Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

elektrik kaçağı

Yanıt
Old 12-07-2006, 08:07   #1
johnross

 
Varsayılan elektrik kaçağı

2002 yılında Tedaş elektrik kaçağı nedeniyle belli miktarda bir borcu şahıstan tahsil ediyor. ve akabinde ceza davası açılıyor. muhtemelende şahıs bu ceza davasından beraat edecek. şahısın 2002 yılında ödemiş olduğu bu parayı ne şekilde hangi dava yolu ile ne zaman talep edebilirim bilgilendiriseniz sevinirim.
Old 12-07-2006, 09:18   #2
Av.Engin Özoğul

 
Varsayılan

Kaçağın tespiti halinde idare kaçak elektrik kullanılmasaydı ne kadar elektrik ücreti tahakkuk edecek idiyse bunu hesaplayarak borçludan ödemesini istiyor. Yani ödenmesi istenen bedel kullanıldığı varsayılan elektrik bedelidir. Bu işleme karşı tebliğ tarihinden itibaren 60 gün içinde içinde idare mahkemesine iptal davası açmak gerekir. Süre kaçırıldıysa işlemin iptali talep edilemez.
Old 12-07-2006, 23:34   #3
Av.Engin Özoğul

 
Varsayılan

Konuya ilişkin yazdığım cevaba karşı sevgili Özlem Durucan bana bir uyarı maili gönderdi.

Alıntı:
elektrk kacağı ile ilgili yanıtınızı okudum ve bunu nasıl idare hukukuna dayandırdığınızı çözemedim.elektrik idaresi sahış arasında tamamen özel hukuka tabi bir abonelk sözleşmesi mevcuttur.bu nedenle özel hukuka dayalı olarak ve sebepsiz zenginleşme hukuksal nedenine dayalı, ödememesi gerektiği halde kendisinden fazladan tahsil edilen elektrk bedelinin geri alınması (istirdadı) davası açarak fazladan ödediğini geri alabileceğini düşünüyorum. elbette ispat hıukuku nun gereklerini yerine getrmek kaydı ile.

Bu ihtimal üzerinde durmuş fakat son olarak idare mahkemesine gidilmesi gerektiğini düşünmüştük. Fakat karar taraması yapmadan yani araştırmadan cevap yazdım.Kaçak elektrik kullanımı halinde tahakkuk edilen bedelin para cezası olmadığını düşündüğüme göre aşağıdaki karar doğrultusunda uyuşmazlığın adli yargı yerinde çözülmesi gerekir.

