Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

Reşit Çocuğun Aileye Katkısı/ Mülga Medeni Kanunu- Madde 610

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 04-06-2007, 20:44   #1
Av.Suat Ergin

 
Varsayılan Reşit Çocuğun Aileye Katkısı/ Mülga Medeni Kanunu- Madde 610

Mülga Medeni Kanunu'unun 610 uncu maddesine göre, anne-babasıyla yaşayan reşit çocuk açıkça vazgeçmediği takdirde, kendi emeği ve gelirini aileye tahsis ettiği hallerde; terekenin taksimi sırasında uygun bir tazminat isteyebilmekteydi.

Ancak yeni Türk Medeni Kanunu'nda bu maddeyi karşılayan bir madde bulamadım. Elimdeki kitaplardan ve internetten yaptığım araştırmalar sonucunda da elle tutulur bilgi edinemedim.

Sorularım:

1- Sözkonusu maddenin yeni Medeni Kanun'da yer almamasının sebebi ne olabilir?

2- Mülga kanun ve yürürlükteki kanunu birlikte değerlendirerek, ilgili maddenin hükümet gerekçesi, meclis görüşmeleri vs. ilgili bilgisi olan ya da kaynak gösterecek meslektaşım var mıdır?

Şimdiden teşekkür ederim.

Saygılarımla
Old 04-06-2007, 21:31   #2
nephilis

 
Olumlu

4271 sayılı yeni Türk Medeni Kanunun'da şöyle bir düzenleme getirilmiştir.
Alıntı:
Madde 641- Mirasçılar, tereke borçlarından müteselsilen sorumludurlar.
Ana ve baba veya büyük ana ve büyük baba ile birlikte yaşayan ve emeklerini veya gelirlerini aileye özgüleyen ergin çocuklar ile torunlara verilecek uygun miktardaki tazminat, bu yüzden terekenin borç ödemeden acze düşmemesi kaydıyla tereke borcu sayılır.

641 inci maddenin ikinci fıkrasında yapılan yeni düzenlemeyle, maddede belirtilen çocuklar ile torunlara verilecek uygun tazminat, terekenin paylaşılmasından önce hak sahiplerine ödenecek, bundan sonra geri kalan tereke değerleri mirasçılar arasında paylaşılacaktır.

Sanırım aradığınız madde bu.

Kolay gelsin..
Old 04-06-2007, 21:56   #3
ecesaka

 
Varsayılan

Söz konusu Kanunun İlgili Madde Gerekçesi...

Madde 641- Maddenin birinci fıkrası yürürlükteki 582 nci maddenin anlaştırılmak suretiyle tekrarından ibarettir.

İkinci fıkra ise, İsviçre'de 6 Ekim 1972 tarihinde 633 üncü ve 603 üncü maddelerde yapılan değişiklik göz önünde tutulmak suretiyle kaleme alınmıştır, İsviçre Medenî Kanununun 633 üncü maddesi 6 Ekim 1972 tarihinde yürürlükten kaldırılmış, bu madde hükmü 603 üncü maddeye alınmıştır, İsviçre Medenî Kanununun 633 üncü maddesinin karşılığı olan yürürlükteki Kanunun 610 uncu maddesi, bu nedenle maddenin ikinci fıkrası olarak kaleme alınmıştır.

Bu fıkra sayesinde, yürürlükteki Kanunun 610 uncu maddesinde yer alan bu tür borçlar da mirasçıların müteselsil sorumluluklarına dahil edilmiştir. Böylelikle, maddede belirtilen çocuklar ile torunlara verilecek uygun tazminat, terekenin paylaşılmasından önce hak sahiplerine ödenecek, bundan sonra, geri kalan tereke değerleri mirasçılar, arasında paylaşılacaktır. Ancak bunun için terekenin borç ödemeden acze düşmemesi gerekir. Aksi takdirde belirtilen çocuk ve torunlara böyle bir tazminat ödenmesi yoluna gidilemeyecektir.
Old 05-06-2007, 17:24   #4
Doc.Dr.Şükran ŞIPKA

