03-01-2011, 20:57 | #1 | |||||||||||||||||||
|
Adalet Bakanının yanıtlamadığı Avukatlarla İlgili soru önergesi
Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk'ün TBMM.'ye verdiği 22 Temmuz 2010 tarihli yazılı soru önergesine Adalet Bakanı (avukat kökenlidir kendisi) tarafından hala yanıt verilmemiş. Önerge metnini okuyunca buna hiç şaşırmadım doğrusu. Soruları aşağıdaki bağlantıdan okumanızı tavsiye ederim, ne demek istediğimiz anlayacaksınız.
|
03-01-2011, 21:27 | #2 | |||||||||||||||||||||||
|
Sayın Bakanımız belli ki oldukça zeki birisi. |
04-01-2011, 11:30 | #3 |
|
Belki hakim ve savcı adaylarının fişlenmesinden bu soruları cevaplamaya henüz vakit ayıramamamışlardır...
|
04-01-2011, 14:14 | #4 |
|
Bence artık, ilgili kurumları, Adalet Bakanlığını, başta avukatlara karşı olmak üzere diğer yargı emekçilerine adli mobbing uygulamaktan dolayı, tüm avukatların ve baroların UZUN DİLEKÇELERLE şikayet etmesi gerekiyor (o kadar çok sorun var ki, yasadan ve uygulamadan kaynaklanan, bu sebeple sayfalar tutacağına eminim).
Olay, A.H.İ.M. e kadar götürülebilir. Saygılarımla. |
04-01-2011, 17:40 | #5 |
|
İdare hukukunda idarenin susması "red" ise Adalet Bakanı'nın susması da aynı manada değerlendirilmelidir.
Ayrıca bir türlü anlayamadığım bir şey var; İstanbul Barosu başta olmak üzere tüm baroların etkili bir eylem sürecine girmesi "soru önergesi" göndermekten daha etkin ve sonuç getirir olmaz mı? Düşünün ki; mesela sadece 1 gün için dahi olsa tüm barolar CMK zorunlu müdafilik için avukat görevlendirme işlemini durdursa bu eylem soru önergesinden daha etkili olmaz mı? Üyelerinin çoğu farkındalığa sahip ve aktif olan güçlü bir örgütüz ama sorunlarımız ya geç çözümleniyor ya da hiç çözümlenmeden rafa kaldırılıyor. Ya gücümüzü kullanmıyoruz (kasten veya ihmalen) ya da o kadar da güçlü değiliz... |
05-01-2011, 09:12 | #6 |
|
Bence gücümüzün farkında değiliz ve dolayısıyla gücümüzü kullanamıyoruz. Barolara bakıyoruz bazen üzerlerine vazife olmayan konulara yoğunlaşabiliyorlar ama böyle direkt avukatların hakları ile ilgili konularda genelde pek bir çekimserler.
Avukatlar arasında sürekli şikayetler, sızlanmalar var, örneğin CMK zorunlu müdafiliği ödemelerinin asgari ücret tarifesi seviyesinde olması gerektiği sürekli söyleniyor sizin de bahsettiğiniz gibi tüm avukatlar haksızlığı ve hukuksuzluğu protesto amacıyla CMK görevlendirmeden çıksalar ya da tüm barolar CMK görevlendirmesini durdursa inanın hakkımızı söke söke alırız. Ama ben daha çok çözümü avukatlar arasında görmekteyim, baroların etkili bir girişim yapacakların sanmıyorum. Misal ben mesleğimin ilk başlarından beri, maddi olarak ihtiyacım olmasına rağmen, avukatın haklarını ihlal eden CMK müdafiliğine girmedim. Avukatların bu düzenlemeyi kabul edip özümsemelerini içime sindiremiyorum. Saygılarımla. |
05-01-2011, 11:47 | #7 |
|
Öncelikle ifade etmeliyim ki, Adalet Bakanı'nın, siyaset üstü davranarak avukat kökenli olması dolayısıyla tamamen mesleki refleksle 22.07.2010 tarihli yazılı soru önergesini aynı netlikle yanıtlayabilmesini imkan dahilinde görmüyorum.