ADLİ YARGININ GÖREVİ
T.C.DANIŞTAY
( 8.D. E: 1998/1941, K: 2000/4827, T: 20.06.2000 )
ÖZETİ : İçme suyu abonesi olan davacının konutunda kullandığı suyu kaçak olarak bir başkasına kullandırdığı gerekçesiyle suyun kesilmesine ilişkin uyuşmazlığın adli yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği hk.
Temyiz İsteminde Bulunan : ... Belediye Başkanlığı
Vekili: Av..................
Karşı Taraf:.............................
İstemin Özeti : Davacının oturmakta olduğu konutun içme suyunun kesilmesine ilişkin davalı idare işleminin iptali istemiyle açılan davada, davacının kendi konutunda 8384 abone numarası ile kullanmakta olduğu suyu, hortum takmak suretiyle apartmanın zemin katında bulunan kardeşine ait işyerine vermesi fiili Şehir ve Kasabalarda Abonelere Su Satışı Nizamnamesi hükümlerine göre suyunun devamlı bir şekilde kesilmesini gerektirmediğinden, bu yöndeki işlemde hukuka uyarlık görülmediği gerekçesiyle dava konusu işlemi iptal eden Malatya İdare Mahkemesinin 21.11.1997 gün ve 796 sayılı kararının, idarece yapılan tesbitler üzerine kaçak su kullanımım önlemek amacıyla 8384 No'lu abonenin suyunun kesildiği öne sürülerek 2577 sayılı Yasanın 49. maddesi uyarınca temyizen incelenerek bozulması istemidir.
Savunmanın Özeti : Temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmuştur.
Danıştay Tetkik Hakimi Ayten Küçük'ün Düşüncesi ; Abonman sözleşmesinden kaynaklanan uyuşmazlığın adli yargı yerince çözümlenmesi gerektiği düşünülmektedir.
Danıştay Savcısı Yücel Irmak'ın Düşüncesi : Dava: ... merkez. ... ...Caddesi No: ... adresinde davacının oturduğu konutun suyunun belediye tarafından kesilmesine ilişkin işlemin iptali istemiyle açılmıştır.
idare mahkemesince; davacının oturduğu konuttan, hortum vasıtasıyla alt kattaki işyerine kaçak su verdiği anlaşılmış ise de, bu eylemin, şehir ve kasabalarda abonelere su satışım düzenleyen tüzük hükümlerine göre suyun kesilmesini gerektirmediği belirtilerek işlemin iptaline karar verilmiştir.
Dosyanın incelenmesinden. davacının oturduğu evin zemin katında bulunan kardeşine ait iş yerine kendi konutundan kaçak su verdiği, bu eyleminin birçok kez tutanakla tesbit edildiği, engel olunamaması üzerine apartmanın giriş vanasının kapatılarak, 8384 abone numarası ile konutunda kullandığı suyun kesildiği anlaşılmaktadır.
Davacı, konutunda belediye ile yaptığı abonman sözleşmesi ile su kullanmaktadır. Belediyenin abonelere su vermesi bir kamu hizmeti niteliği taşımakta ise de, bu hizmeti sözleşme ile, karlılık ve verimlilik esaslarına ve özel hukuk ilkelerine göre yürütmektedir.
Abonman sözleşmesi, tip sözleşme niteliğinde olup, hizmetten yararlananların bu sözleşmeyi idare ile birlikte düzenlemeyip, katılmak suretiyle oluşturdukları görülmektedir.
Ancak, hizmetin tekel niteliği taşıması ve çok kişiye hizmet verilmesi gibi nedenlerle sözleşmenin bu şekilde yapılması, belediye ile davacı arasındaki ilişkinin özel hukuka bağlı olduğu gerçeğini değiştirmez.
Davacının sözleşmeye aykırı olarak, kardeşine ait işyerine kaçak su vermesinden doğan uyuşmazlığın çözümü adliye mahkemelerine aittir.
Nitekim sözleşmeye aykırılık veya başka şekilde doğan alacaklar da, idarelerce 6183 sayılı Yasaya göre değil özel hukuk hükümlerine göre takip ve tahsil edilmektedir.
Sonuç olarak, davanın görev yönünden reddi gerekirken, işin esasına girilerek hüküm verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
Açıklanan nedenlerle temyiz isteminin kabulü ile, 2577 sayılı Yasanın 49/ l-a maddesi uyarınca kararın bozulmasının uygun olacağı düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Sekizinci Dairesince işin gereği görüşüldü :
Uyuşmazlık, davacının 8384 abone numarası ile konutunda kullandığı içme suyunu kaçak olarak bir başkasına kullandırdığı gerekçesiyle suyunun kesilmesine ilişkin işlemden doğmuştur.
İdare mahkemesince, davacının hortum takmak suretiyle oturmakta olduğu apartmanın zemin katında kardeşine ait işyerine su vermesi fiilinin Şehir ve Kasabalarda Abonelere Su Satışı Nizamnamesi hükümlerine aykırılık teşkil etmediği gerekçesiyle dava konusu işlemin iptaline karar verilmiştir.
Elektrik, su ve doğal gaz gibi bedeli karşılığında dağıtılan kamu hizmetlerinden abonman sözleşmesi ile faydalanılır. Bu sözleşmeler belirli bir konuyu, şartlan, karşılıklı hakları ve borçları belirler. Sözleşmedeki şartların yerine getirilmemesi halinde idare de kendi yükümlülüklerinden (kamu hizmetinin ifasından) kaçınabilir, Hatta gerekirse sözleşmenin cezai şart hükümlerini uygulayabilir.
Bu sözleşmeler idare tarafından yazılı şekilde hizmetten faydalanmak isteyenlere sunulmakta ve onlar da sözleşmeyi kabul ve imza ederek akde katılmaktadırlar.
Özel hukuk ilişkisinden doğan bu sözleşmelerin uygulanmasından doğan uyuşmazlıkların da, adli yargı yerinde çözümleneceği tartışmasızdır.

Bakılan davada, davacının abonman sözleşmesi, hükümlerine aykırı olarak kardeşine ait işyerine kaçak su kullandırmasından doğan uyuşmazlığın çözümü adli yargı yerine ait olmaktadır.
Diğer yandan, idare mahkemesi kararında sözü edilen 3611 sayılı Nafıa Vekaleti Teşkilatı ve Vazifelerine Dair Kanununun (1) ve (6) maddelerine dayanılarak 26.5.1943 tarih ve 19992 sayılı Kararname ile çıkarılan Şehir ve Kasabalarda Abonelere Su Satışı Nizamnamesinin, 3611 sayılı Kanununun yürürlükten kaldırılmasına ilişkin 20.7.1972 gün ve 14251 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 1609 sayılı Bayındırlık Bakanlığı Kuruluş ve Görevleri Kanununun yürürlüğe girmesi ile dayanağı kalmamış olduğundan, dava konusu uyuşmazlığın yürürlükte olmayan bu tüzük hükümleri yerine abonman sözleşmesi hükümlere göre çözümleneceği açıktır.
Açıklanan nedenlerle, Malatya idare Mahkemesi kararının bozulmasına, dosyanın yeniden bir karar verilmek üzere anılan idare mahkemesine gönderilmesine 20.6.2000 gününde oybirliği ile karar verildi.

Danıştay kararına göre Özlemdurucanın da belirttiği gibi adli yargı yerinde uyuşmazlığın çözülmesi gerekir.

