Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

telefon kayıtlarının zina sebebiyle boşanma davasında delil olma niteliği

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 26-04-2012, 10:47   #1
av__hakan

 
Varsayılan telefon kayıtlarının zina sebebiyle boşanma davasında delil olma niteliği

cep telefon kayıtları zina sebebiyle boşanma davasında delil olarak kullanılabilir mi?Haberleşmenin gizliliği ilkesi kapsamında değerlendirilemez mi? bir yerde bu tür kayıtların ceza davalarında ispat aracı olarak kullanılabildiğini;ancak boşanma davalarında haberleşmenin gizliliği ilkesi uyarınca telefon kayıtlarının ilgili operatörden istenemediğini okumuştum.Doğrudan konu ile ilgili bir yargıtay kararı bulamadım.Acil yardımcı olursanız çok sevinirim.
Old 26-04-2012, 11:04   #2
AV Sezin

 
Varsayılan

Zinaya delil olacağı şeklinde karara rastlamamakla birlikte boşanma da delil olabileceğine ilişkin kararlar mevcut,
umarım bir şekilde yardımcı olur..
saygılar..


Esas :2010/7242
Karar:2011/8053
Tarih:10.05.2011

-YARGITAY İLAMI-

Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hüküm temyiz edilmekle evrak okunup GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ.

Yapılan soruşturma, toplanan delillerle ve telefon kayıtlarıyla davalı kadının güven sarsıcı davranışta bulunduğu, davacı kocanın da, kendi ailesinin tarafların evliliğine müşterek konutun manevi bağımsızlığını ortadan kaldıracak şekilde müdahalesine sessiz KALDIĞI ANLAŞILMAKTADIR. Bu halde taraflar arasında müşterek hayatı temelinden sarsacak derecede birliğin devamına imkan vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik mevcut VE SABİTTİR. Olayların akışı karşısında davacı dava AÇMAKTA HAKLIDIR. Bu şartlar altında eşleri birlikte yaşamaya zorlamanın artık kanunen mümkün görülmemesine göre boşanmaya karar verilecek yerde, yetersiz gerekçeyle davanın reddi DOĞRU GÖRÜLMEMİŞTİR.

SONUÇ : Temyiz edilen kararın yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere OYBİRLİĞİYLE KARAR VERİLDİ. 10.05.2011 (Salı)



Esas :2002/10700
Karar:2002/11449
Tarih:07/10/2002

Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hüküm temyiz edilmekle evrak okunup GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ.

Yapılan soruşturma, toplanan delillerle * telefon kayıtlarıyla Rasim'in babası Hasan Balkan'ın tanık olarak alınan ifadelerinden davalının güven sarsıcı davranışta BULUNDUĞU ANLAŞILMAKTADIR. Bu halde taraflar arasında müşterek hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkan vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik mevcut VE SABİTTİR. Olayların akışı karşısında davacı dava AÇMAKTA HAKLIDIR. Bu şartlar altında eşleri birlikte yaşamaya zorlamanın artık kanunen mümkün görülmemesine göre, boşanmaya karar verilecek yerde, yetersiz gerekçeyle davanın reddi DOĞRU BULUNMAMIŞTIR.

S O N U Ç : Davacının temyiz itirazının kabulüyle hükmün BOZULMASINA temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine OYBİRLİĞİYLE KARAR VERİLDİ. 07.10.2002

UYARI: Firmamızca basılı ortamdan elektronik ortama aktarılan içtihat metni, tarafımızdan içeriği etkilenmeyecek şekilde değiştirilmiş ve değişikliği yapan algoritma TESCİL ettirilmiştir. Tescil edilmiş içtihat metninin Corpus sözleşmesinde belirtilen amaçlar dışında herhangi bir ortamda (elektronik veya yazılı) bulundurulması/kullanılması durumunda firmamız tüm kanuni haklarını KULLANACAKTIR.
Old 26-04-2012, 11:39   #3
aykutyigit

 
Varsayılan

Kayıtlardan anladığımız; konuşmaları bir araç ile kaydederse karşı tarafın rızası yoksa kullanılamaz (hukuka aykırı delil).Ancak kayıtlar telefona gelen mesajlar ise bir tutanakla tespit edilirse bu durumda kullanılabilir diye düşünüyorum.
Old 26-04-2012, 11:40   #4
Av:NZK