2009-2010 yıllarında İstanbul Barosu'nun CMK kapsamında zorunlu müdafii görevlendirmeme şeklinde bir boykot uygulaması oldu. Uzun bir süre meslektaşlarımızın büyük çoğunluğu boykot doğrultusunda görev almadı. Ancak gelinen noktada kimi meslektaşlarımızın boykot hilafına hareket ettiği, görevlendirme almak istedikleri yönünde baroya dilekçeler sunduğu ve boykotu deldiği gözlemlendi (sonradan ortaya çıktı demek daha doğru) Avukatların birlikte hareket etme iradesini zedeleyen bu yaklaşım dikkat çekici idi. Konunun diğer bir boyutu da, Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi'ndeki ücretlerle kıyaslandığında zorunlu müdafiilik ücretlerinin düşüklüğü. Burada açık bir hukuka aykırılık olduğu konusunda tereddüt yok. Ancak hukuk ihlali olduğu gerekçesiyle zorunlu müdafiilik kapsamında görev almamanın kabul edilebilir olduğunu, ancak avukatların düzenlemeyi özümseyip görev almalarının içe sindirilememesini kabul etmediğimi ifade etmeliyim. Burada tüm baro yönetimlerinin, siyasi çizgilerini bir yana bırakıp ilkesel hareket etmesi ve dahi ilkesel tutuma tüm avukatların da katılımının sağlanması gerekiyor. Ancak ilke kararlarına karşı daha önce yaşandığı gibi gerek baro yönetimlerinin gerekse avukatların tabir-i caizse yan çizmemesi oldukça önemli. Saygılarımla.. |
05-01-2011, 12:02 | #8 |
|
Adalet Bakanı kesinlikle bu soru önergesine cevap veremez.Hoş cevap verse ne olacak önemli olan cevap vermesi değil çözüm üretmesi ve uygulamaya sokması.Hadi adalet bakanını anladık da peki ya barolar ve barolar birliği ne zaman eslek kuruluşları olduklarını ve avukatların hak ve menfaatlerini korumaları gereğinin birinci ve en önemli vazifeleri olduğunu anlayacaklar.Çok merak ediyorum.80.000 civarında mensubu bulunan bir meslek kuruluşu nasıl olur da bazı radikal önlemler almaz anlaşılır değil.Artık bir çare bulunsun lütfen ve herkes işgal ettiği koltuğun hakkını versin.Saygılarımla...
|
05-01-2011, 12:18 | #9 |
|
Barolar avukatların örgütüdür. Avukatlar bir şey yapmazsa barolar da yapmaz. Avukatların meslekle ilgisi baro yönetimini seçmekle sınırlı kalmamalıdır. Burada çözümler sıralanmadıkça baro yönetimlerinin eleştirilmesi işlevsiz olacaktır. Ben birinci maddeden başlayayım: SORUN: Avukatların işyeri ruhsatı almaları gereği ve dayanağı için aşağıdaki bağlantıya tıklayınız: http://www.turkhukuksitesi.com/serh.php?did=2074 ÇÖZÜM: Avukatların işyeri ruhsatı almak zorunda kalmamaları için Avukatlık Kanunu'na bu yolda bir madde eklemek gerekir. Saygılarımla |
05-01-2011, 12:20 | #10 |
|
Ben kendi adıma Adalet Bakanlığının bu konudaki çözümünden de korkuyorum
3-5-10 yıldır tutuklu olanlar dosyalaradaki delil durumuna göre, %99 suçlu olduklarına inanılsa bile saleviriliyor. Sebebi de uzayan yargılamalarda insanların mağdur olmaması. Devletin bu konudaki çözümü, adaleti hızlandırmak, reformlar yapmak yerine yeni adaletsizlikler yaratmak olmuştur. Temelsiz bina inşa edilmiştir, yargı hazırlıksız (gafil) avlanmıştır. Yargı reformu budur işte, insanları serbest bırakın, suçluların davaları uzayan yargılamalarla zamanaşımına uğrasın. 10 yılı aşkın sürede yargılamayı sonlandıramayan ( ! ? ) yargının kendisi bitmiştir, kokmuştur... Tahliye edilen kişilerin tahliye edildikleri davaların akibetini de büyük ihtimalle tahmin edebiliriz; Z A M A N A Ş I M I N A U Ğ R A Y A C A K L A R. Türkiye de çok kolay bu... Çünkü artık dışardalar, ilerde dışarda olacak yüzlerce kişi gibi... Barolarımıza gelince... Saygılar. |
