Mesajı Okuyun
Old 24-01-2015, 03:36   #4
Av.Ergün Vardar

 
Varsayılan

T.C YARGITAY
8.Hukuk Dairesi
Esas: 2013 / 8608
Karar: 2013 / 14459
Karar Tarihi: 08.10.2013

ÖZET: Davaların açıldığı tarihte görevli olan mahkemelerce bakılmasına devam edileceği bildirildiğine göre, davanın belirlenen niteliği ve talep edilen tazminat miktarı itibariyle temyize konu davaya bakma görevinin Asliye Hukuk Mahkemesine ait olması icap eder. Mahkemece bu payla ilgili görevsizlik kararı verilmesi gerekirken, hatalı değerlendirmeyle Aile Mahkemesinde yargılamaya devam edilerek davanın esası hakkında hüküm kurulması da doğru değildir. Hükmün bozulması gerekmiştir.(4721 S. K. m. 170, 202, 225) (4722 S. K. m. 10) (818 S. K. m. 234, 244) (6098 S. K. m. 285, 295) (1086 S. K. m. 1) (6100 S. K. Geç. m. 1)

Dava ve Karar: Davacı M. vekili, tarafların evliliğin ilk yıllarında kirada otururken daha sonra davacının çalıştığı fabrikadan aldığı kıdem tazminatı, arkadaşlarından aldığı borç para ve evlenmeden önce edinilen 35 SP 549 plakalı aracın satışından elde ettiği gelirle İzmir 6462 ada 24 parseldeki 2 numaralı meskeni 26.000 TL'ye aldığını, paranın 11.000 TL'sini peşin ödeyip, geri kalan miktar için taşınmaz üzerine ipotek tesis ettirdiğini, davalının bir gün bile çalışmadığını, 2.400 TL takılarının bedeli dışında bir katkısı olmadığını, buna rağmen davacının dairenin 1/2 payını davalı üzerine yaptığını, sonrasında tarafların uzunca süren ayrılık ve boşanma davası akabinde 2007 yılının Ağustos ayında maziye sünger çekmek ve mutlu bir yuva kurmak amacıyla tekrar bir araya geldiklerini, bu barışma evresinde davalı kadının talebi ve daha iyi geçinecekleri ümidiyle davacının evin geri kalan hissesini de davalı üzerine tapuda devrettiğini, bu devir işleminden sonra davalının hal ve tavırlarının tamamen değiştiğini, 2009 yılında tarafların geçimsizliklerinin tamamen arttığını, davalının başka erkeklerle davacıyı aldattığını, davacıya müessir fiilde bulunduğunun kesinleşen ceza mahkemesi kararlarıyla tesbit edildiğini ve davacının bağıştan dönme hakkı kazandığını açıklayarak davalı adına kayıtlı tüm taşınmazlarla ilgili fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere davalı adına alınan 1/2 payla ilgili 55.000 TL katkı payı bedelinin davalıdan dava tarihinden geçerli yasal faiziyle tahsiline, davacının kendi adına kayıtlı olan 1/2 hissesini davalıya bağışlaması ve eşine yapmış olduğu bağıştan rücu etmesi nedeniyle bu hisseye ilişkin olarak da bu payın davalı adına tapu kaydının iptaliyle davacı adına tesciline bu mümkün olmadığı takdirde bu 1/2 hisse değerinin denkleştirici adalet ilkesi de gözetilerek bugünkü reel karşılığı olan şimdilik 60.000 TL'nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalı tarafından davacıya ödenmesine karar verilmesini istemiştir.

Davalı S. vekili, evlilik öncesi aldığı iddia edilen 1989 model aracın evlilik birliği içerisinde edinildiğini, davalının ziynet eşyaları satılarak, davalının babasından borç alınarak evin yarı hissesinin satın alındığını, davacının dava dilekçesinde belirttiği bağıştan rücu durumunun olabilmesi için de yasada belirtilen özel şartların oluşması gerektiğini, davacının dava dilekçesinde sadece ayağına almış olduğu hafif bir darbeye dayanarak bağıştan rücu etmesinin ehemmiyetli bir olay olmadığını, davacının bağıştan dönme sebebini öğrendiği tarihten itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde beyanda bulunmak veya dava açmak suretiyle bağıştan dönebileceğini, basit olayları rücu nedeni kabul etmenin bağıştan yararlanan kişiyi bağışlayanın baskısı altında tutmak sonucunu doğuracağını, davacının davalıyı şikayet tarihinden itibaren bağıştan dönme sebebini bildiği için bu tarih itibariyle dava açması gerekirken hak düşürücü süresi geçtikten sonra dava açtığını açıklayarak davanın reddini savunmuştur.