 
Varsayılan

temel bir ilke olarak kanuna aykırı yollarla elde edilmiş delilin delil niteliğine haiz olacağı yüklenen suç ancak hukuka uygun bir delille ispat edilebilir ve usule aykırı şekilde elde edilen deliller delil olarak kabul edilemez.(CMK 206/2.a- 217/2) bellidir.dolayısıyla kendi başına bir dinletme yada kayıtta bunu kullanamaz diye düşünüyorum.Mah kanalı ile tel kayıtlarını istediğinde bu hukuka uygun olmakla birlikte tel kayıtlarında rastlanacak durumun zinaya delil sayılamayacağı ortadadır.çünkü cinsel birliktelik kanıtlanmamaktadır.Boşanma içinse konuşulan kişi ile ne konuşulduğu hususuna,arama saatleri gece geç saatler olması gibi destekleyici bir durum içermiyorsa,bunlara dayanarak kabul edilecek boşanma sebebi varlığı ise maddi gerçek araştırılmadan varılmış bir tespit olacaktır.sonuçta o konuşmaları diğer eş de yapmış olabilir,yaptırtmış olabilir.Boşanma sebebi varlığı olduğunu araştırmak için tel kayıtlarının istenmesi ise
Any.md 20
Herkes, özel hayatına ve aile hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkına sahiptir. Özel hayatın ve aile hayatının gizliliğine dokunulamaz.

Millî güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlık ve genel ahlâkın korunması veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması sebeplerinden biri veya birkaçına bağlı olarak, usulüne göre verilmiş hâkim kararı olmadıkça; yine bu sebeplere bağlı olarak gecikmesinde sakınca bulunan hallerde de kanunla yetkili kılınmış merciin yazılı emri bulunmadıkça;
diyor md dokunulma şartı olarak.bence bu mdye göre sayılan kısıtlama nedenlerinde aile hukuku yok.
Old 26-04-2012, 12:32   #5
avukatlutfi

 
Varsayılan Delildir,İçtihat öyle söylüyor,fazla söze hacet yokkk

Yardımcı olur umarım:

YARGITAY 2.HD.2007/17220 E.-2008/13614 K.
(Karar Tarihi : 20.10.2008)

Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hükmün temyizen murafaa icrası suretiyle tetkiki istenilmekle duruşma için tayin olunan14.10.2008 günü temyiz eden A_____İ_____D______ile vekili Av.G___T___ geldiler. Karşı taraf tebligata rağmen gelmedi. Gelenin konuşması dinlendikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için duruşmadan sonraya bırakılması uygun görüldü. Bugün dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü:

Olayda; davacı-davalı koca tarafından mahkemeye delil olarak sunulan, ses kayıtlarına ilişkin CD.'nin, davalının "özel hayatının gizliliği" ihlal edilmek suretiyle hukuka aykırı yolla elde edildiği, bu nedenle delil olarak kullanılamayacağı ileri sürülmüş; mahkemece de; "davacı eşin delil olarak sunduğu ses kaydının davalının bilgisi dışında özel hayatın gizliliği ihlal edilerek hukuk dışı yollardan oluşturulduğu, bu sebeple itibar edilemeyeceği" kabul edilerek, "davalının sadakat yükümlülüğüne aykırı davranışta bulunduğunu gösteren başkaca bir delil de getirilmediği" gerekçesiyle davacı-davalı kocanın açtığı boşanma davasının reddine karar verilmiştir.

Sunulan delil, eşlerin birlikte yaşadıkları konutta, davalının bilgisi dışında koca tarafından hazırlanan bir sistemle elde edilmiştir. Yapılan bilirkişi incelemesi sonucu, (CD)'deki ses kayıtlarının, orjinal olduğu, üzerinde ekleme, çıkarma, kesinti ve kopyalama bulunmadığı tesbit edilmiştir. Davalı-davacı, kayıt altına alınan konuşmaların kendisine ait olmadığına ilişkin bir iddia ileri sürmemekte, bu delilin özel hayatının gizliliği ihlal edilerek elde edildiğini belirterek karşı çıkmaktadır.

