Mesajı Okuyun
Old 22-12-2013, 00:54   #9
Av.Tümer

 
Varsayılan

AİHM
ZÖHRE AKYOL/TÜRKİYE


İçtihat Metni

ZÖHRE AKYOL/TÜRKİYE

2. DAİRE

(Başvuru no. 28668/03)

KARAR

STRAZBURG

KARAR TARİHİ: 4 Kasım 2008

Sözkonusu karar AİHS'nin 44/2 maddesi uyarınca kesinlik kazanacaktır. Ancak ,şekle ilişkin değişiklik yapılabilir.

USULİ İŞLEMLER

Davanın nedeni, Türk vatandaşı Zöhre Akyol'un ("başvuran"), 23 Temmuz 2003 tarihinde, İnsan Hakları ve Temel Özgürlükleri Korumaya Dair Sözleşme'nin ("Sözleşme") 34. maddesi uyarınca, Türkiye aleyhine Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne yaptığı başvurudur (başvuru no. 28668/03).

OLAYLAR

I. DAVA OLAYLARI

Başvuran, 1958 doğumludur ve Ankara'da yaşamaktadır.

1 Kasım 1990'da Ankara'da bulunan Balıkçıoğlu İş Hanı'ndaki asansöre binerken kaza geçirmiştir. Başvuran bilahare, binada hiçbir uyarı levhası bulunmamasına rağmen sözkonusu tarihte asansörün onarım altına alındığını ve o durumda asansörü kullanmaya çalışmasının kazaya sebebiyet verdiğini öğrenmiştir.

Kazayı müteakiben başvuran, Ankara Numune Hastanesi'ne kaldırılmış ve burada tedavi görmüştür. 20 Ağustos 1991'de hastane ortopedistinin hazırladığı raporda, kaza nedeniyle başvuranın sırt omurgasının kırıldığı, 45 gün işgöremeyeceği ve 180 gün tedavi gerektiği belirtilmiştir.

Sözkonusu tarihte asansörü tamir etmekte olan iki işçi aleyhinde, mesleki ihmalkarlıktan yaralanmaya sebebiyet verme suçlaması ile cezai takibat başlatılmıştır (1990/986 nolu dava).

11 Mart 1993'te Ankara Ceza Mahkemesi, sözkonusu iki işçinin başvuranın yaralanmasından sorumlu olmadığına karar vermiş ve işçiler beraat etmiştir.

Ankara Cumhuriyet Savcısı müteakiben Balıkçıoğlu İş Hanı yöneticisi ve görevlisi aleyhinde mesleki ihmalkarlıktan yaralanmaya sebebiyet verme suçlaması ile cezai takibat başlatmıştır (1993/678 nolu dava).

8 Nisan 1992'de başvuran, Ankara Asliye Hukuk Mahkemesi önünde Balıkçıoğlu İş Hanı yönetimi ve Elmas Elektrik Sanayi Ticaret A.Ş. (asansör bakım firması) aleyhinde hukuk davası açmış (1992/284 nolu dava) ve kaza sonucu uğradığı maddi ve manevi zararın telafisini istemiştir.

Birinci derece mahkemesi Balıkçıoğlu İş Hanı yönetiminin tüzel kişiliği olmaması nedeniyle 4 Şubat 1993'te davayı reddetmiştir.

4 Şubat 1993 tarihli kararı müteakiben, 24 Mayıs 1993'te başvuran, Ankara Asliye Hukuk Mahkemesi önünde Balıkçıoğlu İş Hanı'ndaki dükkan sahipleri ve yönetici aleyhinde ikinci bir dava açmıştır (1993/452 nolu dava).

Müteakiben 1993/452 nolu dava, 1992/284 nolu dava ile birleştirilmiştir.

Ankara Asliye Hukuk Mahkemesi, 2 Şubat 1994'te 1993/678 sayılı dava dosyasını talep etmiştir. Dosya mahkemeye ulaşmadığı için bu tarihten 22 Mart 1995'ye kadar olan duruşmalar ertelenmiştir.

22 Mart 1995'te, dosyayı aldıktan sonra, birinci derece mahkemesi cezai takibatın sonucunu beklemeye karar vermiştir.

3 Mart 2000'de başvuranın yasal temsilcisi, birinci derece mahkemesine, Ceza Kanunu'nun 102. maddesi kapsamındaki yasal sürenin dolması nedeniyle cezai takibatın 2 Kasım 1999'da sona erdiğini bildirmiştir.

