Konu: Ölümler
Mesajı Okuyun
Old 06-08-2010, 22:08   #7
Av.Cengiz Aladağ

 
Varsayılan

4.

Zorlu geçiyordu acilde nöbet. Trafik kazası, bıçaklanma, silahla yaralanma, iki acil doğum derken çok yorulmuştu. Saat üçe geliyordu. Çay içen hemşireye diğer doktorun nerede olduğunu sordu, "Lavaboya gitti" dedi hemşire, tuvaleti kastederek. Biraz kestireceğini söyleyip doktor odasına yöneldi doktor Levent.

"Levent nerelerde?" diye sordu ikinci doktor, çayını bitirmek üzere olan hemşireye. Eliyle işaret etti kadın, "Biraz uyuyacakmış Murat bey, isterseniz siz de dinlenin." dedi. Başını sallayıp odaya gitti. Levent kanepede horluyordu. Diğer kanepeye oturdu, ofladı,sessizce "Yapmalıyım." dedi.

Buzdolabını açtı Murat, kıpkırmızı bir elma aldı, masaya koydu. Bir enjektöre çekti cebinden çıkardığı ampuldeki ilacı, elmanın birkaç yerine batırıp tümünü enjekte etti. Sadece elmayı yemek kalıyordu şimdi, sonra tüm dertleri bitecekti.
Elmayı sol eline aktarıp bir kağıda yazmaya başladı. Kısa tutacaktı mektubu, herkesin herşeyi bilmesine gerek yoktu. Belgin okuduğunda anlayacaktı.

Kapıyı hızla açtı üçüncü çayını yarım bırakmak zorunda kalan hemşire:
- Doktor bey!
- Şşşt... Uyandırma Levent'i.
- Kanamalı hasta... Açık kırık...
- Geldim...

Kağıdı cebine attı Murat. Elmaya baktı, kararsız kaldı. Masaya bırakacakken vazgeçip, küçük kitaplıkta 1000 TUS Sorusu ve Cevapları kitabının arkasına koydu. Çayı unutmuş, şimdi canı elma çeken hemşire hayretle O'na bakıyordu...

Küçük bir kızın "Anneeee!" diye bağırması ile uyandı Levent. Kapıyı açtı, çocuğun annesine "Ne rahatsızlığı var?" diye sordu. "Birşeyi yok." dedi kadın, "Kocam hasta, bu da uykusu geldi diye zırlıyor işte." Boşuna uyandırıldığını anladı Levent, odaya girdi yine.

Simetri hastalığı vardı; önce masadaki bardağı su şişesinin yanına koydu, sonra diğerlerinden önde duran bir kitabı düzeltmek istedi. Geri gitmiyordu kitap. Çekti, arkasındaki elmayı gördü, aldı. Söylendi:
- Vay inek, en güzelini saklamış kendine.

Murat dikişleri bitirip ellerini yıkamaya gittiğinde, çay yapmaya davrandı hemşire. Isıtıcıya suyu koyarken Doktor Levent geldi elmayı dişleyerek. İştahla baktı hemşire:
- Amma da kırmızıymış.
Gülümseyerek bir ısırık daha aldı elmadan Levent:
- Evet, sihirli elma bu.


(2010)


5.

Güleç diyorlardı O'na. Gerçekten sürekli yüzünde bir sırıtma ile geziyordu. Mahallede sevilen biriydi, kimse O'nun kiralık katil olduğunu bilmiyordu.

Mahmut adlı biriydi son işi. Altmış yaşlarında, felçli, tekerlekli sandalyeye mahkum, buna rağmen yasadışı ticarette çok etkin bir adamdı. Kibirli olduğu söylenirdi; öyle ki, yanına girerken herkesin eğildiği, gidene kadar da öyle el pençe divan durduğu anlatılırdı.

Boğazda bir yalıda oturuyordu Mahmut. Evin krokisi verilmişti Güleç'e. Dört koruma, bir aşçı, bir yardımcı kadın, bir de uşak vardı evde. Mahmut üst katta salon büyüklüğünde bir odadaydı, oradan hiç çıkmıyordu. İşi verenler daha önce de denemiş, başaramamışlardı, yolladıkları 2 adam da geri gelmemişti. Bu yüzden Güleç iyi para istemişti iş için, gıkları çıkmadan ödemişlerdi.

Bahçedeki korumaya görünmeden içeri girmek kolaydı Güleç için, alt kattaki iki salağı susturuculu silahla avlamak da. Dördüncü koruma görünmüyordu, bahçeye çıkmış ya da ne bileyim, tuvalete gitmiş olabilir miydi? Bekledi Güleç, beklemek çoğu zaman işe yarardı. Birkaç dakika sonra merdivenden indi son koruma, arkadaşlarını yerde gördüğü anda arkasındaydı Güleç. Şimdi sıra asıl işe gelmişti.

Üst katta etrafı dinledi, havayı kokladı. Deminki adam Mahmut'a patates kızartması götürmüş olmalıydı. Çocukluğundan beri severdi patatesi, Mahmut tabağa dokunmamış olsa diye düşündü, sırıttı yine.

Odanın kapısı açıktı, Mahmut kabak gibi ortadaydı, patatesleri eliyle yiyordu. Bu zavallı adam mıydı korktukları? Bu muydu yanına bile eğilerek girilen, kibirli adam? Nasıl yapacağını düşündükçe neşelendi. İki tabancayı da çekip girecekti odaya. Dimdik, ayakta. Patates tabağına tekme atacak, namluyu suratına dayayacaktı Mahmut'un ve sırıtacaktı.

Güleç'in ilk adımında Mahmut kulak kabarttı, o yana doğru baktı. Yüzü ifadesizdi, patatesi çiğniyordu. İkinci adımda harekete duyarlı kameralar bilgisayara Güleç'in yerini fısıltıyla söyledi. Üçüncü adımı atamadı Güleç, ayağı havadayken iki yanda üçer silah bilgisayarın komutuyla altı mermiyi başının, omuzlarının ve göğsünün iki yanına yolladı. Yere yığılırken sırıtkan yüzü soldu, söndü.

Mahmut bir patates daha aldı tabaktan.


(2010)