Mesajı Okuyun
Old 04-11-2007, 23:33   #29
Av. Ö.Erol Yavuz

 
Varsayılan

Belediyelerin, imar planının yapılmasından sonra, programa alınması için herhangi bir süre olmadığını ileri sürerek uygulamayı yapmaktan kaçınmaları, kamu yararının gerektirdiği hizmetin ihmali olduğu gibi vatandaşın malı üzerinde Anayasa ve yasalarda düzenlenmeyen eylemli bir kısıtlamadır.

Anayasa Mahkemesi’nin, 3194 sayılı yasanın 13 üncü maddesinin 1 ve 3 üncü bendini iptal eden kararında;

1.Yasada imar planlarının tümünün hangi süre içinde programa alınarak uygulanacağına ilişkin bir kurala yer verilmediği, bu durumun bir belirsizlik oluşturduğu, umumi hizmetlere ayrılan yerlerin mevcut kullanma şekillerinin ne kadar devam edeceği konusundaki belirsizliğin, kişilerin mülkiyet hakları üzerinde süresi belli olmayan bir sınırlamaya neden olduğu,

2.İmar planlarının uygulamaya geçirilmesindeki kamusal yarar karşısında mülkiyet hakkının sınırlanmasının demokratik toplum düzeninin gerekleriyle çelişen bir yönü bulunmamakta ise de, itiraz konusu kuralın neden olduğu belirsizliğin kişisel yarar ile kamu yararı arasındaki dengeyi bozarak mülkiyet hakkını kullanılamaz hale getirdiği, sınırlamayı aşan, hakkın özüne dokunan bir nitelik taşıdığı,
3.Sayın Ergen’in belirttiği gibi, İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi de 23.9.1981 günlü Sporrong ve Lonnroth kararında, kamulaştırma izni ile inşaat yasağının uzun bir süre için öngörülmüş olmasının, toplumsal yarar ile bireysel menfaat arasındaki dengeyi bozduğu sonucuna vardığı belirtilmektedir.

Bahsi geçen sebeplerle, yasal düzenleme Anayasanın Temel Hak ve Hürriyetlerin sınırlanması ve Mülkiyet Hakkı'na ilişkin düzenlemelerine aykırı bulunmuştur.

4.Mülkiyet hakkına getirilen bu sınırlamanın, malikin taşınmazı üzerindeki tasarruf hakkını belirsiz bir süre için kullanılamaz hale getirerek bir hukuk devletinde kişinin hak ve özgürlükleri ile kamu yararı arasında bulunması gereken dengenin bozulmasına yol açarak hukuk güvenliğini yok ettiği, bu sebeple de ayrıca Hukuk Devleti ilkesine aykırı olduğu saptanmıştır.

Yüksek Mahkemenin ortaya koyduğu gerekçelere rağmen, aradan geçen 7 yılda herhangi bir düzenleme yapılmadığından, aslında mahkemenin iptal etmiş olduğu hükümlere dayalı haksız uygulamanın aynen devam ettiği görülmektedir. Bu durumda, haksız uygulamayı sona erdirmek ve aykırılığın yaptırımını ortaya koymak yine hukuka ve yargıya düşmektedir.

Belediyeler, imar planlarını makul süre içinde imar programlarına almalı, yine makul süre içinde uygulamalıdırlar.

Sürenin belirlenmemiş olması; Belediyelere makul süreyi aşar şekilde, 10-15-20 yıllık süreler ile mülkiyet hakkı üzerinde, süresi belirsiz bir kısıtlama hakkı vermez. Bu tür bir kısıtlamanın hukuka aykırı olduğu, Yüksek Mahkemenin gerekçesinde açıkça yazılıdır. Aksine davranış, kamulaştırmasız el atma sayılmasa bile ( ki Anayasa mahkemesinin gerekçelerine göre sayılması da mümkündür. ) en azından, Anayasanın 40/3 maddesi uyarınca tazminat sorumluluğunu gerektirmelidir. Bir başka deyişle Temel Hak ve Hürriyetlerin sınırlanmasının, mülkiyet hakkı ihlalinin, hukuk devleti ilkesine aykırılığın somut bir sonucu olmalıdır.

Saygılarımla.