Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

vakıfbank kamu kurumu mu?

Yanıt
Old 15-10-2009, 09:23   #1
emrahcevik

 
Varsayılan vakıfbank kamu kurumu mu?

merhaba,

vakıfbank'ın kamu kurumu olup olmadığıyla ilgili net bir bilgiye ihtiyacım var. yardımcı olabilirseniz sevinirim.

teşekkürler.

not : bddk'nın sitesinde kamu bankaları arasında geçiyor. ama 233 sayılı khk'ya ekli cetvelde yer almıyor. kuruluş kanunundan da anlayamadım.
Old 15-10-2009, 12:56   #2
Armağan Konyalı

 
Varsayılan

Sayın emrahçevik

Vakıfbank anonim şirket olmakla ve özel hukuk hükümlerine tabi olmakla kamu kurumu değildir.

Kamu kurumu olup olmadığını neden merak ettiğinizi yazarsanız belki daha çok yardımımız olabilir.

Saygılarımla
Old 15-10-2009, 14:24   #3
emrahcevik

 
Varsayılan

vakıfbank'ın kamu kurumu olup olmadığı tebligat kanunu 35. madde uygulaması için önemli.

eğer kamu kurumu olduğunu farzedersek bankayla kredi sözleşmesi imzalayan mudilere karşı girişilcek icra takiplerinde 35. madde uygulaması mümkün hale gelecektir.

burada özel hukuk hükümlerine tabi bir anonim şirket olması tek başına kamu kurumu olmadığının delili olamaz diye düşünüyorum. tabidir ki vakıfbank anonim şirket statüsündedir ve mevduat toplamaktadır. dolayısıyla özel hukuk hükümlerine tabi olduğu tartışmasızdır.

fakat ziraat bankası veya halkbank gibi kamu kurumu niteliğine sahip midir? önemli olan husus bu.
Old 16-10-2009, 10:16   #4
av.cemile

 
Varsayılan

İİK-
Madde 68/b – (Ek: 9/11/1988 - 3494/4 md.)

Borçlu cari hesap veya kısa, orta, uzun vadeli kredi şeklinde işleyen kredilerde krediyi kullandıran taraf, krediyi kullanan tarafın kredi sözleşmesinde belirttiği adresine, borçlu cari hesap sözleşmesinde belirtilen dönemleri veya kısa, orta, uzun vadeli kredi sözleşmelerinde yazılı faiz tahakkuk dönemlerini takip eden onbeş gün içinde bir hesap özetini noter aracılığı ile göndermek zorundadır. (Değişik son cümle: 17/7/2003-4949/18 md.) Sözleşmede gösterilen adresin değiştirilmesi, yurt içinde bir adresin noter aracılığıyla krediyi kullandıran tarafa bildirilmesi hâlinde sonuç doğurur; yeni adresin bu şekilde bildirilmemesi hâlinde hesap özetinin eski adrese ulaştığı tarih tebliğ tarihi sayılır.
Old 16-10-2009, 16:28   #5
emrahcevik

 
Varsayılan

burada iik 68'in uygulanamayacağı kanısındayım. çünkü madde takipten önceki aşamada yapılan bir işlemle ilgili. o işlem yapılmışsa ancak, takip aşamasında yapılan bir itirazın icra mahkemesi tarafından kaldırılabileceğini düzenlemiş.

ama yine de bu maddeye dayanarak bir talep açıp reddinden sonra şikayette bulunulabilir.
Old 16-10-2009, 18:04   #6
Av.Mehmet Saim Dikici

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan emrahcevik
merhaba,

vakıfbank'ın kamu kurumu olup olmadığıyla ilgili net bir bilgiye ihtiyacım var. yardımcı olabilirseniz sevinirim.

teşekkürler.

not : bddk'nın sitesinde kamu bankaları arasında geçiyor. ama 233 sayılı khk'ya ekli cetvelde yer almıyor. kuruluş kanunundan da anlayamadım.

Sayın Emrahçevik,

Vakıflar Bankası Sayın Av. Armağan Konyalı'nın da belirttiği gibi kamu kurumu değildir. Halkbankası ve Ziraat Bankası da Kamu kurumu değildir.

Vakıflar bankası özel hukuk hükümlerine tabi olan ve kuruluşu özel bir kanunla gerçekleşen bir kamu bankasıdır. Bildiğiniz gibi, Kamu bankası, kamu kurumu anlamına gelmez.

İlgili kuruluş kanunu aşağıdaki gibidir, özellikle 1. maddesi önemlidir.

Alıntı:
TÜRKİYE VAKIFLAR BANKASI TÜRK ANONİM ORTAKLIĞI
KANUNU
Kanun Numarası : 6219
Kabul Tarihi : 11/1/1954
Yayımlandığı R.Gazete : Tarih: 15/1/1954 Sayı: 8608
Yayımlandığı Düstur : Tertip: 3 Cilt: 35 Sayfa: 241
I - Kuruluş

Madde 1 - Türkiye Vakıflar Bankası Türk Anonim Ortaklığı adiyle, hususi hu-
kuk hükümlerine tabi olmak üzere
bir banka kurmak için Vakıflar Umum Müdürlüğüne
salahiyet verilmiştir.
Bankanın yapacağı işler:

Madde 2 - Banka, aşağıda yazılı işlerle iştigal eder:
A) Menkul ve gayrimenkul mal ve kıymetler karşılığında ikrazlarda bulunmak,
B) Sigorta vesair ortaklıklar kurmak veya kurulmuş olanlara iştirak etmek,
C) Gayrimenkul alıp satmak,
D) Her türlü banka muamele ve hizmetleri yapmak,
E) (Değişik: 26/12/1967 - 979/1 md.) Vakıflar Genel Müdürlüğü ile mülhak
vakıfların idaresini Bankaya tevdie lüzum görecekleri gayrimenkullerle işletme-
lerin, yapılacak anlaşmalarda gösterilecek esaslar dahilinde, rasyonel bir
şekilde idare, idame ve işletilmeleri için lüzumlu bilümum muamele ve teşebbüs-
lere (Ticari, zirai, sınai) girişmek.
(Her yıl Eylül ayı içinde Başbakan veya Türkiye Cumhuriyeti Vakıflar Genel
Müdürlüğünün bağlı olduğu Bakanın başkanlığında Türkiye Cumhuriyeti Vakıflar
Genel Müdürü ve Türkiye Vakıflar Bankası Türk Anonim Ortaklığı Genel Müdürünün
iştiraki ile toplanacak bir heyet tarafından, yukarıdaki fıkra gereğince idare
ve işletmeleri Bankaya tevdi edilebilecek gayrimenkullerle işletmelerin durumu
incelenir ve bunlardan Bankaya devri gerekenler Başbakan veya ilgili Bakan tara-
fından tespit olunur.)
F) (Ek: 26/12/1967 - 979/1 md.) Mazbut ve mülhak vakıfların bankacılık hiz-
metlerini ve Vakıflar Genel Müdürlüğünün, yapılacak anlaşmalar dahilinde,
veznedarlık işlerini yapmak.
Merkez:

Madde 3 - (Değişik: 3/4/1986 - 3272/1 md.)
Bankanın merkezi Ankara'dadır. Banka yurt içi ve yurt dışında lüzum gördüğü
yerlerde Bankalar Kanunu hükümlerine göre şube açabilir. Her türlü bankacılık
işlemlerinin yapıldığı bu şubeler, kamu bankası şubeleri niteliğinde olup, kamu
kuruluşlarına ait paralar da yatırılabilir.
Müddet:

Madde 4 - Bankanın müddeti kati kuruluş tarihinden başlamak üzere doksan
dokuz yıldır.
II - Mali Hükümler
Sermaye:

Madde 5 - (Değişik birinci fıkra: 3/4/1986 - 3272/2 md.) Bankanın itibari
sermayesi,her biri onbin TL. kıymetinde bir milyon yediyüzbin hisseye ayrılmış olarak
onyedi milyar Türk Lirasıdır.
(Değişik: 1/4/1981 - 2444/1 md.) Bakanlar Kurulu Bankanın sermayesini artır-
maya yetkilidir.(1)
Müteaddit hisseleri ihtiva etmek üzere çıkarılacak hisse senetlerinden her
birinin ihtiva edeceği hisse miktarı Anasözleşmede gösterilir.
Hisse senetleri:

Madde 6 - Hisse senetleri (A, B ve C) gruplarına ayrılmıştır. Bunlardan (A)
grupu sermayenin % 55 ini, (B) grupu % 20 sini, (C) grupu da % 25 ini teşkil
eder.
(A) Grupu Vakıflar Umum Müdürlüğüne, (B) grupu mülhak vakıflara ve (C) grupu
da sair hakiki ve hükmi şahıslara tahsis edilmiştir.
(Değişik: 3/4/1986 - 3272/3 md.) Hisse senetleri nama muharrer olup, bunlar-
dan (A) grubuna dahil olanlar satılamaz. (B) grubu hisse senetleri, ancak Vakıf-
lar Umum Müdürlüğünün müsaadesiyle aynı gruba dahil hissedarlar arasında alınıp
satılabileceği gibi, yine bu gruptan istekli çıktığında satılmak üzere Vakıflar
Umum Müdürlüğünce de satın alınabilir.
Vakıflar hisselerinin karşılığı:

Madde 7 - (A) grupu hisse senetlerinin bedelleri mazbut vakıflara ait vakfe-
dilmiş paralardan ve taviz bedellerinden ayrılacak miktarlarla ödenir. Lüzumu
halinde akar ve toprak satış bedelleri mevcudundan bir kısmı da sermaye olarak
tahsis edilebileceği gibi bu sermaye hissesinin yüzde ellisi menkul ve gayrimen-
kul olarak da konulabilir.
(B) Grupu hisse senetlerinin bedelleri mülhak vakıfların aynı nevi paraları
ile sarf mahalli olmıyan gelir fazlalarından ayrılacak paradan ödenir.
Tahvil çıkarma yetkisi:

Madde 8 - (Değişik: 26/12/1967 - 979/2 md.)
Banka, en az % 50 si ipotekli ikrazlarda kullanılmak üzere Umumi Heyetin
kararı ve Maliye Bakanlığının mutabakatı ve kefaletiyle ödenmiş sermayesinin iki
katına kadar tahvil çıkarabilir.
Tahvillerin ihraç şekli ve şartları Maliye Bakanlığının muvafakati alınmak
suretiyle Bankaca tespit olunur.
Bankanın ipotekle temin edilmiş alacakları bu tahvillerin faizlerinin öden-
mesi için rüçhan hakkı sağlıyan bir karşılık teşkil eder.
Karın dağıtılması:

Madde 9 - (Değişik: 3/4/1986 - 3272/4 md.)
Bankanın yıllık safi karından:
A) Yüzde beş'i ödenmiş sermayenin tutarına varıncaya kadar adi yedek akçe-
sine,
B) Yüzde beş'i Bankalar Kanununun 32 nci maddesi gereğince ayrılacak karşı-
lığa,
C) Yüzde beş'i birinci fevkalade yedek akçesine,
D) (Değişik: 27/5/1992 - 3807/1 md.) Yüzde dokuzu personelin brüt üç aylık
ücreti ile sınırlı olarak İdare Meclisinin tespit edeceği esaslar dahilinde
tevzi edilmek üzere temettü ikramiyesi olarak memur ve müstahdemlere,
-----------------------------
(1) Türkiye Vakıflar Bankası Genel Müdürlüğünün sermayesi; 16/11/1988 tarih ve
88/13494 sayılı Bakanlar Kurulu Kararıyla 250.000.000.000.-(ikiyüzellimil-
yar) liraya, 27/6/1990 tarih ve 90/650 sayılı Bakanlar Kurulu Kararıyla
500.000.000.000.- (beşyüzmilyar) liraya,28/10/1991 tarih ve 91/2413 sayılı
Bakanlar Kurulu Kararıyla 1.000.000.000.000.-(birtrilyon) liraya 7.9.1994
tarih ve 94/6025 sayılı Bakanlar Kurulu Kararıyla 5.000.000.000.000.-(beş-
trilyon) liraya, 12/2/1996 tarih ve 96/7875 sayılı Bakanlar Kurulu Kararıyla
12.000.000.000.000 (Onikitrilyon) liraya, 7/8/1997 tarih ve 97/9817 sayılı
Bakanlar Kurulu Kararıyla 25.000.000.000.000.-(yirmibeştrilyon) liraya
çıkarılmıştır.




E) Bakiyeden, Türk Ticaret Kanununun 469/2 maddesine göre, Bankanın devamlı
gelişmesi ve istikrarlı kar payı dağıtılmasını teminen gerekli görüldüğü takdir-
de, Umumi Heyetçe belirlenecek oran ve miktarda ikinci fevkalade yedek akçesine,
Ayrıldıktan sonra, bakiyesi hisse senetlerinin ödenmiş kıymetleri üzerinden
hissedarlara tevzi olunur.