Bir delilin elde edilişi, kişilerin Anayasa ile tanınmış hakların ihlali suretiyle gerçekleşmiş ise, onun hukuka aykırı olarak elde edildiğinin kabulü gerekeceğinde duraksama bulunmamaktadır. Delilin elde edilişinde hukuka uygunluk nedenleri varsa, o zaman kanuna aykırılık ortadan kalkar. Kuşkusuz Anayasaya göre; herkes özel hayatına ve aile hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkına sahiptir. Özel hayatın ve aile hayatının gizliliğine dokunulamaz. (Anayasa m. 20/1) Ancak, evlilik birliğinde eşlerin, evliliğin devamı süresince birbirlerine sadık kalmaları da yasal bir zorunluluktur. (TMK. m.185/3) Eşlerden birinin, bu alana ilişkin özel yaşamı, evlilikle biraraya geldiği ve birlikte yaşadığı hayat arkadaşı olan diğer eşi de en az kendisininki kadar yakından ilgilendirir. O nedenle, evlilikte, evlilik birliğine ilişkin yasal yükümlülükler alanı, eşlerin her birinin özel yaşam alanı olmayıp, aile yaşamı alanıdır. Bu alanla ilgili de eşlerin tek tek özel yaşamlarının değil bütün olarak aile yaşamının gizliliği ve dokunulmazlığı önem ve öncelik taşır. Bu bakımdan evliliğin yasal yükümlülükler alanı, diğer eş için dokunulmaz değildir. Bu nedenle, eşinin sadakatinden kuşkulanan davacı-davalının, birlikte yaşadıkları her ikisinin de ortak mekanı olan konutta, eşinin bilgisi dışında ses kayıt cihazı yerleştirerek, eşinin aleni olmayan konuşmalarını kaydetmesinde bu suretle sadakat yükümlülüğü ile bağdaşmayan davranışlarını tesbit etmesinde özel hayatın gizliliğinin ihlalinden söz edilemez ve hukuka aykırılık bulunduğu kabul olunamaz. Aksine, aile birliğine ilişkin ortak yaşanılan mekana davalının, meşru olmayan bir amaç için arkadaşlarını kabul etmesinde, aile hayatının gizliliğini ihlal söz konusudur. Bu bakımdan sözü edilen delilin elde edilişinde hukuka aykırılık bulunduğundan söz edilemez. O halde yapılan soruşturma ve toplanan delillerle; davalı-davacının; meşru olmayan bir amaç için karşı cins de dahil olmak üzere arkadaşlarını müşterek konuta aldığı ve sadakat yükümlülüğüne aykırı davrandığı gerçekleşmiştir. Bu halde, taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkan vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik mevcut ve sabittir. Gerçekleşen olaylar karşısında davacı dava açmakta haklıdır. Bu koşullar altında eşleri birlikte yaşamaya zorlamanın artık kanunen mümkün görülmemesine göre, davacı-davalı koca tarafından açılan boşanma davasının da kabulüne karar verilmesi gerekirken isteğin reddi doğru bulunmamıştır.

KARAR : Davacı-davalı kocanın temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün yukarda açıklanan sebeple BOZULMASINA, bozma sebebine göre hükmün diğer yönlerinin incelenmesine yer olmadığına, duruşma için takdir olunan 550,00YTL vekalet ücretinin Neşe'den alınıp Atilla İlhan'a verilmesine, temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, iş bu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 20.10.2008 gününde oybirliğiyle karar verildi.


.laMain {background-color: white; border: 1px dotted #DEDEDE; float: left; padding: 2px;} .laContent {float: left;} .laDelete {color: red; cursor: pointer; float: left; font-weight: bold; padding-left: 10px;} .laDelete {color: red; cursor: pointer; float: left; font-weight: bold; padding-left: 10px;} .RFromDetail {margin:5px 6px 3px 8px;padding:0;} .RFromBox {width:50px;}
Old 26-04-2012, 15:29   #6
Av.senem

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan av__hakan
cep telefon kayıtları zina sebebiyle boşanma davasında delil olarak kullanılabilir mi?Haberleşmenin gizliliği ilkesi kapsamında değerlendirilemez mi? bir yerde bu tür kayıtların ceza davalarında ispat aracı olarak kullanılabildiğini;ancak boşanma davalarında haberleşmenin gizliliği ilkesi uyarınca telefon kayıtlarının ilgili operatörden istenemediğini okumuştum.Doğrudan konu ile ilgili bir yargıtay kararı bulamadım.Acil yardımcı olursanız çok sevinirim.
T.C. YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
Esas: 2010/2-751
Karar: 2011/96
Karar Tarihi: 13.04.2011
 