05-01-2011, 12:24 | #11 | |||||||||||||||||||||||
|
Doğrudan doğruya yönetim ve meslekiçi demokrasi önerisi olarak algıladığım görüşlerinize katılıyorum. Yöneten (baro yönetimleri)/yönetilen farklılaşması, ve bu farklılaşma duygusunun verdiği rahatlıkla eleştirmek keyfiyeti, kanımca avukat meslek örgütlerinde rastlanmaması gereken bir hal olmalıdır. Saygılarımla. |
05-01-2011, 12:45 | #12 | |||||||||||||||||||||||
|
Sayın meslektaşım... Bu konuda sizinle aynı fikirde değilim.Şöyle ki; Düzeltilmesi gereken aksaklıklar ve uygulamadaki yanlışlıkların hemen hemen hepsine baktığınızda göreceksiniz ki asıl sebep keyfi uygulamalardan ve yasalara aykırı anayasal haklarımızı da ihlal eder derecedeki bir nevi teamül haline gelmiş ve birçoğuna avukatlarca da karşı konulamazmış ve zaten olması gerekenmiş gibi artık tepki bile koyamadığımız ve gündelik hayatta da sık sık karşılaştığımız durumlar değil mi bizim bahsettiğimiz? Somut örnekler de sunulabilir bununla ilgili... Ben de yukarıda da değinilmiş sorunlardan birkaçını ele alayım öncelikle ; >>> Avukat büro ve evlerindeki aramaların yasaya aykırı yapılmasının nedeni nedir? Yasaya aykırı şekilde avukat bürosu ve evlerindeki yasaya aykırı şekilde gerçekleştirilen aramaları önlemek için ne yapmayı düşünüyorsunuz? .....Yasaya aykırı uygulamaların sonucunda kişiler ceza alır Ya ceza kanunda ve mevzuatta eksiklik varsa o giderilmeli , ya da keyfi uygulamalara son verilmeli... >>>Avukatlara yasa ile tanınan belge inceleme yetkisinin, yönetmelik ya da kurum içi düşünce yazıları ile fiilen ortadan kaldırılmasının nedeni nedir? Yasa ile tanınan bir hak, yönetmelik ya da kurum içi düşünce yazılarıyla ortadan kaldırılabilir mi? Bu konuda ne gibi önlemler almayı düşünüyorsunuz? .... Buyrun size bir keyfi uygulama daha... Demek ki sorun yalnızca yasa veya yönetmelik çıkarmada değil onu uygulama noktasında da toplanıyor.... Bunun yanısıra ; baro başkanları da avukat olduklarına göre sorunların çözümlerini gayet iyi biliyorlardır. Önemli olan çözüm üretmek kadar bunu hayata geçirme hususunda istekli olmaktır, diye düşünüyor, saygılarımı sunuyorum. |
05-01-2011, 12:50 | #13 | |||||||||||||||||||||||
|
Bu konuda hem iyi niyetli hem de karamsar bir bakış açım var benim Bazen ,acaba bu uygulamayla hakimleri dosya okuma konusunda hızlandırabiliriz diye düşünmüş olabilirler mi...diye umutlanırken... Bazen de, dışarı çıkan suçluların yerine koyuyorum da kendimi , yurtdışı planlarını yapmaya başlayanlar da varsa aralarına adalet sistemimizin vay haline...demekten ve hayıflanmaktan alamıyorum kendimi.. Hangi mağdur yakını suçlunun dışarıda elini kolunu sallaya sallaya dolaştığını izlemek ister ki ? Yada yarım kalan hesaplarını düşünün o suçluların... Ben düşünmek bile istemiyorum. |