3 Mart 2000 ve 21 Mart 2001 tarihleri arasında Ankara Asliye Hukuk Mahkemesi yeni deliller toplamıştır.

21 Mart 2001'de birinci derece mahkemesi, başvuranın kaza nedeniyle uğradığı maddi zararın tayin edilmesi için dava dosyasını bilirkişiye göndermeye karar vermiştir.

25 Nisan 2001'de bilirkişi raporunu sunmuştur.

17 Ekim 2001'de başvuran, bilirkişinin 25 Nisan 2001 tarihli raporunda vardığı sonuçları yansıtmak için birinci derece mahkemesine, daha önce talep ettiği tazminat miktarında değişiklik yaptığı bir dilekçe sunmuştur.

21 Mayıs 2002'de Ankara Asliye Hukuk Mahkemesi, Elmas Elektrik Sanayi Ticaret A.Ş.'nin ve iş hanındaki dükkan sahiplerinin, başvurana uğramış olduğu maddi ve manevi zarar için tazminat ödemelerini öngörmüştür.

12 Mayıs 2003'te Yargıtay 21 Mayıs 2002 tarihli kararı bozmuştur. Tazminat ödemesi öngörülen şahıslardan birinin, olay tarihinde iş hanında dükkanı bulunmadığını ve birinci derece mahkemesinin, kararını vermeden önce dükkan sahiplerinin isimlerini belirlemesi gerektiğini kaydetmiştir. Ayrıca, başvuranın 17 Ekim 2001 tarihli dilekçesinin tüm davalılara tebliğ edilmesi gerektiğini belirtmiştir.

10 Aralık 2003'te Yargıtay tarafların 12 Mayıs 2003 tarihli kararın düzeltilmesi taleplerini reddetmiştir.

22 Mart 2005'te Ankara Asliye Hukuk Mahkemesi, Yargıtay'ın 12 Mayıs 2003 tarihli kararı ışığında yeni bir karar vermiş ve Elmas Elektrik Sanayi Ticaret A.Ş. ile olay tarihinde iş hanında dükkan sahibi olan yedi kişinin, başvurana 1 Kasım 1990'dan itibaren işlemeye başlayan faiz ile birlikte 3,145,941,990 Türk Lirası (TRL) tazminat ödemelerini öngörmüştür.

23 Haziran 2005'te Yargıtay, 22 Mart 2005 tarihli kararı onaylamıştır.

6 Aralık 2007'de başvurana, 21,032.60 yeni Türk Lirası (TRY) ödenmiştir.

HUKUK

I. AİHS'NİN 6/1 MADDESİNİN İHLAL EDİLDİĞİ İDDİASI

Başvuran, AİHS'nin 6/1 maddesi bağlamında hukuki yargılama süresinin "makul süre" gereğine uymadığından şikayetçi olmuştur. Ayrıca, AİHS'nin 13. maddesi kapsamında, yargılama süresinin aşırı olması nedeniyle tazminat talepleri için başvurabileceği etkili bir iç hukuk yolu bulunmadığını ileri sürmüştür.

AİHM, başvuranın AİHS'nin 13. maddesi kapsamındaki iddialarının, yargılama süresine karşı başvurabileceği etkili bir iç hukuk yolu bulunmamasına ilişkin değil, makul bir süre içerisinde yargılanma hakkına ilişkin olduğunu kaydetmektedir. Bu nedenle AİHM, 13. madde bağlamındaki şikayetin yalnızca AİHS'nin 6/1 maddesi yönünden incelenmesi gerektiği kanaatindedir.

Hükümet, şikayete itiraz etmiştir. Davanın karmaşıklığı ve yükümlülük tespitindeki güçlük göz önüne alındığında mevcut davadaki yargılama süresinin makul olduğunu ileri sürmüştür. Hükümet ayrıca, ulusal mahkemenin duruşmaları, Ankara Ceza Mahkemesi önünde görülen ceza davasının sonucunu beklemek için başvuranın talebi üzerine ertelediğini ve ulusal mahkemelere atfedilebilecek bir gecikme süresi bulunmadığını belirtmiştir.

Göz önüne alınması gereken süre, başvuranın Ankara Asliye Hukuk Mahkemesi önünde dava açtığı 8 Nisan 1992'de başlamış ve Yargıtay'ın, davaya ilişkin nihai kararını verdiği 23 Haziran 2005'te sona ermiştir. Bu nedenle, iki aşamalı yargılamada on üç yıl iki aydan fazla sürmüştür.

