|
Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun] |
11-09-2013, 09:06 | #1 |
|
12 aydır maaş alamadığını söyleyen işçi
Davalı olduğumuz bir iş davasında davacı işçi 12 aydır maaş alamadığını iddia etmektedir. İşveren maaşını vermiştir ancak yazılı evrak yok. Zaten hiçbir maaşı imza karşılığı vermemiş işçiye. Maaşın ödendiğinin ispatı işverene aittir ama uzun süredir maaşın alınmadığının iddiasının yaşam şartlarına ters düştüğü ile ilgili yargıtay kararları var bildiğim kadarı ile. görüş ve yargıtay kararı paylaşımlarınızı bekliyorum arkadaşlar
|
11-09-2013, 09:30 | #2 | |||||||||||||||||||||||
|
Yargıtay, belirttiğiniz gibi uzun sürelerle ücret alınmamasını hayatın olağan akışına aykırı olarak görmekle birlikte, işverenin ücret ödediğini yazılı delille ispat edememesi durumunda davacı işçinin yemin etmesiyle birlikte talebinin kabul edilmesi gerektiği görüşündedir. Saygılarımla.. bknz:http://www.turkhukuksitesi.com/showthread.php?t=25622 |
11-09-2013, 10:26 | #3 | |||||||||||||||||||||||
|
Bizim davalı müvekkil davayı önce kendi takip etmeye çalışmış ve delil listesi de sunmamış. Delil listesi sunulmamış olsa dahi yemin teklifi mümkün müdür? |
11-09-2013, 10:32 | #4 | |||||||||||||||||||||||
|
Bir teşekkürü hak etmiyor muyum? |
11-09-2013, 10:50 | #5 | |||||||||||||||||||||||
|
Bir görüş daha rica edeceğim. Akabinde teşekkür edeceğim Delil listesi sunulmadı demiştim. Dava şu aşamada bilirkişi aşamasında rapor gelmiş. Islah ile delil listesi dolayısı ile tanık bildirebilir miyiz? |
11-09-2013, 10:59 | #6 | |||||||||||||||||||||||
|
Sorunuzun yanıtını bir başka meslektaşımdan bekleyin. |
11-09-2013, 11:08 | #7 | |||||||||||||||||||||||
|
Üstadım, ilgili espriyi "bir teşekkürü hak etmiyor muyum" notu üzerine yapmıştım. Yanlış anlaşıldı isem kusura bakmayın. İlgili sorum hakkındaki görüşünüzü esirgemeniz sizin takdiriniz tabi. |
11-09-2013, 11:29 | #8 | |||||||||||||||||||||||
|
Daha önce süre verilmiş ve fakat süresinde delil listesi sunulmamış ise, ıslah yoluyla delil bildiremezsiniz. Yeni delil bildirmeniz ancak karşı tarafın muvafakati ile olabilir. Cevap dilekçesinde deliller kısmında "diğer deliller, her türlü delil" gibi bir ibare varsa yemin teklif edebilirsiniz. Tanık dinletmeniz fayda etmeyecektir, zira ücretin ödendiği ancak yazılı delille ispat edilebilir. |
11-09-2013, 11:55 | #9 | |||||||||||||||||||||||
|
Sorun şu ki; davalı müvekkil cevap dilekçesi de sunmamış. Sadece duruşmada davayı kabul etmediğini belirtmiş. Yemin teklifini 12 aylık maaşı ve yıllık ücretli izin konusunda kullanmayı düşünüyorum. Tanık talebini ise daha ziyade fazla mesai yapmadığı hakkında. Bu bilgiler ışığında yemin teklifi ve ıslah ile tanık dinletme konusundaki görüşünüzü merak ediyorum. |
11-09-2013, 16:29 | #10 |
|
HMK Madde 145
HMK nın aşağıdaki yer alan maddedi işnize yarayabilir diye düşünüyorum. ayrıca bu maddeye ilişkin daha önce THS de makale mevcuttur. ilgili link http://www.turkhukuksitesi.com/makale_1410.htm
Sonradan delil gösterilmesi MADDE 145- (1) Taraflar, Kanunda belirtilen süreden sonra delil gösteremezler. Ancak bir delilin sonradan ileri sürülmesi yargılamayı geciktirme amacı taşımıyorsa veya süresinde ileri sürülememesi ilgili tarafın kusurundan kaynaklanmıyorsa, mahkeme o delilin sonradan gösterilmesine izin verebilir. |
