Mesajı Okuyun
Old 12-07-2006, 19:08   #6
Gündüz AKGÜL

 
Varsayılan

UYGULAMALI KEŞİF
Ben (……’a) atanmadan önce 12 yaş civarında olan bir çocuk, köylüsü 9 yaşındaki bir çocuğun fiili livata suretiyle ırzına geçiyor ve tutuklanıyor.Göreve başlayıp Ağır Ceza Mahkemesi yargılamalarına katılınca,birkaç kez de bu olayın yargılamasını yaptık.1974 yılında af çıkınca,bu olayın sanığı da aftan yararlanarak Ceza Evinden salıverildi.Mağdur çocuğun akrabaları,afla salıvermeyi içlerine sindirmemiş olacaklar ki,yetişkin üç kişi o olayın sanığını hayvan otlatırken arazide yakalayıp gözlerini bağlayarak ayni şekilde ırzına geçmişler.Adliyeye intikal eden olayda,her üç sanık tutuklandı ve haklarında Ağır Ceza Mahkemesine kamu davası açıldı.İlk olayın sanığı bu kez yargılamalara bu olayın mağduru olarak katılıyor,sanıkları da aslen Diyarbakırlı olan ve (….’da) Avukatlık bürosu açan ve tüm Adliyeciler tarafından sevilen Avukat M. T. savunuyordu.Bir yargılama sırasında M. bey olayı ırza geçmekten çıkarıp, etkili eyleme dönüştürme çabasıyla söz aldı ve “Sayın başkanım biliyorsunuz bu olayın evveliyatı var, mağdur daha önceleri müvekkillerimin küçük bir akrabalarının ırzına geçmişti. Af yasası ile salıverilince, müvekkillerim bunu kabullenmediler, yöre törelerinin de baskısı ile olay günü mağduru yakalayıp gözlerini bağladıktan sonra ellerindeki sopaları mağdurun anüsüne sokup çıkarmışlar, buda ırza geçme değil, etkili eylem (müessir fiil) suçunu oluşturuyor. Bu nedenle olay yerinde tatbiki keşif istiyorum.”şeklinde bir savunma yaptı. Her kesin anlayacağı şekilde Avukat bey şunu istiyordu. Olay yerinde mağdurun gözleri bağlanacak, anüsüne sopa sokulacak ve mağdura bu sopa mı, yoksa erkek penisimi diye sorulacak, bu olacak bir şey değildi. Her halde Avukat beyde ne istediğini düşünmeden savunma yapmıştı ve bu savunma rayından çıkarak adeta komediye dönüşmüştü. Espri kabiliyeti yüksek ve bunu da çok ciddi yapmasını beceren, Başkan rahmetli N.P. işi bozuntuya vermeden ve Avukata, savunma kadar komik olacak bir yanıt vereceğimi düşünerek bana döndü ve yargılama usulü gereği “Sayın İddia makamı Avukat beyin isteği hakkında bir düşünceniz var mı?” diye sordu. İstek karşısında gülmemek için kendimizi zor tutuyorduk.Var sayın başkanım diyerek devamla, Avukat beyin isteğine iddia makamı olarak bizde katılıyoruz yalnız bir koşulumuz var, olay yerinde yapılacak uygulamalı keşifte mağdur yerine sayın Avukat beyi koyalım ve uygulamalı keşfi öğle yapalım deyince, M. bey nasıl bir pot kırdığının farkına vardı ki, telaşlı bir şekilde “efendim isteğimi geri alıyorum” dedi. Salonda yargılamanın ciddiyeti bitmiş her kes katıla katıla gülmeye başlamıştı.
Bu olay, zamanlı zamansız çıkarılan afların, bazen ne tür sonuçlar doğurduğunu, sanıklar için bir kurtuluş olmasına karşın,mağdurları nasıl yıktığını göstermesi açısında iyi bir örnek oluşturmaktadır.