|
Hukuk Haberleri Hukuk Haberleri, duyuruları, güncel hukuki gelişmeler. [Haber Ekleyin] |
21-05-2007, 20:21 | #91 |
|
Yargıda Mediatör Dönemi
Sayı Persona;
Ben yazılarımın hiç bir yerinde bu iş Türkiye'de olmaz demedim. Bir söz vardır: İnsanlar düşündükleri gibi yaşamazlar, yaşadıkları gibi düşünürler. Ben altyapısının olmadığını bu nedenle ciddi riskler taşıdığını belirttim. Sizin yaşadığınız ülke ile Türkiye'yi bir karşılaştırın; Sizin ülkenizde kapitalizm iç dinamikleri ile gelişmiş, buna bağlı olarak kültür, sendikal faaliyetler, diğer sivil toplum örgütlenmeleri vb. belli bir mücadele ile kendiliğinden gelişmiş. Mücadele süreci ve buradan edinilen bilgiler ve kültür insanlara sürekli aktarılmış. Türkiye ise 20 lerde teğmenlerini cepheye sürmüş bir ülke. Türkiyede teğmen kalmamış. yaşayan insanlar ya 14-15 yaşından küçük ya da o zamanki yaşam koşullarına göre 50-60 yaşından büyük. Osmanlı İmparatorluğunun küllerinden doğmaya çalışan bir ülke/devlet. Küllerin içinde eğitim yok, sanayi, yok, hiç bir şey yok. Sadece nefesini kesen küller var. En açık örneği de Osmanlı'nın bir kısım borçlarının bu koşullar altında yaşayan böyle bir ülke tarafından kabul edilmiş olmasıdır. Türkiye'de 10 yıl öncesine kadar okuma yazma oranı %50 idi. Bugün Türkiye'de emekli haskimler, mühendisler vb. herkes BİLİRKİŞİLİK yapabilmek için hakimlerin, kalemlerin kapısını aşındırmakta. Türkiye EMEKLİSİNİN ASGARİ YAŞAM KOŞULUNU SAĞLAMIŞ bir ülke değildir. Türkiye'de ev kiraları 200 YTL nin üzerinde SSK. lının ortalama maaaşı 450-500 YTL. civarındadır. Bu insan kültürel düzeyini nasıl artırsın yaşamını DÜRÜST bir biçimde nasıl sağlasın? Bu sözlerim bu güne yönelik değildir. Hep böyle oldu. Türkiye savaştan çıktıktan sonra okuma yazma bilenleri eğiterek öğretmen yapıp okuma yazmanın gelişmesine çalıştı. Bunun için kaynak ayırdı. Türkiye'nin ilk yaptığı şey savaştan sonra okul kurmaktı. Diğer okulları saymıyorum örnek olarak Ankara'da kurulan DTCF, hukuku fakültesi ve tıp fakültesini verebilirim. Türkiye tüm yoksunluğuna rağmen bu özverilere katlandı. Çünkü bunun bir gereklilik olduğunu biliyordu. Yukarıda da belirttiğim gibi Türkiye'de bu olmaz demedim. Ben Türkiyenin Medeni Yasasını Ve Borçları İsviçre'den aldığını, Ancak uygulamada Türk uygulamasının üstün tutulduğunu, bu nedenle dünya literatüründe Türk-İsviçre adı ile anıldığını da biliyorum. Son yıllarda bir çok tıp doktoru arkadaşımızın literatüre adını yazdırdığını da biliyorum. Ancak: Ancak İtalya'nın savaştan sonra 141-142 yi kaldırmasına rağmen bizim kaldırmadığımızı da biliyorum. 5-10 yıl öncesine kadar "kadının karnından sıpayı, sırtından köteği eksik etmeyeceksin" diyen ve bunu gerekçeli karara geçiren yargıçlarımızın varlığını da biliyorum. Elbette ki daha iyisi yapılabilirdi. Olmamasının nedenleri üzerine tartışmayacağım. Böyle bir tartışma sitenin duyarlık göstermesine neden olabilir. Burada tartışmak istediğim bir nokta da şu; Hukuk hem devlet örgütlenmesini, hem devletin kişilerle ilişkisini, hem de kişilerin kendi aralarındaki ilişkileri düzenleyen bir kurallar bütünüdür. Sonuçta böyle bir çaba hukuka ve bu anlamda ADALETE ilişkin olacaktır. Yukarıda anlatmaya çalıştıklarımı da göz önünde bulundurursanız; Türkiye'der hukuk tartışılmıyor diyorsunuz, tartışılıyor. En basit örneği İsv. Tr. Medeni Yasası olarak anılmasıdır. Ama bu arada en çok tartışılan bilirkişilerin yargı üzerindeki sultasıdır. Epeyce yazı bulabilirsiniz. Sonuçta bu kadar üniversite mezunu ve bu kadar işsiz üniversitelinin olduğu bir ülkede böyle bir sistemin nasıl işleyeceği konusunda cidddi kuşkularım var. Bu insanlar kurs ile bu payeyi aldılar. denetimi nasıl yapacaksınız? Oda veya dernek. Sizce bu kuruluş yeterli denetimi gerçekleştirebilecek mi? Bir yandan üyelerinin bir yandan da kendileri ifade etmese de kendi) çıkarlarını korumak zorunda. İnsanlar doyuyorlarsa böyle bir iş için bilgi düzeyi ve görevlendirilmeleri nedeni ile giderler. İnsanlar neden fazladan bir iş üstlenirler? Neden gidip hakim veya kalem kapılarını aşındırsınlar? Hukuk devletin yapısını, insanlarla devletin ilişkilerini, insanların kendi aralarındaki ilişkileri düzenleyen kurallar bütünüdür. Yargı ise hakkı dağıtan kurumsallaşmadır. Burada bir hak dağıtımı söz konusu olacaktır. Bu teknik hukuk anlamında olmasa bile halkın gözünde olacaktır. Teknik hukuk anlamında da yargısal faaliyettir. Gelelim pasta meselesine; Tamam Türkiye büyüyor da pasta benim için veya devlet hukuk fakültesinden kolunun ve kafasının emeği ile mezun olmuş biri için nasıl büyüyor? Biraz uzun ulduğu için özür dilerim Saygılar |
22-05-2007, 16:16 | #92 |
|
Adr
HMUK'taki hakem ve tahkim yolları ne kadar uygulanıyor sizce? Bu kurumlar gereğince işleyebilse ve toplum tarafından ihtilafların giderilmesinde alternatif bir çözüm yolu olarak benimsenebilse ayrıca mediatörlük gibi çözümler aramaya gerek kalır mı?
