Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

Adil Yargılanma Hakkı- Aleniyet İlkesi

Yanıt
Old 18-05-2012, 09:18   #1
eylul83

 
Varsayılan Adil Yargılanma Hakkı- Aleniyet İlkesi

Adil yargılanma hakkı kapsamında aleniyet ilkesininmahkemeler tarafından ihlal edilmesine yönelik Yargıtay kararı ve özellikle Avrupaİnsan Hakları Mahkemesi’nin son yıllarda vermiş olduğu kararları arıyorum.Bukonuda bana yardımcı olabilecek meslektaşlarıma şimdiden teşekkürler ediyorum.
Old 18-05-2012, 10:13   #2
özfn_34

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan eylul83
Adil yargılanma hakkı kapsamında aleniyet ilkesininmahkemeler tarafından ihlal edilmesine yönelik Yargıtay kararı ve özellikle Avrupaİnsan Hakları Mahkemesi’nin son yıllarda vermiş olduğu kararları arıyorum.Bukonuda bana yardımcı olabilecek meslektaşlarıma şimdiden teşekkürler ediyorum.

Esas :2010/12917
Karar:2011/7064
Tarih:23.05.2011
-YARGITAY İLAMI-
YEREL MAHKEMECE verilen hüküm temyiz edilmekle, başvurunun nitelik, ceza türü, süresi ve suç tarihine göre dosya görüşüldü:
Denetimli serbestlik tedbirine ilişkin yükümlülüklere aykırı davranan sanık hakkında 5271 sayılı CMK.nun 231/11 inci maddesi gereğince; geri bırakılan hükmün açıklanması, durumunun yeniden değerlendirilmesi, cezanın yarısına kadar belirlenecek bir kısmının infaz edilmemesine ya da koşullarının varlığı halinde hükümdeki hapis cezasının ertelnmesine veya seçenek yaptırımlara çevrilmesine karar verilerek yeni bir mahkumiyet hükmü kurulması olanaklı olduğundan, 5271 sayılı CMK.nun 223/1 inci maddesindeki ‘Duruşmanın sona erdiği açıklandıktan sonra hüküm verilir. Beraat, ceza verilmesine yer olmadığı, mahkumiyet, güvenlik tedbirine hükmedilmesi, davanın reddi ve düşmesi kararı, hükümdür.’ ve 231/1 inci maddesindeki ‘Duruşma sonunda, 232 nci maddede belirtilen esaslara göre duruşma tutanağına geçirilen hüküm fıkrası okunarak gerekçesi ana çizgileriyle anlatılır.’ düzenlemeler, Anayasanın ‘hak arama hürriyeti’ başlığıyla düzenlenen 36 ncı maddesindeki ‘herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunmayla adil yargılanma HAKKINA SAHİPTİR.’ hükmü ve taraf olduğumuz Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6 ncı maddesindeki ‘adil yargılama’ ilkesi karşısında; hükmün açıklanmasına karar verilebilmesi için öncelikle ceza yargılamasının ‘vasıtasızlık’, ‘aleniyetlik’ ve ‘sözlülük’ ilkeleri gereği duruşma açılarak, sanığın, hakkında yapılan yargılamadan haberdar edilmesi gerektiği gözetilmeden ve hükmün gerekçesinde de iddia, savunma, sanığın lehine ve aleyhine olan tüm kanıtlar, sabit kabul edilen olaylar ve suçun yasal öğelerinin nasıl oluştuğu açıklanıp, tartışılması ve dayanaklarının gösterilmesi gerektiği düşünülmeden, Anayasanın 141 ve 5271 sayılı CMK.nun 34 ile 230. maddelerine aykırı davranılmak suretiyle hiçbir gerekçeye yer verilmeden yazılı şekilde dosya üzerinde hüküm kurulması,
Bozmayı gerektirmiş, sanık Emrah Yıldız savunmanının temyiz itirazları bu bakımdan yerinde görülmüş olduğundan, diğer yönleri incelenmeyen hükmün açıklanan nedenle isteme uygun olarak BOZULMASINA, 23.05.2011 tarihinde OYBİRLİĞİYLE KARAR VERİLDİ.
Old 18-05-2012, 14:04   #3
eylul83

