Mesajı Okuyun
Old 23-04-2010, 13:41   #2
Av.Gülsüm Sezen

 
Varsayılan

Sayın Meslektaşım;
Olayınızda kooperatif üyeliği söz konusu ve anlaşıldığı kadarıyla kooperatif üyesi olarak da karşı tarafınızın adı geçmekte. O halde burada; müvekkilinizin, ispat edebildiği ölçüde katkıda bulunduğu miktar karşılığı alacağı ve değer artış payı söz konusu olmaktadır.İlgili içtihatlar aşağıda yer almaktadır:


***T.C. YARGITAY
8.Hukuk Dairesi

Esas: 2009/2870
Karar: 2009/5842
Karar Tarihi: 07.12.2009

KATKI PAYI ALACAĞI DAVASI - İDDİA SAHİBİNİN İDDİASINI İSPATLA YÜKÜMLÜ OLDUĞU - PARANIN VERİLDİĞİ TARİHTE TAŞINMAZIN DEĞERİ - SÜRÜM DEĞER VE YAPILAN KATKININ TOPLAMININ GÖZETİLECEĞİ - YAPILAN KATKININ TOPLAM DEĞER İÇİNDEKİ PAYININ TESPİT EDİLMESİ GEREĞİ

ÖZET: Davacı altınlarını bozdurularak kooperatif evinin borcunun ödendiğini iddia ettiğine göre bu iddiasını ve altın parasının verildiği tarihi kanıtlamakla yükümlüdür. Bu olgunun kanıtlanması halinde değer artış payı alacağının hesabı için öncelikle paranın verildiği tarih itibariyle ve aynı bilirkişiler aracılığıyla taşınmazın sürüm (rayiç) değerinin saptanması, davacının katkı yaptığı tarihteki sürüm değeri ile davacının katkıda bulunduğu miktarın (altın parası) toplamı gözetilerek davacı kadının yaptığı katkının sözü edilen toplam değer içindeki oranının bulunması ve bu oranın tasfiye tarihindeki sürüm değeri ile çarpılarak çıkacak miktarın değer artış payı olarak karar altına alınması gerekir.

(2709 S. K. m. 36) (4721 S. K. m. 6, 202, 218, 219, 220, 222, 223, 225, 226, 227, 229, 230, 231, 236) (1086 S. K. m. 74, 75, 76) (818 S. K. m. 61)

Dava: Meral G. ile Uğur G. aralarındaki katkı payı alacağı davasının reddine dair Mersin 2. Aile Mahkemesinden verilen 24.04.2008 gün ve 996/409 sayılı hükmün Yargıtay'ca incelenmesi davacı vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla, dosya incelendi, gereği düşünüldü:

Karar: Davacı vekili, davalının Mersin Güneykent Toplu Konut Projesine 20.11.1998 tarihinde üye olduğunu, 17.5.2004 tarihinde evlendiklerini, davalının evlenme tarihinden itibaren her ay 300 milyon TL aidat ödediğini, vekil edenine ait 3 milyar TL tutarında altınları satıp evin borçlarına yatırdığını açıklayarak davalının evlenme tarihinden boşanma davasının açıldığı 15.10.2004 tarihine kadar ödediği aidatlarla ilgili katılma payı ile 3 milyar TL altın parasının dava tarihinden itibaren faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.

Davalı vekili, davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.

Mahkemece, <TMK. nun 220. maddesi gereğince kooperatif payının davalının, altınların parasının ise davacının şahsi malı olduğunu, davacının kooperatiften dolayı katılma payı alacağını isteyemeyeceğini, ancak altınların parasını ise sebepsiz zenginleşme veya istirdat hükümlerine göre davalıdan isteyebileceğini> gerekçe göstermek suretiyle davanın reddine karar verilmesi üzerine; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Maddi olayları ileri sürmek (anlatmak) taraflara, hukuki nitelendirmeyi yapmak ise hakime aittir (HUMK. md 74,75 ve 76).

Davacının iddiası ve ileri sürülen maddi olgu ve olaylara göre; dava, TMK. nun 218, 219, 220, 223, 226 ve 227. maddeleri gereğince açılan kişisel maldan, (altın parasından) edinilmiş mala yapılan katkı nedeniyle doğan değer artış payı ile TMK. nun 219, 229, 230, 231 ve 236/1. maddelerinden kaynaklanan katılma alacağı isteğine ilişkindir.

