21-02-2007, 12:16 | #1 |
|
Posta Gönderenin mi, Alıcının mı tasarrufunda olmalı?
Sn.Katılımcılar,
Konu başlığına bakınca, herşey ortada aslında, fazla lafa hacet yok. Ama yine de bazı şeyler söyleyeceğim, ki konunun uygulamasıyla ilgili ayrıntılar herkesçe bilinir olsun. KLASİK POSTACILIK: İletişim özgürlüğü ================= Klasik postada, zarfa alıcının adı ve adresini yazar, pulunu yapıştırır, postanedeki bir delikten içeri atardık. Ben artık neredeyse hiç atmıyorum gibi birşey. Ondan sonra olanları bilir misiniz, bilmem. Ben kargo sektöründeki çalışmalarım sırasında inceledim, olay şöyle gelişiyor: Gönderiler 1. genellikle Yurtİçi (Normal) ve YurtDışı (Uçakla) diye iki kutuda toplanıyorlar 2. akşam saatinde veya yükü çok olan postanelerde öğlen ve akşam saatlerinde alınıp merkez postaneye götürülüyorlar 3. merkez postanede bir ayırım merkezi var, orada alıcı adreslerine göre bölgelere ayrılıyor ve kutulara konuyorlar 4. her bölgenin veya grup grup bölgelerin önceden belli taşıma araçları var, onlara yükleniyorlar 5. araçlar yola çıkıyor, fakat çoğu zaman doğrudan bölgesine gitmiyor, arada aktarma istasyonları var, oralarda (3) ve (4) deki işlem tekrarlanıyor, çoğu posta birkaç aktarma istasyonundan geçiyor (örneğin IST dan VAN a gidecek mektup Eskişehir, Ankara, Diyarbakır da kamyon değişitiriyor) 6. varış bölgesindeki merkez postanede ayırım yapılarak dağıtım araçlarına paylaştırılıyor ve teslimde görevli postaneye gönderiliyorlar 7. teslimle görevli postanedeki görevli mektubu adrese götürüyor Ne ayırım merkezlerine, ne aktarma istasyonlarına, ne de postanenin gelen ve giden mektupları sakladığı yerlere girmeniz yasak. Postacı sizi daha önceden görmemiş, tanımıyorsa, yolda elinde size gelen mektup dahi olsa teslim etmez. Kimlik göstermeniz bile yeterli değildir, adrese teslim edeceğim, almak istiyorsan benimle gel derler. Bunun adı iletişim gizliliğidir, ki iletişim özgürlüğünün güvencesi açısından olmazsa olmaz. ELEKTRONİK POSTACILIK: Gözaltında iletişim özgürlüğü ===================== E-posta, atyapı olarak kağıt üzerinde çok benzer bir yapıdadır. Onda da kabul, ayırım, aktarma, yönlendirme, teslim işlevleri vardır. Ama, bu işlevlerin yerine getiriliş biçimleri farklıdır. 1. Bilgisayarınız, postayı bir zarfın içine koyar, bu zarf şunlardan oluşur: a) Gönderen bilgileri b) Alıcı bilgileri c) İçeriğin nitelikleriyle ilgili bilgiler 2. Çıkış noktasındaki toplayıcılar a) Gönderen bilgilerini okur, onun adres havuzunda değilse reddeder b) Bağlı olduğu aktarıcıya yollamak üzere postayı ikinci bir zarfa koyar (bunu klasik postadaki ayıklama kutusuna benzetebiliriz), bu zarfta kendisini yollayıcı, yolladığı hattın ucundakini ise aktarıcı olarak gösterir 3. Aktarıcılar a) Dış zarfı açar, çöpe atar b) Alıcı bilgilerini okur, kendi adres havuzunda değilse, aktaracağını anlar c) Alıcı yönüne giden hatlardan en müsait olanını saptar d) zarfı yine kendisini yollayıcı, yolladığı hattın ucundakini aktarıcı olarak gösterdiği bir ikinci zarfa koyar 4. Varış noktasındaki dağıtıcılar a) Dış zarfı açar, çöpe atar b) Alıcı bilgilerini okur, onun adres havuzunda olduğundan emin olur c) Alıcı kendisiyle temas ettiğinde postayı teslim eder d) Alıcı kendi adres havuzunda değilse, aktarıcıya iade eder Dolayısıyla, e-posta hizmetlerini şöyle özetleyebiliriz: gönderenin bağlı olduğu çıkış noktasında bir toplayıcı tarafından toplanarak, varış noktasındaki dağıtıcıya varana dek çeşitli aktarıcılar aracılığı ile dolaşan, varış noktasına vardığında alıcısına teslim edilen dijital içerikli posta hizmetleri. Görüldüğü üzere, burada da bütün aşamalarda sadece zarf üzerindeki bilgiler kullanılmaktadır. Elbette bu, içindeki bilgilerin okunamayacağının garantisini vermez, ama