Mesajı Okuyun
Old 22-11-2008, 16:19   #4
Av.Mehmet_Ali

 
Varsayılan

lehe olduğu gibi aleyhe olan kararlarda mevcut;
T.C.

YARGITAY

13. HUKUK DAİRESİ

E. 2005/1874

K. 2005/9749

T. 9.6.2005

• UYARLAMA TALEBİ ( Dövize Endeksli Konut Kredisinin Devalüasyon Nedeniyle Çekilmez Hale Geldiği İddiasıyla - Türkiye'deki Ekonomik Gidişatı Gözönünde Bulundurmadan Sözleşme Yapan Davacının Bunun Sonuçlarına Katlanacağı )

• KREDİ SÖZLEŞMESİNİN UYARLANMASI TALEBİ ( Dövize Endeksli Kredi Sözleşmesi Yapan Davacının Türkiye'deki Ekonomik Bunalımdan Haberdar Olmadığının Düşünülemeyeceği - Davanın Reddi Gereği )

• EKONOMİK KRİZ NEDENİYLE DÖVİZDE MEYDANA GELEN AŞIRI YÜKSELME NEDENİYLE UYARLAMA TALEBİ ( Dövize Endeksli Kredi Sözleşmesi Yapan Davacının Türkiye'deki Ekonomik Gidişatın Sonucunu Öngörmesi Gereği )

• DÖVİZE ENDEKSLİ KREDİ SÖZLEŞMESİNİN UYARLANMASI TALEBİ ( Türkiye'de Meydana Gelen Ekonomik Bunalımın Davacı Tarafından Öngörülmesi Gereği )