BO
ŞANMA VELAYET VE NAFAKA DAVASI - TAZMİNAT İSTEMİ - KOCANIN YABANCI UYRUKLU BİR KADINLA İLİŞKİSİ OLDUĞU - KADININ HAKARET KUSURUNUN EŞİT OLUP OLMADIĞI - KADININ DAVALIYA KARŞI SÖZLERİNİN TEPKİ OLARAK SÖYLENDİĞİNİN KABULÜ GEREĞİ
ÖZET: Dava, boşanma, velayet, nafaka ile maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir. Somut olayda davalıya ait telefon kayıtlarının dökümünden davalının yabancı uyruklu bir kadın adına kayıtlı telefon ile yaptığı yoğun telefon görüşmeleri ve davacı tanıkları ile gerekse bir kısım davalı tanıklarının beyanları uyarınca davalının yabancı uyruklu kadın ile evlilik dışı ilişkisi bulunduğu, bu durumun sadakat yükümüne aykırı davranış teşkil ettiği, bu nedenle davalı kocanın boşanmaya neden olan olaylarda ağır kusurlu olduğu, davalı kocasının sadakat yükümüne aykırı davranışı karşısında davacı kadının davalıya karşı sözlerinin tepki olarak söylendiğinin kabulü gerekir ve sarf ettiği sözler nedeniyle eşit kusurlu sayılması olanaklı değildir.
(4721 S. K. m. 166, 174, 175, 185) (4722 S. K. m. 1) (743 S. K. m. 24, 143) (1086 S. K. m. 254)
Dava ve Karar: Taraflar aras
ındaki davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Ankara 4.Aile Mahkemesince davanın kısmen kabulüne dair verilen 11.06.2008 gün ve 2007/588 E., 2008/674 K. sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 2.Hukuk Dairesinin 21.12.2009 gün ve 2008/18790 E., 2009/21989 K. sayılı ilamı ile;
1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle davacı tanıklarının beyanlarında geçen olayların davacı ve üçüncü kişilerden duyuma dayalı olması nedeniyle itibar edilemeyeceğine, toplanan delillerden evlilik birliğinin çekilmez hale gelmesinde kocasına hakaret eden, birlikte kalmaktan kaçınan davacı kadın ile yabancı bir kadınla sık sık telefon görüşmesi yaparak güven sarsıcı davranışlar sergileyen davalı kocanın eşit kusurlu olduklarının anlaşılmasına göre davalının aşağıdaki bent kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.
2- Eşit kusurlu davacı eş yararına maddi ve manevi tazminata hükmolunması doğru görülmemiştir. (TMK. md.174/1,2)
…) gerekçesiyle hükmün yukarıda 2.bentte gösterilen nedenlerle BOZULMASINA, bozma kapsamı dışında kalan temyize konu sair yönlerin ise yukarıda 1.bentte gösterilen nedenle ONANMASINA…)
gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yap
ılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN: Davalı vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, boşanma, velayet, nafaka ile maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
Davacı vekili dava dilekçesinde, davalı kocanın evliliğin ilk günlerinden itibaren karısı ve evini ihmal ettiği, ihtiyaçları ile ilgilenmediğini, yabancı uyruklu bir kadınla ilişkisi olduğu ve davacıya dayak attığını, bu davranışların evlilik birliğini çekilmez hale getirdiğini beyanla, tarafların boşanmalarına, müşterek çocuklarının velayetinin davacı anneye bırakılmasına, davacı ve müşterek çocuk yararına nafaka tayini ile boşanmada kusuru bulunmayan davacı yararına maddi ve manevi tazminata hükmedilmesini istemiştir.
Davalı vekili, davalı kocanın kötü muamelede bulunduğu iddialarının gerçeği yansıtmadığını, taraflar arasındaki huzursuzluğun nedeninin davacı kadının yaşadıkları şehri sevmemesi ve ikinci çocuklarını aldırmasına izin vermemesi nedeniyle düşürmesi olduğunu belirterek davanın reddini talep etmiş, bilahare artık davalının da boşanmak istediğini bildirmiştir.
Yerel mahkemece, davalı kocanın yabancı uyruklu kadınla ilişkisi olduğu, bu yüzden aralarında çıkan tartışmada davalının davacı karısına tokat attığı, kadının da kocasına hakaretlerde bulunduğu, bu duruma göre kocanın kusurunun daha ağır olduğu, kadının boşanma ile evlilik birliğinin sağladığı haklardan yoksun kalacak olması ve evliliğin devamı sırasında kocanın yabancı kadınla ilişkisi nedeniyle kişilik haklarının zedelendiği gerekçesiyle tarafların boşanmalarına, müşterek çocuğun velayetinin davacı anneye verilmesine, müşterek çocuk yararına iştirak nafakası takdirine, davacı kadın yararına maddi ve manevi tazminata hükmedilmiştir.
Davalı vekilinin temyizi üzerine verilen karar Özel Dairece yukarıda belirtilen nedenlerle bozulmuş, yerel mahkemece, kanaate varılırken davalı tanıklarının beyanları dikkate alındığı gibi davalının 24 saat içinde yabancı uyruklu bir bayanla yaptığı sık telefon görüşmelerinin de kanaatin oluşmasına etkili olduğu, kocanın davranışının evlilikte olması gereken güven ve sadakat duygusunu yok edecek nitelikte olduğu, karısını tartaklayan kocaya hakaret eden kadının bu davranışını eşit kusur olarak görmenin adalet duygusunu zedeleyeceği, geçimsizlikte kadının kocaya göre daha az kusurlu olduğu gerekçesi ile maddi ve manevi tazminat yönünden önceki kararda direnilmiştir. Direnme kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmektedir.
