Mesajı Okuyun
Old 17-03-2008, 16:53   #6
hırs

 
Varsayılan

İTİRAZIN İPTALİ DAVASI ( Zeytin Satışı Nedeniyle Başlatılan İcra Takibine Vaki İtiraz Nedeniyle )İCRA DAİRESİNİN YETKİSİNE İTİRAZ ( Para Borcu için Yapılan İcra Takiplerinde Hukuk Usuluü Muhakemeleri Kanunu'nda Düzenlenen Yetki Kurallarının Uygulanması )

• YETKİ İTİRAZI ( Mahkemece Davalı Tarafından İcra Dairesinin Yetkisine Yapılan İtiraz Değerlendirilmeden Mahkemece Yetkisizlik Kararı Verilmesinin Hatalı Olması )

• BORCA İTİRAZ ( Borçlu Tarafından İcra Dairesinin Yetkisine ve Borca Birlikte İtiraz Edilmesi Durumunda Mahkemece Öncelikle İcra Dairesinin Yetkisine Yönelik İtiraz Hakkında Bir Karar Verilmesinin Gerekmesi )

1086/m.10,9

2004/m.50,67


ÖZET : Para borcu için yapılan icra takiplerinde Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununda düzenlenen yetki kuralları uygulanır. Borçlu tarafından icra dairesinin yetkisine ve borca birlikte itiraz edilmesi durumunda, mahkemece öncelikle icra dairesinin yetkisine yönelik itiraz hakkında bir karar verilmesi gerekir. Davacının, zeytin satışı nedeniyle borcunu ödememesi üzerine başlatılan icra takibine davalının itirazı sonucu takibin durduğunu belirterek itirazın iptalini ve icra inkar tazminatının tahsilini talep ettiği davada, davalı tarafından icra dairesinin yetkisine yapılan itiraz değerlendirilmeden mahkemece yetkisizlik kararı verilmesi yerinde değildir.
DAVA : Davacı, temsilcisi olduğu şirketin zeytin satışı nedeniyle davalıdan alacaklı olduğunu, davalının borcunu ödememesi üzerine icra takibine geçtiklerini, davalının haksız itirazı sonucu takibin durduğunu belirterek itirazın iptaline, 8.726.000.000. TL. alacaklının faizi ile tahsiline ve %40 tazminata karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili, davanın yetkisiz mahkemede açıldığını, müvekkilinin ikametgahı ( Doğubeyazıt )Mahkemelerinin yetkili olduğunu, müvekkilinin davacıya borcu olmadığını belirterek davanın reddi ile %40 tazminata karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece toplanan delilere göre para borcu için yapılan takiplerde İİK'nın 50. maddesi gereği HUMK'nın yetkiye dair hükümlerinin uygulanacağı, HUMK'nın 9. maddesi uyarınca davalının ikametgahı mahkemesinin genel yetkili mahkeme olduğu, taraflar arasındaki alım satım ile ilgili yazılı bir sözleşme ibraz edilmediğinden HUMK'nın 10. maddesinin uygulama olanağı bulunmadığı gerekçesiyle yetkisizlik kararı verilmiş, hüküm, davacı vekilince temyiz edilmiştir.
KARAR : Borçlu, hem icra dairesinin yetkisine hem de borca itiraz etmiştir. Davada ise süresi içinde yetki itirazında bulunulmuştur. Bu durumda, mahkemece öncelikle icra dairesinin yetkisine yönelik itiraz hakkında bir karar verilmesi gerekirken,
SONUÇ : Bu yön üzerinde durulmadan mahkemenin yetkisizliğine karar verilmesi usule aykırıdır.
KARŞI OY :
Dava, alım-satım sebebiyle oluştuğu iddia edilen alacağın tahsili için girişilen icra takibine yönelik itirazın iptali istemine ilişkindir.
Davalı-borçlu itiraz dilekçesinde, hem icra dairesinin yetkisine, hem de borca yönelik itirazlarını dile getirmiş, itirazın iptali davasında, mahkemenin yetkisine de itiraz etmiştir.
Mahkemece yetkisizlik karar verilmiş, hüküm, davacı vekilince temyiz edilmiştir.
Bu gibi durumlarda öncelikle icra dairesinin yetkisine yönelik itirazın mı yoksa mahkemenin yetkisine yönelik itirazın mı incelenmesi gerektiği ve icra dairesinin yetkisine yönelik itirazın incelenmesinin bir dava şartı olup olmadığı hususu tartışmaların odak noktasını oluşturmaktadır.
Kanımca mahkeme, öncelikle kendi yetkisine yönelik itirazı incelemelidir. Zira, yetkisiz bir mahkemenin yetki alanı dışındaki konuları incelemesi doğru değildir.
Öte yandan, icra dairesinin yetkisine yönelik itirazın öncelikle incelenmesi hususu dava şartı olarak kabul edilemeyeceğinden bu yönde re'sen bir temyiz incelemesi yapılmayacağı gibi, aleyhe bozma yasağı kuralına aykırılık oluşturacak şekilde bozma kararı da verilemez.