"TETAŞ İLE İLETİM SİSTEMİNE DOĞRUDAN BAĞLI TÜKETİCİLER ARASINDAKİ ANLAŞMALARIN UYGULANMASINA İLİŞKİN USUL VE ESASLAR

7) Kaçak ve Usulsüz Elektrik Enerjisi Tüketimine Yönelik Ortak Hükümler

e) Kaçak elektrik enerjisi kullandığı tespit olunan tüketici, kendisine tahakkuk ettirilen bedeli tebliğ tarihi dahil 5 (beş) iş günü içerisinde ödemekle yükümlüdür.

Tüketici ancak, söz konusu kaçak tahakkukuna ilişkin tebliğ edilen faturaya, kanıt ve belgeler ile birlikte, 5 (beş) iş günü içerisinde itiraz edebilir. Bu itiraz en geç l (bir) ay içerisinde sonuçlandırılır.

İtiraz sonuçlandırılıncaya kadar tüketicinin mağduriyetinin önlenmesi bakımından itiraza esas tahakkuk tutarı kadar kati ve süresiz banka teminat mektubu alınması kaydıyla elektrik enerjisi bağlanabilir.

Tüketicinin itirazı sonucunda haklı olmadığının tespit edilmesi durumunda, mevcut borcu gecikme faizi ile birlikte tahsil edilir. Tüketicinin haklı olduğunun tespit edilmesi durumunda ise, yeniden hesaplanan borcu gecikme zammı alınmaksızın tahsil edilir."

Belirtilen prosedürün yerine getirilmemesi halinde ne olacağı ve işin esasın sebepsiz zenginleşme hükümleri uygulanacak ise bir ve on yıllık zamanaşım süreleri dikkate alındığında zamanaşımı süresinin dolup dolmadığı incelenmelidir.

Sebepsiz zenginleşme hükümlerinin uygulanması halinde zamanaşımı süresi zenginleşmenin haksız olduğunun öğrenilmesinden itibaren başlayacağı için 2002 yılından itibaren sürenin başlaması gerektiğini düşünüyorum. Hernekadar ceza davası daha sonra sonuçlanmış ise de kaçak elektrik kullanmadığı iddia edildiğine göre zamanaşımı süresi tebliğ tarihinden itibaren başlamalıdır.
Old 13-07-2006, 12:12   #4
johnross

 
Varsayılan slm

Söz konusu zamanaşımı süresi kaçak elektrik kullanıldığına dair tebliği tarihinden itibaren mi yoksa, ceza davasının sonuçlanmasından sonra mı açıklanacağı konusunda açıklık getirebilirmisin.
Old 13-07-2006, 12:36   #5
Av.Engin Özoğul

 
Varsayılan

Sebepsiz zenginleşme hükümleri uygulanması halinde zamanaşımı süresinin ne zaman başlayacağı aslında savunmaya göre de şekillenebilir. Benim kanaatim baştan beri kaçak elektrik kullanmadığını iddia eden tarafın, zenginleşmenin haksız olduğunu öğrendiği tarih zenginleşme anıdır. Fakat elektrik tesisatı daha önce başka bir abone tarafından kullanılmış ve sayaca müdahale edilmiş olabilir. Ya da tesisata 3. bir şahsın müdahalesi söz konusu olabilir. Bu gibi hallerde adına kaçak elektrik faturası düzenlenen kişi ben kaçak elektrik kullanmadım dese de esasında farkında olmadan kaçak elektrik kullanımı söz konusu olabilir. Bu durumda kaçak elektrik kullanılıp kullanılmadığı ceza yargılaması ile ya da yargılama sırasında alınan bir raporla ortaya çıkmıştır denebilir. Böyle bir halde kaçak elektrik kullanımı olmadığı beraatle ya da raporla öğrenildiği iddia edilerek zamanaşımı süresi bu andan itibaren başlatılabilir.
Old 13-07-2006, 15:10   #6
johnross

 
Varsayılan

Yanıtın için teşekkür ediyorum. Beraatle sonuçlanması neticesinde böyle bir davanın açılması bence de daha sağlıklı olacaktır. iyi çalışmalar.
Old 13-07-2006, 17:03   #7
Av.Zafer Erman

 
Varsayılan

Arkadaşlar sözleşmeli AKEDAŞ vekiliyim.Kaçak elektrik ile ilgili yıllardır davalara müdahil avukatı olarak talepte bulunurum. Kaçak elektrik kullananlar abone hiçbir zaman ben kaçak elektrik kullandım demez. Elektrik aboneliği olan gayrimenkulun el değiştirmesi ile birlikte sorumluluk doğar. Sayaca eski malikin veya üçüncü şahsın müdahalesi sorumluluğu kaldırmaz. Ancak sayaca eski malik zamanında ve onun tarafından müdahale yapıldığı tespit edilebilirse eski malike karşı rücu davası açılabilir.