05-01-2011, 13:19 | #14 | |||||||||||||||||||||||
|
Ortada bir yasal düzenleme varken, ne mağdur yanın ne de fail yanın öznel duygu ve durumlarından hareketle hukuksal olguları (yasa maddeleri, mahkeme içtihatları) değerlendiremeyiz. Hukuk, sokaktaki vatandaşın, ilk ve primitif haldeki tüm duygularından arınık olarak ele alınması gereken bir disiplindir. "Ceza hukukunda kamusallık ilkesi gereğince hak alınmaz, verilir." Saygılarımla. |
05-01-2011, 13:39 | #15 | |||||||||||||||||||||||
|
Ama sn.Güntay Hukuk kim için vardır, insanlar için değil mi ? Hukukla kimlerin hakları korunur ? Hukukun öznel yanını görmezden gelemeyiz... Bir hukuk kuralını o topluma benimsetemezseniz veya o kuralın o toplumda uygulanma şansı yoksa koşullar , sosyal yapı buna izin vermiyorsa, kuralı değiştirmek kaçınılmaz olacaktır. |
05-01-2011, 13:44 | #16 | |||||||||||||||||||||||
|
Hukuk her zaman, hatta çoğu zaman toplumu benimsemez, benimsetir; zorlar ve dayatır; tanımı gereğidir biraz da bu Sn.mahzen Ancak vasati toplumsal yargı ve kabullerin bir yan hukuk kaynağı olarak "ahlak" başlığı altında hukuk oluşum sürecinde dikkate alınmasına itirazım yok. Saygılarımla. |
05-01-2011, 13:52 | #17 |
|
Benim kanımca da meseleyi "ahlak" değil de yine "hukuk" başlığı altında ele almalıyız.
Yasaler elbtte uygulanacaktır, ancak insanların özellikle de hukukçuların bu yasaları, uygulamaları eleştirmeleri, irdelemeleri hukukidir. Hukuk, yasalardan da üstündür. Yasalar ancak bir TEZ dir, değişebilirler. Her tezin de bir ANTİTEZ i olacaktır. Sonuçta SENTEZ doğacaktır. Bu sentez de bir tez olacaktır... Pozitif hukuk-ideal hukuk etkileşimi gibi... Saygılarımla... |
05-01-2011, 14:25 | #18 | |||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
Sizin verdiğiniz örnekleri geri veriyorum:
Keyfiliğin başı, görüldüğü yerde, bizzat avukat tarafından ezilmelidir. Avukatın kimseden yardım istemeye ihtiyacı bulunmamaktadır. |
05-01-2011, 15:43 | #19 | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
Bu önerinize tamamen katılıyorum.
En basit örneği avukatlık kimliği uygulamasında yaşanmıyor mu? Avukatlar yıllarca kimliklerinin resmi kimlik kabul edilmemesinden şikayet ettiler, sonunda 2004 yılında avukatlık kanununa bununla ilgili özel madde eklendi. Ne faydası oldu ve kim avukatlık kimliğini nerede resmi kimlik olarak kullanabiliyor? Seçimlerde sunmaya kalkıyorsunuz, yüksek seçim kurulu kabul etmiyor, bankalara veriyorsunuz bankalar reddediyor, sınavlarda sunuyorsunuz ÖSYM kabul etmiyor, tapuda arz ediyorsunuz, Tapu reddediyor. Hepsinin gerekçesi aynı: "bizim özel mevzuatımız var". Avukatlardan işyeri ruhsatı alınamaz diye Avukatlık Kanununa madde eklerseniz, Belediyelerin de bizim özel mevzuatımız var diye kabul etmeyeceğine eminim, zira görüşüne göre bu ülkede avukatlık kanunu dışında herşey özel mevzuat ve avukatlık kanununda ne yazarsanız yazın Avukatlar dışında kaale alan yok. Avukatlık kanununun sorunların çözümündeki anlamsızlığı konusunun sadece kimlik örneği ile sınırlı olduğu da düşünmüyorum. Esasında bakarsak Avukatlık Kanunu oldukça yeni ve neredeyse tamamen yeniden yazılmış bir