Karar, bozma ve direnmenin kapsamına göre yerel mahkeme kararının tarafların boşanmasına, müşterek çocuğun velayetinin davacı anneye verilmesine ve nafaka tayin ve takdirine ilişkin kısımları kesinleşmiştir.
Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık, boşanmaya neden olan olaylarda davalı kadının kusurunun eşit olup olmadığı, buna göre davacı kadın yararına maddi ve manevi tazminata hükmedilip hükmedilemeyeceği noktalarında toplanmaktadır.
Hemen belirtilmelidir ki, 4722 sayılı Türk Medeni Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunun 1.maddesinin 1.fıkrası <Türk Medeni Kanununun yürürlüğe girdiği tarihten önceki olayların hukuki sonuçlarına, bu olaylar hangi kanun yürürlükte iken gerçekleşmişse kural olarak o kanun hükümleri uygulanır> hükmünü taşımaktadır. Buna göre; Türk Medeni Kanunu 1 Ocak 2002 tarihinde yürürlüğe girmiş, görülmekte olan dava ise 01.06.2007 tarihinde açılmış olduğundan, olayda 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu hükümlerinin uygulanması gerekmektedir.
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu uyarınca maddi ve manevi tazminat talepleri boşanmanın eşlerle ilgili mali sonuçlarından biridir.
Anılan Kanunun 174.maddesinin 1.fıkrası uyarınca, mevcut veya beklenen bir menfaati boşanma yüzünden haleldar olan kusursuz ya da daha az kusurlu tarafın, kusurlu taraftan uygun bir maddi tazminat isteyebileceği belirtilmiş; 2.fıkrasında ise boşanmaya sebep olan olaylar yüzünden kişilik hakkı saldırıya uğrayan tarafın kusurlu olan diğer taraftan manevi tazminat olarak uygun bir para isteyebileceği öngörülmüştür.
Maddenin anlatımından görüldüğü üzere maddi tazminat istenebilmesi, tazminat isteyenin kusursuz veya daha az kusurlu olması, tazminat istenenin kusurlu olması yanında bir zararın ile nedensellik bağı ve hukuka aykırılık unsurlarının gerçekleşmesine bağlıdır. Buna göre, mevcut veya beklenen menfaatleri boşanma yüzünden zedelenmiş olan eş kusursuz veya az kusurlu ise maddi tazminata hükmedilebilir.
Bilindiği üzere (Mülga) 743 sayılı Türk Kanunu Medenisi maddi tazminata hükmedilebilmesi için tazminat isteyenin kusursuz olmasını (Yargıtay uygulamasına göre boşanmaya yeterli bir kusurunun bulunmamasını) ararken, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu ile kusursuz veya daha az kusurlu tarafın maddi tazminat talebinde bulunabileceği belirtilmiş, 4721 sayılı Kanun ile kendisinden maddi tazminat istenenin kusurlu olması konusunda ise (Mülga) 743 sayılı Türk Kanunu Medenisi hükümlerine nazaran değişiklik yapılmamıştır.
Bunun yanında 743 sayılı Kanunun 143.maddesinde yer alan mevcut ve hatta muntazar bir menfaati boşanma yüzünden haleldar olan ifadesi 4721 sayılı Kanunun 174.maddesi hükmünde mevcut ve beklenen menfaatleri boşanma yüzünden zedelenen ifadesine dönüştürülmüş, maddi tazminatta zarar koşulunda bir değişiklik yapılmamıştır.
Öte yandan, manevi tazminat, bozulan manevi dengenin yerine gelmesi için kabul edilmiş bir telafi şeklidir, boşanmaya sebep olan olayların kişilik haklarına saldırı teşkil etmesi halinde manevi tazminata hükmedilir.
Bu yönde 743 sayılı Kanunun 143.maddesi uyarınca, boşanmaya sebebiyet vermiş olan hadiseler, kabahatsiz karı veya kocanın şahsi menfaatlerini ağır bir surette haleldar etmiş ise hakim manevi tazminat namıyla muayyen bir meblağa hükmedebilir iken 4721 sayılı Kanunun 174.maddesi uyarınca boşanmaya sebep olan olaylar yüzünden kişilik hakkı saldırıya uğrayan taraf daha kusurlu olan diğer taraftan manevi tazminat isteyebilir.
Yukarıda belirtilen maddi tazminat talebinde bulunabilme şartları gibi, manevi tazminat talebinin kabul edilebilmesi yönünden de tazminat isteyenin kusursuz veya az kusurlu olması, tazminat istenenin daha kusurlu olması, zarar oluşması, nedensellik bağı bulunması ve hukuka aykırılık unsurlarının bulunması gerekmektedir. 743 sayılı Kanunda yer alan davacının kusursuz olması şartı 4721 sayılı Türk Medeni Kanunundan çıkarılmış, davalının kusurlu olması yeterli görülmüştür.
