Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

Gayrİmenkul SatiŞ Vaadİ

Yanıt
Old 29-08-2007, 08:41   #1
AVUKAT ŞÜKRAN

 
Varsayılan Gayrİmenkul SatiŞ Vaadİ

Günaydınlar.Usulüne uygun düzenlenmiş gayrimenkul satış vaadi sözleşmesinde borçlu murisinden kendisine intikal eden hissenin, sözleşme alacaklısı olan diğer murise intikal işlemleri yapıldıktan ve iştirak halindeki mülkiyet müşterek mülkiyete çevrildikten sonra devretmeyi vaad etmiştir.İntikal işlemleri yapılmıştır.Sözleşme mirasçılar arasında düzenlendiği için ferağa icbar davası açmadan önce ayrıca iştirak halindeki mülkiyeti müşterek mülkiyete çevirmeye gerek var mıdır?Zira bu işlemi yapmanın pratik bir faydası olmadığına inanıyorum.Sözleşmenin şekil şartları tamdır,ifa imkansızlığı da söz konusu değildir. Veya iki dava bir arada açılabilir mi?bu konuda yargıtay kararına rastlayan varsa ve paylaşırsa çok sevinirim.Katkılarınız için teşekkür ederim.
Old 29-08-2007, 09:29   #2
Av.Ergün Vardar

 
Varsayılan

T.C. YARGITAY
1.Hukuk Dairesi
Esas: 2004/3399
Karar: 2004/3815
Karar Tarihi: 05.04.2004
ÖZET : Elbirliği mülkiyetine konu olan taşınmazlardaki iştirak paylarının satışının vaad edilmiş olmasında yasal bir engel olmamasına rağmen böyle bir vaad ancak taşınmazdaki iştirakin çözülmesi halinde ifa olanağı bulacaktır. Nitekim davalı tarafından açılan ferağa icbar davası da iştirak henüz çözülmediğinden reddedilmiştir. Bu durumda davacı da taşınmazdaki kayda dayalı haklarını kullanma olanağını korur.
(818 S. K. m. 213) (4721 s. MK m.702)
Taraflar arasında görülen davada; Davacı, kayden maliki olduğu 1787,437 ve1788 parsel sayılı çaplı taşınmaza, davalılar tarafından ekin ekilmek suretiyle el atıldığını ileri sürerek. El atmanın önlenmesi ve ecrimisil, birleşen dava ile de ek ecrimisil isteminde bulunmuştur.
Davalı, 437 ve 1787 parselleri satış vaadi sözleşmesi ile aldığını, diğer parseller için de davacının dava açma yetkisi olmadığını bildirerek, davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece, 1877, 1791 ve 1223 nolu parseller yönünden aktif dava ehliyeti bulunmadığından davanın reddine, 437 ve 1787 parseller yönünden de harici satış bedeli olan 250 bin liranın ödeme gününde ulaşacağı değer üzerinden davalılara hapis hakkı tanınmak suretiyle el atmanın önlenmesine ve her iki taşınmazın da arta kalan payına davalıların el atmasının önlenmesine dair verilen karar, Dairece "... kurulan hükümle kısa ve gerekçeli karar arasında çelişki olduğu gerekçesi ile..." bozulmuş, mahkemece bozma ilamına uyularak tüm parseller yönünden davanın reddine karar verilmiştir.
Karar, davacı tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla, Tetkik Hakimi Hülya Gerçeker'in raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü:
Dava, el atmanın önlenmesi ve ecrimisil isteklerine ilişkindir. Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriğinden, toplanan delillerden; davaya konu edilen 1788, 1791 ve 1223 parsel sayılı taşınmazlarda davacının kayden ve irsen bir ilişkisi bulunmadığı anlaşıldığına göre bu taşınmazlar yönünden davanın reddedilmiş olmasında bir isabetsizlik yoktur. Davacının bu yöne değinen temyiz itirazları yerinde değildir, reddine.
Ancak, 437 ve 1787 parsel sayılı taşınmazların elbirliği mülkiyetine konu olduğu, davacının da bu taşınmazlarda miras nedeniyle iştirakçilerden bulunduğu, adı geçenin 9.3.1983 tarihli satış vaadi sözleşmesi ile bu taşınmazı ardaki paylarını satışını davalıya (Ahmet'e) vaad ettiği anlaşılmaktadır.
Elbirliği mülkiyetine konu olan taşınmazlardaki iştirak paylarının satışının vaad edilmiş olmasında Borçlar Kanunu' nun 213. maddesi hükmünce yasal bir engel yoktur. Böyle bir vaadin taşınmazdaki iştirakin (elbirliğinin) çözülmesi halinde ifa olanağı bulacağı tartışmasızdır. Nitekim davalı Ahmet tarafından açılan ferağa icbar davasının iştirakin henüz çözülmediği gerekçesiyle reddedildiği de dosya kapsamından bellidir. Bu durumda davacının taşınmazdaki kayda dayalı haklarını kullanma olanağını koruduğu kuşkusuzdur. Diğer taraftan Türk Medeni Kanunu'nun 702. maddesi hükmünce iştirakçilerden her biri iştirake konu taşınmazlarda diğer paydaşları temsil suretiyle mülkiyetin korunmasına ilişkin dava hakkına da sahiptir.
Hal böyle olunca, 437 ve 1787 parseller yönünden mevcut mülkiyet hakkına üstünlük tanımak suretiyle bir karar verilmesi, bu arada davacının ecrimisil isteğinin haklı olup olmadığının tartışılması, sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir. Davacının bu yöne değinen temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan sebeplerle H.U.M.K.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 5.4.2004 tarihinde oybirliği ile karar verildi.
Sinerji Mevzuat ve İçtihat Programları
**************************************
Old 29-08-2007, 11:13   #3
HÜLYA ÖZDEMİR