12-09-2013, 11:11 | #11 |
|
T.C. YARGITAY
9.Hukuk Dairesi Esas: 2003/5608 Karar: 2003/18352 Karar Tarihi: 30.10.2003 İŞÇİ ALACAKLARI DAVASI - ÜCRET ALACAĞI - YEMİNİN KANIT DEĞERİ ÖZET : Davalı işverence ücretlerin ödendiğine ilişkin imzalı belge ibraz edilmediği gibi davacı söz konusu ücretlerini almadığına ilişkin mahkemece re'sen yaptırılan yemini de yerine getirmiş bulunmaktadır. Bu delil durumuna göre davacının duruşmadaki beyanı da nazara alınarak 18 aylık ücret alacağına hükmedilmesi gerekir. (1475 S.K. m. 26) (1086 S.K. m. 347) Dava: Davacı, kıdem, ihbar tazminatı ile ücret alacağının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir. Yerel mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır. Hüküm süresi içinde davacı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü: Karar: Davacı dava dilekçesinde ve duruşmada yaptığı açıklamada 1998 yılı ücretlerinin tamamını, 1999 yılı ücretlerini ise 10.ayına kadar alamadığını belirterek 22 aylık ücret alacağı isteğinde bulunmuştur. Mahkemece davacının işyerindeki konumu nedeniyle yaklaşık iki yıl süre ile ücret almadan çalıştığı iddiasının gerçeklerle bağdaşmadığı, davacının yeminin de gerçekçi olmadığı gerekçesi ile takdiren 5 aylık ücret alacağı hüküm altına alınmıştır. Davalı işverence ücretlerin ödendiğine ilişkin imzalı belge ibraz edilmediği gibi davacı söz konusu ücretlerini almadığına ilişkin mahkemece re'sen yaptırılan yemini de yerine getirmiş bulunmaktadır. Bu delil durumuna göre davacının duruşmadaki beyanıda nazara alınarak 18 aylık ücret alacağına hükmedilmesi gerekirken yazılı şekilde bir kısmının hüküm altına alınmış olması hatalı olup, bozmayı gerektirmiştir. Sonuç: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 30.10.2003 gününde oybirliği ile karar verildi.(¤¤) Sinerji Mevzuat ve İçtihat Programı |
12-09-2013, 12:16 | #12 |
|
T.C. YARGITAY
9.Hukuk Dairesi Esas: 2011/45641 Karar: 2012/29184 Karar Tarihi: 12.09.2012 ÜCRET ALACAĞININ ÖDETİLMESİ İSTEMİ - ÇOK UZUN SÜRE ÜCRET ÖDENMEMESİNİN HAYATIN OLAĞAN AKIŞINA AYKIRI OLDUĞU - MAHKEMECE TAKDİRİ İNDİRİM YAPILMASININ HATALI OLUŞU ÖZET: Davacı, ücret alacağının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir. Uzun süre ücretlerinin ödenmediği iddiası karşısında, işverence cevap dilekçesinde dayanılmak kaydıyla yemin teklifi hakkının olduğu hatırlatılmalı ve gerekirse bu yönde usulü işlemler tamamlandıktan sonra sonuca gidilmelidir. Dairemizce, çok uzun süre ücret ödenmemesinin hayatın olağan akışına aykırı olduğu belirtilerek, hakimce resen yemin teklifinde bulunulabileceği de kabul edilmektedir. Dosya kapsamından, böyle yazılı bir belge bulunmadığı anlaşıldığı halde yasaya aykırı bir gerekçe ile bilirkişi tarafından tespit edilen ücret alacağı miktarından mahkemece takdiri indirim yapılması da hatalıdır. (1086 S. K. m. 45) (6100 S. K. m. 166) (4857 S. K. m. 8, 32, 37) (818 S. K. m. 323) (9.HD. 23.09.2008 T. 2007/27217 E. 2008/24515 K.) (9.HD. 18.10.2004 T. 2004/7006 E. 2004/23275 K.) Dava: Davacı, ücret alacağının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir. Yerel mahkeme, isteği hüküm altına almıştır. Hüküm süresi içinde taraflar avukatlarınca temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi N. U. tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü: Karar: A) Davacı İsteminin Özeti: Davacı, ücretinin asgari ücretin üzerinde olmasına rağmen, işverenin kendisine asgari ücret ödediğini ileri sürerek, ücret alacağı talebinde bulunmuştur. B) Davalı Cevabının Özeti: Davalı, davacının asgari ücretle çalıştığını ve tüm ücretlerinin ödendiğini savunarak, davanın reddini istemiştir. C) Yerel Mahkeme Kararının Özeti: Mahkemece, toplanan kanıtlar ve bilirkişi raporuna dayanılarak, ücret alacağı talebinin kabulüne karar verilmiştir. D) Temyiz: Kararı taraflar temyiz etmiştir. E) Gerekçe: 1- Dosyadaki yazılara toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre tarafların aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir. 2- Taraflar arasındaki birinci uyuşmazlık, davacının aldığı ücret miktarının doğru olarak tespit edilip edilmediği noktasında toplanmaktadır. Somut olayda, taraflar arasında dairemiz incelemesinden geçen Bursa 5. İş Mahkemesi'nin 2009/386 esas, 2010/62 karar numaralı (Yargıtay esas numarası 2010/20009) dosyada, davacı tarafından kıdem ve ihbar tazminatı talebi ile dava açılmış ve deliller toplanmıştır. Her iki davanın tarafları aynı olmasına ve her iki dava arasında hukuki ve fiili irtibat bulunmasına rağmen (HUMK 45 ve devamı maddeleri ile HMK 166 ncı madde) eldeki davada tazminata esas ücret miktarı ile yukarıda bahsi geçen davada tazminata esas ücret miktarının farklı tespit edilmesi hatalıdır. 3- Taraflar arasındaki ikinci uyuşmazlık, bilirkişi tarafından tespit edilen ücret alacağı miktarından mahkemece takdiri indirim yapılmasının yasal olup, olmadığı noktasında toplanmaktadır. 4857 sayılı İş Kanununda 32 nci maddenin ilk fıkrasında, genel anlamda ücret, bir kimseye bir iş karşılığında işveren veya üçüncü kişiler tarafından sağlanan ve para ile ödenen tutar olarak tanımlanmıştır. Ücret kural olarak dönemsel (periyodik) bir ödemedir. Kanunun kabul ettiği sınırlar içinde tarafların sözleşme ile tespit ettiği belirli ve sabit aralıklı zaman dilimlerine, dönemlere uyularak ödenmelidir. Yukarıda değinilen Yasa maddesinde bu süre en çok bir ay olarak belirtilmiştir. İş sözleşmesinin tarafları, asgarî ücretin altında kalmamak kaydıyla sözleşme özgürlüğü çerçevesinde ücretin miktarını serbestçe kararlaştırabilirler. İş sözleşmesinde ücretin miktarının açıkça belirtilmemiş olması, taraflar arasında iş sözleşmesinin bulunmadığı anlamına gelmez. Böyle bir durumda dahi ücret, Borçlar Kanunun 323 üncü maddesinin ikinci fıkrasına göre tespit olunmalıdır. İş sözleşmesinde ücretin kararlaştırılmadığı hallerde ücretin miktarı, işçinin kişisel özellikleri, işyerindeki ya da meslekteki kıdemi, meslek unvanı, yapılan işin niteliği, iş sözleşmesinin türü, işyerinin özellikleri, emsal işçilere o işyerinde ya da başka işyerlerinde ödenen ücretler, örf ve adetler göz önünde tutularak belirlenir. 