Peki "mediatör"ler veya bu oluşumun mesleki örgütü kurumsal tahkim mekanizması mı öngörecek?(Tüketici heyetleri gibi) Yoksa komisyonlarca tespit edilmiş bilirkişi listesi gibi bir "mediatörler" listesi mi olacak ve Amerikan ağır ceza usulünde olduğu gibi jüri seçer gibi taraflar mediatör mü seçecek? Yurtdışında ADR'nin uygulanageldiğini biliyorum, bunun Türkiye açısından ortaya çıkarabileceği handikaplar bir yana bırakılırsa, sistemin oturabilmesi için yasal dayanağının ayrıntılı bir çalışmayla ve işin ehli kimseler tarafından kaleme alınması gerektiğini düşünüyorum.ADR'nin yapısında ise yalnızca hukukçuların bulunmasının gerektiğini düşünüyorum. Avrupa'da ADR uygulanıyor ama kişilerin mahkeme veya adli merciler önünde avukat tutmak zorunlulukları bulunuyor.Türkiye'de bu şekilde bir zorunluluk yok, dahası CMK ve Adli Yardım kurumları nedeniyle bu zorunluluğun tam tersine doğru bir gidiş sözkonusu.. Nasıl diğer meslek mensupları kendi meslekleri açısından bir değişim sözkonusu olduğunda tüm yasal ve demokratik yollardan seslerini çıkarıyorlarsa, hukukçuların ve avukatların da elbette buna hakları vardır! |
24-05-2007, 11:33 | #93 |
|
Bu tasarının amacının yargının iş yükünü hafifletmek olduğu söyleniyor. Ancak ben buna katılmıyorum. Türk yargı sistemindeki aksaklıkların nedeni olarak yargıdaki iş yoğunluğunun gösterilmesi bu bahanenin arkasına sığınmaktan başka birşey değildir. Temel problemler, bizatihi yargının içindeki unsurlardan ve yargı dışı unsurların yargıya bakış açısından kaynaklanmaktadır. Bu tasarının yasalaşması halinde de elde edilmek istenilen maksat hasıl olmayacaktır. Burada tartışılan konu, özelde "mediatörlük" konusu olmakla birlikte esasen Türk yargı sistemindeki temel sorunlardır. Bu sorunların kaynağı doğru tespit edilmeden yapılacak yasal düzenlemelerinde yargının iş yükünü hafifletecek yerde bilakis artıracağı ve başka sorunlarda doğuracağı kanaatindeyim.Yanlış teşhisle doğru tedavi olmaz.
Saygılarımla... |
24-05-2007, 12:26 | #94 |
|
Okuduklarımdan anlayabildiğim kadarı ile "Mediatör" kavramının tartışılmaya başlandığı ilk günlerdeki bu da nereden çıktı,yenir mi içilir mi şaşkınlığını yavaş yavaş üzerimizden atmaya başladık.Tartışmalar daha çok sistemin nasıl ve ne şekilde uygulanacağı,kimlerin meditör olabileceği ekseninde dönmeye başladı.
Avukat olarak mesleğimi icra etmeye başladığım ilk günden bu yana ceza davalarına girmedim (Karşılıksız çekler dışında).Tüm çalışmalarım özel hukuka ve aile hukukuna ilişkin oldu.Deneyimlerim bana şunu öğretti "EN İYİ ADALET UZLAŞMA İLE ELDE EDİLİR" Taraflar arasındaki anlaşmazlığı uzlaşma ile çözümlediğinizde iki tarafda bundan memnun kalmakta ve aralarında kalıcı bir husumet oluşmamaktadır.Müvekkilimin uzlaşma-anlaşma isteyip istemediği konusunda herzaman görüşünü alırım ve olumlu görüş almışsam dava açılmış olsa bile bu yolu denerim.Özellikle boşanma davalarında boşanmanın yasal sonuçlarını müvekkilime hatırlatırım ve lüzumsuz inatlaşmalara girmemesini isterim ama zorlamam da.Şundan eminim ki pek çok meslektaşım aynı yolu zaman zaman denemiş ve sonuç almıştır.Bugüne kadar hiçbir uyuşmazlığı anlaşma yolu ile çözemedim diyecek bir avukat yoktur.Kaldı ki,bu çözüm şekli bizim geleneklerimizde,kültürümüzde vardır.Kan davalarında bile araya bazen devlet adamlarının,bazen sözü geçen büyüklerin girmesi ile anlaşma-barış sağlanabilmektedir. İsmi,ister mediatör ister arabulucu ister uzlaştırıcı yada başka birşey olsun bu kavram aslında bize yabancı bir kavram değildir.Sorun, bunun ne şekilde ve kimler tarafından uygulanacağıdır.Kendi adıma, uyuşmazlığın konusu ne olursa olsun mediatör hukukçu olmalıdır dayatmasını kabul edemiyorum çünkü mantığıma ters geliyor.Bir hukukçu olarak hayatın her alanında yetkin olduğumuzu kabul etmek fazlaca iddialı bir söylem değil mi?Avukat olarak inşaat yapım sözleşmesi hazırlamamız inşaatla ilgili herşeyi bildiğimiz anlamına mı gelmektedir?Bunun gibi örnekler çoğaltılabilir.Ama bunun tersini düşündüğümüzde de bir inşaat,makina yada kimya mühendisininde aile hukukuna ilişkin bir uyuşmazlıkta uzlaştırıcı olamayacağını kabul etmemiz gerekir.Lütfen bunu bilirkişilik müessesesi ile bağdaştırmayın.Zira,bildiğiniz üzere bilirkişi kendisinden istenen konu ile ilgili görüşlerini mahkemeye sunar ve kararı mahkeme verir.Benim kastettiğim ise taraflarca seçilen ve konusunda uzman olan uzlaştırıcının (Mediatörün) bizzat kendisinin uyuşmazlığı çözümlemesidir. Yukarda da belirttiğim gibi bana göre kavram, yabancısı olduğumuz bir konu olmayıp bütün mesele ne şekilde ve kimler tarafından uygulanabileceğidir. Saygılarımla |
26-05-2007, 16:19 | #95 |
|
Mediatörlerin sadece hukuk mezunları olmamasını yadırgayan, sitem eden herkese saygı duyuyorum ancak bu derece büyütülecek bir durum yok çünkü hukuki alanda başarılı olabilecek kişiler hakkaniyet ve hakikat losyonuyla yetişen hukukçulardır. Endişeye mahal yok bence...
|
27-05-2007, 00:55 | #96 |
|
Yargıda Mediatör Dönemi
Çok değil 10 yıl bile geçmedi;
Büyükşehirlerimizde (en azından birinde) heyetler dağıtıldı, yazıişleri müdürleri sürüldü, bilirkişiler de ağı cezada yargılanıyor. Nasıl bir medyatörlük? |
28-05-2007, 14:31 | #97 |
|
Kapitalizm , bir terimden çok bir "yönetim şekli"dir sevgili dostlar.
