17-11-2009, 09:54 | #31 |
|
İki şey var: Anlam ve saçmalık. Saçma olarak nitelendiriyorsak o da onun anlamı olduğunu gösterir diyebilceğimiz gibi, Anlamı olanın da aslında bir saçmalık olduğunu söyleyebiliriz.
Anlam, bir pozisyondur. Şeyin bulunduğu yerdir. Bir konumu ve sınırlarını ifade eder. Anlamı anlamak... Örneğin Tuttuğu takımın yediği golle morali bozulan ve 90 dakika boyunca tırnaklarını yiyen insanları düşündüğümde; Aşağılık kompleksi olan genç bir kızın, kilosunu, görünüşünü geceli gündüzlü düşünmesi; Vergi dairesinde çalışan bir memurun etrafa kendini müfettiş olarak tanıtması ve kariyer anlamında güce olan tapınışı vs... Yetişkenlerin çoğunun uykusuz geceleri olmuştur. Huzursuz olan,depresif olan prozak kulanan bir yığın insan... Varız, yaşıyoruz,belli bir süre yaşamalıyız, sonra da öleceğiz. Bu kadar. Bu kadar basite indirgendiğinde, yaşanan bütün bunlar saçmadır, düşüncesine ulaşıyoruz. Peki,Saçma olan anlam ise, anlamı olan bir şey de yok demektir. Anlam yoksa yaşamanın ya da yaşamamanın da anlamı yok demektir.Ama bu da bir anlam vermektir. Çünkü sonuç çıkarmak da anlam vermektir. Anlam varsa, yaşam da anlamlıdır. |
17-11-2009, 11:14 | #32 |
|
Yaşamın anlamını yaşamda kullanılan sözcükler belirler:
Bir avukatın kullandığı sözcükler şunlardır: Çalar saat, gömleğe uygun kravat, metro, duruşma, koridor, beklemek, öğleden sonraya kalmak, acıkmak, adliyenin bayat çayı, icra dairesi, haciz, tebligat, tahsilat, vergi ve sekreterin sesi: “Bankadan aradılar; aramanızı istediler.” Bütün bunlar çok önemlidir ama saçmadır. Bir serserinin kullandığı sözcükler ise şunlardır: Parkta gün doğumu, dallar arasında ışık oyunları, ıslak toprak kokusu, bazı menekşeler sarı, sonbahar yaprakları, gidiş geliş bir karınca yolu, karıncaların karşılaştıklarında antenlerini oynatması, kumruların sevgisi, şapkana kadar inen masmavilik, bir parça kuru ekmek ve sıcak bir çay özlemi. Bütün bunlar hiç önemli değildir ama anlam doludur. Bir gün avukat kalkıp da “Ben serseri olmak istiyorum.” derse herkes ona “Saçmalama.” der. Ben demem. |
17-11-2009, 13:14 | #33 | |||||||||||||||||||||||
|
..
|
21-11-2009, 10:45 | #34 | |||||||||||||||||||||||
|
Şu anda müzik dinliyorum. Ve şu anda yaşamım anlamını Londra Senfoni Orkestrasınından ve Çocuk korolarından yükselen sesler belirliyor. Müzik olmasaydı hayat hiç çekilmez olurdu. |
21-11-2009, 16:22 | #35 | |||||||||||||||||||||||
|
Avukat ve serserilik... İkisi bir arada olamaz yani. Serseriden avukat, avukattan serseri olmaz ama, o güzel havadan bir nebze teneffüs edebilmek ve o güzel fotoğrafı görebilmekiçin serserinin avukatı olabiliriz değil mi? Evet Sayın KONYALI, bu gerekçenizden ve yönlendirmenizden sonra "ben serseri olmak istiyorum" diyene ben de "saçmalama" diyemem. |
21-11-2009, 17:11 | #36 | |||||||||||||||||||||||
|
Tabi aydın bir serseri olmak farklı olur. Öylesini herkes ister... Ya gerçek serseriler... |
10-12-2009, 17:45 | #37 |
|
Bu, saçma.
Acaba diyorum, resim, müzik saçma olmadığını gösterir mi? Ama maalesef. Basit ve saçma hikaye. Bu hikaye yer almayı istemesek de, ufak ta olsa bir rol veriliyor. Bu rolün iyi oynanması hikayeyi derin yapmıyor. Hikaye çok basit; Kopyalama ve bilgi aktarımı. Bilginin aktarılması önemli ama en önemlisi kopyalama... Bu hikayede rolü oynamak zorunda olduğunun farkında olmak gerekiyor. Hikayedeki oyuncuların ve hikayedeki rollerinin araştırılması ve aktarılacak bilgide oynayacağın rol önemli gibi geliyor. Ama bence değil. O zaman önemli olan ne? Sadece bu böyle olduğu için var. Daha başka bir şey düşünülemez. Ve işin doğası bunu gerektiriyor. Ayrıca, hikayedeki rolün rol olduğunu ve bu rolün süresini elinde bulundurduğunun farkında olarak hareket etmek. |
11-12-2009, 10:27 | #38 |
|
Yalan.
