|
Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun] |
05-01-2012, 20:12 | #61 |
|
Görüş
Manevi tazminat = 818/47, 49 ; 6098/56,58
1.“Manevi tazminat, ne bir ceza, ne de gerçek anlamda bir tazminattır”. Davacıya ait “duygunun”, yargıç tarafından “usulünce” takdir ve hüküm altına alınmasıdır. 2.Davanın, davacı tarafından belirlenecek bedel üzerinden açılması gerektiği görüşündeyim. 3.Kısmen veya tümüyle reddi halinde karşı taraf (vekili) yararına vekalet ücretine ( AAÜT.m.10/3) hükmedilmemesi de davanın özelliğine uygun olur (du). 4.Davada HMK. 26/2 hükmünün uygulanabilmesinin, davanın özelliğine aykırı olacağını düşünüyorum. Saygılarımla |
05-01-2012, 20:22 | #62 | |||||||||||||||||||||||
|
7, 10, 24, 48 ve 59 no.lu mesajlarım muvacehesinde; Katılıyorum. |
06-01-2012, 14:32 | #63 | |||||||||||||||||||||||
|
Aynen katılıyorum. |
06-01-2012, 15:08 | #64 | |||||||||||||||||||||||
|
53 no'lu mesajıma ek...
"...Tespit davaları HUMK'da genel bir şekilde ve açık bir biçimde düzenlenmediği, ancak bazı tespit davalarını öngören özel kanun hükümleri bulunduğu için, bir kanun hükmü ile açıkça düzenlenen tespit davalarında artık hukuki yarar ve hukuki ilişki şartını aramaya gerek yoktur. Böyle bir durumda ilgili kanun hükmünün öngördüğü biçimde açılmış ise, tespit davasının dinlenme şartları var sayılır ve mahkemece davanın esasına girilir... (Yarg. 4HD, 07.06.1983, 5345/5964: Yasa 1983/12 s.1777)" (Prof. Dr. Baki KURU, Hukuk Muhakemeleri Usulü, Cilt 2, s.1455).
Kanun açıkça düzenlemişse tespit davası ikame edebiliriz. HMK m.107/3: "Ayrıca, kısmi eda davasının açılabildiği hâllerde, tespit davası da açılabilir ve bu durumda hukuki yararın var olduğu kabul edilir." Maddedeki "kısmi eda davası"ibaresinin "belirsiz alacak davası" olarak anlaşılması gerektiği kanaatimle (gerekçelerim: http://www.turkhukuksitesi.com/showp...1&postcount=27 ) manevi tazminat davasının daha önceki mesajlarımdaki gerekçelerimle "belirsiz alacak davası" olarak ikame edilebileceği ve HMK m.107/3'teki açık düzenleme karşısında da işbu davanın 53 no'lu mesajımda açıklamaya çalıştığım şekilde ikamesinin mümkün olduğunu düşünüyorum. P.S 1: HMK m.107/3 tespit davası ikame edebilmek için ayrı hiçbir şart öngörmemiştir. P.S 2: HMK m.107/2 (Karşı tarafın verdiği bilgi veya tahkikat sonucu alacağın miktarı veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün olduğu anda davacı, iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın davanın başında belirtmiş olduğu talebini artırabilir.) belirsiz alacak davası ikame edebilmenin şartlarından biri değildir; davacının iddianın genişletilmesi ve değiştirilmesi yasağına tabi olmadığı "süre"yi düzenlemektedir. P.S 3: Manevi tazminat davasını belirsiz alacak davası olarak ikame ettiğinizde hakimin takdir hakkını bölmeniz söz konusu değildir. Belirsiz alacak davası ikame edildiğinde talep edilen, tazminatın tamamıdır. P.S 4: 27 no'lu mesajımda, anlatımımın özünü anlamak isteyenler için gayet açık olduğu üzere "matematiksel hesap" söz konusu değildir. Açılan dava "manevi ıstırap"tan kaynaklı ise bunu belirleyecek bilim dalı psikiyatridir. Tabii inanılan ulu güçle irtibata geçme yeteneği olanlar için birşey söyleyebilmem mümkün ve doğru olmayacaktır
Saygılar... |
06-01-2012, 15:17 | #65 |
|
Hüküm bidayette, her dava için belirsizdir; talep her dava açısından muayyen ve belirli olmak gerekir. (HMK.m.119/ğ)
Manevi tazminat davasına bu açıdan yaklaşmak; talebin belirlenebilirliğine ilişkin hükümlerden, hükmün belirsizliğini ayrı tutmak gerekir. Böylece belirsizin ne olup olmadığına ilişkin anlamsal paradoksal sonuçlar olmaz. Ezcümle, manevi tazminat istemleri açısından, talep edilen tazminat belirlidir, belirli olmak gerekir; hükmedilecek tazminat belirsizdir; belki ödeme şeklinde bile tecelli etmeyecektir. (BK.m.49) Saygılarımla. |
06-01-2012, 15:38 | #66 | |||||||||||||||||||||||
|
Herkes aynı fikirdeyse, hiç kimse yeterince düşünmüyor demektir (Mevlana). Sayın Av. Nevra Öksüz bizim yerimize de düşündüğü için yukarıda yazılı son derece isabetli görüşlerinin altını imzalamakla yetiniyoruz (Janveljan) |
06-01-2012, 15:51 | #67 |
|
Görüş
1.HMK. ”Manevi Tazminatın” kimyasını mı değiştirdi …(!?)