Mahkemece, katılma alacağı ile değer artış payı alacağına ilişkin dava reddedilmiş ise de, mahkemenin bu red gerekçesi dosya kapsamıyla örtüşmemektedir. Taraflar 17.05.2004 tarihinde evlenmişler, Mersin 2. Aile Mahkemesinde 15.10.2004 tarihinde açılan boşanma davasının kabulüne ilişkin karar 29.3.2007 tarihinde kesinleşmiştir. TMK. nun 225/2. maddesi gereğince evlenme tarihinden itibaren taraflar arasında geçerli olan yasal edinilmiş mallara katılma rejimi boşanma davasının açıldığı 15.10.2004 tarihinde sona ermiştir. Kişisel maldan edinilmiş mala yapılan katkı, yasal mal rejimi olan edinilmiş mallara katılma rejiminin geçerli olduğu döneme rastlanılmaktadır. Eşler başka bir mal rejimini de seçmemişlerdir. (TMK. m.202/2).

Dava, başlangıçta boşanma davasına verilen cevap dilekçesiyle bir karşı dava olarak açılmış ve aynı dava ile birlikte yürütülmüş, taraf tanıkları da boşanma davasında dinlenmişlerdir. Ancak, bir yılı aşkın bir süre sonra 18.10.2005 günlü yargılama oturumu ara kararı ile eldeki davanın boşanma davasından ayrılmasına karar verilmiş ve 2005/996 esasına kaydı yapılmıştır. Boşanma davası sırasında toplanan delillerle yetinilerek dosya hukukçu bir bilirkişiye verilmiş ve rapor alınmıştır. Yerel mahkeme gerekçesinde bu husus açıkça belirtilmektedir.

Her şeyden önce mal rejimiyle ilgili davalar, boşanma davasından tamamen ayrı ve bağımsız birer davadırlar. Yani boşanma davasının fer'i niteliğindeki bir dava değildirler. Bu bakımdan taraf tanıklarının kişisel maldan edinilmiş mala yapılan katkı nedeniyle doğan değer artış payı ve katılma alacağı için iddia ve savunma doğrultusunda ayrıca dinlenmeleri ve detaylı bilgilerine başvurulmaları gerekmektedir. Tarafların varsa iddia ve savunmasını kanıtlayacak tüm delillerini sunmaları için ayrıca kendilerine süre ve imkan tanınmalıdır. Tefrik edilen davada bu yönde herhangi bir süre ve imkanın tanınmadığı görülmektedir. Bu da savunma hakkının kısıtlanması anlamına gelmektedir (1982 Anayasası m.36). Kaldı ki, dinlenen tanık beyanları da, sonuca ulaşmak bakımından oldukça yetersiz kalmaktadır.

Davacıya ait altınlar, TMK nun 220/2. bendi uyarınca onun kişisel malı olup, bozdurulması sonucu elde edilen para ise aynı maddenin 4. bendi gereğince kişisel mallar yerine geçen değer olarak kabul edilmelidir. Davacı, edinilmiş maldan kaynaklanan katılma alacağı ile değer artış payı alacağını aynı davayla birlikte istemiştir.

Öte yandan, hükme esas alınan hukukçu bilirkişinin 27.2.2008 tarihli raporu da, sonuca ulaşmak için yeterli bulunmamaktadır. Sözü edilen raporda; <...altınların karşılığı olan 3 milyar TL nin katılma alacağına konu edilemeyeceği, ancak BK. nu hükümlerine göre sebepsiz zenginleşme veya istirdat nedenine dayalı olarak genel mahkemelerde alacak davası şeklinde açılabileceği...> öngörülmüştür.

Ne var ki, kişisel maldan edinilmiş mala, ya da kişisel maldan, kişisel mala veya edinilmiş maldan, kişisel mala karşılık olmaksızın yapılan katkı nedeniyle doğan değer artış payı TMK. nun 220, 223, 226 ve 227. maddeleri gereğince istenebilir. Şayet, kişisel mal herhangi bir edinilmiş mala ya da kişisel mala katkı yapılmayacak biçimde alınmış olsaydı, bu takdirde bilirkişinin de raporunda değindiği gibi sebepsiz zenginleşme ya da istirdat hükümlerine göre geri istenebilecekti. Somut olayda, kişisel mal edinilmiş mala harcanmıştır.

O halde, katılma alacağı ile değer artış payı alacağı ayrı ayrı belirlenmeli ve deliller buna göre toplanmalıdır.

Katılma alacağı bakımından mahkemece yapılacak iş; eklenecek değerlerden (TMK. M.229) ve denkleştirmeden (TMK. m.230) elde edilecek miktarlar da dahil olmak üzere davalı kocanın edinilmiş mallarının toplam değerinden bu mallara ilişkin borçlar çıkarıldıktan sonra kalan artık değerin (TMK m.231) yarısı üzerinden (TMK m.236/1) tarafların kazanılmış hakları da gözetilerek hüküm kurulması gerekmektedir.

