Mesajı Okuyun
Old 02-04-2014, 17:08   #66
Gemici

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan MAHMUT MAVİGÜL
Öncelikle avukatlık mesleğinin içerik olarak tanımını hiçbir efendi veya köle yapamaz.Antik çağdan bugünlere değin mücadelesi ile ün salmış “ÇİÇERO” , avukatlık mesleğini yapabilmek için antik senatodan onay almamıştır. Başarı ve yeteneğini,muhakemesi ile harmanlayarak kokteylini kendisi hazırlamış,bir sürü başarıya imza atmış ve kendi sonunu da hazırlamıştır.Doğumu ve gelişimi ile ölümü noktasında hiçbir vesayet makamı yetki alamamıştır.Mesleğimizin atası olarak bilinen bu zat,hür doğmuş,hür yaşamış ve hür ölmüştür.

Alıntı:
Yazan Wikipedianın Almanca sayfasından kısaltılmış alıntı
Çiçero:
Marcus Tullius Cicero: [ˈkɪkɛroː]; (* m.ö 3. Ocak 106 Arpinum; † 7. Aralık 43 Formiae) Romalı politikacı, Avukat, Yazar ve Filosof, Romanın en meşhur hatibi ve m.ö. 63 yılında Konsolos(Consul: Roma Cumhuriyetinin en yüksek sivil ve askeri memuru)Çiçero antik Romanın çok yönlü ve oportünist şahsiyetlerinden birisi olarak tanınıyor.
Felsefi alandaki önemi ilk sırada yunan felsefesini latin Dünyasına tanıtmakta büyük bir rol oynuyor. Katalina komplosunun bastırılmasındaki rolünden ve bunun sonucu olarak cumhuriyetin kurtarılmasından dolayı kendisine senato tarafından PATER PATRIAER Baba Yurdunun Atası unvanı verilmiştir. Çiçero İç Savaş sırasında ve Diktatör Gaius Iulius Caesar(Sezar) zamanında devamlı olarak geleneksel cumhuriyet taraftarı olarak çalışmış ve bu sisteme dönülmesi için uğraşmıştır. Politik yaşamındaki esnekliği kendisinin oportünistlik ve prensipsizlik suçlaması ile karşılaşmasına yol açmıştır; Bu konu araştırmacılar arasında tartışmalıdır. Sezarın m.ö. 44 yılında öldürülmesinden sonra Çiçero Antonius, Octavianus ve Lepidus'tan oluşan Triyumvira tarafından proscriptio listesine (aforoz) alınmış ve kaçarken m.ö. 43 yılında öldürülmüştür.

Günümüzdeki ve ülkemizdeki avukatların sorunları tartışılırken Çiçeronun nasıl doğduğu, nasıl yaşadığı ve nasıl öldüğü tartışmaya ne ölçüde açıklık getirir çıkaramadım! Ayrıca hangi Roma Konsolosunun esir olarak doğduğu, esir olarak yaşadığı ve esir olarak öldüğü konusunu araştırmada fayda var.

Alıntı:
Yazan MAHMUT MAVİGÜL
Tarafın bilirkişi deliline istinat etmesi nedeniyle, bilirkişi ücreti yatırmak zorunda olduğundan söz etmişsiniz.Bu doğrudur.Ancak,aynı paralellik avukat için de geçerlidir.Taraf; mevcut davada kendisini vekille temsil ettirmektedir.Bilirkişi; her neyin bilirkişisi ve uzmanı ise, avukat ta yargılamanın takip ve intacı noktasında uzman bilen kişidir.
Savunman bilirkişisidir.Sair bilirkişi gibi,sadece kendisine sorulan konu hakkında 3- 5 sayfalık rapor tanzim etmemektedir.Tüm yargılamanın safhatleri boyunca sayfalarca dilekçe ve layihalar,takip, yakınlık vs gibi hizmetler sunmaktadır.Yargılama hakimini eksik konularda uyarmaktadır. Yapılması gerekenlere dikkatini celbettirmektedir. Eksiklikleri gidermektedir. Ve dahası bir çok iş ve işlem yükü savunman bilirkişinin yükümlülüğünde ve mücadelesindedir. Peki “TARAF” ın bu hizmet ve mücadeleyi vermek gibi bir bilen kişiliği var mı? Savunma yapabilir mi?..Ve daha nicesini…gerçekleştirebilir mi?! Önce kendi mesle-
ğimizin önem ve özelliğini gözetmek zorundayız.Bu yöndeki karşı duruşunuzu kabul edemedim.

Avukat uzmandır, savunmasını gerektiği gibi yapmak için branşında uzman olmak zorundadır. Ama avukat bilirkişi değildir! Avukatlık ücretinin dava açılması için gereken bir şart olması konusunu tartışabilirsiniz; ama bunu bilirkişi ile avukat arasında bir paralalellik kurarak yapmak ve avukat bilirkişidir demekle değil. Bilirkişi tarafsızdır ve tarafsız olmak zorundadır. Avukatın nasıl olması gerektiğini alttaki linkten öğrenmek mümkün. http://www.higm.adalet.gov.tr/avukat...%B1_normal.htm


Saygılarımla