 
Varsayılan Altsoyun denkleştirme alacağı

Sayın Ergin,
eski MK.610. maddenin, yeni MK.daki yeri, "altsoyun denkleştirme alacağı" başlığı altında 370. ve 371.maddeler olmuştur. Yeni MK.m.641 ise, bu maddelerden doğan alacak hakkının miras hukukunda tereke borcu sayılacağına ilişkin bir uzantısıdır.
Yararlı olması dileği ile..
Old 05-06-2007, 17:28   #5
Av.Suat Ergin

 
Varsayılan

Cevap veren meslektaşlarıma teşekkür ediyorum. Davacı vekili dilekçesinde; mülga kanunun 610, yürürlükteki kanunun 673 üncü maddesi şeklinde bir ifadede bulunmuştur. Oysa 673 üncü madde farklı bir hususu düzenlemektedir. Karşılaştırmalı Medeni Kanun kitabına bakınca, 610 uncu maddenin karşısında (-) işaretini görünce bir an unutuldu sanmıştım.

Anlaşılan o ki, eski 582 ve 610 birleştirilerek, 641 inci maddeye konulmuştur.

Şimdi soracağım soruya görüş, doktrin veya Yargıtay kararıyla destek olacak meslektaşım var mıdır?

Maddeye göre, ergin çocuk ana-babasıyla oturma koşuluyla kendi emeğini veya gelirini ailesine özgülemesi koşuluyla, terekeden uygun bir tazminat isteyebilmektedir.

Bu maddenin 1926 tarihinde hukukumuza girdiğini de düşünürek; daha çok köylerde evli olmasına rağmen ana-babasıyla yaşayıp birlikte aynı tarlayı sürüp, gelirini de aileye bırakmaları hayatın olağan akışına uygun bir durumdur. Ya da aile terzilik, marangozluk gibi esnaflık yapıyorsa ve çocuk da birlikte çalışıyorsa, gelir aile ekonomisine kalacaktır. Bu halde de madde mantıklı gelmektedir.

Günümüz koşullarını düşündüğümüzde veya somut olaydaki gibi, ergin çocuk "Almanya'da birlikte aynı fabrikada çalıştık, ben tüm gelirimi aileye özgüledim. Tazminat istiyorum" diyebilir mi?

İlgilenenlere şimdiden teşekkür ederim.

Saygılarımla
Old 05-06-2007, 19:57   #6
ecesaka

 
Varsayılan

Yemek için ara vermeden önce süratle ders kitabımda konuyla ilgili bulduğum kısmı yazdım. Umarım en azından dipnot ile verdikleri kaynaklar size yardımcı olur. İyi çalışmalar...

Aileye Yapılan Özveriye (Fedakarlığa) Karşı Tazminat:
TMK md. 641 II.f.’a göre “Ana ve baba veya büyük ana ve büyük baba ile birlikte yaşayan ve emeklerini veya gelirlerini aileye özgüleyen ergin çocuklar ile torunlarına” terekeden uygun bir tazminatın verilmesi gerekir. (Bu hakkın hukuki mahiyeti ve koşulları hk. Geniş bilgiler için bkz. Edis, Seyfullah: Birlikte Yaşadığı Ailesine Emeğini veya Gelirlerini Tahsis Eden Reşit Çocuğun Muhik Tazminat Alacağı, AÜHF Dergisi Cilt XXI, sayı 1-4)

Ancak bu tazminatın terekeyi acze düşürmemesi gerekir. Önceki Medeni Kanununda bu konu EMK 610 (TMK 676 m.yi karşılaması gerekiyordu) m.’de düzenlenmiştir. Yeni TMK’da EMK 610. m., TMK 642. m.IIf. (EMK 582) alınarak revizyona tabi tutulmuştur.

Bu tazminat ergin torunlara da genişletilmiş. Ayrıca bunun tereke borcu olarak ödeneceği belirtilerek, ödenecek bu tazminatın, miras payından düşülmesi önlenmiş, dolayısıyla bu tazminat bu mirasçıların miras payına ilave bir alacak hakkıdır. Bu mirasçılar mirası reddetseler bile bu tazminat haklarını talep edebilirler.

