılar...

Sayın Meslektaşım,

Yargıtay söz konusu kararı onadı. Ben hala mahkeme kararının (ve dolayısıyla Yargıtay kararının) eksik incelemeye dayalı yanlış bir karar olduğu kanaatindeyim. Yargıtay 18. HD. nin bahsettiğim kararı birebir benim olayıma uyuyor. 1. HD. nin benzer konudaki kararlarını da buldum. Yasal danışman atama işleminin satışı geçersiz kılmadığı, ATAMAYA İLİŞKİN MAHKEME KARARINDAN ÖNCEKİ İŞLEMLERİ SAKATLAMADIĞI BELİRTİLİYOR. Karar düzeltme yoluna gideceğim için, meslektaşlarımın bilgi ve görüşlerine başvurmak istedim. İlginiz ve dikkatiniz için teşekkürler.
Old 16-12-2010, 01:03   #8
Av.Nevra Öksüz

 
Varsayılan

Est. sayın meslektaşım

Alıntı:
Yazan ATARAS
Sayın Meslektaşım,

Yargıtay söz konusu kararı onadı. Ben hala mahkeme kararının (ve dolayısıyla Yargıtay kararının) eksik incelemeye dayalı yanlış bir karar olduğu kanaatindeyim. Yargıtay 18. HD. nin bahsettiğim kararı birebir benim olayıma uyuyor. 1. HD. nin benzer konudaki kararlarını da buldum. Yasal danışman atama işleminin satışı geçersiz kılmadığı, ATAMAYA İLİŞKİN MAHKEME KARARINDAN ÖNCEKİ İŞLEMLERİ SAKATLAMADIĞI BELİRTİLİYOR. Karar düzeltme yoluna gideceğim için, meslektaşlarımın bilgi ve görüşlerine başvurmak istedim. İlginiz ve dikkatiniz için teşekkürler.

Alıntı:
Yazan ATARAS
Hak düşürücü süre geçtikten sonra açılan böyle bir dava dinlenir mi? Hak düşürücü süre içinde dava açılmamasının nedeni olarak, o süre içinde vasi tayini davası açılması gösterilebilir mi? Vasi tayini davası açılması hak düşürücü süreyi keser mi ya da uzatır mı?

Farklı konular Verdiğim linkte de bir açıklama yapmaya çalışmıştım

Sayın ATARAS, sizin için bir sakıncası yoksa Yargıtayca onanan Yerel Mahkeme kararını aktarırsanız; meslektaşlarımızca daha doğru ve isabetli değerlendirmeler yapılabilecektir (diye düşünüyorum )

Saygılar...
Old 16-12-2010, 11:14   #9
ATARAS

 
Varsayılan

Sayın Meslektaşım,

Yargıtay 18. HD. Kararını sunuyorum:


T.C.
YARGITAY
Onsekizinci Hukuk Dairesi
Esas No
: 1998/14580

Karar No
: 1999/1827

Tarih
: 22.2.1999



  • MÜŞAVİR ATANMASI ( Süreleri Uzatmaması )
  • KAMULAŞTIRMA BEDELİNİN ARTIRILMASI ( Müşavir Atanmasının Dava Açma Süresini Uzatmaması )
  • HAK DÜŞÜRÜCÜ SÜRE ( Müşavir Atanmasının Süreyi Uzatmaması )