4857 sayılı Yasanın 8 inci maddesinde, işçi ile işveren arasında yazılı iş sözleşmesi yapılmayan hallerde en geç iki ay içinde işçiye çalışma koşullarını, temel ücret ve varsa eklerini, ücret ödeme zamanını belirten bir belgenin verilmesi zorunlu tutulmuştur. Aynı yasanın 37 nci maddesinde, işçi ücretlerinin işyerinde ödenmesi ya da banka hesabına yatırılması hallerinde, ücret hesap pusulası türünde bir belgenin işçiye verilmesinin zorunlu olduğu hükme bağlanmıştır. Usulünce düzenlenmiş olan bu tür belgeler, işçinin ücreti noktasında işverenden sadır olan yazılı delil niteliğindedir. Kişi kendi muvazaasına dayanamayacağından, belgenin muvazaalı biçimde işçinin isteği üzerine verildiği iddiası işverence ileri sürülemez. Ancak böyle bir husus ileri sürülsün ya da sürülmesin, muvazaa olgusu mahkemece resen araştırılmalıdır. (Yargıtay 9.HD. 23.9.2008 gün 2007/27217 E, 2008/24515 K.). Çalışma belgesinde yer alan bilgilerin gerçek dışı olmasının da yaptırıma bağlanmış olması, belgenin ispat gücünü arttıran bir durumdur. Kural olarak ücretin miktarı ve ekleri gibi konularda ispat yükü işçidedir. Ancak bu noktada, 4857 sayılı Kanunun 8 inci ve 37 nci maddelerinin, bu konuda işveren açısından bazı yükümlülükler getirdiği de göz ardı edilmemelidir. Bahsi geçen kurallar, iş sözleşmesinin taraflarının ispat yükümlülüğüne yardımcı olduğu gibi, çalışma yaşamındaki kayıt dışılığı önlenmesi amacına da hizmet etmektedir. Bu yönde belgenin verilmiş olması ispat açısından işveren lehine olmakla birlikte, belgenin düzenlenerek işçiye verilmemiş oluşu, işçinin ücret, sigorta pirimi, çalışma koşulları ve benzeri konularda yasal güvencelerini zedeleyebilecek durumdadır. Çalışma belgesi ile ücret hesap pusulasının düzenlenerek işçiye verilmesi, iş yargısını ağırlıklı olarak meşgul eden, işe giriş tarihi, ücret, ücretin ekleri ve çalışma koşullarının belirlenmesi bakımından da önemli kolaylıklar sağlayacaktır. Bu bakımdan ücretin ispatı noktasında delillerin değerlendirilmesi sırasında, işverence bu konuda belge düzenlenmiş olup olmamasının da araştırılması gerekir. Çalışma yaşamında daha az vergi ya da sigorta pirimi ödenmesi amacıyla zaman zaman, iş sözleşmesi veya ücret bordrolarında gösterilen ücretlerin gerçeği yansıtmadığı görülmektedir. Bu durumda gerçek ücretin tespiti önem kazanır. İşçinin kıdemi, meslek unvanı, fiilen yaptığı iş, işyerinin özellikleri ve emsal işçilere ödenen ücretler gibi hususlar dikkate alındığında imzalı bordrolarda yer alan ücretin gerçeği yansıtmadığı şüphesi ortaya çıktığında, bu konuda tanık beyanları gözetilmeli ve işçinin meslekte geçirdiği süre, işyerinde çalıştığı tarihler, meslek unvanı ve fiilen yaptığı iş bildirilerek sendikalarla, ilgili işçi ve işveren kuruluşlarından emsal ücretin ne olabileceği araştırılmalı ve tüm deliller birlikte değerlendirilerek bir sonuca gidilmelidir. 4857 sayılı İş Kanununun 37 nci maddesine göre, işçiye ücretin elden ya da banka kanalıyla ödenmesi durumunda, ücret hesabını gösteren imzalı ve işyerinin özel işaretini taşıyan <ücret hesap pusulası> verilmesi zorunludur. Uygulamada çoğunlukla <ücret bordrosu> adı altında belgeler düzenlenmekte ve periyodik ödemelerde işçinin imzası alınmaktadır. Banka aracılığı ile yapılan ödemelerde banka kayıtları da ödemeyi gösteren belge niteliğindedir. Ücretin ödendiğinin ispatı işverene aittir. Bu konuda işçinin imzasını taşıyan bir ödeme belgesi yeterli ise de, para borcu olan ücretin ödendiğinin tanıkla ispatı mümkün değildir. 