4721/m. 2, 4

818/m. 19

ÖZET : Dava, kredi sözleşmesinin değişen koşullara uyarlanması talebine ilişkindir. Ülkemizde yıllardır süren enflasyon eşya fiyatlarında beklenilenin üzerindeki artışlar Türk Parasının yabancı paralara karşı sürekli değer kaybetmesi toplumun yaşamını ağırlaştırmakta ve huzursuzluk kaynağı olmaktadır, işte bu açık olgu karşısında kredi veren bankaların enflasyonun rizikolarından korunmak amacıyla dövize endeksli kredi sözleşmeleri düzenledikleri bir gerçektir. Devalüasyon ve ekonomik krizlerin bir anda oluşmadığı, belli ekonomik dar boğazlardan sonra meydana geldiği de bilinen bir gerçektir. Yabancı para karşısında sürekli değer kaybeden Türk Parası yerine döviz ile sözleşme yapan ve borç altına girenlerin ülkedeki geçmişte yaşanan yüksek enflasyon ve ekonomik krizler karşısında dövizle borçlanmada bu tür artışların yaşanabileceğini öngörmesi, dövizin seyri karşısında davalının bunu tahmin etmesi gerekir. Kaldı ki davanın dayandırıldığı olaylardan sonra dövizin seyri karşısında, işlem temelinin çökmesinden de bahsedilmesi mümkün değildir. Açıklanan nedenlerle davanın reddine karar verilmesi gerekir.
DAVA : Taraflar arasındaki kredi sözleşmesinin değişen koşullara uyarlanması davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşuldu düşünüldü:
KARAR : Davacı, E. Sivas Şube Müdürlüğünden 29.2.2000 tarihinde 35.000 DM. konut kredisi aldığını, borcunu 36 aylık taksitle ayda 1351,18 DM. olarak ödemekte iken, ülkeyi sarsan ağır ekonomik bunalım sonrası M. Bankasının döviz kurunu sabitleme kararından vazgeçip dalgalı kura geçmesi sonucu şok devalüasyon ve TL. değerinde önemli düşüşler meydana geldiğini ve DM. kurunun bir anda 320.000 TL. den 500.000 TL.nin üzerine çıktığını, böylece emekli devlet memuru olduğundan edimini ifa etmesinin imkansızlaştığını, ortaya çıkan imkansızlığın kendisinin öngöremeyeceği olağanüstü ve objektif bir imkansızlık olduğunu savunarak borcunun kriz öncesi döviz kuru olan 320.000 TL. üzerinden uyarlanmasını istemiştir.
Davalı davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece; anılan bilirkişi raporu doğrultusunda "davacı tarafından ilk taksidi 28.9.2004 tarihinden başlamak üzere toplam 3.374.317.693 TL. olan borcunun 15 taksitte aylık 224.954.444 TL.lik taksitler halinde ödenmesine" şeklinde davanın kabulüne karar verilmiş; hüküm, davalı tarafından temyiz edilmiştir.
Davacının E. 29.2.2000 tarihinde 35.000 DM. konut kredisi aldığı ve bu krediyi faiziyle birlikte 36 aylık taksitle aldığı döviz cinsinden parayla ödemek üzere bankaya ödemek konusunda sözleşme yaptığı uyuşmazlık konusu değildir. Taraflar arasındaki uyuşmazlık DM. cinsinden ödenmesi kararlaştırılan kredi borcunun günün ekonomik koşulları altında çekilmez hal alması ve böylece işlemin temelinin çökmesi olgusuna dayalı kredi borcunun uyarlanması isteğine ilişkindir. Sözleşme hukukuna egemen olan sözleşmeye bağlılık ( ahde vefa-gacta sund servanda ) ilkesi hukukumuzda da kabul edilmiştir. Bu ilkeye göre sözleşme, yapıldığı andaki gibi aynen uygulanmalıdır. Karşılıklı borç doğuran akitlerde taraflardan biri için sonradan ağırlaşmış, kararlaştırılan edimler dengesi sonradan ortaya çıkan olaylar nedeniyle değişmiş olsa bile, borçlu ( denge aleyhine bozulan taraf ) sözleşmedeki edimini aynen ifa etmelidir.
Gerçekte sözleşmeye bağlılık ilkesi, hukuki güvenlik, doğruluk, dürüstlük kuralının bir gereği olarak sözleşme hukukunun temel ilkesini oluşturmaktadır. Ancak bu ilke, özel hukukun diğer ilkeleriyle sınırlandırılmıştır.
Sözleşme yapıldığı andaki karşılıklı edimler arasında var olan denge, sonradan şartların olağanüstü değişmesiyle taraflardan biri aleyhine katlanılamayacak derecede, büyük ölçüde bozulabilir, işte bu durumda sözleşmeye bağlılık ve sözleşme adaleti ilkeleri arasında bir çelişki hasıl olur ve artık bu ilkeye sıkı sıkıya bağlı kalmak adalet, hakkaniyet ve objektif hüsnüniyet ( MK. 2, 4. md ) kaidelerine aykırı bir durum yaratır hale gelir. Hukukta bu zıtlık ( Cla-usula rebus Sic Stant ibus-Beklenmeyen hal şartı-sözleşmenin değişen şartlara uydurulması ) ilkesi ile giderilmeye çalışılmaktadır.
Ülkemizde yıllardır süren enflasyon eşya fiyatlarında beklenilenin üzerindeki artışlar Türk Parasının yabancı paralara karşı sürekli değer kaybetmesi toplumun yaşamını ağırlaştırmakta ve huzursuzluk kaynağı olmaktadır, işte bu açık olgu karşısında kredi veren bankaların enflasyonun rizikolarından korunmak amacıyla dövize endeksli kredi sözleşmeleri düzenledikleri bir gerçektir. Devalüasyon ve ekonomik krizlerin bir anda oluşmadığı, belli ekonomik dar boğazlardan sonra meydana geldiği de bilinen bir gerçektir. Yabancı para karşısında sürekli değer kaybeden Türk Parası yerine döviz ile sözleşme yapan ve borç altına girenlerin ülkedeki geçmişte yaşanan yüksek enflasyon ve ekonomik krizler karşısında dövizle borçlanmada bu tür artışların yaşanabileceğini öngörmesi, dövizin seyri karşısında davalının bunu tahmin etmesi gerekir. Kaldı ki davanın dayandırıldığı olaylardan sonra dövizin seyri karşısında da işlem temelinin de çökmesinden bahsedilmesi mümkün değildir. Açıklanan nedenlerle davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup, hükmün bozulması gereklidir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle kararın davalı yararına ( BOZULMASINA ), peşin harcın istek halinde iadesine, 9.6.2005 gününde oybirliğiyle karar verildi