Bu itibarla, sorunun çözümü yönünden öncelikle aleyhe bozma yasağı ve dava şartı kavramları üzerinde durmakta yarar bulunmaktadır. Zira, hüküm sadece davacı tarafça temyiz edilmiştir. Hem icra dairesinin hem mahkemenin yetkisine itiraz etmiş olan davalı vekilinin temyiz talebi yoktur. Aleyhe bozma yasağı karşısında, davacının temyizi üzerine çoğunlukça benimsenen biçimde bir bozma kararı verilmesinin uygun olup olmadığı yönü üzerinde durulmalıdır.
Kural olarak, taraflardan yalnız birinin temyiz etmiş olduğu hüküm temyiz eden taraf aleyhine bozulamaz. Buna aleyhe bozma yasağı denir. Ancak, kamu düzenine ilişkin hususlarda aleyhe bozma yasağı uygulanamaz. Aynı şekilde dava şartı noksanlığı halinde de aleyhe bozma yasağı uygulanamaz. Yani, Yargıtay, bir hükmü, dava şartı noksanlığından dolayı temyiz edenin aleyhine olarak bozabilir ( Prof. Dr. Baki Kuru, Hukuk Muhakemeleri Usulü 5. Baskı 1991, cilt 4 s: 3404, 3407 ).
İcra dairesinin yetkisi kamu düzenine ilişkin değildir. İcra dairesinin, iflas takipleri hakkındaki yetkisi ( İİK md. 154 )de, kamu düzenine ilişkin değildir. Bu nedenle, alacaklının yetkisiz bir icra dairesinde takip yapması halinde, icra dairesi yetkisizliğini kendiliğinden gözetemez. Bu konuda itiraz bulunması gerekir. Yetki itirazı, esas hakkındaki itirazla birlikte yapılmalıdır ( İİK md. 50 )( Prof. Dr. Baki Kuru, İcra ve İflas Hukuk., 1988 Cilt 1 s: 178-179 ).
İcra dairesinin yetkisine itirazın incelenmesi dava şartı da değildir. Bir hususun dava şartı olup olmadığı onun niteliğinden anlaşılır. Bir hususun varlığı veya yokluğu, mahkemenin davayı esastan inceleyip karara bağlanmasına engel oluyor ve hakim o hususu kendiliğinden gözetmekle yükümlü ise, o husus bir dava şartıdır.
Dava şartları, mahkemeye taraflara ve dava konusuna ilişkin dava şartları olmak üzere üçe ayrılabilir.
Burada konumuzla ilgisi bakımından sadece mahkemeye ilişkin dava şartlarına kısaca değinilecektir.
Mahkemeye ilişkin dava şartları, yargı hakkı ( yetkisi ), yargı yolu, görev ve kamu düzenine ilişkin halleri olmak üzere dört grupta toplanabilir. Yine konumuzla ilgisi yönünden kamu düzenine ilişkin yetki hallerine kısaca göz atmakta yarar vardır.
Kesin yetki kurallarının mahkemece kendiliğinden gözetileceği ve bu nedenle dava şartı olduğunda kuşku yoktur. Hatta, kamu düzenine ilişkin ve fakat kesin olmayan yetki kuralları da mahkemece kendiliğinden gözetilmelidir. Bu nedenle dava şartıdır ( Prof. Dr. Baki Kuru, Hukuk Muhakemeleri Usulü 5. Baskı Cilt. 1. s: 882 ). Bu açıklamalar ışığında somut olayın değerlendirilmesine gelince, davacı alım-satım akdine dayanarak alacak talebinde bulunmuş, davalı ise akdi ilişkiyi inkar etmiştir. Hal böyle olunca olayımızda BK 73 ve HUMK'nın hükümlerinin uygulama yeri bulunmamaktadır. Başka bir ifadeyle yetkili mahkeme, HUMK'nın 9. maddesinde düzenlenen genel yetki kuralına göre belirlenmelidir. Anılan yetki kuralı kesin yetki kuralı olmadığı gibi, kamu düzenine de ilişkin bulunmadığından olayda dava şartından söz edilemez. Öte yandan, davalının temyizi bulunmadığına, davacının temyizi de sadece mahkemenin yetkisine yönelik olduğuna göre, öncelikle icra dairesinin yetkisinin incelenmesi gerektiğinden söz edilerek bozma kararı verilmesi aleyhe bozma yasağı kuralına aykırılık oluşturur.
Esasen, Mahkemenin yetkisizlik kararını temyiz etmeyen davalının icra dairesinin yetkisine yönelik itirazından zımnen feragat etmiş sayılacağının kabulü gerekir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle usul ve yasaya uygun bulunan yerel mahkeme kararının onanması gerektiğini düşündüğümden sayın çoğunluğun bozma yönündeki görüşüne katılamıyorum.
Üye
Şükrü SARAÇ
yani mahkeme zaten öncelikle icra dairesinin yetkisni değerlendirmek zorundadır.ama ben sizin faturaya dayalı takiplerde borçlunun ikametgahı yetkilidir görüşünüze katılmıyorum. Çünkü faturaya dayalı takiplerde alacak paraya dayandığı için ve götürülecek borçlardan olduğundan alacaklının ikametgah mahkemesi ve icra dairesi yetkilidir.saygılar yarx