 
Acil

Konunun aciliyeti bakımından özellikle içtihat programı olan arkadaşlar yardımcı olabilirlerse sevirim..
Old 18-05-2012, 14:22   #4
özfn_34

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan eylul83
Konunun aciliyeti bakımından özellikle içtihat programı olan arkadaşlar yardımcı olabilirlerse sevirim..
Esas :/75836/01
Karar:/ADEM ARSLAN/Türkiye Davası
Tarih:19.12.2006
(Dışişleri Bakanlığı Çok Taraflı Siyasî İşler Genel Müdürlüğü tarafından Türkçe'ye çevrilmiş olup, GAYRIRESMÎ TERCÜMEDİR.)
OLAYLAR
1974 doğumlu başvuran Ordu'da İKAMET ETMEKTEDİR.
Başvuran, 20 Kasım 1999 tarihinde komşularının şikayeti üzerine Polis Karakolu'na çağrılmış ve burada İFADESİ ALINMIŞTIR. Başvuran ruhsatlı ateşli silahının bulunduğunu ve eşinin kendisini terk ettiğini anlayınca kriz geçirip apartmanın içinde ateş ettiğini KABUL ETMİŞTİR. Adli SORUŞTURMA AÇILMIŞTIR.
Bursa Sulh Ceza Mahkemesi 24 Kasım 1999 tarihinde, 15.000.000 TL ön ödemeli tebliğ tutanağı kararnamesini başvurana TEBLİĞ ETMİŞTİR. On gün içinde bu miktarı ödemediği takdirde, aleyhinde bir kamu davasının AÇILACAĞINI BELİRTMİŞTİR.
Sulh Ceza Mahkemesi, dosyaya dayanarak, 4 Şubat 2000 tarihinde, Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu'nun 386 ncı maddesi uyarınca meskun mahalde silah atmak gerekçesiyle başvuranı 15.000.000 TL para cezasına çarptırmış ve evinde bulunan silahına ve mermilerine el konulmasına KARAR VERMİŞTİR.
Başvuran, 13 Mart 2000 tarihinde duruşma açılarak yargılama yapılmasını isteyerek, Bursa Asliye Ceza Mahkemesi'nde bu kararnameye İTİRAZ ETMİŞTİR.
Asliye Ceza Mahkemesi 29 Mart 2000 tarihinde bu talebi kabul etmiş ve Sulh Ceza Mahkemesi'nin duruşma yapmasına KARAR VERMİŞTİR.
Sulh Ceza Mahkemesi 13 Nisan 2000 tarihinde, Adalet Bakanlığı'ndan dosya üzerinden yargılamanın devam ettirilmesi amacıyla Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu'nun 343 üncü maddesi uyarınca "yazılı emir" yoluyla kararın BOZULMASINI İSTEMİŞTİR.
Adalet Bakanlığı, dosyayı YARGITAY İkinci Dairesi'NE YOLLAMIŞTIR.
YARGITAY 7 Temmuz 2000 tarihinde, Asliye Ceza Mahkemesi'nin verdiği kararı bozmuş ve dosyayı yeniden İNCELEMESİNİ İSTEMİŞTİR.
Asliye Ceza Mahkemesi 26 Ekim 2000 tarihinde dosyayı yeniden incelemiş ve Sulh Ceza Mahkemesi'nin verdiği ceza kararnamesine karşı başvuranın yaptığı İTİRAZI REDDETMİŞTİR.
HUKUK AÇISINDAN
I. AİHS'NİN 6§1 MADDESİNİN İHLAL EDİLDİĞİ İDDİASI HAKKINDA
Başvuran, duruşma yapılması talebinin reddedilmesi ve savunmasını yapamadan ceza kararının verilmesinden dolayı, davasının hakkaniyete uygun olarak görülmediğinden ŞİKAYETÇİ OLMAKTADIR. Başvuran AİHS'nin 6§1 maddesini İLERİ SÜRMEKTEDİR.
A. Ön İtiraz Hakkında
Hükümet, kabuledilemezlik itirazında bulunmakta ve ceza kararnamesinin, yalın anlamıyla "karar" değil, sadece idari karar OLDUĞUNU SAVUNMAKTADIR. Hükümet, başvuranın Asliye Ceza Mahkemesi'ne başvurarak Sulh hakimi kararına itiraz edebileceğini, bunun da ceza hukuku uyarınca "ihtilaflı olay"'a neden OLACAĞINI BELİRTMEKTEDİR. Sonuç itibariyle Hükümet'e göre 29 Mart 2000 tarihli Asliye Ceza Mahkemesi kararı, bu başvurunun etkili OLDUĞUNU ONAYLAMAKTADIR.