İhtiyat akçeleri:

Madde 10 - (Değişik: 3/4/1986 - 3272/5 md.)
9 uncu maddenin (A), (B), (C) bentlerinde gösterilen akçeler 3182 sayılı
Bankalar Kanununun ilgili hükümlerine göre kullanılır. Aynı maddenin, (E) ben-
dinde belirtilen ikinci fevkalade yedek akçe, istikrarlı kar dağıtımını teminen,
Genel Kurulca hissedarlara kar payı olarak dağıtılabilir.

III - Banka Alacaklarının Tahsil Şekli ile İlgili Hükümler

Madde 11 - (Değişik: 3/4/1986 - 3272/6 md.)
Şubeler, Banka Genel Müdürlüğünün bir organı olarak şube ile ilgili dava ve
takiplerde Genel Müdürlüğü temsile ehil olup, vekil tayinine ve vekaletname ver-
meye de yetkilidirler.

IV - İdari Hükümler

Bankanın idaresi:

Madde 12 - Bankanın salahiyetli uzuvları şunlardır:
1 - Umumi Heyet,
2 - Murakıplar,
3 - İdare Meclisi,
4 - Umum Müdürlük.

Umumi Heyet:

Madde 13 - Umumi Heyet, Banka hisse senedi sahiplerinden teşekkül eder. Her
on hisseye sahip olanın veya bu miktar hisseyi temsil edenin, Umumi Heyette bir
reyi vardır. On hisseden fazlaya sahip olanların yukarıdaki nispete göre belli
olacak sayıda tahdide bağlı bulunmaksızın, rey hakkı vardır.
Yukardaki fıkra hükmü Bankanın kuracağı ortaklıklarda aynen tatbik olunur.

Murakıplar:

Madde 14 - (Değişik birinci fıkra: 26/12/1967-979/4 md.) Bankanın muamelatı,
biri (A) grubu hisse senedi sahibi tarafından Vakıflar Genel Müdürlüğü teşkila-
tından olmak üzere tayin olunan ve diğer ikisi Umumi Heyet toplantısında (B) ve
(C) grubları hisse senetleri sahipleri tarafından ayrı ayrı seçilecek üç murakıp
marifetiyle denetlenir.
Murakıpların hizmet müddetleri iki yıl olup haiz olacakları evsaf, salahiyet
ve mesuliyetleri, Anasözleşmede gösterilir.(B) ve (C) grubları hisse senetleri
sahipleri birer de yedek murakıp seçerler.

KANUNLAR, AĞUSTOS 1992 (Ek - 13)

Bundan başka Bankanın senelik muamelat ve hesabatı ayrıca Umumi Murakabe
Heyetince tetkik edilerek bir rapora bağlanır. Bu rapor Bankanın Umumi Hayetine,
murakıpların raporlariyle birlikte sunulur ve bir sureti de Vakıflar Umum Müdür-
lüğüne tevdi edilir.

İdare Meclisi:

Madde 15 - (Değişik: 3/4/1986 - 3272/7 md.)
Bankanın İdare Meclisi; dördü (A), ikisi (B), ikisi (C) grubu hisse senedi
sahiplerini temsil üzere sekiz üyeden terekküp eder.
(Değişik fıkra: 27/5/1992 - 3807/2 md.) (A) grubu üyelerden biri Vakıflar
Genel Müdürlüğünü temsil etmek üzere Başbakan tarafından, diğer üçü ile (B) ve
(C) grubu üyeleri Genel kurulca seçilir.
Bankanın Genel Müdürü İdare Meclisinin tabii ve murahhas üyesidir.
(Değişik fıkra: 27/5/1992 - 3807/2 md.) İdare Meclisi üyelerinin hizmet sü-
releri, yetki ve sorumlulukları Anasözleşmede gösterilir. Bunlara verilecek üc-
ret miktarları Genel Kurulca tespit edilir, Başbakanın onayı ile uygulanır.

Umum Müdür:

Madde 16 - Bankanın işleri Umum Müdür tarafından tedvir olunur. Umum Müdür,
Vakıflar Umum Müdürünün inhası ile Başvekil tarafından tayin olunur.
Personel:

Madde 17 - Banka ve kuracağı ortaklıkların personeli hususi hukuk hükümleri-
ne tabidir.3659 sayılı kanun,banka ve kuracağı ortaklıklar hakkında uygulanmaz.

V - Çeşitli Hükümler
Hukuki rejim:

Madde 18 - 1050,2490 ve 3460 sayılı kanunlar ile bunların ek ve tadilleri,
banka ve kuracağı ortaklıklar hakkında uygulanmaz.

Kuruluş hususiyetleri:

Madde 19 - Bankanın Anasözleşmesi, Ticaret Kanununda yazılı kuruluş muamele-
lerine ait şartlar aranmaksızın bu kanun hükümleri dairesinde İcra Vekilleri
Heyetince tasdik olunduktan sonra başkaca merasime hacet kalmaksızın doğrudan
doğruya ticaret siciline kayıt ve ilan olunur. Bankanın kati kuruluşu bu ilan
gününden başlar.
VI - İstisna Hükümleri


Madde 20 - Türkiye Vakıflar Bankası Türk Anonim Ortaklığının, Vakıflar Genel
Müdürlüğüne açacağı her türlü krediler yekünu ödenmiş sermaye ve ihtiyat akçe-
lerinin 20 sini geçemez.


Madde 21 - 2762 sayılı Vakıflar Kanununun akar ve toprak satış bedelleri ile
taviz bedelleri hakkındaki hükümleri, bu bedellerden sermaye iştirak hissesi
olarak Türkiye Vakıflar Bankası Türk Anonim Ortaklığına devredilecek paralar
hakkında tatbik olunmaz.

VII - Kaldırılan Hükümler


Madde 22 - Vakıflar Genel Müdürlüğü Teşkilatı hakkındaki Kanunda dağişiklik
yapılmasına dair olan 3821 sayılı kanuna bağlı (1) sayılı cetvelde, (İstanbul
Vakıfparalar müdürlüğü), (Ankara Vakıfparalar Müdürlüğü) ve (2) sayılı cetvelde,
(İstanbul Vakıfparalar Müdürlüğü) başlığı altında dahil bulunan kadrolar bu cet-
vellerden çıkarılmıştır.




VIII - İntikal Hükümleri

Muvakkat Madde 1 - Vakıfparalar Müdürlüğünün mevcut ve matlupları, halen
ikraz yoliyle işletmekte bulunduğu bütün hak ve menfaatleri bu müdürlüğün bil-
cümle taahhüt ve borçlariyle birlikte, Türkiye Vakıflar Bankası Türk Anonim
Ortaklığına intikal eder.
Devre esas olmak üzere Vakıfparalar Müdürlüğünce hazırlanacak devir bilanço-
sunda yazılı menkul kıymetler borsa veya rayiç bedelleriyle, gayrimenkuller
takdir olunacak kıymetleriyle ve alacaklar devir tarihindeki bakıyeleri üzerin-
den değerlendirilir. Peşin alınan faizlarin devir tarihinden sonraya ait kısmı
temettü olarak bankaya intikal eder.
Mazbut vakıflarla mülhak vakıfların devir tarihinde Vakıfparalar Müdürlüğün-
de mevcut bilcümle matlubatından bunların bankaya iştirak hisseleri çıktıktan
sonra geri kalanı Vakıflar Umum Müdürlüğü ile mülhak vakıflar namına tevdiat
kayıt veya Vakıflar Umum Müdürlüğünün göstereceği şekilde tenmiye edilir.
Vakfedilmiş olan bu paralarla hisse senedi alınması mecburidir.
Vakıfparalar Müdürlüğü adına tescil edilmiş olan ayni hakların Türkiye
Vakıflar Bankası Türk Anonim Ortaklığı adına devir ve tescili muamelelerinden
dolayı bir defaya mahsus olmak üzere hiç bir vergi, resim ve harç alınmaz.

Muvakkat Madde 2 - Bankanın kadrolarına alınmıyan Vakıfparalar Müdürlüğünün
maaşlı ve ücretli memurlarla hizmetlilerinden, maaşlı memurları hakkında 3335
sayılı kanunun 2 nci maddesi tatbik olunur. Ücretli memurlara her hizmet senesi
için almakta oldukları ücretin bir aylığı ve hizmetlilere yarım aylığı nispetin
de, banka tarafından bir tazminat verilir. Bu tazminat defaten verilmeyip ay
sonlarında hizmet yıllarına göre birer aylık olarak ödenir. Bunlardan Muvazenei
Umumiyeye dahil dairelerle, mülhak ve hususi bütçeli dairelerde ve belediyelerde
veya bunlara tabi müessese ve teşekküllerde ve 3659 sayılı kanun hükümlerine
tabi daire ve müesseselerde veya bu bankada maaşlı veya ücretli bir vazifeye
tayin olunanların tazminatları tayinlerinin tebliği tarihindan itibaren kesilir.
Tazminata esas olacak hizmet yıllarının hesabında (6) ay ve daha fazla
kesirler seneye iblağ olunur (6) aydan az kesirler nazara alınmaz.

Muvakkat Madde 3 - (3/4/1986 - 3272 Sayılı Kanunun numarasız geçici maddesi
olup teselsül için numaralandırılmıştır.)
Kanunun yürürlük tarihinden itibaren İdare Meclisi Üye sayısı sekize çıkarı-
lır ve bir ay içinde üç üyelik için, Anasözleşme tadiline gerek kalmadan İdare
Meclisi tarafından atama yapılır. Atamalar ilk Genel Kurul toplantısında Genel
Kurulun tasvibine sunulur.

Madde 23 - Bu kanunun kaldırılan hükümlere mütaallik 22 nci maddesi Bankanın
kati kuruluş tarihinden, diğer hükümleri kanunun neşri tarihinden itibaren
mer'iyete girer.

Madde 24 - Bu kanunun hükümlerini icraya İcra Vekilleri Heyeti memurdur.

Old 16-10-2009, 20:57   #7
emrahcevik

 
Varsayılan

tabi ki ziraat bankası ve halkbankası kamu kurumudur. hatta kamu bankası da kamu kurumu anlamına gelir. aksini neye dayanarak iddia ediyorsunuz anlayamadım. herhangi bir idare hukuku kitabında dahi bunların kamu kurumu niteliğinde oldukları -hizmet yerinden yönetim kuruluşları sınıfında- yazar. (iktisadi kamu kurumları arasındadır.)

buraya kadar bir tartışma yok. ama kamu kurumu olmadığı yönündeki gerekçelerinizi yazarsanız tartışma genişleyebilir.

vakıfbank'ın kuruluş kanununda konuyla ilgili açık bir düzenleme yok. 3. madde 2. cümleye bakalım :

Her türlü bankacılık işlemlerinin yapıldığı bu şubeler, kamu bankası şubeleri niteliğinde olup...


düzenleme net değil. aslında kamu bankası değil ama biz ona öyle bir özellik atfettik anlamına gelen bir düzenleme.

bir de 6. maddeye bakalım :

Hisse senetleri (A, B ve C) gruplarına ayrılmıştır. Bunlardan (A) grupu sermayenin % 55 ini, (B) grupu % 20 sini, (C) grupu da % 25 ini teşkil
eder.
(A) Grupu Vakıflar Umum Müdürlüğüne....tahsis edilmiştir.

yani hisselerin çoğunluğu başbakanlığa bağlı vakıflar genel müdürlüğü kontrolünde. en fazla paya sahip olan ve yönetim yetkisini elinde bulunduran bir kamu kurumudur. kemal gözler idare hukuku kitabında sermayesinin yarısından fazlası doğrudan doğruya veya dolaylı olarak Devlete ait olan kamu kuruluş ve ortaklıklarını KİT olarak tanımlamaktadır. anayasa 165'i de dikkate alarak.

bir de bankacılık kanunu geçici 13. madde var konuyla ilgili. buna göre :

Sermayesinin yarıdan fazlası kamu kurum ve kuruluşlarına ait olan ya da hisselerinin çoğunluğu üzerinde bu kurum ve kuruluşların idare ve temsil yetkisi bulunan ve özel kanunla kurulmuş bankalarda...

burada kamu bankalarını ve kalınlaştırdığım kısımla da özellikle vakıfbank'ı tarif ediyor.

denetim kriteri açısından bakıldığında ise; vakıfbank diğer kamu bankaları gibi denetlenmiyor. çünkü diğer kamu bankaları TBMM tarafından denetlenebiliyorken hatta bunula ilgili kanun varken vakıfbank'ın kuruluş kanununda denetimi düzenleyen 14. madde denetlemenin banka murakıplarınca yapılacağını söylüyor. fakat bunlar da vakıflar genel müdürlüğüne bağlı memurlar olacak. aslında yine konu net değil.

velhasıl içinden çıkamadım. yorumları olanlar paylaşırsa çok memnun olurum. bu husus birçok meslektaşımıza icra takiplerinde kolaylık sağlayacaktır.
Old 16-10-2009, 21:43   #8
Av.Mehmet Saim Dikici

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan emrahcevik
tabi ki ziraat bankası ve halkbankası kamu kurumudur. hatta kamu bankası da kamu kurumu anlamına gelir. aksini neye dayanarak iddia ediyorsunuz anlayamadım. herhangi bir idare hukuku kitabında dahi bunların kamu kurumu niteliğinde oldukları -hizmet yerinden yönetim kuruluşları sınıfında- yazar. (iktisadi kamu kurumları arasındadır.)

