30-06-2009, 22:38 | #1 |
|
Katkı Payında Zamanaşımı
Katkı Payında Zamanaşımı
Yargıtay 8.Hukuk Dairesi Katkı Payı Alacağında Zamanaşımının ;Boşanmanın Kesinleşmesinden İtibaren 1 Yıl Olduğuna Karar Verdi. Kararın tamamını okumak için: www.kahdem.org.tr Oysa Yargıtay 2.Hukuk Dairesi 2007 yılında vermiş olduğu kararda Edinilmiş Mallara Katılma Alacağı için 10 yıllık zamanaşımı süresinin uygulanması gerektiğine karar vermişti. http://www.turkhukuksitesi.com/showthread.php?t=13457 |
01-07-2009, 08:28 | #2 |
|
Bu çelişkili kararları anlamak mümkün değil.
|
09-07-2009, 12:42 | #3 | |||||||||||||||||||||||
|
TMK 178.madde, sorun yaratıyor
TMK 178.maddedeki boşanma sebebiyle evliliğin sona ermesinden doğan dava hakları 1 yıl geçmekle zamanaşımına uğrar. Bu hüküm, söz konusu mal rejimlerinde de uygulanmalı mı uygulanmamalı mı konusuna takılmaktadır. Bence 2.Hukuk Dairesi'nin görüşü uygun bulunmalı ve dikkate alınmalıdır. Zira söz konusu davalara genel itibariyle bakan daire 2.Hukuk Dairesidir. Ayrıca, söz konusu dava niteliği itibariyle alacak davasıdır ve alacak davalarında hak talebi genel olarak 10 yıl ile sınırlıdır. Ama ilginç olan bir durum var, 178.madde; malrejimlerinin düzenlendiği kanun maddesinden çok önce sırada yer almakta. Bu haliyle atıf olarak düşünmek yersiz. En doğrusu yeni bir süre belirlenmesi idi ama malesef yapılmamış. 2.Hukuk Dairesi kararlarında da 10 yıllık süre ile ilgili oybirliği kararı yok. Bu da olayın düşünülmesi gereken bir diğer yönü. |
10-07-2009, 08:41 | #4 |
|
Zamanaşımının 1 yıl olarak uygulanmaya başlaması halinde büyük hak kayıpları yaşanacak ve eski Medeni Yasa'nın mağduriyetleri giderilemeyecektir..Zira katkı payı davaları kısmi açılmakta olup ıslah tarihi de genelde 1 yıldan sonra yapılacağı için ıslah ile açılan talepler de zamanaşımı nedeniyle reddedilecektir...Bilmem yanılıyor muyum...
|
05-08-2009, 14:10 | #5 |
|
Sayın Av.Habibe YILMAZ KAYAR
açtığınız bu konu ile ilgili bir davam mevcut olmakla her ne kadar 8. hukuk dairesince 1 yıllık zamanaşımı süresinin kabul edildiği konusu gündemde ise de tüm aramalarıma rağmen kararın örneğini bulamadım. Eğer sizde veya diğer hukukçu arkadaşlarımda karar metni mevcut ise konu içerisine konulmasını rica ediyorum. şimdiden emeği geçenlere teşekkürler. |
05-08-2009, 16:25 | #6 | |||||||||||||||||||||||
|
T.C. YARGITAY 8.Hukuk Dairesi Esas: 2009/873 Karar: 2009/2621 Karar Tarihi: 26.05.2009 ÖZET: Evliliğin boşanma sebebiyle sona ermesinden doğan dava hakları, boşanma hükmünün kesinleşmesinin üzerinden bir yıl geçmekle zamanaşımına uğrar. Somut olayda, boşanma kararı 30.6.2004 tarihinde kesinleşmiş görülmekte olan dava ise bir yıllık zamanaşımı süresi geçirildikten sonra 6.11.2006 tarihinde açılmıştır. Davalı vekili süresinde sunduğu cevap dilekçesinde zamanaşımı def'inde bulunmuştur. Davanın zamanaşımı süresinin geçmiş olması nedeniyle reddine karar verilmesi gerekir. (4721 S. K. m. 170, 178, 202, 225) (4722 S. K. m. 10) Dava: M.E.K. ile H.A. aralarındaki katkı payı alacağı davasının kabulüne dair Aydın Aile Mahkemesi'nden verilen 18.11.2008 gün ve 1041/1165 sayılı hükmün Yargıtay'ca incelenmesi davalı vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla, dosya incelendi, gereği düşünüldü: Kara: Davacı M.E.K. vekili, davalı adına kayıtlı 1463 ada 34 parseldeki 4 numaralı bağımsız bölümün alımındaki katkısı nedeniyle davalı eşinden katkı payı alacağı isteğinde bulunmuştur. Davalı H.A. vekili, süresinde verdiği cevap dilekçesinde zamanaşımı defi'nde bulunmuştur. Mahkemece, davanın kabulüyle 16.202 YTL'nin yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmesi üzerine; hüküm, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Taraflar 6.3.1987 tarihinde evlenmiş, 24.9.2002 tarihinde açılan dava sonucu boşanmalarına karar verilmiş, hüküm 30.6.2004 tarihinde kesinleşmiştir. Eşler arasında boşanma davasının açıldığı tarihte mal rejimi sona ermiştir (TMK. nun 225/son). Taraflar arasında evlilik tarihinden 1.1.2002 tarihine kadar mal ayrılığı (TMK. m. 170.), bir yıl içinde başka mal rejimini seçmediklerinden 24.9.2002 tarihine kadar ise edinilmiş mallara katılma rejimi geçerlidir.(4722 S. K. md. 10/1, 4721 S. K. TMK md. 202/1.). TMK.nun 178.maddesinde, <evliliğin boşanma sebebiyle sona ermesinden doğan dava hakları, boşanma hükmünün kesinleşmesinin üzerinden bir yıl geçmekle zamanaşımına uğrar.> hükmüne yer verilmiştir. Somut olayda, boşanma kararı 30.6.2004 tarihinde kesinleşmiş görülmekte olan dava ise bir yıllık zamanaşımı süresi geçirildikten sonra 6.11.2006 tarihinde açılmıştır. Davalı vekili süresinde sunduğu cevap dilekçesinde zamanaşımı def'inde bulunmuştur. Davanın zamanaşımı süresinin geçmiş olması nedeniyle reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde esasa ilişkin kabul kararının verilmesi doğru görülmemiştir. Sonuç: Yukarıda açıklanan gerekçeler nedeniyle davalı vekilinin yerinde görülen temyiz itirazlarının kabulüyle usul ve kanuna aykırı olan mahkeme hükmünün HUMK. nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA ve 15,60 TL peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine 26.05.2009 tarihinde oybirliği ile karar verildi. (¤¤) Sinerji Mevzuat ve İçtihat Programları |
07-08-2009, 16:15 | #7 |
|
Sayın av-ufuk
göndermiş olduğunuz karar için şahsınıza çok teşekkür ederim. hayırlı işler dilerim. Av.Gökhan Hatem GÖKSU |
22-04-2010, 12:59 | #8 |
|
Mal Rejiminin tasfiyesi sebebiyle alacak davalarında zamanaşımı
Değerli meslektaşlarım.
