Mesajı Okuyun
Old 01-03-2007, 17:08   #5
Av.Suat Ergin

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av. Salim
Sayın Suat Ergin'in eklediği TCK 128. maddesinin son cümlesi : "... ceza verilmez. Ancak bunun için isnat ve değerlendirmelerin, gerçek ve somut vakıalara dayanması ve uyuşmazlıkla bağlantılı olması gerekir."

"İsnat ve ve değerlendirmelernin somut vakıalara dayanması" Bunu nasıl anlayacağız. Ben sayın Ergin gibi kesin olarak reddedileceği kanaatinde değilim. Mesela boşanma dosyasında hiç bir somut vakıa ortaya konmamasına rağmen (mesela davalının şüphe verecek şekilde başka kadınlarla gezerken görülmesi falan gibi) hiç bir şüpheli durum kanıtlanamadığı halde bu ağır iddia salt bir iddia olarak kalmışsa bence bu iftira suçundan ziyade hakaret suçunu oluşturur ve tazminat davası açılabilir. Maddeyle ilgili yargıtay kararı bulan arkadaşlar yazarsa iyi olur.

Çünkü çok yaşadığımız bir olgu bu. Mesela bazan savcılığa verilen bir şikayet dilekçesinde hiç bir somut delil de olmadağı halde ağır ithamlar yazıldığını görüyoruz. Ortada hiç bir somut durum yokken birine sokakta "sen şu işi yapıyorsun, şöylesin demek" hakaret suçunu oluşturuyor, ama bunu şikayet dilekçesiyle veya dava dilekçesiyle yazarsak olmuyor, bu çok mantıklı olmasa gerek diye düşünüyorum.

Sayın Av.Salim,

Ben de mesajımı yazarken yeni TCK'daki maddenin, eski TCK'daki kadar açık ve net olmadığını belirtmiştim. Maddenin gerekçesini okuyunca aslında eski maddenin aynısının konulmak istediğini görüyoruz. Yine kanun tekniği açısından berbat bir maddedir bu(Ceza Hukuk Çalışma Grubu'muza atfen)...

Maddenin son cümlesini tekrar alıntıladım:

Alıntı:
Ancak, bunun için isnat ve değerlendirmelerin, gerçek ve somut vakıalara dayanması ve uyuşmazlıkla bağlantılı olması gerekir.

İncelediğim tüm yargıtay kararlarında "uyuşmazlıkla bağlantılı olması" halinde iddianın ve savunmanın dokunulmazlığı ilkesi gereğince suç olmayacağı hüküm altına alınmıştır.

Yani maddenin bu son cümlesi şu şekilde olmalıydı:

Alıntı:
Ancak, bunun için isnat ve değerlendirmelerin, gerçek ve somut vakıalara dayanması VEYA uyuşmazlıkla bağlantılı olması gerekir.

O zaman bir tereddüt kalmayacaktı.

Sizin verdiğiniz örnekler ise, somut olayla örtüşmemektedir. Somut olayda şiddetli geçimsizlik nedeniyle dava açılmış; davacı bir cok nedenin yanısıra eşinin kendisini aldattığını iddia etmiştir. Tamamen uyuşmazlıkla ilgili bir iddiadır.

Oysa taraflar arasındaki bir eşya davasında bu sözler söylenmiş olsaydı; haklı olacaktınız. Çünkü eşyayla ilgili davalarda davanın konusu malın mülkiyetinin kime ait olduğu ile ilgilidir.Tarafların kişiliğinin önemi yoktur. Böyle bir davada davacı "eşim bu malları beni aldattığı erkeklerle yiyecek" gibi bir söz söyleseydi; tabii ki 'iddianın dokunulmazlığı'ndan söz etmek olanaksız olacaktı.

Hala Yargıtay kararı isterseniz, aktarırım.

Saygılarımla