Mesajı Okuyun
Old 12-12-2003, 14:04   #36
Av.Habibe YILMAZ KAYAR

 
Varsayılan Tck tasarısına Karşı Eylem.....

Çanakkale Kadın El Emeğini Değerlendirme Derneği, 5 Aralık 2003 tarihinde, TCK Tasarısı’ndaki değişiklikler üzerine kadınların görüşlerinin dile getirildiği bir ‘mektup eylemi’ düzenledi.
Emel Aygören Şen’in haberi. ( Uçan Süpürge)

Çanakkale Kadın El Emeğini Değerlendirme Derneği, 5 Aralık 2003 tarihinde, TCK Tasarısı’ndaki değişiklikler üzerine kadınların görüşlerinin dile getirildiği bir ‘mektup eylemi’ düzenledi. Aydın, Antalya, İzmir, Manisa ve İstanbul’un da aralarında bulunduğu pek çok ilde aynı gün gerçekleştirilen eylemde kadınlar bir de basın açıklaması yaptı. Kadınlar tarafından hazırlanan 180 imzalı mektup; başta Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer ve eşi Semra Sezer olmak üzere, Başbakan Tayyip Erdoğan, Köksal Toptan, Güldal Akşit, Cemil Çiçek, Deniz Baykal ve Çanakkale milletvekillerine gönderildi.

Çanakkaleli kadınlar tarafından yapılan basın açıklamasında şu ifadeler yer aldı:

Halen gündemde olan TBMM alt komisyonunda görüşülmekte olan TCK Tasarısı, kadınlarımızın sorunlarına çözüm olmaktan uzaktır; hatta sorunlara yeni ve farklı sorunlar eklemektedir. Tamamen baskıcı ve erkek egemen bu yasa tasarısında ilk göze çarpan, “cinsiyet ayrımcılığı”dır. Anayasanın 10. maddesinde de açıkça belirtildiği üzere herkes yasa önünde eşittir. Ancak sırf kadın olduğu için daha az ya da daha çok ceza alması, cezayı hafifleten ya da ortadan kaldıran sebeplere konu olması kadına yönelik bakış açısını da ortaya koymaktadır. Kanun koyucunun kadın erkek eşitliğini her boyutu ile tanımlayan yasalardaki ayrımcı maddeleri kaldırmalıdır. Kadının insan haklarına yönelik yasal düzenlemeler yapılmalıdır.

Tasarıda, kadının önce bir birey olduğu gerçeği önemsenmemekte ve kişiliği hiçe sayılarak kendisine karşı işlenen suçlar, topluma karşı işlenmiş kabul edilmektedir. Bu nedenle kadına karşı işlenen cinsel suçlar, tasarının 1. kısmındaki “kişilere karşı işlenen suçlar” arasında düzenlenmemiştir. Kadına karşı işlenen suçlara; “topluma karşı suçlar” kapsamında, ‘genel tehlike yaratan suçlar, kamunun sağlığına karşı suçlar, kamu güvenine karşı suçlar, kamu düzenine karşı suçlar, ulaşım ve haberleşme araçlarına karşı işlenen suçlar’dan sonra ancak 6. maddenin 2. kısmında “Cinsel Bütünlüğü ve Edep Töresine Karşı İşlenen Suçlar” başlığı altında yer verilmiştir. Ancak çağdaş hukuk anlayışına göre mağdur olan “birey”dir. Bu yaklaşım kadını namus kavramı içine sıkıştırmakta ve onun namusunun kendisi için değil toplum için önemli olduğunu yasalarca onaylanmaktadır. Bu bakış açısı kadını birey olarak toplumun malı olarak görmeye yönelik bakış açısıdır. Cinsel suçlarda mağdur olan bizzat kadındır.