kanun. Avukatlar ben bildim bileli kanunlarından şikayetçi oldular ve 2001 ve 2004 yıllarında da kanun büyük oranda onların istekleri doğrultusunda yenilendi. Peki bu tarihten önce olan hangi sorunumuz artık çözülmüş durumda? Bir çok konunun çözümü için ilgili mevzuatın değişmesi gerçekten önemli bir adım ancak sanıyorum Avukatların sorunları ilgili mevzuatın değişmesiyle çözülebilecek noktayı aştı. Eğer yürütme mevzuatı dinlemiyor ve yargı da mevzuatı yasamanın amacı dışında yorumluyorsa ne yazık ki mevzuat değişiklikleri bir anlam ifade etmez hale geliyor. Konuyu avukatların sorunları ile dağıtmak istemiyorum aslında, zira bu başlık altındaki konumuz Sayın Adalet Bakanının bir soru önergesine niçin yanıt vermediği. Ancak bence bu konu bile neticede gelip mevcut mevzuatın işlememesi noktasında tıkanıyor, zira soru önergeleriyle ilgili de Anayasamızda 98.madde mevcut ancak görüldüğü gibi buna rağmen "yanıtlamamak" bir tercih olabiliyor. Yani yine mevzuat eksikliği noktasında değil, mevzuatın uygulanmaması noktasında tıkanmış görünüyoruz. |
05-01-2011, 16:01 | #20 | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
Bana geçmişi anımsattı: Çocukken, kendimi kabahatli hissettiğimde, o konu ile ilgili sorulara yanıt veremez, yalnızca susardım. Yargıda hiçbirşey yolunda gitmiyor. Ne Bakan değişikliği, ne yeni yasalar çare olamadı. Çok basit bir örnek: CMK yürürlüğe girdiğinde "yargılamanın artık tek celsede biteceği" müjdelenmişti. Sonuç: Eski tas, eski hamam... Tam tersine yeni sorunlar ekleniyor. Bu sorularda dile getirilen sorunların çözümü o kadar zor değil oysa. Çözmeye kararlı biri, hiçbirşey yapamıyorsa THS'deki tartışmaları okusa yolu bulacak. |
05-01-2011, 16:18 | #21 |
|
Sözlü ve Yazılı Soru hakkında İçtüzük hükümlerini aşağıda sunuyorum:
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ İÇTÜZÜĞÜ Resmi Gazete 13.4.1973 - 14506 SORU Madde 96 - Soru; kısa, gerekçesiz ve kişisel görüş ileri sürülmeksizin; kişilik ve özel yaşama ilişkin konuları içermeyen bir önerge ile Hükümet adına sözlü veya yazılı olarak cevaplandırılmak üzere, Başbakan veya bir bakandan açık ve belli konular hakkında bilgi istemekten ibarettir. Sözlü soru önergeleri yüz kelimeyi geçemez. Soru önergelerine belge eklenemez. Soru önergesi, sadece bir milletvekili tarafından imzalanır ve Başkanlığa verilir. Başkan, İçtüzük şartlarına uygun gördüğü önergeleri gelen kağıtlar listesinde yayımlar ve Başbakanlığa veya ait olduğu bakanlığa gönderir. SORULAMIYACAK KONULAR Madde 97 - Aşağıdaki sorular Başkanlıkça kabul edilmez: a) Başka bir kaynaktan kolayca öğrenilmesi mümkün olan konular; b) Tek amacı istişare sağlamaktan ibaret konular; c) Konusu, evvelce Başkanlığa verilmiş gensoru önergesiyle aynı olan sorular. SÖZLÜ SORUNUN GÜNDEME ALINMASI VE CEVAPLANDIRILMASI Madde 98 - Sözlü sorular, önergenin Başbakanlığa ve ait olduğu bakanlığa sevk tarihinden itibaren beş gün sonra gündeme alınır. Sözlü soruların cevaplandırılması için; Anayasa, kanun ve İçtüzük gereği zorunluluklar hariç olmak üzere, haftanın en az iki gününde, birleşimin başında ve birer saatten az olmamak şartıyla, Danışma