2.“Manevi tazminat nedir?” sorusuna yanıt verilmeden “dava türü” belirlenemez! Saygılarımla |
06-01-2012, 16:08 | #68 | |||||||||||||||||||||||
|
TMK. ve BK. (TBK.) hükümleri ve yargısal birikim değişmeden, HMK.nın böyle bir kudreti, bahis mevzuu dahi olamaz kanısındayım. Saygılarımla. |
06-01-2012, 16:17 | #69 | |||||||||||||||||||||||
|
Üstad, talep edilen tazminat (alacak) tabiki belirlidir.(Dava dilekçeme onu yazıyorum zaten açarken davayı) hükmedilecek tazminatta belirsizdir ona da şüphe yok.Hatta aynı davaya 10 değişik hakim baksın 10 değişik manevi tazminat hükmüyle karşılaşırız belkide.Bu konuda da hemfikiriz. Belirsiz olan talep edilmesi gereken tazminat (alacak) tır.Biz buna kısaca belirsiz alacak diyoruz. Manevi tazminat alacağının da belirsiz alacak olduğunu düşündüğümüz içindir ki bu davalar belirsiz alacak davası şeklinde açılabilmelidir diyoruz. Saygılarımla. |
06-01-2012, 16:25 | #70 | |||||||||||||||||||||||
|
1. Biz de, m.107/2 anlamında alacağın "miktar veya değerinin" tahkikat sürecinde belirlenmesi diye bir olgudan manevi tazminat istemleri açısından bahsedilemez diyoruz. 2. Mahkeme manevi tazminat istemini, başkaca talepler de varsa, hüküm fıkrasında bu açıdan, taleple bağlılık kuralı çerçevesinde tam ve belirli dava olarak ayrıca ele almalı ve hükme bağlamalıdır. Saygılarımla. |
06-01-2012, 16:36 | #71 |
|
Yeni HMK 107. maddesinde belirsiz alacak davasının açılabileceği durumlarda tespit davası da açılabileceği belirtiliyor. Manevi tazminatı tespit davası şeklinde açılması düşünülemez mi? Örneğin bir trafik kazası sonucu yaralanmış olan kişinin çektiği elem ve üzüntüsünün parasal değerini mahkemenin tespit etmesini istemesi mümkün değil mi? Manevi tazminatın bölünmezliği ilkesi kanuni bir ilke değildir. Bence maddi tazminatta olduğu gibi bölünebilir ve tespiti de mümkündür. Eğer kanun koyucu aksini isteseydi bunu Kanunlaştırdı. Yargıtay kanunda olmayan bir durumu içtihatla hukuk düzenine sokması mümkün değildir. Yargıtay yeni bir içtihat ile davacının madddi ve manevi zararlarının tamamının mahkeme tarafından tespit edilmesi gerektiğini belirtirse yeni HMK'nın mantığına daha uygun olur. Böylesi hakkaniyete de uygun olur.
