24-05-2008, 15:51 | #1981 | |||||||||||||||||||||||
|
Sağolun.Aslinda o olay da trajikomik.Tesisatçıya dedim ki:'Banyo musluğundan şüpheleniyorum onun arkasunı ilk önce açın ya da kontrol edin.'O da göz kararı baktı fakat arızanın burdan kaynaklanması imkansız dedi.Lavabodan musluğundan fayansları delmeye başladı. Güzel bir U dönüşü ile tüm tesisatı açtı. Fayansları kırarak tabi.U dönüşünün sonunda benim dediğim yer vardı.Açıp baktığında utancından neredeyse yerin dibine girecekti.Çünkü arıza oradaydı.Tesisatçı arkadaşın yanlış teşhisi 500Ytl' ye mal oldu. |
24-05-2008, 15:57 | #1982 | |||||||||||||||||||||||
|
İyi ki utanmış, değilse 1.000 YTL isteyecekmiş. |
25-05-2008, 10:06 | #1983 |
|
THS İtiraf.com
Yağmurlu bir Ankara sabahı.
Hava kapalı. Dilimde bir türkü. Hele yar yar zalım yar yar hayın yar Al hançeri vur sineme dil ki yar Ben ölem Hüznün çok keyifli olduğunu bir kez daha anladım. |
25-05-2008, 18:13 | #1984 |
|
THS İtiraf.com
Her ne kadar avukatların çevrelerindeki ilişkiler nedeni ile (insanların cezalar alması, suçlularla uğraşılması,hacze gidilerek mal kaldırılması gibi) avukatları katılaştırıldığı gibi bir izlenim varsa da ben avukatlığın insanı duygusallaştırdığını düşündüğümü, en azından bende böyle bir etki yarattığını i.e.
(Belki de ihtiyarladığımdandır) |
25-05-2008, 20:42 | #1985 |
|
İzmir'de hava çok güzel
|
25-05-2008, 22:21 | #1986 | |||||||||||||||||||||||
|
Diyarbakır'da hava çok sıcak. İzmir'i, havasını, suynu, her şeyini çok özledim,öğrenciliği çok özledim... |
25-05-2008, 22:54 | #1987 | |||||||||||||||||||
|
Biz korkaklığımızdan hiç üstümüze alamıyor, o işe ikrar cihetinden yaşlanma, inkar cihetinden de hayat kıdemi diyor -muhatap yemiş yememiş önemli değil- kendimizi kandırıyoruz . |
25-05-2008, 23:09 | #1988 | |||||||||||||||||||||||
|
Öğrenciliği hiç özlemedim ama,kendimden ve dünyadan bihaber olduğum o yılları ve bilinmeyene kanatlanan umutvar yolculukları özledim... Bu nasıl tarif edilebilir ki..? |
25-05-2008, 23:27 | #1989 |
|
Öğrenciliği hiç özlemedim ama,kendimden ve dünyadan bihaber olduğum o yılları ve bilinmeyene kanatlanan umutvar yolculukları özledim... Bu nasıl tarif edilebilir ki..?