 
Varsayılan

Her ne kadar bir cümlenizde " sözleşme alacaklısı diğer muris..." olarak belirtmişseniz de, yazının bütününden mirasçılar arasında yapılan pay satış vaadi sözleşmesi olarak anladım.

T.C.

YARGITAY

14. HUKUK DAİRESİ

E. 2000/8546

K. 2001/286

T. 25.1.2001

• TAPU İPTALİ VE TESCİL ( Miras Hissesinin Devri Nedenine Dayalı )

• MİRAS HİSSESİNİN DEVRİ NEDENİNE DAYALI TAPU İPTALİ VE TESCİLİ ( Davacının Davalı Kardeşinden Satış Vaadi Sözleşmesi İle Miras Hak ve Hissesini Satın Aldığını İleri Sürmesi )

• İŞTİRAK HALİNDEKİ MÜLKİYETE TABİ TAŞINMAZLAR ( Paydaşlar Arasında Satış Vaadi Sözleşmelerinin Geçerli Olması )

• ŞEKLİ KESİNLEŞME ( Satış Vaadi Sözleşmesinin İfa Kabiliyetinin Olmaması Nedeniyle Reddi )

• KESİN HÜKÜM ( Satış Vaadi Sözleşmesinin İfa Kabiliyetinin Olmaması Nedeniyle Reddinin Şekli Kesinleşme Olması )