743 sayılı Kanunun 143.maddesinde yer alan şahsi menfaat deyişi 743 sayılı Kanunun 24.maddesinin karşılığı idi. 743 sayılı Kanunun 24.maddesinde yer verilen şahsi menfaatleri, kişisel değerler olarak tanımlayabiliriz. Kişisel değerler maddi ve manevi değerleri kapsar. Kişinin yaşam ve sağlığı gibi maddi değerler ile onur, saygınlık, özgürlükler, özel yaşam gibi manevi değerler kişisel değerler olarak kabul edilmektedir. 743 sayılı Kanun uyarınca manevi tazminat istemi için kusursuz eşin kişisel değerlerinin zedelenmesi ağır surette olmalıydı. 4721 sayılı Kanun ile <şahsi menfaatleri ağır bir surette haleldar olma> deyimi <kişilik hakkı saldırıya uğrayan> şeklinde değişmekle artık manevi tazminat istenebilmesi için kusursuz ya da az kusurlu eşin kişisel değerlerinin zedelenmesi şartı aranmakta olup; kişisel değerlerin zedelenmesinin ağır surette olması zorunlu değildir.
Öte yandan, emredici hukuk kurallarına, ahlaka, örf ve adetlere ilişkin kuralların ihlali o eylemi hukuka aykırı hale getirir. Bu kurallardan birinin ihlali de eşin bir başkasıyla yaşıyor olması, ilişki kurması hali gibi sadakat yükümüne aykırı hareketi veya güven sarsıcı hareketi ile meydana gelir ve manevi kişiliği, ruhsal bütünlüğü saldırıya uğrayana manevi tazminat talebinde bulunma hakkını verir. Öte yandan bu eylemler 4721 sayılı Kanunun 185.maddesinde yerini bulan ve evlilik birliğinin süresince devam etmesi gereken, eşlerin yasal olarak birbirlerine karşı hak ve yükümlülüklerinden olan sadakat yükümüne de açıkça aykırılık oluşturması nedeniyle kişilik haklarına saldırı teşkil etmektedir.
Manevi tazminatın miktarının belirlenmesinde ise kişilik haklarına yapılan saldırının niteliği ve tarafların ekonomik sosyal durumu da nazara alınmalıdır.
Yeri gelmişken belirtilmelidir ki, 4721 sayılı Kanunun 174.maddesinin gerekçesinden anlaşıldığı üzere, maddi ve manevi tazminat davasının boşanma kararından sonra da açılabilen bir dava olması, boşanmış olanlara halen <eş> demenin mümkün olmaması nedeniyle 743 sayılı Kanunun 143.maddesinde yer alan <eş> sözcüğü yerine <taraf> sözcüğü kullanılmıştır.
Tüm bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; tarafların 2004 yılında evlendikleri, bu evliliklerinden 2005 doğumlu müşterek çocukları bulunduğu, yerel mahkemece 4721 sayılı Kanunun 166. maddesi uyarınca verilen <tarafların boşanmalarına, müşterek çocukların velayetinin davacı anneye verilmesine> dair kararın kesinleştiği anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 254.maddesi uyarınca aksine ciddi ve inandırıcı delil ve olaylar bulunmadıkça asıl olan tanıkların gerçeği söylemiş olmalarıdır. Akrabalık veya diğer bir yakınlık başlı başına tanık beyanını değerden düşürücü bir sebep sayılamaz. Dosyada tanıkların olmamışı olmuş gibi ifade ettiklerini kabule yeterli delil ve olgu da yoktur.
O halde, toplanan deliller ve özellikle davalıya ait telefon kayıtlarının dökümünden davalının yabancı uyruklu bir kadın adına kayıtlı telefon ile yaptığı yoğun telefon görüşmeleri ve davacı tanıkları ile gerekse bir kısım davalı tanıklarının beyanları uyarınca davalının yabancı uyruklu kadın ile evlilik dışı ilişkisi bulunduğu, bu durumun 4721 sayılı Kanunun 185.maddesinde düzenlemesini bulan sadakat yükümüne aykırı davranış teşkil ettiği, bu nedenle davalı kocanın boşanmaya neden olan olaylarda ağır kusurlu olduğu, davalı kocasının sadakat yükümüne aykırı davranışı karşısında davacı kadının davalıya karşı sözlerinin tepki olarak söylendiğinin kabulü gerekir ve sarf ettiği sözler nedeniyle eşit kusurlu sayılması olanaklı değildir.
Hal böyle olunca, boşanma sonucu diğerinin maddi desteğini yitirecek olan davacı kadın yararına maddi tazminata hükmedilmesi ve ayrıca davalının ağır kusur teşkil eden sadakatsizliğinin davacı kadının kişilik haklarına saldırı teşkil etmesi nedeniyle kişilik hakları saldırıya uğrayan ve eşit kusurlu olmayan kadın lehine manevi tazminata da hükmedilmesi gerektiği açıktır.
Yukarıda belirtilen maddi ve yasal olgular dikkate alındığında yerel mahkemenin davalı kocanın boşanmaya sebep olan olaylarda ağır kusurlu olduğuna ve davacı kadın yararına maddi ve manevi tazminata hükmedilmesi gerektiğine ilişkin direnme kararı uygun ve yerindedir.
Ne var ki, Özel Dairece hükmedilen maddi ve manevi tazminat miktarına ilişkin davalının diğer temyiz itirazları incelenmemiş olup, dosyanın temyiz itirazlarının incelenmesi için Özel Dairesine gönderilmesi gerekir.
Sonuç: Yukarıda açıklanan nedenlerle direnme uygun bulunduğundan dosyanın maddi ve manevi tazminat miktarına ilişkin diğer temyiz itirazlarının incelenmesi için 2.HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE, 13.04.2011 gününde oyçokluğu ile karar verildi. (¤¤)