buraya kadar bir tartışma yok. ama kamu kurumu olmadığı yönündeki gerekçelerinizi yazarsanız tartışma genişleyebilir.

vakıfbank'ın kuruluş kanununda konuyla ilgili açık bir düzenleme yok. 3. madde 2. cümleye bakalım :

Her türlü bankacılık işlemlerinin yapıldığı bu şubeler, kamu bankası şubeleri niteliğinde olup...


düzenleme net değil. aslında kamu bankası değil ama biz ona öyle bir özellik atfettik anlamına gelen bir düzenleme.

bir de 6. maddeye bakalım :

Hisse senetleri (A, B ve C) gruplarına ayrılmıştır. Bunlardan (A) grupu sermayenin % 55 ini, (B) grupu % 20 sini, (C) grupu da % 25 ini teşkil
eder.
(A) Grupu Vakıflar Umum Müdürlüğüne....tahsis edilmiştir.

yani hisselerin çoğunluğu başbakanlığa bağlı vakıflar genel müdürlüğü kontrolünde. en fazla paya sahip olan ve yönetim yetkisini elinde bulunduran bir kamu kurumudur. kemal gözler idare hukuku kitabında sermayesinin yarısından fazlası doğrudan doğruya veya dolaylı olarak Devlete ait olan kamu kuruluş ve ortaklıklarını KİT olarak tanımlamaktadır. anayasa 165'i de dikkate alarak.

bir de bankacılık kanunu geçici 13. madde var konuyla ilgili. buna göre :

Sermayesinin yarıdan fazlası kamu kurum ve kuruluşlarına ait olan ya da hisselerinin çoğunluğu üzerinde bu kurum ve kuruluşların idare ve temsil yetkisi bulunan ve özel kanunla kurulmuş bankalarda...

burada kamu bankalarını ve kalınlaştırdığım kısımla da özellikle vakıfbank'ı tarif ediyor.

denetim kriteri açısından bakıldığında ise; vakıfbank diğer kamu bankaları gibi denetlenmiyor. çünkü diğer kamu bankaları TBMM tarafından denetlenebiliyorken hatta bunula ilgili kanun varken vakıfbank'ın kuruluş kanununda denetimi düzenleyen 14. madde denetlemenin banka murakıplarınca yapılacağını söylüyor. fakat bunlar da vakıflar genel müdürlüğüne bağlı memurlar olacak. aslında yine konu net değil.

velhasıl içinden çıkamadım. yorumları olanlar paylaşırsa çok memnun olurum. bu husus birçok meslektaşımıza icra takiplerinde kolaylık sağlayacaktır.

Vakıflar Bankası sizin iddia ettiğiniz gibi bir kamu kurumu ise (eğer), o halde vakıflar bankasının hertürlü (kamu hizmeti faaliyetlerinden kaynaklanan) alacağının da 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsili Usulü Hakkında kanuna tabi olması gerekmez mi? Gerekmez ise, neden?

Ayrıca bu bankanın personelleri neden özel hukuk hükümlerine tabi oluyorlar?

Alıntı:
Madde 17 - Banka ve kuracağı ortaklıkların personeli hususi hukuk hükümleri-
ne tabidir.3659 sayılı kanun,banka ve kuracağı ortaklıklar hakkında uygulanmaz.
Old 17-10-2009, 01:02   #9
Armağan Konyalı

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan emrahcevik
yorumları olanlar paylaşırsa çok memnun olurum.
Yazdıklarınızdan konu hakkında çalıştığınız anlaşılıyor. Emeklerinize saygılarımı sunarım.

Kamu İktisadi Teşebbüsleri hakkında 233 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve ekindeki listeye bakınız. Kararnamedeki tanımda KİT'lerin ''sermayesinin tamamı Devlet'e ait'' olması koşulu bulunmaktadır. Ayrıca ekli listede Vakıfbank bulunmamaktadır.

Daha ayrıntılı bilgi için tıklayınız:
http://www.ydk.gov.tr/kit99/Birinci_Bolum.htm

Ziraat Bankası ve Halk Bankası konusunda Sayın Av.Mehmet Saim Dikici'nin görüşü tartışılmaya değer:
4603 sayılı Kanun'la Ziraat Bankası ve Halk Bankası KİT statüsünden çıkarılmıştır.
''Madde 1 -
5. 233 sayılı Kamu İktisadî Teşebbüsleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname, ....vs vs vs vs.... bankalar hakkında uygulanmaz.''
Old 17-10-2009, 07:01   #10
Av.Mehmet Saim Dikici

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan emrahcvik
tabi ki ziraat bankası ve halkbankası kamu kurumudur. hatta kamu bankası da kamu kurumu anlamına gelir. aksini neye dayanarak iddia ediyorsunuz anlayamadım. herhangi bir idare hukuku kitabında dahi bunların kamu kurumu niteliğinde oldukları -hizmet yerinden yönetim kuruluşları sınıfında- yazar. (iktisadi kamu kurumları arasındadır.)

Sayın Av. Armağan Konyalı'nın eklediği şu http://www.ydk.gov.tr/kit99/Birinci_Bolum.htm linkte detaylı bilgiler mevcut.

Bunlar içinde konuya ışık tutması açısından şu cümleler önemlidir:



Alıntı:
22.11 2000 tarihinde Resmi Gazetede yayınlanan 4603 sayılı Kanunla Ziraat Bankası, Türkiye Halk Bankası A.Ş.ve Türkiye Emlâk Bankası, A.Ş., 3,5 yıl içinde yeniden yapılandırılıp özelleştirilmek üzere KİT statüsünden çıkarılmıştır.

Diğer yandan Vakıflar Bankasının kuruluş kanunundan da anlaşılacağı üzere sermaye yapısı içinde %25 lik bölüme hükmeden (C) grubu hisse senetleri sahibi olan "sair hakiki ve hükmü şahıslar" da mevcuttur. Bunun anlamı sermayesinin %100'ünün devlete ait olmadığıdır. Oysa KİT'lerin sermayelerinin tamamının Devlet'e ait olmasının KİT olabilmesinin zorunlu koşulu olduğu kuşkusuz ortadadır. Bu durum bile Vakıflar Bankasının bir KİT olmadığını göstermektedir. Esasen Sayın Konyalı'nın vurguladığı gibi 233 Sayılı KHK'nin ekinde de Vakıflar bankası yoktur.

KİT'lerin ortak özellikleri:

Alıntı:
Kamu İktisadi Teşebbüsleri (KİT) : İktisadi devlet teşekkülü (İDT) ve kamu iktisadi kuruluşunun (KİK) ortak adı olup;

- Sermayesinin tamamı Devlet’e ait olan ve Bakanlar Kurulu Kararı ile kurulan,
-Tüzel kişiliği haiz,
-Sorumlulukları sermayeleri ile sınırlı bulunan,
-Genel Muhasebe Kanunu ile Devlet İhale Kanununa ve Sayıştay’ın denetimine tabi olmayan,
-İktisadi alanda ticari esaslara göre faaliyette bulunan (İDT) veya tekel niteliğindeki mal ve hizmetleri kamu yararı gözeterek üretmek ve pazarlamak üzere kurulan ve gördüğü bu kamu hizmeti dolayısıyla, ürettiği mal ve hizmetler imtiyaz sayılan (KİK),
-233 sayılı KHK’da saklı tutulan hususlar dışında özel hukuk hükümlerine tabi olan

kuruluşlardır.

Müessese : Sermayesinin tamamı bir kamu iktisadi teşebbüsüne (İDT veya KİK) ait olan ve teşebbüs yönetim kurulunun kararı ile kurulan işletme veya işletmeler topluluğudur. Müesseseler, sorumlulukları sermayeleriyle sınırlı ve tüzel kişiliği haiz kuruluşlar olup, Genel Muhasebe Kanunu ile Devlet İhale Kanunu’na ve Sayıştay’ın denetimine tabi olmayıp, 233 sayılı KHK’de saklı tutulan hükümler dışında özel hukuk hükümlerine tabidirler.






Alıntı:
Sermaye:

Madde 5 - (Değişik birinci fıkra: 3/4/1986 - 3272/2 md.) Bankanın itibari
sermayesi,her biri onbin TL. kıymetinde bir milyon yediyüzbin hisseye ayrılmış olarak
onyedi milyar Türk Lirasıdır.
(Değişik: 1/4/1981 - 2444/1 md.) Bakanlar Kurulu Bankanın sermayesini artır-
maya yetkilidir.(1)
Müteaddit hisseleri ihtiva etmek üzere çıkarılacak hisse senetlerinden her
birinin ihtiva edeceği hisse miktarı Anasözleşmede gösterilir.
Hisse senetleri:

Madde 6 - Hisse senetleri (A, B ve C) gruplarına ayrılmıştır. Bunlardan (A)
grupu sermayenin % 55 ini, (B) grupu % 20 sini, (C) grupu da % 25 ini teşkil
eder.

(A) Grupu Vakıflar Umum Müdürlüğüne, (B) grupu mülhak vakıflara ve (C) grupu
da sair hakiki ve hükmi şahıslara tahsis edilmiştir
.
(Değişik: 3/4/1986 - 3272/3 md.) Hisse senetleri nama muharrer olup, bunlar-
dan (A) grubuna dahil olanlar satılamaz. (B) grubu hisse senetleri, ancak Vakıf-
lar Umum Müdürlüğünün müsaadesiyle aynı gruba dahil hissedarlar arasında alınıp
satılabileceği gibi, yine bu gruptan istekli çıktığında satılmak üzere Vakıflar
Umum Müdürlüğünce de satın alınabilir.
Old 17-10-2009, 07:18   #11
Armağan Konyalı

 
Varsayılan

Madem konuyu adrese tebligat için tartışıyoruz bankaların sır saklama yükümlülüğünü de konuşmamız gerekiyor: Bankalar müşterilerinin müşteri olduklarını bile sır olarak saklamak zorundadır. Başkalarınca istenirse adresi vermemeleri gerekir.

Ayrıntılar için tıklayınız:
http://www.tbb.org.tr/Dosyalar/Arastirma_ve_Raporlar/bankacilik_mevzuati_kapsaminda_banka_ve_musteri_si rri.pdf
Old 17-10-2009, 10:36   #12
emrahcevik

 
Varsayılan

merhaba,

bir an için vakıfbank'ın kamu bankası olduğunu farzetsek de 6183 burada uygulanamaz. çünkü bu kanun; Devlete, vilayet hususi idarelerine ve belediyelere ait vergi, resim, harç, ceza tahkik ve takiplerine ait muhakeme masrafı, vergi cezası, para cezası gibi asli, gecikme zammı, faiz gibi fer'i amme alacakları ve aynı idarelerin akitten, haksız fiil ve haksız iktisaptan doğanlar dışında kalan...

alacaklarını kapsar. Yine KİT'ler özel hukuk hükümlerine tabidirler.

4603 sayılı yasa ile ilgili bilgim yoktu. yazmanız iyi olmuş. vakıfbank çalışanları işçi statüsündeymiş. yani diğer kamu bankalarında olduğu gibi memur statüsünde olanlar yok. bunu banka hukuk müşavirliğinden öğrendim. esasen sorunun ortaya çıkması da böyle oldu. banka yetkilileri; her türlü hukukçusundan her türlü müdürüne kadar kamu bankası olup olmadıklarıyla ilgili net bir şey söyleyemediler.

yazılanlara itirazım yok zaten. konuyu açan ilk mesajımda 233 sayılı khk'da yer almadığını belirtmiştim. ama bddk'nın sitesinde kamu bankaları arasında sayıldığını söylemiştim. sermayesinin %50'sinden fazlası devlete ait olan bir şirketin kamu kurumu olacağı yolunda kemal gözler'in yorumunu da yazmıştım.

açacağım talep reddedilince ben yine mahkemeye hatta yargıtay'a gideceğim. en azından konu netlik kazanır.