1086/m.237

743/m.612,642


ÖZET : Davacı, davalı-kardeşinden satış vaadi sözleşmesi ile miras hak ve hissesini satın aldığını ileri sürerek tapu iptali ve tescili talebinde bulunmuştur. İştirak halinde mülkiyete tabi taşınmazlarda, paydaşlar arasındaki satış vaadi sözleşmeleri geçerlidir. Davacı daha önce aynı nedenle tapu iptali ve tescili davası açmış ve dava, sözleşmenin ifa kabiliyeti bulunmadığı gerekçesiyle reddedilmiştir. Redde ilişkin karar temyiz edilmeksizin kesinleşmiştir. Bu kesinleşme, şekli bir kesinleşmedir. Söz konusu sözleşmenin her zaman ifa kabiliyeti vardır. Açıklanan nedenlerle, davanın kabulü gerekirken, kesin hüküm nedeniyle reddi hatalıdır.
DAVA : Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 18.5.1999 gününde verilen dilekçe ile tapu iptali tescil istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın reddine dair verilen 11.7.2000 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü.
KARAR : Davacı, kardeşi davalı Musa'dan 25.8.1983 tarihli satış vaadi sözleşmesi ile 364 sayılı parselden miras hak ve hissesini satın aldığını adına tescilini istemiştir.
Mahkeme davayı kesin hüküm bulunması nedeniyle red etmiş, hükmü davacı vekili temyize getirmiştir. '
İştirakli mülkiyet esasına tabi davalarda, paydaşlar arasında yapılan satış vaadi sözleşmeleri geçerli olup, sözleşmenin ifa kabiliyeti de mevcuttur. Davacı aynı satış vaadine dayanarak 1994/46 Esas da tapu iptal tescil davası açılmış, bu dava taşınmazın iştirakli bulunduğu, sözleşmenin ifa kabiliyetinin bulunmadığı gerekçesi ile red edilmiştir. Bu hüküm Yargıtay incelemesinden geçmeden, kesinleşmiştir. Bu tür kesinleşme şekli bir kesinleşmedir. Bir hakkın azından feragat sonucunu doğurmaz. Kaldı ki 3. kişilere satış da iştirak nedeniyle ifa olanağı bulunamadığı hallerde dahi, ifa kabiliyeti doğduğu andan itibaren alıcı tescili tekrar taleb edebilir. Somut olayda dava konusu taşınmazda taraflar iştirakli malik olduğundan ve sözleşmenin de her zaman ifa kabiliyeti bulunduğundan davanın kabulü gerekirken yazılı gerekçelerle reddi doğru görülmemiştir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle, usul ve yasaya aykın hükmünBOZULMASINA, istek halinde temyiz harcının yatırana iadesine, 25.1.2001 tarihinde oybirliği ile karar verildi.



T.C.

YARGITAY

2. HUKUK DAİRESİ

E. 2005/3247

K. 2005/5875

T. 12.4.2005

• MİRAS PAYININ DEVRİ ( Mirasçılar Arasında Yapılan Sözleşmelerin Geçerliliği İçin Yazılı Şekilde Yapılmış Olmasının Yeterli Olduğu Resmi Şekil Şart Olmadığı )

• MİRASÇILAR ARASINDA YAPILAN SÖZLEŞMELER ( Yazılı Şekilde Yapılmış Olmasının Yeterli Olduğu Resmi Şekil Şart Olmadığı - Terekenin Tamamı Veya Belirli Bir Mal Üzerindeki Miras Payının Devri )

• TEREKEYE DAHİL MAL ÜZERİNDEKİ MİRAS PAYININ DEVRİ ( Mirasçılar Arasında Yapılan Sözleşmelerin Geçerliliği İçin Yazılı Şekilde Yapılmış Olmasının Yeterli Olduğu Resmi Şekil Şart Olmadığı )

4721/m. 612, 677/1


ÖZET : Terekenin tamamı veya terekeye dahil olan belirli bir mal üzerindeki miras payının devri konusunda mirasçılar arasında yapılan sözleşmelerin geçerliliği için yazılı şekilde yapılmış olması yeterli olup resmi şekil şart değildir.
DAVA : Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hüküm temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : Dava konusu taşınmaz, tarafların murisi Halil adına kayıtlı olup, murisin 1973 tarihinde ölümü ile mirasçılarına intikal etmiştir. Mirasçılardan ( davalı ) Şevket, dava konusu taşınmazdaki babasından intikal eden hissesini 24.2.1992 tarihli senetle diğer davalı ( kardeşi ) Saadet'e satmış; davalı Saadet de, taşınmazdaki intikal eden kendi hissesi ile birlikte satın aldığı hisseyi 8.11.1993 tarihli senetle davacı Muzaffer'e satmış ve zilyetliğini devretmiştir. Terekenin tamamı veya terekeye dahil olan belirli bir mal üzerindeki miras payının devri konusunda mirasçılar arasında yapılan sözleşmelerin geçerliliği için yazılı şekilde yapılmış olması yeterli olup resmi şekil şart değildir. ( TKM.md.612, TMK.m.677/1 ) Davalılar senet altındaki imzaların kendilerine ait olduğunu kabul etmişlerdir. Bu durumda dava konusu taşınmazdaki, davalılara babalarından intikal eden hissenin davacı adına tesciline karar verilmesi gerekirken, davanın reddi doğru görülmemiştir.
SONUÇ : Hükmün gösterilen sebeple BOZULMASINA, temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, iş bu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 12.04.2005 gününde oybirliğiyle karar verildi.