ÖZET :
Dava ehliyeti yönünden herhangi bir mahrumiyeti olmayan davacıyayapılan tebligattan itibaren 30 günlük hak düşürücü süre içerisindeaçılmayan davanın süre yönünden reddi gerekir. Hak düşürücü süre geçtiktensonra davacıya müşavir atanmış olması esas alınarak, dava süresinde kabuledilemez.
DAVA :
Dava dilekçesinde kamulaştırma bedelinin arttırılması ile faiz ve masrafların davalıtaraftan tahsili istenilmiştir. Mahkemece davanın kısmen kabulü cihetine gidilmiş, hükümdavalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlarokunup gereği düşünüldü:
KARAR :
Davaya konu taşınmazla ilgili kamulaştırma evrakı,16.8.1996 tarihinde tapu malikiHüseyin'in bizzat kendisine noter aracılığı ile usulüne uygun bir şekilde tebliğedilmiştir.
Kamulaştırma bedelinin arttırılmasına ilişkin dava, malik Hüseyin tarafından bizzatverilen, İzmir 7. Noterliğinin 11 Ekim 1996 tarih ve 41174 sayılı işlemi ile düzenlenmişgenel vekaletnameye istinaden Kamulaştırma Kanunun 14. maddesinde öngörülen ve tebliğlebaşlayan 30 günlük hak düşürücü süre geçtikten sonra 14 Ekim 1996 tarihinde kayda alınandilekçe ile İzmir Barosu'na kayıtlı avukatlar Erdoğan, Kıvanç ve Aytül'ün ortakdilekçeleri ile tek imza altında açılmıştır.
Dava dilekçesinde,90 yaşında olan davacının haklarının korunması bakımından kanunimüşavire ihtiyacı olan birisi olduğu ve nitekim bu nedenle, mahkeme kararıyla kendisinemüşavir atandığı ve gelen tebligatın mahiyetini anlamayacak durumda olan davacınınAmerika'dan gelen kızı tarafından tebligattan haberdar olunup, müşavir atanmasınınistenildiği ve müşavirin de onayı ile bu davanın açıldığı belirtilmiştir.
Bu dava dosyası içerisinde bulunan İzmir 4. Sulh Hukuk Mahkemesi'ne ait 1996/1551sayılı dava dosyasından, Zeynep vekillerinin verdiği 11.9.1996 tarihli dilekçe ileHüseyin'in hacir altına alınması ve kendisine vasi tayin edilmesi istenmiş iken mahkemece,adı geçenin hacrine kafi sebep bulunmadığından, doktor raporuna istinaden kendisineNezihi'nin, Türk Medeni Kanununun 379. maddesinin ilk fıkrasında sayılan işlerde reyialınmak üzere müşavir tayinine 7.10.1996 tarihinde karar verildiği anlaşılmaktadır.
Mahkemece, davacıya haklarının korunması bakımından rey müşaviri atanmış olmasının esasalınarak dava süresinde kabul edilerek, davanın esası hakkında hüküm kurulmuştur.
Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 38. maddesi delaleti ile Türk Medeni Kanununun 9 veizleyen maddeleri hükümlerine göre, mümeyyiz olmayan küçükler ile akıl hastalığı, akılzayıflığı ve benzeri nedenlerle mahcur olanlar, temyiz kudretinden mahrum ve dolayısıylamedeni hakları kullanma ehliyeti ve bu arada dava ehliyetleri yoktur, başka bir deyişlebunlar tam ehliyetsiz kişilerdir. Bunlarla ilgili davalar kanuni mümessilleri tarafındanaçılır. Bunların tasarrufları, hukuken bir hüküm ifade etmez. Bunlara yapılan tebligatlargeçersizdir. Hakkında hacir altına alınma kararı verilmesini haklı kılan kafi bir sebepbulunmayan reşitler ise temyiz kudretine sahip, medeni hakları kullanma ehliyeti vedolayısıyla dava ehliyeti mevcut kişilerdir. Bu durumda olanların haklarını korumada,aczleri bulunması halinde dahi medeni hakları kullanma ehliyetleri mevcut bulunduğundan,yaptıkları tasarruflar ve işler, bu arada kendilerine usulen yapılan tebligatlargeçerlidir. Dava haklarını bizzat veya vekilleri aracılığıyla kullanırlar. Dava açılmasıbir süreye tabi ise, bu süre içerisince davalarını açmaları gerekir. Bu durumda olanların,mevcut olan medeni haklarını kullanma ehliyetleri Türk Medeni Kanununun 379. maddesi hükmüuyarınca, kısmen mahrum edilmesinin menfaati iktizasından bulunarak kendilerine mahkemecebir müşavir atanmış olması, kararın verildiği tarihten itibaren hüküm ifade eder. Böylebir karar bunların daha önceki tasarruf ve işlemlerini geçersiz kılmadığı gibi kanunenbelli bir sürede kullanmaları gereken hakları yönünden yeni bir süre hakkı vermez.
Açıklanan nedenlerle, dava ehliyeti yönünden herhangi bir mahrumiyeti olmayan davacıHüseyin'in kendisine usulen yapılan tebligattan itibaren 30 günlük hak düşürücü süreiçerisinde davasını açmamış olması nedeniyle, kamu düzeni ile de ilgili bulunan bu husustamahkemece davanın süre yönünden reddine karar verilmesi gerekirken, hak düşürücü süregeçtikten sonra davacıya müşavir atanmış olmasını esas alarak davanın süresinde kabuledilerek, esası hakkında hüküm kurulmuş olması doğru görülmemiştir.
Bu itibarla; yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hükümtesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmünHUMK.nun 428. maddesi gereğince ( BOZULMASINA ), temyiz peşin harcının istek halinde temyizedene iadesine,22.2.1999 gününde oybirliğiyle karar verildi.
Old 18-12-2010, 00:37   #10
ATARAS

