Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

Avukatsiz Bİr DÜnya MÜmkÜn MÜdÜr ?

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 14-05-2009, 18:17   #1
Av.Ömer KAVİLİ

 
Varsayılan Avukatsiz Bİr DÜnya MÜmkÜn MÜdÜr ?

Avukat meslektaşımız Erdal DOĞAN tarafından 10 Mayıs 2009 günlü BİRGÜN Gazetesinde yayınlanan ve mesleğimize İÇERİDEN ELEŞTİRİ niteliğindeki yazısını bilginize sunuyorum.
Ellerine sağlık Erdal DOĞAN !

Ömer KAVİLİ

----------------------------------- 0 ------------------------------------------------------

AVUKATSIZ BİR DÜNYA MÜMKÜN MÜDÜR ?
13:58 10 Mayıs 2009
http://www.birgun.net/forum_index.php?news_code=1241953132&year=2009&mon th=05&day=10
Erdal Doğan

Avukatlar olarak kendimizi çok önemsiyoruz. Bu sıfatımızla birlikte kendimizi de. Zaman zaman çok da gülünç oluyoruz. Mesela ben kendimi bazen bu yabancılaşma içinde gördüğümde en naif haliyle çok komik buluyorum. Bizlere bir “gücün” kullanılma yetkisi verilince bu önemseme halinin çok daha arttığı malumunuz; yani bu gücü kullanırken veya kullanma potansiyeline sahip olduğumuzu düşünerek; bu gücün meşruiyetini, işlevsellik nedenlerini bir başka söylemle yetki ve hakkın doğumu olan öznenin haklarından bağımsızlaştırarak ve ondan yalıtarak, başka bir iktidar haline ve hem de abartılı bir biçime soktuğumuz da bir gerçek. Yani mesleğimizin varlık ve doğuş nedenlerini unutarak veya ona yabancılaşarak diğer mesleklerden hep ayrı bir yere koymaya çalışıyor, yüceltiyor hatta kutsallaştırma noktalarına kadar vardırıyoruz. Bazen de mesleğimizi fetişleştirerek daha komik olduğumuz da oluyor.


AVUKATLIK VE FAALİYETİNİN NİTELİĞİ


Bizim mesleğimizin bir ziraat mühendisinden veya herhangi bir meslekten daha kutsal ve yüce bir yanımız yok. Yalnızca çok daha fazla sorumluluğumuz olduğu kesin. Nedeni de bildiğiniz üzere okuduğumuz fakültelerden mezun olunca ve stajyerlikten avukatlığa geçerken ettiğimiz yeminlerde insan hakları kavramına dair yaptığımız vurgunun bize yükümlediği sorumluluktur. Avukatın bürosunun ve üzerinin aranmasının diğer kişilerden farklı olarak bazı özel usullere bağlanmış olması, yine aynı şekilde savunma dokunulmazlığı gibi hak ve yetkilerle güvencelere sahip olmamız taşıdığımız sorumluluğun ağırlığını göstermesi açısından ilk çırpıda akla gelenlerdir. Bu ve benzer sorumluluklardan tasarruf etme yetkimizin olmayışı da dikkate alınırsa üzerinde bulunduğumuz zemin bir bıçak sırtını andırır. Çünkü biliyoruz ki, tüm bunlar kişi hak ve özgürlüklerinin korunması ve hayata geçirilmesi için avukata tanınan yetki ve haklardır. Yoksa bizim başlı başına avukatlık sıfatını kazanmamızla otomatikman elde edilen bir imtiyazlar statüsü olduğu için değildir. İşte bu çok basit kişi hak ve özgürlükleri ile ilgili nedensellik bağını çoğu zaman unuttuğumuz içindir ki kendimizi, yüce, kutsal gibi bazı konumlara yerleştirmeye çalışmaktayız. Ve bir noktadan sonra da sanki biz olmazsak bu dünya dönmeze kadar getirebilmekteyiz!