Şehper Hanım, duygularınızı anladığımı düşünüyorum,aynı şeyi yıllar sonra ben de hissedeceğim sanırım;umutlu ancak belirsiz bir gelecek,güven duygusu aynı zamanda endişe,öğrenciliğin tatlı tembelliği yanında dünyayı öğrenme isteği ve merak... Sizi sevdiğimi itiraf ediyorum |
25-05-2008, 23:38 | #1990 |
|
THS İtiraf.com
Yok yahu Sn. Karaca;
Sadece ihtiyarlık değil. Her ne kadar avukatın müvekkili ile özdeşleşmesinin meslek kurallarınca yasak olduğunu bilsek de; kendimizi onun yerine koymasak da, yanlış olarak (yanlış uygulama veya haksız kurallar uygulanması nedeni ile, haklı olduğumuza inandığımız) kaybettiğimiz bir dava bizi üzmüyor mu? Burada hakimin hatası, avukatın hatası, temyiz sınırı vb. önemli değil. Varsayalım ki avukat olarak bir hata yaptınız ve bunu çok geç farkettiniz. Sizin düzeltme şansınız yok. Mahkemeye dilekçe verdiniz, önceki beyan esas alındı. Yargıtay onadı. Müvekkilinizle görüşüp tüm zarararı karşıladınız. Burada hakkı kazanmadınız, sadece zararı giderdiniz. Siz bir avukatsınız ve hukukun karşısında çaresizsiniz. BİRHUKUKÇUNUN ÇARESİZ KALMASINI DUYUMSAYABİLİYORMUSUNUZ? Bir avukat davaya girince şu veya bu biçimde o davadan ve davada tartışılanlardan etkilenir. Bu biraz Amarika jüri sistemine benziyor. Hakim jüri bu soruyu ve cevabı duymamış olsun dediğinde soru ve cevap duyulmamış mı oluyor? Ben hukukçuların hakları bildiği için biraz daha haksızlıklar karşısında fazla ezildiğini düşünüyorum. Bunun dava ile ilgisi yok. Yaşamla ilgisi var. Sonuçta biz toplumun çelişkilerini ifade ettiği bir merkezde yaşıyoruz. Taraf değiliz. Hakim de değiliz. Ama bizim kafamızda da bir yargılama/haklılık kavramı oluşuyor. Bunu engellemenin yolu yok. Ya avukatlara düşünmeyi yasaklayacağız, ya da avukatlar üzülecekler. Bu nedenle önceki yargımda ısrarlı olduğumu i.e. (Yaşlandığımın da doğru olduğunu) Saygılar. |
26-05-2008, 09:54 | #1991 |
|
Daha önce birçok kez irdelediğim,doğu kültüründe ve bu arada Türk kültür ve geleneklerinde varolmayan soyisimle hitap geleneğinin,bizim dilimize sonradan,batıdan taklit yoluyla dahil edildiği bilgisini hatırlatan güncel bir haber : (batı kültürü tarihinde sınıf farkını ortaya koymak ve vurgulamak amaçlı kullanılan soyisimle hitap,
tarihinde belirgin sınıflı toplum yapısı olmayan Türklerin kültürel geleneklerinde de yoktur. Türk kültüründe tarih boyunca insanlar birbirine ismi ile hitap etmişlerdir.) ‘MİKASA’ DİYEMEYECEK İmparator ve İmparatoriçe, geleneksel olarak soyadlarını (Mikasa) değil, sadece isimlerini kullanıyor. Başbakan Erdoğan’ın Japonya gezisiyle ilgili haberlerde imparator ve imparatoriçenin soyadlarıyla birlikte kullanılması Japonları üzmüş, Japonya Büyükelçiliği bu kullanımın Japonları “derinden etkilediğini” belirtmişti. (26,5,2008 tarihli Akşam Gazetesi,Politika haberlerinden) |
26-05-2008, 19:30 | #1992 |
|
Japonların da çok hassas olduğunu itiraf ediyorum. Ayrıca dünyanın kendi adalarından ibaret olmadığını ve tüm dünyanın onların geleneklerini en ince detayına kadar bilemeyeceğini de idrak etmek zorunda olduklarını da anlamaları gerektiğini de itiraf ediyorum. Böyle küçük şeylere kafayı takıp bu nedenle dünyayı kendilerine zehir etmelerini gereksiz bulduğumu İ.E.
|
26-05-2008, 19:56 | #1993 |
|
Sn. Can Doğanel;
Yazınızı okuyunca içimden : "Eyvah!" dediğimi itiraf ediyorum. ) Niye eyvah dediğimi yakında anlarsınız... |
26-05-2008, 21:26 | #1994 | |||||||||||||||||||||||
|
Evet Haklısınız. Japonlar bu forumu okuyarsa diplomatik bir krize neden olabilir. |
26-05-2008, 21:44 | #1995 |
|
Kendi kültürümüze ve tarihimize,geleneklerimize aykırı konuşma ve davranışları hiçbirimiz hoş karşılamıyoruz.