Old 17-10-2009, 11:51   #13
Av. Tevrat DURAN

 
Varsayılan

Konu başlığı altındaki bilgi ve yorumlarınızı zevkle okudum. Benim de bu konuda değerli bilgilerinize ihtiyacım var. Şöyle ki; Vakıfbank , kredi kullandırdığı A şirketindeki alacağını alamamış. B şirketi de A'ye teminat çeki veriyor. Bu çek Vakıfbank tarafından zamanında arkası yazdırılmıyor.
sebepsiz zenginleşme davasında Vakıfbank, fon ve kamu alacağı olduğunu 1 yıllık sebepsiz zenginleşme zamanaşımının olmadığını 20 yıllık zamanaşımı süresinin işletilmesini istiyor.
Bu davada 20 yıllık zamanaşımı süresi işletilebilir mi ?
Old 13-07-2010, 20:17   #14
Armağan Konyalı

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Canbazoğlu
sebepsiz zenginleşme davasında Vakıfbank, fon ve kamu alacağı olduğunu 1 yıllık sebepsiz zenginleşme zamanaşımının olmadığını 20 yıllık zamanaşımı süresinin işletilmesini istiyor.
Bu davada 20 yıllık zamanaşımı süresi işletilebilir mi ?
5411 sayılı Bankacılık Kanunu'nun 141.maddesine bakınız.
(1 Kasım 2005 tarihli MÜKERRER Resmi Gazete'de yayınlanmıştır)

Saygılarımla
Old 13-07-2010, 20:25   #15
Av.Mehmet Saim Dikici

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Canbazoğlu
Konu başlığı altındaki bilgi ve yorumlarınızı zevkle okudum. Benim de bu konuda değerli bilgilerinize ihtiyacım var. Şöyle ki; Vakıfbank , kredi kullandırdığı A şirketindeki alacağını alamamış. B şirketi de A'ye teminat çeki veriyor. Bu çek Vakıfbank tarafından zamanında arkası yazdırılmıyor.
sebepsiz zenginleşme davasında Vakıfbank, fon ve kamu alacağı olduğunu 1 yıllık sebepsiz zenginleşme zamanaşımının olmadığını 20 yıllık zamanaşımı süresinin işletilmesini istiyor.
Bu davada 20 yıllık zamanaşımı süresi işletilebilir mi ?

Sayın Av. Armağan Konyalı'nın cevabına katılmakla beraber;

Burada Vakıflar Bankası alacaklarına Bankacılık kanununda TMSF'ye tanınan 20 yıllık özel zamanaşımı süresinin uygulanıp uygulanamayacağından ziyade, TTK.644. madde çerçevesinde sebepsiz zenginleşme talepli davaya uygulanacak zamanaşımı süresinin belirlenmesi -kanaatimce- daha önemlidir.

Bu noktada Yargıtayın THS TTK Şerhinde de kayıtlı bulunan şu kararını okumanızı tavsiye ediyorum: (Not: Çeklerde zamanaşımı süresinin 6 ay olduğu malumunuzdur.Bu nedenle 6. ayın bitiminden itibaren 1 yıl olarak düşünmek gerekir.)

Alıntı:



Gönder
YARGITAY 11.HD. 1983/5921E. 1984/327K. İçtihat

Üyemizin Özeti
Her ne kadar TTK.690. madde hükmü, TTK.644. maddeye atıfta bulunmamış ise de bu durumun kanun koyucu tarafından bilinçli olarak yapılan bir hareket değildir.Bu konuda kanunda bir boşluk olduğu kabul edilmiş ve MK.1/2 dairesinde kanun boşluğu Yargıtay tarafından doldurulmuştur.

Neticeten, TTK.644. madde hükmünün bonolar için de uygulanabileceğinin kabul edilmesi gerektiği cihetiyle; TTK. 644. maddesi ile sebepsiz iktisap hükümlerine göre ayrıca 1 yıllık bir ek süre tanınmış olduğu ve 1 yıllık ek sürenin, Bonolar için vadeden itibaren 3 yıllık sürenin sonundan veya zamanaşımının herhangi bir sebeple kesilmesi halinde yeniden işleyecek aynı zamanaşımı süresinin sona erme tarihinden başlayacağının ve bunu hak sahibinin de bilmesi gerektiğinin kabulü gerekmiştir.
(Karar Tarihi : 27.1.1984)
DAVA : Taraflar arasındaki davadan dolayı İstanbul As. 5. Ticaret mahkemesince verilen 10.6.1983 tarih ve 252-403 sayılı hükmün temyizen tetkiki davalı avukatı tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla dosyadaki kağıtlar okundu gereği konuşulup düşünüldü :

KARAR : Davacı vekili, müvekkili banka ile dava dışı 3. şahıs (U.).. Koll.'nin yapmış bulunduğu kredi mukavele ve hesabının teminatını teşkil etmek üzere 3. şahıs tarafından rehin senetlerinin bankaya ciro edildiğini, davalı aleyhine yaptıkları kambiyo senetlerine mahsus icra takibinin davalının zamanaşımı itirazının kabulü üzerine durduğunu oysa borçlu davalının borçluluk durumunun genel zamanaşımına tabi bulunduğunu ileri sürerek (24.009.74) liranın 7.8.1973 tarihinden itibaren : 25/gider vergisi ve : 10,5 faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.

Davalı vekili cevabında, görev ve yetki itirazında bulunmuş, ayrıca müvekkili ile davacı banka arasında kredi anlaşması olmadığını, olayda zamanaşımı bulunduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.

Mahkemece; toplanan deliller ve bilirkişi incelemesine göre davanın 10 yıllık zamanaşımına tabi bulunduğu kabul edilerek toplam (41.618) liranın davalıdan tahsiline, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiştir.

Kararı davalı vekili temyiz etmiştir.

Davacı banka ile dava dışı (U.Koll.Şti.) arasında kurulan kredi ilişkisinde kredi kullanan kollektif şirkete, teminat olarak davalının keşidecisi olduğu emre muharrer senetleri davacı bankaya rehin etmiştir. Kredi Borcunun zamanında ödenmemesi sebebiyle davacı banka, rehnedilen senetlerin borçlusu olan davalı aleyhine icra takibine girişmiş, ancak davalının zamanaşımı definde bulunması sonucu takip sonuçsuz kalmıştır. Banka bunun üzerine, alacağının genel zamanaşımına tabi olduğu iddiası ile senet borçlusu aleyhine işbu tahsil davasını açmış bulunmaktadır.

Olayımızda davalı kollektif şirket, davacı bankaya karşı sadece rehnedilmiş olan senetlerin borçlusu olarak sorumlu olup taraflar arasında başka akti bir ilişki bulunmamaktadır.

Davada davalı, süresi içinde zamanaşımı def'inde bulunduğundan uyuşmazlığın kıymetli evrak hukuku çerçevesi içinde halledilmesi gerekmektedir.

Dava konusu emre muharrer senetlerin zamanaşımına uğradığı hususunda uyuşmazlık yoktur. Zamanaşımına uğrayan poliçe alacaklısına, TTK.nun 644. maddesi ile ve sebepsiz iktisap yolu ile senet borçlusuna başvurma imkanı tanınmış bulunmaktadır. Olayımızda poliçe değil, emre muharrer senetler söz konusudur.

TTK. 690 ıncı maddesinde, poliçeye ait hükümlerin hangilerinin emre muharrer senetlere de uygulanacağı tadadi şekilde belirlenmiştir. TTK. 690 maddesinde, sebepsiz iktisapla ilgili 644 üncü maddeye atıf yapılmış değildir.

Bu durumda, konunun iki aşamada incelenmesi, birinci aşamada, TTK. 644. maddesinin emre muharrer senetlere de uygulanma olanağı bulunup bulunmadığı, ikinci aşamada ise, şayet uygulanma olanağı varsa sebepsiz iktisap süresinin ne olacağı ve hangi tarihten işlemeğe başlayacağı hususlarının tespiti gerekmektedir.

1) TTK. 690. maddesindeki atıf dolayısıyla poliçeye ait hükümlerin pek çoğu emre muharrer senetlere de uygulanmaktadır. TTK 691. maddesinde, bonoyu tanzim edenin tıpkı poliçelerde senedi kabul eden gibi sorumlu olacağı belirtilmiştir. TTK. 644. maddesi hükmü ile zamanaşımına uğramış poliçelerde sebepsiz zenginleşme dolayısıyla poliçeyi kabul edene ve hatta ikinci derecede sorumlu olan kişideciye başvurma hakkı tanınmış olduğuna göre kabul eden gibi sorumlu bulunan bono keşidecisinde aynı yoldan başvurulabilmesi mümkün bulunmak icap eder. Sebebsiz iktisap yönünden poliçe ile bonolar arasında ayırım yapmak için makul bir sebep bulmak zordur.

Türk doktrininde yazılarının çoğunluğu TTK. 644. maddesinin bonolara da uygulanacağı düşüncesindedirler. (Y.Karayalçın-Ticari Senetler, Shf. 348 Domaniç Kıymetli Evrak hukuku, Shf. 361,362 F. Öztan-Kıymetli Evrak Hukuku, shf.618).

Poliçede, kabul eden ve keşidecenin sorumluluğu ile bonolardaki borçlu keşidecinin sorumlulukları aynı nitelikte sayıldığına ve bonolarda keşideciye karşı sebepsiz zenginleşmeden dolayı başvurulmaması için haklı bir sebep gösterilmediğine göre, gerek mehaz kanununda gerekse Türk Ticaret kanununda, bonolara uygulanmak üzere poliçe hükümlerine atıf yapan 690. maddede sebepsiz iktisaba ilişkin 644 üncü maddenin zikredilmemiş olmasının, bilincli ve kasıtlı bir davranış olmayıp bir kanun tekniği noksanlığı, bir unutma sonucu olduğu kabul edilmek icap eder.

Bu düşünüş şekli, karşısında, TTK. 690. maddesinde sebepsiz zenginleşme yönünden bono borçlusuna müracaat edilip edilmeyeceği hususundaki kanun boşluğunun, MK. nun 1/2. maddesi hükmüne tevfikan hakim tarafından tamamlanması ve yukarıda açıklandığı üzere, TTK. 644. maddesinde yazılı olan keşideciye müracaat hakkının/ bonolarda da tanınmasının uygun olacağı sonucuna varılmıştır.

2) TTK. 644. maddesinde yazılı sebepsiz iktisap sebebiyle kabul edilen başvurma hakkının hangi zamanaşımı süresine tabi olacağı ve zamanaşımının hangi tarihten işlemeğe başlayacağı konusuna gelince:

TTK. 644. maddesinde, zamanaşımı süresinin ne olacağı belirtilmemiştir. Bu hususta dahi kanun boşluğu mevcut bulunmaktadır. Bazı yazarlarlar ve İsviçre Federal Mahkemesi, 644. maddede yazılı sebepsiz iktisabın Borçlar Kanununda düzenlenen sebepsiz iktisaptan farklı ve özel bir sebepsiz iktisap olduğu düşüncesindedirler. Bu görüş sonucu olarak da ilgili maddede zamanaşımı süresi belirtilmediğinden BK. 125. maddesindeki 10 yıllk genel zamanaşımının uygulanacağını kabul etmişlerdir.

Fakat TTK. 644. maddesinde zikredilen sebepsiz iktisabın MK. da dahsi geçen sebepsiz iktisaptan farklı bir hukuki müessese olduğunu gösteren açık hüküm mevcut değildir. TTK.nun 1 inci maddesinde (Türk Ticaret Kanunu Türk Medeni Kanununun ayrılmaz bir cüz'üdür... hakkında ticari bir hüküm bulunmayan ticari işlerde mahkeme, ticari örf ve adete bu dahi yoksa umumi hükümlere göre karar verir) hükmü mevcuttur. Sebepsiz zenginleşme ile ilgili genel hukumlar BK. nun 61 ve müteakip maddelerinde düzenlenmiş bulunmaktadır. Emre muharer senet imzalayan kişi, genellikle karşılığında bir iktisadi değer almıştır. Lehter veya hamil ise senedi alırken karşılığında maddi bir değer vermiştir. Kambiyo senedi zamanaşımına uğradığından, lehtar veya hamil, bu hakkın senede dayanarak kullanamaz bir duruma girdiğinden keşideci borçlu, senet bedeli kadar sebepsiz zenginleşmiş olmaktadır. BK. nun 66. maddesine göre, sebepsiz iktisapta bir yıllık zamanaşımı süresi uygulanır. Bu sebeple, kambiyo senetlerinde sebepsiz zenginleşme halinde de bir yıllık zamanaşımı süresinin uygulanması, Türk Ticaret ve Borçlar Hukukunun genel düzenlemesine uygun olacaktır.

İsviçre Federal Mahkemesinin kabul ettiği gibi, 10 yıllık genel zamanaşımı uygulanacak olursa, kambiyo senedine ait üç yıllık zamanaşımı süresine 10 yıllık genel zamanaşımı süresi eklendiğinde 13 yıllık bir süre meydana gelecektir ki, süratli işlem gerektiren ticari ilişkilerde zamanında takip yetkisini kullanmayan kusurlu lehtar veya hamile, genel zamanaşımı süresinden fazla bir süre tanınmış ve o kişi böylece yersiz bir korunmaya mazhar kılınmış olur. Zamanaşımı süresinin hangi tarihten başlayacağı hususuna gelince :

BK. 66. maddesinde, (haksız surette mal iktisabından dolayı ikame olunacak dava, mutasarrır olan tarafın verdiğini istirdada hakkı olduğuna iltibas tarihinden itibaren bir sene müruru ile... sakı, olur) hükmü yer almaktadır.

Zamanaşımına uğramış olan kambiyo senetlerinde lehtar veya hamile TTK. 644. maddesi ile ayrıca sebepsiz iktisap hükümlerine göre bir ek süre tanınmış olduğundan ve eksürenin, vadeden itibaren üç yıllık sürenin sonu veya zamanaşımının herhangi bir sebeple kesilmesi halinde yeniden işleyecek üç yıllık sürenin sona erme tarihinden başlayacağının ve bunun hak sahibinin de bilmesi gerektiğinin kabulü zorunludur.