 
Varsayılan

Sayın Meslektaşlarım,

Yukarıdaki Yargıtay kararına göre; kişiye yasal danışman atanması, atama tarihinden önce işleyen hak düşürücü süreyi durdurmuyor. Kendilerine yasal danışman atanan kişilerin bir davayı açmaları hak düşürücü süreye bağlanmışsa, bu süre içinde davalarını açmaları gerekiyor. Yargıtayın pek çok kararında, satış işlemi danışman atanmasından önce gerçekleştiği takdirde, "bu kişiye danışman atanmış, bu kişinin satış tarihinde otomatikman ehliyetsiz olması asıldır" denilmiyor. Danışman atanmasının ancak atama tarihinden sonraki işlemler için hüküm ifade edeceği belirtiliyor. Örneğin, "satış işlemi kanuni müşavir tayininden önce gerçekleştiği için bir sakatlık olmadığı" belirtiliyor. Ehliyetsizlik sebebiyle iptal isteniyorsa, satış tarihinde ehliyetin olup olmadığı konusunda Adli Tıp raporu isteniyor. ÖYLEYSE, KENDİSİNE YASAL DANIŞMAN ATANAN KİŞİLER İÇİN İŞLEYEN HAK DÜŞÜRÜCÜ SÜRENİN OTAMATİKMAN DURMASI SÖZ KONUSU DEĞİL. HAK DÜŞÜRÜCÜ SÜRENİN İŞLEDİĞİ DÖNEMDE KİŞİNİN HUKUKİ EHLİYETİ ORTADAN KALKMIŞSSA VE BUNA İLİŞKİN RAPOR VARSA O TAKDİRDE SÜRENİN İŞLEMEYECEĞİ SÖYLENEBİLİR. Bizim davamızda böyle bir rapor yok... Öyleyse hak düşürücü sürenin işlemiş olması gerekir.. diye düşünüyorum. Görüşlerinizi paylaşırsanız memnun olurum... iyi çalışmalar..
Old 19-12-2010, 01:09   #11
ATARAS

 
Varsayılan

Sayın Meslektaşlarım,

TMK 429. madde gereği kendisine kanuni müşavir tayin edilen kişilerin bir dava açmak istemeleri halinde, yasal danışman bu davaya ne şekilde izin-muvafakat verebilir? Bu şahsın avukata verdiği vekaletnamede "vekalet verilmesine muvafakat etmek şeklindeki" danışman imzası, dava açmasına muvafakat etmek anlamına gelir mi? Ayrıca, danışman atanan kişilerin atama kararından önceki dönemdeki tasarruf ve işlemleri geçerli midir? 18. Hukuk Dairesinin yukarıdaki kararının aksine bir Yargıtay kararı var mı? Yargıtayın hak düşürücü süre konusunda SINIRLI EHLİYETLİLERLE ilgili uygulaması, 18. Hukuk Dairesinin yukarıdaki kararı doğrultusunda mı? Aksi bir kararı var mı? teşekkürler..
Old 19-12-2010, 01:53   #12
Av.Nevra Öksüz

 
Varsayılan

Bilgi: Kişilere, akılsal gelişim, anlama yetersizliği, tecrübesizlik ve irade zayıflığı gibi nedenlerle “yasal danışman” atanır. Bu sebepler, kişinin hacir altına alınmasını gerektirecek kadar ciddi ve ağır değildir.Yine de yasa, bu kişileri –özellikle ekonomik açıdan- korumak istemektedir. Kendilerine “yasal danışman” atanan kişiler, kural olarak tüm işlemleri yapabilirler; hukuki işlem ehliyetleri, tam ehliyetli kişiler gibidir; tam ehliyetlilerden farklı olarak yasada belirtilen (sizin de belirttiğiniz gibi 4721 S.K. m.429) işlemleri yapabilmek için “yasal danışman”larının oyunu almak veya onların işleme katılmasını sağlamak zorundadırlar; aksi takdirde işlem geçersizdir. Bu geçersizlik tek taraflı bağlamazlık niteliğinde olduğundan “yasal danışman”ın icazeti ile işleme geçerlik kazandırmak mümkündür.

