Mesajı Okuyun
Old 22-12-2006, 22:52   #20
Jeanne D'arc

 
Varsayılan

Müvekkilinize ve size geçmiş olsun dileklerimle!

Esasen kararın tefhimi ve ancak zaptın verilmemesi hali genel bir sorun. Daha dün meslektaşlarla baro odasında otururken bu konuyu konuşmuştuk. Bu forum ilginç bir tesadüf oldu. Orada da bir meslektaşımız, ... Ağır Ceza Mahkemesi başkanınca, kendisine tefhim edilen karardaki (indirim maddeleri uygulanarak verilen) ceza ile gerekçeli kararda yazılan ceza arasında 1 yıl fark olduğunu, gerekçeli kararda indirim yapılmadan cezaya hükmedildiğini anlatıyordu. "Allahtan müvekkile az olan cezayı haber vermemiştim, şimdi nasıl açıklardım" diyordu. Bir taraftan müvekkile karşı görünür sorumluluk noktasında ona hak verirken, bir taraftan da içselleştirdiğimiz mesleki sorumluluk noktasında "haber verse ne olur, vermese ne olur, sonuç olarak 1 yıl fazla hapis cezası var ortada ve mevcut şartların kıskacında olsa da vekil olarak bundan sorumlu" diye düşünmüştüm ki; Sayın Bahar Kesici'nin açtığı forumu ve yaşadığı, oluşumunda da bir miktar kendi dahlinin bulunduğu talihsizliği okudum. Ancak karar tefhim edilirken "sanığı tahliye ettik, serbest" başka bir şeydir ve "sanığın beraatine karar verdik" başka. Tüm yaşanan sürece rağmen yani 15-20 gün sonra, Sayın Bahar Kesici olayı aktarırken ve şaşkınlığını ifade ederken, bu temel farkın ayırdındadır umarım. Sanığa ceza verilmiş olmasına ve ancak temyiz, tutuklu kalınan süre ve sair hususların düşünülmesi nedeniyle mahkumiyetine rağmen tahliye edilmesi halinde dahi süre tutum dilekçesi ile kararın temyizi gerekirdi. Olaya sadece kasıtlı/suçlu hakim noktasından bakmamak lazım gelir diye düşünüyorum.

Sabah 10.00 duruşmasına akşam 20.00 gibi girdim ve bu durum duruşma zaptı ile sabit. 40-50 dosya, bir o kadar sanık, müşteki, tanık, onlarca tutuklu derken akşam saatleri itibariyle mahkeme başkanı pek de kendinde değildi. Diyeceğim o ki; bu şartlarda mütalaa sonrası "...efendim şu suçtan, şu maddelerden mahkumiyetine karar verdik, şu maddeleri uyguladık arttırdık, şunları uyguladık indirdik, neticeten şuna karar verdik, duruşma zaptını daha sonra alırsınız" deyip kestirip atıyorlar. Şimdi bu karar ile bir mahkumiyete hükmedildiyse ve bahsi geçen olay gibi bir şekilde temyiz süresini geçirdiyseniz; bu daha çok sizin hatanız gibi gözüküyor. Ancak size tehfim edilen uygulan maddeler, arttırım ve indirim maddeleri, tahliye durumu ve neticeden verilen ceza ile daha sonra aldığınız duruşma zaptı (kısa karar) ve ona uygun tanzim edileceğine şüphe bulunmayan gerekçeli kararın, size tehfim edilenden farklı olduğunu nasıl ispat edeceksiniz? Bu çok riskli bir durum olmakla birlikte, yine baro odasında meslektaşlarımızla konuştuğumuz ve herkesin diğerine hak verdiği gibi; böylesi bir anda duruşma zaptını istemek, bu talepte ısrarcı olmak, mahkeme heyetiyle yüzde yüz tartışmak demektir. Ancak yapacak birşey yok: Hem kişisel ve hem de (belki vicdanen daha fazla rahatsızlık verecek olanı) müvekkil açısından böylesi olumsuzluklar yaşamamak için sanırım kavgayı göze almak lazım ya da tefhim sırasında duruşma salonunda bulunam birkaç meslektaşın adını not almak, tabi onlar da tanıklık etmeyi kabul ederler ve hatırlarlarsa!

Saygılarımla.