Soru sormak için değil, son gelişmeleri paylaşmak için bu başlığı açtım. Bilindiği (ya da bilinmediği) üzere Yargıtay bundan birkaç ay önce, mal rejiminin tasfiyesi sebebiyle açılacak olan katkı payı, katılma alacağı, değer artış payı alacağı davalarında daha önce genel zamanaşımına tabi tuttuğu süreyi MK m. 178'deki 1 yıllık zamanaşımına tabi tutulacak şekilde yorumlamıştı. Aldığım son duyumlara göre Yrg. 8. H.D. yeniden 10 yıllık zamanaşımı kapsamında değerlendirme meğilindeymiş. Henüz bu konuda karar çıkmadığından ne yazık ki yeni tarihli karar koyamıyorum. saygılarımla... |
13-05-2010, 16:23 | #9 | |||||||||||||||||||
|
Umarım gelişmeler sürenin 10 yıl olması gerektiği yönünde olur.
Av.İlknur hanım,
|
13-05-2010, 18:02 | #10 |
|
Merhaba
1-Boşanmanın kesinleşmesinden itibaren bir yıllık süre geçtikten sonra açılmış ve halen devam eden mal rejimi tasfiye davasında davalı tarafça yapılan zamanaşımı itirazı yerel mahkeme hakimince reddedilmiştir. Dosya henüz bitmedi.Sonuçlandığında paylaşacağım. 2-Takıların aidesi veya bedelinin tahsili talepli davada davalı zamanaşımı itirazında bulunmuştur. İtiraz reddedilmiştir. Dosya henüz bitmedi.Sonuçlandığında paylaşacağım. 3-Bir başka tasfiye davasında dava dilekçesi ile zamanaşımı konusunda TMK da boşluk olduğu,zamanışımın 1 ve 10 yıl olarak değerlendirilmesi sonucu kargaşa yaşandığı,bu boşluğun hakim tarafından doldurulması ve mal rejimi zamanaşımının 10 yıl olduğunun tespiti talep edilmiştir. Henüz bu konuda mahkemece karar verilmemiştir. Sonuç:Zamanışımı konusunda yerel mahkemelerden Y.8.HD kararının aksine kararların çıkması,dosyanın bozulması durumunda yerel mahkeme hakiminin direnme kararı vererek konunun Hukuk Genel Kurulunda tartışıması yolunun denenmesi gerektiği düşüncesindeyim. Y.8.HD nin zamanşımının bir yıl olduğu yönündeki kararın bir an önce değişmesi dileği ile... |
18-05-2010, 11:43 | #11 |
|
Paylaşımınız için teşekkürler.
Sevgili meslektaşım,
paylaşımınız için teşekkür ederim.Ben de mevcut durumu müvekkilim ile konuşup şansını denemesi gerektiğini belirteceğim.Yargıtay'ın bu konudaki karışıklığı gidermesi ve bir HGK kararı çıkması çok isabetli olur.Devam etmekte olan davalarınızda başarılar diliyorum.Müvekkilin kararı dava açmak yönünde olursa ben de site ile paylaşmaya devam edeceğim.Katkısı olan tüm arkadaşlara teşekkürler. |
18-05-2010, 12:58 | #12 |
|
Yaptığım bir takım tespitler dâhilinde 8.Hukuk Dairesi’nin kararının TMK ya uygun düşmediği kanaatindeyim. Şöyle ki;
1- TMK 178.maddedeki 1 yıllık zamanaşımı, boşanmanın ferileri üzerinden mevzu bahis olmaktadır. Oysa Mal paylaşımı boşanma davası ile direk ilintili değildir. 2- TMK 174/1 maddedeki “maddi tazminat” talebinden maksat, evlilikten beklenen “menfaati haleldar olmak” şeklinde algılamadan çıkan bir maddi zarardır ve bunun boşanma ile direk ilgisinin olduğu ve daha az kusurlu eşin talep hakkı olduğu bir konudur. Oysa mal rejimi, boşanmada kusur olsa da olmasa da eşlerin evlilik süresince kanunun uygun bulmadığı alacak borç ilişkisinin su yüzüne çıkması konusu içermektedir. Bu bağlamda tarafların alacak ve borçları, normal kişiler arasındaki siteme tabi olmalıdır. O da BK 125.maddedir. bu anlamda maddi tazminat’ın 1 yıllık süreye tabi olmasının mal rejimi alacakları bakımından da TMK 178 e tabi tutulması imkansız ve anlamsızdır. 3- TMK nın “Aile Hukuk” bölümünün 1.kısmının 1.bölümünde yer alan Boşanma ve feri konularına 178.madde ortak madde olarak değerlendirilmiş ve belirtilmiştir. Oysa 4.bölümde yer alan Mal rejimi konusu, ayrı olarak ele alınmıştır. Bu da konuları farklı irdelenmesi gerektiğini göstermektedir. 4- Boşanmanın feri niteliğindeki taleple, ancak boşanma konusunun gündeme gelmesiyle su yüzüne çıkmaktadır. Tedbir niteliğindeki durumlar hariç. Ancak mal rejimi konusu boşanma haricinde evliliğin iptali, ölüm vs. gibi hallerde de konu olabilir. Bu haliyle 178.maddeye tabi olamaz. 5- Kaldı ki mal rejiminde paylaşım, mirasçıları da ilgilendirmektedir. Bu haliyle de zamanaşımını 1 yıl tutmak, haksızlığa yol açacaktır. 6- Mal kaçırma yâda gizleme yollarının sıkça başvurulan yollar olduğunu düşünecek olursak, yine 1 yıllık zamanaşımı, hakkın kötüye kullanımını tetikleyici niteliktedir. Y.2.Hukuk Dairesi 2007 yılında oy çokluğu ile verdiği kararında süreyi 10 yıl olarak göstermişti. Y.8.Hukuk Dairesinin kararı, anlatımların dâhilinde sıkıntıya yol açacaktır. En azından “boşanmanın kesinleşmesinden itibaren 1 YIL ve her halde 10 YILLIK” süreye tabi tutulmalıdır. Yerel mahkeme, bu konuda direnmesini arzu ederim. (cesaretli hakim ise) HGK nın son noktayı koyaması ve bu tartışmaların bitmesi açısından önemli bir durumdur. Saygılarımla..., |
24-05-2010, 18:41 | #13 |
|
2002 Öncesi dönemden kaynaklanan katkı payı alacakları için zamanaşımı 10 yıl
Merhaba Sn.Sükran Şıpka Tarafından iletilen bir Yargıtay kararını sevinçle paylaşıyorum. 8.HD 2010/948 E 2010/1424 Karara göre mal ayrılığı döneminden kaynaklanan katkı payı alacağına ilişkin davada 10 yıllık zamanaşımı süresinin uygulanması gerektiği, mahkemece davanın açıldığı tarihte 10 yıllık zamanaşımı süresinin geçmediği dikkate alınarak işin esasıyla ilgili delillerin toplanıp sonuca göre karar verilmesi gerekirken 1 yıllık zamaaşımı geçtiği gerekçesiyle yazılı şekilde hüküm kurulmasının yasa ve usule aykırı olduğu belirtilerek BOZMA kararı verilmiştir. Kararı kısa sürede bilgisayar ortamına aktarıp yayınlayacağım. |
01-06-2010, 15:18 | #14 | |||||||||||||||||||||||
|
Değerli meslektaşım, alıntıladığım kısımdaki temenninize aynen katılıyorum. Benim müjdesini verir gibi olduğum, sizin de bulup kısaca paylaştığınız karar ne yazık ki bu konudaki sorunları çözücü mahiyette değil. Aslında düşünülürse pek öyle işin içinden çıkılmaz, bu kadar ihtilafa, tartışmaya gereksinimi olan bir konu da değil bu. Topu topu ne vardır; 1-01.01.2002 yılından önceki katkı payına ilişkin davalarda zamanaşımı. 2-a)01.01.2002 yılından sonra edinilmiş mallar için boşanma mevcutsa katılma alacağındaki zamanaşımı. b) 01.01.2002 yılından sonra edinilmiş mallar için ölüm söz konusuysa katılma alacağındaki zamanaşımı. (MK m. 178'deki zamanaşımının burada uygulanmasının mümkün olmadığını düşünüyorum.) Epi topu 3 konu, fazla değil. Bir tek İçtihadı Birleştirme Kararı tüm bu karmaşayı çözmeye yetecektir. |
01-06-2010, 16:11 | #15 |
|
T.C