Sayın ATARAS,

Anladığım kadarıyla yerel mahkeme kararını yazmak istemiyorsunuz .

Bakalım, yukarıdaki Yargıtay kararına konu somut olayda ne olmuş?

Taşınmaz maliki= Hüseyin (H)

H’nin kamulaştırma evrakını tebellüğ tarihi= 16.08.1996
Dava ikamesi için yasadaki hak düşürücü sürenin son günü=15.09.1996 (belirlenen süre başlangıcı=tebliğ)

Vasi Atanmasına dair davanın ikame tarihi= 11.09.1996
H’ye “yasal danışman” atanması tarihi = 07.10.1996 (“Türk Medeni Kanununun 379. maddesi hükmü uyarınca, kısmen mahrum edilmesinin menfaati iktizasından bulunarak kendilerine mahkemece bir müşavir atanmış olması, kararın verildiği tarihten itibaren hüküm ifade eder.”)

Kamulaştırma bedelinin arttırılması davası ikame tarihi=14.10.1996


Şimdi BK m.31/1’i göz önünde bulundurarak: “Hata veya hile ile haleldar olan yahut ikrah ile yapılan akit ile mülzem olmayan taraf bu akdi ifa etmemek hakkındaki kararını diğer tarafa beyan yahut verdiği şeyi istirdat etmeksizin bir seneyi geçirir ise, akde icazet verilmiş nazariyle bakılır. Bu mehil, hata veya hilenin anlaşıldığı veya korkunun zail olduğu tarihten itibaren cereyan eder.


Somut olayınızın hileye dayandığını da göz önünde bulundurarak (gerekli bilgileri verebilirseniz ) sizin olayınıza bakalım mı?

Saygılar...
Old 19-12-2010, 02:15   #13
Armağan Konyalı

 
Varsayılan

- Genel olarak, hak düşürücü süreler durmaz, kesilmez.

- Özel olarak, saat gece ikiyi geçmişse hak düşürücü süre de geçmiştir. Artık uyuyunuz.

Saygılarımla
Old 19-12-2010, 19:56   #14
ATARAS

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Nevra Öksüz
Bilgi: Kişilere, akılsal gelişim, anlama yetersizliği, tecrübesizlik ve irade zayıflığı gibi nedenlerle “yasal danışman” atanır. Bu sebepler, kişinin hacir altına alınmasını gerektirecek kadar ciddi ve ağır değildir.Yine de yasa, bu kişileri –özellikle ekonomik açıdan- korumak istemektedir. Kendilerine “yasal danışman” atanan kişiler, kural olarak tüm işlemleri yapabilirler; hukuki işlem ehliyetleri, tam ehliyetli kişiler gibidir; tam ehliyetlilerden farklı olarak yasada belirtilen (sizin de belirttiğiniz gibi 4721 S.K. m.429) işlemleri yapabilmek için “yasal danışman”larının oyunu almak veya onların işleme katılmasını sağlamak zorundadırlar; aksi takdirde işlem geçersizdir. Bu geçersizlik tek taraflı bağlamazlık niteliğinde olduğundan “yasal danışman”ın icazeti ile işleme geçerlik kazandırmak mümkündür.

Sayın ATARAS,

Anladığım kadarıyla yerel mahkeme kararını yazmak istemiyorsunuz .

Bakalım, yukarıdaki Yargıtay kararına konu somut olayda ne olmuş?