Kurulunun önerisi ve Genel Kurulun onayı ile belli bir süre ayrılır. Hükümet adına verilecek cevabın süresi beş dakikayı geçemez. Bu cevap üzerine soru sahibi, yerinden, konu ile ilgili çok kısa ek bir açıklama isteyebilir. Hükümet adına verilecek cevapla görüşme tamamlanır. İkinci cevap süresi de beş dakikayı geçemez. Soru sahibinin Genel Kurulda bulunmaması, sorunun cevaplandırılmasına engel değildir. Hükümet adına cevap vermek için söz alan bakan; gündemde bulunan sözlü soru önergelerinden birden fazlasını sıra gözetmeden cevaplayabilir. Bu hakkını kullanmak isteyen bakan, önceden birleşimi yöneten Başkana isteğini bildirir. Başkan bu isteği birleşimi açtıktan sonra derhal Genel Kurula duyurur. Konuları aynı olan sözlü sorular birleştirilerek cevaplandırılabilir. İkinci fıkradaki zorunluklar hariç, üç birleşim içinde cevaplandırılmayan sözlü sorular yazılı soruya çevrilir ve istemi halinde aynı birleşimde önerge sahibine beş dakikayı geçmemek üzere söz verilir. YAZILI SORUNUN CEVABI Madde 99 - Yazılı soruların cevabı, Başbakanlık veya ait olduğu bakanlık eliyle Başkanlığa sunulur. Başkan, bu cevabı derhal soru sahibine iletir. Cevap ayrıca soru metniyle birlikte Başkanlıkça alındığı günkü veya bir sonraki birleşim tutanağının arkasına eklenir. Yazılı sorular, Başbakanlığa veya ait olduğu bakanlığa gönderildiği tarihten itibaren en geç on beş gün içinde cevaplandırılır. Başkan, bu süre içinde cevaplandırılmayan yazılı sorular için Başbakanın veya ilgili bakanın dikkatini çeker. Yazılı sorular, dikkat çekme yazısının gönderildiği tarihten itibaren on gün içinde de cevaplandırılmazsa, önergenin süresi içinde cevaplandırılmadığı gelen kağıtlar listesinde ilân edilir. Hükümet, yazılı sorunun cevabını, gereken bilgilerin derlenebilmesi için Başkanlığa bilgi vermek suretiyle bir ayı geçmemek üzere geciktirebilir. |
05-01-2011, 16:56 | #22 | |||||||||||||||||||||||
|
Sayın meslektaşım, ben avukatlar tepkisiz kalsın eli kolu bağlı oturup baronun ne yapacağını beklesin demiyorum ki... Avukat kimliğini kazanmış biri zaten haksızlıklar karşısında tepki gösterir, kendini ezdirmez ve haklarını savunmasını hakkı olanı almasını bilir... Lakin avukatların meslekte yaşadığı sorunlara çözüm bulma konusunda gerekli birimlerle irtibata geçme konusunda baroların yetkili olduğunu düşündüğümden ve toplu bir hareketin birey halinde hareket etmekten daha etkili olacağına inandığımdan dolayı barolara da görev düştüğünü hatırlatmaktı maksadım.Saygılar sunarım.. |
05-01-2011, 17:52 | #23 | |||||||||||||||||||||||
|
|
05-01-2011, 22:55 | #24 | |||||||||||||||||||||||
|
Eminim Yoksa iş yaptırmazlar bu piyasada Yine de açık kapı bırakmakta fayda var Böyle temenni ediyorum diyelim... |
05-01-2011, 23:02 | #25 | |||||||||||||||||||||||
|
smiley seçimleriniz gerçekten çok isabetli olmuş... |
05-01-2011, 23:06 | #26 | |||||||||||||||||||||||
|
|
06-01-2011, 08:27 | #27 |
|
Gazete haberlerinden aldığım rakamları iletiyorum:
