Mesajı Okuyun
Old 15-03-2007, 21:30   #2
Yücel Kocabaş

 
Varsayılan

1. Yapılan bağışın BK. Nun 240/1 maddesinde öngörülen “ şartla yahut mükellefiyetle takyit olunan bağış “ kapsamında olduğunu düşünüyorum. “ Rücü şartlı bağış” sözcüğü B.K.nun 242 maddesinde düzenlenen bağışlanan kişinin bağışlayan kişiden önce ölmesi halini anlatan bir sözcüktür. Oysa somut olayda ölüm söz konusu olmayıp, üçüncü kişi lehine konulan şartın veya mükellefiyetin yerine getirilmemesi durumu ifade edilmektedir.

2. BK.nun 111. Maddesine göre üçüncü şahıs lehine sözleşmelere şart konulması imkanı bulunmaktadır. Buradaki şart infisahi (bozucu ) şart niteliğini göstermektedir.

3. Tapu kaydındaki Şarta bağlı bağış” şerhi taşınmazın bağışlanan tarafından bir başkasına satılmasına engel teşkil etmemektedir. TMK ve Tapu mevzuatında bu şekildeki şerh mülkiyeti sınırlandırıcı nedenler arasında gösterilmemektedir. Fakat tapu kaydındaki bu şerh üçüncü kişinin sorumluluğunu tayin etmek yönünden önemlidir. Satın alan kişi bu şerhi görerek satın almıştır. Şerhin sonuçlarını bilecek durumdadır. Bence,tapu kaydına güven ilkesinden yararlanamaz ve iyiniyet savında bulunamaz . Bağışlanan kişinin halefi sıfatıyla sonuçlardan sorumlu olur.

4. Bağışlayan ( A) nın ne gibi hakları olabilir. Mükellefiyetin icrasını talep edebilir ( md. 241) veya bağışlanan taşınmazın geri alınması için iade davası açarak ( md.244 /3 ) “ Bağışlanan , bağışlamayı takyit eden mükellefiyeti haklı bir sebep olmaksızın icra etmezse “ hükmüne dayanabilir. Ancak burada ( c ) nin yönetim kurulu üyeliğinin Gen.Krl.ca sona erdirilmesinin “ haklı bir neden “ sayılıp sayılmayacağı tartışılabilir.

5. Haciz şerhleri kaldırılabilir mi . BK.nun 244 / ilk md.sindeki “ ... bağışlananın elinde hala ne kalmışsa onun iadesini dava edebilir “ sözlerinden bu şerhlerden arındırmanın mümkün olamayacağı şeklinde bir sonuca varabiliriz. Diye düşünüyorum.
Saygılarımla.


Alıntı:

T.C.

YARGITAY

3. HUKUK
DAİRESİ

E. 1988/9081

K. 1989/3579

T. 6.4.1989

• ŞARTLI BAĞIŞ ( Şartın Yerine Getirilmemesi )

• İSTİRDAT ( Şartlı Bağışta Şartın Yerine Getirilmemesi )

• GERİ ALMA DAVASI ( Şartlı Bağışta Şartın Yerine Ge
tirilmemesi )

• BAĞIŞLANANIN HAKLI BİR NEDEN OLMAKSIZIN ŞARTI YERİNE GETİRMEMESİ ( Bağışlayanın İsteği Üzere Elinde Kalanı İade İle Yükümlü Olması )

818/m.244

ÖZET : Şartlı bağışta bağışlanan, yüklendiği borçları haklı bir neden olmaksızın yerine getirmez ise bağışlayanın isteği üzerine elinde kalanı iade ile yükümlüdür.
DAVA : Dava dilekçesinde 411.096 liranın faiz ve masraflarla birlikte davalı taraftan tahsili istenilmiştir. Mahkemece davanın kabulü cihetine gidilmiş, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup, gereği düşünüldü:
KARAR : Dava, şartlı yapılan hibenin şartın yerine getirilmemesi nedeniyle istirdadına ilişkindir.
Davalı, savunmasında Düzce Birinci Asliye Hukuk Mahkemesi`nin 1983/41 sayılı müteferrik tesbit dosyasında da belirlenmiş olduğu gibi kredi taksitlerini, o yıl meydana gelen yoğun kar yağışı nedeniyle kredi ile inşaa edilen kereste fabrikasının çökmesi sonunda ödeyemediğini bildirmiştir.
Taraflar arasındaki kredi sözleşmeine bağlı 3.1.1976 tarihli taahhütnamenin 5. maddesi hükmüne göre sözleşme ile yüklenilen vecibelerin yerine getirilmemesi halinde ancak, bağışlananın iade edileceği belirtilmiş olduğuna göre, vecibelerin yerine getirilmemesi nedeni olarak ileri sürülen ve kanıtlanan bu savunmanın mahkemece dikkate alınması gerekir.
Borçlar Kanunu`nun 244. maddesine göre bağışlayan, bağışlamayı takyit eden mükellefiyeti icra etmeyen bağışlanandan, bağışlanan malı geri isteyebilir ise de, madde metninde de belirtildiği üzere mükellefiyetin haklı bir sebep olmaksızın yerine getirilmemesi gerektiği gibi, geri istenebilecek miktar da, bağışlananın elinde kalan ile sınırlıdır.
Davalıların kar yağışı nedeniyle fabrikanın yıkıldığına dair savunmaları ve bağışlanan maldan elinde kalan miktar araştırılmadan yazılı şekilde hüküm verilmesi doğru değildir.
Yukarıdaki hususlar dikkate alınarak sözü edilen kanun hükmünün davada uygulanıp uygulanmayacağının tartışılması ve sonucuna göre karar verilmesi gerekirken savunmanın kabul edilmeme nedeni açıklanmadan davanın yazılı şekilde kabulü doğru görülmemiştir.
SONUÇ : Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, 6.4.1989 gününde oybirliğiyle karar verildi.