Ceza davası ile kaçak elektrikten dolayı tahakkuk ettirilen para cezasını karıştırmayalım lütfen
Old 31-07-2006, 13:35   #8
av pınar

 
Varsayılan

sadece ceza davasından beraat kararının çıkmasını tek başına hukuk davasının kazanılacağına işaret olarak değerlendirmemek gerekmekte. böyle bir durumda dava açmadan önce kaçak elektrik tutanağına ve borç tahakkukuna dayanak teşkil eden EPDK Elektrik Piyasası Müşteri Hizmetleri Yönetmeliğinin 13. ve 14. maddelerinin incelenmesi gerekmektedir. TCK kapsamında elektrik hırsızlığı suçun unsurları oluşmadığı için beraatle sonuçlanan pek çok durum ilgi yönetmeliğe göre kaçak elektrik niteliğindedir ve sebepsiz zenginleşme olarak değerlendirilemez.
Old 31-07-2006, 14:12   #9
Av.Selim Balku

 
Varsayılan

Söz konusu elektrik alacağının icra takibinde ödeme emrine itiraz etmemiş veya itiraz edildiği halde itiraz icra mahkemesinde kaldırıldıysa, parayı ödememk için menfi tespit davası açılmalıydı ancak para yatırıldıysa bu durumda yapılacak şey İİK 72'ye göre istirdat davası açmaktır...

Ancak takip sona ermiş parada vezneden çekilmişse veya borç icra tehtidi altında olmadan ödenmiş ise -mesela 7 günlük itiraz süresinde- yapılacak husus BK 62'ye göre sebepsiz iktisap davası açmaktır...

Burada üzerinde durulması gereken olgu, takip edilen paranın dayanağı; eş bir ifadeyle, tahsil edilen para kaçak kullanıldığı için verilen bir ceza parasımı yoksa kaçak da olsa kullanılan elektirik ücret mi?

Ceza muhakemesinin, hukuk muhakemesine etkisini buna göre belirlemekte fayda olacağı kanısındayım...
Old 31-07-2006, 16:48   #10
Av.Engin Özoğul

 
Varsayılan

Benim bildiğim kadarıyla Elektrik idaresi farazi bir tespitle kaçak kullanılmasaydı ne kadar elektrik faturası tanzim edilecek idiyse ona göre bir bedel belirlemekte. Zaten aksi halde herkese aynı bedelli para cezası gönderilirdi. Oysa kaçak elektrik olaylarında farklı bedelli faturalar tanzim edilmektedir.
Old 01-08-2006, 08:03   #11
av pınar

 
Varsayılan

müşteri hizmetleri yönetmeliği kaçak elektrik faturasının nasıl tahakkuk ettirilileceği düzenlenmiştir doğru ölçen sayaç takıldıktan ya da direk hat var ise tüm tüketim sayaçtan geçecek şekilde hat düzeltildikten sonra belirlenen 2 dönem fatura ortalaması en sık uygulanan kıstas mevcut uygulamada kaçak döneminde okunan endeks yapılan hesaptan düşüldükten sonra elde edilen elektrik miktarına kaçaktan kaynaklanan ceza oranı uygulanarak belirleniyor yani farazi değil hesaplama kullanıcının elektrik tüketimine göre değişiyor
Old 20-07-2007, 00:15   #12
adıge

 
Varsayılan

Kaçak elektrik nedeniyle tahakkuk ettirilen faturanın elektriğin kesilmesi tehtidi altında ödenmesinden sonra ceza davasının beraatle sonuçlanması üzerine açılacak davaya ilişkin elinde/int.ortamında zamanaşımı ve esasa ait ilk derece ve/veya yargıtay karar örneği olan arkadaşımız var mı? Benim şahsi fikrim BK.66 da iadeyi isteyebilme hakkını öğrendiği tarihten itibaren dendiğine göre bu öğrenme en erken kaçak elektrik kullanımının söz konusu olmadığını belirten ceza davası b.kişi raporu ve hatta daha doğru olanı ceza mahkemesinin kararı olmalıdır. Bu noktada kararın kesinleşmiş olmasının gerekmediği kanısındayım. Öğrenme kararın tefhim veya tebliğinden itibaren başlamalıdır diye düşünüyorum. Ancak bu düşüncemi destekleyen veya aksi yönde bir karar bulamadım. Meslektaşlarımın bu noktada katkılarını bekliyorum. Ayrıca bu nedenle açılmış bir davanın esası hakkında da bir karar fikir açısından bana ve konu ile ilgisi olanlara faydalı olabilir. Bir de soru ilave etmek istiyorum kaçak kullandığı iddia edilen abone değilde fiili kullanıcı ise beraat sonrası iade davasında sonuç bu nedenle değişebilir mi?
Old 30-01-2009, 18:28   #13
Av.Duygu Işık Behrem

 
Varsayılan

Benzer şekilde bir davam ödemenin ihtirazi kayıt ileri sürülmeden yapılmış olması nedeni ile reddedildi. Kararı bugün tebliğ aldım temyiz yoluna başvuracağım.