Sinir yapmayınız kötü bir niyetim olmadan söylüyorum bunu ; ülkemizde de demokrasi değil kapitalizm vardır. Kavram : MEDİATÖR. Nedir mediatör? Medyatör bir adamdır ki , bu adam herhangi bir yüksek okulu bitirip , bir yıl seminer aldıktan sonra , avukata hakime gerek duymaksızın haklıya haksıza karar verir. Bu yazıyı okuyanların yüzde doksanının hukukçu olduğunu varsayarak soruyorum ve hep beraber cevaplıyoruz ; "Bir yıl seminer görerek kanun BİLİNİR mi?" , elbette ki bilinmez. Ben durmadan ders çalışıyorum , 20 yıldır ben ders çalışıyorum , yine bana soru sordukları zaman bilemiyorum..bu mediatörcük nasıl bilsin_? Defalarca söylendiği gibi , ben nasıl bir hukukçu olarak uçak mühendisliğinden anlamıyorsam , bir yoğurt mayalama fakültesi mezunu da hukuktan anlamayacaktır. Yani ortada , rakibi ile rekabet edemeyecek derecede ezik olmasına karşın yarışa sokulan yeni bir meslek var..mediatörlük. Peki hiç ortada yokken neden böyle bi sistem çıkartsınlar ki başımıza madem rakip olamayacak? değil mi... Demek ki rakip olacak...demek bir bildikleri var... iddia ediyorum , Uluslararası şirketler , Fabrikatör çocukları , Bakan yeğenleri , abanacaklar parayı , mediatörlük sertifikasını alıp , biz ezik avukatcıkları 600ytl maaş ile çalıştıracaklar ve işlerini yaptırarak daha da zengin olacaklar. Gördüğünüz gibi sayın güzel hukukçular, bilgi , görgü , iyi huy..bunlar hiçbir şey ifade etmiyor , aslan payını hep babası zengin olan , dayısı dolandırıcı olan ,eniştesi mafya olan alıyor. ve yine öyle olacak... Hepimiz görüyor biliyoruz , yasak olmasına rağmen eline 600 ytl maaş verilerek köle gibi çalıştırılan avukatlar var...Meslek onuru , dayanışma demeyin hiç , mecbur olan insan , yine kendi meslektaşı tarafından bu şekilde kullanılıyor. Ülkemde her türlü şeyin dağılımı adaletsiz olduğu gibi , müvekkil dağılımı da adaletsiz...ARZUHALCİ denen olay dahi pırıl pırıl avukatların belini büküm büküm bükerken bir olay iken , Sermayesiz avukat zaten köle şartlarında çalışır iken bir de başımıza mediatör çıkarıyorlar... Peki ben Keriz miyim 4 yıl okul okudum , üstüne kelle koltukta parasız sigortasız staj (kölelik) yaptım. Kaportacıda çırak olsaydım sonra 1 yıllık eğitim görür mediatör olur aynı işi yapardım..Zaten benim avukat olarak yaptığım işlerin hepsi için mediatöre yetki verilmiş...Her Avukatın çevresi belli , avukatlara diğer hukuk alanları kalıyor gibi bir bahane olamaz. Ben hakkımı ararım , bu sistem uygulamaya geçerse maddi manevi her türlü zararımı , mahrum kalınan gelirimi isterim.YENİ MEZUN olsam dahi 5 yıllık ortalama mediatör geliri talep hakkım doğar hukuk mantığına göre...Manyak demeyin , lafla olmuyor , bu uygulamayı getiren kişiler zaten avukatın fikrini önemsemiyor , sizin iyiliğinizi istemiyor...Bize bir tehdit unsuru lazım... yoksa avukata alternatif medyatör çıkar , doktora alternaif seminerli üfürükçü çıkar , mühendise karşı dödyatör zödyatör çıkar...Neyse ki küresel ısınma var ki hepimiz öleceğiz... |
28-05-2007, 22:11 | #98 |
|
Bizler hukuk fakültesinde boş yere mi eğitim aldık? Burası Türkiye. Hergün yeni bir yasa çıkıyor veya değişime uğruyor. Neden böyle bir şeye ihtiyaç duyarlar anlamam. Bunların yüzünden dava yükü azalacaksa bu mesleği bırakmaya razıyım
|
01-06-2007, 08:39 | #99 | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
Mediatör :Mafiatör'ün Legal olanı..
Sayın Arkadaşlarım, Gördüğümüz kadarı ile Mediatörlük konusu,yalnız THS'nde tartışılıyor.Başka kimsenin umurunda değil. Konunun önemi artık ortada..Biraz da bizim dışımızdaki birinden,Sayın İnanıcı'dan alıntı sunuyorum.Bakalım başkası ne diyor.. Gerçi persone arkadaşımız,''ceza hukuku alanına girmeyecek''diye teselli ediyor ama,aslında ceza hukuku da başka bir yoldan kapsama alınacakmış..Nedense vaz geçilmiş. Görünen o ki:Birileri ''Şu Avukatlık bitsin artık!..''demiş;düğmeye basmış. Bizden söylemesi: İçimizde bu hukuk dışı kurumla uyum içinde çalışmak isteyenler,şimdiden hazırlığa başlasın:Siyah giyinen adamlar,yeteri kadar silah,camları içerdekini göstermeyen süper arabalar ve bol bol koyu camlı güneş gözlüğü toplasın. Saygılarımla. |
02-06-2007, 22:39 | #100 |
|
bu tip bir proje yine sermayenin yeni oyunlarından birisi.barolar birliği de sağolsun avukatlar aleyhine olduğundan ve sermayeye hizmet ettiğinden hemen 'olur' verivermiş anlaşılan...tabi bazı avukatlar ise kazanacakları paralar şimdiden gözlerini kamaştırdığından daha hukuki düzenlemeler olgunlaşmadan, çalışmaya ve lobi faaliyetlerine başlamışlardır muhtemelen..