Old 26-04-2012, 16:05   #7
seyitsonmez

 
Varsayılan

Özel yaşam ile ilgili ilginç bir karar.

Doktrin de Kişinin özel yaşamındaki çekirdek alan diye tabir edilen dokunulmaz alan vardır.

Kişinin özel yaşamının, aile yaşamının içerisinde bu denli eritip onu yok saymak ne kadar doğru bilemedim.


Alıntı:
Yazan avukatlutfi
Yardımcı olur umarım:

YARGITAY 2.HD.2007/17220 E.-2008/13614 K.
(Karar Tarihi : 20.10.2008)

Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hükmün temyizen murafaa icrası suretiyle tetkiki istenilmekle duruşma için tayin olunan14.10.2008 günü temyiz eden A_____İ_____D______ile vekili Av.G___T___ geldiler. Karşı taraf tebligata rağmen gelmedi. Gelenin konuşması dinlendikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için duruşmadan sonraya bırakılması uygun görüldü. Bugün dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü:

Olayda; davacı-davalı koca tarafından mahkemeye delil olarak sunulan, ses kayıtlarına ilişkin CD.'nin, davalının "özel hayatının gizliliği" ihlal edilmek suretiyle hukuka aykırı yolla elde edildiği, bu nedenle delil olarak kullanılamayacağı ileri sürülmüş; mahkemece de; "davacı eşin delil olarak sunduğu ses kaydının davalının bilgisi dışında özel hayatın gizliliği ihlal edilerek hukuk dışı yollardan oluşturulduğu, bu sebeple itibar edilemeyeceği" kabul edilerek, "davalının sadakat yükümlülüğüne aykırı davranışta bulunduğunu gösteren başkaca bir delil de getirilmediği" gerekçesiyle davacı-davalı kocanın açtığı boşanma davasının reddine karar verilmiştir.

Sunulan delil, eşlerin birlikte yaşadıkları konutta, davalının bilgisi dışında koca tarafından hazırlanan bir sistemle elde edilmiştir. Yapılan bilirkişi incelemesi sonucu, (CD)'deki ses kayıtlarının, orjinal olduğu, üzerinde ekleme, çıkarma, kesinti ve kopyalama bulunmadığı tesbit edilmiştir. Davalı-davacı, kayıt altına alınan konuşmaların kendisine ait olmadığına ilişkin bir iddia ileri sürmemekte, bu delilin özel hayatının gizliliği ihlal edilerek elde edildiğini belirterek karşı çıkmaktadır.

