Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

TCK madde 144/1-b ve 150/1 ile ilgili Yargıtay kararı

Yanıt
Old 06-08-2007, 11:54   #1
nephilis

 
Varsayılan TCK madde 144/1-b ve 150/1 ile ilgili Yargıtay kararı

Herkese iyi çalışmalar diliyorum,

Arkadaşlar elinde TCK madde 144/1-b ve 150/1 ile ilgili yargıtay kararı olan buraya ekleyebilirse çok memnun olurum. Özellikle maddede geçen Alacak teriminin gerçekte var olan bir alacağı yansıtmayabileceği ve fakat failin bu alacağın var olduğuna inanması ve buna göre hareket etmesi ile ilgili..

Şimdiden teşekkürler..

Yargıtay caza genel kurulunun YCGK.20.6.2000 120/137 tarih ve sayılı kararıda varsa olabilir..
Old 06-08-2007, 16:19   #2
Av.Yüksel Eren

 
Varsayılan

T.C.
YARGITAY
2. Ceza Dairesi

E:2006/6110
K:2006/12290
T:21.06.2006

5237 s. Yasa m. 144/1-b
765 s. Yasa m. 308

İhkak-ı hak suçundan sanık Zehra Kaplan’ın, 765 sayılı Türk Ceza Kanunun 308 / 1, 119. maddeleri uyarınca 327.156.148 Türk lirası ağır para cezası ile cezalandırılmasına dair, GAZİOSMANPAŞA 2.Sulh Ceza Mahkemesinin 31.12.2002 tarihli ve ... sayılı ceza kararnamesinin infazı sırasında, 01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun lehe hükümlerinin uygulanması talebi üzerine, anılan kanunda eylemin suç olarak düzenlenmediğinden bahisle sanığın beraatine dair, aynı Mahkemenin 18.09.2005 tarihli ve ... sayılı ek karar aleyhine Yüksek Adalet Bakanlığınca verilen 28.04.2006 gün ve 18196 sayılı yazılı emre müsteniden dava dosyası C. Başsavcılığının 31.05.2006 gün ve … sayılı ihbarnamesiyle daireye gönderilmekle okundu;
Mezkür İhbarnamede;
Dosya kapsamına göre, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunun 7/2, 5252 sayılı Türk Ceza Kanunun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunun 9 / 3. maddesindeki “lehe olan hüküm, önceki ve sonraki kanunların ilgili bütün hükümleri olaya uygulanarak, ortaya çıkan sonuçların birbiriyle karşılaştırılması suretiyle belirlenir.”şeklindeki düzenleme ile Yargıtay 1.Ceza Dairesinin 18.11.2005 tarihli ve 2005 / 2691 – 3395 sayılı ve Yargıtay 10.Ceza Dairesinin 13.10.2005 tarihli ve 2005 / 10431 – 12718 sayılı ilamlarına nazaran, sonraki kanunun unsurlarının veya özel hallerinin değişmesi, cezanın teşdiden tayini nedeni sayılacak olguların tartışılması, alt ve üst sınırlar arasında bir oran belirlenmesi yada artırım veya indirim sebeplerinin değerlendirilmesi, cezanın paraya veya tedbire çevrilmesi veya ertelenmesi hususunda mahkemece takdir hakkının kullanılması ve böylece bireyselleştirme yapılmasının zorunlu olduğu hallerde ise, durusma açılmak suretiyle tüm bunların neden ve gerekceleri de gösterilerek hüküm kurulması gerekeceği gozetilmeden evrak uzerinde karar verilmesınde,
Sanıga isnat edilen ihkak-ı hak suçunun 5237 sayılı Kanunda suc olarak düzenlenmediğinden bahisle beraatine dair karar verilmiş ise de, sanığın, kiracısı olan müştekinin kendisine olan kira borcundan dolayı habersizce evine girerek televizyonunu almak şeklinde mahkemesince belirlenen eyleminin, 01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı Türk Ceza Kanunun 144 / 1 - b. maddesi kapsamında düzenlendiği, bu nedenle sanığın eylemine uyan 765 sayılı Kanunun 308 / 1 maddesi ile 5237 sayılı kanunun 144 / 1 – b maddesinin birbirleriyle karşılaştırılması suretiyle lehe olan kanun hükümlerinin uygulanması gerektiğinin dikkate alınmamasında, isabet gorülmediğinden 5271 Sayılı C.M.K.’nun 309.maddesi uyarınca anılan kararın bozulması luzumu yazılı emre atfen ihbar olunmuştur.