Sözlü iletişimde birbirimize soyisimle hitabetme yapaylığını bu açılardan irdeleyip,sorgulayıp ve hatta Saim Bey'in hatırı için bir de derinlemesine araştırıp paylaştığım için ve sanırım açıklamalar aklına yattığı için soyadını çıkararak ' Saim ' site adı ile devam etme kararı veren Saim Bey'den bu çabam ve araştırmam,paylaşımım için teşekkür yerine ' eyvah ' almak beklentimin dışında,ama THS konseptine uygun oldu. Oysa ki bu konu ve işlenmesi sırasında, Saim Bey ile konuyu konuştuğumuz sıralar epey eğlenceli bir anım da oluşmuştu : O gün öyle arası karı koca avukat arkadaşların ofisine uğradım,ne yaptığımı sordular,günümün araştırma konusunu bahsettim,ilgilerini çekti,araştırmamı ve ulaştığım bilgileri paylaştım,hemen öğle yemeğine uyarladık günün konusunu : Arkadaşlar börek yiyordu,beni şöyle davet ettiler : ' Sayın Olguner lütfen bu börekten alınız,birlikte yiyelim...' ' Teşekkür ederim Bay Ünal... Almayayım...' Bu kez eşi davet etti : ' Benim börekten bir parça alın lütfen...' ' Teşekkürler bayan Ünal,öğle yemeğimi yemiştim...' Bu davet ısrar ile ve aynı şekilde devam etti. ' Sayın Olguner'; ' Bay Ünal ' ; ' Bayan Ünal ' hitapları ile nezakete boğulan bir davet,teşekkür atışması ile o öğle arasını gülüşerek geçirdik. Yani hassaslıktan ölüp bayılmadık ta,işin doğrusunu bir hatırlayalım istedik. Doğruyu öğrenip yanlışta ısrar etmek te istemedik... Bu arada iyi akşamlar Saim Bey...Sizinle epeydir karşılaşmadık,hafifçe atışsak ta size eyvahımız olmaz da. |
26-05-2008, 21:58 | #1996 |
|
Teşekkür ederim Sayın Hatun.
|
26-05-2008, 22:13 | #1997 | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
İtiraf.coma yasa maddesi ekleyeceğim hiç aklıma gelmezdi AY.m.174/7 :
ve
Şimdi, hep beraber mesajlarımızı kontrol edelim Saygılarımla... |
26-05-2008, 22:14 | #1998 | |||||||||||||||||||
|
Ben Sayın Hatun demiştim. Bey, Hanım, Paşa demedim Sayın Şehper. )
Ayrıca, biz kanun karşıısnda da değiliz, resmi belge ile de yazıp, çizmiyoruz. Karşı karşıyayız sadece... )
|
26-05-2008, 22:17 | #1999 |
|
İtiraf ediyorum:
Kitap çok az okur bol müzik dinlerim. Karşımdakini alt etmek için bildiğim şeyleri sorarım Cevabını bilmesem de bana sorulan soruları biliyormuş gibi yapıp susarım. Çok su içerim ama çok ta susarım Numarasını sildiğim arkadaşıma rahatlıkla telefonum suya düştü diyebilirim ve derim de. Karpuzu kabuğundan ayırmadan suyunu akıta akıta yerim Aç karınla sigara içerim Gazetelerin en çok karikatürlerine bakarım Arka kapağını okuduğum kitabı okumuşum gibi yutturabilirim Kız arkadaşımın bakışlarından ziyade gözleri önemlidir Kriminoloji dersini kopyayla verdim Cesetlerden korkarım Sadece melemen yapabilirim Lahananın ham haline bayılır pişmişinden nefret ederim Hiç uçurtmam olmadı Ayakkabımı antredeki yollukla sildiğim olmuştur Hollywood filmlerini hiç sevmem Fiyatlarını yüksek bulduğum restoranlar ya uzaktır ya hijyenik değildir Geçen gün terzime çok kızdım Yedi tane siyah pantolonum olsun isterim Ayrıca Gözlerimde ve kimliğimde olmadığı müddetçe YAŞ' ı severim. BİTTİ |
26-05-2008, 22:18 | #2000 |
|
Bilemem sayın Saim,
"Kanun namına" rutin kontrol |
26-05-2008, 22:21 | #2001 |
|
2000. mesajda THS.itiraf.com'un kilitlenmesini istediğimi i.e.