A. Kabuledilebilirlik

AİHS'nin 35. maddesinin 3. paragrafı çerçevesinde başvurunun dayanaktan yoksun olmadığını kaydeden AİHM, ayrıca başka açılardan bakıldığında da kabuledilemezlik unsuru taşımadığını tespit eder. Bu nedenle başvuru, kabuledilebilir niteliktedir.

B. Esas

AİHM, yargılama süresinin makul nitelikte olup olmadığının, dava koşulları ışığında ve davanın karmaşıklığı, başvuranın ve ilgili makamların tutumları ve başvuran için davada neyin tehlikede olduğu gibi kriterlere atfen değerlendirilmesi gerektiğini yinelemektedir (bkz., diğer hususlar meyanında, Frydlender/Fransa [BD], no. 30979/96, 43. paragraf, AİHM 2000-VII).

AİHM, mevcut davada duruşmaların, Ankara Ceza Mahkemesi önünde görülen ceza davasının sonucu beklemek için beş yıl süreyle ertelendiğini gözlemlemektedir (1993/678 nolu dava). Ancak AİHM, ne davanın karmaşıklığının ne de beş yıllık ertelemenin, takibatın uzunluğunu açıkladığını kaydetmektedir. Ankara Asliye Hukuk Mahkemesi kararını, hukuki yargılamaya başlanmasından on yıl sonra vermiştir. Hükümet, sözkonusu aşırı gecikme için tatmin edici bir açıklamada bulunmamıştır. AİHM, Türk hukuku uyarınca, birinci derece mahkemesinin, ceza mahkemeleri kararlarına tabi olmadığını ve bu nedenle, ceza davasının sonucunu beklemek için yargılamayı bu kadar uzun bir süre ertelemek durumunda olmadığını kaydetmektedir (bkz. Mustafa Türkoğlu/Türkiye, no. 58922/00, 40. paragraf, 8 Ağustos 2006).

Sunulan delilleri inceleyen AİHM, Hükümet'in kendisini, mevcut yargılamanın uzunluğunun aşırı olmadığına ve "makul süre" gereğini ihlal etmediğine ikna edecek deliller ya da argümanlar ortaya koymadığı kanısına varmıştır.

Dolayısıyla AİHS'nin 6/1 maddesi ihlal edilmiştir.

II. 1 NO'LU PROTOKOL'ÜN 1. MADDESİNİN İHLAL EDİLDİĞİ İDDİASI

Başvuran, AİHS'ye ek 1 no'lu Protokol'ün 1. maddesine dayanarak mülkiyet hakkının, cezai yargılamanın aşırı uzun sürmesi nedeniyle ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Yargılama, makul bir süre içerisinde sonuçlandırılmış olsaydı, tazminat hakkını daha erken elde edeceğini ve ondan daha erken yararlanacağını iddia etmiştir.

AİHM, 1 no'lu Protokol'ün 1. maddesinin yalnızca mevcut mal ve mülk dokunulmazlığına saygı gösterilmesini isteme hakkını kapsadığını hatırlatır (bkz. Marckx/Belçika, 13 Haziran 1979 tarihli karar, A Serisi, no. 31, 23. sayfa, 50. paragraf). AİHM, icraya konulabilirliği yeterince ispat edildiği takdirde bir "alacağın", 1 no'lu Protokol'ün 1. maddesi çerçevesinde bir "mülk" teşkil edebileceğini yinelemektedir (bkz. Burdov/Rusya, no. 59498/00, 40. paragraf, AİHM 2002-III, ve Poltorachenko/Ukrayna, no. 77317/01, 45. paragraf, 18 Ocak 2005).

Mevcut davada, başvuranın tazminat talebi, nihai ve icra edilebilir bir mahkeme kararı - ki bu karar, 23 Haziran 2005 tarihli Yargıtay kararıdır - ile icraya konulabilirliği ispat edildiği takdirde bir "mülk" teşkil eder (bkz., mutatis mutandis, Pravednaya/Rusya, no. 69529/01, paragraflar 37-39, 18 Kasım 2004). Sözkonusu tarihten önce başvuran, müdahale konusu olabilecek bir "mülke" sahip değildir. Bu nedenle başvuranın, tazminattan daha erken bir tarihte yararlanamamasının, kendisini 1 no'lu Protokol'ün 1. maddesi kapsamındaki mülkiyet haklarından mahrum bıraktığı kabul edilemez.