4857 sayılı Yasanın 32 nci maddesinde, <Çalıştırılan işçilerin ücret, prim, ikramiye ve bu nitelikteki her çeşit istihkakının özel olarak açılan banka hesabına yatırılmak suretiyle ödenmesi hususunda; tabi olduğu vergi mükellefiyeti türü, işletme büyüklüğü, çalıştırdığı işçi sayısı, işyerinin bulunduğu il ve benzeri gibi unsurları dikkate alarak işverenleri veya üçüncü kişileri zorunlu tutmaya, banka hesabına yatırılacak ücret, prim, ikramiye ve bu nitelikteki her çeşit istihkakının, brüt ya da kanunî kesintiler düşüldükten sonra kalan net miktar üzerinden olup olmayacağını belirlemeye Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Maliye Bakanlığı ve Hazine Müsteşarlığından sorumlu Devlet Bakanlığı müştereken yetkilidir. Çalıştırdığı işçilerin ücret, prim, ikramiye ve bu nitelikteki her çeşit istihkakını özel olarak açılan banka hesapları vasıtasıyla ödeme zorunluluğuna tabi tutulan işverenler veya üçüncü kişiler, işçilerinin ücret, prim, ikramiye ve bu nitelikteki her çeşit istihkaklarını özel olarak açılan banka hesapları dışında ödeyemezler> şeklinde kurala yer verilmiştir. Anılan hükme göre, belli koşulların varlığı halinde ödemeler işçi adına açılacak banka hesabına yatırılmalıdır. Uzun süre ücretlerinin ödenmediği iddiası karşısında, işverence cevap dilekçesinde dayanılmak kaydıyla yemin teklifi hakkının olduğu hatırlatılmalı ve gerekirse bu yönde usulü işlemler tamamlandıktan sonra sonuca gidilmelidir. Dairemizce, çok uzun süre ücret ödenmemesinin hayatın olağan akışına aykırı olduğu belirtilerek, hakimce resen yemin teklifinde bulunulabileceği de kabul edilmektedir (Yargıtay 9.HD. 18.10.2004 gün 2004/7006 E. 2004/23275 K). 4857 sayılı İş Kanunu'nun 8, 32 ve 37 nci maddeleri gereğince, ücretin ödendiği hususunun işveren tarafından yazılı bir belge ile ispat edilmesi gerekmektedir. Dosya kapsamından, böyle yazılı bir belge bulunmadığı anlaşıldığı halde yasaya aykırı bir gerekçe ile bilirkişi tarafından tespit edilen ücret alacağı miktarından mahkemece takdiri indirim yapılması da hatalıdır. F) Sonuç: Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı sebeplerden dolayı BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine 12.09.2012 tarihinde oybirliği ile karar verildi. (¤¤) |
12-09-2013, 12:17 | #13 |
|
T.C. YARGITAY
9.Hukuk Dairesi Esas: 2011/7828 Karar: 2011/14645 Karar Tarihi: 23.05.2011 İŞÇİ ALACAKLARI DAVASI - DAVACININ SON İKİ YILLIK AYLIK ÜCRETİNİN ÖDENMEDİĞİ - İKİ YIL ÜCRET ÖDENMEDEN ÇALIŞMANIN HAYATIN OLAĞAN AKIŞINA AYKIRI OLDUĞU - AYNI DÖNEM İÇİNDE KALAN BİR KISIM ÜCRET ALACAKLARI İÇİN İCRA TAKİBİ YAPILDIĞI ÖZET: Somut olayda davacının son iki yıllık aylık ücretinin ödenmediği kabul edilmiştir. İki yıl ücret ödenmeden çalışılması hayatın olağan akışına aykırı olduğundan davacıya resen yemin verilip verilmesi gerektiği mahkemece değerlendirilmeden sonuca gidilmesi hatalıdır. Öte yandan davacı aynı dönem içinde kalan bir kısım ücret alacakları için icra takibi yaptığı ve dosyada birtakım ödemeler olduğu halde bu dosya getirtilip incelenerek anılan ödemelerin nazara alınmaması da yerinde değildir. (4857 S. K. m. 32, 37) (9. HD. 18.10.2004 T. 2004/7006 E. 2004/23275 K.) Dava: Davacı, kıdem tazminatı, ücret, ikramiye, fazla mesai, izin, vergi iadesi, aile yardımı, yakacak yardımı, TİS'den kaynaklanan fark alacağının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir. Yerel mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır. Hüküm süresi içinde davalılardan Bayraklı Denim Tekstil A.