|
26-05-2008, 22:22 | #2002 | |||||||||||||||||||||||
|
2008 yılında 2008. mesaj daha uygun olmaz mı? |
26-05-2008, 22:23 | #2003 |
|
İitiraf.com aşırı ilgi nedeniyle aniden kilitlenmiştir. )
|
26-05-2008, 22:46 | #2004 |
|
Soyadı ile hitap etmeye (kültürümüze sonradan ithal edildiğine dayalı) itirazın gerekçesine katılmadığımı, Japonların ; Çinlilerin ön addan ziyade soyadını kullanmaları karşısında onlardan özellikle ayrı durmak uğruna soyada mesafeli bir davranışa sahip olduklarını,dünyadaki "ille de japon olsun"' sevdasını anlayamadığımı, bu kanaatimin çok masumane olduğunu ve kimsenin tercihine dil uzatmadığımı i.e
|
27-05-2008, 07:38 | #2005 | |||||||||||||||||||||||
|
Roman değil miydi ya o? Japon'un yapıştırıcısından başka, ısrarla arananı da mı varmış |
27-05-2008, 09:17 | #2006 |
|
S.Karaca Bey ;
Bu forum ve benzerleri sözlü iletişim niteliği baskın olan alanlar. Konuşma ve sohbet tarzı. Günlük yaşamımızda bizler,Türk kültürünün yansıması olarak ismimizle hitap ederiz.Tabii ki,yazılı iletişimde,resmi iletişimde isim ve soyisim birlikte kullanılır. Benim kastettiğim konuşurken ve sözlü,buradaki gibi sürekli iletişmde,bir konuyu tartışırken belki bir saat içinde on,yirmi kez birbirine hitap etme durumunda olan kişilerin,soyisimle ve resmi söylemle hitap etmelerinin,aynı zamanda soyisimle anılmak bizim tarihsel ve kültürel yapımıza ters olduğuna ve batıyı taklit babında konuşma dilimize girmiş bir hitap tarzı olduğuna dikkat çekmek idi. Konuyu ben de bu şekilde kanaat etmiş olduğum için, kanaatimi tarihsel dayanak ve doğrulayıcı bilgilerle desteklemek için,amaç ta zaten kanaat yarıştırmak değil,her konuda olabildiğince doğru düşünmek ve davranmak çabası olduğu için,araştırmam sırasında aşağıda yazılı bilgilere ulaşmıştım : Dediğim gibi,amacım sadece "bize" ait manevi değerlere uzanan bir konuda duyarlı olmak : " Ortaçağda Aile : Ortaçağ Avrupa’sında var olan saf feodal aile biçimidir. Aile sadece soyluların, yani en fazla %10’un sahip olduğu bir ayrıcalıktır. Geriye kalan % 90’ın aile kurma ve “Soyadı” alma hakkı yoktur. Çünkü “soysuz” yani köle soyludur. Onlar rastgele birleşir, doğan çocukların sakat olanları “sahipler” tarafından ölüme mahkum edilir, sağlıklıların canı geleceğin üreticileri (köle -maraba/serf) olarak bağışlanır. Aile’nin ve mülkiyetin sahibi tek başına Babadır. Aslı Şehir Devleti geleneği esasına dayanan, Kral Baba ailesidir. Bugünkü Almanya üzerinde 1500 civarında şehir Devlet mevcuttur. Bugün bu aileye örnek İngiliz Kraliyet Ailesidir ve tamamen soyun asaletinin ve “kan”ın temizliği üzerine kurulmuş olup, mülkiyetin korunup geliştirilmesi ailenin temel yasasıdır. Kral/Devlet/Din, yani Baba’nın koyduğu yasalar (Hukuk-Fıkıh) esaslıdır. Türklerde Hiçbir zaman Feodal bir Aile yapısı olmamıştır. Osmanlı Hanedan ailesi bile feodal aileye örnek teşkil edemez. Bizanstan devralınmış harem geleneğine rağmen, kan temizliği, ya da asalet aranmamıştır. Padişah eşlerinin çoğu