Hiçbir şey gerçek kadar güçlü olamaz. Herşey gerçeğin gücü karşısında acizdir. Beyaz yalan ya da iyi amaç için söylenen yalanlar da buna dahildir. Yalanın saçmalamakla da uzaktan yakından alakası yoktur. Saçma da bir karardır. Hatta gerçektir. Ama yalan, iğrençtir. |
11-12-2009, 17:36 | #39 | |||||||||||||||||||||||
|
Bir serseri olmak isterdim.. Hala olabilir miyim bilemiyorum ama en azından çabalamak lazım sanırım..yoksa çabalamaktan vazgeçmek mi) Kafam karıştı ama serseri olmak fikri cezbediyor insanı... |
24-12-2009, 08:59 | #40 |
|
Daha yeni yazılmış, basılmış bilimsel kitaplarda hala insanın ve dünyanın evrenin merkezi olduğu ya da odağı olduğu ileri sürülmesi ne kadar ilginç..
Bu karanlık evrende Büyük patlamadan beri yanmaya devam eden bir ateş kütlesinin yanında yer alma şansını yakalamış kürenin içinde tüm yaptığı canlı kalmaya çalışmak olan canlıların belki de ayna olma işlevinin bu kadar abartılmaması, anlam aranmaması bence daha doğru olur. |
24-12-2009, 10:29 | #41 |
|
Bir TV. kanalında son dakika haberi... haberi alt yazı ile geçiyor.
- Bursa' da bir maden ocağında meydana gelen göçükte 19 maden işçisi hayatını kaybetti, öldü. Birden aklıma geldi, yazayım dedim. |
24-12-2009, 18:45 | #42 |
|
Sosyal inceleme raporu, Uzman görüşü: AB. eşiyle arasında meydana gelen geçimsizlikten dolayı mecburen kendisini alkole vermiştir. Bu sırada bir talihsizlik daha yaşayan AB. sahte rakı içerek görme yeteneğini yitirmiş, bir nevi kör olmuştur..
|
24-12-2009, 22:53 | #43 | |||||||||||||||||||||||
|
Peki açılan davada, mağdur şahıs hakime: "sizi kabaca görüyorum" demiş midir? |
30-12-2009, 17:28 | #44 |
|
kadınlar sizin üsütünüze yazılır en güzel saçmalıklar seviniin
"
Eve gelirken on paket sigarayla bir deste kibrit aldı. Odasının ışığını yaktı. Elindekileri karyolanın altına, boş bavula koydu. Çevresine bakındı. Yoktu. Oturma odasını da aradı. Orada da yoktu. Bunca lüzumsuz eşya vardı da, neden en gereken, bir sigara küllüğü yoktu. Kadınlar da böyleydi. Dünyada gereğinden çok kadın vardı ama, yalnız bir teki yoktu." ( Yusuf Atılgan / Aylak Adam ) |
04-01-2010, 01:25 | #45 |
|
Bir son vardır, çünkü bir süreç vardır. Çünkü bizim sürecimiz sonludur. Bir şeyin sonu varsa o şeyin zamanı da vardır. Zaman ise, tükenir, biter. Tüketilen şeyler de değer hesabı yapılır.Ama aynı zamanda yetiştirme hesabıdır bu.
Yetiştirme ve değer hesaplaması bir dengeyi tutturma işidir. Denge noktamız bize doğru cevabı verir genellikle.Dengeyi bulmak için genellikle kullanılan yöntem ise, neyi neye feda edeceğimizin hesabıdır.TV ye harcayacağım zamanı uykudan fergat edeceğim zaman. Ya da Bir arkadaş sohbetine harcayacağım zaman, okuyacağım bir romandan çalınan bir zamandır. Yada THS'ye ayıracağım zamanı hukuk konusunda yapacağım bir çalışmaya feda etmektir. Şimdi burada ne işim var? THS ayıracağımız zamanı dengeleyemezsek sorun yaşarız. |
06-01-2010, 19:04 | #46 | |||||||||||||||||||||||
|
Bu saçma değil ama..Bu gayet doğru bir saptama. Asıl saçma olan bunu bilerek dengeyi tutturamamak sanırım. Saçma olan bir diğer şey de dengenin aşırı dengesizlik durumu sonrası geliyor olması. Yani dengenin yaşanması için bir dengesizlik şart. Bu kaosun içinden çıkan düzen gibi bir şey. Gibi değil evet o. |
08-01-2010, 14:53 | #47 |
|
Durmadan devam eden bir şey bu. Şu an, dediğimiz an, Şu an artık bu an değil. Bu anın bir ömür peşinden gidiyoruz,her zaman geçmişteyiz yani.