|
06-01-2012, 16:45 | #72 | |||||||||||||||||||||||
|
107/2 nin, belirsiz dava açmanın şartı olmadığını düşünüyorum.Daha doğrusu Üstad Nevra hanım düşünüyor ben aynen katılıyorum. Belirsiz alacak davası açmanın yegane şartının 1. maddede yazıldığını düşünüyorum.Ben bu şartı taşıyorsam belirsiz alacak davasından içeri girerim kaşla göz arasında.İçerideki meseleler ayrı. İçeri girmişken.. tahkikat sürecinde bana zarar veren davalının ,heybetini öğrensem bu tazminat miktarına etki etmez mi ? Bildiğim kadarıyla manevi tazminata hükmedilirken tazminat yükümlüsünün ekonomik durumu dikkate alınıyor.Tahkikat safhasında incelenecek ,manevi tazminat miktarını belirleyecek, kusur ,zarar gibi mevzulara hiç girmiyorum bile. Saygılar. |
06-01-2012, 16:52 | #73 | |||||||||||||||||||||||
|
Mümkün mü? Bunun için herhalde aşağıdaki linkte 62 no.lu mesajda yazılı aleti icat etmeli. http://www.turkhukuksitesi.com/showt...t=57268&page=3 |
06-01-2012, 16:56 | #74 | |||||||||||||||||||||||
|
Yargıtay ve yargıçlar sadece yasada yazılı olanlarla karar verseydi, birçok olayda ne hüküm kurulabilir ne de adil olunabilirdi... Manevi tazminat ve kişilik hakları maddi hukuk yasalarında tanımlı mı? Evet. İşte yasal kavramların, yargısal yorumunu yapmak mahkeme ve yargıçlara mevdu ve onların tekelinde bir görevdir. (AY.m.9) Bu açıdan, manevi tazminatın neliğine ilişkin Yargıtay Genel Kurul ve daire kararlarına bahsettiğiniz zaviyeden bakılması doğru değildir. Saygılarımla. |
06-01-2012, 17:04 | #75 | |||||||||||||||||||||||
|
Bence mümkün.Yeni bir aletin icadına da gerek yok zannımca. Manevi tazminatı hükme bağladığı Eda davasında hakim bunu tespit ederken hangi aleti kullanıyorsa,tespit davasında da onu kullanıverir olur. Değerli üstadım Av.Suat Ergin cevabında her ne kadar bunun mümkün olmadığını söylüyorsa da, Soruyu soran meslektaşım Av.Barış'a ,Suat beyin İmzasıyla seslenmek istiyorum; gerçekçi ol, imkansızı iste !!! |
06-01-2012, 17:15 | #76 | |||||||||||||||||||||||
|
Ben en iyisi üye imzamı değiştirip şöyle yapayım: gerçekçi ol, manevi tazminatı bölme !!! |
06-01-2012, 17:17 | #77 | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
Dolayısıyla sanki hakim, hiçbir şey tespit etmeden edaya karar veriyor gibi düşünmek gerçekten anlaşılmaz. Oysa ki bize hukuk fakültesinde öğretilen odur ki: "her eda hükmü, içinde tespiti de barındırır".
Fransa'nın olaydaki çözümü gayet hakkaniyetli zannımca Olsa güzel olur (diye düşünüyorum ). Teşekkürler, Saygılar... |
06-01-2012, 17:19 | #78 | |||||||||||||||||||||||
|
Manevi tazminat, Hulusi Metin Üstad'ın da dediği gibi, örselenmiş bir "duygu"nun yargısal açıdan yerine konmaya çalışılmasıdır. Bu açıdan; "duygulara gem vurulmaz." diyorum. |
06-01-2012, 17:43 | #79 | |||||||||||||||||||||||
|
Bu manevi tazminat olayı ilginç gerçekten. Maddi tazminat alacağımızı aslanlar gibi göğsümüzü gere gere talep ederken iş manevi tazminat talep etmeye gelince, sahibinden süt isteyen kedi gibi munis bir hal almamızın sebebi nedir acaba. (Üstad Suat ERGİN'in Freudvari psikanalitik çözümlemeleri işe yarayabilir belki ) Bu manevi tazminat talepleri, çoğunlukla maddi tazminat davalarının arkasına takılan, bir bonus, hakimin bir lütfu gibi mi görülüyor. Yoksa sorun maddi tazminat gibi somut hesaplanabilir bir şey olmaması mı? Niteliği konusunda bile sürü görüş var. Kimi tatmindir diyor, kimi ceza kimi telafi. Bu sebeple midir, Yargıtay’ın hiçbir kanuni dayanağı olmadığı halde manevi tazminat bölünemez mitosunu yıllarca ısrarla sürdürebilmesi, bizim bunu sorgulama gereği bile duymamamız. -Nee ? manevi tazminat talebini arttırmak mı istiyorsun ? sana o kadarını lütfettiğimize şükret.Hem manevi tazminat bölünemez. -Niyeki ,kanunda bir hüküm yok. ? -Biz 9. Daireden arkadaşlarla da baya bir uğraştık bölemedik,üzgünüz. |