Bu arada yeri gelmişken, aynı Mahkeme kararında, zamanaşımına ilişkin olarak şu şekilde hüküm kuruldu: "...davalının zamanaşımı itirazı dava konusu olayın ceza davasına da konu olduğu, ceza davasına konu olması hasebi ile açılacak istirdat veya tazminat davasının ceza davasına konu fiilin bağlı olduğu zamanaşımı süresine tabii olduğu hususu da gözetilerek ceza davasının 30.10.2007 tarihi itibari ile kesinleştiği ve hukuk davasını 31.01.2008 tarihinde açıldığı anlaşılmakla ceza davasının kesinleşmesinden itibaren 1 yıllık süre içerisinde istirdat davası açılmış olmakla zamanaşımı itirazının reddine karar verilmiş olup..."

Olay şu şekilde;
- Müvekkil hakkında kaçak elektrik tüketimi nedeni ile tutanak tutuluyor ve ceza tahakkuk ettiriliyor. Müvekkil zorunluluktan dolayı ancak hiçbir çekince kaydı koymaksızın; elektriği kesilip işyeri faaliyetleri durmasın diye bu ceza bedelini ödüyor. (vezneden ödeme yapılıyor- ödeme bankadan yapılmamış)

- Bu arada hakkında bir ceza davası görülüyor. Üç ayrı bilirkişi raporu uyarınca elektrik hırsızlığı suçunun işlenmediği yönünde görüş bildiriliyor ve müvekkil ceza dosyasından "üzerine atılı elektrik hırsızlığı suçunu işlediği yolunda mahkumiyetine yeterli ve inandırıcı kanıt olmadığı gerekçesi ile beraat" ediyor. Ardından karar kesinleşiyor. Biz de bu arada bir istirdat davası ikame ediyoruz.

- Dosya kapsamında alınan bilirkişi raporu lehimize geliyor: "Kaçak elektrik kullanımına yönelik bir bulguya rastlanmadığı, müvekkil tarafından ödenen kaçak elektrik bedeli nedeni ile borçlu olmadığı ve bu nedenle parayı öderken ihtirazi kayıt konulmasını gerektirir bir durum olmadığı, kurum tarafından düzenlenen kaçak elektrik tahakkuk bedelinin dava tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte davalıdan alınması gerektiği" yönünde.

-Ancak mahkeme davayı, ödemenin ihtirazi kayıt konulmaksızın yapıldığı gerekçesi ile raporun aksi yönde bir karar ile sonlandırıyor.

Sizlerin görüşleri nedir? Sizce de ihtirazi kayıt bulunmaması bu gibi bir durumda red sebebi midir? Yoksa bilirkişi raporundaki gibi mi yorum yapılmalıdır?
Old 01-02-2009, 01:06   #14
adıge

 
Varsayılan

Sayın Işık,
Değerli meslektaşım,

Benim takip ettiğim dava da siziki ile birebir aynı ben Hukuk Mahkemesince ceza davasının beklenmesine karar verildiği için kesinleşme bekliyorum. İhtirazi kayıt ileri sürmeksizin ödeme bende de var ve karşı taraf savunmalarında bunu ileri sürdü. İhtirazi kayıt konusundaki görüşüme gelince;

İhtirazi kayıt, alacaklının borçluya karşı yönelttiği bir irade bildirimidir. Bu durumda, tartışma mevzuu itibarıyla ödeme yapanın ihtirazi kayıt ileri sürebilmesi için ödemeyi yaptığı anda alacaklı olması gerekir. Oysa zaten ödeme, bir borcun edası için yapılıyor. İleride bu borcun sebepsiz kalma ihtimali bulunsa dahi bu ihtimal ödeme anında ödemeyi yapanı alacaklı hale getirmiyor. Ödemeyi yapanın ödeme anında "iadeyi talep hakkını saklı tutuyorum" demesi bence bir hatırlatmadan öte bir anlam taşımaz. Ya da "haksız olarak tahakkuk ettirilen borcu kabul etmemekle birlikte ödüyorum" demesi o andaki kişisel görüş ifadesi olmaktan öteye gitmez. (Aslında bu tür beyan ödemenin gayri iradi olduğunu göstermesi açısından faydalı olmakla birlikte -bu mevzuda-ödememe halinde Elektirk şirketinin haiz olduğu güç nedeniyle elektriğin kesilmesi sonucu doğacağından ödemenin de iradi olduğundan bahsedilemiyecektir. Bu nedenle bu tür bir beyanın ileri sürülmemiş olması bir kayıp ta değildir.)

Hadisemizde, beraat kararıyla elektrik kurumunun kaçak elektrik tahsilatı hukuki sebepten yoksun kaldığına göre, ödeme yapan, Makeme kararının tefhim veya tebliğinden (ya da kesinleşmeden) sonra alacaklı sıfatını taşıyacaktır. İşte bu andan sonra ihtirazi kayıt ileri sürme hakkını hazi olur.