Yukarıdaki açılmama ve kabule nazaran, davaya konu edilen 1973 vade tarihli emre muharrer senetlerde yazılı alacak için sebepsiz iktisap yolu ile süresinde dava açılmadığından, açılan davanın zamanaşımı def'i sonucu zamanaşımı yönünden reddi gerekirken alacağın genel zamanaşımı süresine tabi olduğu gereçesi ile davanın kabulüne karar verilmesi isabetsiz görüldüğünden kararın bozulması cihetine gidilmiştir.

KARAR : Yukarıda açıklanan nedenlerle: Davalı vekilinin temyiz itirazının kabulü ile hükmün davalı yararına BOZULMASINA,temyiz peşin harcının isteği halinde temyiz edene iadesine, 27.1.1984 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.

KARŞI OY YAZISI

1 - Türk Ticaret Kanunu'nun 644 maddesinde; zamanaşımı nedeniyle veya senede dayanan hakların kullanılması için yasa hükmünce yapılması gerekli işlemlerin ihmal edilmiş bulunması dolayısıyle poliçeden doğan borçların düşmüş olması halinde bile, poliçe hamilinin keşideci veya poliçeyi kabul eden muhatap aleyhine sebepsiz iktisap davası açabileceği kabul edilmiştir. Aynı yasanın 690. maddesinde, sözü edilen 644. maddeye emre yazılı senetler için herhangi bir yollama yapılmadığı ve fakat bunun haklı bir nedeni bulunmadığı çoğunluk görüşünde ayrıntılı biçimde açıklandığından, aşağıda yazılı gerekçe dışında kalan çoğunluk görüşü aynen benimsenmiştir.

2 - Davacı rehin cirosuyla hamil bulunduğu 10.12.1972, 28.2.1973, 15.3.1973 ve 31.3.1973 vadeli emre yazılı senetlere dayanmak suretiyle genel zamanaşımı süresi geçmediğinden sözederek 6.4.1982 tarihinde emre yazılı senetleri imzalayan borçlu aleyhine alacak davası açmıştır. Davacı senet hamili ile davalı senet borçlusu arasında herhangi bir asıl borç ilişkisi yoktur. Bu halde, senet borçlusu aleyhine açılan bu davanın, sebepsiz iktisap hükümlerine dayandığı açık ve seçiktir.

Somut olayda olduğu gibi asıl borç ilişkisine her zaman dayanılma olanağı bulunmadığı için kambiyo hukukunun biçime bağlı sert kurallarını yumuşatmak amacıyla; sebepsiz iktisap davası hamil yönünden kabul edilmiştir. Türk Ticaret Kanununun düzenlediği sebepsiz iktisap davası ile Borçlar Kanunu'nun kabul ettiği sebepsiz iktisap davası aynı isimde olmasına karşın, yasal öğeleri (unsurları) bakımından farklı davalardır. Borçlar Kanunu'nun 61 ve ardından gelen maddelerinde öngörülen koşullar, T.T.K. nun 644. maddesine dayanılarak açılan sebepsiz iktisap davasında aranmamaktadır. Sözü edilen her iki yasada düzenlenen sebepsiz iktisap davasının kabul gerekçeleri farklıdır. Bu nedenlerle, yasa gerekçeleri ve sebepsiz iktisap davasının koşulları birbirinden farklı olmakla, BK. nun 61 ve ardından gelen maddeleri, TTK. nun 644. maddesinde öngörülen sebepsiz iktisap davasında hiç bir biçimde uygulanamaz (Özkan, F.Kıymetli Evrak Hukuku, Ankara 1976, S.538 vd; Tekil, F. Kıymetli Evrak Hukuku İstanbul 1980, S. 104 vd; Kınacıoğlu, N. Kıymetli Evrak Hukuku, Ankara 1982, S.271 vd.).

Eski Ticaret Kanununda, sebepsiz iktisap hususunda özel bir madde olmadığı gibi Borçlar Kanunu'na da yollama yapan bir hüküm yoktur. Öğretide, özel hüküm bulunmadığu için ilke olarak haksız zenginleşme kurallarının uygulanması savunulmuştur. (Arslanlı, H. Ticari Senetler Dersleri, 3. Bası, ist 1952, S.153), Özel hükümlerin bulunmaması halinde, kıyasen genel hükümlerin, yani Borçlar Kanunu'nun uygulanabileceği düşünülebilir. Fakat, 1.1.1957 gününde yürürlüğe giren Türk Ticaret Kanunu'da özel bir hüküm olan 644. madde düzenlendiğine göre, bu maddenin tüm koşullarıyla birkikte uygulanabileceği tartışma dışı olmalıdır. Öte yandan Dairemiz 19.1.1971 gün ve E. 70/3384, K. 71/249 sayılı kararında, emre yazılı senetler yönünden, TTK.nın 690. maddesinde aynı yasanın 644. maddesine yollama yapılmadığı için dava konusu uyuşmazlık yönünden BK. nun 61 ve ardından gelen maddelerinin uygulanması gerektiğini kabul etmiştir. Ancak Dairemiz bu son kararında, emre yazılı senetler yönünden koşullarının varlığı halinde, TTK.nun 690. maddesinde, aynı yasanın 644. maddesine yollama olmamasına karşın, artık Türk Ticaret Kanunu'nun sebepsiz iktisap hükmünün uygulanmasını kabul ettiğine göre, Dairemiz 19.1.1971 gün ve E. 70/3384, K.71/249 sayılı kararındaki görüşünü değiştirmiş ve emre yazılı senetler için BK.nun 61. maddesinin değil TTK. nun 644. maddesinin, yani özel hükmün uygulanmasını kabul etmiştir. Genel hükümlerin uygulanma olanağı var iken özel hükmün yasaya konuluş amacı, farklı bir durum yaratmaktır. Bu nedenlerle, borçlar hukukunun sebepsiz iktisap davasının koşulları, zamanaşımı da dahil omak üzere, emre yazılı senetler yönünden açılan sebepsiz iktisap davasında uygulama olanağı bulamaz. TTK. nun 644.maddesinde, sebepsiz iktisap davasının ne zaman açılması ve hangi zamanaşımı süresinin uygulanması gerektiği hususunda herhangi bir hüküm yoktur. Bu maddenin öngördüğü sebepsiz iktisap davasının, borçlar hukukunun öngördüğü sebepsiz iktisap davası ile isim benzerliğinden başka bir ilgisi olmadığı ayrıntılı biçimde açıklanarak benimsendiğine göre TTK.nun 1. maddesi yollamasıyla Borçlar Kanunu'nun sebepsiz iktisaba ilişkin zamanaşımı hükümleri uygulanamaz. Bu durumda genel zamanaşımının uygulanacağı açıktır. Nitekim Federal Mahkeme, İsviçre Borçlar Kanunu'nun 1052 (TTK. nun 644. maddesinin aynıdır) maddesi dolayısıyla verdiği kararlarında genel hüküm olan (BK. 125/ 0R 127) maddesinin uygulanması gerektiğini belirtmiştir. (Öztan, F. age, S.553)

Türk Ticaret Kanunu'nun öngördüğü sebepsiz iktisap davasının, emre yazılı senedin vade gününden itibaren 10 yıllık zamanaşımı süresinde açılması gerekir. Her ne kadar bu sürenin çok uzun olduğu ve hatta senedin kambiyo senedi olması nedeniyle, bu senet için 3 yıllık zamanaşımı süresine ayrıca 10 yıllık genel zamanaşımının eklenerek (3+10) 13 yıllık bir zamanaşımı süresinin kabulü, ticari işlerin sürat ve nitaliğine aykırı ve kusurlu alacaklının yersiz bir korunmaya mazhar kılınacağı çoğunluk görüşünde ileri sürülmüş ise de, bu görüşe katılmak güçtür. Çünkü, emre yazılı senetler sadece ticari ilişkilerde kullanılmamaktadır. Aksine bu senetler, yurt çapında her çeşit ilişkilerde pek yoğun biçimde kullanılmaktadır. Öte yandan emre yazılı senet yönünden, asıl borç ilişkisine (satım, karz gibi) dayanılarak açılan bir alacak davasında, asıl borç ilişkisi için yasada öngörülen zamanaşımı süresi söz konusu olacaktır. Bu süre 10 yıl ise, aynı biçimde, zamanaşımı süresi hem kambiyo senedinin zamanaşımı ve hem de asıl borç ilişkisinin tabi olduğu zamanaşımı süresi kadar, yani bazı durumlarda (10+3) 13 yıl olabilecektir. Ayrıca zamanaşımı, yasanın öngördüğü kesilme ve tekrar aynı sürenin başlamasıyla da çok uzun sürelere ulaşabilir. Bu nedenlerle zamanaşımın, bu çeşit davalarda bazan 13 yıla ulaşması, BK. nun 125. maddesinin uygulanmasını engellememelidir. Kaldı ki, TTK. nun 644. maddenin aynısı olan İsviçre Borçlar Kanunu'nun 1052. maddesinin uygulanmasında 10 yıllık zamanaşımı süresi kabul edildiği gibi sebepsiz iktisap davalarında 10 yıllık zamanaşımının uygulanması öğretide de savunulmuştur. (Tekil, F.age, S.107 vd., Kınacıoğlu N.age, S.277)

İşte yukarıdan beri açıklanan nedenlerle, davacının zamanaşımına uğrayan emre yazılı senetlere dayanarak açtığı sebepsiz iktisap davasında, zamanaşımı süresinin BK.nun 66. maddesinde öngörülen bir yıllık zamanaşımı değil, aynı yasanın 125. maddesinde öngörülen 10 yıllık zamanaşımı süresinin uygulanması gerektiği görüşüyle çoğunluğun gerekçesine katılmıyorum. 27.1.1984
Old 13-07-2010, 21:14   #16
Armağan Konyalı

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Mehmet Saim Dikici
Sayın Av. Armağan Konyalı'nın cevabına katılmakla beraber ...
Cevabıma katıldığınıza sevindim. Katıldığınıza ilişkin görüşünüzü bir kararla desteklemek istedim:

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 05.04.2006 - Esas2006/12-111 Karar2006/123

İstek, özü itibariyle çeke dayalı takibin zamanaşımına uğradığı iddiasına dayalıdır.

Mahkemece, takipten sonra 6 (altı) aylık zamanaşımının gerçekleştiği kabul edilerek "şikayetin kabulüne icra takibinin davacı yönünden iptaline, icranın geri bırakılmasına.." karar verilmiş; Özel Daire ise 5020 sayılı Yasayla değişik 4389 sayılı Kanunun Ek Madde 5 ve Ek Madde 3 maddelerine dayanarak, çek keşide tarihinden itibaren 20 yıllık zamanaşımı süresinin dolmadığı gerekçesiyle hükmün bozulmasına karar vermiştir.

Mahkeme önceki kararında direnmiş; hükmü karşı taraf/alacaklı banka vekili temyize getirmiştir.

Davanın devamı sırasında 4389 sayılı Kanun ve bunu değiştiren tüm kanunlar 01.11.2005 gün ve 25983 sayılı resmi gazetede yayımlanan 5411 sayılı Bankacılık Kanunu ile yürürlükten kaldırılmıştır.

5411 sayılı Kanun 5472 sayılı Kanunla değişikliğe uğramış, bu değişiklik 14.03.2006 tarih ve 26108 sayılı Resmi Gazetede yayımlanmıştır.

Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık;

Açıklanan yasal düzenlemeler de nazara alınarak şikayete konu çeke dayalı takipte uygulanacak zamanaşımı süresinin; takip dosyasındaki son işlem tarihinden itibaren 6 ay mı, yoksa Bankacılık Kanunu hükümleri de nazara alınarak çekin keşide tarihinden başlayarak 20 yıl mı olduğu, noktasında toplanmaktadır.

Öncelikle; alacaklı bankanın ve alacağının yasal konumunun belirlenmesine yönelik olarak, 4389 sayılı Bankalar Kanunu ve bu kanunu değiştiren tüm kanunlar ile 01.11.2005 gün ve 25983 sayılı resmi gazetede yayımlanarak bu kanunları yürürlükten kaldıran 5472 sayılı kanunla değişik 5411 sayılı Bankacılık Kanununun ilgili hükümlerinin irdelenmesinde yarar vardır.

4389 Sayılı Bankalar Kanunu'na 5020 s. K.nun 27. maddesi ile eklenen Ek. 5. maddede;

"Kamu bankalarında "tasfiye halindeki Emlak Bankası A.Ş. dahil" ve sermayesinin yarıdan fazlası kamu kurum ve kuruluşlarına ait olan yada hisselerinin çoğunluğu üzerinde bu kurum ve kuruluşların idare ve temsil yetkisi bulunan ve özel kanunla kurulmuş bankalarda bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce bankacılık teamüllerine göre teminatlı ve/veya yetersiz teminatlı kredi kullanıp da vadesi geçtiği halde henüz ödenmemiş, süresi uzatılmamış veya yeniden yapılandırılmamış kredileri kullananlar yada yeniden yapılandırma şartlarını ihlal edenler ile münferit veya karşılıklı verilen banka teminat mektupları, kabul kredileri ve avaller, taşınır ve taşınmaz rehni, ipotek, üst hakkı, intifa hakkı ve oturma hakkı gibi her türlü sınırlı ayni hak tesisine ilişkin sözleşmeden doğan haklarında diğer bankaların ve üçüncü kişilerin muvazaadan ari hakları aleyhine olmamak üzere Fon ve Hazine alacaklarına ilişkin tedbir, takip ve tahsil hükümleri bankalarınca uygulanır."