Davacının kooperatife herhangi bir aidat ödemediği dosya kapsamıyla sabittir.

Somut olayda, davalı koca evlenmeden önce 20.11.1998 tarihinde Mersin Güneykent Toplu Konut Projesine (Kooperatife) üye olduğu belirlenmiştir. Davalı evlendikleri 17.5.2004 tarihine kadar ve ayrıca bu tarihten boşanma davasının açıldığı ve edinilmiş mallara katılma rejiminin sona erdiği 15.10.2004 tarihinde kadar yani evlilik süresince kooperatif aidatlarını ödemeye devam etmiştir. Evlenmeden önceki aidat ödemeleri ve verilen peşinat davalının kişisel malından karşılanmıştır. Bu nedenle davacı kadının bu döneme ait herhangi bir katılma alacağı söz konusu olamaz. Evliliğin yapıldığı tarih ile edinilmiş mallara katılma rejiminin sona erdiği tarihe kadar davalı tarafından yapılan ödemelerin edinilmiş mallardan karşılandığının kabulü gerekir.

Bu durum karşısında davalı kocanın, evlilik birliğinin devam ettiği süre içinde ödediği aidatların, üye olduğu 20.11.1998 tarihinden itibaren evlenme tarihine kadar (17.5.2004) kooperatife ödediği peşinat ve aidatlar ile evliliğin yapıldığı 17.5.2004 tarihinden itibaren mal rejiminin açılan boşanma davasıyla sona erdiği 15.10.2004 tarihine kadar ödenen aidatlar toplamına oranı bulunarak, daha sonra bulunan bu oranın taşınmazın tasfiye tarihindeki (temyize konu kararın verildiği 24.4.2008 tarihine yakın bir tarihte tespit ettiği) sürüm (rayiç) değeri ile çarpılması ve çıkacak değerin yansının hak ettiği katılma alacağı olarak davacıya verilmesi ve hüküm altına alınması düşünülmelidir. Ancak, bu işlemin yapılması, bir uzmanlığı gerektirmektedir. Bu nedenle mal rejimlerinden uzmanlığı bilinen hukukçu bir kişi ile bir inşaat mühendisi ve bir mali müşavir ya da muhasebeciden oluşturulacak üç bilirkişi aracılığıyla keşif yapılmalı, kendilerinden açıklamalı gerekçeli ve denetime açık rapor alınmalıdır.

Davalının kooperatif üyeliğinden kaynaklanan aidat borcundan dolayı tapunun henüz verilmediği dosya kapsamıyla anlaşıldığından yukarıda açıklandığı gibi varsa söz konusu borç bilirkişilerce hesaplamada göz önünde tutulmalıdır.

Değer artış payı alacağına gelince; davacı 3 milyar TL tutarındaki altınlarının bozdurularak kooperatif evinin borcunun ödendiğini iddia ettiğine göre TMK. nun 6 ve 222 maddeleri gereğince bu iddiasını ve altın parasının verildiği tarihi kanıtlamakla yükümlüdür. Bu olgunun kanıtlanması halinde değer artış payı alacağının hesabı için öncelikle paranın verildiği (davacının katkı yaptığı) tarih itibariyle ve aynı bilirkişiler aracılığıyla taşınmazın sürüm (rayiç) değerinin saptanması, davacının katkı yaptığı tarihteki sürüm değeri ile davacının katkıda bulunduğu miktarın (altın parası) toplamı gözetilerek davacı kadının yaptığı katkının sözü edilen toplam değer içindeki oranının bulunması ve bu oranın tasfiye tarihindeki sürüm değeri ile çarpılarak çıkacak miktarın değer artış payı olarak karar altına alınması gerekir (TMK. m.227).

Şu halde, saptanan bu somut ve hukuki olgular doğrultusunda gerekli araştırma ve inceleme yapıldıktan sonra tüm deliller ve uzman bilirkişilerden alınacak rapor birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken boşanma davasında toplanan yetersiz delillerle yetinilerek eksik araştırma ve inceleme sonucu davanın reddine karar verilmiş olması usul ve kanuna aykırıdır.

Sonuç: Davacı vekilinin temyiz itirazları bu bakımlardan yerinde olduğundan kabulü ile yerel mahkeme hükmünün HUMK. nun 428. maddesi uyarınca oyçokluğuyla BOZULMASINA ve 14,00 TL peşin harcın istek halinde temyiz eden davacıya iadesine 07.12.2009 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.