Avukatlık hizmetinin kamu hizmeti mi yoksa serbest bir hizmet mi olduğuna dair tartışmalara ilişkin ise şunları söyleyebilirim: Öncelikle ortada bir hizmet olduğu kesin tespiti ile şu soruyu sorarak devam etmek isterim: “Kamusal alanda yapılan hangi hizmet veya faaliyetin kamusal veya kamu hizmeti niteliğinin olmadığı söylenebilir ki?” Bu nedenle çoğu meslek gibi avukatlık hizmetinin de bir kamusal hizmet özelliği ortadadır ama buna ek olarak bu mesleki faaliyetin özel hizmet yanının ağırlığı da hiç gözardı edilecek gibi değildir. Yani bu mesleğin faaliyet niteliğinin tespiti açısından kamusal ve özel hizmet ayrımı gibi sınırları çok keskin biçimde ayırarak yapamayacağımızı, bu iki kavramın iç içe geçtiğini ve karma bir niteliğe büründüğünü söylemek daha gerçekçi olur. Baro tarafından çok cüzi bir ücret karşılığında görevlendirilen veya en azından masrafları karşılanan avukat ile onun bu görevi kabul etmeme veya istifa edebilme hakları gibi durumları gözönüne alınırsa bu faaliyetin karma bir niteliğe sahip olduğu söylenilebilir. Yukarıda da değinildiği üzere avukatların savunma dokunulmazlığı, güvenceleri, sır tutma mükellefiyetleri, büro ve üzerlerinin aranmasında getirilen sınırlandırmaların meşruiyet kaynağı olan kişilerin savunulması için getirilen güvenceler olduğu unutulur. Bazı zamanlarda bu durumun bize yüklediği mükellefiyetleri yerine getirmeyerek savunduğumuz kişilerin haklarının kullanılmasını engellemekte, kendimizi öznenin kendisinden, yani onun savunma hakkının meşru zemin ve niteliğinden kopartıp, yabancılaştıkça yabancılaşarak, statükocu, muhafazakâr ve meslekçi alanlara savrulabildiğimiz kadar savruluyoruz.


Avukatlık mesleği genel olarak muhafazakâr ve statükocu bir meslektir. Düzeni daha çok pozitif alana çekme faaliyetidir. Onun için bu mesleğe devrimci veya herhangi bir sıfat takmak yanıltıcıdır. Olsa olsa bu mesleği yapan herhangi bir kişinin hukuk felsefesine ve iktidar algılamasına bakışının farklılığı nedeniyle faaliyetini farklı bir biçimde gerçekleştirmesinden söz edilebilir. Onun için genel olarak yargılama faaliyeti içinde kurucu asli unsur olarak sayılan savunmanın ve onun temsilcisi olarak görev yapan avukatlar bu konumlarını ön plana çıkararak ya kendilerini mevcut statükocu hukuk düzenine monte edeceklerdir ya da mevcut olanın dışına çıkıp muhalif bir yol izleyeceklerdir. Avukatlar olarak tek amacımız para kazanmak veya kariyer yapmak değil ise, başka bir dünyanın mümkünlüğüne dair inanç ve umutlar besliyorsak yani demokratik, barışçıl, sömürüsüz bir dünyaya dair hayallerimiz var ve bu yönde dert edinerek yaşıyorsak, özlem duyduğumuz o dünyaya yakınlaşmak için; kişi ve halkların avukata ihtiyaç duymadıkları yani avukatsız bir dünya için çabalamalıyız diye düşünüyorum. Yani totaliter ve her türlü iktidar tahakkümünün sıfırlanacağı demokratik bir ülke ve dünya için avukatlık mesleğini sönümlemek hedefimiz olmalı. Nasıl olacak peki bu? Barışçıl, sömürüsüz ve demokratik bir dünya için kişilerin ve toplumların haklarına kavuşmaları ve hak arama bilinç düzeyine erişmeleri için biz “avukatların” üzerine düşen görev ve sorumlulukların neler olabileceği üzerine daha çok çaba sarf etmesi ve düşünmesi gerekir. Bu nedenle bizlerin hukuk fakültelerinde aldığımız hukuk eğitimini, öncesi ve sonrasında yaşamda edindiğimiz bilgi ve tecrübeleri tekrar ve tekrar gözden geçirmemiz zorunlu görünmektedir.