Tazminatın miktarında bu kişilerle diğer mirasçıların anlaşamamaları halinde, hakim hal ve koşullara ve bilhassa bunların ailesine tahsis ettiği çalışmasını ve kazançlarını nazarı itibare alarak tazminatın miktarını tesbit eder. (“Babası ile birlikte çalışarak istihsalde bulunan çocuğa babası ile birlikte çalıştığı süreye ilişkin olarak çalışmasının karşılığında münasip bir miktar tazminat verilmesi icap eder” Tem. Mah. Kar. HGK 18.4.1962, E.2-37 – K.32 (Ad. Derg. 1962 Sayı 9-10 sah. 1105) aynı karar ilmi ve kazai içt. Derg. 1962 sayı 20 sah. 1438

İnan Türk Medeni Hukuku Miras Hukuku - Prof. Dr. Ali Naim İnan - Prof. Dr. Şeref Ertaş - Yrd. Doç Dr. Hakan Albaş sah.581
Old 05-06-2007, 21:44   #7
Yücel Kocabaş

 
Varsayılan

Emek ve gelirini aileye özgüleyen ergin altsoyun tazminat hakkı Sayın Şipka'nın da değindiği gibi TMK 370 ve 371 maddesinde ( Ev Düzeni ) ayırımı kapsamında (altsoyun denkleştirici alacağı ) başlığı altında düzenlenmiştir. 641/2 maddedeki hüküm TMK aile hukuku kitabında yer alan bu hükmün miras hukukuna yansımasını göstermektedir. Bu yönden konu incelenirken 641 maddeyle birlikte 370 ve 371. madde hükümlerinin ve bu maddeye ait yargıtay kararları ile bilimsel görüşlerin de incelenmesi kanımca yararlı olur.

Ergin olan çocuğun alacağı eski MK.nun 321. maddesinde yer almakta idi. Fakat eski kanun sadece ergin evladın ana babadan olan alacağını düzenlerken TMK 370 ve 371. maddeleri eski hükmü genişletmiş ve evlat yerine alt soy diyerek torunlarıda dahil etmiş ve ana baba sözlerine büyükana ve baba sözlerini eklemiştir. Madde gerekçelerine baktığımızda bu yeni hükmün İsviçre M.K.nun 334. maddesinden alındığı belirtilmiştir. İsviçre toplumunun toplumumuza nazaran daha modern ölçülere sahip olduğu açıktır. İsviçrede de aile içinde bu gibi ilişkilerin kanunla düzenlenmesini gerektirir derecede varlığı kabul edildiğine ve ölçü oldukca geniş tutulduğuna göre, toplumumuz yönünden de eskiden olduğu gibi ergin olan altsoyun gelirini veya emeğini aileye özgüleme şeklindeki toplumsal olayların devam ettiğini kabul etmeliyiz diye düşünüyorum.

Fakat burada; tabii ki somut olay gerçekten emek veya gelirin aileye özgülenmesi olayımıdır. Maddedeki koşullar oluşmuşmudur. Bunlar üzerinde durulabilir. Kuşkusuz öncelikle davacı iddiasını ispat edecektir. Fabrikada birlikte çalışmanın ispat yönünden yetmeyeceği açıktır. Bu çalışmadan elde edilen gelirin kişisel olarak harcanmayıp birlikte yaşadığı aileye tahsis edildiğinin karşı tarafca ispatı gerekir.

Bu konu hakkında fazla bir açıklamaya rastlayamadım. (ecesaka) nın yazısında belirttiği S. Edis'in makalesine AÜHF. Dergisinin İnternet sh.sinden ulaşmak imkanı vardır.
http://auhf.ankara.edu.tr/dergiler/a...01-04-Edis.pdf

Saygılarımla.
Old 06-06-2007, 17:23   #8
Av. Ö.Erol Yavuz

 
Varsayılan

Sayın Ergin, sorunuzla ilgili olabilecek Yargıtay 4.Hukuk Dairesi'nin kararını aşağıya aktarıyorum. Kararda, ayrı çalışılması durumunda da tazminata hak kazanılacağı öngörülmektedir. Bu noktadan hareketle, birlikte çalışılan, aile ekonomisi aktiviteleri dışında kazanç sağlanması durumunda dahi, tazminata hak kazanılabileceğini düşünüyorum. Kanımca, sorunuzla ilgili belirleyici faktörler altsoyun gelirinin aileye özgülenmesi ve birlikte yaşamadır.