Taşınmaz maliki= Hüseyin (H)

H’nin kamulaştırma evrakını tebellüğ tarihi= 16.08.1996
Dava ikamesi için yasadaki hak düşürücü sürenin son günü=15.09.1996 (belirlenen süre başlangıcı=tebliğ)

Vasi Atanmasına dair davanın ikame tarihi= 11.09.1996
H’ye “yasal danışman” atanması tarihi = 07.10.1996 (“Türk Medeni Kanununun 379. maddesi hükmü uyarınca, kısmen mahrum edilmesinin menfaati iktizasından bulunarak kendilerine mahkemece bir müşavir atanmış olması, kararın verildiği tarihten itibaren hüküm ifade eder.”)

Kamulaştırma bedelinin arttırılması davası ikame tarihi=14.10.1996


Şimdi BK m.31/1’i göz önünde bulundurarak: “Hata veya hile ile haleldar olan yahut ikrah ile yapılan akit ile mülzem olmayan taraf bu akdi ifa etmemek hakkındaki kararını diğer tarafa beyan yahut verdiği şeyi istirdat etmeksizin bir seneyi geçirir ise, akde icazet verilmiş nazariyle bakılır. Bu mehil, hata veya hilenin anlaşıldığı veya korkunun zail olduğu tarihten itibaren cereyan eder.


Somut olayınızın hileye dayandığını da göz önünde bulundurarak (gerekli bilgileri verebilirseniz ) sizin olayınıza bakalım mı?

Saygılar...


Sayın Meslektaşım,
Katkılarınızdan dolayı teşekkür ederim. Benim davamda, satış 15/06/2007 tarihinde yapılıyor. Davacı, hileye düşürüldüğünü 2007 yılı Ağustos ayında öğrendiğini dava dilekçesinde açıkça beyan ediyor. Davacının komşusu, 2007 Eylül ayında vasi tayini davası açıyor. 2008 Ekim ayında düzenlenen Adli Tıp raporunda, DAVACININ HALİHAZIR DURUMUNA GÖRE YASAL DANIŞMAN ATANMASI GEREKİR deniyor. Sulh Hukuk Mahkemesi, 2008 Aralık ayında yasal danışman atıyor. 2009 yılı Mart ayında, "davacının ölünceye kadar bakma akti yapmak istediğini ve fakat tapuda satış yaptırıldığını beyan ederek" hile ve muvazaa sebebiyle iptal ve tescil davası açılıyor. DAVAYI BİZZAT DAVACI AÇIYOR. YASAL DANIŞMANIN İZNİ-İCAZETİ-MUVAFAKATI YOK. Avukata verdikleri vekaletnamede vekalet verilmesine muvafakat imzası alınmış.Hak düşürücü süre itirazında bulunuyoruz. Hile olmadığını söylüyoruz. Mahkemede bizzat dinlenen davacı asil ve tüm davacı tanıkları, hileyle ilgili tek kelime etmiyorlar. Ölünceye kadar bakma aktiyle ilgili tek kelime etmiyorlar. Davacının tehditle tapu devrine zorlandığını söylüyorlar. Mahkeme yargılama sonunda; ".. davacının hileye düşürülerek satışın sağlandığını, davacının ehliyet durumuna göre hak düşürücü süre itirazının yerinde olmadığını, TMK 429 b-2. maddesine göre danışmanın satış işlemine muvafakatı alınmadığı için işlemin iptal edilmesi gerektiği" belirtiliyor.Hüküm fıkrası aynen böyle. Yani, hem hile sebebiyle hem de GERİYE YÜRÜMESİ MÜMKÜN OLMAYAN YASAL DANIŞMAN ATAMA KARARI SEBEBİYLE iptal kararı verildi. hak düşürücü sürenin işlemeyeceği, duracağı öngörüldü. YARGITAY BU KARARI ONADI. Değerli meslektaşım, Adli Tıp Raporunda davacıya satış sırasında danışman gerektiği yada davacının son 2-3 yıldır danışmana ihtiyacı olduğu da yazılı değil.
Görüşlerinizi paylaşırsanız memnun olurum..
Old 19-12-2010, 21:51   #15
Av.Nevra Öksüz

 
Varsayılan

Rica ederim

Sayın ATARAS,

1086 S.K. m.74: “Kanunu Medeni ile muayyen hükümler mahfuz olmak üzere hâkim her iki tarafın iddia ve müdafaalariyle mukayyet olup ondan fazlasına veya başka bir şeye hüküm veremez…”

1086 S.K. m. 75: “Kanunun tâyin eylediği istisnalardan başka hallerde hâkim iki taraftan birinin söylemediği şeyi veya iddia sebeplerini re'sen nazarı dikkate alamaz ve onları hatırlatabilecek hallerde dahi bulunamaz.