YARGITAY 8.Hukuk Dairesi ESAS NO :2010/948 KARAR NO :2010/1424 YARGITAY İLÂMI İNCELENEN KARARIN MAHKEMESİ : Ankara 10. Aile Mahkemesi TARİHİ : 18.01.2010 NUMARASI : 2009/1513-2010/31 DAVACI : A.O. DAVALI : H.G. E. DAVA TÜRÜ : Katkı payı alacağı A. O.ile H..G.E. aralarındaki katkı payı alacağı davasının reddine dair Ankara 10.Aile Mahkemesinden verilen 18.01.2010 gün ve 15153/31 sayılı hükmün Yargıtay’ca incelenmesi davacı vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü: KARAR Davacı A.O. vekili, evlilik birliği içinde edinilerek davalı kadın adına kaydedilen Ankara Çankaya’daki iki ev nedeniyle davalı aleyhine açtığı katkı payı alacağı davasında, mahkemece talep ettiği miktarla sınırlı olarak lehine hükmün kurulduğunu, fazlaya ilişkin haklarının saklı tutulduğunu açıklayarak daha önce açılıp kabul edilen miktar dışında kalan 231.137 TL katkı payı alacağının 29.11.2004 tarihinden itibaren faizi ile davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir. Davalı vekili, dava tarihinden itibaren 1 yıllık zamanaşımının geçtiğini, önceki asıl dava kesinleşmeden ek davanın açılamayacağını, faizin ise ancak dava tarihinden itibaren uygulanabileceğini açıklayarak davanın reddine karar verilmesini savunmuştur. Mahkemece, mal rejiminden kaynaklanan davaların bir yıllık zamanaşımı süresi içerisinde açılması gerektiği, bir yıllık sürenin taraflar arasındaki evliliğin sona erdiği 27/05/2005 tarihinde başladığı, bu davanın ise bir yıllık sürenin geçmesinden sonra 09/11/2009 tarihinde açıldığı gerekçesiyle zamanaşımı nedeni ile reddine karar verilmesi üzerine, hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Taraflar, 15.11.1990 tarihinde evlenmiş, 8.11.2004 tarihinde açılan boşanma davasının kabulüne ilişkin hükmün kesinleşmesi üzerine 27.7.2005 tarihinde boşanmışlardır. Dava konusu 2687 ada 15 parseldeki 5 numaralı daire 23.8.1996, 26568 ada 3 parseldeki 4 numaralı dubleks ev ise 30.12.1999 tarihinde satın alınarak davalı kadın adına tapuya tescil edilmiştir. Her iki taşınmaz da taraflar arasında mal ayrılığının geçerli olduğu dönemde edinilmiştir. Evlilik birliği içerisinde davacı tarafından satın alınıp davalı adına tescil edilen her iki taşınmaz için açılan katkı payı alacağına ilişkin önceki davada Ankara 10.Aile Mahkemesinin 2006/431 Esas,2008/1013 sayılı kararıyla Çankaya İlçesi Ayrancı Mahallesi 2687 Ada,15 Parsel üzerinde bulunan 5 nolu bağımsız bölümde davacının katkı payının 100.935 TL, Çankaya İlçesi 26568 Ada 3 Parsel üzerinde bulunan 4 nolu bağımsız bölümde de 170.202 TL olarak hesaplandığı, her bir taşınmaz için istenilen 20.000’er TL katkı payı alacağının kabul edildiği, bu kararın davalı tarafça temyizi üzerine Yargıtay 8.Hukuk Dairesinin 2009/286 Esas 2009/Alacağının kabul edildiği, bu kararın davalı tarafça temyizi üzerine Yargıtay 8.Hukuk Dairesinin 2009/2861 Esas 2009/4607 sayılı ilamı ile onandığı, davalı tarafın bu defa saklı tuttuğu fazlaya dair haklarını 5 nolu bağımsız bölüm için 80.925 TL, 4 nolu bağımsız bölüm için de 150.202 TL olmak üzere toplam 231.137 TL olarak katkı payı alacağı kapsamında istediği anlaşılmaktadır. Ne sebepten doğmuş olursa olsun “her türlü alacak” kural olarak zamanaşımına tabi olup mal rejimine yönelik katkı payı alacağı için de belirli bir süre sessiz kalınırsa bu hareketsizlik o alacağın artık dava edilmesine engel oluşturur. Başka bir anlatımla zamanaşımı söz konusu olur. 4721 sayılı TMK’nun yürürlüğe girdiği 1.1.2002 tarihinden sonra evlilik birliği içinde edinilen mallarla ilgili açılan değer atış payı ve katılma alacağına ilişkin talepler bakımından TMK’nun 178.maddesinde yazılı 1 yıllık zamanaşımı süresinin uygulanması doğru ise de, 1.1.2002 tarihinden önce 743 sayılı TKM’nin yürürlükte olduğu dönemde evlilik birliği içinde edinilen mallarla ilgili eşlerden birinin açtığı katkı payı alacağına ilişkin davalarda 4722 sayılı Türk Medeni Kanununun Yürürlüğü ve Uygulanma Şekli Hakkında Kanunun 1 ve10.maddeleri de dikkate alındığında 1 yıllık zamanaşımı süresi uygulanamaz. Eldeki dava, mal ayrılığı rejiminin geçerli olduğu dönemde edinilen iki parça taşınmazla ilgili katkı payı alacağına ilişkindir. Borçlar Kanunu 125.maddesindeki “bu konuda başka suretle hüküm mevcut olmadığı takdirde her dava on senelik müruru zamana tabidir” hükmündeki (her dava) sözcüklerini “bütün alacaklar” tarzında anlamak gerekir. Türk Medeni Kanununun genel nitelikli hükümler kenar başlığını taşıyan 5.maddesi uyarınca Borçlar Kanununun zamanaşımına ilişkin bölümleri uygun düştüğü ölçüde tüm özel hukuk ilişkilerinde uygulanır. Açıklanan nedenle davanın niteliği itibarıyla olayda 10 yıllık zamanaşımı süresinin uygulanması gerekir. Mahkemece boşanma kararının kesinleştiği tarihten eldeki davanın açıldığı tarihe kadar 10 yıllık zamanaşımı süresinin geçmediği dikkate alınarak işin esasıyla ilgili deliller toplanıp sonucuna göre karar verilmesi gerekirken bir yıllık zamanaşımının geçtiği gerekçesi ile yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır. Yukarıda açıklanan nedenle davacı vekilinin temyiz itirazları yerinde görüldüğünden kabulü ile usul ve kanuna aykırı görülen hükmün HUMK’nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve 17,15 TL peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine 29.03.2010 tarihinde oybirliği ile karar verildi. Başkan Üye Üye Üye Üye Y.Uluç S.İlday A.Demir S.Altıngöz F.Akçin MÖ Karşılaştırıldı ------------------ |
09-07-2010, 14:10 | #16 |
|
Katkı Payı Davasında Zamanaşımına İlişkin HGK.Kararı