Saygılarımla.

T.C.
YARGITAY
4. Hukuk Dairesi

Esas : 1973 / 3752
Karar : 1974 / 3041
Tarih : 04.06.1974

ÖZET : Ergin çocuk, ana-baba ile birlikte oturup kazancını onların mal varlığına katmış ve bundan açıkça vazgeçmemiş ise; kendisi evli olsa ve kazancının bir bölümüyle bazı mallar iktisap etmiş olsa bile, katkısına karşılık terkeden uygun bir tutarın kendisine verilmesini isteyebilir.

(743 s. MK. m. 321, 610) (2004 s. İİK. m. 101)

KARAR METNİ :
Davacı avukatı; müvekkilinin davalılardan paydaş bulunduğu terekede 15000 lira alacağı bulunduğunu ileri sürerek, bu paranın alınmasını istemiştir.

KARAR: Yapılan yargılama sonunda: Davalı H.´nin 5000 lira borçlu olduğu ilgili dosya ve belgelerle sabit olduğundan bu paranın davalı H.´den alınarak davacıya ödenmesine ve diğer davalılara yöneltilen davanın yerinde görülmediğinden reddine karar verildiğine ilişkindir.

Temyiz eden ve duruşma isteyen: Davacı avukatı

İşin duruşmaya bağlı olduğu anlaşılarak ilgililere çağrı kağıdı gönderilmişti. Belli günde davacı adına avukat B.İ. gelmiş ve davalı taraftan kimse gelmemiş olduğundan onun yokluğunda duruşmaya başlanarak temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve hazır bulunan davacı avukatının sözlü açıklaması dinlenildikten sonra dosya incelendi, gereği konuşuldu:

Medeni Yasanın 610. maddesi hükmünce ana-baba ile birlikte oturan ergin çocuğun onlarla birlikte çalışarak kazançlarını çoğaltması veya giderlerini azaltmış olması ve böylece sağladığı yarardan açıkça vazgeçmemiş olması halinde; çocuk katkısı bulunan bu yarardan ötürü karşılığını uygun biçimde terekeden isteyebilir. Ayrıca Medeni Yasasının 321. maddesi de ev reisi ölmemiş olsa bile aleyhinde gerçekleşen bir iflasta ölüme bağlı olmadan çocuğun masaya katılması, Haciz yolu ile yapılan kovuşturmada hacze katılması hakkı tanınmıştır. Bu durum da olsa çocuğun hak isteyebilmesi için evli bulunmaması veya kendi yararına taşınır veya taşınmaz mal almamış olması koşul değildir. Çocuğun evli olması, çocukları bulunması ve gelirinin bir bölümünden kişisel mal varlığına mal sağlaması durumunda dahi ailenin kazancına katkısı bulunması yahut giderlerini azaltmış olması durumunda hatta ayrı çalışmış olsa bile yine aynı esasın uygulanması gerektir. Gerçekten yararların çatışmasında konulan bu çözüm yolu hakkaniyet ölçüsüne de uygundur. Bilimsel eserlerde bunun aksi de ileri sürülmüş veya savunulmuş değildir. Yargıtayın uygulaması da bu yoldadır. Örneğin H.G. Kurulunun 29/03/1951 gün Esas: 5/49, Karar: 18. numaralı kararı da bu doğrultudadır. O halde mahkeme davacının reşit olduğu günden bu yana mirasın gerçekleştiği güne kadar yanlarında birlikte yaşayıp yaşamadığı; birlikte çalışıp çalışmadığı ayrı çalışan bile ana-babanın kazancını çoğaltmış veya giderlerini azaltmış olmadığını ve bu katkısından açıkça vazgeçmediğini araştırarak şayet yasanın öngördüğü bu koşulların gerçekleştiği sonucuna varırsa birliğe katkısının tutarını araştırmalıdır. Mahkemenin belirtilen yönleri gözetmeden istek doğrultusunda karar vermesinin hakkaniyet duygularına aykırı olacağı düşüncesiyle ileri sürülen delilleri incelemeye gerek görmeden isteğin red edilmesi bozmayı gerektirir.