06-01-2012, 17:48 | #80 | |||||||||||||||||||||||
|
Sebeplerden birisi budur, diyelim. Yargıtay'ın manevi tazminatlara ilişkin bir görüşü daha var bilir misiniz? "Manevi tazminat davasını geç açana daha az tazminat ver, çünkü acısı çok olsaydı, davayı hemen açardı" mealen böyle bir şeydi. Şimdi manevi tazminatın bölünebilirliğini kabul edersek, Yargıtay'a ne diyeceğiz. "Sana ne, ben taksit taksit üzülürüm" mü diyeceğiz. |
06-01-2012, 18:15 | #81 | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
"Manevi tazminat davasını geç açana daha çok tazminat ver.Adamın acısı öyle büyükmüş ki ,gözü dava mava görememiş.Kendisine gelmesi mevsimler almış. Koştura koştura dava açana az tazminat ver.Acı,macı hikaye adamın gözü tazminattan başka bir şey görmüyor."
Özür dileriz. ------------------ saygılar, iyi akşamlar üstad. |
06-01-2012, 18:32 | #82 | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
Yargıtay böyle demiş...ti! Bundan sonra ne demelidir? |
06-01-2012, 18:39 | #83 | |||||||||||||||||||||||
|
Dediklerinden dönmesine neden olacak hiçbir hâl ve sebep yokken; Dediklerini demeye devam etmelidir tabiki. |
06-01-2012, 18:51 | #84 |
|
Görüş
1.TL 1 (Bir) tutarındaki tazminata hükmedilmesi davacıda “manevi tatmin” yaratabilir.
2.TL 1.000.000 manevi tazminat yine de davacıyı tatmin etmeyebilir. 3.Manevi tazminatın, “hükme esas olacak” bilimsel ölçülebilirliği dikkate alınarak, “belirsiz dava” olarak açılabilmesinin kabulü; bu tazminatın “tanımına ve kapsamına” aykırıdır. 3.(2,5) cm. uzunluğundaki tırnağın kırılmasında “kırılmanın” algılandığı anda, bu algının kişi üzerinde yarattığı his ve bu hissin parasal karşılığı, kişiye göre değişik fakat yine de ancak o kişi tarafından talep edilebilir. Ki manevi tatminin doğası budur. Sonrası “parasal çıkar” hesaplarına dönüşür ve bir “menfaat kaynağı”olur. Saygılarımla |
06-01-2012, 19:47 | #85 | |||||||||||||||||||||||
|
Bir de şu ilkeler var: Manevi tazminatın miktarı zaman ilerledikçe artmaz. Her dava açıldığı tarihteki koşullara göre karara bağlanır. Dava açarken Davacının acısı belli lakin tazminatın miktarı belli değil. Manevi tazminatın miktarını tayin için Bilirkişi tayin edilemez. (ki somutlaştığı anda Davacı davasını artırabilsin) Bunları da parantez içinde izninizle eklemek istiyorum. Ali, belirsiz alacak davası için HMK.107'ye göre bir tutar belirterek (Manevi tazminat) dava açtı diyelim: 1.000 TL Mahkeme 1.000 TL'ye hükmetti. Ali, hangi hakla ve neye göre daha fazla tazminat hakkı olduğunu ileri sürebilecek ve talebini ayrı bir davaya konu edecektir? Böyle bir şey mevcut sistemde mümkün değil. Ali, 1.000 TL tutar göstererek (manevi tazminat) istedi mahkeme 500 TL'ye hükmetti. Yine başka bir talebi olamayacaktır. Hiçbir hakim 1.000 TL manevi tazminat isteyen kişiye 3.000 TL tazminata hükmedemez. Sonradan eklenen not: Ali, manevi tazminat adıyla belirsiz alacak davası açtı, bir değer gösterdi: 500 TL Davalı ilk duruşmada davayı kabul etti. Hakim 500 TL'ye hükmetti. Eee? |
