Mesajı Okuyun
Old 12-08-2007, 02:32   #24
Gülsün A. Aygörmez

 
Varsayılan

Merhabalar,

ben biraz haddimi asarak aslinda, sanki bir toplum bilimci ya da ruh bilimcisi gibi, kendimce bir sav yarattim, "neden bir üstünlük bilmecesi toplumumuza hakim olmakta" diye... Ve kendimce söyle bir sonuca vardim

Bence sorun, temelde, mesleklerde ya da mesleki-makamsal hazimsizliklar yasanmasinda degil de; egitim sürecinin ve toplumsal yapimizin olusturdugu siliklesme, yabancilasma ve kabullenme ile son bulan bir sürecin sonucu olarak; bireysel anlayis ve kisinin karsisindakini "birey-insan olarak algilayamamasinda".
Egitim sürecinde, ilk basamak olan aile icerisinde, önemli oldugunu hissetmeyerek, önemsenmeyerek, „sen sus büyüklerin karsisinda konusma“ denilerek cocuk, ailedeki egitim sürecinde, büyükler karsisinda susmayi, "üstündekilere" hakli haksiz boyun egmeyi ögreniyor. Böylelikle kendine güveni ve kisiligi de aslinda sürekli "törpüleniyor". Bu törpülenme, okul siralarinda, „sen sus, ögretmeninden daha iyi mi bileceksin!!“lerle devam ediyor. Bu sürecte de, kisi daima kendisinden "üstün birilerinin" varligina inanarak, birey olarak "siliklestiriliyor" ve kisiliginin törpülenmesine de devam ediliyor. Üniversitelerde durum maalesef degismiyor.
Bir hukuk fakültesinde bir derste, bir profosör dersini anlatiyor. Bir ögrenci, parmak kaldirip görüsünü söylemek istiyor. Cümlesine „bence“ diye basliyor ve hocasi hemen sözünü keserek, „sen kimsin, Kelsen misin de bence diye sözüne basliyorsun diyor…“ Ögrenci neye ugradigini sasirip yerine oturuyor…

Toplumsal acidan bakildiginda, ögrenilene uygun bir yapi insa ediliyor.
Mesela, bazi meslekler- konumlar yüceltilerek, onlara „üstünlük“ taniniyor (buna neden gerek duyuluyor ki!!) Bu meslekleri icra edenler „doga üstü“ insanlar gibi görülüyor. Bazilari buna gercekten inaniyor ve karsisindakine buna uygun „abartili“ tavirlar sergiliyor. Bu meslek sahiplerinden de bazilari, bunun gercek olduguna inaniyor ve kendisini digerlerinden üstün, "yüce" biri zannediyor.
Aslinda, "her yerde" yani üstün olduguna inananlarin da üstlerinde bir sekilde baska birileri "üstünlük" kuruyor…Bu üstünlük ya yasa, ya kideme, ya da bir üst makama göre yaratilabiliniyor…Böylelikle bu üstünlük "görüntüsü" bir "kisir döngü" olarak devam ediyor…

Sonuc olarak aslinda, kisiler, belirli bir sürecten gecip, sonradan da bu sürece dahil olarak; hem bir birey olarak kendilerine sahip cikamiyorlar, hem de digerlerni de birey olarak taniyamiyorlar...Yani olay aslinda, bazi kisilerin, kisiyi „birey“ olarak degerlendirilememesi sorunu degil midir?? Temel düsünce, kisiyi "saygin bir birey" olarak algilamakta, insana, her yönüyle bütüncül yaklasip, sadace "insan" oldugu icin saygi duyulmasinda…
Isimlerin önündeki ünvanlar, yas ya da makam, "görüntüden" baska birsey degiller de.....
Annem, bana dua edecegi zaman,“ kendini bilen, iyi insanlarla Allah karsilastirsin“ kizim seni der, „beni bu kendini bilmezler yaslandirdi“…
Bize de, kendini bilen, insani bir "birey" görenlerle karsilasmayi dilemekte baska ne kaliyor ki...

Saygi ve sevgilerimle
Gülsün Aygörmez