O anlar ise, düşüncede yani gelecekte.Geçmişle gelecek arasında sıkışıp kalmışız. Bu nedenle, geçmişin tasası ile geleceğin kaygısı arasında bunalıyoruz, boğuluyoruz. |
08-01-2010, 20:58 | #48 | |||||||||||||||||||||||
|
En iyisini Çingeneler yapıyor. Geçmiş ve gelecek kaygısı yok. Bugünü yaşıyorlar. Gıpta ile bakıyorum onlara...Bazen öyle yaşamak istiyor ve yaşıyorum. Küçükken oturduğumuz gecekondu semtine yakın bir yerde komün halinde yaşarlardı. Aynı bakkaldan alışveriş yapardık. Asla margarini tam almazlardı. Bakkala gelip "Çeyrek Sana yağı" derlerdi. Çayı bir külahla verirdi, bakkal. Sigarayı dal şeklinde satın alırlardı. Yani o gece ve ertesi sabah kadar harcarlardı. Çok neşeliydiler yine de...Bilirlerdi sanki, ertesi gün boyayacakları ayakkabılardan, satacakları mandallardan elde edecekleri para ile diğer günü de kurtaracaklarını... Çok neşeliydiler. Gerçek darbuka yoksa, boş plastik kutularını darbuka yaparlar; kendinden geçercesine çalarlardı. Beyoğlu'na gidenler bilir. Küçük çocular darbuka çalar...Rol yaptığını sananlar olabilir. I-ııh...O zaman da yaşayarak çalarlar. Darbuka çalmayanlar da mutlaka Roman dansı yapardı. Kime oy verirler, hangi partiliydiler, neden okula gitmezler? Kimse bilmezdi? Ama...Neşeliydiler. Belki...Kimbilir belki, öyle mi olmak; öyle mi yaşamak lazım. |
08-01-2010, 21:09 | #49 | |||||||||||||||||||||||
|
Geçmişle gelecek arasında sıkışıyorsak, demek ki biz anı kovalarken, geçmiş de bizi kovalıyor. Öyleyse, arkamıza bile bakmadan kaçalım. |
09-01-2010, 12:45 | #50 | |||||||||||||||||||||||
|
Keşke kaçaçak bir yerimiz olsaydı. |
09-01-2010, 13:04 | #51 | |||||||||||||||||||||||
|
|
09-01-2010, 14:44 | #52 | |||||||||||||||||||||||
|
Esasen çok derin bir saptama olmuş. Yaşadığın andan ileriye doğru olabildiğince hızlı bir ivme yakala ki; seni kovalayan geçmişten mümkün olduğunca bağımsızlaşarak yürü ve yeni bir tarih yarat. |
22-01-2010, 08:48 | #53 |
|
Kaçmaya gerek yok.
Üç dakika yirmidokuz saniye süren Paul Mccartney- this never happened before parçayı dinleyerek anı dondurabilirsiniz. Hatta geri al ya da başlat tuşuna basarak bunu tekrarlama imkanınız var. |
22-01-2010, 10:46 | #54 | |||||||||||||||||||||||
|
Umarım sesi güzeldir. Yoksa başa alıp, dinleyerek olanı olmamış sanıp kendimizi kandırmış olabiliriz. |
27-01-2010, 20:28 | #55 |
|
Yanılsamalara bile razı oluyoruz. Ancak,gerçek çok ağır ve katlanılacak gibi olmadığı için böyle. Yanılsama bir umut veriyor tabi, ama gerçekleri görünce anlaşılıyor,herşey.
Filizofun dediği gibi, konuşulamayan yerde susmalı. Ben de artık susuyorum. Hoşcakalın |
27-01-2010, 20:33 | #56 | |||||||||||||||||||||||
|
Filozofun tam olarak ne dediğini bilmiyorum ama bence söyleyecek sözümüz varsa...Söylemeliyiz. |
27-01-2010, 20:51 | #57 |
|
Wittgenstain, aslında konuşulamayan konuda susmalı demekte. Konuşulamayan konularda konuşup saçmalamaya başlıyoruz. Ben ise, saçmalamayı meşrulaştırmaya çalıştım, kendimce.
Ama artık hiçbir konuda konuşmak istemiyorum. |
27-01-2010, 22:18 | #58 | |||||||||||||||||||||||
|
Susmak,her zaman sessizlik Sessizlik ise çoğu zaman yokluktur. |
27-01-2010, 22:30 | #59 | |||||||||||||||||||||||
|
Her zaman yokolayım dedim ama Sayın Admin şartlara tabi yokluk ileri sürdüğünden ben de bir ben var ben de yok(olmaya) karar verdim. |
27-01-2010, 22:33 | #60 | |||||||||||||||||||||||
|
Yanlış anlaşılma vardır kesin. |
Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk) | |
|
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Yanıt | Son Mesaj |
Aforizmalarından Seçmeler/nietzsche | Av.Habibe YILMAZ KAYAR | Site Lokali | 34 | 06-08-2009 14:52 |
Nilgün'ün dizelerinden seçmeler........... | NİLGÜN SEYMEN | Yazdıklarımız - Yazdıklarınız. | 207 | 21-05-2008 08:51 |
Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir. |