Mesajı Okuyun
Old 23-05-2020, 13:32   #4
AV.SERTANn

 
Varsayılan

Belirttiğiniz gibi temadi ceza hukuku açısından yakalama, disiplin hukuku açısından ilişiğin kesilmesiyle son bulacaktır.Aksi bir kural Anayasa Mahkemesinin bir kararında da belirtildiği üzere kişileri, işledikleri suçlarla orantısız ve makul olmayan bir süre içinde davalarının ne şekilde sonuçlanacağı endişesiyle de yaşamak durumunda bırakır.

"Bu durum subay ve astsubaylar için 926 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu’nun “Subayların ve astsubayların yükümlülüğü” başlıklı 112. maddesinde, “Muvazzaf subay ve astsubaylar subay ve astsubay nasbedildikleri tarihten itibaren fiilen 10 yıl hizmet etmedikçe istifa edemezler.” şeklinde ifade edilmiştir. Bu istisnaya göre, anılan suçları işleyenler hakkındaki dava zamanaşımı süresinin, suç tarihinden değil bizzat girdikleri taahhütlerin bittiği tarihten itibaren işlemeye başlayacağı açıktır.
Anayasa’nın 2. maddesinde belirtilen hukuk devleti, eylem ve işlemleri hukuka uygun, insan haklarına saygılı, bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren, her alanda adaletli bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren, Anayasa’ya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan, Anayasa ve hukukun üstün kurallarıyla kendini bağlı sayan, yargı denetimine açık olan devlettir.
Ölçülülük ilkesiyle devlet, cezalandırmanın sağladığı kamu yararı ile bireyin hak ve özgürlükleri arasında adil bir dengeyi sağlamakla yükümlüdür. İtiraz konusu kuralın askeri disiplinin tesisinde zafiyeti önlemek amacıyla getirildiği anlaşılmakta ise de maddede belirtilen suçları işleyenler açısından dava zamanaşımı süresinin, failin yakalanmak veya kıtasına kendiliğinden katılmak suretiyle askeri hiyerarşi ve disiplin altına girdiği tarihten ya da idarece disiplin altına girmesine gerek görülmeyerek resen ilişiğinin kesildiği tarihten başlatılmayıp, bizzat girdiği taahhüdün bittiği tarihten itibaren başlatılması, askeri disiplinin sağlanması açısından gerekli ve elverişli bir tedbir olarak değerlendirilemez. Dava konusu kural kişileri, işledikleri suçlarla orantısız ve makul olmayan bir süre içinde davalarının ne şekilde sonuçlanacağı endişesiyle de yaşamak durumunda bırakmaktadır.
İtiraz konusu kural, maddede sayılan suçların ağırlığını, öngörülen ceza sürelerini, cezadan beklenen sosyal faydanın zaman içinde azalacağını dikkate almaması, disiplinin yeniden tesisine etkin bir katkı sağlamayacak olmasına rağmen faili uzun ve aynı zamanda belirsiz olan süre ile ceza tehdidi altında bırakması nedeniyle kamu yararı ile bireyin hak ve özgürlükleri arasında adil bir denge oluşturduğu söylenemeyeceğinden bu yönüyle de ölçülülük ilkesine aykırıdır.
Açıklanan nedenlerle, itiraza konu kural Anayasa’nın 2. maddesine aykırıdır. İptali gerekir."

Bir Yargıtay Kararı: “Yakalama tarihinden sonra örgüt faaliyeti çerçevesinde bir suç işledikleri tespit edilmeyen sanıklara atılı bulunan ve mütemadi suç vasfını haiz olan suç işlemek amacıyla kurulmuş silahlı örgüte üye olma suçunda,yakalanma tarihi olan 30.01.2005 tarihinde temadi kesilmiştir. Bu bakımdan suç tarihinin 30.01.2005 tarihi olarak kabulü gerekmektedir."

"