yok efendim kurslardan para alınmayacak, barolar para kazanmayacak filan gibi savunmalara gerek yok bence cunkü bir arkadasın da belirttiği gibi bu işin içinde ciddi paralar olmasa ne sirketler ihale alır, ne barolar üstüne düşer, ne de bu ve bundan sonraki meclisler bu yasayı çıkarır..(sayet yasalaşırsa bunu herkes yaklasık 2 ay içinde görecektir maalesef) ha paraları kim kazanır derseniz; 'işni hakkıyla yapan dürüst avukatların bu işten para kazan(a)mayacağına emin olabilirsiniz' derim, ayrıca 'halk da bu mükemmel(!) yasadan nasibini(!) fazlasıyla alır'cümlesini de tereddütsüz eklerim. sonuç: rant, suistimale zemin, büyük paralar, pastadan alınacak kocaman dilimler, adaletsizlikler, en sonunda kaybolan, yok olan, gittikçe hiçleşen bir meslek(avukatlık); ve işe yaramaz, sadece yanlışların ve adaletsizliklerin üstünü örtmeye yarayan, onları meşrulaştıran bir hukuk sistemi... bu tepkimden sonra sert cevaplar alacağıma eminim ama inanın söylediklerim konusunda o kadar eminim ve yapılanlar o kadar midemi bulandırıyor ki...bu konu ile ilgili foruma bir daha da girmeyi düşünmüyorum .saygılarımla.. |
03-06-2007, 00:38 | #101 |
|
Geçen sene okulumuzda Sayın Prof Dr. Kamil Yıldırım biz öğrencilere bu konuda bir konferans vermişti. Güncel hayatta adliyelerimizin iş yükünü göz önüne aldığımızda kabul edilebilir bir kurum olarak görülüyor arabuluculuk. Tabi arabuluculuğun bazı özellikleri var. tahkim gibi icraa kabiliyeti yok.Tahkim çözümü garanti ediyor ve memnuniyet vaad etmiyor. Arabuluculukta ise kararı taraflar belirliyor. Tabi arabuluculuk aşamasında zamanaşımının kesilmemesi de bazı arkadaşlarımızın dediklerinin aksine yargıyı ikinci plana atmıyor. Öte yandan bu arabuluculuk kurumunu merkeze oturtursak arkadaşlarımızın kaygısı yersiz olmuyor. Bu durumda kim mahkemelere gidip sürünmek ister ki!(yani avukata hakime ne gerek var durumu söz konusu olur)
Bence bu konuda çok iyi bir düzenleme olmalı. Almanya'da 750€'ya kadar olan bazı ihtilaflarda arabuluculuk kurumu zorunlu. Bizde de adliyelerimizi fuzuli işgal eden küçük miktardaki ücretler için bu yol zorunlu hale getirilebilir. Arabulucu olma konusunda hukuk fakültesi mezunu olmayı savunan arkadaşlara katılıyorum. Çünkü Arabuluculuk kurumu ile en büyük zararı Avukatlık ve hukuki danışmanlık kurumları görecektir. Dolayısıyla yurtdışındakı uygulamaların aksine( Hocamız Avusturya'da bir ev hanımının mediatör olduğunu ve çok güzel para kazandığını söylemşti)Türkiye arabuluculuk konusunda Hukuk mezunu olmayı şart koşmalıdır. Son olarak eğer Hukuk Fakültesi mezunu şartı koyulursa bu durumda avukatlara zarardan çok yarar sağlar bu kurum. Düşünün adliyeye gitmeden karar vermeyi. İyi bir düzenleme ile bu kurum bence yararlı. "en kötü barış en iyi savaştan iyidir" |
03-06-2007, 14:52 | #102 |
|
kişisel asistan , imaj yapıcı, şarap gurmesi , medyatör
YASAMA YÜRÜTME YARGI değil mi sevgili dostlar üç erkimiz...
Yargı bağımsız mahkemelerin tekelinde değil midir sorarım size? Peki tekel ne demektir? O zaman bu mediatör ne biçim bir şey? Söyleyeyim nasıl bir şey : Anayasaya aykırı bir şey! Anayasa aykırı şeyler , iptal edilir arkadaşlar. Yasama erkine de bir asalak meslek getirecekler yakında...yürütmeye de... |
03-06-2007, 22:05 | #103 |
|
Arkadaşlar yanlız şu konuyu gözardı ediyorsunuz. Arabuluculuğun icra kabiliyeti yok. yani tahkim gibi değil! Dileyen uzlaşmaz ve yargıya intikal ettirebilir ihtilafı. Arabulucunun verdiği karar kesin bir karar değil. Yine tek tarafın lehine de değil. Arabulucu sadece öneride bulunabilir. Hocamızın dediği gibi arabulculukta kararı taraflar belirliyor.Ben burda erkler ayrılığına bir istisna göremiyorum. Zaten büyük meblağlı ihtilaflarda da uygulanması düşünülmüyor. Bence biraz önyargılı bakıyorsunuz bu işe.