zarfın içine ne konduğu taşıyıcılar tarafından bilinmediğinden, açınca neyi ne kadar ve nasıl göreceğini belirlemek göndericinin insiyatifindedir. Olağan iletişimde bu kolayca gerçekleştirilebilir, fakat kodlanmış bilgilerde mümkün olamaz. Dolayısıyla iletişim gizliliği ve iletişim özgürlüğü burada ancak öyle korunabilir; çünkü taşıyıcılar zarfı açtılar mı, içine baktılar mı, bilme olanağınız sıfırdır. Zarf size asla yırtılmış, tahrip olmuş olarak gelmeyecektir, hep gıcır gıcırdır. Dikkatinizi çekti mi, bilmiyorum; (3) de sözü edilen aktarıcıların kaç tane ve nerelerde oldukları hakkında birşey söylemedim. Çünkü bunlar (3c) nedeniyle çok değişken olabilmektedir. Hatta, toplayıcılar aynı zamanda dağıtıcı görevi gördükleri için, hiç aktarıcı kullanılmamış da olabilir. Öte yandan, aynı alıcıya yolladığımız ilk posta {1,5,9,21} nolu aktarıcılardan geçmişken, sonraki sadece {3,19} dan geçmiş olabilir. Bu hemen daima hatların yoğunluğuna göre değişkenlik gösterir; ama her posta için tek tek değil, belli zaman dönemi için her hedefe göre gruplar halinde. FARKLAR ======= Dolayısıyla, e-postanın klasik postadan farkını şöyle özetlemek mümkündür: 1. İletişimin gizliliği elektronik postada çok kolayca ihlal edilebilir ve kanıtlanamaz; 2. Elektronik postanın kimlerin elinden geçtiğini a) önceden bilmek mümkün değildir; b) sonradan öğrenmekse, ancak aktarıcılar bu konuda kayıt tutuyorsa ve tuttukları kayıt süresi geçmemişse mümkündür; çünkü ilelebet kayıt tutmak mümkün değildir. OLMAYAN BİR PROSEDÜR: Postanın iptali ==================== Klasik postada postanın iptaline ilişkin bir prosedür tanımlanmamıştır, postaneye verdikten sonra postanın alıcıya ait olduğu ve teslimine kadarki sürede PTT ye emanet edilmiş olduğu kabul edilir. Klasik postada tanımlı olmadığından hareketle, elektronik postada da iptal prosedürü tanımlanmamıştır. POSTANIN İPTALİ: Mümkün müdür / Gerekli midir =============== Klasik postada olmasa bile, elektronik postada iptal mümkün olabilir. Her ne kadar dünyanın öbür ucuna birkaç saniyede gidiyorsa da, alıcının eline geçmeden önce postayı dağıtıcıda yakalamak mümkündür; çünkü mevcut alıcıların ancak belli bir bölümü dağıtıcıyla sürekli temas halindedir. Kaldı ki, alıcının makinesine iptal mesajı göndermek ve postanın silinmesini sağlamak bile çok kolaydır. Klasik postada iptal prosedürü olmamasının temel nedeni, gönderenin ara noktalarda tam olarak bilinmesinin mümkün olmamasıdır. Fiziksel olarak postaya yetişmek ve arayıp bulmak da hemen hemen olanaksız olduğundan, konunun üzerinde durulmamıştır. Ama elektronik postada her ikisi de mümkün olabilmektedir. O halde, şu soru ortada kalmaktadır: posta gönderenin mi, alıcının mı tasarrufunda sayılmalıdır? Bence gönderenin; bakalım sizler hem vicdani, hem de hukuki açıdan neler diyeceksiniz? Saygılarımla, |
23-02-2007, 13:35 | #2 |
|
Çok ilginç bir konu açmışsınız, teşekkür ederiz.
Soru çok güzel ve zor. Bakalım cevap verebilecek miyiz? Saygılarımla. |
23-02-2007, 15:28 | #3 |
|
elimizden geleni yaparız
|
23-02-2007, 17:52 | #4 | |||||||||||||||||||
|
Güzel tartışma için teşekkürler. Biraz fazla "bilimsel" kaçabilir ancak ileri sürülecek fikirlere ışık tutacağına inanıyorum:
(Elektronik Sözleşmeler (Kuruluş ve Geçerlik Şartları), İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yüksek Lisans Tezi, 2002, İstanbul, Sayfa 130-133, Bilimsel atıflar adı geçen esere yapılmalıdır.) |
23-02-2007, 20:00 | #5 |
|
"Posta kimin tasarrufundadır?" Sorunuzda yer alan "tasarruf" kelimesinden kastınızı, sadece gönderi talebinin geri alınması (iptali) ile sınırlı mı değerlendireceğiz? Yoksa, posta konusu "şey=emval=nesne/mal" üzerindeki mülkiyet yahut sözleşme temelinde şahsi hakları da mı nazara alacağız?