Denilmekte;

5020 Sayılı Kanunla eklenen ek madde 3'te de;

"…Bu kanundan kaynaklanan fon alacaklarına ve bu kanuna göre hazine alacağı sayılan alacaklara ilişkin dava ve takiplerde zamanaşımı süresi 20 yıldır. Fon alacakları ve bu kanuna göre hazine alacağı sayılan alacaklar bakımından bu sürenin başlangıcı fon tarafından ödeme yapılmasına veya yapılacak olmasına sebebiyet veren kişilerin fiillerinin gerçekleştirdiği tarihten itibaren başlar."

Hükmü yer almaktadır.

Davanın devamı sırasında 01.11.2005 gün ve 25983 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 5411 sayılı Bankacılık Kanunu ile 4389 sayılı Bankalar Kanunu ve bunu değiştiren tüm kanunlar, bu kanunun geçici maddelerindeki düzenlemeler hariç olmak üzere yürürlükten kaldırılmış; 5411 sayılı kanun 5472 sayılı kanunla değişikliğe uğrayarak, bu değişiklik de 14.03.2006 tarih ve 26108 sayılı Resmi Gazetede yayımlanmıştır.

5411 sayılı Bankacılık Kanununun;

"Yürürlük " başlıklı 170. maddesinde;

"Bu kanunun;90 ve 91 inci maddeleri bu Kanunun yayımı tarihinden iki ay içinde, 168 inci maddesinin (B), (C), (D) ve (E) fıkraları 01.01.2006 tarihinde, diğer maddeleri yayımı tarihinde yürürlüğe girer."

"Zamanaşımı" başlıklı 141. maddesinde;

"Bu kanundan kaynaklanan fon alacaklarına ilişkin dava ve takiplerde zamanaşımı süresi yirmi yıldır."

"Kaldırılan ve Değiştirilen Hükümler" başlıklı 168. maddesinde A fıkrasında;

"Bu kanunun geçici maddelerindeki düzenlemeler hariç olmak üzere, 18.06.1999 tarihli 4389 sayılı Bankalar Kanunu ile ek ve değişiklikleri yürürlükten kaldırılmıştır."

Geçici madde 11'de;

"Bu Kanunun yayımı tarihinden önce, 26.12.2003 tarihine kadar temettü hariç ortaklık hakları ile yönetim ve denetimi Fona intikal eden ve/veya bankacılık işlemleri yapma ve mevduat kabul etme izin ve yetkileri ilişkili Bakan, Bakanlar Kurulu veya Kurul tarafından kaldırılarak tasfiyeleri Fon eliyle yürütülen veya Fon tarafından tasfiye işlemleri başlatılan bankalar hakkında başlatılan işlemler sonuçlanıncaya ve her türlü Fon alacakları tahsil edilinceye kadar bu Kanunla yürürlükten kaldırılan 4389 sayılı Kanunun 14, 15, 15/a, 16, 17, 17/a ve 18 inci maddeleri, ek 1, 2, 3, 4, 5 ve 6 ncı maddeleri ile geçici 4 üncü maddesi hükümlerinin uygulanmasına devam edilir….."

Geçici Madde 13'te;

"Sermayesinin yarıdan fazlası kamu kurum ve kuruluşlarına ait olan ya da hisselerinin çoğunluğu üzerinde bu kurum ve kuruluşların idare ve temsil yetkisi bulunan ve özel kanunla kurulmuş bankalarda (Tasfiye Halinde T. Emlak Bankası A.Ş. dahil) 26.12.2003 tarihinden önce bankacılık teamüllerine göre teminatlı ve/veya yetersiz teminatlı kredi kullanıp da vadesi geçtiği halde henüz ödenmemiş, süresi uzatılmamış veya yeniden yapılandırılmamış kredileri kullananlar ya da yeniden yapılandırma şartlarını ihlal edenler ile münferit veya karşılıklı verilen banka teminat mektupları, kabul kredileri ve avaller, taşınır ve taşınmaz rehni, ipotek, üst hakkı, intifa hakkı ve oturma hakkı gibi her türlü sınırlı ayni hak tesisine ilişkin sözleşmeden doğan hakların da diğer bankaların ve üçüncü kişilerin muvazaadan ari hakları aleyhine olmamak üzere Fon alacaklarının tahsiline ilişkin 123, 134, 136, 137, 138, 140, 142 ve 165 inci madde hükümleri, tasarrufun iptali davalarında aciz vesikası şartı aranmaması, tüzel kişilerin kanuni temsilcileri ile borçlu ve borçla diğer ilgililerin yurt dışına çıkmasını yasaklama dahil bankalarınca uygulanır."

Geçici madde 16'da;

"Bu kanun ile Fon alacağının tahsili bakımından yarar görülerek zamanaşımı ve diğer konularda fon lehine getirilen hükümler makable şamildir."

Hükümleri yer almaktadır.

Görüldüğü üzere; 5411 sayılı Bankacılık Kanunu, bu kanunun geçici maddelerindeki düzenlemeler hariç olmak üzere, 18.06.1999 tarihli 4389 sayılı Bankalar Kanunu ile ek ve değişikliklerini yürürlükten kaldırmıştır. Yukarıya içerikleri aynen alınan geçici maddeler hükümlerinde ise, açıkça 4389 sayılı Kanunun ek 1, 2, 3, 4, 5 ve 6 ncı maddeleri ile geçici 4 üncü maddesi hükümlerinin uygulanmasına devam edileceği ifade edilmiştir.

Uygulanmaya devam edilecek hükümlerden 4389 sayılı Kanun ek 5. madde kapsamına alacaklı T.Vakıflar Bankası A.Ş. de girmektedir. Bunun sonucu olarak, yine aynı Kanunun 5020 sayılı yasa ile eklenen Ek madde 3'te yer alan; bu kanundan kaynaklanan fon alacaklarına ve bu kanuna göre hazine alacağı sayılan alacaklara ilişkin dava ve takiplerde zamanaşımı süresinin 20 yıl olduğunu ifade eden hükmün de alacaklı yönünden uygulanacağının kabulü gerekir. Zira, açıklanan bu hükümleri ayakta tutarak yürürlüğe giren 5411 sayılı Bankacılık Kanunu, yukarıya aynen alınan Geçici Madde 16'da da açıkça bu alacaklar yönünden getirilen fon lehine hükümlerin fon alacakları yönünden geçmişe etkili olacağını düzenlemiştir. Bu hükümden hazine alacaklarını ayrı düşünmek, ayakta tutulan eski yasa hükümleri de birlikte değerlendirildiğinde olanaklı değildir. Bu bakımdan 5411 sayılı Kanunun geçici madde 16'nın hazine alacakları yönünden de geçerli olduğu belirgindir.

Uyuşmazlığın çözümünde ayakta bırakılan eski yasa hükümleri ile 5411 sayılı Bankacılık Kanunu hükümlerinin birlikte ele alınıp, sonuca varılması gerekmektedir. Zira, yasa koyucunun geriye etkililik unsurunu açıkça getirmiş olması, bu alacakların tahsilinin sağlanması amacını ortaya koymaktadır. Şu durumda, geriye etkililiği (makable şamil olmayı) kabul eden 5411 sayılı yasanın bu açık hükmü karşısında yürürlük tarihi bu hükümler yönünden yayım tarihi olmakla birlikte, etkisini yayım tarihinden önceki alacaklar yönünden doğuracağının kabulü gerekir.

Eş söyleyişle; ayakta tutulan 4389 sayılı Kanun ve bu kanunu değiştiren 5020 sayılı Kanun hükümleri çerçevesinde alacaklı bankanın alacağı hazine alacağı sayılmaktadır ve bunlar tıpkı fon alacakları hükmünde kabul edilerek fon alacaklarına ilişkin dava ve takipler için 5020 sayılı Kanun ek madde 3 hükmünde yer alıp, 5411 sayılı Kanunun 141. maddesinde de aynen kabul edilen 20 yıllık zamanaşımı süresi bunlar için de uygulanacaktır. Bu süre, yine 5411 sayılı Kanun geçici madde 16'da yer alan açık hüküm gereği, geçmişe etkisi kabul edilerek fiilin gerçekleştiği tarihten başlayacaktır.

Bu açıklamalar ışığında somut olaya bakıldığında;

Alacaklı Türkiye Vakıflar Bankası T.A.O. 5411 sayılı Bankacılık Kanunu ile kaldırılmayarak yürürlükte bırakılan 4389 sayılı Kanuna 5020 sayılı Kanunun 27. maddesi ile eklenen Ek 5. maddesi kapsamında olup, hazine ve fon alacaklarına uygulanan hükümlerin bu banka alacaklarına da uygulanacağı kabul edilmiştir. Yine aynı kanun Ek madde 3'te getirilen 5411 sayılı Kanunun 141. maddesi ile de kabul edilen 20 yıllık zamanaşımı süresi bu bankanın alacağı yönünden de uygulanacaktır. Geçmişe etkili olacağı 5411 sayılı Kanunda açıkça kabul edilen bu lehe hükümler gereğince, fiilin gerçekleştiği takip konusu çekin keşide tarihi olan 31.12.2000 tarihinden itibaren kanunda belirtilen 20 yıllık süre henüz dolmamış ve zamanaşımı gerçekleşmemiştir. Mahkemenin, Hazine alacakları için zamanaşımını geriye çeken açık kanun hükmünü nazara alarak talebin reddi yerine, bu hükümlere aykırı olarak takibin kesinleşmesinden sonraki zamanaşımı itirazının kabulü ile icranın istekli borçlu yönünden geri bırakılmasına karar vermesi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.

SONUÇ : Karşı taraf/alacaklı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında ve yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı HUMK.nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine 05.04.2006 gününde, oybirliği ile karar verildi.

Old 13-07-2010, 21:27   #17
Av.Mehmet Saim Dikici

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Armağan Konyalı
Cevabıma katıldığınıza sevindim. Katıldığınıza ilişkin görüşünüzü bir kararla desteklemek istedim:

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 05.04.2006 - Esas2006/12-111 Karar2006/123

İstek, özü itibariyle çeke dayalı takibin zamanaşımına uğradığı iddiasına dayalıdır.

Mahkemece, takipten sonra 6 (altı) aylık zamanaşımının gerçekleştiği kabul edilerek "şikayetin kabulüne icra takibinin davacı yönünden iptaline, icranın geri bırakılmasına.." karar verilmiş; Özel Daire ise 5020 sayılı Yasayla değişik 4389 sayılı Kanunun Ek Madde 5 ve Ek Madde 3 maddelerine dayanarak, çek keşide tarihinden itibaren 20 yıllık zamanaşımı süresinin dolmadığı gerekçesiyle hükmün bozulmasına karar vermiştir.

Mahkeme önceki kararında direnmiş; hükmü karşı taraf/alacaklı banka vekili temyize getirmiştir.

Davanın devamı sırasında 4389 sayılı Kanun ve bunu değiştiren tüm kanunlar 01.11.2005 gün ve 25983 sayılı resmi gazetede yayımlanan 5411 sayılı Bankacılık Kanunu ile yürürlükten kaldırılmıştır.

5411 sayılı Kanun 5472 sayılı Kanunla değişikliğe uğramış, bu değişiklik 14.03.2006 tarih ve 26108 sayılı Resmi Gazetede yayımlanmıştır.

Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık;

Açıklanan yasal düzenlemeler de nazara alınarak şikayete konu çeke dayalı takipte uygulanacak zamanaşımı süresinin; takip dosyasındaki son işlem tarihinden itibaren 6 ay mı, yoksa Bankacılık Kanunu hükümleri de nazara alınarak çekin keşide tarihinden başlayarak 20 yıl mı olduğu, noktasında toplanmaktadır.

Öncelikle; alacaklı bankanın ve alacağının yasal konumunun belirlenmesine yönelik olarak, 4389 sayılı Bankalar Kanunu ve bu kanunu değiştiren tüm kanunlar ile 01.11.2005 gün ve 25983 sayılı resmi gazetede yayımlanarak bu kanunları yürürlükten kaldıran 5472 sayılı kanunla değişik 5411 sayılı Bankacılık Kanununun ilgili hükümlerinin irdelenmesinde yarar vardır.