06-01-2012, 22:17 | #86 |
|
Y3HD
Esas : 2010/13352 Karar : 2010/15574 Tarih : 30.09.2010 MANEVİ TAZMİNAT MİKTARININ TAKDİRİ TMK.4 HUMK.438 BK.41, 49 Manevi tazminat, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir fonksiyonu olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi malvarlığı hukukuna ilişkin bir zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O halde bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır.fk DAVA VE KARAR: Dava dilekçesinde 5.000 TL manevi tazminatın faiz ve masraflarla birlikte davalı taraftan tahsili istenilmiştir. Mahkemece davanın kısmen kabulü cihetine gidilmiş, hüküm taraflarca temyiz edilmiştir. Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü: YARGITAY 3. HUKUK DAİRESİ KARARI: Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, davacının tüm temyiz itirazları ile davalının sair temyiz itirazları yerinde değildir. Dava, kişilik hakkına saldırı nedeniyle manevi tazminat istemine ilişkindir. Kişilik hakları hukuka aykırı olarak saldırıya uğrayan kimse manevi tazminata hükmedilmesini isteyebilir. Hakim manevi tazminatın miktarını tayin ederken saldırı teşkil eden eylem ve olayın özelliği yanında tarafların kusur oranını, sıfatını, işgal ettikleri makamı ve diğer sosyal ve ekonomik durumlarını da dikkate almalıdır. Miktarın belirlenmesinde her olaya göre değişebilecek özel hal ve şartların bulunacağı da gözetilerek takdir hakkını etkileyecek nedenleri karar yerinde objektif olarak göstermelidir. Çünkü kanunun takdir hakkı verdiği hususlarda hakimin hukuka ve hakkaniyete göre hüküm vereceği Türk Medeni Kanunu’nun 4. maddesinde belirtilmiştir. Hükmedilecek bu para, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir fonksiyonu olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi malvarlığı hukukuna ilişkin bir zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O halde bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. Davaya konu olan olayda; olay tarihi, oluş biçimi, özellikleri, ekonomik olgular ve yukarıdaki ilkeler gözetildiğinde mahkemece takdir olunan 1500 TL. manevi tazminat miktarı fazladır. Ne var ki bu yanılgının giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden; HUMK’nun 438. maddesi uyarınca manevi tazminat miktarı 500 TL. olacak biçimde kararın düzeltilerek onanması uygun bulunmuştur. SONUÇ: Bu itibarla mahkeme kararının gerekçesinde ve hüküm fıkrasının ikinci satırında yazılı bulunan ...1500... rakamının silinerek yerine ...500... rakamının yazılmasına, kararın düzeltilmesine ve düzeltilmiş bu şekli ile ( ONANMASINA ), oybirliği ile karar verildi. Y3HD 30.09.2010 - K.2010/15574 ____________ oOo ____________ MİKTARI DAVACI BELİRLER Mİ BELİRSİZ DAVA MI YARGITAY MI BELİRLERBUYURUN ARKADAŞLAR! |
06-01-2012, 22:58 | #87 |
|
"Hüküm", yargıcındır. Yargıtay "hükmün" yargıcıdır.
Yargıtay, yargıcın "takdir hakkını" incelemekle yetinmeli,hükmü bozmalı, ancak yargıcın yerine geçerek "hüküm" vermemeli idi. |
07-01-2012, 17:11 | #88 |
|
Manevi tazminat davasında davacının "belirsiz alacak davası" ikame edip edemeyeceğinin değerlendirilmesinde, manevi tazminatın hukuki niteliğinin ne olduğunun (ceza, manevi tatmin, tazminat v.s.) bir önemi olmadığı kanısındayım. Burada önemli olan, adı ne olursa olsun bir davanın usulen HMK m.107 çerçevesinde ikame edilip edilemeyeceğidir.