Ancak müphem ve mütenakız gördüğü iddia veya sebepler hakkında izahat istiyebilir.

Hâkim dâvanın her safhasında iki tarafın iddiaları hududu dâhilinde olmak üzere kendilerini istima ve lâzım olan delillerin ibraz ve ikamesini emredebilir.”

1086 S.K. m .76: “Hâkim re'sen Türk kanunları mucibince hüküm verir…”

mucibince hakim, davacının ileri sürdüğü maddi vakıalarla ve talep sonucu ile bağlı olmakla beraber; hakimin, kararda dikkate alacağı hukuki sebebi tayin ve takdir yetki ve görevi vardır.

Daha önce (verdiğim linkte) de açıkladığım üzere:

Alıntı:
Yazan Av.Nevra Öksüz
Mahkemenin ehliyetsizlik sebebiyle iptal kararı verebilmesi için davacının akit tarihinde hukuki ehliyetinin bulunup bulunmadığının araştırılması gerekmektedir. Sonradan ehliyetsiz olması ve/veya önceden ehliyetsiz iken hukuki işlem tarihinde hukuki ehliyetinin bulunması –ehliyetsizlik sebebine mesnetle- aktin geçersizliği sonucunu doğurmaz. Şayet davacı, akit (hukuki işlem)tarihinde ehliyetsiz ise o zaman bu işlemi geçersiz olmakla tapunun iptali ile davacı adına tesciline karar verilebilir.


Somut olayınızda davacı ehliyetsiz değildir. Davacıya “yasal danışman” atanması söz konusu olduğuna göre ve TMK m.429 mucibince taşınmaz satımında yasal danışmanın, satışa muvafakati olması gerekmekle satım tarihinde davacının sınırlı ehliyetli olup olmadığının (dolayısıyla yasal danışmanın muvafakatine ihtiyaç olup olmadığının) belirlenmesi elzemdir. Bu meyanda:

2659 S.K. m.16: “…d) Dördüncü Adli Tıp İhtisas Kurulu:
Türk Ceza Kanununun 53, 54, 55 ve 57 nci maddeleri ile 58 inci maddesinin bir, iki, dört, beş ve altıncı fıkraları hariç olmak üzere, cezai ehliyet veya bunu kaldıran veya hafifleten sebepler ile hukuki ehliyetin tespiti, Türk Ceza Kanununun 403 ve 404 üncü maddelerinde yazılı uyuşturucu maddeleri kullanan kimselerin alışkanlığı ile ilgili iptila derecesinin belirlenmesine ilişkin işlemler,… hakkında bilimsel ve teknik görüşlerini bildirmek.”

Mahkeme, şayet satış tarihinde “yasal danışman”ın muvafakati olmadığına ve bu sebeple satışın geçersizliğine karar verecekse dava dosyasında Adli Tıp 4. İhtisas Kurulu’nun bu yönde raporu olması gerekir. Aksi takdirde belirtilen sebeple karar ittihazına gidilemez (diye düşünüyorum )
Fakat bu şekilde kabulle karar ittihaz edilecekse zaten hilenin araştırılması gerekmez (di).

Yerel Mahkeme, gerekçesini hileye dayandırdığına göre (hilenin davada ispatlandığı kabul edilmiş ve dava dosyasına hakim olan sizsiniz-, biz süreye bakalım):
BK m.31: “Hata veya hile ile haleldar olan yahut ikrah ile yapılan akit ile mülzem olmayan taraf bu akdi ifa etmemek hakkındaki kararını diğer tarafa beyan yahut verdiği şeyi istirdat etmeksizin bir seneyi geçirir ise, akde icazet verilmiş nazariyle bakılır. Bu mehil, hata veya hilenin anlaşıldığı veya korkunun zail olduğu tarihten itibaren cereyan eder…”

Davacı, davayı hilenin öğrenildiğini iddia ettiği tarihten itibaren 1 yıllık hak düşürücü süre içerisinde ikame etmesi gerekir. (Burada tanıkların tehdit yönünde beyan verdiklerini ifade etmenizden dolayı tehdide ilişkin sürenin başlangıcının korkunun ortadan kalktığı tarihten itibaren işlemeye başlayacağını da göz önünde bulundurmanızı öneririm-Yargıtay karar gerekçesini düzeltebilir )

Burada öğrenme tarihi (Ağustos 2007) ile ilgili dosyada tek husus, davacı asilin dava dilekçesindeki beyanı sanırım?