Mahkemece, teknik bilirkişi A. S. tarafından hazırlanan 28.08.2012 tarihli rapor doğrultusunda davanın kısmen kabulü ile 16.032,00 TL'nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin taleplerin reddine karar verilmesi üzerine hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Taraflar 08.07.2000 tarihinde evlenmiş, 02.09.2009 tarihinde açılan boşanma davasının kabulüne ilişkin hükmün 23.07.2010 tarihinde kesinleşmesiyle, mal rejimi sona ermiştir (TMK.nun 225/2.m.). Sözleşmeyle başka mal rejimi seçilmediğinden, eşler arasında 01.01.2002 tarihine kadar mal ayrılığı (TKM.nin 170.m.), bu tarihten mal rejiminin sona erdiği boşanma davasının açıldığı tarihe kadar ise, yasal edinilmiş mallara katılma rejimi geçerlidir (TMK.nun 202, 4722 s.Y.nın 10. m.).

Dava konusu yapılan İzmir Karabağlar 6462 ada 24 parseldeki 2 numaralı mesken 10.06.2002 tarihinde 1/2 paylı olarak davacı M. ve davalı Seçil adına satın alınarak tapuya tescil edilmiş, 07.01.2008 tarihinde M. adına kayıtlı 1/2 payı da tapuda davalı S.’e satış göstererek devretmiştir.

Davada davacı, S. adına 10.06.2002 tarihinde satın alınan pay yönünden mal rejiminin tasfiyesinden kaynaklanan alacak (katkı payı ve katılma alacağı) istemektedir. Ayrıca davacı 07.01.2008 tarihinde davalı S.’e devrettiği 1/2 pay bakımından da bağışlamadan rücu hukuki sebebine dayanarak talepte bulunmaktadır.

Mahkemece, taraflar adına 1/2 paylı edinilen taşınmazın ilk kez S. adına tapuya kaydedilen 1/2 payla ilgili katkı payı talebi bakımından, bilirkişiden alınan 04.09.2012 ve 23.11.2012 havale tarihli raporlar dikkate alınmış, davacının 31.05.2002 tarihinde aldığı kıdem tazminatının dava konusu payın alımında kullanıldığı, kıdem tazminatının davacının bu tazminat yönünden ilk çalışmaya başladığı 05.08.1995 tarihi ile 01.01.2002 tarihi arasına isabet eden kısmının davacının katkı payı hesabında dikkate alınması gerektiği kanaatiyle yapılan hesaplama sonunda bulunan %26,72 katkı oranının karar tarihine en yakın 16.03.2012 tarihi itibarıyla belirlenen yarı paya ait piyasa sürüm değerinin çarpımıyla tesbit edilen 16.032 TL değer artış payına hükmedilmiştir.

Dava konusu 1/2 payın 10.06.2002 tarihinde taraflar arasında edinilmiş mallara katılma rejiminin geçerli olduğu dönemde alınması, davalı S. tarafından da kişisel mal olduğu ispat edilememesi sebebiyle edinilmiş mal olarak tasfiyeye gireceği açıktır. Bu husus Mahkemenin de kabulündedir. Ancak davacı M.’e ödenen kıdem tazminatının da yine edinilmiş mallara katılma rejimi geçerli iken 31.05.2002 tarihinde ödenmesi sebebiyle edinilmiş mal olarak dikkate alınması gerektiği gözden kaçırılmıştır. Kıdem tazminatının 01.01.2002 tarihi öncesine isabet eden miktarının dikkate alınarak hesaplama yapılması usul ve yasaya uygun değildir. Dava konusu meskenle ilgili davacı lehine değer artış payı alacağı bulunmamaktadır. Ancak burada dava konusu meskenin edinilmiş mal olması sebebiyle davacının gelir elde etmese bile yasadan kaynaklanan artık değerin yarısı oranında katılma alacağı hesaplanması gerekmektedir. Bu yapılırken davacının alımda kullanıldığını kabul ettiği, S.’in kişisel malı niteliğindeki ziynetlerin satışından elde edilen 2.400 TL. değerindeki miktar, meskenin alım tarihindeki değerine oranlanarak bulunacak miktar S.’in kişisel malı olarak değerlendirilmelidir. Bu kısım çıktıktan sonra kalan bölümün artık değere esas bölüm olduğu gözetilmeli, davacı M.’in bu bölümün yarısı oranında katılma alacağına esas hakkı olduğu dikkate alınmalı, bu bölümle ilgili tesbit edilecek oranın (yaklaşık %45,50) karar tarihine en yakın 16.03.2012 tarihi itibarıyla belirlenen yarı paya ait piyasa sürüm değeri olan 120.000 TL ile çarpılarak davacı lehine katılma alacağına hükmedilmelidir. Mahkemece hatalı nitelendirme içeren bilirkişi raporundan hareketle değer artış payına hükmedilmesi, katılma alacağı hakkının da gözden kaçırılması doğru olmamıştır.