Bu meyanda Sayın Dikici'nin de örnek verdiği kararlarda anılan ve hemen hemen bütün manevi tazminat istemine dair kararlarda anılan ünlü içtihat ve genel çerçevede konuyu somutlaştıralım. HMK m.107 muvacehesinde bizi ilgilendiren husus: BK m.47'de "Hâkim, hususi halleri nazara alarak" kısmı ve BK m.49'da: "Hâkim, manevi tazminatın miktarını tâyin ederken, tarafların sıfatını, işgal ettikleri makamı ve diğer sosyal ve ekonomik durumlarını da dikkate alır." kısmıdır. İlgili içtihat: http://www.turkhukuksitesi.com/serh.php?did=12748 1- Kusurlu sorumluluk hallerinde failin kusurunun derecesi önemli. 2- Mağdur davacının, müterafik kusuru olup olmadığı; varsa bunun derecesi önemli 3- Kusursuz sorumluluk hallerinde kusura gerek yok; lakin örneğin en çok karşılaşılan BK m.55'e ilişkin konuda kurtuluş beyyinesi önem arz ediyor. (BK m.49'dakileri de ekleyelim*) 4- Tarafların sosyal ve ekonomik durumları önem arz ediyor 5- Tarafların sıfatı ve makamı önem arz ediyor * Aslında 6098 sayılı TBK'nın, BK m.49'a karşılık gelen maddesiyle ilgili Adalet Komisyon Raporu'nun: " 818 sayılı Borçlar Kanununun 43 üncü ve Tasarının 51 inci maddeleri uyarınca, hâkim tazminat miktarını belirlerken, "hâl ve mevkiin icabını / durumun gereğini", yani saldırının kişilik hakkı zedelenen kişinin manevî kişilik değerlerinde sebep olduğu eksilmeyi göz önünde tutmalıdır. Bu eksilmenin ise, sıfatı ve makamı daha yüksek ve ekonomik durumu daha iyi olan taraf bakımından çok, diğer taraf için az olduğu şeklinde bir kurala bağlanması yanlış olur. Bu nedenle, Tasarının 57 nci maddesinde, hâkimin manevî tazminat miktarını belirlerken, tarafların sıfatını, işgal ettikleri makamı ve diğer sosyal ve ekonomik durumları da dikkate alması gerektiğinin belirtilmesinde bir zorunluluk yoktur. Ayrıca, bunların maddede gereksiz yere tekrar edilmesi, herkesin kanun önünde eşit olduğu ilkesine de aykırı görülmüştür..."şeklinde bir açıklamayı havi olduğunu da belirtmekte yarar var Yani manevi tazminat davası ikame edildiğinde somut olayın özelliğine göre mahkeme: 1- Kusurlu sorumluluk hallerinde kusur incelemesi yaptırıyor (failin kusuru; varsa mağdurun müterafik kusuru değerlendiriliyor) 2- Kusursuz sorumluluk hallerinde (BK m.47 bağlamında önemli, m.49 için içtihatta: "49. madde mucibince maddi tazminat için kusurun mevcudiyeti manevi tazminat için de kusurun bilhassa ağır olması, şarttır" dendiği için BK m.49'da önem arz etmiyor) davalının durumu ve kurtuluş beyyinesi hususları tahkik ediliyor 3- Tarafların sosyal ve ekonomik durumları araştırılıyor... v.s. Yukarıda sayılanların tamamı mahkemenin tahkikat aşaması sonlanıncaya değin incelediği konulardır. Şimdi anlamak istediğim şu: Manevi tazminat davasına "belirsiz alacak davası" olarak ikame edilemez diyen sayın meslektaşlarım davacıdan, davasını ikame ederken, failin ve varsa kendisinin kusur oranlarını bilmesini, kusursuz sorumlulukta-örneğin istihdam edenin sorumluluğunda henüz tahkikat yapılmadan gerekli dikkat ve özeni gösterip göstermediğini bilmesini, karşı tarafın ekonomik durumunun ne olduğunu bilmesini ve oturup bunlara göre hesap yaparak alacak miktarını tam ve kesin olarak belirleyebilmesini mi bekliyorlar??? Konu, hakimin hükmettiği tazminatta takdir edeceği rakam değildir; konu "usule ilişkin yol" muvacehesinde davacının, davanın başında manevi tazminat alacak miktar veya değerini tam veya kesin olarak belirleyebilip