gayri-müslim, rakip milletler ve birçoğu savaş esiri yani asaleti olmayan, alt sınıflardan kadınlardır. Halkta ise, İslamiyete kadar kimi türk boyları ana-soylu, kimileriyse baba-soyludur; ata binmekte, kılıç kuşanmakta ve sosyal hayata katılmakta kadınlar erkeklerden farklı değildiler. İslamiyetle birlikte kadınların haklarında gerileme olmasına rağmen, yine de babanın ya da kocanın malı olmamışlardır. Türk toplumlarında Batıdakine benzer Sosyal sınıflar oluşmamıştır, halen devam etmekte olan Devlet – Halk farklılığı biçiminde bir sınıflaşma ortaya çıkmıştır. Sözlü töreler geleneğinde oluşmuş erdem esaslıdır. “Soy”adı Geleneği Batıda birey Soyunun adı ile şahsiyet kazanır. O nedenle ilk olarak Soyadı anılır. Herkesin Soyadı alması, 17.yy’dan sonra gerçekleşmiştir. Bu geleneğe İndogerman asıllı Kürt aile kültürü örnek alınabilir. Aşiret (sahibinin) adına itaat ve teslimiyet esastır. Örneğin Bucak aşiretinin mensubu olmak, maraba bile olsa hayati derecede önemlidir. Türklerde kişinin kendi adı asıl olandır; Hatta ünvan bile önadından sonra gelir; Ahmet Paşa, Oğuz Han gibi. Önad, yani şahsiyet esastır. Onun asaleti veya kariyeri ikinci derecede önemlidir. Aile adı asıl olarak “adres” işlevi görmüştür. Oğuz ya da Kayı mensubu olmak, Padişaha itaat ve asalet için yeterli değildir. Batıya, Fars, Arap ve Bizans’a açıldıktan sonra sadece Padişahlar önce Sultan adıyla anılmışlardır. Buna rağmen geleneksel “Han” ünvanı en sonda kalmıştır. Fatih Sultan Mehmet Han gibi. -------------------------------------------------------------------------------------------- Bu yazı,aile terapisi ile bir merkezi yöneten Prof. ünvanlı bilimadamının,tarihsel ve bilimsel irdelemesine dayalı olarak oluşturduğu,aile terapisine yönelik tanıtım amaçlı yazı dizisinin içinde idi. Yazanın ismini ,araştırdığım zaman not etmemişim,bu nedenle kavram arama ile bulabildiğim,kendisinden yapılmış bir alıntı alanından aktarabildim. |
27-05-2008, 10:04 | #2007 |
|
Sayın Olguner, Türk gelenek göreneklerinde geleneksel hitap şeklinin ne olduğunu bilemiyorum, bu konu bence tartışmalıdır ve Sayın Demirel'in isabetle ve yasal dayanağı ile altını çizdiği gibi Türk Tarihinde de pekçok lakap ve ünvan kullanılmıştır. Öte yandan THS'de üyelerimizin birbirine hitaplarında "Sayın <ÜYE İSMİ>" tarzını kullanmaları ise sitemizin kuruluşundan beri varolan en eski THS geleneğidir.
Samimi olduğunuz üyelerimize "<Üye ismi> Bey", "<Üye ismi> Hanım" şeklinde hitap etmeyi istiyorsanız bu sizin tercihiniz elbette (tabii üye isminden cinsiyet anlaşılmıyorsa veya ilk ad Deniz, Hikmet, İrfan, Kamuran, İlkay, Günay gibi iki cinsiyetle de kullanılan bir isimse pot kırmadan nasıl hitap edeceğinizi de ben merak ediyorum) ama izin verirseniz Sayın hitap tarzını uygun bulan üyelerimiz de THS geleneklerine uygun olarak bu şekilde hitap etmeye devam etsin. Ben de bunu itiraf ediyorum. |
27-05-2008, 11:02 | #2008 |
|
Eskiden yaptıklarıyla anılanlar, şimdi sadece var oluşlarıyla anılıyor.
