Mesajı Okuyun
Old 30-12-2008, 10:06   #3
Av.Mehmet_Ali

 
Varsayılan

Medeni Usul Hukukumuzda yemin delili kesin delil niteliğinde olup; uygulama ve öğreti de iki başlık halinde ele alınmaktadır.
Bunlardan birisi taraf yemini ( kati yemin ), diğeri de resen yemin ( hakimin teklif ettiği yemin )dir.
Kati yemin, ispat yükü kendisine düşen tarafın davanın halline etkili bir vakıanın ispatı için diğer tarafa teklif ettiği yemin olup, 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 344 ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir. Yemin teklif edecek taraf, ispat yükü kendisine düşen fakat iddiasını veya savunmasını ispat edememiş olan taraftır.
Hakimin teklif ettiği yemin ise 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 356. maddesinde düzenlenmiş olup; maddede yer alan "iddia olunan hususun kesin delillerle ispat edilememiş olması" ve "iddia olunan hususun ispatı için gösterilen delillerin hüküm verilebilecek derecede hakimi ikna edememesi" koşullarının birlikte gerçekleşmesi gerektiği kabul edilmektedir.
Yeri gelmişken belirtilmelidir ki, mahkemece yemin teklif etme hakkının hatırlatılması ancak ispat yükü kendisine düşen tarafın yemin deliline başvuru hakkının varlığı ile mümkündür. Yasal olarak kullanılma hakkı bulunmayan bir hakkın varlığının mahkemece hatırlatılması da düşünülemez.
Diğer taraftan, hakimin resen yemin teklifi için birlikte gerçekleşmesi gereken iki koşul da somut olay yönünden gerçekleşmemiştir. Öyleyse, ispat yükü kendisinde olmayan davacıya mahkemece resen yemin teklif edilmesi de olanaklı değildir.
Yemin deliline dayanılabilmesi de ancak, davacının dava dilekçesinde, davalının da cevap dilekçesinde ya da tarafların delil listelerinde açıkça yemin deliline veyahutta uygulamada kabul edildiği şekliyle "sair deliller" ifadesine yer vermeleri ile olanaklıdır