T.C.

YARGITAY

HUKUK GENEL KURULU

E. 2004/14-262

K. 2004/282

T. 12.5.2004

• TAPU İPTALİ VE TESCİL ( Gayrimenkul Satış Vaadi-Tarafların Gerçek ve Ortak Niyetleri - Davalıya Annesinden Miras Payı Olarak İntikal Edecek Hisse Yerine Tüm Payının İptali ve Davacı Adına Tesciline Karar Verilmesinin Doğru Görülmediği )

• GAYRİMENKUL SATIŞ VAADİ ( Tarafların Gerçek ve Ortak Niyetleri - Davalıya Annesinden Miras Payı Olarak İntikal Edecek Hisse Yerine Tüm Payının İptali ve Davacı Adına Tesciline Karar Verilmesinin Doğru Görülmediği )

• SATIŞ VAADİ SÖZLEŞMESİNİN YORUMU ( İrade Beyanının İçeriğinin Anlamını Ortaya Koymak - Tarafların Gerçek ve Ortak Niyetlerini Anlamak Gereği )

• MİRAS PAYININ SATIŞ VAADİ ( Davalıya Annesinden Miras Payı Olarak İntikal Edecek Hisse Yerine Tüm Payının İptali ve Davacı Adına Tesciline Karar Verilmesinin Doğru Görülmediği - Tarafların Gerçek ve Ortak Niyetleri )