|
04-06-2007, 21:50 | #104 |
|
Yargıda Mediatör Dönemi
Arkadaşlar:
Diğer arkadaşlarımızın da görüşlerini dikkate almak gerekiyor. Ancak bizim dikkatimizi çeken ilk konu uzlaşma kültürünün bizde pek yerleşmediği. Bizim hukukumuzda sulh hakimleri öncelikle tarafları uzlaştırmak/anlaştırmak, bu konuda yönlendirmek zorundadır. Sulh hakimi adı buradan gelir. Kaç tane gördünüz? Aynı görev aile hakimlerine de verilmiştir. Ben hiç uygulayan görmedim. Klasik "tarafların...10 ... mehil" Böyle baktığımızda sulh hakimlerinin konumu nedeni ile yeni bir uzlaştırmacı kuruma ihtiyaç olmadığıdır. Yanlış değerlendiriyor olabilirim. BU konuda avukatların da haklarını kullanmadıklarına ilişkin eleştiriler vardı. Hakimler de kullanmamışlar. Hakemler de. Böyle bir kurum oluşturuldu. Bu kurumun ne olduğu ve niteliği herkesten uzak. Her ne kadar arkadaşımız site adresi vermişse de siteye girdiğimde hep kısıtlı alana giriyorsunuz üye değilsiniz türünden uyarılar ile karşılaştım. Yeterli bilgi edinemedim. Artık bilgi edinmek kişisel çabama kaldı. Ancak şunu kabul ederim: İnsan kişisel becerileri nedeni ile uzlaşmacı olabilir. Ama konu dava konusu olursa kesinlikle resmi mercilerde kendisini uzlaşmacı olarak atayan kişinin vekili olarak hareket edemez. Birincil karşı çıkış noktam bu: Ben de ekonomi okudum, siyaset okudum "HATTA ADLİ TIPP OKUDUM" ben bu bilgilerimi dayanarak ve bir kurs sonucu bu işleri yapmam. 1- Ben bilimin 4 yılda öğrenilmeyeceğine inanırım. O nedenle hukuku 8 yılda bitirdim. 2- İnsanlar fakülte hayatı boyunca kendi alanlarında eğitilirler. Kuşkusuz ki hukuk dersleri de alabilirler. Ama bu hiç bir zaman onlara hukukçuluk sıfatını kazandırmaz. Bu meslekleri gereği ihtiyaçları olan hukuk bilgisidir. Burada şu tartışılabilir; Okuyup araştırırım. Okuyup araştırarak benim 4 yıllık özel eğitimime kaç yılda ulaşırsın? Sana ve bana verilen emeğe, senin ve bein verdiğim emeğe yazık değil mi? Benim bu konudaki tartışmalarımın temellerinden birisini akademik yeterlik oluşturuyordu. Ben HF. mezunlarının bile akademik yeterlikle donatılmadığını düşünüyorum. Bunun sorumlusu şu anda hukukçu olarak yaşamını kazanmaya uğraşanlar değil. Sistem. 80 de 78 de 2, 80 de 3 hukuk fakültesinden 40 ın üzerinde hukuk fakültesi yaratanlar. Sistem. Başka bir tartışmada da belirtmiştim. Özal teknisyenlere proje çizdirmeye çalıştı. Sonuçta bizim ülkemizde de üniversite eğitimi teknik lise eğitimi haline geldi. Bütün siyasiler bağırsın. Bu kadar üniversite mezunumuz var. NE İŞE YARIYORLAR? HEPSİ İŞSİZ. Böyle bir yapılanmanın içinde insanların alacağı konum beni korkutuyor. Bir sürü arkadaşım düzenlemeye olan tepkileri nedeni ile kurslara katılmadı ama bir sürü maliyeci vekil olarak görev yapıyor. Kuşkusuz ki süreç içinde usul hükümlerini de öğrenmişlerdir. Öğrenene kadar geçen sürede yapılanlar? Eğer belli bedellerle sınırlanacak ve kesin hüküm etkisi oluşturmayacaksa vekil sıfatları olmayacaksa bu anlamda itirazım yok. 100 TL lik bir alacak için 400 TL avukatlık ücreti almak beni de rahatsız ediyor. Akıllı ve doğru bir yöntemi hep birlikte bulacağız sorun hepimizin sorunu aslında. çözümü de birlikte bulacağız Saygılar |
05-06-2007, 15:57 | #105 |
|
bir suredir tatil icin Istanbuldaydim o yuzden bu foruma katiladim, ve ilk olarak forum sayfasinda eklenen yeni yazilar oldugunu okudugumda buyuk bir hevesle actim forumu, cunku beklentim suydu, 90 gorusten sonra , bu kurumun isleyisinin anlasilip artik bu kurumun turk uygulamasina nasil uygulanmasi gerektigi yonunde yapici yazilar okumakti, ve sonra belki olusan metni bir bildiri gibi bu yasayi yapan kisilere sayin Samil Demir vasitasiyla iletmek gibi bir pozitif ruh hali icindeydim...
ozur dilerim ama maalesef tam bir hayal kirikligi yasadim, cunku yazilan 100 gorusten sonra hala meslektaslar kurumun yapisini anlamamak konusunda caba sarfediyorlar gibi.... ilk olarak, bazi noktalari cevaplamak istiyorum... Sayin Erdogan, ingilizlerin bence en onemli ozellikleri cok pragmatik olmalari , faydaci olmalari, hepimizin bildigi gibi bu ulke 2 tane buyuk dunya savasini kazandi hele 2. dunya savasindan sonra Londra da tas tas ustunde kalmadi ama buradaki insanlar bugun bir kurumu degistirmek ihtiyaci duyduklarinda hicbir zaman bu olaylari referans almazlar, cunku hepsinin kavradigi gibi dunya artik cok baska bir yerde... hatta bu ulke insani ,zavalli Churchill 2 tane dunya savasini kazandiran ulkenin lideri yani, 2. dunya savasindan sonra, sokak tabiriyle adamin kicina tekmeyi atmistir, neden cunku ingilizler soyle dediler biz artik savas kahramanina degil , ulkeyi yeniden yapilandiran bir lidere ihtiyac duyuyoruz... bugun Tony Blair in basina gelenler de pek farkli degil, adamcagiz 10 yil icinde ulkeyi 5. buyuk ekonomi yapti, issizlik su anda yuzde 2 yada 3 ama son donemde yaptigi hatalar yuzunden genc yasinda politik hayati bitti... bu ornekler bu ulke insaninin ne kadar faydaci oldugunu gosteren ornekler, butun bu politikacilar , kahramanlar, temelde aslinda yapmasi gereken seyleri yapan gorevine bagli insanlar olarak goruluyorlar ve saygi goruyorlar ancak tabulastirilmiyorlar.... ve ingilizlerde 2 dunya savasinda bircok degerli insanlarini kaybettiler , savas maalesef boyle birsey ve her zaman saygi ile anarlar kaybettikleri insanlari ve amaclari o olen insanlarin istedigi gibi bugun en iyi sekilde yasayan uluslar icinde olmak, refah icinde yasamak, bunun yolunu da degismekte bulmuslar, yani ingilizce olarak open society deniyor, bu adamlar, kendilerine fayda saglayacaklarina inandiklari her turlu seye aciklar, neyin faydali olup olmadigina da her yil milyonlarca paund harcadiklari bilimsel arastirmalara