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Sanığın dava konusu yapılan eyleminin 5237 sayılı T.C.K.’nun 144. maddesinın 1 / b fıkrası kapsamında kalıp kalmadıgının tartısılarak bu madde kapsamında olduğunun kabulü halinde 765 sayılı T.C.K.’nun 308 / 1. maddesi ile 5237 sayılı T.C.K.’nun 144. maddesinin 1 – b fıkrasında öngörülen cezalar karşılaştırılarak lehe olan Kanuna göre hüküm kurulması, sanığın dava konusu yapılan eyleminin 5237 sayılı T.C.K.’nun 144. maddesinin 1 / b fıkrasına uyan suçu oluşturmadığının belirlenmesi halinde sanığın beraatine karar verilmesi ve bu işlemlerin duruşmalı yapılması gerektiği nazara alınmadan 5237 sayılı T.C.K.’nunda ihkak- ı hak suçunun bağımsız bir suç olarak düzenlenmediği gerekçesi ile karar verilmesi isabetsiz olup kanun yararına bozma istemi yerinde görüldüğünden GAZİOSMANPAŞA 2.Sulh Ceza Mahkemesinden verilip kesinleşen 18.10.2005 gün ve … sayılı ek kakarın 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 309. maddesinin 4.fıkrasının C bendi uyarınca aleyhe sonuç doğurmamak ve yeniden yargılama yapılmamak üzere BOZULMASINA, 21.06.2006 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
10. Ceza Dairesi

E:2004/18933
K:2005/19582
T:26.12.2005

5237 s. Yasa m. 141,144/1-b

Hırsızlık suçundan sanık İdris hakkında Tokat Asliye Ceza Mahkemesi'nce yapılan yargılama sonunda 4.7.2003 tarih ve 2002/713 esas 2003/417 karar sayılı beraat kararı verildiği; hükmün katılan vekili tarafından süresi içinde temyiz edildiği, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca bozma isteğiyle dava dosyasının tebliğname ekinde 1.10.2004 tarihinde Dairemize gönderildiği anlaşıldı. Dosya incelendi, gereği görüsüldü:
KARAR : Suca konu 60 AH 065 plakalı otomobili katılan Murat'la birlikte satın aldıklarını ve bedelinin büyuk bir kısmını odediğinı, buna ragmen Murat'ın bu otomobili eşi olan katılan Ayla üzerine tescil ettirdiğini, aracın kendisine ait olduğunu ileri süren sanığın yasal yollara müracaat hakkı varken, alacağını tahsil etmek için otomobili alıp goturmekten ibaret eyleminin kendiliğınden hak almak sucunu oluşturup olusturmadıgının, ayrıca 5237 sayılı TCK.nun 144/1. maddesinin ( b ) bendine uyup uymadığının tartışılmasında zorunluluk bulunması,
SONUÇ : Bozmayı gerektirmiş, katılan vekilinin temyiz itirazları bu nedenle yerinde görülmüş olduğundan hükmün istem gibi BOZULMASINA 26.12.2005 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

T.C.
YARGITAY
CEZA GENEL KURULU
E. 2000/6-120
K. 2000/137
T. 20.6.2000

• YAĞMA ( İhkakı Hak Suçuyla Karşılaştırılması-Alacağa Karşılık Bağırma ve Sair Sert Hareketlerle Senet İmzalatmak )