Sonuç : Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen nedenle BOZULMASINA ve davacı yararına takdir edilen 850 lira duruşma avukatlık parasının davalıya yükletilmesine, peşin harcın istek halinde geri verilmesine 04/06/1974 gününde oybirliğiyle karar verildi.

Kaynak : YKD. Ocak-1975 s: 63
Old 06-06-2007, 17:54   #9
Av.Suat Ergin

 
Varsayılan

Sayın katılımcılara katkıları için çok teşekkür ederim. Olaya devam etmeye ne dersiniz?

Aynı davada davacı taraf dava dilekçesinde " Müvekkil 1980-1987 yılları arasında İstanbul'da kendisine dükkan alsın diye banka aracılığıyla babasına para göndermiştir. Babası dükkanı kendi üzerine almıştır. Mülga M.K. 610 Yeni TMK 673 maddesi gereğince reşit çocuğun aileye katkısı nedeniyle, ....DM(Euro)tutarındaki paranın terekeden çıkarılarak müvekkile ödenmesine karar verilmesini talep ediyoruz. Çünkü diğer mirasçılar müvekkil aleyhine sebepsiz zenginleşmiştir" dedikten sonra Sonuç ve İstem bölümünde de "Müvekkilin dükkan vaadi karşılığı babasına ödediği....DM'nin Türk Lirası karşılığının terekeden çıkarılarak müvekkile ödenmesine karar verilsin" demiştir.

Bana göre tipik bir inançlı işlem sözkonusudur. Böyle olunca da yazılı belge gerekmektedir. Savunmamızı bu yönde yapmamıza rağmen, davacı taraf;" Hayır biz sebepsiz zenginleşmeye dayanıyoruz" demiştir.

Dava dilekçesinde ve diğer dilekçelerde ısrarla "Müvekkil kendisine dükkan alsın diye babasına para göndermiştir" denilmesine rağmen, davacının bu bir inançlı işlem değildir şeklindeki görüşlerini nasıl değerlendirirsiniz?

Not:Banka dekontlarında açıklayıcı hiç bir kayıt yoktur.

Saygılarımla
Old 06-06-2007, 18:50   #10
ecesaka

 
Varsayılan

HGK E. 2000/2-888 K. 2000/885 T. 17.5.2000

Burada açıklandığı üzere İnançlı İşlemler;

1. İnançlı işlemler, bir kimsenin menfaatinin başkası tarafından korunması veya teminat sağlamak amacıyla ona bazı hakları ciddi olarak devrettiği, ancak hakları iktisap edenin bunlardan doğan bazı yetkileri hiç kullanmaması, bazılarını da ancak önceden hak ve halen menfaat sahibi olanın gösterdiği biçimde kullanmak zorunda olması hususunda tarafların anlaştığı işlemlerdir.

2. İnanılan, inanç konusunu, doğrudan doğruya inanandan edinebileceği gibi, bir üçüncü kişiden de edinebilir. Uygulamada inanç konusunun üçüncü kişiden edinilmesi, özellikle "dolaylı temsil" ilişkisi içinde gerçekleştirilmektedir.