818/m.18

ÖZET : Uyuşmazlık satış vaadi sözleşmesinin yorumundan kaynaklanmaktadır. Yorumun konusu irade beyanının içeriğinin anlamını ortaya koymaktadır. Öyle ise sözleşmenin şekil ve hükümlerini belirlemek için, tarafların gerek hataen ve gerekse sözleşmenin gerçek niteliğini saklamak için yararlandıkları tanım ve ifadeler üzerinde durmadan gerçek ve ortak niyetlerini anlamak gerekir.
Dayanak gayrimenkul satış vaadi sözleşmesine göre, davalının annesinin ölümü ile dava konusu taşınmazda kendisine intikal eden miras hak ve hisselerini davacı kardeşine satış vaad ettiği, iştirak halindeki mülkiyetin müşterek mülkiyete çevrilmesinden sonra tapuda ferağ vereceğini vaad etmesinin de iradesinin yalnızca annesinden gelen miras payını satmaya yönelik olduğunu gösterdiğinin anlaşılmasına göre, nizalı taşınmazda davalıya annesinden miras payı olarak intikal edecek hissenin iptali ile davacı adına tesciline karar verilmesi gerekirken, talep de aşılmak suretiyle davalıya ait tüm payın iptaline ve davacı adına tesciline karar verilmesi doğru görülmemiştir.
DAVA : Taraflar arasındaki "tapu iptali, tescil" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Bursa 4. Sulh Hukuk Mahkemesi'nce davanın kabulüne dair verilen 3.12.2002 gün ve 1441-1738 sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 14. Hukuk Dairesi'nin 18.4.2003 gün ve 1005-3270 sayılı ilamı ile, ( ...Dava, gayrimenkul satış vaadi sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Mahkeme davanın kabulüne karar vermiş, hükmü davalı temyize getirmiştir.
Dosya kapsamına, toplanan delillere göre davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde görülmediğinden reddi gerekmiştir.
Dayanak gayrimenkul satış vaadi sözleşmesine göre, davalının annesinin ölümü ile dava konusu taşınmazda kendisine intikal eden miras hak ve hisselerini davacı kardeşine satış vaad ettiği, iştirak halindeki mülkiyetin müşterek mülkiyete çevrilmesinden sonra tapuda ferağ vereceğini vaad etmesinin de iradesinin yalnızca annesinden gelen miras payını satmaya yönelik olduğunu gösterdiğinin anlaşılmasına göre, nizalı taşınmazda davalıya annesinden miras payı olarak intikal edecek hissenin iptali ile davacı adına tesciline karar verilmesi gerekirken, yazılı olduğu şekilde talep de aşılmak suretiyle davalıya ait tüm payın iptaline ve davacı adına tesciline karar verilmesi doğru görülmediğinden hükmün bozulması gerekmiştir... ) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : Dava, gayrimenkul satış vaadi sözleşmesine dayalı tapu iptali, tescil isteğine ilişkindir.
Davacı, davalı kardeşinin 30.3.1995 tarihli düzenleme şeklinde gayrimenkul satış vaadi sözleşmesiyle "iştirak halinde mülkiyet müşterek mülkiyete çevrildiği zaman tapuda takrir vererek tapuyu devredeceğini" vaat ve taahhüt ederek taşınmaz üzerindeki tüm payını kendisine devrettiğini; ihtarname çekerek davalının edinimini yerine getirmesini istediğini, buna rağmen tapuda yapılması gereken intikalin yerine getirilmediğini ileri sürerek davalının taşınmaz üzerinde bulunan 7/35 oranındaki tüm payının iptali ile adına tesciline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı cevap dilekçesiyle, davacı kardeşinin anneleri H. Ç.'nin imzası gerekli diyerek kendisini notere götürdüğünü, okuması yazması olmadığı için noterde hisse satışını imzaladığını, esasında hiçbir şekilde hissesini satmadığını, davanın reddini savunmuştur.
Yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar Özel Dairece yukarıda yazılı gerekçeyle bozulmuştur.
Taraflar anneleri H., babaları H. ve kardeşleri ile birlikte davaya konu taşınmaz üzerinde 1/7 oranında paydaş iken babaları H.'nin 18.3.1963 tarihinde, anneleri H.'nin 20.1.1984 tarihinde ölümleriyle kendi payları dışında miras yoluyla intikal eden paylara da malik olmuşlardır.