anketlere dayali olarak veriyorlar, diger ulkeri cok iyi gozlemliyorlar... ve eger fayda goruyorlarsa tamam ,hemen uygulayalim, mesela o kurum ne kadar eski koklu gelenekli olursa olsun degismesi gerekiyorsa degisiyor... ornegin yakinda butun postaneleri kapatmaya basliyacaklar cunku artik ne kar ediyor , ne de bir faydasini goruyorlar,Oxford universitesi ve Cambridge universiteleri kurullari bugunlerde yonetimi daha esnek nasil hale getirip yaristan nasil kopmayiz diye haril haril dusunuyorlar, basinda bu konularla ilgili cok guzel tartismalar oluyor, kimse soyle bir tartisma yapmiyor , bu kurum bize savas yillarinda cok fayda sagladi, ulkenin onuru onemli falan diye.... ben size bu tarz en ideal diye birsey demiyorum ancak bana gore bu dusunce yapisi 21. yuzyil mantigiyla cok uyusuyor... bakin diger uluslardan ornekler... cinlilerin buyuk donusumunu saglayan liderin meshur lafini hepimiz biliriz,'ARTIK KEDiNiN RENGI HIC ONEMLI DEGIL FARE YAKALADIGI SURECE' daha once biliyoruz Cin de butun kediler KIZIL renkteydi ... hindistan a bakin dunyaya kapilarini acip gelismeyi cok mu istedi yoksa bunu yapmak zorundami kaldi... ancak tabiki degisim denen sey sozkonusu oldugunda hicbir ulke , sistemi direkt olarak yani kendi ulke sartlarini dikkate almadan yapmiyor, ornegin hindistan kapilarini dunyaya acitiginda soyle bir sart kostu uluslararasi dev firmalara, tamam ben size cok guzel bir pazar sunuyorum ancak siz burada yatirimi ancak, bir hintli firma ile beraber yapabilirsiniz, yani bugun Turk vestel firmasi hint pazarina ,bir hintli ortak bulmasi kosuluyla girebilmektedir... simdi yukaridaki ornekler gozunune alindiginda sorun, degiselim mi sorunu degil aslinda. sorun nasil degiselim ? degisimden en yuksek faydayi nasil saglariz? degisimi kendi bunyemize nasil en optimum sekilde bunyemize uyarlariz sorunu... iste bu mediatorluk kurumunun bizim hukuk hayatimizda bir anda belirmesi de aslinda bu global perspektifin hukukumuza ufak bir yansimasi, ancak son degil... tekrar etmek istiyorum, arabulucuk kavrami turk hukuk sisteminde eninde sonunda belirecek gibi duruyor, siyasi irade ve avrupa birligi bu konuda kararini almis, simdi biz aydin hukukculara dusen bence satrancta birkac hamle sonrasini gorup kanun koyucuya yon gostermek olmali... sayin superavukata nacizane onerim, kurumum isleyisiyle ilgili onceki yazilan seyleri okumasi, ve kafasindaki soru israretleri varsa Sayin Samil Demir den bilgi istemesi. cunku sayin meslektasim cok bariz hatalar var yazdiklarinizda... saygilar. |
07-06-2007, 14:15 | #106 |
|
BENİM MEDİATÖRLÜK hakkında merak ettiğim bi kaç konu var .Şuan yasal düzenleme hangi aşamada, mediatörlük kurslarını düzenleyenler hangi yetkiye dayanarak düzenliyorlar ve sertifikaların hukuki mahiyeti ne ? programlar eğitim amaçlı mı yoksa bi nevi ruhsat mahiyetinde mi? şuan katılım oranı nasıl? bu konu hakkında bilgisi olnların bilgilerini paylaşmalarını rica ediyorum...
|
01-07-2007, 20:38 | #107 | |||||||||||||||||||||||
|
Ben mediatör değilim. Ama bu işi avukat olarak en iyi yapabileceklerden biriyim...
Şu anda bu işin eğitimini yurt dışında alarak para mukabilinde eğitim veren kişiler var. Bu kişilerin verdikleri sertifika ve belgelerin o eğitimi aldığınızı belgelemekten başka bir niteliği tabii ki yok. Ben de bu tür eğitimlerden defalarca almış biriyim ama bazı hevesli arkadaşların kendine dediği gibi kendime "mediatör" demiyorum. Avukat olmam nedeniyle diyemem de...Aldığım eğitimi kişisel gelişimimin bir parçası olarak gördüm ve görmekteyim. Ancak Ankara Barosu gibi kamu niteliğinde kendi mühürü ve tüzel kişiliği olan bir resmi kurum bu tür bir mediasyon eğitimi düzenleyip katılanlara da sertifika veriyorsa bunun da resmiliğini tartışmakta pek mana görmüyorum. Tabii ki baronun verdiği sertifikayla da mediatör sıfatı kazanılmıyor. Mediasyon eğitimi almış "avukatlar" oluyoruz. Peki bu avukatlar ne iş yapıyorlar? Ankara Barosu CMK kapsamında oluşturduğu "uzlaştırıcı avukat" siciline eğitim alanları kayıt ederek, cumhuriyet savcılıklarından ve mahkemelerden gelen uzlaştırıcı taleplerini bu listeye kayıtlı avukatlardan atama yaparak karşılıyor. Mediatörlük konusundaki yasal düzenleme yeni meclise kalmış durumda. HMK taslağında ya da ayrı bir kanunla düzenleme bulması bekleniyor. Sahsen yasalaşması halinde benim sertifikalarım ne olacak diye bir kaygım yok. Herkes gibi yasal düzenleme olduğunda nereden eğitim alınacaksa ben de aynı yerden tekrar alacağım. Ama kimse 3-4 yıldır uğraştığım iş nedeniyle beni yeni eğitim alan meslektaşlarımla bir tutamaz. Çünkü biliyorum ki mediasyon sertifikadan çok kişisel yetenek ve tecrübe ile yapılabilecek bir iş. Beraber eğitim aldığım insanlardan benim sinirlerim bu kadar tepkisiz olmayı kaldırmaz, taraf olmaya alışmış biri olarak böyle bir mesleği yapamazdım ifadeleriyle de karşılaştım. Bu kadar anlamsız tepkiye rağmen yineliyorum. Bilgi güçtür. Bilmek bize zarar ettirmez. At binenin kılıç kuşananındır. Erken kalkan yol alır. Sahip çıkın geç kalmayın. Öğrenmek için yukarıdaki mesajdaki gibi nazikçe sormanız yeterli. Sizi bilgilendirmeye çalışan meslektaşınıza "mafyatör" demek yerine bu işi mesleğimize nasıl malederiz biz ne yapabiliriz diye sorun... |
02-07-2007, 10:03 | #108 |
|
Bakınız , şu an itibariyle dahi Türkiyedeki avukatların yüzde 95inin mediatör - mediatörlük diye bir kavramdan haberi yokken , bazı kişiler 4 5 farklı mediatörlük kursu almış , bazı kurumlar mediatörlük okulları açmış... kimseye haksızlık etmeyi sevmem , özellikle de mestekdaşlarıma saldırı niteliğinde bulunabilcecek şeyler söylemek istemiyorum , ancak ortada hoş kokmayan birşeyler olduğu açık.