3. Dolaylı temsil ilişkisi içinde inançlı işlemde, mülkiyeti inanana geçirme borcu vekillik sözleşmesinin yasal bir sonucu olduğu için, ayrıca resmi bir şekilde geçirim sözvermesi de gerekmez.


http://209.85.135.104/search?q=cache...&cd=1 0&gl=tr
Bu kaynaktan edindiğim bilgiye göre Sebepsiz Zenginleşmenin Oluşması için Gereken Şartlar:
1. Zenginleşme: Bir tarafın malvarlığında bir zenginleşme meydana gelmiş olmalıdır.
2. Fakirleşme: Diğer tarafın malvarlığında da bu oranda bir fakirleşme gerçekleşmiş olmalıdır.
3. İlliyet Bağı: Bir tarafın malvarlığında artışın meydana gelmesi ile diğer tarafın malvarlığında azalma meydana gelmesi arasında bir nedensellik bağı bulunmalı, yani malvarlığındaki eksilme, diğer tarafın malvarlığındaki artıştan kaynaklanmalıdır.
4. Geçerli bir sebebin bulunmaması: Sebepsiz zenginleşme,- geçerli olmayan bir sebepten (Galata Kulesini satın aldık. Parasını verdik. İmkansızlık, emredici hükümlere aykırılık ve kamu düzenine aykırılık sebebleriyle sözleşme geçersiz. Parayı vermemizin geçerli bir sebebi yok. Paramızı sebepsiz zenginleşme uyarınca geri isteriz.) - gerçekleşmemiş bir sebepten (geciktirici şarta bağlı satım sözleşmesi yaptık ve parasınıverdik. Şart gerçekleşmedi.) - veya sona ermiş bir sebepten (hata/hile/ikrah sebebiyle sözleşmeyi iptal etttik) kaynaklanabilir.


Şimdilik bunları bulabildim... Ama kafam karıştı açıkçası Eğer muris inançlı işlem gereğini ifa etmemişse bu durumda sebepsiz zenginleşmenin oluşması için öngörülen 4. maddeye dayanarak "biz o sözleşmeyi iptal ettik" diyerek sebepsiz zenginleşmeye dayanabilir mi? Yoksa ben bugün çok mu çalıştım da beynim terse doğru mu çalışmaya başladı
Old 06-06-2007, 18:59   #11
nephilis

 
Varsayılan

Bence karşı taraf vekili hukuki nitelemeyi yanlış yapmakta.Burada dava dilekçesinde yapılan alıntıdan anladığım kadarıyla, ana ve baba ile birlikte yaşama ve emeklerini veya gelirlerini aileye özgüleme şeklinde bir durum sözkonusu değil.Bence TMK madde 641/f.2 nin bu olaya uygulanma imkanı yok. Sayın Ergin'in belirttiği gibi olay bence de tipik bir inançlı işlem. Yargıtay içtihatlarına göre bu gibi durumlarda aradaki inanç sözleşmesine dair yazılı belge (adi yazılı veya yazılı delil başlangıcı + destekleyici deliller) aramakta..
Old 07-06-2007, 19:51   #12
Av. Ö.Erol Yavuz

 
Varsayılan

Davacıya dükkan alınması için para gönderilmesi ile babaya dükkan alınması için para gönderilmesinin bir farkı olmalıdır.

Davacı, kendisine dükkan alınması için para gönderdiğini iddia ettiğine göre, MK m.641 anlamında ailesine-babasına katkı yaptığı düşünülmemelidir. Bu takdirde, inançlı işlem olduğunu savunmak için en azından inanan ve inanılan kişiler mevcuttur. Ancak, usulün 293 üncü maddesi çerçevesindeki diğer olası durumlarda gözönünde bulundurulmalıdır.

MK m.673 hükmünün ise hadiseyle ilgisi olmasa gerektir.

Saygılarımla.
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Mülga Noterlik Kanunu Av.Aslı Meslektaşların Soruları 6 28-05-2007 12:05
seçmen kütüğüne yazılırken reşit olmama ama seçimler sırasında reşit olma suskun_juliette Hukuk Soruları Arşivi 15 27-02-2007 12:13
Kabahatler Kanunu Madde 43 Av. Galip DAĞTEKİN Hukuk Soruları Arşivi 2 17-10-2006 16:41
İsviçre Medeni Kanunu Lazım Batu Han Meslektaşların Soruları 2 20-06-2004 08:34
İş Kanunu Madde 17/ı-b BERKAN Hukuk Soruları Arşivi 1 27-02-2002 04:03


THS Sunucusu bu sayfayı 0,06068707 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.