Konu: Ölümler
Mesajı Okuyun
Old 20-08-2010, 08:40   #24
Av.Cengiz Aladağ

 
Varsayılan

6.

Bir saat erken gitmişti iskeleye. Denize bakarak çay içmek istedi. Masaların arasından büfeye doğru ilerlerken birisi seslendi:

- Cem?

Baktı. İso mu bu? Yaşlanmış, saçları dökülmüş ama şaşırtıcı biçimde ceket-kravat karşısındaydı neredeyse on yıldır görmediği sınıf arkadaşı.

Lisede hep aynı sınıftaydılar İsmail'le. Sonra aynı fakülteyi kazanmış, aynı yurtta kalmış, büyük kente birlikte alışmaya çalışmışlardı. Üniversitedeki ikinci yıl İsmail yasadışı bir örgütün sempatizanı olmuş, kopmuşlardı. Dersleri takip etmiyor, sınavların çoğuna gelmiyordu. Yurttan da ayrıldığı için pek görüşemiyorlardı. Karşılaştıklarında İsmail'in her fırsatta örgütün propagandasını yapması yüzünden sonuçsuz tartışmalara giriyorlar, giderek birbirlerinden uzaklaşıyorlardı. Cem mezun olduğunda İsmail, yıl boyu ya eylemlerde ya da hapiste olduğundan iki kez okuldan atılmış, sık sık çıkan aflarla yeniden kayıt yaptırmış ama hala ikinci sınıfın derslerini bile verememiş durumdaydı. Çıkış belgesini almaya gittiğinde O'nu bulmaya çalıştı. Tutuklu olduğunu öğrendi ama görüştürmezler diye gitmedi. Sonra kendine bir hayat kurdu Cem, arasıra aklına gelen güzel bir anı olarak kaldı arkadaşı.

- N'apıyorsun İso? İşadamı olmuşsun yahu.

Güldü İsmail.

- Çalışıyorum. Bir yandan da mücadeleye devam.

Cem düşkırıklığına uğradı. Arkadaşının hala bu işlerle uğraşmasından rahatsız oldu.

- Ya hala bırakmadın mı bunları? Yaşlandık oğlum. Evlenmedin mi? Çoluk çocuk?

Evlenmediğini, örgütte önemli sorumluluklar üstlendiğini anlattı kısık sesle İso. Cem'in rahatsızlığı arttı. Okuldayken hadi çocuktuk, şimdi belki ikna ederim diye İsmail'e hayatından, eşinden, kızından sözetti, cüzdanından çıkarıp fotoğraflarını gösterdi.

- Bırak bu örgüt mörgüt işlerini. Genç değiliz artık. Bir aile kursan kendine, inan çok mutlu olacaksın. Hayat gelip geçiyor İso.

İsmail fotoğrafları inceledi, parmaklarının ucuyla dokundu, sonra Cem'e baktı. Gözleri, yanmış bitmiş de hala tüten bir orman gibiydi.

- Son bir görevim daha var Cem. Sonra bırakacağım gerçekten, yoruldum inan.
- Ne görevi?

İsmail tedirgin olmuştu. Ağzından kaçırdığı sözün üstünü örtmek ister gibiydi. Saati işaret ederek kalktı.

- Hadi... Gitmiyor musun?

Denizotobüsünün kalkış saati gelmişti. Arkadaşını yolda ikna edebileceğini umdu Cem. Neyin nesiyse şu görev, boşver; bıçak sırtında yaşamaktan vazgeç diyecekti. Fotoğrafların etkisini gördüğü için kızından yine sözedecek, ağzından girip burnundan çıkacak, kurtaracaktı arkadaşını.

Denizotobüsüne girip oturdular. Daha birkaç dakika vardı sefer saatine. İsmail çantasını koydu koltuğuna, kalktı.

- Tuvalet nerede, biliyor musun?

Arka tarafı işaret etti Cem. İsmail gidince, O'nun çantasını açmamak için kendini zor tuttu. Ne iş yapıyordu acaba? Şu sözettiği son görev neyin nesiydi? Bomba falan olmasın bu adamın çantasında? Ya da silah? Kaygılandı. Arkaya doğru baktı, İsmail görünmüyordu. Çantanın fermuarını biraz açtı, elini sokup ne olduğunu anlamaya çalıştı. Metal, büyük bir şey... Yeniden arka tarafa baktı, İsmail'i göremeyince iyice açtı çantayı. Dizüstü bilgisayarı görünce rahatladı. Başka da bir şey yoktu çantada. Bilgisayarın ışığı yanıp sönüyordu, yan tarafına mobil modem takılıydı. Bilgisayarı da açıp bakmayı isterdi ama o kadar abartmamaya karar verdi. Tehlike yoktu, boşuna kaygılanmıştı. Çevreye gözatıp kapattı çantayı. Gelince sorardı İso'ya ne iş yaptığını, son görevin ne olduğunu. İkna edeceğine emindi. Yaşamın güzelliklerinin farkına varmamış olamazdı ya bu yaşa dek? İçinde bir çocuk özlemi olduğunu da anlamıştı nasıl olsa. Evet, evet, bu tehlikeli işlerden vazgeçirecekti O'nu.

Motorları çalıştı denizotobüsünün. Çımacı halatı aldı, kaptana işaret etti. Bulmacalardan anımsadı Cem, avara deniyordu geminin iskeleden ayrılmasına. Şimdi teknenin burnunu açığa döndürecekti kaptan, biraz sallanacaktı. İsmail gelmemişti tuvaletten. Açsa mıydı bilgisayarı? Eli çantanın fermuarında, arka tarafı kolaçan etti. Hızla fermuarı açıp, bilgisayarın kapağını kaldırdı, ekranda ne olduğunu görecek zamanı olmadı.

Tüm televizyon kanalları yayınlarını kesip verdi haberi: "Denizotobüsüne bomba! Çok sayıda ölü ve yaralı var."

O sırada İsmail, son görevini Cem'in merakına yüklemiş olmanın rahatlığıyla denize bakarak çayını yudumluyordu.

(2010)