4389 Sayılı Bankalar Kanunu'na 5020 s. K.nun 27. maddesi ile eklenen Ek. 5. maddede;

"Kamu bankalarında "tasfiye halindeki Emlak Bankası A.Ş. dahil" ve sermayesinin yarıdan fazlası kamu kurum ve kuruluşlarına ait olan yada hisselerinin çoğunluğu üzerinde bu kurum ve kuruluşların idare ve temsil yetkisi bulunan ve özel kanunla kurulmuş bankalarda bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce bankacılık teamüllerine göre teminatlı ve/veya yetersiz teminatlı kredi kullanıp da vadesi geçtiği halde henüz ödenmemiş, süresi uzatılmamış veya yeniden yapılandırılmamış kredileri kullananlar yada yeniden yapılandırma şartlarını ihlal edenler ile münferit veya karşılıklı verilen banka teminat mektupları, kabul kredileri ve avaller, taşınır ve taşınmaz rehni, ipotek, üst hakkı, intifa hakkı ve oturma hakkı gibi her türlü sınırlı ayni hak tesisine ilişkin sözleşmeden doğan haklarında diğer bankaların ve üçüncü kişilerin muvazaadan ari hakları aleyhine olmamak üzere Fon ve Hazine alacaklarına ilişkin tedbir, takip ve tahsil hükümleri bankalarınca uygulanır."

Denilmekte;

5020 Sayılı Kanunla eklenen ek madde 3'te de;

"…Bu kanundan kaynaklanan fon alacaklarına ve bu kanuna göre hazine alacağı sayılan alacaklara ilişkin dava ve takiplerde zamanaşımı süresi 20 yıldır. Fon alacakları ve bu kanuna göre hazine alacağı sayılan alacaklar bakımından bu sürenin başlangıcı fon tarafından ödeme yapılmasına veya yapılacak olmasına sebebiyet veren kişilerin fiillerinin gerçekleştirdiği tarihten itibaren başlar."

Hükmü yer almaktadır.

Davanın devamı sırasında 01.11.2005 gün ve 25983 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 5411 sayılı Bankacılık Kanunu ile 4389 sayılı Bankalar Kanunu ve bunu değiştiren tüm kanunlar, bu kanunun geçici maddelerindeki düzenlemeler hariç olmak üzere yürürlükten kaldırılmış; 5411 sayılı kanun 5472 sayılı kanunla değişikliğe uğrayarak, bu değişiklik de 14.03.2006 tarih ve 26108 sayılı Resmi Gazetede yayımlanmıştır.

5411 sayılı Bankacılık Kanununun;

"Yürürlük " başlıklı 170. maddesinde;

"Bu kanunun;90 ve 91 inci maddeleri bu Kanunun yayımı tarihinden iki ay içinde, 168 inci maddesinin (B), (C), (D) ve (E) fıkraları 01.01.2006 tarihinde, diğer maddeleri yayımı tarihinde yürürlüğe girer."

"Zamanaşımı" başlıklı 141. maddesinde;

"Bu kanundan kaynaklanan fon alacaklarına ilişkin dava ve takiplerde zamanaşımı süresi yirmi yıldır."

"Kaldırılan ve Değiştirilen Hükümler" başlıklı 168. maddesinde A fıkrasında;

"Bu kanunun geçici maddelerindeki düzenlemeler hariç olmak üzere, 18.06.1999 tarihli 4389 sayılı Bankalar Kanunu ile ek ve değişiklikleri yürürlükten kaldırılmıştır."

Geçici madde 11'de;

"Bu Kanunun yayımı tarihinden önce, 26.12.2003 tarihine kadar temettü hariç ortaklık hakları ile yönetim ve denetimi Fona intikal eden ve/veya bankacılık işlemleri yapma ve mevduat kabul etme izin ve yetkileri ilişkili Bakan, Bakanlar Kurulu veya Kurul tarafından kaldırılarak tasfiyeleri Fon eliyle yürütülen veya Fon tarafından tasfiye işlemleri başlatılan bankalar hakkında başlatılan işlemler sonuçlanıncaya ve her türlü Fon alacakları tahsil edilinceye kadar bu Kanunla yürürlükten kaldırılan 4389 sayılı Kanunun 14, 15, 15/a, 16, 17, 17/a ve 18 inci maddeleri, ek 1, 2, 3, 4, 5 ve 6 ncı maddeleri ile geçici 4 üncü maddesi hükümlerinin uygulanmasına devam edilir….."

Geçici Madde 13'te;

"Sermayesinin yarıdan fazlası kamu kurum ve kuruluşlarına ait olan ya da hisselerinin çoğunluğu üzerinde bu kurum ve kuruluşların idare ve temsil yetkisi bulunan ve özel kanunla kurulmuş bankalarda (Tasfiye Halinde T. Emlak Bankası A.Ş. dahil) 26.12.2003 tarihinden önce bankacılık teamüllerine göre teminatlı ve/veya yetersiz teminatlı kredi kullanıp da vadesi geçtiği halde henüz ödenmemiş, süresi uzatılmamış veya yeniden yapılandırılmamış kredileri kullananlar ya da yeniden yapılandırma şartlarını ihlal edenler ile münferit veya karşılıklı verilen banka teminat mektupları, kabul kredileri ve avaller, taşınır ve taşınmaz rehni, ipotek, üst hakkı, intifa hakkı ve oturma hakkı gibi her türlü sınırlı ayni hak tesisine ilişkin sözleşmeden doğan hakların da diğer bankaların ve üçüncü kişilerin muvazaadan ari hakları aleyhine olmamak üzere Fon alacaklarının tahsiline ilişkin 123, 134, 136, 137, 138, 140, 142 ve 165 inci madde hükümleri, tasarrufun iptali davalarında aciz vesikası şartı aranmaması, tüzel kişilerin kanuni temsilcileri ile borçlu ve borçla diğer ilgililerin yurt dışına çıkmasını yasaklama dahil bankalarınca uygulanır."

Geçici madde 16'da;

"Bu kanun ile Fon alacağının tahsili bakımından yarar görülerek zamanaşımı ve diğer konularda fon lehine getirilen hükümler makable şamildir."

Hükümleri yer almaktadır.

Görüldüğü üzere; 5411 sayılı Bankacılık Kanunu, bu kanunun geçici maddelerindeki düzenlemeler hariç olmak üzere, 18.06.1999 tarihli 4389 sayılı Bankalar Kanunu ile ek ve değişikliklerini yürürlükten kaldırmıştır. Yukarıya içerikleri aynen alınan geçici maddeler hükümlerinde ise, açıkça 4389 sayılı Kanunun ek 1, 2, 3, 4, 5 ve 6 ncı maddeleri ile geçici 4 üncü maddesi hükümlerinin uygulanmasına devam edileceği ifade edilmiştir.

Uygulanmaya devam edilecek hükümlerden 4389 sayılı Kanun ek 5. madde kapsamına alacaklı T.Vakıflar Bankası A.Ş. de girmektedir. Bunun sonucu olarak, yine aynı Kanunun 5020 sayılı yasa ile eklenen Ek madde 3'te yer alan; bu kanundan kaynaklanan fon alacaklarına ve bu kanuna göre hazine alacağı sayılan alacaklara ilişkin dava ve takiplerde zamanaşımı süresinin 20 yıl olduğunu ifade eden hükmün de alacaklı yönünden uygulanacağının kabulü gerekir. Zira, açıklanan bu hükümleri ayakta tutarak yürürlüğe giren 5411 sayılı Bankacılık Kanunu, yukarıya aynen alınan Geçici Madde 16'da da açıkça bu alacaklar yönünden getirilen fon lehine hükümlerin fon alacakları yönünden geçmişe etkili olacağını düzenlemiştir. Bu hükümden hazine alacaklarını ayrı düşünmek, ayakta tutulan eski yasa hükümleri de birlikte değerlendirildiğinde olanaklı değildir. Bu bakımdan 5411 sayılı Kanunun geçici madde 16'nın hazine alacakları yönünden de geçerli olduğu belirgindir.

Uyuşmazlığın çözümünde ayakta bırakılan eski yasa hükümleri ile 5411 sayılı Bankacılık Kanunu hükümlerinin birlikte ele alınıp, sonuca varılması gerekmektedir. Zira, yasa koyucunun geriye etkililik unsurunu açıkça getirmiş olması, bu alacakların tahsilinin sağlanması amacını ortaya koymaktadır. Şu durumda, geriye etkililiği (makable şamil olmayı) kabul eden 5411 sayılı yasanın bu açık hükmü karşısında yürürlük tarihi bu hükümler yönünden yayım tarihi olmakla birlikte, etkisini yayım tarihinden önceki alacaklar yönünden doğuracağının kabulü gerekir.

Eş söyleyişle; ayakta tutulan 4389 sayılı Kanun ve bu kanunu değiştiren 5020 sayılı Kanun hükümleri çerçevesinde alacaklı bankanın alacağı hazine alacağı sayılmaktadır ve bunlar tıpkı fon alacakları hükmünde kabul edilerek fon alacaklarına ilişkin dava ve takipler için 5020 sayılı Kanun ek madde 3 hükmünde yer alıp, 5411 sayılı Kanunun 141. maddesinde de aynen kabul edilen 20 yıllık zamanaşımı süresi bunlar için de uygulanacaktır. Bu süre, yine 5411 sayılı Kanun geçici madde 16'da yer alan açık hüküm gereği, geçmişe etkisi kabul edilerek fiilin gerçekleştiği tarihten başlayacaktır.

Bu açıklamalar ışığında somut olaya bakıldığında;

Alacaklı Türkiye Vakıflar Bankası T.A.O. 5411 sayılı Bankacılık Kanunu ile kaldırılmayarak yürürlükte bırakılan 4389 sayılı Kanuna 5020 sayılı Kanunun 27. maddesi ile eklenen Ek 5. maddesi kapsamında olup, hazine ve fon alacaklarına uygulanan hükümlerin bu banka alacaklarına da uygulanacağı kabul edilmiştir. Yine aynı kanun Ek madde 3'te getirilen 5411 sayılı Kanunun 141. maddesi ile de kabul edilen 20 yıllık zamanaşımı süresi bu bankanın alacağı yönünden de uygulanacaktır. Geçmişe etkili olacağı 5411 sayılı Kanunda açıkça kabul edilen bu lehe hükümler gereğince, fiilin gerçekleştiği takip konusu çekin keşide tarihi olan 31.12.2000 tarihinden itibaren kanunda belirtilen 20 yıllık süre henüz dolmamış ve zamanaşımı gerçekleşmemiştir. Mahkemenin, Hazine alacakları için zamanaşımını geriye çeken açık kanun hükmünü nazara alarak talebin reddi yerine, bu hükümlere aykırı olarak takibin kesinleşmesinden sonraki zamanaşımı itirazının kabulü ile icranın istekli borçlu yönünden geri bırakılmasına karar vermesi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.

SONUÇ : Karşı taraf/alacaklı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında ve yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı HUMK.nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine 05.04.2006 gününde, oybirliği ile karar verildi.


Çok teşekkür ederim eklediğiniz karar için.

Bu karar, Hukuk Genel Kurul Kararı. (maalesef bu kararda Sebepsiz zenginleşme, yani TTK.644. madde hükmü ve çeklere mahsus özel zamanaşımı süresi olan TTK.726. madde hükmü [-bilerek-] ıskalanmış ve hiç dikkate alınmamıştır... Hukuk kuralları [ilkeleri] değil bilerek, "bilmeyerek dahi olsa" ihmal edilmemelidir. )

Yargıtay, daha önceki kararlarından -Kamu varlıkları lehine- ayrılmış görünmektedir. Zamanaşımı süresinin 5411 Sayılı Bankacılık Kanunu hükmü! uyarınca "makable şamil" uygulanması bir yana, (Kanunların geçmişe etkili uygulanamayacağına dair ilke temelinde Anayasaya aykırı olup olmaması hususunu kastediyorum) bu geçmişe etkili uygulamayı (-hükmü- ) kararına dayanak alan bir Hukuk Genel Kurul kararı görmüş olmakla Allah sonumuzu hayır etsin diyorum!
Old 06-04-2011, 16:24   #18
harkan

 
Varsayılan

Burak
Daire:12
Tarih:2011
Esas No:2010/20640
Karar No:2011/947
Kaynak:
İlgili Maddeler:Tebligat K. 35
İlgili Kavramlar:TEBLİGAT
T.C.
YARGITAY
12. Hukuk Dairesi

ESAS NO : 2010/20640
KARAR NO : 2011/947 Y A R G I T A Y İ L A M I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ... İcra Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 03/06/2010
NUMARASI : 2010/281-2010/540
DAVACILAR :
BORÇLULAR : ...
DAVALI : ALACAKLI : VAKIFBANK YENİ SANAYİ ŞUBESİ

Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki alacaklı vekili tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olmakla okundu ve gereği görüşülüp düşünüldü :
Şikayetçi borçlulara, satış ilanı tebliği, alacaklı Vakıflar Bankası'nca düzenlenen genel kredi sözleşmesindeki adreslerine gönderilmiş ve tebligatın bila tebliğ dönmesini müteakip aynı adrese 7201 Sayılı Kanun'un 35. maddesine göre yapılmıştır. Tebliğ yapılan bu adres vergi dairesinden bildirilen adresle aynı adres olup, Tebligat Kanunu'nun 35/son maddesindeki (kamu kurum ve kuruluşlarına ve kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarına) yapılan tebliğ niteliğinde olduğundan, anılan yasa maddesine uygundur. Yapılan ihalede başkaca bir usulsüzlük de tespit edilemediğine göre şikayetin reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçe ile istemin kabulüne dair hüküm tesisi isabetsizdir.
SONUÇ : Alacaklı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK 366 ve HUMKnun 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), 17/02/2011 gününde oybirliğiyle karar verildi.
Old 06-04-2011, 22:01   #19
tiryakim

 
Varsayılan

Vakıfbank harkan meslektaşımın da yargıtay kararında belirttiği gibi kamu bankasıdır.
Ayrıca tüm kamu bankaları gibi harçtan muaftır.
Old 06-04-2011, 22:31   #20
Armağan Konyalı

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan tiryakim
Vakıfbank harkan meslektaşımın da yargıtay kararında belirttiği gibi kamu bankasıdır.
Söz konusu kararda yazılanlarla Vakıfbank'ın kamu bankası olması arasında hiç bir ilişki göremiyorum.