Zorla ırza geçme suçlarında faile evlilik yolu ile cezadan kurtulma olanağı getirilmektedir. Yasa toplum hassasiyeti gerekçesi ile bu hükmü getirdiğini belirtmekte ise de bunu yaparken kadının onurunu ve beden tamlığı ilkesini bir kenara bırakmıştır. Bu da kadının ırzına geçen kimse ile zorla evlendirilmesini kolaylaştırıcı hatta teşvik edici bir durumdur. Mevcut yasadaki düzenleme korunmuştur.

Yine tasarıda evlilik birliği içerisinde tecavüz suç kabul edilmemektedir. Tecavüz her ne şekilde olursa olsun bir insanlık suçudur. Kişinin evli yada bekar olması, yaşı, gelenekleri bu suçu insanlık suçu olmaktan çıkarmaz. Tasarıda bu suç tanımlanmamaktadır.

Tasarı mevcut yasadaki bekaret kontrolünü de aynen korumaktadır. Çağ dışı olan bu uygulamanın yasadan çıkarılması gerekmektedir.

Tecavüz suçlarında evli kadın bekar kadın ayrımı yapılarak Anayasamızın 10. maddesi olan eşitlik ilkesine aykırı hareket edilmektedir.

Gözaltında işlenen cinsel suçların engellenmesi için bu suçlar ağırlaştırılmış suçlar olarak açıkça adlandırılmalıdır.

Cinsel suçların işyerinde gerçekleşmesi durumu ağırlaştırıcı neden olarak düzenlenmeli ve şikayete bağlı tutulmamalıdır. Tasarıda son günlerde artan ve sistematik hale gelen “töre cinayetleri” de yer almamıştır. Hatta ceza indirimi sürdürerek bu tür cinayetlerin meşrulaşmasına dayanak olmuştur. Bu tür cinayetlerin, nitelikli adam öldürme suçu olarak düzenlenmesi gerekmektedir.

Çocuklara karşı işlenen cinsel suçlarda “çocuğun rızası ile tasaddi” yaklaşımı ile çocuğun rızasının olabileceği gibi kabul edilemez bir yaklaşım sergilenmektedir. Böyle bir rızanın olabileceği düşüncesi, “çocuk” kavramı ile düpedüz zıt bir düşüncedir.

Tasarıda 18 yaşından büyükler için ırza geçme suçu, şikayete bağlı tutulmaktadır. Suçun şikayete tabi tutulması, mağdurun yargılama esnasında tekrar mağdur edilmesini engellememektedir. Aksine toplum ve aile baskısından çekinen kadının sessiz kalmasına ve suçun cezasının verilmemesine neden olmaktadır. Suçun resen kovuşturulması mağdurun tehdit edilmesini ve suçun tekrar edilmesini önleyecektir.

Tasarı, baskıcı ve toplumun değer yargılarını öne çıkarmak eğiliminde olduğundan yeni bir suç tipi oluşturulmuş ve eşlerden birisinin haklı bir neden olmaksızın müşterek evi terk etmesini, cezaya tabi tutmuştur. 335. madde ile aile mahremiyetine fazlasıyla müdahale edilmekte ve kişiler aynı çatı altında yaşamaya zorlanmaktadır.

Gerek İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi ve gerekse de Kadına Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi, Türkiye Cumhuriyeti tarafından imzalanmıştır. Bu nedenle Tasarı’da bu şekilde yer alan ve kadını her yönü ile ikinci plana atan tüm düzenlemelerin yeniden gözden geçirilmesi ve evrensel hukuk ilkelerine göre yeniden düzenlenmesi gerekmektedir.

Kadınlara yönelik her tür şiddet ve ayrımın son bulması gerekmektedir. Bu konuda TBMM’de yer alan kadın ve erkek tüm milletvekillerinin önerdiğimiz bu hususları dikkate alarak, yeniden hazırlanmış bulunan yasa tasarısını incelemelerini, gerekli yasal düzenlemeleri toplumsal yaşama daha uygun olan önerilerimiz doğrultusunda hayata geçirmelerini temenni ederiz.