T.C. YARGITAY Hukuk Genel Kurulu ESAS NO : 2010/8-231 KARAR NO : 2010/255 Y A R G I T A Y İ L A M I İNCELENEN KARARIN MAHKEMESİ : Aydın Aile Mahkemesi TARİHİ : 22/12/2009 NUMARASI : 2009/1427-2009/1490 DAVACI :M. E. K. vekili Av. K.P. DAVALI :H. A.vekili Av. A. Ö. Taraflar arasındaki "Katkı payı alacağı" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Aydın Aile Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 18.11.2008 gün ve 2006/1041 E.-2008/1165 K. sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 8.Hukuk Dairesinin 26.05.2009 gün ve 2009/1873 E., 2009/2621 K. sayılı ilamı ile; (...Davacı M. E. K. vekili, davalı adına kayıtlı 1463 ada 34 parseldeki 4 numaralı bağımsız bölümün alımındaki katkısı nedeniyle davalı eşinden katkı payı alacağı isteğinde bulunmuştur. Davalı H.A. vekili, süresinde verdiği cevap dilekçesinde zamanaşımı defı'nde bulunmuştur. Mahkemece, davanın kabulüyle 16.202 YTL'nin yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmesi üzerine; hüküm, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Taraflar 6.3.1987 tarihinde evlenmiş, 24.9.2002 tarihinde açılan dava sonucu boşanmalarına karar verilmiş, hüküm 30.6.2004 tarihinde kesinleşmiştir. Eşler arasında boşanma davasının açıldığı tarihte mal rejimi sona ermiştir(TMK.nun 225/son). Taraflar arasında evlilik tarihinden 1.1.2002 tarihine kadar mal ayrılığı (TMK. m. 170.), bir yıl içinde başka mal rejimini seçmediklerinden 24.9.2002 tarihine kadar ise edinilmiş mallara katılma rejimi geçerlidir.(4722 s.K. md. 10/1,4721 s.K. TMK md. 202/1.). TMK.nun 178.maddesinde, "evliliğin boşanma sebebiyle sona ermesinden doğan dava hakları, boşanma hükmünün Kesinleşmesinin üzerinden bir yıl geçmekle zamanaşımına uğrar." hükmüne yer verilmiştir. Somut olayda, boşanma kararı 30.6.2004 tarihinde kesinleşmiş görülmekte olan dava ise bir yıllık zamanaşımı süresi geçirildikten sonra 6.11.2006 tarihinde açılmıştır. Davalı vekili süresinde sunduğu cevap dilekçesinde zamanaşımı definde bulunmuştur. Davanın zamanaşımı süresinin geçmiş olması nedeniyle reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde esasa ilişkin kabul kararının verilmesi doğru görülmemiştir...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir. TEMYİZ EDEN: Davalı vekili HUKUK GENEL KURULU KARARI Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü: Dava; katkı payı alacağı istemine ilişkindir. Mahkemenin, davanın kabulüne dair verdiği karar, davalı vekilinin temyizi üzerine, Özel Daire'ce yukarıda yazılı gerekçeyle bozulmuş; Yerel Mahkemece, "Davanın Borçlar Kanununun 125.maddesinde öngörülen on (10) yıllık zamanaşımına tabi olduğu ve henüz zamanaşımı süresinin dolmadığı" gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir. Hükmü temyize, davalı vekili getirmektedir. Davaya konu edilen ve davalı adına tapuda kayıtlı gözüken 1463 ada 34 parseldeki 4 numaralı bağımsız bölümün 02.03.2000 tarihinde dava dışı üçüncü kişiden satış yoluyla edinildiği, uyuşmazlık konusu değildir. Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu'nun önüne gelen uyuşmazlık; 2000 yılında ortak hayatın devam ettiği dönemde alınan ve davalı (kadın) adına tapuya tescili yapılan taşınmazın alımında yapıldığı ileri sürülen katkı payına ilişkin alacağın dava zamanaşımı süresinin ne olması gerektiği, burada varılacak sonuca göre, davanın yasal süresinde açılıp açılmadığı, noktalarında toplanmaktadır. Öncelikle katkı payı alacağı ile ilgili genel bir açıklama yapılmasında yarar vardır. Bilindiği üzere, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu (T.M.K.) 1.1.2002 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Bu tarihten önce 743 sayılı Türk Kanunu Medenisi (T.K.M.) yürürlükte iken, taraflar; evlenme mukavelesiyle kanunda muayyen diğer usullerden birini kabul etmediklerine göre, aralarında yasal rejim olan mal ayrılığı geçerlidir. (TKM. m.170) Taşınmaz, taraflar arasında bu rejim geçerli iken edinilmiştir. Mal ayrılığında; eşlerden her biri, kendi malları üzerinde tasarruf yetkisine ve intifa hakkına sahiptir ve mallarının idaresi kendisine aittir (T.K.M. m.186/1). Eşlerden her birinin mallarının geliri ve kendi kazançları yine kendilerine aittir. (T.K.M. m.189). 743 sayılı Türk Kanunu Medenisi'nin 152'nci maddesi gereğince evin intihabı, karı ve çocukların münasip veçhile iaşesi kocaya aittir. 153'ncü madde gereğince de eve kadın bakar. Başka bir ifade ile, 743 sayılı Türk Kanunu Medenisine göre; kadının eve bakması ve ev işlerini yapması yasal ödevidir (Hukuk Genel Kurulu'nun 18.06.2008 gün ve 2008/2-432 E.-444 K. sayılı ilamı). Yukarıda da değinildiği üzere, koca mensup olduğu sosyal çevre bakımından, zorunlu ihtiyaçlarla birlikte, normal yaşayış düzeyini sağlamakla yükümlü olduğuna göre, kadının gelirinden bunları karşılamak üzere sarfı gereken giderlere Medeni Kanunu'nun 190.maddesi uyarınca münasip katılma payı dışında kalan kısmının kocanın mal varlığını arttırmada kullanıldığının kabulü gerekir. 190.maddenin 2.fıkrasındaki "karının bu suretle iştiraki kocanın hiçbir vakitte iade ve tazmin mükellefiyetini icap etmez" yolundaki hükmü de, hiç kuşkusuz kadının katılma zorunda bulunduğu masraflar için uygulamak gerekir. Bunun aksinin kabulü kadının, kocanın mal varlığını arttırmaya ya da katılma zorunluluğu sonucunu doğurur ki, bu fiilen kocanın yasal yükümlülüklerine ters düşeceği gibi hakkaniyet ve adalete de aykırı olur. Davalının mal varlığındaki artışın niteliği de göz önünde tutulduğunda davacının hibe (bağışlama) amacıyla hareket ettiğinden de söz edilemez (H.G.K.'nun 01.02.1985 gün ve E:2/176, K:57 sayılı ilamı). 743 Sayılı Kanun'da, eşlerden birinin edindiği mala, diğer eş katkı yapmış ise, sağladığı bu katkı karşılığını isteyebileceğine ilişkin bir hüküm bulunmamaktadır. Ancak Yargıtay kararları ile; katkıyı sağlayan eşin, diğerinden katkısı karşılığı genel hükümlere göre bir tazminat (veya alacak) talep edebileceği kabul edilmiştir (H.G.K.'nun 01.02.1985 gün ve E:2/176, K:57; 28.09.1994 gün ve 1994/2-47 E. - 564 K.; 18.09.1996 gün ve 1996/2-498 E. - 595 K.; 03.02.1999 gün ve 1999/2-56 E. - 40 K.; 07/06/2000 gün ve 2000/2-959 E. - 972 K.; 18.06.2008 gün ve 2008/2-432 E.-444 K. sayılı ilamları). Öğretide ise, eşlerin aile birliğinin gerektirdiği münasip katkı dışında kalan maddi destek nedeniyle, katkı sağlayan eşin diğer eşe karşı bir alacak hakkına (katkı tazminatına) sahip olduğu ileri sürülmüştür (Acabey, M. Beşir: Evlilik Birliğinde Yasal Mal Rejimi, İzmir 1998, s.56; Özuğur, A. İhsan:Mal Rejimleri, Ankara 2007, s.147; Zeytin, Zafer: Edinilmiş Mallara Katılma Rejimi ve Tasfiyesi, Ankara 2008, s.139; Gümüş, M. Alper: Teori ve Uygulamada Evliliğin Genel Hükümleri ve Mal Rejimleri, İstanbul 2008, s.324; Gençcan, Ö. Uğur: Mal Rejimleri Hukuku, Ankara 2007, s.473; Dural, M./Öğüz, T./Gümüş, A.: Türk Özel Hukuku (Aile Hukuku), Cilt III, İstanbul 2005, s.417). Alman Federal Mahkemesi de, mal ayrılığı rejiminde eşler arasında bir paylaşımı olanaklı kılmak için, (aile hukuku dışındaki) genel hükümlere başvurduğu görülmektedir. Bununla, mal ayrılığı rejiminin, evlilik sona erdiğinde eşler arasında bir paylaşıma yer vermemesinin adaletsizliği ve bunun ihtiyaçları