Mesajı Okuyun
Old 04-07-2012, 11:54   #10
Av.Buğcan Çankaya

 
Varsayılan

Yukarıda geçen kararda, davacı vekilinin ne şekilde bir dilekçe verdiği anlaşılamamakta. Net olmasa dahi, "gerekçeli karar tarafımıza tebliğ edilene kadar süre tutum dilekçemizi sunuyoruz" anlatımında bir dilekçe olduğunu düşünüyorum. Bu durumda verilmiş olan dilekçenin temyiz iradesine sahip olup, olmadığı tartışılmış.

Uygulamada "süre tutum" olarak adlandırılan dilekçeler ne yazık ki Avukatlar hatası yüzünden ortaya çıkmamaktadır. Mahkemelerdeki iş yoğunluğu sebebiyle karar celsesinde kararın tam olarak hazırlanmamış olması sebebiyle "kısa karar" diye bir terim de "süre tutum" gibi ortaya çıkmıştır.

Bu durumda mahkemenin iş yoğunluğundan kaynaklanan eksikliği tebliğ ve ötelemeyle giderdiği bir durumda, meslektaşlarımın da "süre tutum" diye bir terimi ve uygulamayı ortaya çıkarmış olması makuldür.

Üzerinde konuştuğumuz olay "süre tutumun" vasfının ne olduğudur. İçerisinde verilen kararın açıkça temyiz edildiği, bozulmasının talep edildiği vb. taleplerin olduğu, gerekçeli kararın tebliğinden önce gerekçeli karar bilinemediği için verilen bir TEMYİZ dilekçesidir. Temyiz aşamasında ek temyiz dilekçelerinin verilmesi mümkündür. Bunun sebebi ise gerekçeli kararın, karar celsesinde bizlere sunulamamasıdır.

Özetle, süre tutum denilen dilekçe aslında temyiz dilekçesidir. Temyiz dilekçesinin gerekçeli, olayları açıklayan vs. şeklinde olması gerektiğine dair şekli bir düzenleme olmadığından dolayı, verdiğimiz dilekçe içinde sadece temyiz iradesini barındıran, Yargıtayın re'sen inceleme yetkisinin de desteklemiş olduğu bir dilekçedir.

Gerekçeli karardan sonra verilen her türlü dilekçe ise ek temyiz dilekçesidir.

Bu karmaşayı yaratanlar bizler değiliz. Bu karmaşa karar celsesinde hazırlıklı olamayan mahkemeler sebebiyle ortaya çıkmaktadır. Bu sebeble, yukarıda belirtilen kararda dikkate alındığında, uygulamada kullandığımız "süre tutum" dilekçelerinin içerisinde temyiz iradesinin bulunması gerekmektedir.

Saygılarımla...