Dolayısıyla sözkonusu şikayet, dayanaktan yoksundur ve AİHS'nin 35. maddesinin 3. ve 4. paragrafları bağlamında reddedilmelidir.

IV. AİHS'NİN 41. MADDESİNİN UYGULANMASI

AİHS'nin 41. maddesine göre:

"Mahkeme işbu Sözleşme ve protokollerinin ihlal edildiğine karar verirse ve ilgili Yüksek Sözleşmeci Tarafın iç hukuku bu ihlali ancak kısmen telafi edebiliyorsa, Mahkeme, gerektiği takdirde, hakkaniyete uygun bir surette, zarar gören tarafın adil tazminine hükmeder."

A. Tazminat

Başvuran, maddi tazminat olarak 250,000 EUR talep etmiştir. Manevi tazminat olarak da 50,000 EUR talep etmiştir.

Hükümet, bu taleplerin aşırı ve dayanaktan yoksun olduğunu ileri sürmüştür.

AİHM, başvuranın uğradığını iddia ettiği maddi zarara atfen, bu başlık altındaki talebini gerekçelerle desteklemediğini kaydetmiş ve reddetmiştir. Ancak, başvuranın yalnızca ihlal tespiti ile telafi edilemeyecek bir sıkıntıya uğramış olması gerektiği sonucuna varmıştır. Mevcut davada tespit edilen ihlalin niteliğini göz önüne alan ve hakkaniyet temelinde değerlendirmede bulunan AİHM, başvurana manevi tazminat olarak 10,000 EUR ödenmesine karar vermiştir.

B. Yargılama masraf ve giderleri

Başvuran, AİHM önünde yaptığı kırtasiye, fotokopi, çeviri ve posta masrafları için 670 YTL (yaklaşık 350 EUR) talep etmiştir. Toplam 170 YTL (yaklaşık 90 EUR) tutarında harcama yaptığını gösteren faturalar sunmuştur.

Hükümet, başvuranın iddialarını kanıtlarla destekleyemediğini belirtmiştir.

AİHM içtihadına göre, başvuran ancak gerçekten ve gerektiği için yapıldığını ve miktarın makul olduğunu kanıtlaması durumunda masraflarının tazmin edilmesine hak kazanır. Mevcut davada sahip olduğu bilgileri ve yukarıda kaydedilen kriterleri göz önünde bulunduran AİHM, başvurana yaptığı masraf ve harcamalar için 90 EUR tazminat ödenmesine karar vermiştir.

C. Gecikme Faizi

AİHM, Avrupa Merkez Bankası'nın marjinal kredi kolaylıklarına uyguladığı faiz oranına üç puanlık bir artışın ekleneceğini belirtmektedir.

BU GEREKÇELERE DAYALI OLARAK, AİHM OYBİRLİĞİYLE

1. Yargılama süresinin uzun oluşuna ilişkin şikayetin kabul edilebilir ve başvurunun kalan kısmının kabul edilemez olduğuna;

2. AİHS'nin 6/1 maddesinin ihlal edildiğine;

3. (a) AİHS'nin 44. maddesinin 2. paragrafı gereğince kararın kesinleştiği tarihten itibaren üç ay içinde, ödeme tarihindeki döviz kuru üzerinden ulusal para birimine çevrilmek üzere Sorumlu Devlet tarafından başvurana aşağıda kaydedilen meblağların ödenmesine;

(i) Manevi tazminat olarak 10,000 EUR (on bin Euro) ve ödenebilecek her tür vergi;

(ii)Yargılama masraf ve giderleri için 90 EUR (doksan Euro) ve başvurana uygulanabilecek her tür vergi;

(b)Yukarıda belirtilen üç aylık sürenin sona erdiği tarihten itibaren ödemenin yapılmasına kadar, Avrupa Merkez Bankası'nın o dönem için geçerli olan marjinal kredi kolaylığı oranının üç puan fazlasına eşit oranda basit faiz uygulanmasına;

4. Adil tatmine ilişkin diğer taleplerin reddedilmesine;

KARAR VERMİŞTİR.

İşbu karar İngilizce olarak hazırlanmış ve AİHM İçtüzüğü'nün 77. maddesinin 2. ve 3. paragrafları gereğince 4 Kasım 2008 tarihinde yazılı olarak bildirilmiştir.