karşılamadaki yetersizliği karşısında, verdiği kararlarla, genel kuralları zorlayarak eşler arasında bir paylaşım gerçekleştirmeye çalışmıştır (Acabey, M. Beşir: Evlilik Birliğinde Yasal Mal Rejimi, İzmir 1998, s.68, 71). Gerçekten, karı-kocanın kendilerine daha iyi bir gelecek hazırlama düşüncesi ile, aralarında akdi bir ilişki kurdukları her türlü duraksamadan uzaktır. Katkı yapılan malın edinme nedeninin temelinde de, bu düşünce yatmaktadır. Katkıyı sağlayan eşin, diğer eşe bu maddi desteği, bağışlama olarak kabul etmek de, mümkün değildir. Diğer taraftan, katkıyı alan eşin, aldığını para olarak iade edeceği düşüncesinde olduğu da, ileri sürülemez. Çünkü, evlilik birliğinin temelindeki aile birliği düşüncesi buna engel oluşturmaktadır. Eşler arasındaki bu ilişkinin temelinde kocanın (veya kadının) taşınmazdan katkısı oranında yararlanacağı esası bulunmaktadır. Bu akdi ilişki, bir süre sınırlamasına tabi tutulmadığı gibi, evlilik birliğinin devamı süresince varlığını koruyacağı aşikardır. Buraya kadar yapılan açıklamaların zamanaşımı süresine etkisi de irdelenmelidir: Özel hukukta teknik bir kavram olan zamanaşımı, bir hakkın kazanılmasında veya kaybedilmesinde yasanın kabul etmiş olduğu sürenin tükenmesi anlamına gelmektedir. 818 sayılı Borçlar Kanunu'nun (B.K.) 125-140'ncı maddeleri arasında düzenlenen zamanaşımı, hakkın ileri sürülmesini engelleyici nitelikte olup, alacak hakkı alacaklı tarafından, yasanın öngördüğü süre ve koşullar içinde talep edilmediğinde etkin bir hukuki himayeden, başka bir deyişle, dava yoluyla elde edilebilme olanağından yoksun bırakılmaktadır. Zamanaşımına uğrayan alacağın tahsili hususunda Devlet kendi gücünü kullanmaktan vazgeçmekte, böylece söz konusu alacağın ödenip ödenmemesi keyfiyeti borçlunun iradesine bırakılmaktadır. Şu halde zamanaşımına uğrayan alacak ortadan kalkmamakla beraber, artık doğal bir borç (Obligatio naturalis) haline gelmektedir. Ancak belirtmek gerekir ki, alacağın salt zamanaşımına uğramış olması, onun eksik bir borca dönüşmesi için yeterli değildir; bunun için borçlunun, kendisine karşı açılmış olan alacak davasında alacaklıya yönelik bir def'ide bulunması gerekir (Tutumlu, M.Akif: Türk Borçlar Hukukunda Zamanaşımı ve Uygulaması, Ankara 2007, 27-28; Reisoğlu, Safa: Borçlar Hukuku Genel Hükümler, İstanbul 1998, s.334 vd.; Kuru, Baki/Arslan, Ramazan/Yılmaz, Ejder: Medeni Usul Hukuku, Ankara 1995, s.304 vd.; Üstündağ, Saim: Medeni Yargılama Hukuku, İstanbul 1997, s.346 vd.; Alangoya/Yıldırım/Deren-Yıldırım: Medeni Usul Hukuku, İstanbul 2009, s.254 vd.; Pekcanıtez/Atalay/Özekes: Medeni Usul Hukuku, Ankara 2009, s.323; Ayrıca bakınız: H.G.K.'nun 3.12.2003 gün ve 2003/4-658 E. - 727 K.; 3.5.2006 gün ve 2006/4-232 E. - 269 K. sayılı ilamları). B.K.'nun 125.maddesindeki " bu kanunda başka suretle bir hüküm mevcut olmadığı takdirde, her dava on senelik müruru zamana tabidir" hükmündeki (her dava) sözcüklerini "bütün alacaklar" şeklinde anlamak gerekir (Zeytin, Zafer: a.g.e., s.265; Tutumlu, M.Akif: a.g.e., s.36). B.K.'nun 125'inci maddesi, sözleşme veya kanuni borç ilişkisi nitelendirmesine dayanan bir ayırıma gitmemiş, sadece kanunda başka bir düzenleme yoksa diyerek tüm borç kaynaklarından doğan alacaklar için, özel düzenlemeler saklı kalmak kaydıyla genel bir zamanaşımı süresi öngörmüştür (Zeytin, Zafer: a.g.e., s.266; Tutumlu, M.Akif: a.g.e., s.42). Diğer taraftan, eşler arasındaki borç ilişkilerinin dava ya da takip yoluyla çözümlenmesinin, evlilikte bulunması gereken karşılıklı güven, saygı ve sevgi duygularını olumsuz yönde etkileyebileceğini düşünen Yasa koyucu, evlilik süresince eşlerin birbirlerindeki alacakları hakkında zamanaşımının işlemeyeceğini kabul etmiştir (Tutumlu, M.Akif: a.g.e., s.333). Yasa koyucu, bu amacın gerçekleştirilmesine yönelik olarak, B.K.'nun "Müruru zamanın cereyanına mani olan ve müruru zamanı tatil eden sebepler" başlığı altında 132.maddenin 1.fıkrasının 3.bendinde aynen; "Nikah devam ettiği müddetçe karı kocadan birinin, diğeri zimmetinde olan alacakları hakkında" demek suretiyle, evlilik süresince zamanaşımının işlemeyeceğini, işlemeye başlamış ise, duracağını yasal teminat altına almıştır. Yukarıda yapılan açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; Taraflar 6.3.1987 tarihinde evlenmiş, 24.9.2002 tarihinde açılan dava sonucu boşanmalarına karar verilmiş, hüküm ise 30.6.2004 tarihinde kesinleşmiştir. Davalı (kadın) adına tapuda tescili yapılan ve ortak hayatın devam ettiği dönemde (02.03.2000 tarihinde), satın alınan taşınmaza katkı sağlandığı ileri sürüldüğüne göre, iddia olunan hak, katkı payı alacağıdır. Yukarıda belirtildiği üzere, bu alacak, eşler arasında B.K.'nun genel hükümlerine tabi akdi ilişkiye dayanır. Bu akdi ilişki nedeniyle, B.K.'nun 125.maddesine göre, aksine düzenleme bulunmayan hallerde, her dava (bütün alacaklar) on (10) senelik dava zamanaşımı süresine tabidir. Söz konusu katkı payı alacağı bakımından, katkı sağlandığı ileri sürülen taşınmazın satın alındığı 02.03.2000 tarihi ile boşanma kararının kesinleştiği 30.06.2004 tarihi arasında, yani evlilik süresince, B.K.'nun 132.maddenin 1.fıkrası 3.bendine göre, zamanaşımı süresi işlemeye başlamayacaktır. Dolayısıyla, boşanma kararının kesinleştiği 30.06.2004 tarihinden itibaren on (10) senelik zamanaşımı süresi işlemeye başlayacağına göre, eldeki davanın ise 06.11.2006 tarihinde açıldığı gözetildiğinde, katkı payına ilişkin alacak davasının yasal süresinde açıldığının kabulü gerekir. O halde, Özel Dairenin davacının katkı payı alacağına ilişkin davasının bir (1) senelik zamanaşımı süresine tabi olduğu yönündeki bozma kararına, yerel mahkemece "davanın B.K.'nun 125.maddesinde öngörülen on (10) yıllık dava zamanaşımı süresine tabi olduğu" şeklindeki gerekçe ile direnilmesi yerindedir. Ne var ki, Özel Dairece işin esasına yönelik temyiz itirazları bozma nedenine göre incelenmemiş olup, dosyanın temyiz itirazlarının incelenmesi için Özel Daireye gönderilmesi gerekir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, direnme uygun bulunduğundan işin esasına yönelik davalı vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın 8. HUKUK DAİRESİNE gönderilmesine, 05.05.2010 gününde oybirliğiyle karar verildi. |
09-07-2010, 14:22 | #17 |
|
Katkı payı davası açmak için dava dilekçesinde tasviye istemek zorunlumudur?