Tamam avukatlar olarak , hukukçular olarak boş bırakmamak durumundayız , kurumu sahiplenmek zorundayız , ancak nereden , nasıl çıktığı belli olmayan ve felsefi olarak karşı çıktığım bir kavram sözkonusu ve bu kavram , yeni başladığım meslek hayatımda karşıma konmuş yeni bir engel teşkil ediyor. Kimse de bunun için beni ve karşı çıkan avukat arkadaşlarımı yargılamasın lütfen. Dışarıdan bakıldığında pek çok şey mantıklı görünebilir , hatta güzel bir anlatımla haksız bir hareketi haklı göstermek de çok mümkündür. Ancak dışarıdan değil de olayın içinden bakıldığında , hukuk camiasını bilerek , Türkiye ülkesinin moral yapısını bilerek bakarsak , bu kavram pek çok çevreye rant getiriyor. Komplo teorisi olarak düşünür isek , daha önce de değinildiği gibi , kurumda mafyavari örgüt parmağı sezilebileceği gibi , o olmasa dahi en azından bir takım çevrelere rant sağladığı açıktır. Dayanaklarımı saydım...Kimse kurumdan haberdar değil iken ve kanuni düzenleme mevcut değilken , kuruma ilişkin kurslar açılmış.Bu kursları kimler ne yetki ile veriyor bilgilendirme yapılmamış. Ankara barosu kurs veriyor deniliyor ancak internetten aratıyorum ankara barosunda öyle birşey yok(ankarada yaşamıyorsam başka nereden öğrenebilirim ki)... Bakınız..her şey toz pembe olsa dahi , fırsatlar eşit değil. Kavram hukukileşmeden kurslar sertifikalar alalım denmiş ama şu an almak istesem , bildiğim tek yol , ankara barosuna gitmek..ki işi gücü bırakıp başka şehire taşınmam gerekiyor bunun için. Bazı şeyler ya görülmüyor ya görülmek istenmiyor ya da gizleniyor..umalım ki birincisi olsun... |
04-07-2007, 14:19 | #109 |
|
Yalnızca şahsıma özel özene bezene yazdığınız mesaj için teşekkürlerimi sunarım.
Her ne kadar yurt dışında bulunmuş olmayı marifet olarak görmesem de ve de her fırsatta yurt dışında öyle yurt dışında böyle demeyi kabalık olarak görsem de , pek çok defalar yurt dışında bulunduğumu , yurt dışındaki sistemi bildiğimi ve özellikle avrupa gibi gelişmiş topluluklarda nasıl saat gibi işlediğini bizzat gözümle gördüğümü bilmenizi isterim. Şunu da eklemeliyim ki mesleğimi de en idealist biçimde , kendimi makimum seviyede geliştirerek ve her türlü muhafazakarlıktan uzak olarak sürdürmekteyim. Kavram olarak mediatörlüğün teoride çok güzel , faydalı , nefis bir sistem olduğuna da katılıyor ve kavrama karşı görüşlere neden bu kadar sert tepkiler verdiğinizi de anlıyorum. Fakat izah edeyim...ortada kafayı kuma gömmek ya da yeniliklere kapalı olmak gibi bir şey söz konusu değil. Örnekle gireyim: Teknolojisi , altyapısı olmadan HIZLI TREN YAPTIK diye coşuldu propagandalar yapıldı zamanında. Sonradan hiçbir şeyin değişmediği , trenin aynı tren , rayın aynı ray olduğu , sadece "tren gaza bassın" yönetmeliği ile trenin hızlandırıldığı ortaya çıktı. "Efendim avrupada trenler hızlı , çok da güzel oluyor valla nefis.." sonra ne oldu? Tren kazası. Öğretmen okulları diye 2 ay eğitim ile binlerce öğretmen alındı ve yerleştirildi 30 küsür yıl önce..Duyuyoruz şimdilerde , kimse derslere girmemiş , rüşvet torpil oturduğu yerden öğretmen olmuş insanlar..sonuç_? Bir kuşak kayıp... Dediğim gibi..Teoride güzel..nefis..öyle bir anlatıyorsunuz ki çocuğum mediatör olsun istiyorum..Fakat görülen o ki , ciddi ciddi parayı veren sertifikayı alacak...Ki eğitim çok iyi yapılsa bile , hukuk alanında bu kadar kısa sürede böyle bir uygulamanın içi hamur olur dışı kömür olur diyorum arkadaşlar... Mediatör yüksek okulu açılır , fakültesi açılır..ne bileyim , hukuk mesleğinden gelenlere kısa süreli ders verilir staj yaptırılır..pek çok yolu var... ama diğer türlüsü..yani şu an , durum iç açıcı görünmüyor. |
05-07-2007, 16:10 | #110 |
|
Bu konuya burada daha fazla cevap yetiştirmeye çalışmayacağım. Sn persona ve benim yazılarım yeterli diye düşünüyorum. Dileyen bu mesleğin gerçek tartışma mekanına üye olarak soru sorabilir ve tartışabilir.
Saygılar - Sevgiler www.mediatorler.org |
19-07-2007, 13:11 | #111 |
|
Nİhayet
Forumda uzun zamandır tartışılan ve yasal zemin yokluğundan bahsedişlen uzlaşma artık yasalaşıyor.Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu Tasarısı için TIKLAYINIZ
|
19-07-2007, 15:13 | #112 | |||||||||||||||||||
|
|
22-09-2007, 00:54 | #113 | |||||||||||||||||||
|
İstanbul Barosu'nun konuyla ilgili mesajı.
|
22-09-2007, 15:00 | #114 |
|
Yargıda Mediatör Dönemi
Aklıma bir mesel geldi.
Vatandaşın birinin mezar taşında şu ibare varmış: Hastayım dedim inanmadınız. Bakın ne oldu. Bu kadar eleştiri dikkate alınmıyor. Bakalım ne olacak? Saygılar. |
24-09-2007, 12:45 | #115 |
|
Öncelikle arabuluculuk olgusunun hukuk sistemimize bu çarpık haliyle sokulmaya çalışılmasını, avukatlık mesleğine yapılan siyasi bir saldırı olarak görüyorum. Daha da genişi 3 erkten biri olan yargıya yapılan bir müdehaledir bu. Hukuk eğitimi almamış, herhangi birine ilam hükmü taşıyacak bir belge düzenleyebilecek şekilde arabuluculuk yapma yetkisinin verilmesi kabul bile edilemez. Özellikle ülkemizde mafya babalarının dahi çek senet işlerinde uzlaştırma yaptıkları, tarafları biraraya getirip, baskıyla, tehditle orta yolu buldukları biliniyor. Sizce bir mafya çetesinin içinden yüksek okul mezunu birini seçip, sicile kaydettirmesi olası değil mi?