• KENDİLİĞİNDEN HAK ALMA SUÇU ( Alacağa Karşılık Bağırma ve Sair Sert Hareketlerle Senet İmzalatmak-Yağma )

• ALACAĞA KARŞILIK ZORLA SENET İMZALATMAK ( Gasp Suçunun mu Yoksa İhkakı Hak Suçunun mu Oluşacağı )

• MÜDAHALEDEN VAZGEÇME

• SANIKLARDAN BİRİ HAKKINDA ŞİKAYETTEN VAZGEÇME ( Diğer Sanıklara Sirayet-Müdahilin Sanıklardan Sadece Biri Hakkında Şikayetçi Olması )

• MÜDAHİLİN SANIKLARDAN SADECE BİRİ HAKKINDA ŞİKAYETÇİ OLMASI ( Şikayetten Vazgeçme-Davanın Düşürülmesi )
• DAVANIN DÜŞÜRÜLMESİ ( Şikayetten Vazgeçme-Müdahilin Sanıklardan Sadece Biri Hakkında Şikayetçi Olması )

765/m.308,495
1412/m.99,365,372

ÖZET : Yağma suçu cebir şiddet veya tehdit kullanarak yapılan hırsızlıktır. Malın elde edilmesine veya tesliminin sağlanmasına yönelik cebir-şiddet veya tehdit kullanılmalıdır. Kendiliğinden hak alma suçu ise kişinin yetkili makamlara başvurarak hakkını alması yerine iddia ettiği hakkı kendiliğinden ve zor kullanarak elde etmesi gerekir: Suç eşya veya kişiler üzerinde zor kullanılarak işlenir. Hak sahibi olunduğu düşüncesiyle hareket edilmesi yeterlidir.

Somut olayda; yağma suçunun yasal unsurları gerçekleşmemiştir. Sanık A.nın, borçlu katılan tarafından da kabul edilen alacağa karşılık belli bir yoğunluğa erişmeyen bağırma ve sert hareketlerle senet imzalattırmış olması eylemi, zorla kendiliğinden hak alma suçunu oluşturur. Katılanın bir kısım sanıklar hakkında şikayetinden vazgeçmesi nedeniyle davanın düşürülmesine ilişkin yerel mahkeme kararı doğrudur.

DAVA : Sanıklar Aysun ve Selim ile Fikret ve Rasim haklarında yağma suçundan açılan davada, sanık Aysun hakkındaki davanın tefrikine diğer sanıklar hakkındaki davanın ise eylemin kendiliğinden hak alma suçunu oluşturması ve şikayetten vazgeçme nedeniyle düşürülmesine ilişkin ( Kocaeli İkinci Ağır Ceza Mahkemesi )nce verilen 27.12.1996 gün ve 112/255 sayılı hükmün katılan vekili tarafındarı temyizi üzerine dosyayı inceleyen Yargttay Altıncı Ceza Dairesi 25, 11.1997 gün ve 11512/ 11442 sayı ile;

Kamu davası açılmasını takiben 10.6.1996 günlü oturumda müdahilin sanıklar Fikret ve Rasim haklarındaki şikayetinden vazgeçmesine, savunmanın alınamayışı sebebiyle, sanık Aysun ile ilgili tefrik kararına temyiz yetkisi bulunmadığından adı geçenlerle ilgili temyiz isteminin reddine,

Sanık Selim'e yönelik incelemeye gelince;

"İddia, savunma, tanık beyanları ve tüm dosya içeriğine göre sanığın eyleminin gasp suçunu oluşturmasına rağmen ihkakı hak olarak kabulü suretiyle yazılı şekilde hüküm kurulması" isabetsizliğinden bozulmasına oyçokluğuyla karar vermiş,

Yerel Mahkeme 7.12.1998 gün ve 3/213 sayı ile;

"Katılan, sanıklardan Aysun'a borcu olduğunu, senedi ödeyemediğini kabul etmiştir. Sanık, alacağına karşılık, fiat artışlarını da nazara alarak yeni bir senet almış olup yağma kastı yoktur. Kendiliğinden hak alma suçunun oluşması için alacağın ispatı bile gerekmemektedir. Sanığın eylemi ihkakı hak suçunu oluşturduğu ve katılanın diğer sanıklar hakkındaki şikayetinden vazgeçmesi sanığa da sirayet edeceğinden davanın düşürülmesine karar verilmelidir." gerekçesiyle önceki hükümde direnmiştir.