Ş. avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi Y. T. tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü. Karar: Davacı kıdem tazminatı ve bir kısım işçilik alacakları isteklerinde bulunmuştur. Davalı davanın reddine savunmuştur. Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiştir. Kararı yasal süresi içinde davalı temyiz etmiştir. 1- Dosyadaki yazılara toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre davalının aşağıdaki bendin/bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir. 2- İşçi ücretlerinin ödenmesi konusunda taraflar arasında uyuşmazlık bulunmaktadır. 4857 sayılı İş Kanununun 37. maddesine göre, işçiye ücretinin elden ya da banka kanalıyla ödenmesi durumunda, ücret hesabını gösteren imzalı ve işyerinin özel işaretini taşıyan <ücret hesap pusulası> verilmesi zorunludur. Uygulamada çoğunlukla <ücret bordrosu> adı altında belgeler düzenlenmekte ve periyodik ödemelerde işçinin imzası alınmaktadır. Banka aracılığı ile yapılan ödemelerde banka kayıtları da ödemeyi gösteren belge niteliğindedir. Ücretin ödendiğinin ispatı işverene aittir. Bu konuda işçinin imzasını taşıyan bir ödeme belgesi yeterli ise de, para borcu olan ücretin ödendiğinin tanıkla ispatı mümkün değildir. 4857 sayılı İş Kanununun 5754 sayılı yasayla değişik 32. maddesinde, <Çalıştırılan işçilerin ücret, prim, ikramiye ve bu nitelikteki her çeşit istihkakının özel olarak açılan banka hesabına yatırılmak suretiyle ödenmesi hususunda; tabi olduğu vergi mükellefiyeti türü, işletme büyüklüğü, çalıştırdığı işçi sayısı, işyerinin bulunduğu il ve benzeri gibi unsurları dikkate alarak işverenleri veya üçüncü kişileri zorunlu tutmaya, banka hesabına yatırılacak ücret, prim, ikramiye ve bu nitelikteki her çeşit istihkakının, brüt ya da kanuni kesintiler düşüldükten sonra kalan net miktar üzerinden olup olmayacağını belirlemeye Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Maliye Bakanlığı ve Hazine Müsteşarlığından sorumlu Devlet Bakanlığı müştereken yetkilidir. Çalıştırdığı işçilerin ücret, prim, ikramiye ve bu nitelikteki her çeşit istihkakını özel olarak açılan banka hesapları vasıtasıyla ödeme zorunluluğuna tabi tutulan işverenler veya üçüncü kişiler, işçilerinin ücret, prim, ikramiye ve bu nitelikteki her çeşit istihkaklarını özel olarak açılan banka hesapları dışında ödeyemezler> şeklinde kurala yer verilmiştir. Anılan hükme göre, belli koşulların varlığı halinde ödemeler işçi adına açılacak banka hesabına yatırılmalıdır. Uzun süre ücretlerinin ödenmediği iddiası karşısında, işverence cevap dilekçesinde dayanılmak kaydıyla yemin teklifi hakkının olduğu hatırlatılmalı ve gerekirse bu yönde usulü işlemler tamamlandıktan sonra sonuca gidilmelidir. Dairemizce, çok uzun süre ücret ödenmesinin hayatın olağan akışına aykırı olduğu belirtilerek, hakimce resen yemin teklifinde bulunulabileceği de kabul edilmektedir(Yargıtay 9.HD. 18.10.2004 gün 2004/7006 E. 2004/23275 K ). Somut olayda davacının son iki yıllık aylık ücretinin ödenmediği kabul edilmiştir. İki yıl ücret ödenmeden çalışılması hayatın olağan akışına aykırı olduğundan davacıya resen yemin verilip verilmesi gerektiği mahkemece değerlendirilmeden sonuca gidilmesi hatalıdır. Öte yandan davacı aynı dönem içinde kalan bir kısım ücret alacakları için icra takibi yaptığı ve dosyada birtakım ödemeler olduğu halde bu dosya getirtilip incelenerek anılan ödemelerin nazara alınmaması da yerinde değildir. 