1086 S.K. m.236: “Dâva evrakında veya hâkim huzurunda iki taraftan birin veya vekilinin sebkeden ikrarı muteberdir. Ve mukir olan taraf aleyhine delil teşkil eder.
Maddi bir hatadan neşet ettiği sabit olmadıkça ikrardan rücu olunamaz…”

Lakin asil, Mart 2009 da ikame ettiği davada sınırlı ehliyetli idi ve 4721 S.K. m.429: “Kısıtlanması için yeterli sebep bulunmamakla beraber korunması bakımından fiil ehliyetinin sınırlanması gerekli görülen ergin bir kişiye aşağıdaki işlerde görüşü alınmak üzere bir yasal danışman atanır: 1. Dava açma ve sulh olma,…”

Bildirilen bu öğrenme tarihi hakkında vekilin de (vekil edeni adına) ikrarı var mı bilemiyorum?… Dava dilekçesindeki –asilin- ikrarının asili bağladığı düşüncesinde değilim.

Bir de Yerel Mahkeme

Alıntı:
Yazan ATARAS
davacının ehliyet durumuna göre hak düşürücü süre itirazının yerinde olmadığını
deyip hileye mesnetle gerekçe kurduğuna göre;

-daha öncesinde def’i veya irade açıklaması olarak ileri sürülmemiş olduğunu kabulle- dava ikame tarihi: Mart 2009 – 1 yıl = Mart 2008 (geriye doğru en geç bu tarihte hilenin ıttılaını kabul etmiş sayılır).

Burada davacıya Aralık 2008’de yasal danışman atanmış olması ve dosyada bu tarihten önceye ait davacının ehliyet durumuna ilişkin bilgi bulunmaması (anlatımınızdan bunu anlıyorum? ) nazara alındığında bu konuyla süre arasında irtibat kurulması hukuki olamayacaktır kanaatindeyim.

P.S: Dosya içeriğinden ve gerekçe kısmından bilgi sahibi olanın siz olduğunuzu ve benim sadece anlatımınıza göre değerlendirme yapmaya çalıştığımı göz ardı etmeyiniz.

