Mesajı Okuyun
Old 12-12-2005, 17:41   #2
Av.Habibe YILMAZ KAYAR

 
Varsayılan

Karın terk ederse öldürme, ağla


Hürriyet’in BM Nüfus Fonu Türkiye Temsilciliği’yle ortaklaşa düzenlediği Aile İçi Şiddete Son Konferansı’nda erkek odaklı çalışan örgüt ve kampanya temsilcileri de vardı.


Çünkü sadece kadını eğitmek, ekonomik güç sahibi kılmak ya da şiddete maruz kaldıktan sonra korumak yeterli değil. Bütün bu çabalar, dünyada milyonlarca hanede kadın ve çocukların kaba kuvvet kurbanı olmasına çözüm değil. İngiltere’den Aile İçi Şiddeti Önleme Projesi (DVIP), İskoçya’dan Change ve Kanada’dan White Ribbon (Beyaz Kurdele) erkek odaklı çalışan sivil toplum örgütlerinden birkaçıydı.

Türkiye’de erkeklerin yüzde 65,8’i ‘Karım zina yaparsa, öldürürüm’ diyor. Kanada’da Beyaz Kurdele kampanyasını başlatan Michael Kaufman ise başka bir öneride bulunuyor: ‘Karın terk ederse öldürme, ağla!’

İşte aile içi şiddete karşı erkek eğitiminin anahtar cümlesi bu. Acı çek ama katil olma.

Cümlenin analizi de şu: Erkeğe daha çocukken duygularını bastırması ve güçlü olması öğretiliyor. O da sürekli zaafını gizlemek ve erkekliğini kanıtlamak zorunda kalıyor. Güvenini kaybediyor, korkuyor, duygularını bastırıyor ve sonunda kaba kuvvete başvuruyor. Oysa duyguların ifadesi, insan olmanın bir parçası. Karşısındakinin duygularını anlayan bir birey ise şiddete başvurmaz.

Hürriyet’in geçen 11-12 Kasım tarihlerinde düzenlediği Aile İçi Şiddete Son Konferansı’nın ilk günü konuşma yapan Michael Kaufman, konferansın ikinci günü de bir atölye çalışması düzenledi. Bu çalışmada Kaufman, doğum anından başlayarak erkeği şiddete yönelten toplumsal dogmaların analizini yaparken şöyle diyordu: ‘Erkek bir saatli bombadır. Biyolojik bir olgu olan duygulardan korkan, bu yüzden kendini zayıf hisseden ve güçlü olmak, özgüven kazanmak için şiddete başvuran bir saatli bomba. Erkekler artık bu geleneği değiştirmek ve ‘erkek olmak ne demektir’ meselesi üzerinde yeniden düşünmek zorundadır.’

ERKEĞİ YENİDEN TANIMLAYALIM

Kaufman’a göre, erkeğin tanımı üzerine geniş bir toplumsal tartışma açılması gerekiyor. Kadınlar bu alanda erkeklere göre hayli mesafe almış bulunuyor. Ancak sadece kadınların tartışması, örgütler kurması yeterli değil. Erkekleri de tartışma platformuna çekmek gerekiyor, çünkü şiddeti kullanan onlar. İşte bu nedenle Beyaz Kurdele kampanyasını başlatıp, 30 ülkeye yayan Kaufman, erkekleri güçlü bir toplumsal hareket halinde şiddete karşı çıkmaya çağırıyor.

Kaufman burada, toplumun farklı kesimlerini de bir ortak payda etrafında toplanmaya çağırıyor; ‘Dindar kesim ve laikler birlikte çalışmalı. Hem dini ilkelere hem de yasalara aykırı olan gelenekler değişmeli. Karşılıklı sevgi için yeni gelenekler yaratmalıyız’ diyor.

KOŞULLANMA DOĞUMDA BAŞLIYOR

Toplumun erkek üzerindeki egzersizi daha doğduğu an başlıyor ve bu koşullandırma potansiyel zorbalar yaratabiliyor.

Michael Kaufman bu egzersizi, bizzat tanıklık ettiği bir öyküyle anlatıyor: ‘Eşim çocuğumuzu dünyaya getirirken doğum odasındaydım. Bebek geldiğinde gözümde öyle çok yaş birikmişti ki, önce cinsiyetini göremedim. Sonra hemşirenin derinden gelen sesini işittim: ‘Bir erkek, güçlü, gerçek bir erkek.’ Benim daha beş saniyelik çocuğum hemen güçlü erkek oluvermişti. Oysa kız olsaydı, hemşire daha yüksek perdeden şen bir sesle ‘Kız, güzel tatlı bir kız’ diyecekti.’

Yani toplumun ön kabulleri daha doğum anında bireyi bir kalıbın içine sokuyor. Sonra erkek çocuk yetiştirmenin evrensel rehberi devreye giriyor: Erkek; çocuk bakmaz, beslemez, duygulara kapılmaz, ağlamaz.

Bu süreçte erkek kadını kontrol altına almak için kuvvete başvurmayı öğreniyor. Ve toplum erkeğe şiddet kullanma ayrıcalığı tanıyor. Bu bir gelenek haline geliyor, ancak Michael Kaufman gelenekler değişebilir diyor.

BEBEK BAKAN ERKEK ÇOCUKLAR

Kanada’da öğretmenlere erkek öğrenciler arasında bir çalışma yaptırılıyor ve sürpriz bir sonuç çıkıyor. 22 öğrenciye, erkeklerin ağlamasıyla ilgili fikirleri sorulunca, çocukların 20’si ‘Erkekler, erkeklerin ağlayamayacağını düşünür’ diye yanıt veriyor. ‘Peki sence erkekler ağlar mı?’ sorusuna 19 öğrencinin verdiği cevap şu oluyor: ‘Evet, erkekler ağlayabilir.’

Erkeklerin, erkekler hakkındaki düşünceleriyle, kendi özel düşünceleri arasındaki fark böylece ortaya çıkıyor.

Toronto’da da bir deney yapılıyor. Erkek çocuklar, bir yuvaya götürülüp, kendilerinden yaşça küçük olan çocuklara bakmaları isteniyor. Önce kız işi olarak gördükleri bu uğraşa pek yanaşmıyor, ancak zaman içinde alışıyorlar. Hatta içlerinde yuvaya dalıp, ‘Nerede benim bebeğim?’ diyenler çıkıyor. Erkek çocuklar, daha küçük yaşta ‘bebek bakmayı ve sevmeyi’ öğrenebiliyor. Tabii eğer başka türlü koşullandırılmazlarsa.

Beyaz Kurdele’nin ilkeleri

Beyaz Kurdele bir örgüt değil, tüm dünyaya yayılması hedeflenen bir kampanya. Erkeklerin şiddeti reddetmesini ve erkeğin yeniden tanımı konusunda tartışma platformu açılmasını hedefliyor.

Erkeklerin şiddet karşısında suskun kalması da suçtur. Bu nedenle beyaz kurdele takan erkek asla şiddete başvurmayacağını ve şiddet karşısında suskun kalmayacağını taahhüt eder.

Şiddet kesinlikle topyekün erkek cinsinin suçu değildir.

Kampanyanın siyasi eğilimi yoktur.

Kadınlarla işbirliği içinde çalışır.

Gerçek erkek gücünü can yakmak için kullanmaz.

Geleceğimizde kadına karşı şiddetin yeri yoktur.


19 Kasım 2005
Ayşe ÖZEK KARASU akarasu@hurriyet.com.tr