3- Davacının üç vardiya çalıştığını, arıza olduğunda arızi olarak fazla çalışma yaptığını bizzat davacı tanıkları belirttiği ve böyle olunca fazla çalışma kanıtlanmadığı, anılan alacağın reddine karar verilmesi gerektiği halde kabulüne karar verilmesi isabetsizdir. Sonuç: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten bozulmasına, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 23.05.2011 gününde oybirliği ile karar verildi. (¤¤) |
13-09-2013, 09:07 | #14 | |||||||||||||||||||||||
|
Esengül Hanım; Paylaşımınız için teşekkür ederim. Ancak daha önce belirttiğim gibi müvekkil cevap dilekçesi ve delil listesi sunmamış. 1086 sayılı kanunun 356. maddesinde düzenlenen res'en yeminin, 6100 sayılı kanununda karşılığı yoktur. Yani bu durumda res'en yemin kalkmış gözüküyor.Bu durumda yemin teklifi konusunda sıkıntı olacak diye düşünüyorum. Nitekim aşağıdaki Yargıtay kararı da bu yönde. Şuan benim kafama takılan daha önce cevap dilekçesi ve delil listesi sunulmamış olsa dahi ıslah ile yemin teklifinde bulunabilir miyiz. 9. Hukuk Dairesi 2010/2050 E., 2010/5887 K. ·İŞÇİ ALACAĞI ·YEMİN "İçtihat Metni" Davacı, kıdem, ihbar tazminatı, izin, fazla çalışma, hafta tatili, ulusal bayram ve genel tatil alacaklarının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir. Yerel mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır. Hüküm, süresi içinde taraflar avukatlarınca temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için tetkik hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü: 1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, davacının tüm, davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir. 2-Davacı, davalı işyerinde odacı olarak çalıştığını, iş sözleşmesinin haksız olarak feshedildiğini belirterek kıdem, ihbar, izin, fazla çalışma, hafta tatili ve genel tatil alacağı talebinde bulunmuştur. Davalı, davacının taleplerinin zamanaşımına uğradığını, ayrıca davacının çalıştığını iddia ettiği tarihleri kabul etmediğini, tüm hak ve tazminatlarının kendisine ödendiğini belirterek davanın reddini savunmuştur. Mahkemece kıdem, ihbar, hafta tatili ve genel tatil alacakları hüküm altına alınmıştır. Davalı tarafça davacıya 04.07.1989-09.05.2005 tarihleri arasındaki çalışma karşılığında ihbar ve kıdem tazminatına karşılık olmak üzere 15847,67 Riyal ödeme yapıldığına ilişkin belge ibraz edilmiştir. Bu belge davacıya gösterilerek diyecekleri sorulmalıdır. Bunun sonucuna göre davacının kıdem ve ihbar tazminatı hakkında bir karar verilmesi gerekirken ödeme belgesine değer verilmemesi hatalıdır. 3-Öte yandan davacı odacı olup, hafta tatili ve genel tatil günlerinde çalıştığına ilişkin tanık beyanı bulunmamaktadır. Davacı işçi, hafta tatili ve genel tatil günlerinde çalıştığını ispatlayamamıştır. Bu durumda davacının hafta tatili ve genel tatil çalışması bulunmadığı sabit iken, bu alacaklara hükmedilmesi hatalıdır. 