belirleyemeyeceğidir. Ben, davacının, davasını ikame tarihinde bu şekilde bir belirleme yapamayacağı kanaatindeyim. Diğer taraftan ısrarla tekrar belirtme gereği duymaktayım ki: BELİRSİZ ALACAK DAVASI İKAME EDİLDİĞİNDE DAVACI, ALACAĞINI TAKSİT TAKSİT/KISIM KISIM/ZAMAN İÇİNDE ARTACAĞINI DÜŞÜNEREK/ACIMI ŞİMDİLİK ŞU KADAR ÖNGÖRÜYORUM DİYE AÇMAMAKTADIR. Davacı, manevi tazminat istemini kül halinde ileri sürmektedir. Sayın Pekcanıtez'in tespiti oldukça isabetli ve doğrudur (belirsiz alacak davasında talep bölünerek istenilmemektedir. Aksine manevi tazminatın aslında tamamı istenilmekte, ancak bunun kesin olarak belirlenmesi tahkikat sonuna kadar bir zaman içinde yapılabilmektedir...) ve bu hususu gayet güzel açıklamaktadır (diye düşünüyorum ) Konuyla tamamen alakasız birkaç not : P.S 1: "Akla gelebilecek bir diğer yol da davalının, davacıdan 1 lira, 10 lira gibi sembolik miktarlar talep etmesidir. Bu yol aslında hukuka aykırılığın mahkemece tespitini talep etmek anlamındadır... Davacının, böyle önemsiz miktarlar tahsilini dava etmesindeki asıl maksat, şüphe yok ki davalının haksızlığını mahkeme kararıyla tespit ettirmekten ibarettir (Tekinay/Akman/Burcuoğlu/Altop, Borçlar Hukuku Genel Hükümler)" BK m.49/3: "Hâkim, bu tazminatın ödenmesi yerine, diğer bir tazmin sureti ikame veya ilave edebileceği gibi tecavüzü kınayan bir karar vermekle yetinebilir ve bu kararın basın yolu ile ilanına da hükmedebilir" P.S 2: "Duyulan geçici bir acı (mesela bir iğne batmasında duyulan acı) manevi tazminatı gerektirmez (Prof. Dr. M.Kemal Oğuzman/Prof. Dr. M.Kemal Öz, Borçlar Hukuku Genel Hükümler)" ; "...Mesela dolmuş müşterilerinden biri arabanın kapısını dikkatsizlikle kaparken diğer bir müşterinin parmağı sıkışıyor. Bu yüzden sadece birkaç gün süren parmak sancısı karşılığında manevi tazminata hükmetmemek gerekir ((Tekinay/Akman/Burcuoğlu/Altop, Borçlar Hukuku Genel Hükümler)" P.S 3: Güzel kararlar: Yargıtay 4 HD, 05.03.1979 T., E: 9773, K: 2900: "...Esasen sağ doğmak şartı ile ana rahmine düşen kişilerin dahi tazminat isteyebileceği uygulama gözönüne alındıkta..."; Yargıtay 10 HD, 27.10.1977 T., E:1341, K: 6711: "...Manevi tazminat istemek hakkı bir medeni hak olduğuna göre ... henüz doğmamış çocuklar için dahi söz konusu olacağı kuşkusuzdur..." Çocuğa/pardon bebeğe sorsak hissettiklerini söyler mi ki Hadi istihareye yatalım Saygılar... |
07-01-2012, 18:20 | #89 | |||||||||||||||||||||||
|
Sevgili üstadım, Manevi tazminat davasının kendine özgü farklı özellikleri var ki bunları siz de ayrıntılı şekilde mesajlarınızda yazıyorsunuz. Bir davanın açılırken miktarını davacının belirleyememesi (bunun ondan beklenememesi) veya belirlemesinin imkansız olması belirsiz alacak davası açmak için yeterli olsa da, belirsiz alacak davalarında davacı ileride yapılacak bilirkişi incelemesi neticesinde alacak miktarının belirli hale gelmesi halinde veya karşı tarafın vereceği cevaplarla alacak miktarının belirlenebilir/belirli olması durumunda hiçbir ayrı merasime gerek kalmaksızın başlangıçta gösterilen değerle bağlı kalmadan belirli tutar kadar alacağını isteyebilmektedir. Oysa manevi tazminat davalarında siz de daha iyi bilirsiniz ki (bir önceki mesajımda da yazdım) mevcut sisteme göre bilirkişi marifetiyle manevi tazminat tespit edilememektedir. Bu bakımdan manevi tazminat tutarının ileride (hakimin kararına kadar) belirli hale gelmesi mümkün olamayacağı için, maalesef teoride