Başvuran, sulh hakiminin Adalet Bakanlığı'na yaptığı "yazılı emirle" bozma talebinin ardından Asliye Ceza Mahkemesi'nin verdiği kararın iptal edildiğini İLERİ SÜRMEKTEDİR.
AİHM, 35§1 maddesi gereğince, "olayların meydana geldiği dönemde başvurunun teoride olduğu gibi uygulamada da mevcut ve etkili olduğu, yani başvurunun yapılabileceği, başvurana şikayetlerinin telafi edilmesini sağlayacağı ve başarıyla sonuçlanması için makul bakış açıları sunduğu yönünde AİHM'yi ikna etmenin, iç hukuk yollarının tüketilmediği itirazında bulunan Hükümet'in görevi olduğunu" hatırlatmaktadır (Akdivar ve diğerleri-Türkiye, 16 Eylül 1996 tarihli karar).
AİHM, bu davada başvuranın Asliye Ceza Mahkemesi'ne başvurduğunu ve böylece ceza hukuku uyarınca "ihtilaflı olaya" neden olduğunu TESPİT ETMEKTEDİR. Dolayısıyla hiç şüphe yok ki sadece idari olmayıp, ceza davası DA SÖZKONUSUDUR. Daha sonra Asliye Ceza Mahkemesi'nin Sulh Ceza Mahkemesi'nden duruşma yapma istemine rağmen, yargılama Adalet Bakanlığı'nın izni de alınarak yazılı OLARAK SÜRDÜRÜLMÜŞTÜR. Bunun sonucunda Hükümet tarafından ileri sürülen başvuru, içtihat uyarınca "etkili" değildir. Buradan Hükümet'in reddedilmesi SONUCU ÇIKMAKTADIR.
AİHM, AİHS'nin 35§3 maddesi uyarınca başvurunun açıkça dayanaktan yoksun olmadığını TESPİT ETMEKTEDİR. Ayrıca AİHM başvurunun başka hiçbir kabuledilemezlik gerekçesiyle ters DÜŞMEDİĞİNİ BELİRTMEKTEDİR. Dolayısıyla başvuruyu kabuledilebilir ilan etmek UYGUN OLACAKTIR.
B. Esasa Dair
AİHM, duruşmaların aleniyetinin AİHS'nin 6§1 maddesinde yer verilen temel ilkeyi OLUŞTURDUĞUNU HATIRLATMAKTADIR. Duruşmaların aleniyeti, halkın denetiminden geçmeyen adalete karşı yargılanan kişileri korumakta ve böylece mahkemelere olan inancın korunmasına katkıda bulunulacak yollardan BİRİNİ OLUŞTURMAKTADIR. Adalete kazandırdığı şeffaflıkla, her demokratik toplumun ilkeleri arasında yer alan ve 6§1 maddesinin adil yargılanma güvencesi amacına ulaşılmasına yardımcı olmaktadır (Stefanelli-Saint-Marin, no: 35396/97 ve Malhous-Çek Cumhuriyeti, no: 33071/96).
AİHM, eski Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu'nun uygun hükümlerine göre, davaya bakan hakimin bazı suçlar için, dosya temel alınarak duruşma yapmadan ceza kararnamesi çıkarabileceğini NOT ETMEKTEDİR. İtiraz hafif yada ağır para cezasına ilişkin kararnameye karşı yapıldığı takdirde, Asliye Ceza Mahkemesi'nde yapılan itiraz işlemi duruşma yapılmadan görülebilir. Asliye Ceza Mahkemesi, itiraz halinde sadece dosyayı temel alarak karar verebilir.
Bu durumda, AİHM, başvuranın yargılamanın hiçbir aşamasında ulusal mahkemeler önünde duruşmadan faydalanamadığını NOT ETMEKTEDİR. Ne ceza kararnamesi çıkaran Ceza Mahkemesi, ne de itiraz üzerine hükme varan Asliye Ceza Mahkemesi DURUŞMA YAPMIŞTIR. Başvuran, kendisini yargılamaya çağrılan hakimler önünde hiçbir zaman kişisel olarak mahkemeye çıkma olanağına SAHİP OLAMAMIŞTIR.