Davacının iddiasını dayandırdığı düzenleme şeklinde gayrimenkul satış vaadi sözleşmesinde, satış vaadi borçlusu davalı "...Müsterek murisimiz annem Hayriye Ç.'nın vefatı nedeni ile diğer vereseler meyanında bana da intikal eden müştereken sahibi ve hissedarı bulunduğum, Bursa ili merkez, Davutkadı mahallesi, 302 pafta, 1557 ada, 38 parsel numarasında kayıtlı bulunan gayrimenkuldeki tüm hak ve hissemin tamamını... satmayı vaad ve taahhüt ediyorum..." demek suretiyle annesinden gelen payın satışını vaad ettiğini belirtmiş; ancak, sözleşmenin devamında "...tüm hak ve hissemin satışını vaad ediyorum..." gibi ifadelerde bulunmuştur.
Dinlenen tanık tarafların kardeşi R., davalının annesinden gelen payının satışını vaad ettiğini beyan etmiştir.
Uyuşmazlık satış vaadi sözleşmesinin yorumundan kaynaklanmaktadır. Yorumun konusu irade beyanının içeriğinin anlamını ortaya koymaktadır. Öyle ise sözleşmenin şekil ve hükümlerini belirlemek için, tarafların gerek hataen ve gerekse sözleşmenin gerçek niteliğini saklamak için yararlandıkları tanım ve ifadeler üzerinde durmadan gerçek ve ortak niyetlerini anlamak gerekecektir ( BK md.18 ).
Bir hukuksal işlemin mahiyetinin tarafların kullandıkları deyimlere, yani söze göre değil de, onun gerçek özüne göre belirtilmesi gerektiği yolundaki bu kural modern hukukta olduğu gibi evvelki hukukumuzda da kabul edilmiş bulunan ortak bir hukuk ilkesi niteliğindedir. Gerçekten de, Mecelle'nin "Kavaid-i Külliyesi" yani "Genel Prensipleri" arasında yer alan 3. maddesinde şu ilkeye yer verilmiştir. "Ukudda itibar makaasıd ve maaniyedir, elfaz ve mebaniye değildir" ( Sözleşmelerde amaç ve anlamlara bakılır, lafız ve şekillere bakılmaz ).
Prof. Hans J. Wolff'a göre yorum: Yazılı hukukun geniş anlamda boşluklarını doldurur, tamamlar; hangi yazılı veya yazılı olmayan hukuk kuralının uygulanıp uygulanmayacağını saptamaya yarar.
Alınan Federal Anayasa Mahkemesi'nin bir kararına göre "Bireylerin Devletle olan ilişkileri bakımından ve Alman Anayasası'nın genel görünümü ( geramtsicht ) içinde" bir yasa hükmünün yorumunda duraksama halinde, yurttaşa hak veren yorum tarzı öncelik alır.
Ne var ki, tek başına metin pek az hallerde tüm duraksamaları gidermeye yeterlidir. İlk adım anlam bütünlüğünü, yorumlanan hükmün Anayasa ( veya yasa ) içindeki sistematik yeri ve bu cümle ile güdülen amaç yönünden atılır; bu arada yasanın kesin istenci ( iradesi ) araştırılır. Nihayet Anayasa'nın ( veya Yasanın ) genel kuralları, onun temel hükümleri ve yapısını oluşturan ilkeleri gözetir.
Gerçek veya farazi olarak arzunun saptanmasında ilk başvurulacak unsur, sözleşmede tarafların kullandıkları deyimlerdir. Kural olarak deyimlerin sözleşmenin kurulması sırasında genel anlamda kullanıldığı kabul edilir. Zira sözleşme mademki tarafların yasasıdır; o halde yorum ile tarafların ona tam anlamını vermeleri, gerekir. Çünkü, bu bizzat onlar için ve onların siparişi üzerine yapılan bir yasadır. Fakat sözleşmede kullanılan deyimin tarafların mensup oldukları çevrede özel bir anlamı varsa, deyim bu özel anlamda sözleşmede kullanılmış sayılır.
Tarafların iddia ve savunmaları, tanık beyanlarına ve tüm dosya içeriğine göre, taraflar arasında aktedilen satış vaadi sözleşmesi, yukarda açıklanan ilkeler doğrultusunda değerlendirildiğinde, davalının iradesinin yalnızca annesinden gelen miras payını satmaya yönelik olduğu, babasının 1963 yılında ölümüyle annesine kalan pay ve annesinden yine kendisine düşen payın yapılan sözleşmeyle davacıya satıldığı; davalının taşınmaz üzerindeki kendi payının satış vaadine konu edilmediği anlaşılmaktadır. Davalı yargılama aşamalarında yaptığı savunmalarıyla okuma yazması olmadığı için noterde neyi imzaladığını bilmediğini, esasen kendi payını değil annesinden intikal eden payını sattığını ileri sürmüştür.
Bu durumda, taşınmaz üzerinde davalıya annesinden miras payı olarak intikal edecek payın iptaline, davacı adına tesciline karar verilmesi gerektiği yönündeki, Hukuk Genel Kurulu'nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ : Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında ve yukarıda açıklanan nedenlerden dolayı HUMK.nun 429.maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 12.5.2004 gününde yapılan 2.görüşmede oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY YAZISI :