kalacaktır sizin iddianız. Örnek: Bay Elima, Bay Arumutia'ya bir değer göstererek faraza (500 TL) manevi tazminat davası açtı... diyelim. Davayı da sizin dediğiniz gibi belirsiz alacak davası kabul edelim. Davalı Arumutia cevap verdi ve talebi reddederim dedi, diyelim. Hakim, dosyayı inceledi ve hükmünü açıkladı: Talebin kabulü ile 500 TL. manevi tazminatın... Davalıdan alınarak... bla bla.. dedi. Bu durumda Bay Elima sizce ne yapmalıdır? Sizin bahsettiğiniz belirsiz alacak davasının unsurları bakımından manevi tazminat davasına uyduğu konusunda kimsenin bir kuşkusu yok diye düşünüyorum. Sorun manevi tazminatta belirsiz alacak talebinin dava boyunca (karara kadar) belirli hale gelememesi ya da hakimin talepten fazlaya hükmedememesidir... Şunu diyorsanız amenna: Mevcut sistem için yazdıklarımı ele almayın, olması gereken sistem için ben manevi tazminat davalarının da bilirkişi eliyle veya önceden belirlenmiş kıstas tablolarla belirlenebilir hale getirilmesini öneriyorum. Ayrıca hakimin talepten fazlaya da hükmedebilmesini arzuluyorum... Buna bir şey diyemem. Görüştür. Saygı duyarım. Not: benim önceki mesajımda belirttiklerim Yargıtay kararlarından alıntı değildir. Yargıtay ve Doktrinin kabul ettiği ve bizlerin de neredeyse ezberlediği ilkelerdir. |
07-01-2012, 20:10 | #90 | |||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
Saygıdeğer üstadım,
Davacı bay Elima ile davalı bay Arumutia arasındaki nizaya odaklanmanız sebebiyle olsa gerek benim yazdıklarım konusunda bir karışıklık yaşamışsınız sanırım Şöyle ki; 27 no'lu mesajımdaki manevi tazminat davalarında bilirkişi incelemesi yapılması hakkındaki yazdıklarım elbette ki 27 no'lu mesajımın başında da belirttiğim üzere "olması gereken"e dair düşüncemdir ve bunu müteaddit defalar belirttim zaten:
Diğer hususa gelecek olursak: sürekli hakimin hüküm/karar vermesinden ve alacak miktar veya değerinin o anda belirli hale gelmesinden bahsedilmekte. Oysa ki alacağın belirli hale gelmesi demek, davacının, hakimin neye hükmedeceğini bilmesi demek değildir (Bunu siz de başka forumlarda yazdınız ve ben de bu şekilde düşünüyorum ). Davayı ikame ederken alacak miktar veya değerini belirleyemeyen davacının, tahkikat sonunda, tabir-i caizse önünü görebilecek duruma gelmesi demektir. Dolayısıyla "hakim, şuna hükmetti, n'olacak şimdi" mealindeki düşünce ve cevaplar bana, kanunun düzenlemesiyle alakalı imiş gibi gelmiyor. Kaldı ki 5 no'lu mesajımdaki HGK kararının muhalefet şerhini okursanız göreceksiniz ki davacı, o davada, gayet de güzel artırıma gitmiş ve o kararda tartışılan da bu zaten 90 no'lu mesajımda davacının, gözünün önünü nasıl görebilecek hale geleceğine ve hatta ek olarak, eğer gerçekten:
Teşekkürler, Saygılar... |
Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk) | |
|
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Yanıt | Son Mesaj |
Kardeşin mirasçı sıfatıyla manevi tazminat davasında tazminat isteme hakkı var mı? | avukatderyaozmutlu | Meslektaşların Soruları | 3 | 05-02-2011 17:03 |
Manevi Tazminat | Av.Olcay Pehlivanlıoğlu | Meslektaşların Soruları | 4 | 19-01-2011 15:04 |
manevi tazminat | Av.Şerare Erfan | Meslektaşların Soruları | 2 | 24-12-2008 15:28 |
manevi tazminat | Av. İsa kargın | Meslektaşların Soruları | 10 | 13-11-2008 20:26 |
manevi tazminat | CENTELBOY 54 | Meslektaşların Soruları | 2 | 10-05-2008 13:28 |
Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir. |