4-Medeni Usul Hukukumuzda yemin delili kesin delil niteliğinde olup; uygulama ve öğretide iki başlık halinde ele alınmaktadır. Bunlardan birisi taraf yemini (kesin yemin), diğeri de re'sen yemin (hakimin teklif ettiği tamamlayıcı yemin) dir. Kesin yemin, ispat yükü kendisine düşen tarafın davanın halline etkili bir vakıanın ispatı için diğer tarafa teklif ettiği yemin olup, 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 344 ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir. Yemin teklif edecek taraf, ispat yükü kendisine düşen fakat iddiasını veya savunmasını ispat edememiş olan taraftır. Hakimin teklif ettiği tamamlayıcı yemin ise, 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 356. maddesinde düzenlenmiş olup; maddede yer alan "iddia olunan hususun kesin delillerle ispat edilememiş olması" ve "iddia olunan hususun ispatı için gösterilen delillerin hüküm verilebilecek derecede hakimi ikna edememesi" koşullarının birlikte gerçekleşmesi gerektiği kabul edilmektedir. Yine, aynı Kanun'un 195 ve devamı maddelerinde esasa cevap düzenlenmiş olup; davalının varsa karşı delillerini bildirmesi gereği, 200. maddede 179. ve 180. maddelere atıfla açıkça belirtilmiştir. Yeri gelmişken belirtilmelidir ki, mahkemece yemin teklif etme hakkının hatırlatılması ancak ispat yükü kendisine düşen tarafın yemin deliline başvuru hakkının varlığı ile mümkündür. Yasal olarak kullanılma hakkı bulunmayan bir hakkın varlığının mahkemece hatırlatılması da düşünülemez. Yemin deliline dayanılabilmesi de ancak, ya tarafların delil listelerinde açıkça bu delile dayanmaları veya davacının dava dilekçesinde, davalının da cevap dilekçesinde yemin deliline dayanmaları veya uygulamada kabul edildiği şekliyle sair deliller ifadesine yer vermeleri ile olanaklıdır (20.10.2008 gün ve 2007/29532 Esas, 2008/27966 Karar sayılı ilamı). Tüzel kişilerin taraf olduğu davalarda tüzel kişiye teklif edilen yemin, tüzel kişinin yetkili organı tarafından eda edilir. Bu temsilci, yemin konusu işlemin yapıldığı tarihteki değil, yemin teklif edildiği zamandaki temsilcidir. Ayrıca, birlikte temsil söz konusu olduğu takdirde yeminin bağlayıcı olabilmesi için birlikte temsile yetkili kişilerin tamamının da yemin etmesi zorunludur. İspat külfeti kendisinde olmayan tarafın karşı tarafa yönelttiği yemin hukuki sonuç doğurmaz. Somut olayda; davalı taraf davacıya izin alacağı hususunda yemin teklifinde bulunmuştur. Davacı tarafa yemin teklif edilerek bunun sonucuna göre izin alacağına hükmedilmesi gerekir. Sonuç: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten (BOZULMASINA), peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 04.03.2010 gününde oybirliğiyle karar verildi. |
Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk) | |
|
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Yanıt | Son Mesaj |
işçi alacakları + ihtar + ödenmeyen maaş | hukkuk35 | Meslektaşların Soruları | 1 | 17-07-2013 01:30 |
işçi alacağı davasında maaş bordrolarını aldıktan sonra bilirkişi aşamasında islah | advocate80 | Meslektaşların Soruları | 2 | 19-07-2012 08:32 |
işçi maaş alacağı | Av.Engin Yeşil | Meslektaşların Soruları | 10 | 18-10-2010 15:33 |
6 Aydır Eski İşyerinden Maaş Alınanaması | boncuk | Hukuk Soruları Arşivi | 1 | 27-02-2002 21:00 |
Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir. |