Aksi halde, bilfarz ihtirazi kayıt meyanında beyan ödeme anında ileri sürülmüş olsa ve fakat elektriğin kaçak kullanıldığı ortaya çıksa ödenen bedelin yinede istirdatı mümkün olabilecek mi? Cevap hayır olduğuna göre aksi durumda ihtirazi kayıt meyanında bir beyan ileri sürülmedi diye ödeme anında olmayan fakat ondan sonra doğmuş bir hakkın kaybettirlmesi hukukun temel ilkelerine aykırı olacaktır.

Ödeme anında hukuken var olmayan bir hak için (müstakbel haklar) yapılan beyanlar, ancak bir hatırlatma olabilir, yoksa var olan bir hakkı koruyucu, yenilik doğuran bir hak olarak ihtirazi kayıt olamazlar.

düşüncesindeyim.
NOT: Kararı ve bilahire temyiz sonucunu benimle paylaşma imkanınız olursa sevinirim.
Saygılarımla,
Old 02-02-2009, 10:41   #15
Av.Duygu Işık Behrem

 
Varsayılan

Değerli meslektaşım,
Öncelikle yanıtınız için teşekkürler. Benim görüşlerim de sizinle paralel. Ben de durumu değerlendirmek isterim. Bundan önce gelecek yanıtları etkilememek adına yorum yapmamayı tercih etmiştim fakat konuyu geliştirmek adına cevap yazmak gerekmekte;
Kendisine ceza tahakkuk ettirilen kişi ödeme anında borçlu olduğu zannı ile ve elektriklerinin kesilmesi tehdidi altında bulunduğundan bu ceza bedelini ödemektedir. -Müvekkil açısından daha da olumsuz bir sonuç ise işyeri faaliyetlerinin aksayacak olmasıdır.- Ödemenin borçlu olduğu zannı ile bir borcun ifası için yapılması ve elektrik kesintisinin olacağı yönündeki baskının mevcudiyeti zaten ihtirazi kayıt konulmamış olmasını açıklamak bakımından oldukça geçerli sebeplerdir. Kendini borçlu zanneden bir kişi ödeme yaparken ihtirazi kayıt ileri sürmeyi düşünmeyecektir dahi. Kaldı ki böyle bir yükümlülüğü de yoktur.

Ceza yargılamasında dahi pek çok bilirkişi incelemesi ile elektrik hırsızlığı suçunun işlenip işlenmediği ortaya çıkmaktadır yani işin teknik yönü çok fazladır. Dolayısıyla o an için kişinin borcunun mevcudiyetinden emin olması, elektrik hırsızlığını işleyip işlemediğini kesin olarak bilebilmesi mümkün değildir. (Zira elektrik hırsızlığı suçunun meydana geldiği hallerde çoğu zaman kişiler durumdan habersiz olmaktadır.-örn: mührün kopuk olması hali-) Kanımca ödemenin şüphe ile yapılmış olması halinde dahi ödenen bedelin istirdadı mümkün olmalıdır.

Ceza yargılaması neticesinde sizin de dile getirmiş olduğunuz gibi, müessese bakımından böyle bir alacağa sebep olan nedenin esasen hiç ortaya çıkmamış olduğu anlaşılmaktadır. Kaldı ki hukuk mahkemesinde de elektrik hırsızlığının oluşup oluşmadığı hususu, tüketim seyirlerinden vesair delillerden yola çıkılarak tekrar incelenmektedir.

Salt ihtirazi kayıt konulmadığı için kuruma bu gibi hallerde yapılan ve kurumun sebepsiz zenginleşmesine sebebiyet veren ödemenin geri verilmemesi hakkaniyete aykırılık teşkil edecektir.

Yargıtay 11. HD.nin 20.10.2003 t.li 2003/3151 E.-2003/9472 K. sayılı ilamda durum oldukça güzel özetlenmiştir; "...Davada borç olmayan şeyin verildiği ileri sürülerek istekte bulunulduğuna göre; uyuşmazlığın bu madde kapsamında çözüme kavuşturulması gerekir. Genel olarak 62. maddenin uygulanabilmesi için aranan gerekli unsurlar; bir borcu ortadan kaldırmak için yapılan ödeme, borcun bulunmaması, ödemenin şahsın ihtiyarı ile yapılmış bulunması ve hata olarak sıralanabilir. Olayımızda, bir borcu ortadan kaldırmak için yapılan ödeme ve ödemenin kişinin ihtiyarı ile yapılmış olması unsurlarının gerçekleşmiş olduğu tartışmasızdır. Bu nedenle özellikle diğer iki unsur üzerinde durulması gerekir. BK nın 62. maddesinin uygulanabilmesi için, yerine getirilen borcun "mevcut olmaması" gerekir. Bu durumun, yani borcun varlığının saptanmasında "eda anı" esas alınmalıdır. Olayımızda ise, davacı kaza tutanağında tam kusurlu gösterildiği gösterildiği için kendisini borçlu sanarak ödeme yapmıştır. Oysa. ... Asliye Ceza Mahkemesi'nin ... sayılı dosyasında alınan bilirkişi raporunda, davacının olayda kusursuz olduğu tespit edilmiştir. O halde davacının kusursuz olduğu da dikkate alınmak suretiyle, borcun eda anında mevcut olmadığı kabul edilmelidir. Tüm bu hususlar değerlendirilerek sonucuna göre karar vermek gerekirken, davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir..."

