Mesajı Okuyun
Old 01-03-2007, 12:33   #24
Av.EErdem

 
Varsayılan

Hukukçu olmak aklımın ucundan bile geçmiyordu. Ne güzel medya dünyasına girecek ve ya gazeteci ya da televizyoncu olacaktım (nedense?) Avukat bir babanın kızı olarak, hukuk dünyasına girmek hiç aklıma gelmemişti(nedense?) Babamın doğrudan baskısı olmadı ama psikolojik etki kurma yöntemini ustaca kullanması sonucunda kendimi İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nde buldum. Bana özgür bir ruhum olduğunu, kendi medya imparatorluğumu kuramayacağımdan birilerinin astı olarak çalışmam gerekeceğini, benim kişiliğimin buna uygun olmadığını anlattı durdu. Hukukçu olarak özgür olacağımı, hele avukat olursam kendi işimin patronu olacağımı, işe gitmek istemediğimde kimseden izin almamın gerekmeyeceğini de işledi kafama. Sonunda muradına erdi. Okul yıllarımın sonuna doğru hukuka ısınmaya başladığımı fark ettim ve akabinde bu durumu endişe verici buldum. Stajdaysa hukukla aramda bir aşk doğdu, kendimi hukukun içinde olduğum için özel bile hissettim. Mesleğin ilk yıllarında birilerinin hayatında önemli bir rol oynadığımı görüp, büyük bir manevi haz almaya başladım. Öyle ya; evli birinin boşanma davasına girip onu bekar bir insan haline getiriyorsunuz, işinden ayrılıp ekonomik zorluklar yaşayan kişiyi kıdem tazminatını elde ederek refaha kavuşturuyorsunuz,beraat eden bir sanığın gözyaşlarıyla sizin ellerinize sarılmasını günlerce aklınızdan çıkaramıyorsunuz. Böylece mesleğimle aramda güçlü bir bağ oluştu. Bu arada babamın hukukçu olmamda ısrarı sırasında bana sunduğu bir çok güzel şeyin de aslında babam için de hayal olduğunu anladım. İstersem o gün canım istemiyorsa işe gelmezmişim öyle mi?!..Hafta sonları bile bir dilekçe yetiştirmek için çalışmak zorunda kalabiliyorum, tatile gittiğimde huzurum yok, gecem gündüzüm birbirine karıştı, eve gittiğimde müvekkillerimden satın aldığım sıkıntılar dinlenmemi engelliyor. Of baba ya; keşke bunları da anlatsaydın...