Bu hükmün de Yargıtayca incelenmesi C. Savcısı ve katılan vekili tarafından süresinde istenildiğinden dosya; Yargıtay C. Başsavcılığının "bozma" istemli 18.5.2000 tarihli tebliğnamesiyle Birinci Başkanlığa gönderilmekle Ceza Genel Kurulunca okundu.

Sanıklar Fikret ile Rasim haklarındaki 27.12.1996 tarihli ilk hükme yönelik temyiz isteği Özel Dairece CMUY.nın 317. maddesi uyarınca reddedilerek adı geçenler bakımından hükmün kesinleştiği ve yeni bir hüküm de kurulmamış olduğundan katılan vekilin sanıklar Fikret ve Rasim hakkındaki temyiz talebinin reddiyle incelemenin sanıklar Selim ve Aysun ile sınırlı olarak yapılmasına oybirliğiyle karar verildikten sonra gereği konuşulup düşünüldü.

KARAR : Sanıklar hakkında yağma suçundan açılan ve değişen suç vasfına göre eylemin kendiliğinden hak alma suçunu oluşturması ve şikayetten vazgeçme nedeniyle davanın düşürülmesine karar verilen olayda; Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasındaki uyuşmazlık suç vasfının tayinine ilişkindir.

Ancak dosyanın esasına geçilmeden önce; şikayetinden vazgeçen katılan tarafından ilk hükme karşı temyiz davası açılıp açılamayacağı Yargıtay İç Yönetmeliğinin 27. maddesi uyarınca "ön sorun" olarak ele alınıp öncelikle bu hususun incelenmesine karar verilmiştir.

Dosya içeriğine göre sanıklar hakkında yağma suçundan kamu davası açılmış şikayetçi 10.6.1996 tarihli dilekçe ile davaya katılma talebinde bulunmuştur. Katılma isteğinin kabulüne karar verilen oturumda, beyanı alınan katılan "sanıklardan sadece Selim'den şikayetçiyim. Diğer sanıklardan şikayetçi değilim" demiştir. Şikayetten vazgeçme, Ceza Yasasının "Dava ve Cezanın Sukutu" başlıklı Dokuzuncu Babında yer alan 99. maddede düzenlenmiştir. Birinci fıkrada şikayete bağlı suçlarda, şikayetten vazgeçmenin kamu davasını düşüreceği hükme bağlanmış, ikinci fıkrada ise "sanıklardan biri hakkındaki vazgeçmenin diğer sanıklara da sirayet edeceği" kabul edilmiştir. Davaya katılma ise CMUY.nın 365 ve devamı maddelerinde düzenlenirken 372. maddede "davaya dahil olan kimsenin vazgeçmesi halinde müdahalenin hükümsüz kalacağı" hükmüne yer verilmiştir.

Şikayetten vazgeçme ile davaya katılma ayrı kurumlar olup müdahale yoluyla davada sirayet kabul edilmemiş ve bu konuda bir düzenleme yapılmamıştır. Ceza Yasasının 99/2. maddesine benzer bir hüküm CMUY.nın 372. maddesinde kabul edilmemiştir. Şikayetten vazgeçmede sirayeti düzenleyen TCY.nın 99/2. maddesinin, kıyas yoluyla müdahaleden vazgeçmede uygulanması olanaksızdır. Birden fazla sanığı olan bir davada şikayetçinin, bu sanıklardan bir kısmı hakkındaki davaya katılıp diğerleri hakkındaki davalara müdahale etmemesi mümkün olduğu gibi tüm sanıklar hakkında müdahil olduktan sonra bir kısım sanıklar hakkındaki talebinden vazgeçmesi de olanaklıdır. Katılmadan vazgeçmede sirayet olmayıp suçun takibi şikayete bağlı suçlardan bulunması halinde sirayet gözönüne alınmalıdır.