KARŞI OY YAZISI

Taraflar 17.05.2004 tarihinde evlenmiş olup, bu evlilikten müşterek çocukları olmamıştır. Taraflar arasındaki evlilik, boşanma davasının kesinleştiği 29.03.2007 tarihi; Mal rejimi ise boşanma davasının açıldığı 25.09.2004 tarihi itibariyle sona ermiştir.

Davalı Uğur G. dava konusu 8727 ada, 3 parselde bulunan 1. blok 35 nolu bağımsız bölümle ilgili olarak Mersin Güneykent Toplu Konut Projesine 20.11.1998 tarihinde üye olmuştur. Üyelik aidatları resmi belgelere göre davalı Uğur tarafından ödenmiştir.

Davacı Meral G. evlilik birliği içinde herhangi bir işte çalışmamıştır. Altınlarını bozdurarak evin alınmasına katkısı olduğunu iddia etmektedir.

Tarafların evlendikleri tarih itibariyle edinilmiş mallara katılma rejimi geçerlidir. Katılma alacağının varlığının kabul edilebilmesi için, öncelikle taraflar arasındaki kanuni mal rejimine göre evlilik birliği içerisinde edinilmiş mal niteliğinde bir mal varlığının bulunması gerekir. TMK, nun 220/2. maddesine göre, mal rejiminin başlangıcında eşlerden birine ait bulunan mal varlığı değeri o eşin kişisel malıdır. Davalı Uğur 20.11.1998 tarihinde kooperatife üye olduğuna göre, üyelik sonucu elde ettiği taşınmaz onun kişisel malıdır. Taraflar 17.05.2004 tarihinde evlenmişlerdir. Boşanma davası 25.09.2004 tarihinde açılmıştır. Evlenme tarihi ile mal rejiminin sona erdiği tarih arasında dört aylık bir süre bulunmaktadır. Ev, davalıya 05.11.2004 tarihinde teslim edilmiştir.

Davacının yasal mal rejimi itibariyle talep edebileceği edinilmiş mal kapsamında değerlendirilecek, davalıya ait herhangi bir mal varlığı bulunmadığından mahkemece davanın reddine karar verilmesi doğru olup çoğunluk görüşüne katılmıyorum. 07.12.2009

***T.C. YARGITAY
14.Hukuk Dairesi

Esas: 2006/556
Karar: 2006/2019
Karar Tarihi: 27.02.2006

KOOPERATİF ÜYELİĞİNİN VEYA TAPUNUN İPTALEN TESCİLİ İSTEMİ - EŞLER ARASINDAKİ MAL REJİMİ - KATKI PAYI VE DEĞER ARTIŞI - DAVANIN ÇÖZÜMÜ GÖREVİNİN AİLE MAHKEMESİNE İLİŞKİN BULUNMASI - DAVA DİLEKÇESİNİN GÖREV NOKTASINDAN REDDİNE KARAR VERİLMESİ GEREĞİ

ÖZET: Uyuşmazlığın çözümünde eşler arasındaki mal rejimini düzenleyen ve katkı payı ile değer artışını düzenleyen hükümlerin uygulanması gerekir. Bu gibi davaların çözümü görevinin aile mahkemesine ilişkin bulunduğu gerçektir. Kamu düzenine ait görev hususu resen gözetilerek, dava dilekçesinin görev noktasından reddine karar verilmesi gerekir.

(4721 S. K. m. 202, 227) (4787 S. K. m. 1)

Dava: Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 20.2.2004 tarihinde verilen dilekçe ile kooperatif üyeliğinin veya tapunun davalı Z_____ adına iptalen tescili istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın reddine dair verilen 10.10.2005 tarihli hükmün Yargıtay'ca tetkiki davacı Zeliha vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne tebligat gideri verilmediğinden duruşma isteminin reddine karar verildikten sonra dosya ve içindeki tüm kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:

Karar: Davacı aleyhine boşanma davası açan davalı eşin üzerindeki kooperatif hissesini muvazaalı olarak boşanma davasındaki avukatı sair davalıya devir ettiğini, devir edilen kooperatif payının edinilmesinde katkı payı olduğunu kooperatif payının tekrar davalı eşi Z______adına tescilini istemiştir. Dava, 20.2.2004 gününde açılmıştır. Uyuşmazlığın çözümünde eşler arasındaki mal rejimini düzenleyen Türk Medeni Yasası’nın 202 ve devamı maddeleri ile katkı payı ve değer artışını düzenleyen aynı kanunun 227. maddesinin de tartışılması gerektiği bu maddelerin Türk Medeni Yasanın 2. kitabında yer aldığı bu gibi davaların çözümü görevinin ise 4787 s. yasanın 1. maddesi uyarınca Aile Mahkemesine ilişkin bulunduğu gerçektir. O durumda kamu düzenine ait görev hususu resen gözetilerek, dava dilekçesinin görev noktasından reddine karar verilmesi yerine çekişmenin esası hakkında karar verilmesi doğru olmamış bozmayı gerektirmiştir.