AİHM, Asliye Ceza Mahkemesi önünde duruşma yapılmamasının Anayasa Mahkemesi tarafından müzakere edildiğini ve Anayasa Mahkemesi'nin duruşma yapılmasının adil yargılanma hakkı ve savunma haklarıyla bağdaşmadığına kanaat getirdiğini belirtmektedir. AİHM bu tespiti ve ceza kararnameleri hakkında yeni Ceza Kanunu ve Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu'nda hiçbir hükmün mevcut olmamasını GÖZÖNÜNDE BULUNDURMAKTADIR.
Dolayısıyla AİHM, başvuranın davasının davasına bakan mahkemeler tarafından aleni bir şekilde görülmediğinden dolayı, AİHS'nin 6§1 maddesinin ihlal edildiğine KANAAT GETİRMEKTEDİR.
II. AİHS'NİN 41 inci MADDESİNİN UYGULANMASI HAKKINDA
A. Tazminat
Başvuran maddi zarara uğradığını iddia etmekte ve bu nedenle 1.555.000.000 TL İSTEMEKTEDİR. Ayrıca başvuran 25.000 Amerikan Doları [yaklaşık 20.161 Euro] tutarındaki manevi zararının ÖDENMESİNİ İSTEMEKTEDİR.
Hükümet bu iddialara İTİRAZ ETMEKTEDİR.
AİHM, ortaya konulan eksikliklerden dolayı Türk mahkemelerinin vardığı sonuçlar hakkında yorum yapamaz. Dolayısıyla başvuranın maddi zarar adı altında yaptığı TALEBİ REDDETMEKTEDİR.
AİHM, başvuranın, ihlal tespitinin tek başına karşılayabileceği bir takım manevi zarara uğrayabileceğine KANAAT GETİRMEKTEDİR.
B. Masraf ve Harcamalar
Başvuran, AİHM önünde yapılan masraf ve harcamalar için 10.000 Amerikan Doları [yaklaşık 8.064 Euro] istemektedir.
Hükümet bu iddialara İTİRAZ ETMEKTEDİR.
AİHM içtihadına göre, bir başvuran gerçekliği, gerekliliği ve makul oranda oldukları ortaya konulduğu sürece masraf ve harcamaların ÖDENMESİNİ SAĞLAYABİLMEKTEDİR. Bu davada ve elinde bulunan unsurları gözönüne alarak, AİHM, yapılan bütün masraflar için başvurana 500 Euro ödenmesinin makul olduğuna KANAAT GETİRMEKTEDİR.
C. Gecikme faizi
AİHM, Avrupa Merkez Bankası'nın marjinal kredi kolaylıklarına uyguladığı faiz oranına 3 puanlık bir artışın EKLENECEĞİNİ BELİRTMEKTEDİR.
BU GEREKÇELERE DAYALI OLARAK AİHM OYBİRLİĞİYLE,
1. Başvurunun kabuledilebilir olduğuna;
2. AİHS'nin 6§1 maddesinin ihlal edildiğine;
3. İşbu kararın başvuranın uğradığı manevi zarar için yeterli adil tazmin oluşturduğuna;
4. 4. a) AİHS'nin 44 § 2 maddesi gereğince kararın kesinleştiği tarihten itibaren üç ay içinde, döviz kuru üzerinden Y.T.L.'ye çevrilmek üzere Savunmacı Hükümet tarafından başvurana masraf ve harcamalar için 500 (beş yüz) Euro'nun miktara yansıtılabilecek her türlü vergiden muaf tutularak ödenmesine,
b) Sözkonusu sürenin bittiği tarihten itibaren ödemenin yapılmasına kadar Hükümet tarafından, Avrupa Merkez Bankası'nın o dönem için geçerli olan faiz oranının üç puan fazlasına eşit oranda faiz uygulanmasına;
5. Adil tazmine ilişkin diğer taleplerin reddine;
KARAR VERMİŞTİR.
İşbu karar Fransızca olarak hazırlanmış ve AİHM İçtüzüğü'nün 77 §§ 2 ve 3 üncü maddesine uygun olarak 19 Aralık 2006 tarihinde yazılı olarak TEBLİĞ EDİLMİŞTİR.
Old 18-05-2012, 14:29   #5
özfn_34