Yargıtay’a ulaşmış 1 milyon 100 bin dosya var. Yargıtay’da bu dosyaları koyacak yer bile yok. 1 milyon 100 bin dosyayı incelemek için sizce kaç hakim gerekir? Yargıtay’da kaç tetkik hakimi var? Danıştay’ın rakamlarını bilmiyorum ama daha da kötü olduğu 4 yıllık inceleme süresinden belli. Bu konularda avukatların yapabileceği sınırlıdır: Sadece AİHM’e başvurarak davalardaki taraflar adına tazminat talep edebilirler ve alabilirler. Ama amacımız tazminat almak olmamalı. Bu eksikliği gidermek avukatın yapacağı şey değil. İşte bu aşamada baroların işlevlerini yerine getirmesi beklenir. (Bu arada AİHM'de bir davanın 7-8 yıl sürmesi de ayrı bir kara mizah konusudur.) Bir atölye şefi üretimde nerede yığılma varsa oraya daha fazla eleman gönderir. Bir atölye şefinin yaptığını devleti yönetenler de yapabilmeli. Bu konuyu dillendirmek de barolara düşer. Bu konuyu sonlandırmak ise Maliye Bakanlığının sorumluluğundadır. Adalet Bakanı'ndan beklenen Maliye Bakanı'nın boğazını sıkmasıdır. Yoksa adalet boğulacak. Avukatlık mesleğinin itibarı adalete duyulan güven kadardır. |
11-01-2011, 22:36 | #28 |
|
Cevap geldi
CHP Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk'ün soru önergesini yanıtlayan Adalet Bakanı Sadullah Ergin, kurulan çalışma grubunun avukatlık mesleğinin sorunlarına yönelik hazırlayacağı taslak ile ilgili şöyle dedi:
"Bakanlığımızın 2010-2014 Yılı Stratejik Planı çerçevesinde; 2013 yılı sonuna kadar avukatlık mesleğinin sorunlarının çözümüne ve avukatların yargısal faaliyetlere daha etkin katılımının sağlanmasına yönelik olarak Türkiye Barolar Birliği ve barolarla işbirliği yapılarak, avukatlık mesleğinin icrasında karşılaşılan sorunların tespiti ile bu sorunlara ilişkin çözüm önerilerinin getirilmesi; önerilerin mevzuat değişikliğini gerektirmesi durumunda bunların taslaklarının hazırlanması amacıyla 11 Şubat 2010 tarihli olurla bir çalışma grubu kurulmuştur." (Kaynak Hukuki Haber.Net) |
12-01-2011, 08:12 | #29 | |||||||||||||||||||
|
"Hani taslak nerede?" Yeni soru yeni yanıt demektir: "Dedik ya, 2013 yılı sonuna kadar sürecek bir çalışma yapılmakta. Bekleyiniz." Dört yıllık bir çalışma süresi sonunda ulaşılan çözüm önerileri atomu bile patlatır bence. |
12-01-2011, 10:20 | #30 |
|
Adalet Bakanlığının bu 4 yıllık stratejisi keşke, en uzun yolculuklar bile bir adımla başlar cümlesine uygun olarak soruna yönelik küçük bir adım atılarak söylenseydi belki bir umut denilip bu beyan samimi bulunabilirdi.
Bu sebeple söylenen söz bana şimdilik soyut bir siyaset ve seçim vaadinden başka bir şey değilmiş gibi geldi. Saygılarımla. |
Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk) | |
|
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Yanıt | Son Mesaj |
Partisi Kapatılan Milletvekilinin Milletvekilliğinin Düşmesi | üye30988 | Anayasa ve İdare Hukuku Çalışma Grubu | 0 | 04-09-2010 00:29 |
Annesinin üzerine yapılmış edinilmiş mal ile ilgili bir soru | Konuk | Kadınlara Hukuki Destek Merkezi (KAHDEM) | 3 | 31-08-2010 21:04 |
boşanma davası üzerine kritik bir soru | Konuk | Kadınlara Hukuki Destek Merkezi (KAHDEM) | 1 | 30-08-2010 10:59 |
Haricen araç satışı üzerine bir soru; | Av. Oktay | Meslektaşların Soruları | 8 | 27-09-2009 20:35 |
Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir. |