Katkı payı davası açmak için dava dilekçesinde tasfiye istemek zorunlumudur?Yani mallar tasfiye edilmeden, benim şu mallara ait katkı payı alacağım vardır diyebirmiyiz? Ayrıca değer artışı payını da talep edecekmiyiz? bu konuda düşüncelerinizi yazarsanız sevenirim.
|
19-08-2010, 21:45 | #18 |
|
Yüksek Mahkemeye Yapmış Olduğumuz İBK Başvurusuna Verilen Yanıt
Değerli Hocam, Değerli Meslektaşlarım
Konuyla ilgili olarak yapmış olduğumuz İBK konusundaki başvurumuza verilen yanıtı bilgilerinize sunuyor iyi çalışmalar diliyorum. Yargıtay Birinci Başkanlık Kurulunun 19/07/2010 tarih ve 114 sayılı Kararı Yargıtay Kanunu'nun 10.maddesi gereğince toplanan Kurulumuzca: -Avukat Şükran Taşdemir imzalı, 26.01.2010 tarihli; Avukat Fırat Serezli- Avukat Gülşah Sabuncu imzalı, 25.03.2010 tarihli; Avukat Adnan Anlaş imzalı, 25.03.2010 tarihli; Avukat Murat Serezli imzalı, 25.03.2010 tarihli; Avukat Mehmet Kaya imzalı, tarihsiz; Avukat Mustafa Kırmızı imzalı, 21.06.2010 tarihli içtihatları birleştirme başvurularında; ikinci Hukuk Dairesinin 31.1.1992 tarih, E:1991/112906, K: 1992/922, 05.02.2007 tarih, E:2006/9383, K:2007/1228, 17.04.2008 tarih, E:2007/5877, K:2008/5526, 21.04.2008 tarih, E:2008/6331, K:2008/5733, 10.11.2008 tarih, E:2007/15136, K:2008/14789, 09.06.2009 tarih, E:2009/982, K:2009/2991, 22.06.2009 tarih, E:2008/6992, K:2009/1213 8, Dördüncü Hukuk Dairesinin 31.01.2003 tarih, E:2002/14965, K:2003/1 008, 10.04.2003 tarih, E:2002/14075, K:2003/4426, 28.06.2004 tarih, E:2004/1878, K:2004/8476, Sekizinci Hukuk Dairesinin 26.05.2009 tarih, E:2009/873, K:2009/2621, 26.05.2009 tarih, E:2009/873, K:2009/2621, 09.06.2009 tarih, E:2009/982, K:2009/2991, 09.06.2009 tarih, E:2009/1273, K:2009/2997, 14.07.2009 tarih, E:2009/2539, K:2009/3905, 15.12.2009 tarih, E:2009/4703, K:2009/6119, 18.01.2010 tarih, E:2009/4286, K:20 1 0/44, 04.02.2010 tarih, E:2009/4306, K:2010/470, 30.03.2010 tarih, E:2009/6987, K:2010/1454, onüçüncü Hukuk Dairesinin 28.01.2004 tarih, E:2003/12079, K:2004/741, 02.05.2005 tarih, E:2005/1741, K:2005/7346, 25.11.2005 tarih, E:2005/11616, K:2005/17413, Hukuk Genel Kurulunun 31.05.2000 tarih, E:2000/911, K:2000/941 sayılı kararları arasında görüş aykırılığı bulunduğu ileri sürülmesi üzerine ilgili daire başkanlıklarının ve Birinci Başkanvekilinin (hukuk) görüşleri alındı. Gereği görüşüldü: İçtihatları birleştirme isteğine esas tutulan konuda, Yargıtay Başkanlar Kurulunun 26.01.2009 tarih ve 1 sayılı kararıyla yapılan görev değişikliği nedeniyle bu değişikliğin uygulanmaya başlandığı tarih olan 02.02.2009 tarihinden sonra, 8. Hukuk Dairesinin konuyla ilgili uygulaması; sözleşmenin varlığı halinde 10 yıllık; diğer hallerde 1 yıllık zamanaşımının uygulanacağı yönünde iken; Hukuk Genel Kurulu'nun, anılan dairenin de katılımıyla oybirliği ile verilen 05.05.2010 tarih ve 2010/8-231 E.2010/255 K. sayılı kararıyla, bu tür davalarda 10 yıllık zamanaşımı süresinin uygulanacağı kabul edilmiştir. 8.Hukuk Dairesinin bu karardan sonra aksine ve aykırılık oluşturacak yerleşik bir kararına da rastlanmamıştır. Bu nedenle, şu aşamada ilgili Daire Başkanlıkları ve Birinci Başkanvekili (hukuk) görüşleri gözetilerek içtihatları birleştirme yoluna gidilmesine gerek olmadığına, 19.07.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi. |
19-08-2010, 23:44 | #19 |
|
Bu karar değişecektir. Çünkü....