Bu nedenle sanık Selim hakkında şikayetçi olan ve müdahale talebini geri almayan katılanın, bu sıfatı devam ettiğinden dosyanın esası incelenerek suçun takibi şikayete tabi suçlardan olduğunun anlaşılması halinde şikayetten vazgeçmenin değerlendirilmesi gerektiğine; Kurul Başkanının, "Sanıklar, yüklenen suçu birlikte işlemişlerdir. Katılan, bir kısım sanıklar hakkındaki şikayetini geri almıştır. Ceza Yasasının "maznunlardan biri hakkında dava veya şikayetten vazgeçme diğerlerine de sirayet eder." şeklindeki 99. maddesinin ikinci fıkrası ile CYUY.nın 372. maddesindeki "Davaya dahil olan kimse vazgeçerse müdahale hükümsüz kalır." hükmü birlikte ele alınıp değerlendirildiğinde şikayetinden vazgeçen yakınıcı müdahil sıfatını yitirmiştir. Yargı kararları ve uygulama bu doğrultudadır. Bu itibarla, müdahillik sıfatı kalmayan Nihat vekilinin temyiz isteminin reddine karar verilmelidir" karşı oyuyla ve 13.6.2000 günlü ilk müzakerede yasal çoğunluk sağlanamadığından 20.6.2000 günü yapılan ikinci müzakerede oyçokluğuyla karar verildikten sonra uyuşmazlık konusunun incelenmesinde;

Ceza Yasasının 495 ve devamı maddelerinde düzenlenen yağma suçu, cebir-şiddet veya tehdit kullanılarak yapılan bir hırsızlıktır. Malın elde edilmesine veya tesliminin sağlanmasına yönelik cebir-şiddet veya tehdit kullanılmalıdır. Yağma suçunun unsurları;

a ) Fiilin gerçekleştirilmesi için cebir-şiddet veya tehdit kullanılmalı ve korkutucu nitelikteki bu icbar, belli bir yoğunluğa erişmeli,

b ) Cebir şiddet veya tehdit malın zilyedine veya cürüm yerinde bulunan kişilere yönelik olmalı,

c ) Mağdur, malı teslime veya alınmasına ses çıkarmamaya mecbur bırakılmalıdır.

Kendiliğinden hak alma suçu ise "Adliye Aleyhine İşlenen Suçlar" arasında, Ceza Yasasının 308. maddesinde düzenlenmiştir. Suçun oluşması için; kişinin yetkili makamlara başvurarak hakkını alması yerine, iddia ettiği hakkı kendiliğinden ve zor kullanarak elde etmesi gerekir. Fail; bu suretle yetkili makamlara ait yetkiyi kullanmakta ve toplum düzenini bozmaktadır. Suç, eşya veya kişiler üzerinde zor kullanılarak işlenmektedir. Suçun oluşması için hak sahibi olunduğu düşüncesiyle hareket edilmesi yeterlidir. Maddenin birinci fıkrasında suçun eşya üzerinde kuvvet kullanılarak işlenmesi, ikinci fıkrada suç işlenirken kişilere tehdit ve zor kullanılması hali düzenlenmiştir. Somut olayda, şikayetçi ile sanık Aysun iş ortağı olup, kiraladıkları otonun arıza yapması üzerine, eşinin bileziklerini bozduran sanık Aysun tarafından otonun onarımı yaptırılmıştır. Şikayetçi payına düşen borcu ödememiş, 11.500.000. lira meblağlı bir senet vermiştir. Senet bedeli de ödenmeyince, sanıklar telefon ederek katılanı evlerine çağırmışlardır. Eve gelen katılandan senet bedeli istenmiş, "param yok" demesi üzerine bozdurulan bileziklerin rayiç değerleri hesaplanarak 5.5.1996 vade tarihli, kırkmilyon lira tutarında, alacaklısı ve düzenleme tarihi olmayan bir senet zorla imzalattırılmıştır. Senedin imzalanmasından sonra, alacaklı Aysun'un kardeşi olan sanıklardan Selim, borç miktarının daha fazla olduğunu söylemiş, şikayetçinin karışmamasını istemesi üzerine aralarında tartışma çıkmıştır. Bu tartışma sırasında sanık Selim, şikayetçiye tokat atmış ve sürücü belgesini güvence olarak almıştır. Üzerinden çıkan resimlerle ikiyüzbin lirası geri verilmiştir. Sanık Selim, evde bulunanlar tarafından diğer odaya götürülmüş, katılanın evden ayrılması sağlanmıştır.