Saygılar...
Old 20-12-2010, 01:04   #16
ATARAS

 
Varsayılan

Sayın Meslektaşım,

Çok değerli bilgi ve yorumlarınızı paylaştığınız için teşekkür ederim. Davacının hileyi öğrenme tarihini dava dilekçesinde açıkça belirttiğini yazmıştım. Dava dilekçesi, davacının avukatı tarafından yazılmış ve imzalanmış. "DAVACI VE DAVALI 2007 AĞUSTOS AYI ORTALARINDA GÖRÜŞTÜKLERİNDE, DAVALININ SEN BİZE BU EVİ SATTIN YA DEMESİ ÜZERİNE, MÜVEKİLİM KANDIRILDIĞINI O GÜN ANLAMIŞTIR" deniliyor. Cevap dilekçesinde hemen hak düşürücü süre itirazında bulundum. Cevaba cevap dilekçesinde dahi avukat arkadaş, "2007 Ağustos ayında hileli durumu öğrenince Eylül ayında vasi tayini davası açılmıştır" diye beyanda bulundu. Ben, dava bu celse sona erecek ve süreden reddedilecek diye beklemiştim... Sayın meslektaşım, yargıcın süreyi dikkate almamasının nedeni kararında açıkça yazılmış; "..davacının ehliyet durumu nedeniyle süre itirazının dikkate alınamayacağı..." deniliyor. Oysa süre geçmiş. 18. HD kararına konu olaya benzer bir olay var. O SÜRE İÇİNDE ESAS DAVANIN AÇILMASI GEREKİRKEN AVUKAT ARKADAŞ YANLIŞ BİR YOL İZLEYİP VASİ TAYİNİ DAVASINA YÖNELMİŞ. BU DAVA DEVAM EDERKEN SÜRE GEÇMİŞ. ADLİ TIP; "SATIŞ TARİHİNDE DANIŞMANA İHTİYACI VARDIR DEMEMİŞ". Sadece, halihazır durumuna göre danışman ihtiyacı vardır demiş. Bana göre ve hatta 18. HD 'ne göre, danışman atanması o tarihten sonrası için hüküm ifade eder. Oysa bizim davamıza bakan yargıç, sanki danışman atanması satış tarihinden itibaren sınırlı ehliyeti gösteren bir kararmış gibi, bu kişi için sürenin işlemeyeceğini kabul etti. SÜREYE HİÇ BAKMADI. İşin garip tarafı, Yargıtay kararında da süreyle ilgili tek kelime yok, bu konuya hiç bakılmamış. Mahkeme, hem hile ve hemde TMK 429 B-2 maddesine aykırılıktan İPTAL kararı vermiş. YARGITAY kararında; "... MAHKEMECE HİLE OLGUSUNUN İSPATLANDIĞI GEREKÇESİYLE DAVANIN KABULÜNE KARAR VERİLMİŞTİR...ONANMASINA" denmiş. Hiç olmazsa, davacının talep etmediği 429-b-2. maddeden iptal verilemeyeceği, sınırlı ehliyetli yada ehliyetsiz bir kişinin hileye uğratılamayacağı, bu iki konunun birbiriyle bağdaşmayacağı yazılsaydı... Oysa buna ilişkin bir inceleme,tespit ve değerlendirme de yok. Öte yandan, gerekçeli kararda davacının zorla tapuya götürüldüğü, tehditle işlem yaptırıldığı yönünde bir tek kelime yok. "davalının mevcut ekonomik durumu sebebiyle taşınmazı alamayacağı, yaşlı davacının evi satması için bir nedenin olmadığı, satış tarihinden sonra davacının banka hesaplarında bir paraya rastlanmadığı, bu durumda davacının kandırılarak hile yoluyla satışın yaptırıldığı, davacının ehliyet durumuna göre süre itirazlarının dikkate alınamayacağı, sulh hukuk mahkemesinin yasal danışman atama kararı ve dayanak Ekim 2008 tarihli Adli Tıp Kurumu raporu gereği TMK 429 b.2. maddeye aykırılık nedeniyle iptal kararı verilmesi gerektiği.." yazılı. Davacı, TMK 429.B.2 maddesine aykırılıktan iptal ve tescil istemediği halde, mahkeme hile sebebiyle iptal kararıyla yetinmeyip 429. maddeye aykırılıktan da iptal kararı verdi. Talebi aştı. usul hükümleri alt üst oldu. Yargıtay bu kararı onadı. Kesinlikle kazanırız dediğimiz davayı kaybettik. Kesinlikle bozulur dediğimiz karar onandı. Şaşkınlığım bundan kaynaklanıyor. Şimdi, karar düzeltmeye başvuracağım ama, kesinlikle bozulur diyemiyorum....Katkılarınız ve yardımlarınız için çok teşekkür ederim.
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 
Konu Araçları Konu İçinde Arama
Konu İçinde Arama:

Detaylı Arama
Konuyu Değerlendirin
Konuyu Değerlendirin:

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Bİr İdarİ İŞleme KarŞi İptal Davasi AÇma SÜresİ GeÇtİĞİnde Tam Yargi Davasi AÇilabİlİr Mİ UMUT Y Meslektaşların Soruları 4 11-10-2010 18:16
Haksiz Tutuklamada Dava AÇma SÜresİ Ercan Turgut Meslektaşların Soruları 4 09-08-2010 14:51
Çek DÜzenleme Ve Çek Hesabi AÇma YasaĞina İlİŞkİn Tedbİr SÜresİ Mozkul Meslektaşların Soruları 0 08-06-2010 17:26
ÖĞrenme Tarİhİ Ve Dava AÇma SÜresİ Av.Nur Meslektaşların Soruları 2 27-12-2008 01:52
Acİl- Dava AÇma SÜresİ- alev Meslektaşların Soruları 1 28-04-2008 23:10


THS Sunucusu bu sayfayı 0,05943990 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.