Bağışlamadan rücu talebine konu edilen 1/2 paya gelince; davacı tarafından bu payla ilgili 07.01.2008 tarihinde tapuda gerçekleştirilen işlemin 818 sayılı Borçlar Kanunu'nun 234 (6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 285) ve devamı maddeleri gereğince bağış olduğu açıklanmıştır. Bu husus ihtilaf konusu değildir. İhtilaf bağışlamadan rücu koşullarının oluşup oluşmadığı noktasındadır. Başka bir anlatımla bu payla ilgili dava 818 sayılı Borçlar Kanunu'nun 244 vd. (6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 295.vd.) maddeleri gereğince bağıştan rücuya dayalı iptal ve tescil olmazsa bedel isteğine ilişkindir.

Bağıştan rücu nedeniyle açılmış bulunan temyize konu davanın kanuni dayanağı 818 sayılı Borçlar Kanunu'nun 244 vd.(6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 295 vd.) maddeleri olduğuna göre, uyuşmazlığın çözüm yeri dava tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 1086 sayılı HUMK.nun 1 ve devamı maddeleri uyarınca belirlenecek genel mahkemelerdir. Dava, Aile Mahkemesine açılmış ve hükme bağlanmıştır. Görev kamu düzeniyle ilgili olduğundan iddia ve savunma olarak ileri sürülmese bile yargılamanın her aşamasında mahkemece resen göz önünde bulundurulur. 6100 sayılı HMK.nun Geçici 1 inci maddesinde bu kanunun yürürlüğe girmesinden önce açılan davaların açıldığı tarihte görevli olan mahkemelerce bakılmasına devam edileceği bildirildiğine göre, davanın belirlenen niteliği ve talep edilen tazminat miktarı itibariyle temyize konu davaya bakma görevinin Asliye Hukuk Mahkemesine ait olması icap eder. Mahkemece bu payla ilgili görevsizlik kararı verilmesi gerekirken, hatalı değerlendirmeyle Aile Mahkemesinde yargılamaya devam edilerek davanın esası hakkında hüküm kurulması da doğru değildir.

Sonuç: Davacı vekilinin temyiz itirazları açıklanan nedenlerle yerinde görüldüğünden kabulüyle usul ve yasa hükümlerine aykırı bulunan yerel mahkeme hükmünün 6100 sayılı HMK.nun Geçici 3 üncü maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK.nun 428 inci maddesi uyarınca BOZULMASINA, bağışlamadan rücu nedenine dayalı 1/2 payla ilgili sair temyiz itirazlarının bozma nedenine göre şimdilik incelenmesine yer olmadığına, Yargıtay duruşmasının yapıldığı tarihte yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi hükümleri uyarınca 990,00 TL Avukatlık Ücreti'nin davalıdan alınarak Yargıtay duruşmasında avukat marifetiyle temsil olunan davacıya verilmesine, yine 6100 sayılı HMK.nun geçici 3 üncü maddesi yollamasıyla HUMK.nun 388/4 (HMK.m 297/ç) ve HUMK.nun 440/I maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine ve 273,00 TL peşin harcın istek halinde temyiz eden davacıya iadesine 08.10.2013 tarihinde oybirliği ile karar verildi. (¤¤)