Her şeyden önce bu başlık altında yapılan tartışma verilerinin son 2000 yıllık tarihi bilgi dağarcığına dayandığının ve sırf bu nedenle bile ne kadar sınırlı olduğunun farkına varmak gerekiyor. Son 2000 yıllık bu birikimin Roma Hukuku ve onun restorasyonu olan aydınlanma çağı ve devamı modern-post-modern ideolojinin bilgi birikimi ve yönelimine dayandığını hepimiz bilmekteyiz. Halbuki tarihte Roma Hukuku’ndan 1500-2000 yıl öncesinde üzerinde yaşadığımız bu topraklarda bu bilgi dağarcığını ve birikimini aşan, şaşırtıcı biçimde tarumar edecek bir hukuk birikimi ve sistemi olduğunu belirtmem gerekir. Bunları bilmiyoruz. Örneğin, Hitit sistemi Roma’dan çok daha “ileridir”. Anlattığım dönem nostalji veya milat yapılması için değil bizzat üzerinde kıyaslama yapacağımız çok zengin bir malzeme ile analitik düşünme verileri verdiği için önemlidir. Kalıplarımızı kırmamız için de önemsenmesi gerektiğine inanıyorum. Çünkü tarihin hep ileri gittiğini savunan ilerlemeci modern tarih anlayışı, Roma Hukuku, siyaset ve felsefesini milat aldığından, tartışma ve açılımlarımız bu minval üzerinde dönmektedir dolayısıyla sınırlıdır.

Tarihte avukatlık mesleğinin doğuşu, halkın hakkına yoğun biçimde yabancılaşması vs. gibi şeylerin belirleyici biçimde Roma İmparatorluğu’nda karşımıza çıkışı bu bağlamda tekrar ele alınmalı ve sorgulanmalıdır.
Konu ile ilgili birçok örnek arasından tek bir örnek üzerinde duracak olursak eğer örneğin; Hitit hukuku ve yargı sisteminde avukatlık kurumu yoktur, daha doğrusu avukatlığa ihtiyaç duyulmadığı görülür. Hitit Hukuk Dünyası Roma Hukuk sisteminden ve günümüz modern dünyasından daha adil ve demokratik bir yargılama sistemine sahiptir.

Bu konu üzerine ciddi biçimde eğilmez ve tüm yaşadıklarımızı bize kader diye sunan son 2000 yıllık hukuk, adalet kavramları, birikimleri ve gelişim konakları ile yetinerek her türlü sorgulayıcı, farklı düşünme ve tasarıları da anarşik veya boş idealist hayaller olarak yaftalarsak o zaman farklı şeyler söylüyor gibi yapıp aynı şeyleri söyleyip durarak mevcut düzenin en sadık muhafızları olduğumuzu ve bu şekilde görevlerimizi ifa ettiğimizi de unutmamalıyız.

Halbuki hakkın doğumu kavramını tek başına sorguladığımızda ve standardize edilen haklar bütününü tarih içinde ele aldığımız zaman avukatsız bir dünyayı savunmanın hiç de anarşik olmadığı görülecektir.

Yeter ki 3500-4000 yıl öncesindeki insanlığın birikimleri ve gelişmişliği hakkındaki tarihsel belleğimiz ve birikimimizin farkına varalım. Yoksa bu ideolojik yok etme zemini olan modernite, insanlık tarihinin en kötü dönemlerinden biri olan Roma’yı milat aldığı sürece, yitik belleğimize ve birikimlerimize kavuşmadıkça ufkumuzu açmamız ve çözüme yönelik farklı önermeler ileri sürmemiz oldukça güçleşecektir.




--
Avukat Ömer K A V İ L İ

Dr. F. Atabey Cad No:80 Kat:1 / 24-25
ÜSKÜDAR 34672 İSTANBUL

0532 322 00 23
0216 553 54 23

Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Muvazaalı Haczin İptali Mümkün müdür? Ersin KUŞ Meslektaşların Soruları 9 19-10-2007 17:45
Avukata unvan verilmesi mümkün müdür? Adli Tip Meslektaşların Soruları 2 08-04-2007 19:49
Vasıyetnamenin Tenfızı mümkün müdür? ad-hoc Meslektaşların Soruları 1 22-01-2007 17:19
Yeniden tanık dinletebilmek mümkün müdür? ruze Meslektaşların Soruları 3 28-11-2006 20:09
Tenfiz de cayma mümkün müdür? Brusk Meslektaşların Soruları 2 14-03-2006 17:07


THS Sunucusu bu sayfayı 0,05183005 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.