Ya da şöyle düşünün, uzlaşmaya gelen tarafların dini duygularını suistimal edecek yobaz bir arabulucu olamaz mı? Şeri hükümlere göre miras hukukunda erkeğe iki hisse kadına bir hisse diyerek tarafları etkileyip, ilam hükmünde bir paylaştırma yapılması söz konusu olamaz mı. Hukukun emredici hükümlerine aykırı çözümler bulunamaz mı? Arabuluculuk diye bir müessese oluşturacağız ve bunu her yüksekokul mezununa kısa bir kurs verip bahşedeceğiz düşüncesi ülkede ''Çok Hukukluluk'' yani eş anlamlısı ''Çok Hukuksuzluk'' yaratmaz mı? İşin kötüsü Avukatlık Kanunun 35. maddesine ve tasarı içeriğine rağmen hala Barolar Birliği pasif bir şekilde bekliyor. Oysa ki arabuluculuk ile ilgili tasarı dikkatle incelendiğinde avukatlık mesleğinin ciddi hasar alacağı da aşikar. Arabuluculuk siciline bağlı kişilerin etik sorunu olmayacak, reklam yasağı olmayacak. Avukatlar reklam yasağına riayet ederken, arabulucular gazetelere ilan bile verebilecekler. Ve burası Türkiye olduğu için şundan korkuyorum, bu insanlar birgün yaptıkları işle yetinemeyip, biz duruşmalara da girebilelim,icra takibi de yapabilelim, vekaletle temsil yetkimiz olsun da diyebilirler. Bu ülkede İdare Mahkemeleri yargıçlarının Hukuk Fakültesi Mezunu olmasını ısrarla savunan onca hukukçu varken, arabuluculuk kavramı bu haliyle nasıl sineye çekilebiliyor anlamak güç doğrusu. |
04-10-2007, 17:16 | #116 |
|
Aslında Konu oldukça geniş kapsamlı değerlendirilmesi gereken bir konu.
Şimdilik bir ucundan başlayalım. Yeni tasarı ile Arabuluculuk adı altında yeni bir meslek ihdas ediliyor. İlk bakışta Hukukla İlgili Arabuluculuk işinin Avukatlığın tekelinde olması gereken bir iş olduğundan, yeni bir meslek ihdasına gerek olmadığı düşünülebilir. Ancak tasarıda çok genel ifade ile hukuk uyuşmazlıkları dendiği için işin kapsamı biraz daha geniş düşünülebilir. Meri mevzuata göre, Hukuk mahkemelerinin görev alanına giren uyuşmazlıkların Arabuluculuğu konusunun sadece Avukatların tekelinde olması gerektiği tartışmasız olmalıdır. Ancak İlam niteliğinde bir belgeye bağlanmaksızın , uyuşmazlık taraflarının uyuşmazlık konusunda uzman bir Arabulucunun yönetiminde uzlaşmaya gitmeleri mümkün olabilir. Bu uzlaşmanın İlam niteliğinde bir belgeye bağlanması ancak Avukatın müdahalesi ile olmalıdır. Özellikle İş Hukuku ve Ekonomi alanındaki Mediasyon konularında Mali Müşavirlerinde talepleri olacağı kuşkuşuzdur. Yine Aile Mediasyonu konusunda uzman pedagog ve psikologlara iş düşecektir. Bütün bu hususların netleşmesi için Arabulucuğun görev sınırları netleştirilmelidir. Konu aceleye getirilmeden detaylı bir şekilde tartışılarak sonuca bağlanmalıdır. |
24-06-2011, 21:21 | #117 |
|
Merhaba,
Merak edip basliklari arama motoruna girerek tek tek yazilanlari arastirdim. Bu konu geneli itibariyle en son 2007 2008 yillarinda tartisilmis uzerine forumda konu hakkinda yeni guncellemeler gormedim. Bilen eden varsa, bu arabuluculuk sacmaligi su an ne asamadadir ? Yururluge girecek midir yeni HUMK'da yer almiyor gerci. Konu hakkinda guncel bilgi sahibi olan varsa sevinirim. Saygilarimla |
25-06-2011, 18:40 | #118 | |||||||||||||||||||||||
|
Saygılarımla |
27-06-2011, 03:52 | #119 |
|
|
01-11-2011, 02:24 | #120 |
|
24.10.2011 tarihi itibariyle Hükümet, TBMM'de geçen dönemde yasalaşamadığı için hükümsüz (kadük) kalan kanun tasarılarından sekizini yeniledi.Aralarında 'Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk' kanunlarının da bulunduğu tasarılar, önümüzdeki dönemde Meclis'in önemli gündem maddelerini oluşturacak.
Barolardan tek bir ağızdan gelen bunca tepkiye rağmen hala görüşülecek durumda olması insanı bir an düşündürüyor açıkçası... Acaba barolarımız avukatlık mesleğinin geleceğinin korunması ile yakından ilgili konularda sesini duyurmak açısından yeterince etkin değil mi? Gerekli kulisler yapılamıyor mu? Yoksa tam tersi barolar etkin ancak barolara rağmen Türkiye'de yasalar çıkmaya devam mı ediyor? Arabuluculuk ile ilgili olarak her zaman yasalaşsa da halk tarafından benimsenmeyeceğini düşünmüşümdür. Zira vatandaş zaten avukata gelmeden önce anlaşabiliyorsa anlaşmaktadır. Son anda artık avukata gelmektedir. Kaldı ki zaman zaman yargılamanın her aşamasından avukatlar arası karşılıklı olarak görüşerek anlaşma da sağlanmaktadır. Ayrıca arabulucunun bulacağı yol her zaman orta yol olacaktır. Orta yol ise kimseyi mutlu etmeyecektir. Vatandaş nezdinde benimseneceğini düşünmüyorum. http://www.aa.com.tr/tr/kategoriler/...sari-yenilendi |
Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk) | |
|
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Yanıt | Son Mesaj |
Elektronik dava takip dönemi başladı | Y£LİZ | Hukuk Haberleri | 10 | 28-03-2008 00:26 |
Yargıda Süpriz Değişiklik | Av. Galip DAĞTEKİN | Hukuk Haberleri | 0 | 03-02-2007 11:29 |
Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir. |