Bir delilin elde edilişi, kişilerin Anayasa ile tanınmış hakların ihlali suretiyle gerçekleşmiş ise, onun hukuka aykırı olarak elde edildiğinin kabulü gerekeceğinde duraksama bulunmamaktadır. Delilin elde edilişinde hukuka uygunluk nedenleri varsa, o zaman kanuna aykırılık ortadan kalkar. Kuşkusuz Anayasaya göre; herkes özel hayatına ve aile hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkına sahiptir. Özel hayatın ve aile hayatının gizliliğine dokunulamaz. (Anayasa m. 20/1) Ancak, evlilik birliğinde eşlerin, evliliğin devamı süresince birbirlerine sadık kalmaları da yasal bir zorunluluktur. (TMK. m.185/3) Eşlerden birinin, bu alana ilişkin özel yaşamı, evlilikle biraraya geldiği ve birlikte yaşadığı hayat arkadaşı olan diğer eşi de en az kendisininki kadar yakından ilgilendirir. O nedenle, evlilikte, evlilik birliğine ilişkin yasal yükümlülükler alanı, eşlerin her birinin özel yaşam alanı olmayıp, aile yaşamı alanıdır. Bu alanla ilgili de eşlerin tek tek özel yaşamlarının değil bütün olarak aile yaşamının gizliliği ve dokunulmazlığı önem ve öncelik taşır. Bu bakımdan evliliğin yasal yükümlülükler alanı, diğer eş için dokunulmaz değildir. Bu nedenle, eşinin sadakatinden kuşkulanan davacı-davalının, birlikte yaşadıkları her ikisinin de ortak mekanı olan konutta, eşinin bilgisi dışında ses kayıt cihazı yerleştirerek, eşinin aleni olmayan konuşmalarını kaydetmesinde bu suretle sadakat yükümlülüğü ile bağdaşmayan davranışlarını tesbit etmesinde özel hayatın gizliliğinin ihlalinden söz edilemez ve hukuka aykırılık bulunduğu kabul olunamaz. Aksine, aile birliğine ilişkin ortak yaşanılan mekana davalının, meşru olmayan bir amaç için arkadaşlarını kabul etmesinde, aile hayatının gizliliğini ihlal söz konusudur. Bu bakımdan sözü edilen delilin elde edilişinde hukuka aykırılık bulunduğundan söz edilemez. O halde yapılan soruşturma ve toplanan delillerle; davalı-davacının; meşru olmayan bir amaç için karşı cins de dahil olmak üzere arkadaşlarını müşterek konuta aldığı ve sadakat yükümlülüğüne aykırı davrandığı gerçekleşmiştir. Bu halde, taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkan vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik mevcut ve sabittir. Gerçekleşen olaylar karşısında davacı dava açmakta haklıdır. Bu koşullar altında eşleri birlikte yaşamaya zorlamanın artık kanunen mümkün görülmemesine göre, davacı-davalı koca tarafından açılan boşanma davasının da kabulüne karar verilmesi gerekirken isteğin reddi doğru bulunmamıştır.

KARAR : Davacı-davalı kocanın temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün yukarda açıklanan sebeple BOZULMASINA, bozma sebebine göre hükmün diğer yönlerinin incelenmesine yer olmadığına, duruşma için takdir olunan 550,00YTL vekalet ücretinin Neşe'den alınıp Atilla İlhan'a verilmesine, temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, iş bu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 20.10.2008 gününde oybirliğiyle karar verildi.


.laMain {background-color: white; border: 1px dotted #DEDEDE; float: left; padding: 2px;} .laContent {float: left;} .laDelete {color: red; cursor: pointer; float: left; font-weight: bold; padding-left: 10px;} .laDelete {color: red; cursor: pointer; float: left; font-weight: bold; padding-left: 10px;} .RFromDetail {margin:5px 6px 3px 8px;padding:0;} .RFromBox {width:50px;}
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
boşanma davasında telefon kayıtlarının kullanılması av.senemyuksel Meslektaşların Soruları 5 07-08-2012 13:56
Boşanma Davası ve Msn Kayıtlarının Delil Niteliği Konuk Kadınlara Hukuki Destek Merkezi (KAHDEM) 1 28-01-2012 12:39
banka kayıtlarının iik m.68 anlamında norm olma niteliği kazimdeniz Meslektaşların Soruları 1 02-04-2010 17:59
İhaleye Fesat-ihalelere katılabilme- Telefon Kayıtlarının tek başına delil niteliği acan49 Meslektaşların Soruları 3 10-05-2007 17:21


THS Sunucusu bu sayfayı 0,04104900 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.