Kararı mail adresinize gönderebilirim. Temyiz sonucunu da bilahare paylaşacağım. Umarım iyi haberlerle dönerim Saygılarımla,
Old 03-12-2010, 14:21   #16
Yusuf ayık

 
Varsayılan

Değerli meslektaşım Duygu Işık hanım, bu bölüme ilişkin temyiz incelemesi sonucunu bildirebilir misiniz? Mail ile de alabilirim. Saygılar.
Old 03-02-2011, 00:47   #17
ehlihibre

 
Varsayılan

arkadaşlar aynı konulu bir davamda müvekkil tarafından ihtirazi kayıtsız yapılan ödeme nedeniyle açtığımız menfi tespit davasının yerel mahkemece reddi üzerine yargıtayın verdiği güzel bir karar var. paylaşıyorum.

T.C.
YARGITAY
13. Hukuk Dairesi

ESAS NO : 2010/3609
KARAR NO : 2010/17009

Y A R G I T A Y İ L A M I


MAHKEMESİ : Bismil Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 13/11/2009
NUMARASI : 2008/142-2009/1118
DAVACI : ...........vek. Abdurrahim Ay
DAVALI : Diyarbakır Dedaş Müessese Müdürlüğü

Taraflar arasındaki istirdat davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.

KARAR
Davacı, davalının abonesi olduğunu, 02.07.2007 tarihinde tarımsal sulama suyu ile ilgili elektrik sayacında sorun olduğunu fark ettiğini, sayacın davalı tarafından değiştirildiğini, ancak daha sonradan sayaca haricen müdahale edildiğinden bahisle borç tahakkuk ettirildiğini ve ödemek zorunda kaldığını ileri sürerek, 11.552,69 TL’nin tahsilini istemiştir.
Davalı, sayaca haricen müdahale edildiğini, yapılan borç tahakkuk işleminde usulsüzlük bulunmadığını savunarak davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, abone olan davacının ödeme yaparken ihtirazi kayıt ileri sürmediği, bu nedenle borcu kabul etmiş olduğu sonucuna varılarak dava red edilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Yukarıda da kısaca özetlendiği gibi, dava, haksız tahsil edildiği ileri sürülen kaçak elektrik bedelinin istirdadına ilişkindir. Abone olan davacı hakkında 02.07.2007 tarihinde kaçak-usulsüz elektrik kullandığından bahisle tutanak tutulduğu ve cezalı olarak borç tahakkuk ettirildiği, davacının da son ödeme tarihi itibari ile tahakkuk ettirilen miktarı ödedikten sonra eldeki davayı açtığı anlaşılmaktadır. Taraflar arasında abonelik sözleşmesi olduğu kabul edilmekte olup, davalı, davacının sözleşmeye aykırı olarak kaçak ve usulsüz elektrik kullandığını ileri sürmekte, davacı ise, usulsüz işleminin bulunmadığını, kendisinden haksız para tahsil edildiğini, bir başka deyişle davalının sebepsiz 2010/3609-17009
zenginleştiğini belirtmektedir. Öncelikle olaya sebepsiz zenginleşme ile ilgili yasal düzenleme ve ilkeler çerçevesinde bakılacak olursa; Borçlar Kanunu’nun 62.maddesinde, “borçlu olmadığı şeyi ihtizariyla veren kimse hataen kendisini borçlu zannederek verdiğini ispat etmedikçe onu istirdat edemez” şeklinde düzenleme yapılmıştır. Oysa somut olayda davacı, borçlu olmadığı değil, davalı tarafından tahakkuk ettirilen borç miktarını ödediği açık ve belirgindir. Öte yandan, davalı tarafından düzenlenen 02.07.2007 tarihli kaçak-usulsüz elektrik tespit tutanağında davacıya ait elektriğin kesildiği ve mühürlendiği de belirtilmiştir. Akabinde son ödeme tarihi 28.03.2008 olan cezai tahakkukun yapıldığı ve bunun üzerine davacının ödeme yaptığı anlaşıldığına göre, elektriği kesilen ve icra tehditi altında olan davacının yaptığı ödeme ile böyle bir borcu dolayısıyla kaçak kullanımı benimsediğinden sözetmek mümkün değildir. Böyle olunca mahkemece işin esasına girilerek davacının istirdada haklı bir miktarın bulunup bulunmadığının araştırılarak hasıl olacak sonuca uygun bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz edilen hükmün davacı yararına BOZULMASINA, peşin alınan 17.15 TL. temyiz harcının istek halinde iadesine, 17.12.2010 gününde oybirliğiyle karar verildi.