 
Varsayılan

Kararın çok uzun olması dolayısıyla ilgili kısmını ekliyorum:

Esas :/46117/99
Karar:/TAŞKIN VE DİĞERLERİ v. TÜRKİYE
Tarih:10.11.2004

TAŞKIN VE DİĞERLERİ v. TÜRKİYE

(Özel Hayata Saygı, Adil Yargılanma, Yaşam ve Etkili Başvuru Hakkının İhlal Edildiği İddiaları)

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi 3. Daire Kararı

Başkan: G. Ress; Üyeler: I. Cabral Barreto, L. Caflisch, R. Türmen, B. Zupancic, H.S.Greve, K. Traja,

Başvuru No: 46117/99

Karar Tarihi: 10 Kasım 2004

(3) Madde 6 - Adil Yargılanma Hakkı

Mahkeme, öncelikle, başvuru sahipleri tarafından yapılan 8 Kasım 1994 tarihli başvurunun, çevresel etkileri değerlendirme inceleme raporu uyarınca Ovacık altın madeni ocağına ruhsat verilmesi yönündeki Çevre Bakanlığı işleminin, yöre halkına komşu insanların sağlıklı bir çevre ve yaşam hakkı açısından tehlikeler doğurduğu ileri sürülerek yapıldığını ve böylelikle ruhsat verilme işleminin iptalinin istenildiğini gösteren bir dava olduğunu kabul etmektedir, Başvuru sahipleri tarafından idari yargı mercileri önünde ileri sürülen haklar, Ovacık altın madeni ocağı işletmesinin yol açtığı risklere karşı vücut bütünlüğüne dayalı haklarının etkili bir şekilde korunmasını SAĞLAMAK YÖNÜNDEDİR. [par.131]

Mahkeme tarafından, böyle bir hakkın, Türk hukuk düzeninde, Danıştay kararında da atıfta bulunulduğu gibi, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkı olarak belirlenmiş olduğu (Anayasa, Madde 56) SONUCUNA ULAŞILMAKTADIR. Bu durumda, başvuru sahipleri, söz konusu altın madeni ocağı faaliyetlerinden dolayı çevreye verilen zararlara karşı, Türk hukuku gereğince korunan bir etkili başvuru hakkına sahiptirler. Hiç şüphesiz, bu başvuru hakkı gerçek ve CİDDİ NİTELİKTEDİR. [par. 132]