Değerli üyeler,
Sayın Mustafa Kırmızı'dan bugün edinilen bilgilerden Yargıtay Birinci Başkanlık Kurulunun 19 Temmuz 2010 tarihinde mal rejimi davaları için 10 yıllık zamanaşımı süresini kabul ettiğini öğrenmiş bulunuyoruz. Acizane olarak kararın yanlış olduğunu ve bu kararın er geç değiştirileceğini söylüyorum. Sadece bir cümle söylüyorum. 743 sayılı kanunda bu konuda olan boşluğu ve boşluğun içtihat kararlarıyla doldurulduğunu bile bile, kanun koyucu yeni 4721 sayılı kanunda da yine boşluk yaratıp, BK'dan kıyas yoluyla alınan 125. maddedeki 10 yıllık zamanaşımı uygulamasına devam edilmesini istemiştir demekten başka bir şey değildir bu Yargıtay kararı. 4722 sayalı uygulamaya ilişkin kanunun 20. maddesini de inkar etmek demektir bu karar. Yanlış olmuştur. Yakın bir gelecekte düzeltilecektir. Ancak gönül Türk hukukunun yaz boz tahtası haline getirilmemesini dilemektedir. Gerek doktrinde, gerek yargıda mal rejimi tasfiye davaları için süren zamanaşımı tartışmaları 3 noktada toplanmaktadır. (I)- 4721 sayılı Kanun yürürlüğe girmeden önceki evlilikler sırasında sahip olunan mallar ile bu Kanun yürürlüğe girdikten sonra edinilen malların, boşanma nedeniyle sona eren mal rejimi davalarında tabi olacağı zamanaşımı süresi; (II)- Mal rejimi tasfiye davasının, 4721 sayılı Kanunun 178. maddesine göre, “boşanma hükmünün kesinleşmesinden” sonra doğan dava haklarından sayılıp sayılmayacağı; (III)- Yasal mal rejiminin kabul edildiği evlilikler ile, sözleşmeye bağlı mal rejimleri arasında farklı zamanaşımı uygulanmasının gerektiği. Eğri oturup doğru konuşalım. Gerek konuyu müzakere eden tartışmacıların, gerek Yargıtay içtihatları ve HGK kararlarının yansız ve objektif bir yaklaşım içerisinde olmadıkları gözlemlenmektedir. 178’inci maddede boşanmanın feri’lerinin kastedildiği gerekçede verilen örneğe dayandırılmaya çalışılmaktadır. Madde bir kere boşanma feri’lerinden bahis dahi etmemiştir. Nereden icat ediliyor bunlar? Yok feriler harçsızken mal rejimi tasfiye davaları nisbi harca tabiymiş. O nedenle feriler gibi işlem göremezmiş. İşte bu gibi, af buyurun, uydurma gerekçeler işin içinden çıkılmaz hale getiriyor, sade bu konuyu değil mevzuatımızda tartışılan her konuyu. Madde metni sadece ”Evliliğin boşanma sebebiyle sona ermesinden doğan dava hakları..” diyor. Nereden çıkıyor yok fer’iler, yok nisbi harç? Bunlar zorlama, yanlı, sübjektif yaklaşımlar değildir de nedir? Esasında, mal rejimi tasfiye davalarında zamanaşımı süresinin 4721 sayılı TMK yürürlüğe girdikten sonra tartışılacak bir yönü kalmadığını düşünüyorum. 743 sayılı Kanunda zamanaşımı yönünden bir eksiklik vardı. O nedenle içtihatlara başvurulmuş ve BK’nun 125. maddesi ile bu boşluk giderilmeye çalışılmıştır. Hal böyle iken, kanun koyucunun yeni kanunda yani 4721’de de bu boşluğun yine içtihatlarla giderilmesine göz yumduğu mu söylenmek isteniyor? Kanun koyucunun böyle bir düşünce ile hareket edip etmeyeceğini takdirlerinize bırakıyorum.. 4721 sayılı Kanunun bu konuda gayet açık olduğu kanaatindeyim. Şöyleki; 1- 743 sayılı TKM’nde mal rejimi tasfiyesi için kanun herhangi bir zamanaşımı süresi öngörmemiştir. Yani önceki 743 sayılı KANUNDA bu konuda bir hüküm bulunmamaktadır. 2- Bu nedenle, Yargıtay İÇTİHATLARI ile, 818 sayılı Borçlar Kanunun (BK) 125. maddesinin alacak davalarında öngördüğü 10 yıllık zamanaşımının mal rejimi tasfiye davalarında da kullanılması karar altına alınmıştır. 3- Kanun hükmü olmadığı takdirde boşluğu doldurmak için içtihatlar ve içtihadı birleştirme kararlarının uygulandığı malumdur. Yani, kanun hükmünün bulunmaması halinde içtihatlar uygulanır. Konu hakkında kanun hükmü vazedildiğinde İÇTİHATLAR GEÇERLİLİĞİNİ YİTİRİR. 4- BK 125. madde, “Bu Kanunda başka suretle HÜKÜM MEVCUT OLMADIĞI takdirde…” ifadesini kullanmıştır. Üstelik, “Bu Kanunda” diyerek açıkça Borçlar Kanunun kastetmiştir. Artık o konuda boşluk yoktur. 4721 sayılı TMK’nun 178. maddesi, bir genelleme yaparak, boşanma sebebiyle doğan davalarda 1 yıllık zamanaşımını KANUN HÜKMÜ olarak açık seçik ortaya koymuştur. İçtihatlara ve BK’nun 125. maddesini kullanmaya veya atıfta bulunmaya artık gerek kalmamıştır. 5- Deniyor ki, 4722 sayılı TMK’nun Yürürlüğü ve Uygulanma Şekli Hakkında Kanunun 1. ve 10. maddeleri çerçevesinde 1 Ocak 2002 tarihinden önceki evliliklerde, boşanma halinde mal rejimi tasfiye davalarında 743 sayılı TKM hükümleri uygulanır. Doğrudur, KANUN HÜKÜMLERİ uygulanır. 4722 sayılı Kanun, İÇTİHAT KARARLARI dememiştir. Kaldı ki, belli bir konuda içtihat varsa, aynı konuda kanun hükmünün vazedilmesiyle bu içtihat geçerliğini yitirir. 6- 4721 sayılı Kanunun 225/2 fıkrası da keza gayet açıktır. Mal rejimi, boşanma davası açıldığı tarihten geçerli olmak üzere sona erer. Dolayısıyla, Kanun boşanma ile mal rejimi arasında doğrudan bir ilişki kurmuştur. Bunun aksini iddia edenlere şu soruyu sormak istiyorum: 4721 sayılı Kanun yürürlüğe girdiğinden bu güne kadar, boşanma davası kesinleşmeden, sonuçlandırılmış tek bir mal rejimi tasfiye davası gösterilebilir mi? Mal rejimi tasfiye davası açılsa bile, boşanmanın kesinleştirilmesi bekletici sebep yapılmaz mı? Niye boşanmanın kesinleşmesi bekletici sebep yapılıyor? Taraflar belki boşanmadan vazgeçtiler. Yahut mahkeme ayrılığa karar verdi. Dolayısıyla, mal rejimi ile boşanma olguları arasındaki doğrudan bir ilişki mevcuttur. Eski tabiriyle “illiyet rabıtası” vardır. O nedenle de mal rejimi davaları evliliğin boşanma sebebiyle sona ermesi halinde doğan bir dava hakkıdır.. Kaldı ki, 178.maddenin gerekçesinde, “yıllar sonra” eşlerin tazminat ve nafaka gibi nedenlerle karşı karşıya gelmelerinin önlenmek istendiği ifade ediliyor diye, bu maddenin mal rejimi davalarını dışladığını hukuk mantığına ve kanunun sistematiğine uygun değildir. Yani, eşlerin mal rejimi davaları için karşı karşıya gelmelerinde kanun koyucu bir sakınca görmemiş midir? Hal böyle iken, mal rejimi tasfiye davasının 178. maddedeki boşanmadan doğan davalardan olmadığını iddia etmek kanun maddesinin zorlanmasından başka bir şey değildir. 