Başkan Üye Üye Üye Üye





Okundu AÖ.
Old 04-02-2011, 09:37   #18
ehlihibre

 
Varsayılan

Av. Duygu hanım aslında benim size teşekkür etmem gerekir. çünkü yerel mahkemece davanın reddi üzerine yaptığım araştırmada sizin bu başlıkta verdiğiniz yargıtay kararını temyiz dilekçeme dayanak yapmıştım. etkisi oldu diye düşünüyorum. ben teşekkür ediyorum.
Old 07-02-2011, 14:05   #19
Av.Duygu Işık Behrem

 
Varsayılan

Terzi kendi söküğünü dikemez misali bir durum olmuş. Zira benim dosyam Yargıtay'da onandı maalesef. Gerekçesi de sadece "ihtirazi kaydın bulunmaması" hususu. Sizin kararınız yerinde bir karar olmuş, aranan, özlenen nitelikte. Bundan sonrası için ışık olacaktır.

Saygılarımla,
Old 24-04-2011, 20:19   #20
iussy

 
Acil

Merhabalar,

Müstakbel müvekkillerimin müteveffa babaları tarafından 2006 yılına kadar kiracı sıfatıyla işyeri olarak kullanılan bir yer için kaçak elektrik kullanımı nedeniyle, çok uzun bir süreyi, müteveffanın rahatsızlığı nedeniyle o mekanı işletmeyi bırakmasından sonraki 2 yılı kapsar şekilde, bir ceza tahakkuk ettirilmiştir. Yanılmıyorsam, bu ceza süresinin bir kısmı vefat ettiği dönemi dahi kapsıyor olabilir (Eksik bilgi için üzgünüm ancak henüz belgeler gönderilmediğinden ben de çok bilgi sahibi değilim ).

Bu durumda,

** Zamanaşımı iddiasında bulunulabilmesi için süre ne olacaktır yani geçmişe yönelik olarak kaç yıl için talepte bulunabilme imkanı vardır elektrik sağlayıcısı şirketin?

** Adli yargıda (bana ceza tutarının 5.000,00-TL gibi bir rakam olduğu bildirildi, bu durumda Sulh Hukuk Mahkemesi'nde sanırım?) menfi tespit davası mı açılması gerekmektedir?

** Henüz bir ceza davası bulunmamaktadır ancak belirttiğim gibi aleyhine ceza tahakkuk ettirilen kişi, 2008 yılında vefat etmiştir. Bu durumda, mirasçılarının sorumluluğu, mirasın reddi söz konusu olmadığından, geçerli olacaktır değil mi? Yoksa bu tür bir olayda, farklı bir uygulama olması söz konusu olabilir mi?

** Yahut icra takibinin yapılmasını beklemek ve itiraz etmenin ardından açılacak olan itirazın kaldırılması davasında bu hususuları mı tartışmak daha yararlı olacaktır?

** Bir de Kaçak ve Usulsüz Elektrik Enerjisi Kullanımına İlişkin Usul ve Esaslar'ın 1-B-1/a maddesinde; "a) Kullanım yerine ait bağlantı anlaşması ve perakende satış sözleşmesi yapılmış olan yerler için, kaçak elektrik enerjisi kullanımına ilişkin olarak yapılacak hesaplamada esas alınacak süre; tutanak düzenlenmiş olması kaydıyla kontrol, mühürleme, kesme-bağlama, sayaç değiştirme ve son endeks okuma işlemlerinden en son yapılanın işlem tarihi ile kaçak tespitinin yapıldığı tarihe kadar olan süredir ve bu süre 90 günü geçemez." denilmektedir. Buradaki 90 gün ve yine bu ve sonraki maddelerde bahsi geçen "12 ayı geçemez." gibi ibarelerin, maksimum ceza tahakkuk ettirilebilecek süreler açısından bir sınırlama getiriyor olarak kabul edilmesi gerektiği şeklinde yorumlanması hatalı mıdır?

Bu konularda bana yardımcı olabilirseniz çok sevinirim. Şimdiden teşekkür ederim.

Saygılarımla.
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 
Konu Araçları Konu İçinde Arama
Konu İçinde Arama:

Detaylı Arama
Konuyu Değerlendirin
Konuyu Değerlendirin:

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
ELEKTRiK HIRSIZLIĞI Av.Elvan Akkaya Ceza Hukuku Çalışma Grubu 28 22-11-2010 00:05
Elektrik Hırsızlığı Celal Meslektaşların Soruları 2 13-04-2009 17:03
Elektrik hırsızlığı (tutanak) BASILIAS Meslektaşların Soruları 7 15-09-2008 11:42
Yoklama Kaçağı TATUMA Hukuk Soruları Arşivi 0 30-03-2005 10:35


THS Sunucusu bu sayfayı 0,07067800 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.