BU konu önemlidir. Mülkiyet veyahut sözleşmeye dayalı şahsi talep hakkı anlamında bir tasarruf kastediliyorsa, bu durumda gönderen ile gönderilen arasındaki hukuki ilişkiyi tespit etmek ve ona göre nef'i, hasar ve yarar da dahil etraflı bir cevap vermek icap edecektir. Soru postanın iptali ile sınırlı ise Gönderen ile Gönderilen'in yanısıra taşıyanın da durumunu değerlendirmek icap edecektir. |
24-02-2007, 12:47 | #6 |
|
Hizmet genleşmelerinde yaklaşım ne olmalı
Sn.Katılımcılar,
Borçlar kanunu çerçevesindeki elektronik sözleşmeler açısından bakınca alıntıdaki görüşte bir sakınca göremiyorum; haklı. Çünkü çoğunlukla bu tür sözleşmelerde sözleşme metni (terimleri kendi dilimden kullanayım, yoksa beceremeyebilirim) borçlandıranca; 1. ya elektronik posta yoluyla borçlanana önceden yollanarak, onaylanıp aynı yolla dönmesi;(Emin değilim ama alıntıda bu yöntem ele alınmamış sanırım) 2. veya sunucu üzerinden gösterilerek (aslında yine yollanmış oluyor, ama elektronik postayla değil, ağ sunum hizmetleri vasıtasıyla) borçlananca onaylanması, yani sadece onayın dönmesi; beklenmektedir. Her iki durumda da borçlandıranın olaydan haberdar olmaması söz konusu değildir; bir aksilik varsa da, kendi sorumluluğunda olduğunu kabul etmek durumundadır; borçlananın sorumluluğu olamaz. Onayın veya onaylanan belgenin kendisine ulaşmadığının farkında olacak ve bunu soruşturmakla yükümlü tutulabilecektir. Bunun temel nedeni, elektronik haberleşmenin hızı, kesinliği ve götürü ücretlenmesidir. Yani, 'gönderme teorisi' ni makbul görmek mantıklı. Konuyla ilgili hukuki bir metni ve yürütülen mantığı görmek çok faydalı oldu Sn.Admin; teşekkürler. Ancak, bu 4 teoriden posta haberleşmesindeki tasarruf hakkı konusunda karar vermekte nasıl yararlanabiliriz, bilemiyorum. Yani, yukarıdaki iki yöntemden ilkine yakından bakarsak, aslında 2 kez gönderim söz konusudur. Önce borçlandırandan borçlanana, sonra borçlanandan borçlandırana. Her ikisi de bir gönderen olmakta, bir de alıcı. Üstelik, arada önceden bilinen ve paylaşılan bir sözleşme de yok. Sadece gönderenin bildiği ve başlattığı, alıcının ancak kendisine ulaşınca ve eğer ulaştıysa haberdar olduğu ve sonlandırdığı bir iletişim var. Zaten ben de bu 'eğer ulaştıysa' koşulu yüzünden tasarruf hakkının gönderende olduğu düşüncesini doğru buluyorum. Ama bu durum sadece klasik posta hizmetinin tam tersi bir durum yaratmıyor, bu yönde bir düzenleme de yapılmamış. Yapılmasına engel bir yasa, kural yoksa, gönderene iptal olanağı veren bir posta servisi yazılımı üretmekte de bir sakınca olmayacaktır. Biliyoruz ki, IEEE, W3C elektronik posta hizmetlerinin altyapısında kullanılan standartları, protokolu ve komut kodlarını belirleyen kuruluşlar. Varsayalım ki, altyapıyı bu yönde genişlettiler ve bilgisayarlarımızla yaptığımız haberleşmede bunu yapabilir hale geldik. Yasalarımızda buna karşı belirtimler var mıdır? Varsa; bu yazılımların çoğunlukla dış kaynaklı olduklarını gözönünde tutarsak, nasıl bir yaptırım olabilir? Yoksa, bu sefer de karşımıza bir başka sorun çıkabilir: yargı olayları klasik postadaki çerçevede değerlendirebilir. (Ör: tehdidi yolladın mı, yolladın; iptal etmen sonucu değiştirmez; denebilir.) Saygılarımla, Not: (burası başlık dışı, konuyu biraz daha açmak için) Tabii, bu sorunlar daha genel hale getirilerek başka bir tartışma başlığı açılabilir: avantajlı olduğu halde, daha önceden yapılabilir olmadığından, yasalarda mevcut koşullar çerçevesinde yer almış ve yapılabilirliği gözardı eden kurallar; işin bilgisayar yazılımlarıyla yapılabilir hale gelmesi halinde; yargı tarafından nasıl