Katılan, sanıklardan Aysun'a borcu olduğunu ve ödemediğini kabul etmiştir. Aralarındaki alacak-borç ilişkisi nedeniyle sanık Aysun'un evine gitmiştir. Borcu ödeyemeyeceğini söyleyince yeni bir senet yapılmış, bilahare sanık Selim ile katılan arasında kavga çıkmıştır.

Olayda yağma suçunun yasal unsurları gerçekleşmemiş olup, sanık Aysun'un borçlu-katılan tarafından da kabul edilen alacağına karşılık, belli bir yoğunluğa erişmeyen bağırma ve sert hareketerle senet imzalaması istenmiş ve imzalattırılmıştır. Sanıkların eylemi, zorla kendiliğinden hak alma suçunu oluşturduğundan katılanın, bir kısım sanıklar hakkındaki şikayetinden vazgeçmesi nedeniyle TCY.nın 99/2. maddesi de gözetilerek davanın düşürülmesine ilişkin Yerel Mahkeme kararında bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Bu itibarla ve dava ekonomisi ile olayın daha ziyade aydınlanması gerekmeden düşme kararı verilebileceği nazara alındığında sanık Aysun bakımından da inceleme yapılıp her iki sanık hakkındaki hükmün onanmasına karar verilmelidir.

Çoğunluk görüşüne katılmayan kurul üyeleri, "Oluşa ve dosya kapsamına, mevcut delil durumuna göre sanık Selim'in eylemi yağma suçunu oluşturduğundan haklı nedenlere dayanan Özel Daire bozma kararına uyulmalıdır." gerekçesiyle karşı oy kullanmışlardır.

SONUÇ : Açıklanan nedenlerle, sanıklar Aysun ile Selim hakkındaki Yerel Mahkeme hükmünün ( ONANMASINA ), 20.6.2000 günü oyçokluğuyla karar verildi.
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 
Konu Araçları Konu İçinde Arama
Konu İçinde Arama:

Detaylı Arama
Konuyu Değerlendirin
Konuyu Değerlendirin:

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Sözleşmedeki boşlukların doldurulmasıyla ilgili yargıtay kararı stjav.umut Meslektaşların Soruları 2 08-06-2007 11:15
fuhuş ile ilgili yargıtay kararı arıyorum tosunkartal Meslektaşların Soruları 2 11-05-2007 23:21
iftira suçu ile ilgili yargıtay kararı avukat_onur_varol Meslektaşların Soruları 8 30-04-2007 09:16
elektrik hırsızlığı ile ilgili yargıtay kararı S.Orhan Ceza Hukuku Çalışma Grubu 4 25-04-2007 17:25
Tedbir Nafakası ile ilgili bir yargıtay kararı arıyorum.. nephilis Meslektaşların Soruları 2 10-04-2007 21:18


THS Sunucusu bu sayfayı 0,04847908 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.