Davacı; davalı ile kardeş olduğunu müşterek mülk olarak 1/7'şer hisse olarak kendileri ile dava dışı üç kardeşi ile anne ve babaları adına tapuda kayıtlı taşınmazda önce babasının sonra annesinin ölmesi üzerine bunların hisselerinin de kendileri ile kardeşlerine intikal ettiğini intikal eden bu hisseler ile birlikte her birinin 7/35 pay sahibi olduklarını, davalı kardeşinin 7/35 payını noterce düzenlenen satış vadi sözleşmesi ile kendisine sattığı halde tapu ferağına yanaşmaması üzerine davalıya ait 7/35 payın iptali ile adına tescilini istemiştir. Davalı savunmasında, okur yazar olmadığını,annesi Hayriye'nin imzası gerekli diyerek notere götürüldüğünü ve aldatılarak hisse satış senedini imzalattırdıklarını, oysa kendisinin davacıya hisse satmadığını ileri sürerek, davanın reddini dilemiş yerel mahkemenin davanın kabulüne ilişkin kararı davalının temyizi üzerine Yargıtay Yüksek 14. Hukuk Dairesi'nce diğer temyiz itirazları reddedildikten sonra satışa konu olan payın davalıya anne ve babasından intikal eden pay olduğu, bu nedenle pay hakkında davanın kabulü gerekeceği yönünde bozulmuştur.
Bir davada maddi olguları bildirmek taraflara bunun hukuki nitelemesi hakime ait olduğu gibi HUMK.'nun 74.maddesi gereğince de hakim iki tarafın iddia ve savunmalarıyla da bağlıdır. Davalı yargılama aşamasında verdiği cevap dilekçesinde Yüksek Özel Daire tarafından bozma sebebi yapılan yönde bir savunmada bulunmadığı gibi ilk temyiz dilekçesinde de bu yönde bir temyiz isteğinde de bulunmamıştır. Gerek az yukarıda açıklanan cevap dilekçesinde gerekse 6.1.2003 tarihli temyiz dilekçesinde kendisinin okur yazar olmadığı sözleşmenin kendisine okunmadığı, dinlenen tanıklardan birinin davacının oğlu olup, diğerinin ise davacının yanında kaldığı için beyanlarına itibar edilemeyeceği tekrarlandıktan sonra hisse satmadığını, para almadığını senedin, satışın hileli olduğunu ileri sürerek hükmün bozulmasını istemiştir. Hal böyle olunca Yüksek Özel Daire, yerel mahkeme kararını davalının gerek savunmasında gerekse temyiz dilekçesinde ileri sürmediği bir sebeple bozmuştur. Oysa temyiz dilekçesinde davalının "temyizce resen gözetilecek veya vesair sebeplerden dolayı bozulması gerekir" şeklinde de bir talebi bulunmamaktadır. Yargıtay uygulamalarında yargılama aşamasında ileri sürülmeyen ve kamu düzenine ilişkin olmayan sebepler bozma sebebi sayılmamıştır. Oysa az yukarıda değinildiği gibi yerel mahkeme kararını Özel Daire talep dışına çıkarak bozmuştur.
Dosyada yer alan 30.3.1995 günlü satış vaadi sözleşmesinde "davalı bahsi geçen gayrimenkuldeki hak ve hissenin tamamını, kendisine zilliyetliği ile birlikte ve bugüne kadar bilumum vergi, resim ve harç mükellefiyetleri bana ait olmak üzere terk ve teslim ettim. Benim bundan sonra bahsi geçen gayrimenkuldeki hak ve hissemde hiçbir hususta herhangi bir hak ve ilgim kalmamıştır" şeklindeki iradesini açıkladığı ve aynı sözleşmenin devamında noter tarafından kendilerine verilen satış vaadi sözleşmesinin okunduğu istek ve arzuları gibi hazırladıklarını beyan etmeleri üzerine noter tarafından altının imzalandığı açık ve belirgindir. Sözleşmenin bu hükmü en ufak bir yoruma gerek bulunmayacak kadar açıktır. Bu nedenle davalının 7/35 payının davacıya satıldığının kabulü gerekir. Davalı gerek mahkemece verilen ilk kararı temyiz dilekçesinde gerekse davaya verdiği cevap dilekçesinde hile iddiasını dayandığı halde bunu ispat edici hiçbir delilde ibraz etmemiştir. Bu nedenle yerel mahkeme kararı usul ve yasaya uygun olup, onanması görüşünde olduğumdan sayın çoğunluğun bozma kararına katılmıyorum.
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 
Konu Araçları Konu İçinde Arama
Konu İçinde Arama:

Detaylı Arama
Konuyu Değerlendirin
Konuyu Değerlendirin:

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Kadastro Tesbİtİ Sirasinda SatiŞ Ve Muvazaa Nedenİ Tapu İptalİ Davasi NURHANOKURÖZCAN Meslektaşların Soruları 4 25-03-2018 14:31
Gayrİmenkul Haczİnde SatiŞ İsteme SÜresİ avmhy Meslektaşların Soruları 37 03-12-2014 11:25
SatiŞ Dosyasindakİ KİŞİnİn MİrasÇilarin Murİsİ OlduĞunun Tespİtİ tanselturan Meslektaşların Soruları 4 14-11-2007 13:17
gayrımenkul hisse tescili davasında harcın belirlenmesi ersen Meslektaşların Soruları 3 13-04-2007 16:20


THS Sunucusu bu sayfayı 0,05931497 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.