Mesajı Okuyun
Old 20-11-2020, 22:37   #9
Av.şükrü söğüt

 
Varsayılan

Sayın meslektaşım son derece haklısınız. ülkemizdeki sorun taşınmaz simsarlığının bugüne kadar doğru düzgün bir şekilde disiplin altına alınmamasıdır. simsarın asıl görevi alıcı ile satıcıyı karşı karşıya getirerek ve akdin şartlarını oluşturarak taşınmaz satış akdinin kurulmasını sağlamaktır.ancak uygulamada simsarlar yani emlakçılar alıcı ile satıcıyı yan yana getirmekten kaçınmakta ve tabiri caizse satıcının yetkili olmadığı halde yetkili temsilcisi gibi davranmakta,alıcılarda bu hususlara hiçbir şekilde dikkat etmemekte ve emlakçı ile pazarlık yaparak taşınmazı satın almaktadır.ysni sonuç olarak mesleğin iyi bir şekilde disiplin altına alınmaması,satıcının ve alıcının da biraraya gelerek akdin şartlarının kendi aralarında belirleneceğine ilişkin bilgi sahibi olmamaları nedeniyle bu tür istenmeyen durumlar ortaya çıkmaktadır. emlakçının kazancı elbette gelir vergisine tabidir. Ama bizim ekonomimizin büyük bir kısmı kayıt dışı olduğundan elden yapılan bu tür ödemeleri ispat etmek te son derece zordur. ülkemiz ekonomisinin ne kadar büyük bir kayıtdışılık içinde olduğunu 2 örnekle sizlere anlatmak istiyorum. Ülkemizde şu anda 498 tane trafiğe kayıtlı Ferrari marka araba varmış.vergi mükellefi yani gerçek usul ile kurumlar vergisine tabi olan araç maliki sayısı 12 kişiymiş. 2.si de türkiyede yaş sebze meyve(kuru bakliyatlar hariç) pazarının toplam satış hacmi büyüklüğü yıllık 800 milyar TL imiş. Ve bunun sadece 200 milyarlık bölümü kayıt altında imiş.ysni nerede ise Ülkemiz bütçesine yakın bir para tamamen kayıt dışı. Ve hiçbir kontrole tabi değil.amerika da suçla mücadele anlayışının temelinde parayı takip etmek demek gerçekte suçu ve suçluyu takip etmek demektir düşüncesi vardır ve bence de çok doğru bir düşüncedir. saygılarımla