yorumlanacaktır? De facto duruma kendini uydurabilecek midir? Uyduramayacaksa; yaptırıma konu olan davalarda, bu gelişmeden yararlananların eylemlerini, yararlandıkları yeni ortamın ilave yetenekleri ve bunların sonuçlarını gözardı ederek mi değerlendirecektir? W3C nin bu istenmeyen durumların doğmasına yol açmaktansa, elektronik iletişimin verdiği olanaklar ortada olmasına rağmen, önceki uygulamalarla sınırlı kalan bir altyapı tasarlamayı yeğlediği anlaşılmaktadır. Bu tutum, gelişmenin önüne set çekmek değil midir? Bunu doğru bulamayacağımıza göre; yasaların donanım ve yazılım dünyasındaki hızlı değişim ve gelişmeye ayak uydurabilmesini sağlamak gerekir. Bu esnekliği ancak çok sağlam; konuya, diğer alanlardan tamamen soyutlanmış, ilkeler düzeyinde yaklaşan; temel bir yasa gerçekleştirebilir. Maalesef mevcutlar bundan uzaktır. |
24-02-2007, 13:19 | #7 |
|
Aslında ben de Sayın Dikici'ye katılmalıyım, çünkü sorunuzdaki "tasarruf" kelimesinden kastınızı tam anlamadım. Sanırım anlaşmazlığımız teknik terminoloji ile hukuki terminolojinin farklı olmasından kaynaklanıyor.
Buna göre "posta haberleşmesindeki tasarruf hakkı konusunda karar vermekte nasıl yararlanabiliriz" derken tasarruf hakkı terimiyle kastınız tam olarak nedir acaba? Postanın mülkiyetinin/zilyetliğinin kimde olduğunu mu saptamaya çalışıyoruz, yoksa hukuki bir işlemi kuran işlem iradesi yönünden bu iradenin karşı tarafa ulaşıp ulaşmadığına mı karar veriyoruz. Benim yukarıda alıntı yaptığım tez, bu ikinci durumu inceliyordu. Yani geleneksel metotlarda (örneğin posta) ve elektronik metotlarda (örneğin e-posta) hukuki işlemi kurma iradesi ne zaman karşı tarafa ulaşmış sayılır. Bu mantık kıyas yoluyla aynı zamanda posta/eposta ne zaman karşı tarafın eline geçmiş sayılır sorusuna da uyarlanabilir diye düşünüyorum. Ancak aynı pistte dans ettiğimizden emin olmak için siz de tasarruf hakkı ile ne kastettiğinizi belirtirseniz çok iyi olur sanırım.. |
24-02-2007, 15:36 | #8 |
|
Sn.Katılımcılar,
Haklısınız, terminoloji farkı var. Ben (galiba) Sn.Admin' in söz ettiği üzere mülkiyetin kimde olduğunu kastediyorum; ama alıcıya varıp okunana dek olan süredeki mülkiyet elbette. Öte yandan, postanın içeriği veya maksadı apayrı bir konuymuş gibi görünse bile, değil. Tartışmada onların da gözetilmesi gerekir. (Tehdit meselesinde olduğu gibi) Sn.Dikici' nin belirttiği gibi, taşıyıcıyı da düşünmek gerek, ama aslında taşıyıcıda kurulmuş makinelerden başka birşey yok; yani taşıyıcı sadece üç konuda sorumlu: 1. postayı ulaştırdı mı, 2. ulaştırdığı kendisine teslim edilenle aynı mıydı, 3. zamanında ulaştırdı mı? (Belki; çünkü, çok ilginç biçimde, klasik posta ve kargo işlerinde zaman çok önemsenen ve taahhüt edilen birşey olmakla birlikte e-postada konu edilmiyor. Örneğin, e-postanızın 3 gün sonra gitmesinden doğacak sorunlar için kimseyi suçlayamazsınız, çünkü kimsenin öyle bir taahhüdü yok. Bence komik. Yakında dava konusu olur ama ...) İçeriğini bilmediğimiz bir postanın posta kutusuna atıldıktan sonra geri alınması yasal olarak mümkün mü noktasından başlasak uygun olur gibi geliyor bana. Saygılarımla, |
Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk) | |
|
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Yanıt | Son Mesaj |
Araç Devri - Noterden Satış - Alıcının Aracı Üstüne Geçirmemesi | carnerion | Meslektaşların Soruları | 21 | 04-01-2024 07:41 |
Posta Yoluyla İthalat | KONUK1 | Hukuk Soruları Arşivi | 0 | 27-04-2005 08:06 |
Posta Tekeli | glossator | Meslektaşların Soruları | 2 | 21-04-2002 22:44 |
Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir. |