Sonuç: Yukarda açıklanan sebeplerle temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, temyiz harcının istem halinde yatırana iadesine, 27.02.2006 gününde oybirliği ile karar verildi.

***T.C. YARGITAY
13.Hukuk Dairesi

Esas: 2003/15455
Karar: 2004/5163
Karar Tarihi: 12.04.2004

ALACAK DAVASI - KATKI PAYI İSTEMİ - ÖNCEKİ MEDENİ KANUN HÜKÜMLERİNİN UYGULANMASI GEREĞİ - TAŞINMAZIN İKTİSAP TARİHİNE GÖRE KATKI PAYI ORANINDAKİ BEDELİN ÖDENMESİ GEREĞİ

ÖZET: Dosyada bulunan 10.5.2003 tarihli bilirkişi raporunda davacı ve davalının kooperatif üyeliği süresince gelirleri karşılaştırılmış, davacının katkı oranın %26, davalının katkı oranı ise %74 olarak belirlenmiştir. Davacı, davalı adına kayıtlı olan taşınmazın iktisap tarihine göre ancak katkı payı oranındaki bedelin ödetilmesini isteyebilir. Mahkemece davacının katkı payı göz önüne alınarak hüküm kurulması gerekirken, yazılı şekilde karar vermiş olması usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir.

(4721 S. K. m. 250) (4722 S. K. m. 1)

Dava: Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü:

Karar: Davacı, davalı eşi tarafından açılan boşanma davasının devam ettiğini, evlilik birliği içinde davalı ile birlikte çalışarak kooperatife üye olmak suretiyle bir daire sahibi olduklarını, ancak dairenin davalı adına kayıtlı bulunduğunu ileri sürerek katkı payı olarak şimdilik 10.000.000.000 TL. ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.

Davalı, davanın reddini savunmuştur.

Mahkemece, Medeni Kanunun 250. maddesi gereğince ailenin ekonomik geleceğini güvenceye almaya yönelik yatırımlar veya bunların yerine geçen değerlerin mal rejiminin sona ermesi halinde eşler arasında eşit olarak paylaşılacağı gerekçesiyle dairenin rayiç bedelinin 1/2 değeri üzerinden 15.000.000.000 TL. nın davacıya ait olduğu belirtilerek taleple bağlı kalınarak 10.000.000.000 TL. nın tahsiline karar verilmiş hüküm davalı tarafından temyiz edilmiştir.

Davacı eş, davalı ile birlikte 6-7 yıl kooperatif aidatlarını ödedikten sonra daire sahibi olduklarını ancak dairenin davalı adına kayıtlı olması nedeniyle katkı payının ödetilmesine işlemiş olup, dosyadaki delilerden 1991-1998 yılları arasında kooperatif aidatlarının ödendiği dairenin, 22.6.1999 tarihinde davalı adına tapusunun alındığı anlaşılmaktadır. Az yukarda açıklandığı üzere mahkemece Medeni Kanunun 250. maddesi gereğince taşınmazın 1/2 değeri üzerinden hüküm kurulmuş ise de, yeni Medeni Kanunla kabul edilen edinilmiş mallara katılma rejimi 1.1.2002 tarihinden itibaren edinilen mallarda uygulanabilir. Dava konusu olayda ise kooperatife üye olmak suretiyle 22.6.1999 tarihinde dairenin tapusu alınmış olduğundan taşınmazın satın alındığı tarihte yürürlükte bulunan 743 sayılı Türk Medeni Kanunu hükümlerinin olaya uygulanması gerekir. Dosyada bulunan 10.5.2003 tarihli bilirkişi raporunda davacı ve davalının kooperatif üyeliği süresince gelirleri karşılaştırılmış, davacının katkı oranın %26, davalının katkı oranı ise %74 olarak belirlenmiştir. Davacı, davalı adına kayıtlı olan taşınmazın iktisap tarihine göre ancak katkı payı oranındaki bedelin ödetilmesini isteyebilir. Mahkemece davacının katkı payı göz önüne alınarak hüküm kurulması gerekirken, yazılı şekilde karar vermiş olması usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir.

Sonuç: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz edilen hükmün temyiz eden davalı yararına BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde iadesine, 12.04.2004 gününde oybirliği ile karar verildi.