Başvuru konusu hakkın, medeni haklardan olup olmadığı konusunda, Mahkeme, siyanür liç yöntemi uygulanan Ovacık altın madeni ocağı işletmesinin arz ettiği riskin taşıdığı önem açısından, birçok inceleme raporunu esas alan Yüksek İdare Mahkemesi olan Danıştay kararındaki tespitleri dikkate ALMAK DURUMUNDADIR. Bu tespitler, başvuru sahiplerinin yaşam bütünlüğü hakkının doğrudan korunmasıyla İLGİLİDİR. Aynı şekilde, başvuru sahipleri iptal davası açmak suretiyle, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama haklarının ihlali nedeniyle mevcut olan tek korunma imkanını kullanmışlardır (Bkz. emsal karar için İspanya'ya karşı Gorraiz Lizzarraga ve diğerleri kararı, başvuru no: 62543/00, kk 46-47, 27 Nisan 2004). Danıştay iptal kararı vermiş, ancak, bu kararın uygulanması ve uğranılan zararın tazminine yönelik bir idari TASARRUFTA BULUNULMAMIŞTIR. (Bkz. yukarıda geçen 93. ve 96. nolu paragraflar) Sonuç olarak, idari yargı mercileri önündeki yargılama sürecinin, bir bütün olarak, başvuru sahiplerinin medeni haklarıyla ilgili olduğu KABUL EDİLMELİDİR. Bu sebeple 6 ncı madde bu olaya UYGULANABİLİR NİTELİKTEDİR. [par. 133-134)

Mahkeme, Danıştay'ın 13 Mayıs 1997 tarihli kararının, 01 Nisan 1998 tarihinde kesinleşinceye kadar, geciktirici bir etkiye sahip olduğunu NOT ETMEKTEDİR. Bununla birlikte, Türk mahkemeleri buna dikkat çekse de, bu yargı kararının gereği, öngörülen yasal süre içinde YERİNE GETİRİLMEMİŞTİR. [par. 135]

Diğer taraftan, Başbakanlığın müdahalesi üzerine çeşitli bakanlıklar tarafından verilen ruhsatlara istinaden, 13 Nisan 2001 tarihinde başlatılan deneme mahiyetindeki üretim faaliyetinin hiçbir yasal dayanağı bulunmamaktadır ve idare mahkemeleri kararlarında vurgulandığı gibi, yargı kararının gereğini yerine getirilmesini engelleme ANLAMINA GELMEKTEDİR. Böyle bir durum, hukukun üstünlüğü ve hukuk güvenliği ilkelerinin dayandığı hukuk devleti prensibine AYKIRILIK OLUŞTURMAKTADIR. [par.136]

Mahkeme, önceki tespitleri de dikkate alarak, ulusal makamlarca, Yüksek İdare Mahkemesi olan Danıştay tarafından 1 Nisan 1998 tarihinde verilen bir kararla onanan İzmir 1.inci İdare Mahkemesinin 15 Ekim 1997 tarihli kararının gereğini makul bir süre içinde yerine getirmeyerek, Sözleşmenin 6 ncı maddesinin sağladığı etkin bir adil koruma anlayışını da bertaraf ettiği SONUCUNA ULAŞMIŞTIR. [par. 137]
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 
Konu Araçları Konu İçinde Arama
Konu İçinde Arama:

Detaylı Arama
Konuyu Değerlendirin
Konuyu Değerlendirin:

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
AİHM Adil yargılanma hakkı... av.tuğbabal Meslektaşların Soruları 2 03-09-2011 17:47
Adil Yargilanma İlkesi yargıç isa Ceza Hukuku Çalışma Grubu 6 05-07-2011 15:50
Adil yargılanma ilkesi Av.Ergün Vardar Hukuk Sohbetleri 5 20-12-2010 00:22
Adil Yargılanma İlkesi İhlal Edilmiş olur mu ? pallanco Meslektaşların Soruları 2 17-08-2010 14:50
yasama dokunulmazlığı ve adil yargılanma hakkı innocencioonesto Hukuk Sohbetleri 0 10-09-2008 17:14


THS Sunucusu bu sayfayı 0,06640506 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.