Mesajı Okuyun
Old 15-05-2011, 22:36   #2
Av. Ö.Erol Yavuz

 
Varsayılan

Aşağıda ekli karar sanıyorum ki sorunuzu cevaplıyor.

Saygılarımla.

T.C.
YARGITAY
İÇTİHADI BİRLEŞTİRME GENEL KURULU
E. 1958/10
K. 1959/12
T. 11.2.1959
• İLAMLARIN İCRASI ( Şufa - Süre ve Zamanaşımı )
• ŞUFAYA İLİŞKİN İLAMLARIN İCRASI ( Süre - Zamanaşımı )
• ZAMANAŞIMI ( Şufaya İlişkin İlamların İcrası )
• SÜRE ( Şufaya İlişkin İlamların İcrası )
743/m.633,642,658,659
2004/m.39
ÖZET : Medeni Kanunu`nun 642. maddesi hükmünce alınmış olan ilamların ve bu arada şufa ( önalım ) hakkına ilişkin ilamların icrası her zaman istenebilir. Bu ilamlar konusunda iskati müruruzaman ( on yıllık zamanaşımı ) hükümleri uygulanamaz.

DAVA VE KARAR : İcra ve İflas Dairesi ilamında, şufa ilamlarının on senelik müruruzamana tabi olmadığı mütalaa olunduğu halde, Üçüncü Hukuk Dairesi ilamında, bu gibi ilamların da on senelik müruruzamana tabi olduğu belirtilmektedir.

Şufa davası sonunda davacının haklı olduğuna dair verilen hüküm, hak sahibinin şufa hakkını kulanması neticesinde, o hak sahibi ile ( şefi ile ) hisseyi diğer hissedardan satın almış bulunan yeni malik davalı arasında bir satış münasebetinin doğduğu ve bu satış münasebeti dolayısıyla, hissenin mülkiyetinin hakim tarafından davalıdan alınıp davacıya geçirildiğini tespit eder. Gerçekten; şufa davası açan kimse, şufa hakkını kullanmış olması sonunda, kendisi ile hissenin yeni maliki arasında ( Hisseyi satan hissedarla yeni malik arasında yapılmış bulunan aktin şartlarının aynı olan şartlarla ) bir satış meydana gelmiş olduğunun tespiti ve ( Bu satış sebebiyle hisseyi davalı davacıya temlik etme borcunu üzerine almış durumda bulunduğundan ) Medeni Kanun`un 642. maddesi hükmünce, hissenin kendisine temlikini istemiş demektir. O halde, şufa davasında davacının haklı olduğunu bildiren ilam, Medeni Kanun`un 642. maddesi gereğince verilmiş bir hükmü ihtiva etmektedir. Bir gayri menkul temliki borcunu doğuran akte dayanılarak ve Medeni Kanun`un 642. maddesi hükmünce açılan bir dava sonunda ilam ile mülkiyet, davalıdan davacıya geçer; zira; Medeni Kanun`un 633. maddesi hükmünce, hak sahibi, mülkiyetin kendisine aidiyetine karar verilmesini istemiş olduğu cihetle, hakim de mülkiyetin davada haklı çıkan davacıya ait olduğuna karar verir.

Bu izahlardan anlaşılıyor ki, Medeni Kanun`un 642. maddesi uyarınca hakimin verdiği hüküm, hukuki mahiyetçe yenilik doğuran ( inşai veya ihdasi ) bir hükümdür ve böyle bir hükme dayanan davacı, her zaman tapu kaydının kendi adına düzeltilmesini sağlamak üzere icra memuruna veya Medeni Kanun`un 642. maddesinin ikinci fıkrası hükmünce, doğrudan doğruya tapu memuruna başvurabilir. Çünkü ayni haklarda Medeni Kanun`un hükümleri bakımından ıskati müruruzaman cari olmayıp, ancak iktisabi müruruzaman ile bir kimsenin ayni hakkının sona ermesi mümkün bulunduğundan, Borçlar Kanunu`ndaki ve İcra ve İflas Kanunu`nun 39. maddesindeki ıskati müruruzaman müddetlerinin geçmiş olması; ilam ile mülkiyet iktisap etmiş olan kimsenin mülkiyet hakkına herhangi bir şeklide müessir olamaz. Bu sebeple Medeni Kanun`un 642. maddesi hükmünce alınmış olan ilamın ve bu arada şufa ilamlarının iskati müruruzamana tabi olmadığı esasına dayanan İcra ve İflas Dairesi içtihadı, kanuna uygundur.

Yukarıdaki izahatın layıkı veçhile anlaşılabilmesi ve şufa hükümlerine ait tatbikattaki bazı tereddütlerin izalesi için şu noktaları tebarüz ettirmekte fayda mülahaza olunmaktadır.

Şufa mevzuundaki müteaddit içtihadı birleştirme kararları ile teyit olunduğu üzere, Türk hukukunda şufa hakkı, bir yenilik doğuran ( inşai ) hak mahiyetindedir ve bir hakkın sahibi tarafından diğer tarafa ulaştırılmış beyan ile kullanılması sonunda hak sahibi ile hissedarın satın almış bulunan kimse arasında bir satış akti münasebeti doğar. Ve bu satış münasebeti dolayısıyla hissenin mülkiyeti şefi`e geçmez ve fakat şefi, her alıcı gibi, malın temlikini isteme alacağına sahip olur. Hissenin mülkiyeti şefi`e ancak, kendisinin satış münasebetinden doğan borçlarını yerine getirmesi halinde ve diğer tarafın hisseyi tapuda temlik etmesi yahut şefi`in satış münasebetine dayanarak ve Medeni Kanun`un 642. maddesi hükmünce açtığı tescil davası sonunda, lehinde karar alması ile geçer. Tatbikatta şefi, açtığı tek bir dava ile hem şufa hakkını kullandığını diğer tarafa bildirir ve bu hakkın kullanıldığının tespitini ister, hem de şufa hakkını kullanmış olması sebebiyle meydana gelen satış münasebeti dolayısıyla hissenin kendisine temlikini ister ; mahkeme, şufa hakkının kullanılmasının şartları gerçekleşmiş olduğunu ve satış münasebetinden doğan borçlarının ( hususiyle satış parasının vadeye bağlı olmadığı hallerde para ödeme borcunu ) şefi tarafından yerine getirilmiş bulunduğunu tespit ettikten sonra, hissenin mülkiyetinin şefi`e geçirilmesine karar verir ve ancak bu karar ile şefi hisseye malik olur. Lakin tek bir dava ile neticeye ulaşılmış olması, ortada her şeyden önce tek taraflı bir irade beyanı ( şufa hakkının kullanıldığını diğer tarafa bildiren beyan ), bundan sonra bu beyan neticesinde meydana gelen satış akti münasebeti ve daha sonra da satış münasebetine dayanan şefi`in hissesinin kendisine temlikini istemesi gibi, üç safhanın mevcut olduğu ve her safhanın hukuki hükümlerinin ayrı olduğu hakikatını bertaraf edemez.

SONUÇ : Medeni Kanun`un 642. maddesi hükmünce alınmış olan ilamların ve bu arada şufa ilamlarının icrasının her zaman istenebileceğine ve bu ilamlar hakkında iskati müruruzaman hükümlerinin tatbik olunamayacağına, 11.2.1959 tarihli birinci toplantıda ve ittifakla karar verildi.