Benim anladığım şu ki, karar, vergi dairesinden bildirilen adresle ilgili.
Old 06-04-2011, 22:42   #21
tiryakim

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Armağan Konyalı
Söz konusu kararda yazılanlarla Vakıfbank'ın kamu bankası olması arasında hiç bir ilişki göremiyorum.

Benim anladığım şu ki, karar, vergi dairesinden bildirilen adresle ilgili.

Şikayetçi borçlulara, satış ilanı tebliği, alacaklı Vakıflar Bankası'nca düzenlenen genel kredi sözleşmesindeki adreslerine gönderilmiş demektedir.
Aynı zamanda ;

Tebliğ yapılan bu adres vergi dairesinden bildirilen adresle aynı adres olup, demektedir.

Yani ;

Kredi sözleşmesindeki adres ile vergi dairesine bildirilen adres aynı adres olduğundan 35 e göre tabligat yapılmaktadır.

Bilindiği üzere kamu kurum ve kuruluşlarına bildirilen adrese ( vakıfbankta bir kamu kurumu olduğu için ) tebligat iade geldiğinde 35'e göre tebligat yapılabilmektedir.

Teşekkürler.
Old 07-04-2011, 08:14   #22
Armağan Konyalı

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan tiryakim
Bilindiği üzere kamu kurum ve kuruluşlarına bildirilen adrese ( vakıfbankta bir kamu kurumu olduğu için ) tebligat iade geldiğinde 35'e göre tebligat yapılabilmektedir.
Sayın tiryaki


Kararlar bağlayıcı değildir. Mahkemeler Kanun’u uygular. Vakıfbank’ın kamu kurumu olduğuna ilişkin bir madde bulunması gerekir. Şimdiye kadar da böyle bir madde bulamadık.

Saygılarımla
Old 12-08-2011, 21:56   #23
tiryakim

 
Olumlu

T.C. YARGITAY

17.Hukuk Dairesi
Esas: 2009/10735
Karar: 2010/2874
Karar Tarihi: 30.03.2010


TASARRUFUN İPTALİ DAVASI - KAMU BANKALARININ ACİZ BELGESİ OLMADAN TASARRUFUN İPTALİ DAVALARINI AÇABİLECEKLERİ - DEĞİŞİKLİĞİN GEÇMİŞE YÜRÜMESİ - DAVANIN ESASI İNCELENİP HÜKÜM TESİSİ GEREĞİ - RED KARARI VERİLMESİNİN İSABETSİZ OLUŞU

ÖZET: Olayda, davacı banka yönünden davanın ön şartı olan geçici veya kesin aciz belgesi bulunması zorunluluğu ortadan kaldırıldığından davanın esası incelenip hüküm tesisi gerekirken red kararı verilmesi isabetli görülmemiştir.

(2004 S. K. m. 105, 143, 277) (5411 S. K. Geç. m. 13, 16)

Dava: Taraflar arasındaki tasarrufun iptali davasının yapılan yargılaması sonunda verilen hükmün duruşmalı olarak temyizen tetkiki davacı vekilince istenmiş olmakla duruşma için tayin edilen 23.3.2010 Salı günü davacı T. Vakıflar Bankası TAO Genel Müdürlüğü vekili Av. F. T. ile davalılar Anadolu Mesken Yapı Org Tur. İnş. Taah. San. Tic. A.Ş, M. C. A. ve A. M. A. vekili Av. O. B., davalı A. A. vekili Av. A. İ., davalı M. A. vekili Av. H. Ö. geldiler. Davalılar M. Ş.., D. V. ve 4 D Yol İnş. Taah Elek. Elekt. Maden Gıda Bakım yay. Nak. Pet. San. İç ve Dış Tic. Ltd.Şti tarafından gelen olmadı. Temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşıldıktan ve hazır bulunan taraf vekilleri dinlendikten sonra vaktin darlığından dolayı işin incelenerek karara bağlanması başka güne bırakılmış olup dosya incelendi, gereği düşünüldü:

Karar: Davacı vekili, davalılardan M. C. A., A. M. A. ve D. V.’un kefaletiyle davalı Anadolu Mesken Yapı org Tur. İnş. Taah. San. Tic. A.Ş'ne kredi kullandırıldığını, davalı borçluların alacağın tahsilini imkansız hale getirmek amacıyla M. C. A.'unda ortakları arasında bulunduğu 4 D Yol İnş. Taah. Elek. Elektronik Maden Gıda Bas. Yay. Nak. Pet. San İç ve Dış Tic. Ltd.Şti'ni kurarak borçlu şirkete ait iş makinalarının bu şirkete yine davalı borçlulara ait taşınmazlarında diğer davalılar A. A., M. E. ve M. Ş.'e devredildiğini belirterek tasarrufların iptalini dava ve talep etmiştir.

Davalılar Anadolu Mesken Yapı A.Ş, A. M. ve M. C. A. vekili, aciz belgesi sunulmadığı davacıya temlik edilen alacakla ilgili Bel-Ko A.Ş aleyhine açılan davanın derdest olduğunu A. M. ve M. C. tasarrufların tarafı olmadığından kendilerine husumet yöneltilemeyeceğini, sunulan ödeme planının davacı tarafından kabul edilmediğini, satışların gerçek bedelle yapılmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.

Davalı A. A. vekili, müvekkilinin oto galericisi olduğunu dava konusu yedi adet aracı 16.3.2004 tarihin de aldığını ve bedeli çekle ödediğini dava konusu Lodumlu'daki taşınmazı da 5.3.2004 tarihinde 40.000 TL bedelle alıp 11.6.2004 tarihin de 50.000 TL bedelle davalı M. Ş.'e sattığını, borçluların aciz halinde olmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.

Davalı M. Ş. vekili, müvekkilinin iyiniyetli 4. kişi olarak dava konusu taşınmazı 11.6.2004 tarihinde davalı A. A.'dan 50.000 TL bedelle aldığını aciz belgesi sunulmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.

Davalı M. A. vekili dava şartlarının oluşmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.

Diğer davalılar savunma yapmamıştır.

Mahkemece iddia savunma, toplanan delillere göre davalılardan asıl borçlu Anadolu Mesken Yapı A.Ş ile kefil D. V.'un bir kısım taşınmaz ve araçlarını sattıkları, bunun yanında bu davalıların halen malik olduğu taşınmazlara haciz konulduğu, bu davalı borçluların ikametgahlarında taşınırları bulunmadığı konusunda haciz tutanağı düzenlenmiş ise de, bu tutanak davalıların taşınmazları üzerine uygulanmış haciz bulunması karşısında aciz belgesi niteliğinde sayılamayacağından haklarındaki davanın haciz yokluğu nedeniyle reddine, diğer A. soyadlı kefil davalılar yönünden aciz vesikası olmadığı gibi bunlar yönünden iptal edilecek tasarruf işlemi bulunmadığı öncelikle aciz vesikası yokluğundan davanın reddi gerekeceği belirtilerek asıl ve birleşen davanın aciz vesikası ibraz edilememesi nedeniyle reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Dava İİK.nun 277 ve devamı maddeleri gereğince açılmış tasarrufun iptali istemine ilişkindir.

Bu tür davaları elinde geçici (İİK.nun 105) ya da kat'i (İİK.nun 143 maddesi) aciz belgesi bulunan alacaklılar açabilir. Ancak 19.10.2005 tarihinde kabul edilen ve 1.11.2005 tarihli Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren 5411 sayılı Bankacılık Yasasının geçici 13. maddesinde, kamu bankalarının da aciz belgesi olmadan tasarrufun iptali davalarını açabilecekleri geçici 16. maddesinde de bu değişikliğin makable şamil (geçmişe yürüyeceği) olacağı öngörülmüştür.

Bu durumda davacı banka yönünden davanın ön şartı olan geçici veya kesin aciz belgesi bulunması zorunluluğu ortadan kaldırıldığından davanın esası incelenip hüküm tesisi gerekirken yazılı gerekçeyle red kararı verilmesi isabetli görülmemiştir.

Sonuç: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, 750.00 TL vekalet ücretinin davalılardan alınarak duruşmada vekille temsil olunan davacıya verilmesine, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine 30.03.2010 tarihinde oybirliği ile karar verildi. (¤¤)

Sinerji Mevzuat ve İçtihat Programı

Vakıfbank bu karara göre bir kamu bankasıdır.Çünkü sadece ve sadece kamu bankaları tasarrufun iptali davası açmak için aciz vesikasına ihtiyaç duymazlar...

Teşekkürler...
Old 05-04-2012, 15:50   #24
Av. Tevrat DURAN

 
Varsayılan

Taraflar arasında görülen davada İstanbul 11.Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen ............tarih ve 200./... - 2010/... sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi Kamil Ersin Ortaç tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, müvekkilinin kredili müşterisi olan ..........Ltd.Şti.'nin tahsil edilerek kredi borcundan düşülmesi amacıyla Vakıflar Bankası .........Şubesi'ne ciro yolu ile devrettiği üç adet çekin müvekkili tarafından ödeme için süresinde ibraz edilmediğini ve çeke karşılıksız kaydının düşülmediğini, ..........TL değerindeki üç adet çek bedelinin davalı tarafça sebepsiz iktisap olunduğunu, davalının sebepsiz zenginleşme sağlamadığını ispatla yükümlü bulunduğunu ileri sürerek, davalı tarafından keşide edilen, 30/06/2006, 30/09/2006, 30/12/2006 keşide tarihli, her biri .........TL tutarlı, ........., .........., ......... çek numaralı, toplam ............ TL bedelli çeklerin bedelinin keşide tarihlerinden itibaren işleyecek avans faizi ile tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, hamilin keşideciye TTK'nun 644. maddesi gereğince sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre başvurabileceği düşünülebilse de, bunun 1 yıllık hak düşürücü süreye tabi bulunduğunu, bu sürenin geçmesi nedeni ile de davanın zamanaşımına uğradığını, esasa ilişkin olarak da, davacı ve dava dışı şirket ile ticari ilişkisinin bulunmadığını, çeklerin hatır çeki olarak verildiğini, çeklerin süresinde ibraz edilmemesi nedeni ile kambiyo vasfına haiz olmadığını, ayrıca keşide tarihinden itibaren avans faizi istenmesinin de yasal olmadığını savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece, dosyada mevcut çek suretlerine göre çeklerin ödeme için bankaya ibraz edilmediği, üzerlerine karşılıksız kaydı düşürülmediği, bu sebeple davacı vekilinin TTK'nun 644. maddeye dayanarak toplam ........TL bedel için sebepsiz zenginleşme davası açtığı anlaşılmış ise de, davalının süresi içinde zamanaşımı def'inde bulunduğu, TTK'nun 726. maddesi uyarınca, çek hamili davacının müracaat haklarının, ibraz müddetinin bitiminden 6 ay geçmekle zamanaşımına uğradığı ve buna nazaran da 1 yıllık sebepsiz zenginleşme süresinin dolduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davacı vekilinin tüm temyiz itirazları yerinde değildir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerden dolayı, davacı vekilinin bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan hükmün ONANMASINA, davacı harçtan muaf olduğundan harç alınmasına mahal olmadığına, 03.02.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Başkan Üye Üye Üye Üye
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 
Konu Araçları Konu İçinde Arama
Konu İçinde Arama:

Detaylı Arama
Konuyu Değerlendirin
Konuyu Değerlendirin:

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Haciz Kamu Kurumu (devlet Üniversitesi) avmhy Meslektaşların Soruları 8 02-01-2013 14:36
Kamu ihale kurumu kararının iptali. AV3737 Meslektaşların Soruları 1 30-09-2011 08:52
Kamu Kurumu NİtelİĞİndekİ Meslekİ KuruluŞlar Hakkinda Yargitay Karari ? YALÇIN ÖNDER Meslektaşların Soruları 1 28-11-2007 19:40
kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşundaki adrese 35 'e göre tebliğ Aybüke Kağan Meslektaşların Soruları 6 03-10-2007 07:47
Kamu Denetçiliği Kurumu eses Hukuk Soruları Arşivi 1 21-09-2006 16:48


THS Sunucusu bu sayfayı 0,09037399 saniyede 16 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.