7- Belki de yukarıda kayıtlı açıklamaları yapmaya hiç gerek bulunmamaktadır. 4722 sayılı Kanunun ”Hak düşürücü süreler ve zamanaşımı süreleri” başlıklı 20. maddesi herhangi bir yoruma ihtiyaç duyulmayacak kadar açıktır. MADDE 20. —Türk Medenî Kanununun yürürlüğe girmesinden önce işlemeye başlamış bulunan hak düşürücü süreler ile zamanaşımı süreleri, Türk Kanunu Medenîsi hükümlerine tâbi olmaya devam ederler. Ancak söz konusu süreler, Türk Medenî Kanununun belirlediği süreden uzun ise, bu Kanunun yürürlüğe girmesinden sonra, bu Kanunda belirlenen sürenin geçmesiyle dolmuş olur. Kanun yürürlüğe girmeden önce işlemeye başlamış süreler DAHİ, TMK’daki sürelerden uzunsa, TMK’daki hüküm uygulanacaktır. İşlemeye başlamamış süreler ise haliyle TMK hükümlerine tabidir. 8- TMK 241/2. madde dahi, “Dava hakkı alacaklı eş veya mirasçılarının haklarının zedelendiğini öğrendikleri tarihten başlayarak 1 yıl ve her halde mal rejiminin sona ermesinin üzerinden 5 yıl geçmekle düşer.” ifadesini kullanarak, mal rejimine ilişkin dava hakkının 1 yılda zamanaşımına uğrayacağını teyit etmektedir. O zaman ne tartışılmaktadır? 1 Ocak 2002 tarihinden önce akdedilmiş evlilik birliliğinin boşanma, iptal veya ölümle son bulması halinde mal rejimi tasfiye davalarında 743 sayılı TKM hükümleri uygulanacaktır. Peki, güzel, önceki Kanun döneminde, kanun hükmü de olmayan, içtihat kararlarına göre, başka bir kanuna atıfla oluşturulmuş 10 yıllık zamanaşımı süresi, 4721 sayılı TMK’nun öngördüğü 1 yıllık zamanaşımı süresinden uzun değil midir? Uzundur. O zaman 4722 sayılı kanuna göre ne yapılacaktır? 4721 sayılı Kanunda mevzu bahis olan, yani 1 yıllık süre uygulanacaktır. 9- Öte yandan, ayrı bir mal rejimi sözleşmesinin olması ve olmaması hallerini de göz önünde bulundurarak farklı zamanaşımı süreleri uygulanması gerektiği yönündeki görüşler de tamamen bir zorlamadır. Kanun veya kanunlarımızın neresinde böyle bir ayrım yapılmıştır? Bir tek madde gösterebilirler mi? Bu gibi zorlama kanun yorumları uygulamada karmaşadan başka hiçbir olguya hizmet etmemektedir. Bu görüşü savunanlar, muhtemelen mal rejimi sözleşmesi tabirinde sözleşme kelimesi geçiyor, ayrı bir akittir, ayrı bir alacak davası oluşturur yaklaşımı ile konuyu ele alıyorlarsa, büyük yanlış yapıyorlar. Evlilik esasen bir “akittir”. Farklı bir mal rejimi sözleşmesi seçenler ile, yasal mal rejimini tercih edenler arasında borç/alacak konusunda hiçbir ayrım yapılamaz. Yasal mal rejimini, 4721 sayılı Kanundan evvel veya sonra seçenlerin de aralarında “evlilik akdinden” doğan bir sözleşme vardır. Yargıtay’ın bu kararı er veya geç değişecektir. Yanlış olmuştur. Hep birlikte göreceğiz. Saygılarımla. |
20-08-2010, 11:10 | #20 |
|
Sayın Kırmızı'ya, paylaşımı için teşekkür ederiz. Bu durumda, bir yasa değişikliği ile mal rejimi tasfiyesi davalarında özel zamanaşımı sürelerinin bir an önce kabul edilmesi için Adalet Bakanlığı'na bir kanun değişikliği tasarısı sunulmaktan başka çare kalmıyor. Biz Aile Hukuku Derneği olarak bunu yapacağız. Sizlerin de bu konudaki önerilerinizi değerlendirmek isteriz. Sayın Toprak, sanıyorum siz Yargıtay HGK. kararından yanlış bir sonuç çıkardınız. Zira ilgili HGK. Sadece 743 sayılı MK. dönemindeki mallara katkı için açılan davalara ilişkindir ve bu davalarda BK.125 gereği 10 yıllık süre uygulanmaktadır. Oysa Yarg. 8. HD, 4721 sayılı TMK'nun yürürlüğe girdiği 1.1.2002 tarihinden sonra evlilik birliği içinde edinilen mallarla ilgili açılan değer atış payı ve katılma alacağına ilişkin talepler bakımından TMK'nun 178.maddesinde yazılı 1 yıllık zamanaşımı süresinin uygulanacağını kabul etmektedir. Bu karar yukarıda Sayın Yılmaz Kayar’ın eklediği Yarg. 8. HD.nin 2010/948 E. ve 1424 K. sayılı kararında açıkça belirtilmiştir. Ayrıca Yarg. 8. HD.nin 14.07.2009 tarih, 2539-3905 E.K. sayılı ve 04.02.2010 tarih, 4306-470 E.K. sayılı kararları da bu yöndedir. (Bkz. GENÇCAN, Mal Rejimleri Hukuku , Ank. 2010, s.993-994) Böylece Yarg. 8. HD.; 743 sayılı MK. döneminde ve „mal ayrılığı“ rejimi içinde edinilen mallar için açılan katkı payı alacağı davalarında 10 yıl, buna karşılık, 4721 sayılı MK. döneminde ve yasal mal rejimi olan edinilmiş mlallara katılma rejimi tasfiyesi davalarında (boşanma halinde) MK.m.178 gereği, 1 yıllık süreyi uygulamaktadır. Ölüm halinde hangi zamanaşımı süresinin uygulanacağı ise tartışmalıdır. Hepinize katkılarınız için teşekkür ederiz. Doç.Dr.Şükran ŞIPKA (Aile Hukuku Derneği 2. Başkanı) |
11-10-2010, 01:33 | #21 |
|
zamanaşımı konusunda sorun yok. Ne olacağı çok açık bir biçimde belli. Ancak hala yukarıda sormuş olduğum soru hakkında cevap alamadım malesef.
|
03-05-2013, 14:08 | #22 |
|
Merhaba,
Yargıtay HGK.’nun 17 Nisan 2013 tarih ve 2013/8-375 E dosyasında katılma alacağına uygulanacak zamanaşımı süresini 10 yıl olarak belirlendiği bilgisi tarafımıza iletilmiştir. Kararın gerekçesi henüz yazılmamış olup takip ediyoruz.Yazıldığında paylaşacağız. Bilginize |
Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk) | |
|
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Yanıt | Son Mesaj |
Katkı Payı Alacağında Zamanaşımı | Av.Sever Köz | Aile Hukuku Çalışma Grubu | 23 | 29-05-2013 12:39 |
Katkı Payı..Spesifik konuyla ilgili Yargıtay İçtihatı Aranmaktadır.. | carlito | Meslektaşların Soruları | 2 | 19-08-2010 22:02 |
Katkı Payında Zamanaşımı Bir Yıl. Yargıtay 8.H. D. | Av.Habibe YILMAZ KAYAR | Kadın Hakları Çalışma Grubu | 0 | 30-06-2009 22:37 |
Katkı Payı Ve Tazminat Davası Zamanaşımı Yetkili Mahkeme | Konuk | Kadınlara Hukuki Destek Merkezi (KAHDEM) | 1 | 15-09-2008 20:31 |
muris payında ortaklığın giderilmesi | AVUKAT ŞÜKRAN | Meslektaşların Soruları | 14 | 02-04-2008 12:07 |
Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir. |