Tarih boyunca insanlar, yaptıkları herhangi bir eylemle kazandıkları "lakaplarla" anılmışlar. Bu eylemlerin yansımaları büyükse, ya da sonraki nesillerin yaşamları lakap kazanmayacak kadar nispeten silik geçmişse, sonraki nesiller de atalarının, babalarının lakaplarıyla anılmaya başlanmış. Gerek nüfusun artışı, gerekse yeni yaşam tarzları, lakapların var olmasını ve ayırt edici olmasını zorlaştımıştır. Ülkemizde de soyisimlerle, bu lakaplar bir sicil altında toplanmış ve sistematiğe bağlanmıştır. Ki halen de, yaptıkları işlerle anılan, isimleri/soyisimleri bilinmeyen kişiler olabilmektedir. Hasılı bu sıradanlaşma (özellikle nüfusun artmasıyla) o kadar artmıştır ki, artık isimler de ayırt ediciliğini yitirmeye başlamıştır ve devir, isimden "numaraya" geçiş devri olmaktadır. Kiminin gözünde, TC Kimlik NUMARANIZLA varsınızdır, Kiminde, Baro Sicil NUMARANIZLA, Kimi için, Sizi ayırt eden, SSK NUMARANIZDIR sadece... 07 Eray'ı, 09 Melih'i anmak gerek bu vesileyle |
27-05-2008, 11:07 | #2009 |
|
Sayın Admin ;
Benim hiç kimsenin kimseye hitap şekline izin verme yetkim yok. Lütfen konuyu amaca bağlı yorumlayalım. Türk geleneklerine göre hitap şekilleri tarihsel dayanakları ile birlikte bir bilimdamanının kaleminden yukarıda yazılı. Ben,bana Sayın Olguner olarak hitap edilmesinden kişisel olarak rahatsız oluyorum ve bunu birçok defa birebir veya genel olarak dile getirdim. Bunun sebebi de samimiyet dışında bir sebebe bağlı,benim tercihimdir bu ve tercihime saygı duyulmasını beklemek hakkımdır. İnsanların isimleri ve isim/hitap tercihleri genelde saygı gören manevi alanlarına ilişkin tercihlerinden oluşur. Sürekli konuştuğumuz kişilere nasıl hitap etmemezi istediğini sormak ta nezaket ve saygı tarzımızın içinde bir gelenektir. Birisi siz sormadan sizden özellikle böyle hitap etmemenizi ve rahatsız olduğunu bildirerek,defalarca açıklayarak belirttiği halde onu rahatsız edecek tarzda hitapta ısrar etmek en azından nezaket değildir. Yasa ile kaldırılan ünvanların amacı,Bey,Paşa gibi sosyal sınıf farklılıklarını vurgulayan kullanımları önlemek amaçlıydı. Günlük konuşma dilinde kullanılan sadece cinsiyete bağlı Bey ve hanım gibi hitaplar o yasanın amacına aykırı olmayan kullanımlar olup ülkemizde yaygındır.Yasaya aykırı bir yönleri de yoktur. Ayrıca doğru kullanımla ilgili duyarılık ve araştırma ile desteklenen bilgiler eşliğinde önermede bulunmak ta paylaşımın bir şeklidir. Paylaşmak isteyenler v etercih edenler olabilir de olmayabilir de. Ama lütfen bana Sayın Olguner olarak hitap etmeyiniz,çok rahatsız oluyorum,bu konuda da saygı bekliyorum. |
27-05-2008, 11:09 | #2010 |
|
Sayın Admin'e katılıyorum.İnsanlar,istediği gibi hitap etsin. İster Adnan Bey der, ister, sayın Adnan Koray;yeter ki saygılı olsun
|
Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir. |